Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Kitap Özetleri

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
adıvar, edip, halide, mor, salkımlı, özeti

Mor Salkımlı Ev Özeti - Halide Edip Adıvar

Eski 11-03-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mor Salkımlı Ev Özeti - Halide Edip Adıvar



Kitabın Özeti:

Her insana var olduğunu,yaşadığını idrak ettiren farklı farklı olaylar vardır Nasıl bir şimşek çakınca karanlık birden aydınlanıyorsa ,hafızamızda da bazı olaylar sonucunda bir canlanma oluyorBu küçük kızın hafızasında çakan şimşekler çok erken başlar

Hafızasında hayat, kendini koyda başladığı ilk devrin olsa unutamayacağı zemini,Beşiktaşta doğduğu evde başlamıştırEvin kendisi ,çocuğun hafızasında mor salkımlı ev yaftasını taşır

Acaba ilk varlığını idrak ettiren sahne kaç yaşında meydana gelmiştir?Galiba dört yaşından önce olmalıSebebi,bu devirde hafızasında çakan şimşeklerin aydınlattığı sahnelerde zaman zaman anneside görünürAncak kız annesine zaten üç ile dört yaşlarında kaybetmiştir

Bu evdeki başka başka hatıralardan biriside gece ziyaretleri ve

Hamam kapısı vuruldu

İçeride meclis kuruldu

Fehimem düştü bayıldım

diye İstanbulda o zaman söylenen halk türküsünü dinlerken her zaman minderde uyuyup kalmasıdır

Bir gün horoz şiirini söylemek için masaya tırmanırken,etrafındaki eşyanın salıntısı o kadar şiddetlendi,başı o kadar fazla döndü ki;bunun farkına varan Eleni onu kucağına alarak evine götürdü,Teşhis sonunda kız Mor Salkımlı Eve geldiBundan sonra küçük hikayesi artık benim oluyordu

Evlilik hayatıma gelince,onu anlatabileceğim kadar kısa keseceğimBabam bir dairesini bize vermişti,sultan tepesindeki,burada salih zekinin birinci oğluda bizim yanımızda idi

İçine kapanık bir kişiliğe sahiptiBu sebeple olması gerek Makedonyadaki siyasi depremlerden ,gerekse yeni bir rejim hazırlayan hareketlerden haberdar değildiBu 1907 sensinde rast gelmekteydi1908de tekrar Burgaza gittiğim zaman meşrutiyet ilan edilmişti 24 temmuz daMeşrutiyet ilan edildiği gün,mor salkımlı evin Burgazdaki geniş sofrasında ,bizde misafir olan Peyker(Hala) ve eşi Hamdi efendi ile oturuyorduk Oğulları Genç Türk hareketine karışmış ve memleket haricine kaçmak zorunda olmuştu

Daha sonra Amerikalı dostlar beni bir zaman için memleket haricine çıkmamı istedilerİşte bu suretle 1909 irtica hareketlerinin tam ortasında iki küçücük yavrumla Mısıra gittim

Nihayet balkan harbi geldi kapıya dayandıO harp içinde <Teali Nisvan Cemiyeti hastabakıcılık ve faaliyetine girişmişti

Bu devir içine Türk Ocağı, Ziya Gökalp ile yakından tanışmak, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu, Hamdullah Suphi <Genç Kalemler >vesaire de girer

1911de Türk Ocağı açılmış1924e kadar ilk prensiplerini az çok muhafaza etmiştirEn hareketli ve faal zamanı Hamdullah Supinin reyis olduğu devreye tesadüf etmektedir

1913 ile 1915 yılları arasında, ittihatçılar, memleketteki yapıcı faaliyetlerini kaybederDoğru ve yanlış birçok tecrübeleri onlarda da idare kabiliyetini yükseltmiş ve sonraki inkılaplarının temelini atmışlardır

İnsanlar için birbirini anlamak, sulh içinde beraber yaşamak herhalde şu ve yahut bu esasa dayanmak, şu ve yahut bu idale saklanmakla dahi mümkün olmuyor

Burada hep Kantın bir sözünü hatırlarım:<Dünya sahnesine insanların girişini, hiddetle bir nefret duymadan seyretmek mümkün değildirÇünkü insanların birbirlerine yaptıkları kötülük tabiatın yaptığından çok daha fazladır>

1914-1916 yıllarını , sadece bizim için değil, bütün dünya için en büyük hadisesi Birinci Dünya Harbidir

Merhum Ahmet Ağaoğlu Beye göre milliyetin, dil, ırk ve anayasa idi

Derhal toplantı bunların hangisinin başta geldiğine dair çok hareketli bir münakaşaya giriştiGeliboluya muhareceti ortaya çıktıBütün bunların doğurduğu münakaşalar zıt fikir ve temayüllerden de burada bahsedecek değilimÇünkü fikirlerine iştirak etmediklerim arasında samimiyet ve millet aşkına hürmet ettiklerimde vardır

Bu günler benim için Suriye ve Arap diyarına hoca ve maarifçi olarak gitmemle sona erdi

Lüblanlı dostlarımızın ziyareti ve o münasebetle yapılan muhabbet gösterisi olanların diyarı ve halkı hakkında hafızanda yer almış olan acı, tatlı bütün intibaları canlandırdıTatlı dediğim zaman sakın Arap diyarına mahsus dünyaca meşhur tatlılarını kastettiğimi ve bazı gazetecilerin romantik, fakat çirkin bir tarzda Cemal Paşanın kudretine dayanarak o diyarda keyif sürdüğüme sanmayınÇünkü Suriye ve Lübnanda geçen hizmet yıllarım baştanbaşa en derin ıstırap ve meşakkat içinde geçmiştirŞikayetçi değilim, çünkü gerçi her zaman <Çiğnerim, çiğnerim,hakkı tutar kaldırırım>iddiasında bulunamamFakat her zaman, herhangi şart içinde ıstırap çekenlere kalbim ve kollarım açıktırVe ben Arap diyarına, bilhassa en çok aralarında kaldığım Lübnana acı günlerinde gittimVe insan takatinin tahammülü derecesinde de kendi mahdut sahamda onların dertlerine ortak oldum

Bütün o geçen günleri işte, Lübnanlı misafirlerimin resimlerini gazetelerde gördüğüm zaman yaşadım

Suriyeden bir süre sonra ayrılmıştımFakat 1917 yılının Eylül ayında vaadimi yerine getirerek,bir sene için tekrar Suriyeye döndümHocaların birinci sene gösterdikleri gayret,kudret ve fedakarlık sayesinde,açtığımı mekteplerde ikinci sene tedrisat kolaylıkla devam etti

Benim aziz dostum Selim Sabit her defasında gözlerinde yaşla dinlerdiBana<beyn-es-sutur,o-kuyan lakabını takmıştı> <Bu defa kalplerimizin perdesini de kaldırdı>diyorduSelim Sabitten 1921de Ankarada bir mektup aldım<beyn-es-sutur>manasını en iyi ifade edecek bir yazıya on altın vereceğini Beyrutta ilan ettiğini yazıyorduİkinci bir mektup daha aldım,içi resim doluyduSulu boya ile yapılmış bir Arap diyarı,bütün hurmaları,kumları,çadırları ve muzları o kadar güzel resmedilmişti ki Cevap vermeye vakit bulmadan ölüm haberini almıştım

Küçük aktörleri bir gece,bir kamyona doldurup Ayin Turaya götürdükOranın çocuk bandosu her Cuma Der-Nasıraya7 gelir konser verirdi Şimdi buna mukabele etmek zamanı gelmişti

Marangozhaneyi boşalttık, ikisini bir sahneye koyduk, küçük aktörler oynadılar, söylediler, Ayin Turayı eğlendirdiler

Martın dördünde Küçük Cemal Paşanın gösterdiği nezaket ve yardımıyla, Ayin Tura müstesna, diğer mekteplerimizin hocalarıyla hareket ederken, samimi vedalar arasına biraz da göz yaşları karıştı

Allaha ısmarladık Lübnan ve gelip geçtiğim Arap Diyarı!

• EDİLOĞ(Son Söz)

Ekimde Mondrosta imzalanan mütareke (30 Ekim 1918) ile Mart (1917) arasındaki hadiseler hakkında söylenecek pek bir şey yokturTarihi bir fasıla idiOsmanlı İmparatorluğu ve onun son temsilcileri olan İttihatçıların üstüne bir perde indiBüyük kaybetme hislerinin ardında bir beklentide vardıİttihatçıların rejimi özgürlük, adalet, müsavat ve kardeşlik vaat eden kansız bir inkılap ile taşladı ve Türk topraklarına hem ulviyet hem zillet getirdiBu rejim ortadan kalktıktan sonra, Türk insanı perdenin tekrar yükselmesini ve 1908in büyük muvaffakiyetlerini ileriye götürdüğü, Türkiyenin büyük evlatlarının kendilerini kurban ettiği ve kanlarıyla temizleyip arındırdığı yeni ve barışçı bir Türkiyenin iftişasını bekliyordu

Yeni dönem nasıl başladıİcra ettiren manzarane idi, ayrı bir hikaye olarak anlatılmasıdırÖyle bir hikaye ki modern Avrupanın en iyi destanlarından biri

• Kitabın Türü:Roman

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.