Merace'l Bahreyn (Kadirilik Ve Rufailik) |
|
|
#1 |
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Merace'l Bahreyn (Kadirilik Ve Rufailik)Merace'l Bahreyn (Kadirilik ve Rufailik) BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM ![]() Elhamdülilâhi Rabbil Âlemîn Vessâlatü ves selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ecmaîyn![]() Malumdur ki,Tarîkatlar döneminin ilk tarikatlarından olan Kâdirilik ve Rufâilik geçmişten günümüze Din-i Mübin-i İslâm’a hizmet edegelmiştir ![]() Çeşme-i Muhammediyye’nin kolları olan bu iki yoldan tarih boyunca nice susuzlar kanmış,ve çeşme-i Hakikî olan Cenâb-ı Peygamber’e vâsıl olmuşlardır ![]() Şüphesiz ki Cenâb-ı Hakkın her Velî kulunun ayrı bir özelliği ve farklılığı vardır Misal olarak Abdulkâdir Geylâni hazretlerinin Tasarruf-u Kevniyyesi,Ahmed er Rufâi hazretleri’nin harikulade Tevazuu ve Burhanı,Hz Mevlana’nın Aşkı,Muhyiddin-i Arabî’nin ilmi v s![]() Bu yüzden evliyaullah arasında karşılaştırma yapmak pek doğru olmasa gerek ![]() Fakat zaman itibariyle Seyyid Abdulkâdir Geylânî ve Seyyid Ahmed er Rufâî hazretlerinin Hz Peygamber’e daha yakın olmaları ve İlk tarikat kurucuları olmaları onları bütün tarikatlar mâbeyninde farklı bir konuma getirmiştir![]() Bu iki Pîr-i Muazzam hazerâtı Sülâle-i Tâhire’den olup hem Seyyid hemde Şerif’tirler ![]() Cenâb-ı Peygamber’in Hz Hasan ve Hz Hüseyin efendilerimizin mübarek başlarını öpmelerinde,şüphesizki bu iki Pîr’inde hisseleri vardı Zira ümmetin etmiş olduğu dualarda onlara ve varlıklarına hisseler geliyordu![]() Çünkü onlar Din-i İslam’ın muhafızları,Ricalullah’ın reisiydiler![]() Aynen onlarda Ceddleri Muhammed Aleyhisselâm gibi yetim büyüyeceklerdi Hicrî 470 yılında Abdulkâdir Geylânî hazretleri,512 yılında ise Ahmed er Rufâî hazretleri doğacaktı![]() ![]() Her ikiside daha genç yaşta zâhiri ilimleri devrin meşhur alimlerinden tahsil ederek Şeriat-ı Garrâ’nın tüm inceliklerine vâkıf olmuşlardır ![]() Tasavvuf ilmini öğrenmek kastıyla yine devrin meşhur Meşayıhına intisâb ile seyr-ü süluklarını ikmâl ile sahib oldukları zâhiri silsileyi,batın ile de süsleyerek zülcenâheyn olmuşlardır ![]() “Küllü Tarikatün Vâhid” sözü ne muazzam bir sözdür Bütün tarîkatler mânâda birdir Fakat zâhirde bazı değişiklikler hep görülmüştür Misâl olarak;Seyyid Abdulkâdir ve Seyyid Ahmed er Rufâî’nin Tarîkat silsileleri Seyyid’üt Tâife Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerinde birleşmektedir Bu nedenle bu iki tarîkatın aynı bölgede,ve aynı zamânlarda intişarı sebebiyledir ki,zaman içerisinde adeta birleşecek mezcedilecektir![]() Zaman içerisinde Kâdiriler Rufâileri,Rufâiler ise Kâdirileri kendi tarikatlerinden sayacaklardır Hatta Bir halakada aynı Şeyhe bağlı Kâdiri ve Rufâi dervişleri bulunacaktır![]() Peki bunun sebebi ne idi? Tabiki Bu iki tarikat Pîrinin birbirine olan muhabbetleri ve hâl-i hayatta iken yapmış oldukları telkinlerdir ![]() Eskiden Basra’da Seyyid Ahmed er Rufâî hazretlerine bağlı bulunan bir derviş bir iş icabı Bağdat’a yolu düşecek olsa mutlaka Abdulkâdir Geylânî hazretlerini ziyaret ederdi ve o dervişi hemen dergâh siciline kaydederlerdi Tam akside olmuştur Abdulkadir Geylâni hazretlerinin dervişleride Ümmü Abide’de Ahmed er Rufai’nin dergâhına gelecek olsalar onlarda oraya kayd edilirlerdi![]() ![]() Bu iki Kutbun hayatta iken birebir görüştüklerine dâir birkaç rivâyet bulunmaktadır Bunlardan bir kaçını zikredelim;Seyyid Ahmed er Rufâi hazretlerinin Hacc farizasını ifâ için gittiği Medine’de Ravzay-ı Mutahhara’da karşılaştıklarına dâirdir ki,Hz Pir’in o gün Hz Peygamber’in elin-i öpme olayı vukuu bulacaktır Bu olaydan sonra kendinden geçen Rufâi hazretlerini ilk teskin eden ve tebrik eden ise Abdulkâdir Geylânî hazretleridir Ve Hz Pîr’için şöyle diyecektir; “Tabâkatı evliyada sahabi ve tabiinden maâda kimse Ahmed er Rufâî’nin makamına erişemedi” buyurmuştur![]() Başka bir rivâyette ise;Ahmed er Rufâî ile kendi dergâhında sohbet ederlerken,Zamanın halifesinin kendilerinden dua edecek bir Şeyh istemesi üzerine;Dergahtaki zatlardan birini çağırıp “ey oğlum halifenin isteği üzere hemen gidesin” buyurduktan sonra,Ahmed er Rufâi hazretlerine dönerek; “Ey Ahmed! Şükür ki Halife Dua için Şeyh istedi,ya derviş istese idi ya sen gidecektin yada ben”… demiştir ![]() Yine başka bir rivâyette ise; Abdulkâdir Geylânî Hazretleri ; “Ben ki Hüseynin soyundanım, Cümle Velilerin boynundadır ayağım” Diyerek Gavsiyetini aşikar eylemesi üzerine ,Dergahında sohbet eden Ahmed er Rufâî hazretleri boyun eğerek mukabelede bulunmuşlardır ![]() Bu iki tarikatın çok benzer özellikleri vardır ki genel hatları ile, *Her ikisi de Nefs tezkiyesi yolu ile ilerlerler, *Her ikisi de Zikr-i Cehrî’yi benimsemişlerdir, *Her ikisinde de Zikir Kuudî ve Kıyâmî olarak icrâ edilir, *Her ikisin dede Hırka,Tennûre ve Siyah Sarık kullanılmıştır, *Her ikisinde de Cezbe Süluktan sonra gelir, Aralarındaki şekil olarak değişikliklerden bir kaçı ise şunlardır; *Kâdirilerde Kıyam zikri haricinde Devrân zikri adı verilen,dönerek yapılan bir usul vardır ![]() *Kâdiri Tâcları 4 terkli iken,Rufâî Tâcı 12 terklidir ![]() *Kâdiriler Çilehânede Kemerbest veyâ iğneli rahle kullanırlarken,Rufâiler saçlarını uzatıp tavana bağlarlar (Böylece uykuları gelmez Yalnız bu uygulama sadece çilehane içindir Bazı Meşayıh ise bunun yerine zincirle kendilerini bağlamışardır,Hacı Bayrâm-ı Veli Camisinde olduğu gibi…)El İlmu İndallah Cenâb-ı Hakk En iyisini bilir |
|
|
|