Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bahreyn, kadirilik, meracel, rufailik

Merace'l Bahreyn (Kadirilik Ve Rufailik)

Eski 08-06-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Merace'l Bahreyn (Kadirilik Ve Rufailik)




Merace'l Bahreyn (Kadirilik ve Rufailik)



BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

Elhamdülilâhi Rabbil ÂlemînVessâlatü ves selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ecmaîyn

Malumdur ki,Tarîkatlar döneminin ilk tarikatlarından olan Kâdirilik ve Rufâilik geçmişten günümüze Din-i Mübin-i İslâm’a hizmet edegelmiştir

Çeşme-i Muhammediyye’nin kolları olan bu iki yoldan tarih boyunca nice susuzlar kanmış,ve çeşme-i Hakikî olan Cenâb-ı Peygamber’e vâsıl olmuşlardır

Şüphesiz ki Cenâb-ı Hakkın her Velî kulunun ayrı bir özelliği ve farklılığı vardırMisal olarak Abdulkâdir Geylâni hazretlerinin Tasarruf-u Kevniyyesi,Ahmed er Rufâi hazretleri’nin harikulade Tevazuu ve Burhanı,HzMevlana’nın Aşkı,Muhyiddin-i Arabî’nin ilmi vs

Bu yüzden evliyaullah arasında karşılaştırma yapmak pek doğru olmasa gerekFakat zaman itibariyle Seyyid Abdulkâdir Geylânî ve Seyyid Ahmed er Rufâî hazretlerinin HzPeygamber’e daha yakın olmaları ve İlk tarikat kurucuları olmaları onları bütün tarikatlar mâbeyninde farklı bir konuma getirmiştir
Bu iki Pîr-i Muazzam hazerâtı Sülâle-i Tâhire’den olup hem Seyyid hemde Şerif’tirler

Cenâb-ı Peygamber’in HzHasan ve HzHüseyin efendilerimizin mübarek başlarını öpmelerinde,şüphesizki bu iki Pîr’inde hisseleri vardıZira ümmetin etmiş olduğu dualarda onlara ve varlıklarına hisseler geliyorduÇünkü onlar Din-i İslam’ın muhafızları,Ricalullah’ın reisiydiler

Aynen onlarda Ceddleri Muhammed Aleyhisselâm gibi yetim büyüyeceklerdiHicrî 470 yılında Abdulkâdir Geylânî hazretleri,512 yılında ise Ahmed er Rufâî hazretleri doğacaktı
Her ikiside daha genç yaşta zâhiri ilimleri devrin meşhur alimlerinden tahsil ederek Şeriat-ı Garrâ’nın tüm inceliklerine vâkıf olmuşlardır

Tasavvuf ilmini öğrenmek kastıyla yine devrin meşhur Meşayıhına intisâb ile seyr-ü süluklarını ikmâl ile sahib oldukları zâhiri silsileyi,batın ile de süsleyerek zülcenâheyn olmuşlardır
“Küllü Tarikatün Vâhid” sözü ne muazzam bir sözdürBütün tarîkatler mânâda birdirFakat zâhirde bazı değişiklikler hep görülmüştürMisâl olarak;Seyyid Abdulkâdir ve Seyyid Ahmed er Rufâî’nin Tarîkat silsileleri Seyyid’üt Tâife Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerinde birleşmektedirBu nedenle bu iki tarîkatın aynı bölgede,ve aynı zamânlarda intişarı sebebiyledir ki,zaman içerisinde adeta birleşecek mezcedilecektir

Zaman içerisinde Kâdiriler Rufâileri,Rufâiler ise Kâdirileri kendi tarikatlerinden sayacaklardırHatta Bir halakada aynı Şeyhe bağlı Kâdiri ve Rufâi dervişleri bulunacaktır

Peki bunun sebebi ne idi? Tabiki Bu iki tarikat Pîrinin birbirine olan muhabbetleri ve hâl-i hayatta iken yapmış oldukları telkinlerdir

Eskiden Basra’da Seyyid Ahmed er Rufâî hazretlerine bağlı bulunan bir derviş bir iş icabı Bağdat’a yolu düşecek olsa mutlaka Abdulkâdir Geylânî hazretlerini ziyaret ederdi ve o dervişi hemen dergâh siciline kaydederlerdiTam akside olmuşturAbdulkadir Geylâni hazretlerinin dervişleride Ümmü Abide’de Ahmed er Rufai’nin dergâhına gelecek olsalar onlarda oraya kayd edilirlerdi

Bu iki Kutbun hayatta iken birebir görüştüklerine dâir birkaç rivâyet bulunmaktadırBunlardan bir kaçını zikredelim;

Seyyid Ahmed er Rufâi hazretlerinin Hacc farizasını ifâ için gittiği Medine’de Ravzay-ı Mutahhara’da karşılaştıklarına dâirdir ki,HzPir’in o gün HzPeygamber’in elin-i öpme olayı vukuu bulacaktırBu olaydan sonra kendinden geçen Rufâi hazretlerini ilk teskin eden ve tebrik eden ise Abdulkâdir Geylânî hazretleridirVe HzPîr’için şöyle diyecektir; “Tabâkatı evliyada sahabi ve tabiinden maâda kimse Ahmed er Rufâî’nin makamına erişemedi” buyurmuştur

Başka bir rivâyette ise;Ahmed er Rufâî ile kendi dergâhında sohbet ederlerken,Zamanın halifesinin kendilerinden dua edecek bir Şeyh istemesi üzerine;Dergahtaki zatlardan birini çağırıp “ey oğlum halifenin isteği üzere hemen gidesin” buyurduktan sonra,Ahmed er Rufâi hazretlerine dönerek; “Ey Ahmed! Şükür ki Halife Dua için Şeyh istedi,ya derviş istese idi ya sen gidecektin yada ben”… demiştir

Yine başka bir rivâyette ise; Abdulkâdir Geylânî Hazretleri ;

“Ben ki Hüseynin soyundanım, Cümle Velilerin boynundadır ayağım”
Diyerek Gavsiyetini aşikar eylemesi üzerine ,Dergahında sohbet eden Ahmed er Rufâî hazretleri boyun eğerek mukabelede bulunmuşlardır
Bu iki tarikatın çok benzer özellikleri vardır ki genel hatları ile,

*Her ikisi de Nefs tezkiyesi yolu ile ilerlerler,
*Her ikisi de Zikr-i Cehrî’yi benimsemişlerdir,
*Her ikisinde de Zikir Kuudî ve Kıyâmî olarak icrâ edilir,
*Her ikisin dede Hırka,Tennûre ve Siyah Sarık kullanılmıştır,
*Her ikisinde de Cezbe Süluktan sonra gelir,

Aralarındaki şekil olarak değişikliklerden bir kaçı ise şunlardır;
*Kâdirilerde Kıyam zikri haricinde Devrân zikri adı verilen,dönerek yapılan bir usul vardır

*Kâdiri Tâcları 4 terkli iken,Rufâî Tâcı 12 terklidir
*Kâdiriler Çilehânede Kemerbest veyâ iğneli rahle kullanırlarken,Rufâiler saçlarını uzatıp tavana bağlarlar(Böylece uykuları gelmezYalnız bu uygulama sadece çilehane içindirBazı Meşayıh ise bunun yerine zincirle kendilerini bağlamışardır,Hacı Bayrâm-ı Veli Camisinde olduğu gibi…)
El İlmu İndallahCenâb-ı Hakk En iyisini bilir


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.