Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hayâmurakabeihsan

Hayâ-Murakabe-İhsan

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hayâ-Murakabe-İhsan




HAYÂ-MURAKABE-İHSAN

Bil ki, haya (Allah'tan utanma) mukarrebînin (Allah'a yakın velîlerin) makamlarının ilkidir Aynı şekilde tövbe de muttakilerin makamlarının ilkidir
Kulu hayâlı olmaya sevk eden, Allahu Teâlâ'nın her an kendisini gördüğünü bilmesidir Bu vaciptir, çünkü Allahu Teâlâ'nın kulun her halini gördüğünü bilmesi, Allah'a imanın bir parçasıdır
Kulun, nefisinin ayıplarını tanıması, onun Yüce Rab-binin hakkını korumadaki kusurlarını bilmesi de vaciptir Bu da Allah'a imanın bir gereğidir İşte bu iki bilgi ve marifetten güzel bir hal ortaya çıkar, ona haya denir
Haya, kalbin yüce Allah'ın hakkını yerine getirmedeki kusurunu gördüğünde yaptığı gibi, Allahu Teâlâ'dan utanarak, her halde boyun büküp önüne bakmasıdır
Hayanın herkese gerekli kısmı, terkedilmesi istenen haramları terketmek ve yapılması istenen şeyleri yerine getirmektir

Alıntı Yaparak Cevapla

Hayâ-Murakabe-İhsan

Eski 08-02-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hayâ-Murakabe-İhsan




MURAKABE VE İHSAN

Bunlar, aynı mânaya gelen iki kelimedir
Murakabenin evvelinde elde edilecek sonuç, kalbe gelen düşünceleri kontrol etmek, onların içinde karışık olanları keşfedip ayırmak, Allahu Teâlâ'nın her an bizi gördüğünü düşünerek O'na karşı edepli olmak ve herkesten istenen şekliyle hayâlı olmaktır Herkesten istenen haya hali, Hz Peygamberin (sav) şu hadisinde emrettiği durumdur Resûlullah (sav), ashâb-ı kirama (ranhüm),
"Allah'tan hakkı ile haya edinil buyurdular: Ashap,
"Ey Allah'ın resulü, biz Allah'tan haya ediyoruz" dediler O zaman Resûlullah (sav) şöyle buyurdu:
"Benim bahsettiğim haya, sizin dediğiniz değildir Benim kastettiğim şudur: Kim Allah'tan gerçek mânada haya ederse, başını ve başını çevreleyen azalarını, midesini ve midesinin etrafındaki bölgeleri (avret mahallini) haramdan korusun, ölümü ve çürümeyi düşünsün Kim, âhireti isterse, dünyanın süsünü terkeder Kim bunları yaparsa, Allah'tan gerçek mânada haya etmiş olur44
Bu haya, manevî makamlardandır
Haller içindeki özel hayaya gelince bu, Hz Osman'dan (ra) nakledilen şu sözdeki haya çeşididir O demiştir ki:
44 Tirmizî, "Kıyâme", 24; Müsned, I, 387; Hâkim, el-Möstedrek, IV, 323; Taberânî, e-Mu'cemü'l-Kebîr, II, 246
"Ben, karanlık bir evde yıkanırken Allahu Teâlâ'dan haya ettiğim için belimi büker iki büklüm olurum"
Ahmed b Salih'in naklettiğine göre Muhammed b Abdûn şöyle demiştir:
Ebü'l-Abbas el-Müezzin'in şöyle dediğini işittim: Serî es-Sakatî bana dedi ki: "Sana söyleyeceğim şu sözleri iyi ezberle: Haya ve üns kalpleri dolaşır; içinde zühd (dünyadan sevgiyi çekme) ve vera' (şüpheli şeylerden çekinme) duygusu buldukları kalbe inerler; yoksa çekip giderler"
Haya; ruhun Allah'ın celâlini yüceltmek için başını eğip ilâhî huzurda edebe bürünmesidir
Üns, Allah'ın cemâlinin sonsuz güzelliğini müşahede ile ruhun manevî zevke ermesidir, ikisi birleştiği zaman, işte istenecek ve peşine düşülecek en büyük hedef budur
Hikmet ehlinden biri demiştir ki: "Kim haya hakkında konuşur da kendisi konuştuğu hususlarda yüce Allah'tan haya etmezse, o, istidrâca düşmüş (hâli ile alda-nıp azaba doğru giden) biridir"
Zünnun el-Mısrî (rah) şöyle demiştir: "Haya, Allahu Teâlâ'ya karşı geçmişteki kusurlarından utanarak kalpte O'na karşı heybetin bulunmasıdır"
İbn Atâ demiştir ki: "En büyük ilim heybet (Allah'ın yüceliği karşısında kalbin titremesi) ve hayadır; bunlar kuldan gidince, onda hiçbir hayır yoktur"
Ebû Süleyman ed-Dârânî emiştir ki: "İbadet edenler, dört hal üzere ibadet ederler Bunlar havf (ilâhî korku),
recâ (ümit), tazim (Allah'ı yüceltme) ve hayadır Bunlar içinde derecesi en şerefli olan kimse, haya üzere ibadet edendir Çünkü o, Allahu Teâlâ'nın her halde kendisini gördüğünü yakînen bilerek hareket etmektedir Öyle ki, bu kimse, günah işleyenlerin kusurlarından dolayı utanmalarından daha fazla, yaptığı iyiliklerinden utanır"
Velîlerden biri demiştir ki: "Haya sahiplerinin kalplerine hâkim olan, Allahu Teâlâ'nın kendilerine nazar ettiğini düşünerek devamlı O'nu yüceltme ve tazim halidir"
Şeyh Ebu'n-Necib es-Sühreverdî (rah) şu şiiri okumuştur:
İştiyak duyarım ona; bana görününce de; Eğerim hep başımı o dostun celâlinden
Bu korkudan değildir, aksine heybettedir; Bir de korunduğumdan o güzel cemâlinden
Benden ayrılışına dayanamam ölürüm; Yeni hayat bulurum o dostun gelişinden
Büyük bir sabır ile gözümü çekerim ondan; Ama simasını hiç çıkarmam hayalimden

Alıntı Yaparak Cevapla

Hayâ-Murakabe-İhsan

Eski 08-02-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Hayâ-Murakabe-İhsan




MURAKABENİN DERECELERİ

Murakabe, iki derecede gerçekleşir Birisi sıddıkların (seçkin hak dostlarının) murakabesi, diğeri de ashâbü'l-yemînin (iman dairesine giren diğer müminlerin) mura-kabesidir

Birinci derecedeki murakabe, sıddıklar içinden mu-karrebun makamına ulaşmış ariflerin murakabesidir Bu, Allah'ın yüceliğini ve ululuğunu murakabe etmektir Bu murakabede kalp, tamamen Allahu Teâlâ'nın celâlini (yüceliğini) düşünmekle meşgul olur, ilâhî heybet altında tam bir hiçliğe bürünür, kalpte Allah'tan başka kimseye bir yönelme imkanı ve alanı kalmaz Bu murakabenin sevabını açıklamaya güç yetmez; çünkü o, sadece kalbe bağlı bir durumdur
Bu murakabe içinde, azaların durumuna gelince; vücut azaları görülen şeyler bir yana, görünmeyen her şeyden kesilerek tamamen yüce Allah'a münâcâta (zikir ve yalvarışa) yönelir Vücut azaları bir taate başladığı zaman, hiç zorlanmaz; defalarca onu yapmış gibi kolayca yapar; onların doğru yoldan sapmasını önlemek için herhangi bir tedbire ve sebebe ihtiyaç yoktur
İkinci murakabe çeşidine gelince, o; müminler içindeki vera' (takva) sahiplerinin murakabesidir Onlar öyle kimselerdir ki, Allahu Teâlâ'nın her an kendilerini gördüğü inancı, içlerine ve dışlarına hâkim olmuştur Onların Allah'ın celâlini (yüceliğini) ve ululuğunu düşünmeleri, kendilerini dehşete düşürmez; bilakis kalpleri içinde bulunduğu halleri ve amelleri kontrol edecek bir halde dengesini muhafaza eder Ancak kalpleri, amelleri rahatça uygulamakla birlikte, murakabeden (hâlini kontrolden) uzak kalmaz
Evet, bu kimselere Allahu Teâlâ'dan haya (utanma hali) hâkim olmuştur; artık onlar, bir işe ancak onu araştırdıktan sonra adım atarlar ve kıyamet günü kendilerini
rezil edecek şeylerden şiddetle kaçınırlar Onlar, Allahu Teâiâ'nın dünyada kendilerine nazar ettiğini ve her şeylerini gördüğünü yakînen bilirler Artık onların, bu gerçeği anlamak için kıyameti beklemeye ihtiyaçları yoktur! Onlar, müşahedeleri ile iki âlemin birbirinden çok farklı > olduğunu anlarlar
Allah en iyisini bilir

İMAM GAZÂLÎ

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.