Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Genel Konular

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
kültler, mezhepler, tarikatlar

Tarikatlar / Kültler / Mezhepler

Eski 10-28-2012   #16
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarikatlar / Kültler / Mezhepler




Mu'tezile Mezhebi

İslâm’da ilk ortaya çıkan ve akideleri aklın ışığında izah edip temellendirmeye çalışan büyük kelam ekolünün adi Lügat ta, "uzaklaşmak, ayrılmak, bırakıp bir tarafa çekilmek" gibi anlamlara gelen "i'tizal" kelimesinin ism-i fail sığasından meydana gelen çoğul bir isimdir Müfredi, "mu'tezilî"dir Kelime, hemen hemen ayni anlamlarda Kur'ân-i Kerim'de de geçmektedir: "Eğer bana iman etmezseniz benden ayrılın, çekilin" (ed-Duhân, 44/21); "Ben sizden ve Allah'tan başka taptıklarınızdan ayrıldım" (Meryem, 19/48; ayrıca bk el-Kehf 18/16, en-Nisâ, 4/90)

Mu'tezile'ye bu ismin hangi sebeple verildiği hususunda çeşitli görüşler ileri sürülmüştür

Bu konuda en yaygın kanaat, devrin en büyük alimi sayılan Hasan el-Basrî (öl 110/728) ile Mu'tezile'nin kurucusu Vâsil b Ata (öl 131/748) arasında geçen su olaya dayanmaktadır Hasan el-Basrî'nin, Basra camiinde ders verdiği bir sırada bir adam gelir ve büyük günah isleyenin bazıları tarafından kâfir olarak vasıflandırıldığı, günahın imana zarar vermeyeceğini iddia eden bazıları tarafından ise tekfir edilmeyip mü'min sayıldığını söyler ve bu mesele hakkında kendisinin hangi görüşte olduğunu sorar Hasan el-Basrî vereceği cevabi zihninde tasarlarken, öğrencilerinden Vâsil b Ata ortaya atılır ve büyük günah isleyen kimsenin ne mü'min ne de kâfir olacağını, bilakis bu ikici arasında bir yerde, yani fasihlik noktasında bulunacağını söyler Halbuki, Hasan el-Basrî büyük günah isleyenin münafık olduğu kanaatindeydi İste bu hadiseden sonra Vâsil b Ata, Hasan el-Basrî'nin ilim meclisinden ayrılır (bir rivayete göre de hocası tarafından dersten uzaklaştırılır) ve arkadaşı Amr b Ubeyd (öl 144/761) ile birlikte caminin başka bir kösesine çekilerek kendisi yeni bir ilim meclisi oluşturup görüşlerini anlatmaya baslar Bunun üzerine Hasan el-Basrî, "Vâsil bizden ayrıldı (Kadi'tezele anna Vâsil)" der Böylece Vâsil'in önderliğini yaptığı bu gruba mu'tezile adi verilir (Abdülkerim es-Sehristanî, el-Milel ve'n-Nihal, Beyrut 1975, I/48; Abdulkâhir el-Bagdadî, el-Fark Beyne'l-Firak, Çev E Ruhi Figlali, İstanbul 1979, s 101, 104)

Mu'tezile ismini bu görüş etrafında temellendirmeye çalışanlara göre, bu isim onlara muarızları tarafından verilmiştir Çünkü onlar, "Ehl-i sünnetten ayrılmışlar, Ehl-i sünnetin ilk büyüklerini terletmişler, dinin büyük günah isleyen kişi (mürtekibe-i kebîre) hakkındaki görüşünden ayrılmışlardır Takılan bu isim onların bu tutumunu gösteriyordu" (İrfan Abdülhamit, İslam'da Itikadî Mezhepler ve Akaid Esasları, Çev M Saim Yeprem, İstanbul 1981, s 94)

Mu'tezile mezhebini siyâsî ve ıtikadî olmak üzere ikiye ayıran ve ikincisini birincisinin devamı sayan bazı ilim adamlarına göre bu isim, çok daha önceleri mevcuttu Bunlara göre, Hz Osman’ın şehit edilmesinden sonra meydana gelen Cemel ve Siffin savaşlarında tarafsız kalıp, savaşlara katılmayanlar, Mu'tezile'nin ilk mümessilleridir Sa'd b Ebî Vakkas, Abdullah b Ömer, Muhammed b Mesleme ve Usame b Zeyd gibi bazı kimseler meydana gelen savaşlarda her hangi bir tarafı desteklemeyip, olaylardan uzak durmayı (itizali) tercih etmişlerdi Bu nedenle bunlara, "ayrılanlar bir kenara çekilenler" anlamında Mu'tezile denmiştir

Diğer bir görüşe göre ise, Vasil b Ata mürtekibe-i kebîre konusunda icma-i ümmete muhalefet ettiği için, ona ve taraftarlarına bu ad verilmiştir Mu'tezile'ye bu ismin verilmesinin sebebi, onların bu dünyadan el etek çekip, bir tarafa çekilerek zahidane bir hayat sürmelerinde arayanlar da vardır (I Abdülhamit, age, s 94 vd; Kemal Işık, Mu'tezile'nin Doğusu ve Kelamı Görüşleri, Ankara 1967, s 52 vd)

Mu'tezile mezhebi, kaynaklarda daha değişik isimlerle de anılmaktadır Fiillerde irade ve ihtiyari insana verip, insani fiillerinin yaratıcısı kabul ettikleri iç:n el-Kaderiyye; Ru'yetullah, Allah’ın sıfatları ve halk-i Kur'an gibi meselelerde Cehm b Safvan'in görüşlerine katıldıkları için el-Cehmiyye Allah’ın bazı sıfatlarını kabul etmedikleri için de Muattila olarak zikredilmişlerdir Fakat onlar bu isimleri kabul etmeyip, kendilerini Ehlul-Adl ve't-Tevhîd olarak vasıflandırmışlardır (Bekir Topaloglu, Kelâm Ilmi, İstanbul 1981, s 170; Kemal Işık, age, s 56 vd)

Mezhebin Doğusunu Hazırlayan Faktörler ve Tarihçesi:

İslâm’da ıtikadî meselelerin gündeme gelip tartışılmasına sebep olan ve neticede ıtikadî mezheplerin doğusunu hazırlayan çeşitli faktörler vardır Bunlar ayni zamanda, bir ıtikadî mezhep ve yeni bir düşünme biçimi olan Mu'tezile mezhebinin dogmasına da zemin hazırlamıştır

Bu faktörlerin basında, Müslümanlar arasında zuhur eden ihtilaf ve çekişmeler yer almaktadır Çok ciddi boyutlara ulasan bu ihtilaflar neticesinde bir takım yeni meseleler ortaya çıkmış ve tartışılmaya başlanmıştı Bu meseleler için teklif edilen çözümler, ıtikadî fırkaların dogmasına neden olmuştur Müslümanlar arasında hararetle tartışılan meselelerden birisi de mürtekibe-i kebîre'nin durumu idi Haricîler, mürtekibe-i kebîre'nin kâfir olduğunu iddia ederken, Mürciîler, mü'min olduğunu iddia ediyorlardi Vâsil b Ata ve taraftarları ise, meseleye "el-menzile beyne'l-menzileteyn* (iki yer arasında bir yer)" prensibiyle yeni bir çözüm sekli teklif ediyordu yaygın olan rivayete göre, bu çözüm önerisi ile Mu'tezile mezhebi ortaya çıkmış oldu Bu durumda Mu'tezile, Müslümanlar arasında zuhur eden yeni meselelere yeni bir bakış açısını ifade etmektedir

Mu'tezile'nin doğusuna zemin hazırlayan amillerden birisi de, Islâm dininin fetih politikasıyla ilgilidir Müslümanlar çok kısa bir zaman zarfında Arap Yarımadasını asarak bir çok ülkeyi kendi topraklarına kattılar Değişik kültür ve dinlere mensup olan bu ülkelerin ilhakı ile, bir takım yeni problemler ortaya çıktı Bu ülke halklarından İslam’ı kabul edenler yanında etmeyenler de vardı Kabul etmeyenler mensup oldukları dinlerin savunmasını yaparken, kabul edenler de, eski kültürlerinin etkisinden tamamen kurtulamıyorlardı Köklü bir geçmişe sahip olan Yahudilik, Hristiyanlik, Seneviye, Zerdüştlük gibi din ve görüşler, zaman içerisinde müesseseleşmiş ve belli bir savunma mekanizması da geliştirmişlerdi Islâm dini için henüz böyle bir mekanizma mevcut değildi Çok geçmeden Müslümanlarla tartışmaya dalan yabancı unsurlarla başedebilmek için güçlü bir diyalektik (cedel) yönteme ihtiyaç vardı İste bunu hisseden ve bu doğrultuda yöntem geliştirmeye çalışan ilk alimler Mu'tezilîler olmuştur Mu'tezile, yabancı kültürlerden de istifade ederek Islâm düşüncesine Kelâm metodunu getirmiştir Gayri Müslimlere karşı İslam’ı savunma ve akideleri aklî bir platformda değerlendirme yolundaki takdire sayan Mu’tezile gayret İslam düşüncesine yeni bir renk katmıştır

Mu’tezili düşüncenin temel esprisi; Islâm akaidini aklî tefekkür zeminine oturtmak ve akılla çatıştığı anda nassi aklin istekleri doğrultusunda tevil etmektir Naklî düşüncenin yanında, zaman içerisinde aklî düşüncenin de teşekkül etmesi; akli rehber kılan bir zümrenin ortaya çıkması tabii bir durumdur Bu durum, dinlerin normal seyri içerisinde tabii ve zorunlu bir merhalenin ifadesidir İslam düşüncesinin bu merhalesinde aktif rol oynayan ve dolayısıyla felsefi düşünceye ve yeni ilimlere rağbet gösteren ilk kişiler Mu'tezilîler olmuştur (İrfan Abdülhamit, age, s121 vd; Bekir Topaloglu, age, s 171; Kemal Işık, age, s 28; Muhammed Ebu Zehra, İslam'da Siyasi ve Itikadi Mezhepler Tarihi, Çev ERuhi Figlali, Osman Eskicioglu, İstanbul 1970, s180 vd)

İste bu ve benzeri şartlar altında Mu'tezile akımı Hicri birinci asrin sonlarıyla ikinci asrin baslarında Vâsil b Ata ve Amr b Ubeyd'in önderliğinde Basra'da ortaya çıktı Genelde kabul gören görüşe göre, Mu'tezile akımı Vâsil b Ata ile Hasan el-Basrî arasında geçen tartışma neticesinde ortaya çıkmıştır

Mu'tezilî düşüncenin Basra'da ortaya çıkışından yaklaşık bir asır sonra Bisr b el-Mu'temir (öl 210/825) başkanlığında Bağdat Mu'tezile ekolü de teşekkül etti Temel prensipler itibariyle ayni görüşleri paylasan bu iki ekol mensupları arasında teferruatla ilgili bir çok görüş farklılığı da vardır Vâsil b Ata, Ebu'l-Huzeyl el-Allâf (öl 235/850), İbrahim en-Nazsâm (öl 231/845), Ebu Ali el-Cübbâî (öl 303/916), el-Câhiz (öl 225/869) gibi Mu'tezilîler Basra ekolüne; Bisr b el-Mu'temir, Sümame b el-Esras (öl 213/828), el-Hayyat (öl 298/910) gibi Mu'tezilîler de Bağdat ekolüne mensuptur

Tercüme faaliyetleri çerçevesinde Islâm kültür dünyasına kazandırılan yeni eserlerle birlikte, siyâsî etkenlerin de tesiriyle giderek güç kazanan İtizal akımı kısa zamanda devlet ricalini de cezbeder duruma geldi ve daha Emevîler döneminde bile halifeler düzeyinde kabul gördü

Bu mezhep bir fikir hareketi olarak Abbâsîler döneminde gelişip yaygınlık kazandı Abbasî halifelerinin Mu'tezile'ye karşı tutumları genelde müspet olmuştur Harun er-Resîd döneminde (170-193/786-808) saraya kadar nüfuz etmiş olan Mu'tezilî düşünce, altın çağını el-Me'mun (öl 218/833), el-Mu'tasim ve özellikle el-Vâsik'in hilafetleri esnasında yaşamıştır Bu halifeler döneminde Mu'tezilî görüş devletin resmi mezhebi durumuna gelmiş, Mu'tezile âlimleri de devlet ricâli nezdinde en muteber kişiler olarak saygı ve itibar görmüşlerdir Mu'tezile âlimleri, bu dönemlerde, halifeleri kendi düşünce ve kanaatleri doğrultusunda yönlendirdikleri gibi, kendileri de devletin yüksek kademelerinde mevki sahibi olmuşlardır

Mu'tezile'nin devlet otoritesi ve resmi mezhebi haline geldiği, yaklaşık 198-232/813-846 yilllarını kapsayan bu dönem, Ehli sünnet âlimleri ve Müslüman halk açısından ve izdırabın hüküm sürdüğü bir dönem olmuştur Mu'tezile doktrinini devletin resmi görüşü olarak benimseyen, devrin hükümdarları el-Me'mun, el-Mu'tasim ve el-Vâsik, bununla yetinmeyip resmi organlar vasıtasıyla halkı da bu görüşleri kabullenmeye zorladılar Özellikle, Kuran-i Kerim'in yaratıldığını varsayan (Halku'l-Kur'ân'i* Mu'tezîli görüşün devlet eliyle zorla kabul ettirilmeye çalışıldığı bu dönem, Islâm mezhepleri tarihinde "mihne" olarak bilinmektedir Basta Ahmet b Hanbel (öl 241/855) olmak üzere, resmi düşünceye karşı çıkan pek çok Islâm âlimi, bu tutumlarından dolayı mahkûm edilip işkenceye maruz kaldılar

Bir tür Engizisyon anlamına gelen "mihne" el-Me'mun'dan sonra, el-Mu'tasim ve el-Vâsik dönemlerinde de şiddetini artırarak devam etti (Macid Fahrî, Islâm Felsefesi Tarihi, Çev Kasım Turhan, İstanbul I987, s 54)

Başlangıçta hür düşüncenin savunucusu olarak ortaya çıkan Mu'tezile, bu halifeler döneminde tam aksi bir pozisyonda bulunmuştur Mu'tezile'nin parlak dönemi ve dolayısıyla "mihne" hadisesi, el-Vâsik'in ölüp yerine el-Mütevekkil (247/861)'in geçmesiyle son buldu Mu'tezilî düşünce daha önce el-Mehdî ve el-Emîn'in halifelik dönemlerinde de hüküm giyip cezalandırılmıştı Fakat asil darbe el-Mütevekkil'den geldi Mu'tezile Mütevekkil'in hilafetiyle devlet kademelerinden kovuldu ve giderek gerilemeye başladı Bu mezhep, sonraki asırlarda Büveyh oğulları ve Selçuklu sultani Tuğrul Bey dönemlerinde rağbet görmüşse de bir daha eski itibarına kavuşamamıştır (Kemal Işık, age, s 59 vd; Bekir Topaloglu, age, s 183; M Ebu Zehra, age, s 182)

Mezhepler tarihi kaynakları, Mu'tezile'nin çöküşünü hazırlayan sebepler arasında, "mihne" hadisesini, Mu'tezile'nin akla ifrat derecede önem vermesini ve bu arada el-Es'arî ile el-Matüridî'nin öncülüğünde Ehli-i Sünnet ilm-i kelâmının zuhur etmesini göstermektedirler (İrfan Abdülhamit, age, s125; B Topaloglu, age, s 183)

Mu'tezile'nin Metodu ve Görüşleri:

İslâm’da akait esaslarını aklin ışığı altında ele alıp değerlendiren, meselelere aklin ölçüleri doğrultusunda çözüm getirmeye çalışan ilk düşünürler, Mu'tezile ve onların selefleri olan Kaderiyye ve Cehmiyye'dir Mu'tezile âlimleri, akaid meselelerinin çözümünde, daha önceki Islâm âlimlerinin yaptığı gibi, sadece nakille yetinmeyip akla da önem vermiş, hattâ naklin yeterince açık olmadığı ve önceki Islâm âlimlerinin susmayı tercih ettiği konularda tek otorite olarak akli kabul edip tevil yoluna gitmiştir Selefiyle tarafından şiddetle eleştirilen bu yeni yaklaşım tarzının adi Kelamı metottur Mu'tezilîler, benimsemiş olduklar Kelam metodu ile, akideleri kendilerine has bir üslupla değerlendirip, Ehl-i sünnet öğretisinin dışında farklı kanaatlere ulaştılar Bu nedenle, Mu'tezile,ehl-i bidat fırkaları arasında zikredilmektedir (el-Bagdâdî, age, s 100)

Mu'tezile doktrininin esasini teşkil eden ve bütün Mu'tezile alimlerince benimsenen beş temel prensip (elusûlü'l-hamse) vardır:

1-'Tevhid: Mu'tezile'nin en temel ilkesi olan tevhid anlayışı, bütün Islâm düşüncesinin de temelini oluşturmaktadır Sadece Mu'tezile'ye göre değil, bütün Islâm mezheplerine göre önemli bir prensip olup bu, Allah birdir, esi ve benzeri yoktur, ezeli ve ebedîdir anlamına gelir Bu konuda Mu'tezile'yi diğerlerinden ayıran husus, Allah’ın sıfatlarına dair tartışmalarda ortaya çıkmaktadır Mu'tezile'ye göre Allah’ın en önemli iki sıfatı "birlik" ve "kıdem"dir Mu'tezile Allah’ın sıfatlarını kabul eder, fakat bu sıfatlara Allah’ın zatinin dışında bir varlık hakki tanımaz Onlara göre "Allah âlimdir" demek doğru; "Allah ilim sahibidir" demek ise yanlıştır Çünkü ilim, sem', basar gibi, sıfat-i maânînin kabulü, kadim varlıkların çokluğuna (taaddüdü kudemâ) delâlet eder Halbuki tek kadim varlık vardır O da Allah’tır

Mu'tezile, sıfatlar konusunda kendisini ehlu't-Tevhîd olarak isimlendirirken, Ehli sünnet âlimleri tarafında da Muattila (Allah’ın sıfatlarını inkâr edenler) olarak vasıflandırılmıştır

2- Adalet (el-Adl): Mu'tezile'ye göre, insan tamamen hür bir iradeye sahiptir ve fiillerinin yegâne sorumlusu odur Yapmış olduğu iyilik de kötülük de kendisine aittir Bu nedenle yapmış olduğu iyi amellere karşı mükâfat, kötü amellere karşı da ceza görecektir Eğer kulun fiillerinde Allah’ın bir müdahalesi olsaydı, o zaman kul yapmış olduğu fiillerden mesul olmazdı Çünkü bu durumda bir zorlama (cebr) söz konusu olurdu İnsani, zorlama altında yapmış olduğu fiillerden sorumlu tutmak ise zulümdür Bu, Allah’ın adaleti ile bağdaşmaz Çünkü Allah en âdil varlıktır

3- İyi amellerde bulunanların mükâfatlandırılması, kötü amellerde bulunanların cezalandırılması (el-Va'd ve'l-Va'îd): Güzel amellerin mükâfatla kötü amellerin de ceza ile karışık görmesi kaçınılmazdır Bu nedenle Allah, adâletinin bir gereği olarak, iyi amellerde bulunan kullarını cennetle mükafatlandıracağını (el-va'd); kötü amellerde bulunan kullarını ise Cehennemle cezalandıracağını (el-va'îd) bildirmiştir Allah’ın, bunun aksini yapması, bu sözünden vazgeçmesi mümkün değildir Mü'min, mutlaka Cennete; büyük günah işleyipte tövbe etmeden ölen kimse ise mutlaka Cehenneme gidecektir Allah’ın adaletinin gereği budur Mutezile, bu görüşü ile sefahati reddetmiştir

4- el-Menziletü beyne'l-Menzileteyn (İki Yer Arasında Bir Yer): Bu prensip, büyük günah isleyen kimsenin imanla küfür arasında bir yerde, yani fasihlik noktasında bulunacağını ifade eder Bu görüş, büyük günah isleyeni kâfir sayan Hâricîlerle, mü'min sayan Mercie mezhepleri arasında mütevassit bir görüşü temsil etmektedir

5- İyiliği emretmek kötülükten Nehyetmek (el-emru bi'l-ma'ruf ve'nnehyu ani'l-münker): Mutezile, toplumda hak ve adaletin sağlanması ve ahlâkî yapının sağlıklı olabilmesi için, her Müslümancın iyiliği emredip, kötülüğü yasaklamasını gerekli görmektedir (el-Bagdâdî, age, s 100 vd; Kemal Işık, age, s 67 vd; M Ebu Zehra, age, s174 vd; B Topaloglu, age, s174 vd; I Abdülhamit age, s 105 vd; es-Sehristani, age, I, 43)

ZEYDİYYE

Zeydiyye mezhebi Şii islam Mezhebidir İmamı ve Kurucusu Zeyd b Alî Zeynelâbidin b el-Huseyn b Alî (v 122/740); önce babasından, sonra kardeşi Muhammed el-Bâkır ve başkalarından okuyarak yetişti Bütün İslâm uleması onun ilmi, yüce şahsiyeti ve takvâsı üzerinde ittifak etmişlerdir

TÂBİLERİ ve KİTAPLARI
Zeydiyye mezhebi iki koldan tedvîn ve neşredilmiştir:
1- İmam Zeyd'in kitapları yoluyla: İmam'ın birçok kitap yazdığı ve talebesine imlâ ettirdiği nakledilmiştir Bize kadar ulaşan fıkıh ve hadîs mevzuundaki eseri "el-Mecmû"dur Bu eserin İmam Zeyd'e ait olduğunu kabul edenler olduğu gibi etmiyenler de vardır(5) el-Mecmû fıkıh bablarına göre tertiplenmiştir Râvîsi Amr b Hâlid el-Vâsıtîdir Kitap bazı zeydî âlimlerince şerhedilmiştir San'âlı Şerefüddîn el-Haymî'nin (v 1221/1806) er-Ravdu'n-nâdir ismini verdiği şerhi mutbûdur (Mısır, 1348)
2- Talebesi ve onların talebeleri yoluyla: Pek çok talebesi meyanında dört oğlu "İsâ, Muhammed, Huseyn ve Yahyâ" da vardır
Zeydiyye mezhebi fukahası arasında şu zevatın da önemli yerleri vardır:
1- el-Hasen b Alî en-Nâsıru'l-Kebîr (v 304/916)
2- el-Qâsim b İbrâhîm er-Rassî (v 242/856)
3- Qâsim'in torunu el-Hâdî b Yahyâ b el-Huseyn: Bu imam hicri 245 yılında Medîne'de doğmuş, 288'de Yemen'e gelmiş, halkın bey'atıyle orada Zeydiyye devletini oluşturmuştur Kendisi mutlak müctehiddir ve ictihadlarıyle Zeydiyye'nin "Hâdeviyye" kolunu kurmuştur Hadîs ve fıkhı câmi el-Ahkâm isimli bir eseri vardır Karâmita ile savaşırken aldığı bir yara neticesinde (298/910)'de şehid olmuştur
4- el-Bahru'z-zahhâr isimli mukayeseli fıkıh kitabının müellifi Ahmed b Yahyâ b el-Murtezâ (v 840/1436)'da büyük bir zeydî fakihtir Eseri Mısır'da tab'edilmiştir

MEZHEBİN ESASLARI
Bu mezhebin usûlünü İmam Zeyd tedvîn etmemiş olmakla beraber tâbileri onun ictihadlarına bakarak tesbit etmişlerdir Delilleri Kitâb, Sünnet, İcmâ', Kıyas, İstihsan ve Akıl'dır Akıldan maksatları: Şer'î delillerde hükmü bulunmayan bir meselenin akıl yoluyla -iyi veya kötü, faydalı yahut da zararlı olduğuna hükmedilerek- çözüme bağlanmasıdır(6)
Bu mezhebde ictihada büyük önem verilmiş, ictihad kapısının kapanması tecviz edilmemiş, birçok müctehid yetişmiş, başka -sünnî- mezheblerden de istifade etmişlerdir Esasen fürû'da hanefî mezhebi ile birleşen tarafları pek çoktur

Ayrıldıkları bazı hükümler:
1- Mest üzerine mesih câiz değildir
2- Gayr-ı müslim'in kestiği yenmez
3- Ehl-i kitâb kadınlar ile evlenmek câiz değildir
4- Cenaze namazında beş tekbir alınır
5- Ezanda "hayye alâ hayri'l-amel" sözü ilâve edilir(7)
6- Vade farkı ile satım akdi caizdir
7- Şüf'a hakkı toprakta ve akarda, ortak ve komşu içindir
8- Karşılıksız bağıştan rucû caizdir

Günümüzde Zeydiyyelik

Günümüzde Zeydiyye Mezhebi Başta Yemen, Umman, Suudi Arabistan olmak üzere birçok ülkede taraftarı olan bir mezheptir Yemen nüfusunun (21000000) yaklaşık % 73 'ü nü oluşturan 15500000 kişi Zeydiyye mezhebine mensuptur Suudi Arabistan'ın % 55 (1200000) ve Umman'ın % 22 (60000) Zeydi'dir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarikatlar / Kültler / Mezhepler

Eski 10-28-2012   #17
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarikatlar / Kültler / Mezhepler



Caferiyye Mezhebi

İslam dininin dördüncü halifesi Ali'nin torunlarından Câ'fer-i Sâdık(ö765)'in etrafında toplanan ve onun ictihadlarına göre amel eden Müslümanların bağlı oldukları siyasi ve fikhî mezhep İmâm Câ'fer, bütün Sünnîlerce, özellikle tasavvuf ehlince büyük bir velî olarak kabul edilir O, kendisini ilme ve tefekküre vermis, Ebû Hanîfe ve İmâm Mâlik gibi büyük müctehidler bile ondan faydalanmiştir Hadîs âlimleri kendisinden hadîs rivayet etme konusunda tereddüt etmislerse de, İmam Şâfiî ve Yahya b Maîn gibi âlimler onu güvenilir bir muhaddis olarak kabul etmişlerdir Mezheplerinde "İmâm" ve "on iki İmam" konusuna ağırlık verdikleri için bu mezhebe "İmamiyye" veya "Isnâ Aseriyye" adı da verilmiştir

İranda Cami

Câ'fer-i Sâdık Kur'an'ı delîl olarak alır, ancak sünnet olarak Ehl-i Beyt tarafından rivayet edilen hadîsleri kabul ederdi Kitap ve Sünnette delîl bulamazsa, maslahat veya akla göre hüküm veriyordu Medine'de Ebû Hanîfe ile ilk karşılaştıkları zaman ona söyle dedi:"Nûman! Babam bana, dedemden şöyle rivayet etti: -Din husûsunda re'yi ile kıyasa ilk başvuran İblîs'tir Allah ona, Âdem'e secde et dedi O da, Ben Âdem'den hayırlıyım, çünkü beni ateşten, onu topraktan yarattın' dedi Kim dinde reyi ile kıyas yaparsa Allah onu Kıyâmet günü Iblîs'e arkadaş yapar Çünkü o, kıyas yapmak suretiyle şeytana uymuştur" Ebû Hanîfe su cevabi verdi: "Ne münasebet! şeytân Allah’ın emrine isyan için kıyas yaptı Ben ise, Allah’ın emirlerine itaat yollarını bulmak için kıyas yapıyorum" (M Ebû Zehra, İslâm’da Fıkhî Mezhepler Târîhi, (çev A Şener) Ankara, 1968, s 235; Ahmet Emin, Düha'l-İslâm, Kahire 1936, III, 261)

Temelde Ehl-i Sünnet'e yakın olan Câ'fer-i Sâdık'a ölümünden sonra birtakım kişiler birçok şeyi isnat etmişler ve bunları halk arasında yaymışlardır İmâm Câ'fer, daha hayatta iken mezhep içinde bazı farklı görüşler ortaya atılmış ve bunları bizzat kendisi reddetmiştir Bu kişilerin basında Ebû'l Hattâb Muhammed b Ebî Zeyneb gelir Ebû'l Hattâb, peygamberlik davasında bulunmuş ve Câ'fer-i Sadıkın Tanrı olduğunu öne sürmüştür Haramları helâl saymış ve İmamı tanıyan herkesin haramlardan muaf sayılacağını söylemiştir Üstelik bu görüşleri Câ'fer-i Sâdık adına çıkarmıştır Bunu haber alan Câ'fer, Ebû'l Hattab'a lânet etmiş, onunla hiçbir ilgisinin bulunmadığını, bütün talebe ve arkadaşlarına bildirmiş, İslâm ülkelerine mektuplar yazarak bu durumu her tarafa duyurmuştur (Ibnu'l-Esir, el-Kâmil fi't-Tarih, VIII, 9)

Zeydiye'den sonra Ehl-i Sünnet'e en yakın bir Şiî mezhebi olan Câ'ferîligin bazı görüşlerini şöylece özetlemek mümkündür:

İmâmıye'ye göre İmâmet (devlet başkanlığı); nübüvvet gibi ilâhî bir makamdır Peygamber gibi İmâmı da Allah seçer İnsanların İmam tayin etme yetkisi yoktur Hz Muhammed (sas) vefat etmeden önce, kendi yerine kimin İmam (halife, Müslümanların lideri) olacağını nass'la tayin etmiştir Bu İmam da kendinden sonra gelecek olanı ayni şekilde belirlemiştir İmâmın zahir, meşhur ve meydanda olması caiz olduğu gibi; gaib, mestur ve gizli olması da mümkündür Son İmam Muhammed Mehdî on ikinci İmam olup, hâlen hayattadır, fakat gaiptir İmâmın bulunmadığı bir zaman yoktur Simdi gaip olan Mehdîye naibler (âyetullahlar) vekâlet etmektedir

Oniki İmâm şunlardır: 1) Ali el-Murtaza, 2) Hasan el-Müctebâ (ö 50/670), 3) Hüseyin es-Sehid (ö 61/681), 4) Ali Zeynelâbidin (ö 94/713), 5) Muhammed Bâkir (ö 113/731), 6) Câ'fer es-Sâdık (ö 148/765), 7) Musa Kâzım (ö 183/799), 8) Ali Rıza (ö 192/808), 9) Muhammed Cevad (ö 220/835), 10) Ali Hâdi (ö 254/868), 11) Hasan Askerî (ö 260/874), 12) Muhammed Mehdî (gizlendiği tarih 260/874)

Câferîlere göre İmâmlık mertebesi, insan olmanın üstünde; fakat peygamberliğin altında bir makamdır İmamlar peygamber gibi masum olup, yanılmazlar, günah islemezler Câferîler İmamın masumiyetini söyle açıklarlar: "Ondan, büyük küçük, kasten veya yanlışlıkla unutarak, yahut içtihadında hata ederek, yahut da Allah’ın hataya sevk etmesi sebebiyle olsun, hiçbir günah sadır olmaz Bu İmamın sözü dinlenir, korkusu kalpten çıkmaz bir kişi olması için böyledir Onlardaki ismet sıfatı, Allah onların akıllarını kemâle erdirdiği andan itibaren ruhlarını kabzedene kadar onlardan ayrılmaz bir vasıftır

Câferî’ye göre meleklere, kitaplara ve kadere iman Allah'a ve peygambere imanın içindedir Onlara göre Hz Muhammed (sas)'den sonra halîfe olma hakki Hz Ali'nin idi Bu konuda ayet ve hadîsler mevcuttur Fakat Ashab-i Kirâm'in ileri gelenleri, kendi içtihadlarına dayanarak bu nass'ları tevil ettiler ve Hz Ebu Bekir'i halife seçtiler Hz Ali ve ona tabi olan bir grup, bu seçimi kabul etmedi Ancak fitne çıkmaması için Ebû Bekir'e bey'at ettiler İlk üç halifede gördüğü ehliyet ve liyâkat sebebiyle Hz Ali, hilâfet hakkından feragat etmişti Ancak Muaviye'nin değil halife, vali olarak kalmasının bile zararlı olduğu kanaatine vardığı için Emevîlere karşı savaş ilân etmiştir Câferîler, ilk üç halifenin İmâmlığını kabul etmemekle beraber onlara karşı saygılı oldukları halde, Muaviye ve oğlu Yezid'e lânet okurlar (Muhammed Hüseyin, Kâsifu'l-Gita, Aslu's-Sia ve Usulühâ, Kahire 1958 126 vd; Musevî, el-Muracaa, Beyrut 1393, 168)

Câ'feriye mezhebi mensupları, onikinci İmam Muhammed'in evinde "sirdap" diye adlandırılan bir sığınağa girip gizlendiğine ve bir daha dönmediğine inanırlar Ancak gizlenen onikinci İmamın yaşı konusunda ihtilaf edilmiş ve bazıları gizlendiğinde yasinin dört olduğunu söylerken, bazıları da sekiz yaşında olduğunu ileri sürmüştür Yine, gizlenen İmamın vereceği hüküm konusunda ihtilaf olmuştur Bazıları, kaybolduğu yastayken, halifenin bilmesi gereken şeyleri bildiğini ve ona itaat etmenin vacip olduğunu öne sürerken; diğer bir kısmi da hüküm vermenin gizlenen İmamın mezhebine bağlı âlimlere ait olduğunu iddia etmişlerdir

Isna aseriyye, diğer adıyla Câ'ferîye mezhebine göre din, Ehl-i Sünnette olduğu gibi iki ana bölümde ele alınır 1) Usû-i Din, 2) Furû-i Din Usûlü Din (dinin asılları) beş esas üzerine kurulmuştur: Tevhit, Nübüvvet, İmâmet, Mead (Ahiret), Adalet

Tevhîd: Allah birdir (vâhid), tektir (ahad) Onun zati her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir Esi,benzeri ve mahlûkatına benzer bir tarafı yoktur

Nübüvvet: Peygamberlik, Allah’ın seçtiği kullarını Cebrâil vasıtasıyla ve vahiy yoluyla ilâhî bir vazife ile mükellef kılmasıdır Peygamberler Allah’ın emirlerini halka tebliğ eder ve onları doğru yola iletirler Onlar insanların en üstünü ve kulların en hayırlısıdırlar Emindirler, masumdurlar ve tebliğ vazifelerinde bir noksanlık ve hata bulunmaz Peygamberler ilâhî bir lütuf ve hazinedir Hz Muhammed (sas) bütün peygamberlerin en üstünü ve sonuncusudur Onun en büyük mûcizesi Kur'an'dır

İmâmet: İmân, dinin asıllarından olan İmamete inanmakla tamamlanabilir İmamiye, nübüvvetin nasıl Allah'tan bir lütûf olduğuna inanırsa, her asırda peygamberlerin vazifeleriyle vazifelenmiş, insanların hidayet ve irsadlarıni üstlenmiş bir İmamın varligina da inanır

Meâd (Ahiret): Bu, ölümden sonra ahiret hayatinin hak olduğu esasidir Kıyamete dair Kur'an ve hadîslerde geçen mîzan, soru, hesap, sırat, şefaat, Cennet, Cehennem hepsi gerçektir, bunların hiçbiri akılla yorumlanamaz Keyfiyetini de bilemeyiz Fakat hepsinin gerçek olduğuna inanırız Mead cismanîdir ve bunlara icmalen iman yeterlidir ve yorumsuz olarak kabul etmek gerekir

Adalet: Isna aseriyye'ye göre dinin besinci asli ve dolayısıyla inanç esaslarından olan adalet, Allah’ın adil; kulun da iradesinde ve fiillerinde hür ve muhtar olusudur Onun, iyiye iyiliğine karşılık mükâfatta, kötüye kötülüğüne karşılık mücazatta bulunması adaletinin zarurî bir icabıdır Kul, fiillerinde hür ve muhtardır

Günümüzde İran'ın Resmi Mezhebi Caferiliktir

Caferiyye , şer'i hükümlerin kaynağı olarak dört esasi kabul eder Bunlar, kitap, sünnet, icma ve akildir Ayrıca füru-u din ikiye ayrılır: 1) Ibâdât, 2) Muamelât

Ibâdet : Namaz, oruç, hac, zekât, humus, cihat, emri Bill masruf nehyi ani'l-münker, Tevellâ ve Teberrâ'dan oluşan bir bütündür

Muamelât: Ticaret hayati, şahıs hukuku, cezalar, evlenme, miras ve benzeri hususlardır Görüldüğü gibi Isna aseriyye, usûl-i din dedigimiz inanç esasları ve fer'i hükümlerde, yani fikhî konularda Ehl-i Sünnet'ten çok farklı düşüncelere sahip bulunmamaktadır Ancak Tevhîd, Nübüvvet ve Ahiret gibi üç büyük esasta Ehl-i Sünnet ile birleşmiş olmalarına rağmen; İmametin dinin esasları arasında zikredilmesi dolayısıyla Hz Peygamberden sonra belli kişilerin peygamber gibi "ismet" sıfatına ve başkalarında bulunmayan "özel bir bilgi"ye sahip bulundukları hususlarının kabul edilmesiyle Ehl-i Sünnet'ten ayrılmaktadır Ayrica takiyye ve bedâ, Câ'ferîlik'te önemli iki inanç konusudur Onlar, cebir ve zor karşısında bir Şiî'nin inancını gizlemesine "takiyye"* adını verirler Muaviye'nin baskısı altında inançlarını gizleyen Şiî'ler Mekke döneminde sahabenin de müşriklerin baskısından kurtulmak için bu prensibe başvurduklarını söylerler Onlara göre, takiyye bazen farz, bazen caiz, bazen da haram olur

Bedâ ise, Allahın 'ın Levh-i Mahfuz'a* yazdığı bir şeyi vahiyle peygamberine bildirdikten sonra değiştirmesidir Bu durum, velî ve İmamlar için de söz konusudur (Muhammed Hüseyin, age, 131)

Câ'ferîlik bugünkü İran'da çoğunluğun ve İran İslâm devletinin resmî mezhebidir İran'dan başka, Türkiye'de Kars ve çevresinde çok az olmak üzere Irak, Suriye, Lübnan, Afganistan ve Hindistan'da Câferîler vardır İmâm Câ'fer'den sonra yüzyillar boyunca yapılan içtihadlarla bir hayli genişleyen Câferîye fıkhı, ıda belirtilen yerlerde ve bir kısım Ortadoğu ülkelerindeki küçük cemaatler halinde bulunan Şiîler arasında tatbik edilmektedir

HDÖNDÜREN

__________________________________________________ ___
__________________________________________________ ____

Cennet Yolcuları

Cennnet Yolcuları çok kısa bir geçmişe sahip yeni ortaya çıkan dini bir akımdır Tarikat olarak nitelenebilecek bir yapıya sahip olmasına rağmen ; tarikatların bir din, mezhep gibi sabit bir inanca hizmet ettiğin göz önüne alındığında yeni bir dini akım olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır Cennet Yolcuları nın kurucusu taraftar sayısı, taraftarlarının yaşadığı bölgeler hakkında net bir bilgi olmamasına rağmen Ülkemiz ve Avrupa da yaşadıkları ve sayılarının birkaç yüz kişiyle sınırlı olduğu tahmine edilmektedir Cennet Yolcularının inançlarını temelinde Peygamber, Mesih gibi bir kurtarıcıyı reddetmesi ve temelinde kişiselliğin yatmasıdır Bu yönüyle Cennet Yolcuları felsefi din görünümündedir

cennet yolcularının bir afişi

İnanç Sistemleri

1-Tanrı vardır ve tektirO gerçekten büyük güçlere sahiptir
2-Tanrı bizi Dünya'ya sınamak için değil yaşattırmak için göndermiştir
3-Ölümden sonra yaşam vardırVe ahiret diye bilinen bu yaşamda gerçekten de cennet cehennem vardır
4-Tanrı insanı yaratırken O'na en iyi şekilde değerlendirmesi için iki büyük hazine verirYaşam ve Zihinİnsan Dünya'ya geldiğinden itibaren bu iki hazineyi nasıl değerlendirdiğine göre Tanrı tarafından sınanır
5-Kutsal Kitaplar,Peygamberler,Hadisler,mucizeler ve bize Tanrı tarafından gönderildiği söylenen bir çok safsata Tanrı'ya karşı verdiğimiz sınavda bize karşı kurulmuş tuzaktır
6-5 maddede belirtilen tuzaklara düşenler Tanrı'nın kendisine verdiği hazineye ihanet etmiş olurlar ve Tanrı tarafından en ağır şekilde cezalandırılmayı hak ederler
7- Önlerine konulan tüm aldatıcı tuzakları ellerinin tersleriyle itip yaşam ve düşünme haklarını en iyi şekilde kullananlar Tanrı'ya olan saygılarını göstermiş olurlarVe bu kimseler Tanrı tarafından "Ödül Evren"ine konarak ödüllendirilirler
8-Ödül evreninde sadece mutluluk yokturOrada aynı yaşadığımız Dün- yada olduğu gibi her şey zıddını barındırırÖdül Evreninde karşılığı bulunmayan tek şey yaşamaktırCennet Yolcularına göre Ödül evreni insana alabileceği en büyük hediyeyi verir;ona sınırsız yaşama hakkı tanır
9-Temel amacı olmadığı halde Tanrı bizi yine de sınarAncak bunu yaparken esas aldığı şey bize verdiği en büyük armağan olan beynimizi ne kadar iyi kullanabildiğimize bakar

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarikatlar / Kültler / Mezhepler

Eski 10-28-2012   #18
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarikatlar / Kültler / Mezhepler



Masonluk

Masonluğun köklerini, Çin'den Ortadoğu'ya, Eski Yunan'dan Şaman rahiplerine, eski Mısır'dan Avrupa'nın şövalye tarikat larına kadar dünyanın çeşitli yer ve topluluklarına dayandırmak mümkündür, zira Masonik ritüel lere bakıldığında ise bu kadim öğretilerin tamamının etkileri görülebilmektedir Fakat Masonluğun çok uzun yıllar boyunca çalışmalarını büyük bir gizlilik içinde sürdürmesi ve 1390'da Regius el yazmasına kadar hiçbir kayıt tutmamaları sebebiyle, asal kökeni hakkında net ve kesin bir yargıya henüz varılabilmiş değildir Tüm dünyadaki Masonlar köklerini MÖ 10yüzyılda yapılmış olan Hazreti Süleyman Mabedi işçilerine dayandırsalar da, bu işçilerin de önceden bu işi yaptıkları ve oraya hep birlikte gittiklerinin bilinmesi, kökenleri daha eskiye taşımaktadır

Operatif Masonluk

HzSüleyman Mabedi (MÖ 965-957)Ortaçağ'da nice ülkede Mason denilen duvarcı, taşçı gibi çeşitli yapı zanaatkarlarının kurdukları meslek loncaları vardı Bugün Operatif Mason adı verilenler işte bu loncalarda çalışan yapı işçileridir Bu loncalar da günümüzde Operatif Mason Locaları olarak anılır Bu localar, üyelerinin mesleki menfaaetlerini koruyan, aralarında büyük bir dayanışma ile mesleki sırları kendi içlerinden dışarıya asla sızdırmayan kuruluşlardı

Operatif Masonluğun piri ve en büyük ismi olarak, Hazreti Süleyman Mabedi'nin Baş Mimarı Hiram Abif'in ismi üzerinde bir anlaşmaya varılmıştır Bu efsanevi kişilik, günümüz Masonluğunun en önemli ritüellerinde yer alır ve insanın kendisini yüceltmesi yolculuğundaki son noktanın, yani Kâmil İnsan olabilme serüveninin zirvesinin sembolü olarak, Hiram şahsiyeti ve isminde vücut bulur

Masonlukta çok önemli bir yeri Büyük Üstat Baş Mimar Hiram Abif, Tanrı'ya atfedilen ilk yapı olan Süleyman Tapınağı'nın yapımında yanında çalışan ve Üstatlık sırrı ile gizli kelimesini öğrenmek için güç kullanmak isteyen üç Kalfa tarafından öldürülmüştür Hiram Abif'in gömüldüğü yer belli olmasın diye üzerine bir akasya ağacı dikilmiş ve böylece akasya, Masonlar için kutsal ve özel bir anlama bürünmüş, Üstat derecesinin önemli sembollerinden birisi olarak kabul görmüştür

Spekülatif Masonluk

Masonluğun öğretisini sembollerle yaptığı felsefi çalışmalara vermesiSpekülatif, veya Fikri Masonluk ise, duvar işçiliği ile uğraşan birer mesleki lonca olan Operatif Mason Localarında fikri ve felsefi çalışmaların da yapılmaya başlanması ile ortaya çıkan ve günümüz Hür Masonluğunun artık tamamına hakim olan anlayıştır Binlerce yıldan bu yana inisiyatik-ezoterik geleneğin temsilcisi olarak Masonların iyiyi, doğruyu, güzeli, hakikati aradıkları, tüm dünyada hakim olacak bir sevgi anlayışını yerleştirmeye çalıştıkları, bu yoldaki bilgi ve deneyimlerini kuşaktan kuşağa aktararak geçmişi ve geleceği ile insanlığı bir bütün haline getirmeye çalışan, dolayısıyla toplumsal bir yaşayış ülküsünü gerçekleştirmeye çalışan bir düsturdur Spekülatif Masonluk

Spekülatif çalışmaların Operatif Localar da başlamış olduğunu söylemiştik Fakat Spekülatif Masonluk asıl ağırlığını 16yüzyılın ortalarında, yapı işçisi olmayan haricilerin Mason Localarına kabul edilmeye başlanılması ile birlikte kazanmaya başlamıştır Bu sayı zamanla hızla artmış, özellikle İngiltere ve Fransa'da soyluların, saray erkanının ve hatta kralların birbiri ardına Kabul Edilmiş Mason olmaya başlaması ile Mason Locaları kısa zaman içinde meslek loncaları olmaktan çıkıp, tamamiyle felsefi ve fikri çalışmaların yapıldığı Spekülatif Mason Locaları haline dönüşmüştür Bugün tüm dünyada takip edilen gelenek de budur

İlk Büyük Loca'nın Kuruluşu

İngiltere Birleşik Büyük Locası'nın amblemi24 Haziran 1717'de İngiltere'de 4 Loca bir araya gelerek, ilk Büyük Loca'yı, İngiltere Büyük Locası'nı kurdular Kısa zaman içinde İngiltere'deki diğer Locaların da katılması ile genişlemiş ve 1723 yılında Büyük Loca, geleneksel ve kadim yasalarını derleme görevini Protestan bir Rahip olan James Anderson'a vererek ilk yazılı anayasasını oluşturdu ve Masonluğun, ara vermeden sürdürülecek olan, yazılı tarihi ve ilk yazılı yasaları böylece resmen başlamış oldu Anderson Anayasası (veya Anderson Yasaları veya Nizamnamesi) adı verilen bu kuralların ana hatlarına, bugün halen dünya düzenli Masonluğunca riayet edilmektedir Her ne kadar Anderson Anayasası kısa süreli bir anlaşmazlığa yol açmış ve York Locası'nın önderliğinde bir grup İngiltere Büyük Locası'ndan ayrılarak ayrı bir Büyük Loca kurmuş olsa da, ancak 1813 yılında bu iki Büyük Loca tekrar bir araya gelerek, bugün varlığını halen sürdüren ve düzenli Masonluğun ilk Büyük Locası olarak kabul edilen İngiltere Birleşik Büyük Locası'nı oluşturmuşlardır Geleneksel olarak, günümüzde de sürdürüldüğü şekliyle, İngiltere Birleşik Büyük Locası Büyük Üstatları kraliyet ailesi ile soylu dük veya lordlar arasından seçilir

Türk Masonluğu

Tüm dünyada masonluk, 1875 Lozan Konvanı ile, Gelenekçi Kesim ve Özgür Kesim olarak ikiye bölünmüş ve her ülkede bu yolda ayrışmalar yaşanmıştır Bugün, İngiltere, Amerika ve Türkiye de dahil olmak üzere Avrupa’nın genelinde Gelenekçi Masonluk, Fransa'da ise Özgür Masonluk ağırlıklı olarak varlığını sürdürmektedir Gelenekçi Masonluk denilen ve Masonluğu başlatan kurumlar olarak kabul edilen oluşumlar, bu ayrışma sonrasında Liberal Masonluk yolunu seçenleri Masonluğun Masonluk olarak adlandırılabilmesi için olmazsa olmaz umdelerine riayet etmedikleri için düzensiz ilan etmişler ve bu topluluklarla tüm ilişkilerini keserek onları Masonluktan dışlamışlardır

Türk Masonluğu ise, çeşitli sebeplerle, 1965 yılında ayrılmış ve o güne kadar sadece Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası var iken, 1966 yılında Özgür Masonlar Büyük Locası da ortaya çıkmıştır Bugün, 14000 üyesi ile Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası, Türkiye'nin en eski ve düzenli olarak kabul edilen Büyük Locası iken, 2000 üyeye sahip Özgür Masonlar Büyük Locası ve onların bünyesinde çalışmalarını sürdüren Kadın Mason Büyük Locası bu oluşumun içinden ayrılmış bir fraksiyon olarak kendi çalışmalarını sürdürmektedir

Türkiyede Masonluk Tarihi

Her ne kadar Türkiye'de Masonluğun ve ilk Masonların 1720'li yıllardan bu yana var olduğu bilinse de, daha ziyade dış obediyanslara bağlı ve Osmanlı topraklarındaki yabancıların etkinliğinde sürdürülen bu çalışmalar, 18 yüzyılın ortalarından itibaren Türkleri de içine almaya başlamıştır Bilinen ve kayıtları günümüze ulaşan ilk Türk Masonlar, bu yüzyılın ortalarında topluluğa kabul edilmiş olan İbrahim Müteferrika ve Yirmisekiz Çelebizade Sait Çelebi'dir

1861 yılına kadar, daha ziyade İngiltere, Fransa ve İtalya milli obediyanslarına bağlı localarda çalışmalarını sürdüren Türk Masonluğu, bu yıl içerisinde Mısır asıllı Osmanlı Prensi Abdülhalim Paşa'nın önderliğinde Osmanlı Yüksek Şurası'nı, o zamanki ismi ile Makbul İskoç Riti Şura-ı Ali-i Osmani'yi kurar Bu resmi cemiyeti ilk tanıyan dış obediyans ise 1869 yılında ABD Güney Jüridiksiyonu olur ve böylece Milli bir hüviyet kazanmış olan Türk Masonluğu, dış obediyanslarca da tanınmaya başlamış ve ABD'yi diğer bazı obediyanslar takip etmiştir

Dönemin Osmanlı Yüksek Şurası'nın yanısıra yabancı obediyanslara bağlı olarak Osmanlı topraklarında varlıklarını sürdüren localar da çok sayıdaydı Örneğin, İttihat ve Terakki üyelerinin çok büyük kısmını içinde barındıran ve bu harekete bir yerde ev sahipliği yapan iki locadan Macedonia Risorta İtalyan, Veritas ise Fransa Grand Orient'i bünyesindeki localardı

1956 yılında dönemin Başbakanlık Müsteşarı Ahmet Salih Korur'un Büyük Üstatlığında, Yüksek Şura'dan bağımsız ve Masonluğun 3 âli derecesinde (Çırak, Kalfa, Üstat) çalışmak üzere ilk Türkiye Büyük Locası kurulur, fakat muntazam Masonluk tarafından, bir obediyansın düzenli sayılabilmesi için kabul edilen, Büyük Loca'nın Yüksek Şura'dan bağımsız olarak kurulabilmesi ilkesine riayet edilmemesi ve ilk Türk obediyansının bir Büyük Loca değil bir Yüksek Şura olması itibariyle Türk masonluğu uzun yıllar boyunca Düzensiz Masonluk (Grand Orient) tarafında kalır

Dünya düzenli Masonluğunu temsil eden, ve bir yerde Hür Masonluğu (Fikri Masonluk, Spekülatif Masonluk) babası sayılan İngiltere Birleşik Büyük Locası'nın Türkiye Büyük Locası'nı kabul etmesi ise ancak 1970 yılında, 1909 yılında Mısır'da kurulmuş bulunan ve Resne Locası'nın düzenli köklerine bağlanarak gerçekleşir Ondan önce İskoçya Büyük Locası tarafından 1965 yılında, aynı gerekçe ile kabul edilerek konsekre edilen Türkiye Büyük Locası bu yıldan itibaren dünya düzenli Masonluğunca kabul edilerek ritüelleri, kıyafetleri, mabetleri geleneksel Masonluğa göre yeniden tanzim edilerek muntazam bir hal alır ve bu düzenli Büyük Locaya Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası adı verilerek kuruluş tarihi 1909 olarak tasdik edilir

1965 yılında İskoçya Büyük Locası tarafından tanınması ve tasdik töreninin icra edilmesinden kısa bir süre sonra, küçük bir grup Türk Masonluğu'ndan ayrılarak düzensiz bir oluşuma gider ve hemen akabinde, bu grubun Türk ve Dünya Düzenli Masonluk dünyası ile alakaları, 1966'nın Ağustos ve Eylül aylarında birbiri ardına gelen kararlar ile süresiz olarak kesilir

Türkiye'de Masonlar

Bugün, İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Adana, Eskişehir, Denizli, Bodrum, Marmaris, Kuşadası, Antalya, Çeşme, Fethiye'de 200'ün üzerinde Locasında çalışan 14000 üyesi ile Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası, Türk Masonluğunun dünyadaki temsilcisidir Yıllık %3 oranındaki üye artışı ile de dünyanın en hızlı büyüme oranına sahip obediyanslarından birisidir Çalışmalarında din ve siyaset tartışmaları haricinde tüm konuşmaların özgürce yapıldığı ve analitik felsefi çalışmalar üzerine yoğunlaşan Localarında, ülke meseleleri söz konusu iken laiklik, Atatürkçülük ve ilericilik düşüncelerinden asla taviz verilmez ve bu ilkelere riayet etmeyen bir kimse herhangi bir Locanın üyesi olamaz Bunun yanısıra, 21 yaşını doldurmamış, Tanrı inancına sahip olmayan ve hür bir erkek olmayan kimseler de aralarına kabul edilmezler Bu niteliklerden herhangi birisini kaybeden üye, üyelikten çıkartılır

Türkiye Büyük Locası, Masonluğun üç derecesinde (Çırak, Kalfa, Üstat) çalışır 4 ile 33 arasındaki yüksek derecelere devam edip etmemek üyelerin kendi insiyatiflerindedir Bu dereceleri yöneten Türkiye Yüksek Şurası'nın ise Büyük Loca ile herhangi bir organik bağı yoktur, aralarında sadece iyi niyet antlaşması vardır Yüksek Şura'nın çalışmalarına katılabilmek için bir Masonun, kendi Locasında Üstat derecesine haiz olması ve Locasında düzenli ve iyi durumda olması gerekir Kendi Locasındaki düzenini kaybeden bir üye, otomatik olarak yüksek derecelerde çalışma ve devam hakkını da kaybeder

Her yıl bir kere yapılan beyaz gecelerde Mason eşleri, kızları, anneleri ve kızkardeşleri Mabetlere alınır ve onlara Masonik hikayeler anlatılır Bu özel gecelerde Masonik çalışma yapılmaz ve herhangi bir ritüel gerçekleştirilmez

Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locasına Nasıl Üye Olunur

Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası, TC İçişleri Bakanlığı Dernekler Masası'na bağlı olarak çalışmalarını sürdüren resmi bir dernektir Derneğe katılma prosedürü, 2 senelik Üstat derecesine sahip bir üyenin önerisi ile başlar Bu üye, önereceği kişiyi uzun zamandan beri tanıyor olmalı ve kendisiyle her şeyiyle kefil olabilecek kadar iyi tanımalıdır Üstat Mason, aday yapmayı düşündüğü kişiye bu düşüncesini bir defa dile getirir ve haricinin olumlu karşılaması sonrasında işlemlere başlar Doğru olan, bir defa önerilen kişinin olumsuz yanıt vermesi veya süre istemesi sonrasında teklifin bir daha yinelenmemesidir

Aday gösterilmesine karar verilen haricinin teklif bilgileri teklif kesesine atılır Kabulü ile ilgili herhangi bir engelin olmadığına dair Büyük Loca'nın verdiği onaydan sonra işlemler başlar ve adayın kimlik ve kişisel bilgileri önerildiği Locanın bir Üstat oturumunda okunur ve oylanır 3 veya daha fazla olumsuz oy çıkması halinde aday reddedilir Bu ve diğer tüm oylamalara yalnız o Locanın değil, herhangi bir Locaya bağlı tüm Masonlar katılma hakkına sahiptir Oylama olumlu sonuç verdiği takdirde, adayı daha önce tanımayanlar arasından seçilen 3 Üstat Mason görevlendirilir ve aday hakkında önce uzunca bir araştırma yaparlar, daha sonra da kendisiyle görüşerek, derneğe kendi isteğiyle girmek istediği ile alakalı bir talepname ile Masonluğa neden girmek istediği ile alakalı bir form doldurmasını isterler ve buna adli sicil kaydının temiz olduğu ile alaklı bir belgeyi de eklemesini isterler

Bu esnada adayın fotoğrafı ve bilgilerini içeren belge, Türkiye Büyük Locası'nın tüm binalarında askıya çıkartılır ve herhangi bir Mason'un, askıya çıkan adayı tanıdığını ve Masonluğa girmesine sıcak bakmadığının gerekçelerini yazılı olarak Büyük Loca ve adayın önerildiği Loca'ya bildirmesi ile tüm işlemler durdurulur

Askıda da herhangi bir problem çıkmaması sonrasında, o ana kadar yapılan araştırmaların tüm sonuçları, Locanın yine bir Üstat oturumunda okunup, tartışılıp, oylandıktan ve bu oylama da temiz çıktıktan sonra adayın tekris adı verilen ritüelik ve geleneksel bir kabul töreni ile topluluğa kabulü sağlanır Adaylıktan tekrise kadar giden bu safha, Locanın çalışma programı ve aday sayısına bağlı olarak, 6 ay ile 3 sene arasında bir zaman sürebilmektedir

Tüm bu tahkikat safhasının herhangi bir yerinde reddedilen aday, üzerinden en az 1 sene geçmeden tekrar aday gösterilemez İkinci defa reddedilen aday ise, üyelik hakkını tamamiyle yitirmiş olur

Türkiye Büyük Locası'nın yıllardan beri üyeliğe giriş yaş ortalaması 40 civarında seyretmektedir Her ne kadar Mason babanın çocuklarının 19 yaşında, olmayanların 21 yaşında derneğe üye olabilecekleri tüzükte yazılıysa da, bu pek görülen bir uygulama değildir Yaklaşık 25 yaşından önce bir haricinin, babası Mason olsun veya olmasın, önerildiği nadiren görülür

Türkiyede Dereceler ve Çalışma Sistemi

Türkiye Büyük Locası da, dünyanın diğer tüm düzenli Büyük Locaları gibi Masonluğun üç derecesinde, yani Çırak, Kalfa ve Üstat derecelerinde çalışırlar Üstat derecesinin üzerinde bir derece, Büyük Loca bünyesinde yoktur

Masonluğa kabul edilen ve düzenli bir Locada usülüne uygun olarak yapılan düzenli bir tören ile üyeliğe kabul edilen üye Çırak ünvanını kazanır Kabul töreninin ardından en az 12 ay geçmeden Kalfalığa yükselinmez Bu 12 ay içerisinde Çırak Mason, kendisine verilen en az üç ayrı Masonik ödevi başarıyla tamamlamalı ve Kalfalığa layık olduğunu, farklı zamanlarda verdiği bu tezler ile ispatlamalıdır

Kalfa olduktan sonra da en az 12 ay geçmeden Üstatlığa yükselinmez Üstat olabilmek için de Çıraklık dönemindekine benzer Masonik çalışmalar, bu sefer Kalfa gözüyle yapılır ve verilen tezler sonrasında Üstat olunabilir

Türkiyedeki Büyük Üstadlar

2005- : Asım Akin
2003-2005 : Kaya Paşakay
2000-2003 : Demir Savaşçın
1998-2000 : Sahit Talat Akev
1996-1998 : Tunç Timurkan
1992-1996 : Can Arpaç
1991 : Suha Tuğrul Aksoy
1988-1991 : Orhan Alsaç
1986-1988 : Cavit Yenicioğlu
1981-1986 : Şekür Ökten
1980-1981 : Halit İ Arpaç
1973-1979 : Nafiz Z Ekemen
1965-1973 : Hayrullah Örs
1965 : Enver Necdet Egeran
1962-1965 : Ekrem Tok
1960-1962 : Kemalettin Apak
1955-1960 : Ahmet Salih Korur
1953-1955 : Fethi Erden
1933-1936 : Muhiddin Osman Omay
1932-1933 : Mustafa Hakkı Nalçacı
1930-1933 : Mim Kemal Öke
1927-1930 : Mustafa Edip Servet
1924-1927 : Fikret Takiyeddin Onuralp
1924-1927 : Servet Yesari
1921-1924 : Besim Ömer Paşa
1918-1921 : Fuat Hulusi Demirelli
1918 : Rıza Tevfik Bölükbaşı
1912-1915 : Mehmet Ali Erel
1910-1912 : Faik Süleyman Paşa
1909-1910 : Talat Paşa

Dünyada Derece Sistemi

En üstünde mason simgesi bulunan İnsan Hakları BeyannamesiGeleneksel dünya düzenli Masonluğu Büyük Locaları, Çırak, Kalfa ve Üstat olmak üzere Masonluğun üç remzi derecesinde çalışırlar Bunun üzerindeki dereceler için rit adı verilen Masonik yollar ve öğretiler izlenebilir Bu ritlere katılmak veya katılmamak Üstat derecesine sahip Masonların kendi isteklerine kalmış bir seçimdir, zorunlu veya yapılması gereken bir yükümlülük değildir Ülkemizde de takip edilen 33 dereceli İskoç Riti (veya Skoç Riti) dünya üzerinde en fazla üyeye sahip olan ve bu yönüyle en fazla tercih edilen felsefi dereceler ritidir Onu, özellikle ABD'de geniş bir kesimce benimsenen York Riti takip etmektedir

Herhangi bir ritte, dördüncü derece ve yukarısına devam edebilmek için Büyük Loca'ya bağlı olarak çalışan düzenli bir Locada Üstat derecesine sahip olmuş olmanın yanısıra, bu ana Loca ile ilişkilerinin herhangi bir dönemde düzensiz olmaması ve yükümlülüklerinin aksatılmadan yerine getirilmesi gerekir Kendi Locasında düzensiz ilan edilen bir üyenin, yüksek derecelerdeki üyeliği de otomatik olarak düşer

İskoç Riti İskoç Riti

İskoç Riti geleneksel amblemiDünya Masonluğunun büyük bir bölümünde olduğu gibi, Türk Masonlarınca da takip edilen, popüler bir Masonik rit Çalışmaları 4 derece ile başlar ve 33 derecede sona erer

İskoç Riti Tarihçesi

Sembolik bir amblemOperatif dönemlerde Localarda sadece Çıraklar, Kalfalar ve bir Üstat yer alırdı Üstat, Locanın başkanıydı ve çalışmalar 2 derecede yapılırdı Spekülatif Masonluğa ilk geçiş de bu sistem ile gerçekleştiyse de zaman içinde Üstatlık da 3 derece olarak çalışmalara eklendi ve eskiden sadece Üstat olarak anılan Loca başkanı, Üstadı Muhterem (Worshipful Master) olarak anılmaya başlandı

Üç dereceli sistemi yeterli bulmayan ve aynı zamanda başarılı bir Mason da olan Fransız şovalye Ramsay (1686-1743), kendi şövalye geleneklerinden derlediği üç derece daha ekledi ve bu derecelere yükselecek üyeleri Üstat derecesine sahip Masonlar arasından seçerek ilk Masonik Riti yarattı ve bu Rite de İskoç Riti (veya Skoç Riti) adını verdi Daha sonra, Paris'te çalışan StJean Locası 1758 yılında bu 6 dereceyi 25'e, kısa süre sonra ABD Locaları ise ortak bir çalışma ile derece sayısını bugün de kullanılan 33'e çıkartarak Ritin gelişimini tamamladılar (1786)

Ritin isminin, zannedildiği gibi İskoçya ve İskoç Masonluğu ile alakası yoktur İskoç ekose deseninin sembolizması esas alınmış ve her bir karenin bir diğerini tamamlaması gibi, derecelerin birbirini ardına gelerek bir bütünlük oluşturdukları anlatılmak istenmiştir

İskoç Riti Organizasyon Yapısı

İskoç Riti atölyelerinden birisinin amblemiİskoç Riti'nde çalışan obediyanslar -Büyük Localara bağlı olarak çalışan ilk üç dereceyi saymazsak- 4 farklı atölyede çalışmalarını sürdürürler 4 ile 14 dereceler arasında yer alan derecelerin atölyelerine Olgunlaşma Atölyeleri, 15 ile 18 dereceler arasında çalışan atölyere Şapitr, 19 ile 30 dereceler arasında çalışan atölyelere ise Areopaj adı verilir Felsefi çalışmalar 30 derecede sona erer 31 ile 33 dereceler, idari derecelerdir ve bunlara da Konsistuar ismi verilir

31 derece üyeleri Haysiyet Kurulu'nu, 32 derece üyeleri ise Yüksek Danışma Kurulu'nu oluştururlar En büyük idari yetke ise, 33 dereceli Masonların oluşturduğu Yüksek Şura'dır Yüksek Şura'nın başkanı Hakim Büyük Amir sanıyla anılır ve felsefi derecelerin en büyük yöneticisidir Hakim Büyük Amir, sadece Yüksek Şura ve felsefi derecelerin idaresinden sorumludur, düzenli Masonluk'ta Mavi Localar adı verilen ilk 3 derece üzerinde herhangi bir otoritesi yoktur Düzenli Masonlukta, bir ülkedeki en büyük ve tek yetkili otorite, Büyük Loca'nın Büyük Üstadıdır

İskoç Riti Dereceleri

Yüksek derece amblemlerinden

4 Sır Üstadı
5 Mükemmel Üstat
6 Gizli Sekreter
7 Nazır ve Hakim
8 Bina Emini
9 Dokuzların Seçilmiş Üstadı
10 Onbeşlerin Seçilmiş Hakimi
11 Yüce Şövalye
12 Büyük Mimar Üstat
13 Royal Arch Şövalyesi
14 Yüce Üstat
15 Doğu Şövalyesi
16 Kudüs Prensi
17 Doğu ve Batı Şövalyesi
18 Rose-Croix Şövalyesi
19 Yüce İskoç
20 Sayın Büyük Üstat
21 Prusya Şövalyesi
22 Lübnan Prensi
23 Tabernakl Şefi
24 Tabernakl Prensi
25 Tunç Yılan Şövalyesi
26 Triniter İskoç
27 Kudüs Mabedi'nin Hakim Amiri
28 Güneş Şövalyesi
29 St Andre'nin Büyük İskoçu
30 Büyük Seçilmiş Kadoş Şövalyesi
31 Büyük Müfettiş
32 Gizli Sırrın Yüce Prensi
33 Hakim Büyük Genel Müfettiş

Türkiye'de İskoç Riti

18 derecenin alametiOsmanlı'da, özellikle İstanbul'da, 18yüzyılın sonlarında İskoç Riti'nde çalışan pek çok yabancı Locanın olduğu biliniyor Fakat ilk Türk İskoç Riti obediyansı resmi olarak Osmanlı döneminde, 1861 yılında Prens Abdülhalim Paşa'nın (veya Prens Sait Halim Paşa) önderliği ve başkanlığında kurulmuş ve Makbul İskoç Riti Şura-ı Ali-i Osmani adını almıştır Uzun yıllar boyunca Türk Masonluğunu yöneten ve düzenli Masonlukça kabul edilmeyen bir biçimde ilk 3 derece üzerinde de hakimiyet kuran Yüksek Şura, bu yıllar içinde bir Büyük Loca hüviyetinde de varlık göstermiş, daha sonra Türkiye Büyük Locası, veya Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nın kurulması ve kurulduktan bir süre sonra intizamını kazanması ile idari bağlarını ayırmışlar, bu sürede Türk Masonluğu bir bölünme dönemi de yaşamış, sonucunda düzenli Masonluk içerisinde kalan düzenli Masonlar, Büyük Loca ve Yüksek Şura ilişkilerini karşılıklı iyi niyet anlayışı, ahenk ve güzellik ile yeşerterek, düzenli Büyük Loca ile beraber düzenli Yüksek Şura'yı da kurmuşlardır

Günümüzde etkinliğini halen Türkiye Fikir ve Kültür Derneği adı ile yürüten Türk İskoç Riti Masonları, çalışmalarını İstanbul, Ankara ve İzmir'de 4000'ün üzerinde üye ile devam ettirmektedirler Türkiye'de İskoç Riti'ne devam edebilmek için Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası'nın devamlı ve düzenli bir üyesi olmak ve Üstat derecesine sahip olmak gerekmektedir

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarikatlar / Kültler / Mezhepler

Eski 10-28-2012   #19
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarikatlar / Kültler / Mezhepler



Düsukilik

Düsukilik (Dusukiye) tarikatının kurucusunun gerçek adı İbrahim Burhaneddin’dir 1255 te Mısır da Düsuk ilçesinde doğdu 12594 de öldü Mısır da öğrenim gördükten sonra tasavvufa yöneldi, toplumdan uzak, içine kapanık bir yaşam sürdü Düsukilik tarikatını kurduŞeriata çok bağlı, gövdesel gereksinimleri en aza indiren, çok azla yetinen ir yaşam anlayışı vardır Mutluluk Allah’ın adlarını anmakla, en azla yetinmekle, başkalarına iyilik etmekle, içe kapanmakla sağlanır

Düsukilik’e girenlere, tekkede özel tören düzenlenir, belli görevler verilir, içe kapalı bir yaşama biçimi benimsetilir, başarılı olduğu görülürse topluk arasına alınır, anma törenlerine katılınılır

Düsukilik genellikle Mısır dolaylarında yayılmış, Anadolu’da benimsenmemiştir Pek gelişmiş bir tarikat değildir Dört kolu vardır Bunlar ;

1Aşurulik (Aşuiye) : Kurucusu Seyyid Salih Aşur Mağribidir

2Süyütilik (Suyutiye): Kurucusu Cemaleddin Abdurahman Suyutidir

3Şernubilik (Şernubiye) : Ahmed Bin Osman Şernubi tarafındn kurulmuştur Bu kişi bir süre İstanbul’a gelmiş, Cerrahilik Şeyhi Nureddin le görüşmüş, Halvetilik ilkelerini benimsemiş, ülkesine dönünce kendi adıyla anılan tarikatı kurmuştur

4Tazilik (Taziye) : Kurucusu Seyyid İbrahim Tazî dir Pek gelişmemiştir

DÜSUKİLİK (Dusukiye)Tarikatı Kütüğü

- İmam Ali
- Hasan Basrî
- Habib Acemî
- Davud Taî
- Maruf Kerhî
- Seriyus – Sakatî
- Cüneyd Bağdadî
- Mümşadül Deynurî
- Mehmed Deynurî
- Mehmed Bekrî
- Vecibeddin Kaadı
- Ömer Bekrî
- Ebülnecib Sühreverdî
- Ömer Şahabedin Sühreverdî
- Necibeddin Ali Şirazî
- Nureddin Abdüssamed
- Necmeddin Mahmud İsfahanî
- İbrahim Düsukî …

Kaynak : İZEYÜBOĞLU

-----------------------------------------------------------

Yılan Eğiticileri
(SNAKE HANDLERS)

1955 yılında yılan sokması sonucu ölen George Hensley tarafından 1909 yılında Tennessee’de (Amerika Birleşik Devletleri) kurulmuş dini bir akımdır

Batı Virginia’daki Micco Kilisesi yılan eğitilen ve sitriknin (strychnine ) içerek ibadet edenlerin merkezidir İncil’deki “İman edenler vaftiz edilip kurtulacak, iman etmeyen ise hüküm giyecekİman edenlerle birlikte görülecek belirtiler şunlardır: yılanları elleriyle tutacaklarÖldürücü bir zehir içseler bile, bundan zarar görmeyecekler Ellerini hastaların üzerine koyacaklar ve hastalar iyileşecek” (Markos 16:18) ayetler inançlarının temelini oluşturur

Dinsel törenleri müzik ve ritmik el çırpma hareketleriyle düzinelerce zehirli yılanı tüm salonda hipnotize etme yoluyla saatlerce sürer

Muhterem Liston Pack “Yılan Adam” (Snake Man) olarak bilinirListon Pack erkek kardeşi Bufford ve Kilisenin kurucusu Timmy Williams’ın sitriknin (strychnine )içerek ölmelerini seyretmesine rağmen hareketin için de kalmaya devam etmiştir Günümüzde Yılan Eğiticileri varlıklarını devam ettirmektedirler

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarikatlar / Kültler / Mezhepler

Eski 10-28-2012   #20
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarikatlar / Kültler / Mezhepler



Kirişnacılık

" Uluslararası Krişna 'yı Yaşatma Derneği " adı altında örgütlenmişlerdir Sözkonusu dernek, 1966 'da ABD 'de Krişnayı üstün varlık, Mutlak Tanrı olarak kabul eden Bengali akımı örnek alınarak kuruldu

Krişna müritleri günde 1 728 kez " Hare Krişna " mantrasını (kutsal formül ) söyleyerek "Bhagavat - Gıta"nın mesajını yaymak zorundadırlar

Krişna 'yı yaşatmak için inzivaya çekilmeleri gereken müritleri, böylece az uyumakta,sıkı bir biçimde oruç tutmakta, et yememekte, teslimiyet yogası yapmaktadırlar Ayrıca Krişna müritlerinin inanmayanlardan uzak durması ve ailelerini terk etmeleri gerekmektedir

Günümüzde başta ABD (San Fransisco sokaklarında "Hare Krişna" matrasını söyleyerek gruplar halinde dolaşırken rastlanılabilir) olmak Bazı Batı ülkelerinde Krişna müritlerine rastlanılabilir 1980 ‘lerin sonunda, ruhani öndere tam bir boyun eğme Krişnacılık Akımının gücünü azaltan skandallara yol açmasına rağmen Akım ,bağımsız bir din olma yolunda ilerlemektedir

--------------------------------------------------------

Anglikanizm

Anglikanizm, Alm Anglikanismus, Fr Anglicanisme, İng Anglicanism İngiltere’nin resmi kilisesi olan Anglikan kilisesine has doktrin ve kurumlar İngiltere’nin resmi mezhebi

Hıristiyanlık, Roma ve Bizans imparatorluklarının resmi dini olduktan sonra, Hıristiyanlık adı altında büyük bir taassubla akla sığmaz zulümler yapılmaya başlandı

İnsanların tüylerini ürperten Engizisyon mahkemeleri kurarak yüz binlerce insanı, haksız yere ve çok kereler servetlerini ele geçirmek için işkenceler yaparak öldürdüler Hıristiyanlar içinde bu zulümlere isyan edenler çıktı Luther Martin ismindeki papaz, 1517 yılında papaya isyan etti Protestanlık mezhebini kurdu Luther Martin ve Calvin (Kalven) Hıristiyanlıkta son değişiklikleri yapıp, İsa aleyhisselamın Havarilerinden işitilen doğru şeylere yalanlar da katarak birbirine uymayan inciller meydana getirdiler Böylece hıristiyanlık ismiyle akıl ve hakikat dışında bir din meydana geldi

Luther’in kurduğu protestanlık ilk zamanlarda İngiltere’de fazla ilgi uyandırmadı İngiltere, Katolik mezhebine bağlılığına devam etti Yalnız bu durum uzun zaman devam etmedi Nihayet 1534’de İngiltere kralı Sekizinci Henry, Papaya isyan etti İsyan sebebi ise, karısı Catherine’den boşanıp Anne Boleyn adlı bir kadınla evlenmesini papanın kabul etmemesi idi

Bunun üzerine kral katolik kilisesi ile ilgisini keserek protestanlık esasına uygun Anglikan kilisesini kurdu ve papalığın imtiyazlarını kaldırarak kendisini İngiliz kilisesinin büyüğü olarak ilan ettirdi Altıncı Edward devrinde 42 maddelik bir inanç belgesiyle İngilizce olarak bir ibadet tüzüğü meydana getirildi Elisabeth tahta geçince, katoliklik ile protestanlık arasında bir orta yol durumunda olan Anglikanizmin inanç belgesini yeniden yazdırarak 39 maddeye indirdi (1563) Sonraki asırlarda çeşitli grublara ayrılan anglikanizm mensupları protestan ve katolik kiliselerine yakınlaşma eğilimi gösterdiler Halen İngiltere’nin resmi dini ve mezhebidir
Günümüzde Anglikanizm

Günümüzde Anglikanlar Başta ingiltere ve İrlanda Olmak üzere Hristiyanlığın yaygın olduğu tüm ülkelerde yaşamaktadırlar Sayıları yaklaşık 80000000 civarındadır

Kaynak: Rehber Ansiklopedisi

------------------------------------------------------------

Tanrının On Emri
Joseph Kibweteere’nin liderliğini yaptığı Tanrının On Emri adlı tarikat kendilerini modern eğitim ve tıptan soyutlamış tarihin ikinci büyük toplu intihar olayı Uganda'da gerçekleştirerek gündeme gelmişlerdir Tarikatın 650 üyesi, kendini yakarak intihar etmişlerdir'Tanrının On Emri' adlı tarikat üyelerinin, Ugandanın başkent Kampala'nın 320 kilometre güneybatısındaki Rukingeri bölgesinde bulunan Kanungu kasabasında bir kilisede toplanıp saatlerce şarkı söyledikten sonra, kendilerini ateşe vererek intihar etmişlerdir

Tarikat üyelerinin intihar etmezden önceki gün soda ve meyvesuyu içtikleri bir parti yaptıkları ve 16 Mart 2000 günü kilisenin önünde giysilerini, paralarını, çantalarını ve kilisede bulunan bazı şeyleri yaktıkları belirtildi İddialara göre tarikat üyeleri intihardan bir gün önce yakınköylerdeki akrabalarını ziyarete gittiler Ve cuma günü de Meryem Ana'nın kendilerini almaya geleceğini inanarak beklemeye başlamışlar

Tarikat üyelerinin, liderleri 'peygamber' lakaplı Joseph Kibweteere'nin dünyanın sonunun geldiği ve cennete gitmek için hazırlanmaları gerektiği şeklindeki uyarısından sonra kendilerini kiliseye kapatarak ateşe verdikleri öğrenildi Lider Kibweteere'nin toplu intihardan önce müritlerine tüm mal varlıklarını paraya çevirmelerini emrettiği öğrenildi Kilisenin tüm pencerelerinin çivilendiği ifade edildi

Kendisi gibi kilise tarafından afaroz edilen 3 rahip ve 2 rahibeyle tarikatı yöneten liderin daha önce 31 Aralık 1999'da dünyanın sonunun geleceğini açıkladığı, ancak bu tarihi daha sonra 31 Aralık 2000 olarak değiştirdiği öğrenildiTarikat lideri Joseph Kibweteere, yardımcısı Cledonia Mwerinde ve 6 polisinde aralarında bulunduğu ölenlerin büyük çoğunluğunu kadınlar ve çocuklar oluşturuyor

Alıntı Yaparak Cevapla

Tarikatlar / Kültler / Mezhepler

Eski 10-28-2012   #21
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarikatlar / Kültler / Mezhepler



SAHAJA YOGA DİNİ

Shri Mataji Nirmala Devi’nin Hayatı ve Sahaja Yoga’cılığın Doğuşu

Sahaja Yoga’cılığın kurucusu Shri Mataji Nirmala Devi, 21 Mart 1923’de Hindistan’ın Maharashtra Eyaleti’nde, Hristiyan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi Babası ve annesi, Prasad ve Cornelia Salve, Shalivahana Kraliyet Hanedanı’nın soyundandılar “Tertemiz, Kusursuz” anlamına gelen Nirmala adını verdiler

Daha sonraları, çoğunluk arasında Shri Mataji Nirmala Devi ismiyle bilinmeye başlandı; yani, doğuştan Aydınlanmış olan ve tüm insanlık için mümkün kılınması gereken benzersiz bir yeteneğe sahip olduğunun çok genç yaşta farkına varmış olan sayın Anne

Ailesi, İngiliz egemenliği altında olan Hindistan’ın Bağımsızlık mücadelesinde önemli bir rol oynamıştır Mahatma Gandhi’nin yakın arkadaşı olan babası, Hindistan’ın Seçmen Topluluğu’nun bir üyesiydi Ünlü bir bilgindi 14 ayrı dil biliyordu Annesi, Hindistan’da Matematik’de Şeref Payesi kazanan ilk kadındı

Çocukluğunda, Shri Mataji, ailesiyle birlikte Mahatma Gandhi’nin ashramında yaşadı Gandhi çocuktaki bilgeliği farketti ve ondaki derinliğin ve sevecenliğin değerini arttırmak için Onu, Nepali olarak çağırmaya başladı Daha küçük yaşlarda bile, Onun derin anlayışı, ruhani konularda Kendisinden sık sık tavsiye olan Gandhi için çok açıktı 1942’de Gandhi’nin “Hindistan’ın Mücadelesini Durdurma” açıklamasından sonra, tutuklandı ve mücadelede aktif rol oynadığı için diğer özgürlük savaşçılarıyla birlikte cezaevine girdi

Shri Mataji, Hindistan’ın özgürlüğe kavuşmasından kısa bir süre önce, İngiltere Kraliçesi tarafından Şövalye nişanı verilen ve Hindistanın en değerli devlet subaylarından biri olan Sir CP Srivastava ile evlendi ve iki çocuk dünyaya getirdi

Kendisindeki ruhani bilincin farkında olmasına rağmen, bunu, modern çağın insanlarına nasıl tanıtacağını bilmiyordu Aynı zamanda, bu dünyaya gelen İsa, Muhammed, Buda gibi ruhani kişiliklerin, insanlara gerçeği olduğu gibi kehanet ettiklerinde ne gibi sorunlarla karşılaştıklarının da farkındaydı İnsanoğlunun göğüs gerdiği sorunları uzun uzun düşündüğü bir dönemde, 5 Mayıs 1970’de, Nargol’un ıssız bir kumsalında (Bombay’den 150 km uzaklıkta), tanrısal bir ruhani olay tüm benliğini doldurdu ve birden sorusunun cevabını buluverdi Binlerce kişinin bir anda Aydınlanma alarak ruhlarıyla bağlantıya girebileceği ve böylece kendi içsel değişimlerinin gerçekleşeceği tarihi bir yöntem keşfetti Sahaja (= Kendiliğinden) Yoga (= Ruh ile birleşme) doğdu

Shri Mataji, her insanın ruhani gücünü (Sahaja Yoga’cılara göre bu güce Hindular Kundalini, Müslümanlar Ruh diyorlardı ve İncil’de de bu güç Kutsal Ruh olarak tanımlanıyordu) uyandırma deneyini gerçekleştirdi ve sonuçları çok şaşırtıcı oldu Bunu öncelikle kendisine yakın olanlarda denedi ve onların fiziksel, zihinsel ve ruhani değişimlerini gözlemledi Zamanla, sadece bu olayın, tüm insanlığın sorunlarını çözebileceğine inandı ve böylece onu kitlesel olarak yaymaya karar verdi İnsanlarla konuşmak ve onlara kendi ruhani güçlerinin anahtarını vermek için çabaladı

1970’den itibaren, Shri Mataji Nirmala Devi yoğun bir program içinde girdi ve Sahaja Yoga meditasyon tekniklerini öğretmek için dünyanın dört bir yanına seyahat etmeye başladı Bunu inananları “O’nun, kitlesel olarak insanların içindeki ruhani gücü (Kundalini) uyandıran yeteneğin ispatı” olarak kabul ederler

İnanç ve İbadetleri

Sahaja Yoga’cılar dini Gerçek'le, Özben'le, veya Tanrı'yla -diliniz ne olursa olsun-- bağlantı tanımı kapsamında kendilerini ayrı bir din olarak kabul ederler Sahaja Yoga organize bir din değildir, ancak o sübtil olanın, tanrısal gerçeğin doğrudan algılanması ile bütün dinlerin özünü birleştirir Sahaja Yoga spiritüelliği dogma boyutundan çıkartıp bireysel deney boyutuna getirmiştir Bu bir uygulamadır, merkezi sinir sistemimiz üzerinde hissedilen direkt bir deneydir ve ispatlanması için inanmaya ihtiyaç yoktur

Sahaja Yoga’cılara göre; Aydınlanmasını almış olan herkes - ki bu Sahaja Yoga ile çaba harcamadan elde edilebilir birşeydir -Kundalini'nin (Veda'lar geleneğine göre) veya Kutsal Ruh'un (Hristiyan geleneğine göre) serin esintisini başının üzerinde hisseder Aydınlanma gündelik yaşantımızı daha iyi ele alabilmemiz için yeni bir algı kategorisini açan bir olgudur Sahaja Yoga öğretisinin özünde bunun gerçekleşmesi yer alır Beynin limbik alanının bilişsel potansiyeliyle birlikte bir bakıma bize yeni bir duyu verilmiş olur Orada yukarda hepimizin güçlü birer radarı var, işlemeye başlamak ve seyir becerilerimizi geliştirmek üzere bekleyen

Sahaja Yoga’cılara göre Aydınlanma olmadan önce veya sonra hiçbir şekilde inanca ihtiyaç yoktur Hissedilen inançsal boyut kişiseldirDeneyim ve meditasyon ile ulaşılacak sonuçlar kişinin kendisine aittirAydınlanmayla kişi Sahaja Yoga'nın kurucusu Shri Mataji'nin vurguladığı gibi: kendisinin efendisi olur

Sahaja Yogacılara göre ; yeryüzündeki tüm büyük dinler daha yüksek ustaların öğretilerini aydınlatmak amacıyla başlatılmıştır Zaman içinde, Aydınlanma henüz herkesin ulaşabileceği noktada olmadığı için, onlardaki gerçeklik "yetkili" kişiler tarafından kavramların ve ritüellerin içine gömülmüştür Onlar zengin ve güçlü oldular Dinlerdeki gerçeklik ve hakiki öz sönükleşti ve bir inanç haline dönüştüğünü iddia eden Sahaja Yogacılara göre ; İlk kez şimdi Sahaja Yoga, aydınlanma kanalıyla, bu zamanın ötesindeki gerçekleri merkezi sinir sistemimiz üzerinde ispat edebilirBir bakıma hepsi bilimsel, pratik ve tarih boyunca gelişmiş, bu modern çağda ise zirvesine ulaşmış olan daha büyük bir planın parçasıdır Bilincimizin evrimindeki bir sonraki adımdır bu Bütün bunların insanlığın Tanrısal sevgi diyebileceği gizemli bir güç tarafından yönetildiğini söylemektedirler

Aydınlanma Ayini –Töreni-

Rahat bir şekilde ama sırtınız dik olarak oturulur Toprak Anne tüm negativiteyi ayaklarınız aracılığı ile kendine çektiğine inanıldığı için, meditasyon sırasında ayakkabılar çıkarılır

Her iki elin avuç içleri yukarıya bakacak şekilde dizlerin üzerine koyulur, Shri Mataji’nin resmine bakılıp; Kişi içinden , “Anne, lütfen bana Aydınlanmamı ver” üç kere tekrarlar Böylece kişi kendi iç bedenine yolculuğa çıkacaktır Sahaja Yogacılara göre bir insanın potansiyeli sınırsızdır İhtiyacı olan tek şey ilk olarak kaynağı ile – Kendi veya Ruh) bağlantıya girmesidir ve saf enerji yayan Shri Mataji’nin fotoğrafı bu olayın gerçekleşmesi için bir katalizatör görevi görmektedir

Günümüzde Sahaja Yoga’cılık

Shri Mataji, Eski Sovyetler Birliği’nin resmi misafiri olarak, 100000 kişiden fazla insanın aydınlanma almasını sağlamıştır Eski doğu bloğu ülkelerinde devamlı olarak, her seferinde 10000 ile 20000 arasında insana konuşmalar yaptı ve yıllar boyunca, Londra’da, Sahaja Yoga hakkında gerçekleştirdiği konferanslarla düşüncesini yaymaya devam etmiştir Düşünce ve duygularını açıkça dilegetiren bir konuşmacı olan Shri Mataji, birçok dünya ülkesinde şubesi bulunan Sahaja Yoga veya “Vishwa Nirmala Dharma” nın tek kurucusu ve lideridir

Sahaja Yogacılar başta Hindistan’ın Bombay kenti olmak üzere bir çok yerde Yoga metodlarının anlatıldığı Hastane,araştırma merkezi,okul,yurt gibi organizasyonlarla yayılan ve toplu aydınlanma ayinleriyle sık sık adından söz ettiren dini bir harekettir

Ülkemizde de İstanbulda 4 tane olmak üzere, Ankara İzmir Antalya Denizli Adana Çanakkale Bodrum Diyarbakır kentlerinde Toplanma ve Yoga Merkezleri bulunmakta ve Sahaja Yoga hareketinin kurucusu –peygamberi- Shri Mataji’nin de katıldığı toplu Aydınlanma Törenleri yapılmaktadır

------------------------------------------------------------

THE WAY INTERNATIONAL
(Evrensel –Uluslararası- Yol)

Victor Paul Wierwille tarafından 1957 yılında Ohio (Amerika Birleşik Devletleri)’da kurulmuştur Grubun inancını aslında kutsal kitaplarının isminden de rahatlıkla anlayabiliriz "Jesus Christ is not God" (İsa Tanrı Değildir) adında Kutsal Kitapları vardır

Suyla Vaftiz’i kabul etmezler Vaftizin sadece kutsal ruhla olabileceğine inanırlar Ve kurtuluşa ulaşabilmek için her gün 30 dakika kutsal metinlerin açıklamasını yaparlar,bu kurtuluşun bir parçasıdır Bu dini akımın inananları her biri 200 Amerikan Doları olan ücretli "Power of Abundant Living" (fazla yaşam gücü diye çevirebiliriz) kursuna devam ederler Günümüzde 62 ülkede çoğunluğu ABD’de olmak üzere toplam 100000 üyeleri bulunmaktadır( rakamlar grubun taraftarlarınca açıklanmıştır)

-
-----------------------------------------------------

MANS’ın Kutsal Kuralları
"HOLY ORDER OF MANS"

Earl Blighton tarafından kurulmuş Hindu ve Hıristiyanlık dinlerinin birleştirilmesiyle ortaya çıkmış dini harekettir “Evrensel Yaratılış Kanunu”nu öğretirEski Hıristiyan inanışlarını savunurlar Üyeleri Hıristiyanlık bilincini İsa ile eş tutuyorlarVe İsa’yı yalnızca Tanrı’nın tanıdığı bir adam olarak kabul ediyorlar

Earl Blighton

Mans aslında bir kısaltmadır Açılımını şöyle yapabiliriz;

M → Mysterium (mystery → Gizem
A → Agape (divine love) → İlahi Aşk
N → Nous (knowledge) → Bilgi
S → Sophia (wisdom) → Hikmet, akıllılık

Mans’ın Kutsal Kuralı Kurslar halinde öğretilir Kurslar ikiye ayrılır Bunlardan “Temel Kurs” 2 yıl sürer Temel Kurs’u bitiren üyeler İlerlemiş Kurs’a katılırlarKursları kendi ibadethanelerinde verirler veya adaylar manastırda tam üye haline gelirler

Günümüzde MANS’cılar

Mans’cılar (Mans’ın Kutsal Kuralcıları) San Francisco (ABD)’da evsiz ve kötü muamele görmüş kimselere “Raphael House” adı altında bir sğınak imkanı sağlayarak “Mans’ın Kuralını işletiyorlar

----------------------------------------------------------------

Tanrının Çocukları

(Sevgi Ailesi – Cennetin Sihri)

Bu hareketin temel inanışı “Sex for Jesus” yani İsa için sex’dir Bu haraket adını daha sonra Moses Berg olarak değiştiren ve taraftarlarınca MO diye çağrılan David Berg tarafından 1965 yılında Us ‘da kuruldu

İsa’nın ******leri

Elinde İncil ve dudaklarında aşk sözcüğüyle MO İsa’nın ******lerinin reklamını yapıp onları tanıtmaktadır Kızlar ******lik yaparak hem Tanrının Çocukları’na dönenleri elde etmeye çalışıyorlar hem de MO için para kazanıyorlar Akımı üyeleri kızları ; “Flörtçü” veya “Balık Avcısı Flörtçüsü” diye çağırıyorlar

Moses Berg ana teması sex olan “MO yazınlarıyla” topluluklarıyla iletişim kuruyor MO yazınlarına göre ;“Tanrı aşktır ve O seksi yaratan biridirO homoseksüelliği, insest ilişkiyi , zinayı, yetişkin çocuk seksini ve çok eşliliği cesaretlendirmiş ve uygulamıştır” MO Samilere şiddetle karşıdır (Anti-samitic)

Tanrının Çocukları diğer adıyla Sevgi Ailesi’nin toplulukları dıştan iyi görünüyorlarEski Hıristiyanlar gibi İncil’le birlikte yaşıyorlar ve caddelerde insanlara MO yazınları dağıtarak “İsa Sizi Seviyor” diyorlar

Moses Berg 1971

Günümüzde Tanrının Çocukları

Moses Berg’in yani MO’nun şu anda nerede yaşadığı kesin olarak bilinmiyor Dünyayla tek bağlantısı İsveç’teki mail adresidir Topluluğun iddiasına göre 72 ülkede 10000 üyeleri ve 90 toplulukları vardır Her yıl 60 milyona yakın MO yazını dağıtmaktadırlar Topluluk İngiltere’de “Heaven’s Magic” (Cennetin Sihri) adı altında yaşıyorlar

--------------------------------

MANS’ın Kutsal Kuralları
"HOLY ORDER OF MANS"

Earl Blighton tarafından kurulmuş Hindu ve Hıristiyanlık dinlerinin birleştirilmesiyle ortaya çıkmış dini harekettir “Evrensel Yaratılış Kanunu”nu öğretirEski Hıristiyan inanışlarını savunurlar Üyeleri Hıristiyanlık bilincini İsa ile eş tutuyorlarVe İsa’yı yalnızca Tanrı’nın tanıdığı bir adam olarak kabul ediyorlar

Earl Blighton

Mans aslında bir kısaltmadır Açılımını şöyle yapabiliriz;

M → Mysterium (mystery → Gizem
A → Agape (divine love) → İlahi Aşk
N → Nous (knowledge) → Bilgi
S → Sophia (wisdom) → Hikmet, akıllılık

Mans’ın Kutsal Kuralı Kurslar halinde öğretilir Kurslar ikiye ayrılır Bunlardan “Temel Kurs” 2 yıl sürer Temel Kurs’u bitiren üyeler İlerlemiş Kurs’a katılırlarKursları kendi ibadethanelerinde verirler veya adaylar manastırda tam üye haline gelirler

Günümüzde MANS’cılar

Mans’cılar (Mans’ın Kutsal Kuralcıları) San Francisco (ABD)’da evsiz ve kötü muamele görmüş kimselere “Raphael House” adı altında bir sğınak imkanı sağlayarak “Mans’ın Kuralını işletiyorlar


Alıntı Yaparak Cevapla

Tarikatlar / Kültler / Mezhepler

Eski 10-28-2012   #22
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarikatlar / Kültler / Mezhepler



Celvetilik

Celvetilik tarikatının kurucusu Aziz Mahmud Hüdai 1544’te Koçhisar’da doğdu1628-1630 yıllarında İstanbul da vefat etti Doğum yılı da yeride kaynaklarda tartışmalıdır Sivrihisarda öğrenim gördükten sonra İstanbul’a geldi, Ayasofya Medresesi nde okudu Bu sırada Halveti tarikatıyla yakınlık kurdu Edirne Mısır medreselerinde okudu, değişik görevlerde bulundu, Şeyh Üftade den ders aldı, elaldı geziye çıktı Sonra İstanbula dönüp Üsküdar a yerleti 1589 da kendi adıyla anılan Tekkesini yaptırdı, Celveti Tarikatı nı kurdu Çevresine toplananlara düşüncesini yaymaya başladı

Aziz Mahmut Hüdai ‘nin kurduğu Celvetilik ; İslam şeriatına ve Sünni inançlara bağlıdır, onu Bayramiliğin bir kolu sayanda vardır Celvetilik Tanrı adlarını anış kuralına dayanırBu tarikatın 3 temel ilkesi vardır Kendi özünü Tanrı dan başka bütün varlıklardan arındırma (tezkiye), gönlü kötülüklerden arındırma (tasfie) , Allah ın kendiliğinden ortaya çıktığını bilmek (telciye) Tarikata bağlanmanın da belli yolları vardır : Tanrının varlığını akıl yoluyla benimsemek, Tanrının adlarını anmak, bu adları anmak, anış törenleri düzenlemek, duygularına,tutkularına, doğal eğilimlerine egemen olmak Anış dizler üzerinde durarak topluca yapılır, saçlar genellikle uzatılır, başa onüç dilimli yeşil başlık ( takke) giyilir

Celvetilik’e göre; insan yerinden yurdundan uzak kalmış, oaraya dönme,tanrısal varlığa kavuşma özlemi içindedir (celvet sözcüğü yurdundan uzak kalmış anlamındadır) Bu özlem anmayla Tanrı’ya gönülden bağlanmakla sağlanabilir Pazartesi ve Perşembe günleri oruç tutulur, öğleden önce ,öğleden sonra ve gece ; günde üç kez namaz kılınırÖzelikle sabah namazından sonra Tanrı adlarını anma gereği vardır(bu işler yalnızda yapılablir)AMHüdai nin yapıtları Külliyat-i Hazreti Hüdai adı altında toplanıp 1922 de bastırılmıştır

Celvetilik’in Haşimilik (Haşimiye) adlı bir kolu vardır, kurucusu Bandırmalı Şeyh Haşim Baba’dır

Celvetilik Kütüğü

- Hacı Bayram Veli
- Rüstem Halife
- Maakad Hızır Dede
- Aziz Mahmud Hüdai
- Şeyh Ahmed
- Şeyh Cenneti
- Zakirzade Adullah
- Osman Atpazari
- İsmail Hakkı Bursai
- Pertev Ahmed
- Mehmet Ruşen
- Mehmet Şahabattin
- Seyyit Abdurrahman Nesib
- Seyyit Mehmed Ruşen
- Şeyh Şahab Efendi

Kaynak : İZEYÜBOĞLU

Hıristiyan Bilim Kilisesi
(İyileşme Kilisesi)

Hindu dini ile Hıristiyan dininin karışımı olan fakat Hıristiyanlıktan oldukça farklı yeni bir dini akımdırMary Baker Eddy tarafından Massachusetts ‘de 1875 yılında kurulmuştur Bayan Eddy muhterem ve yanılmaz olduğunu iddia ediyordu1910 da Conrad New Hemşir de öldü

The Holy Scriptures (Kutsal Kitap ) Bayan Eddy’nin yazmış olduğu topluluğun kutsal kitaplardıdır Bunlar içerisinde “Bilim ve sağlık ,Kutsal Kitap Anahtarı ile Miscellaneous Yazıları, Kilise Annenin El Kitabı ve İncil” sayılabilir

Topluluk servisleri dıştan Hıristiyan gibi gözüküyorlar Servislerde incil okutuluyor ve her pasajın yorumu Mrs Eddy ‘nin yazılarına göre yapılıyor Fakat tüm bunlara rağmen topluluk aslında tamamen anti-hıristiyandır

Hıristiyan Bilim Kilisesi’ne göre İsa Tanrı değildirsadece Hıristiyan düşüncesini vurgulayan birisidir(“Christ” mükemmellik anlamına geliyor insan değil)Topluluk İsa’nın sıkıntı çekmediğini günahlar için acı çekmediğini ve çarmıha gerilip ölmediğini kabul ediyor Böylece İsa’nın fiziksel olarak göğe çekilmediğini ve bir daha geri dönmeyeceğine inanıyorlar Meryem Anadan doğumunun ise sadece ruhani (dinsel) bir düşünceden ibaret olduğunu iddia ediyorlar

Kutsal Ruhu “ Holly Spirit” şahsi olmayan bir güçtür Ve Bilim Hıristiyanları öğretileri olarak kabul edilir

Hıristiyan Bilim Kilisesi’ne göre “God” Tanrı Hıristiyan tanrısı değildir, fakat bir Hindu şahıstır Yaşamın şahsi olmayan prensibi, gerçeklik, aşk zeka ve ruhtur Tanrı ilahi bir kişi değildir Fakat tüm varoluşların kutsal prensibidir

Hıristiyan Bilim Kilisesi aslında bir Hindu görüşüdür Topluluk inançlarına göre gerçek yani maddi dünya mevcut değildir maddi şeyle ve insanlar sadece bir sihirdir yansımadır ilüzyondur Bu nedenle insan vücudu hasta olmaz acılara katlanamaz yada ölmez çünkü gerçekte yoktur

Topluluğa göre her şahıs Tanrının oğludur tıpkı İsa gibiHiçbir kötülük şeytan,ruh, zenginlik ve yaşlılık yoktur Kişi reenkarne olur taki bu gerçekleri öğrenene kadar Cennet yada cehennem yoktur bunlar sadece aklın ihtişamları debdebileridirÖlüm gerçekliktir

Science “Bilim” terimi bilim ve din birliği olarak gösten bir terim değildir Topluluk üyeleri her ne kadar Bilimci olduklarını iddia edselerde tüm maddi şeyleri ilüzyon sonucu olduğunu reddederek gerçekte anti-bilimcidir

Topluluğa göre fiziksel iyileşmelerin iddiası aklın gücü yoluyla insanları çekerFakat onlar yanlış ve psikomatik tedavilerdir

Üyeler “Hıristiyan Bilimi” pratisyenler olarak kullanırlar Doktorlar, fizikçileri, ortopedistleri, ilaçları, vitaminleri gıdaları reddederler Mrs eddy Bir hekimin Alahın ilk emrini bozduğunu öğretmektedir Topluluk bu yüzden yakın zamanda sarasota Florida’da yedi yaşındaki çocuğun ihmal sonucu ölümünden katil / suçlu bulunmuştur

Mrs Eddy kendisinin dinsel hizmet olan iyileştirme (tedavi)sinin Matta 9:2 ‘yi okuduktan sonra başladığını iddia etmiştir Aslında iyileştirme doktrini tamamen Hindu asıllıdır İyileşme kişinin hasta olamayacağını, acılara dayanamayacağını böylecede ölemeyeceğini anlamasıyla olur İsa’ya bu şekilde inanışın insanlara yayılmasıyla bu şekilde hastaların ilüzyonu, yansıması tedavi edilir iyileştirilir

Topluluğun "Christian Science Monitor" adlı Günlük Gazetesi

Toplulu üyelerine göre ıda anlatılan tedavi şekli hastalar için tek ilaçtır Diğer türlü tedaviler cinlere şeytanlara ait olan iyileştirmelerdir

Toplulukta rahip vb yoktur Örgütlenmelerinde cemaat teşkil etmezler İncilin bilgisi altında pratisyenler aracılığıyla Mrs Eddy’in yazıları ölçü kabul edilerek “iyileşme” ders olarak okutulmaktadır

Günümüzde İyileşme Kilisesi

Günümüzde 1000000 üyeleri ve 56 ülkede 3000 kiliseleri vardır Üyelerinin büyük çoğunluğu ABD’de (yaklaşık 700000 kişi) yaşamaktadırlar “Christian Science Monitor” adlı prestijli günlük bir gazeteleri (100000’in üzerinde tirajı vardır) ayrıca “Christian Science Sentinal” adlı magazin dergileri mevcuttur
__________________

İnsan Tapınağı
( People's Temple )

Aslında küçük ve etkisi olmayan bir dini grup olmasına karşılık 1978 de Guyana'daki Jonestown kentinde 918 üyesinin "İnsan Tapınağı"nın da siyanürlü portakal suyu içerek toplu intihar etmelerinden sonra dünya tarafından tanınan bir kült haline gelmiştir Bu olaydan sonra tapınağın olduğu Jonestown bölgesi utanç verici bölge olarak anılmaya başlanmıştır

James Warren "Jim" Jones (13 Mayıs 1931 - 18 Kasım 1978) ABD'li "People's Temple (İnsan Tapınağı) kilisesinin kurucusu vaiz 1978 yılında Guyana'da kendi ve müridlerine özel kasabası Jonestown'da 911 müridini aynı anda intihar etmeye ikna etmiş ve kendisi de müridleriyle birlikte ölmüştür

Travis Jones adıyla 1931'de Lynn, Indiana'da dünyaya geldi Babası Ku Klux Klan üyesiydi Eğitimini burada tamamladı, 1950' lerde vaiz oldu Kendi kilisesine para yardımı olsun diye kapı kapı dolaşıp evcil maymun sattı Sonraları kilise büyüdü ve People's Temple adını aldı Tarikat üyelerinin toplantıları kilisede halka kapalı bir şekilde oluyordu, dolayısıyla halk üyelerin toplantılarını, içeride neler olup bittiğini merak ediyordu Üyeler çoğalınca bu ilgi de arttı Jones itibar kazandı ve ülke çapında hristiyan birliklerinde önemli görevlere geldi

İnsan Tapınağı, zenci ve beyazlara eşit muamelesiyle diğerlerinden ayrılıyordu Bu yüzden birçok zenci amerikan vatandaşı tarikata üye oldular

Müritler Jones'a "Baba" diyorlardı Jones onlar için İlahi bir varlık, bir babaydı Onun mucizevi iyileştirici özellikler olduğunu düşünüyorlardı Jones da bu ününü kullanarak mucizevi iyileştirme gösterileri düzenledi ve bunlar sayesinde tarikatina birçok yeni üye kazandırdı

Kilise üyeleri kendi hareketlerinin toplumun problemlerine çözüm getireceğine inandılar Bunun yüzünden ana akım hristiyanlıktan uzaklaştılar

Eşcinsel olduğu için medyanın eleştirilerine maruz kalan Jones, sekse aşırı düşkünlüğüyle tanınıyorduUyuşturucu bağımlılığı da bilinen Jones'un oğlu sonradan basına yaptığı açıklamada, babasının yoğun amfetamin, marijuana ve LSD deneyimlerinin aile arasında iyi bilindiğini söyledi

1977'de People's temple, Guyana'da ormanın içine bir araziye taşındı Jones'un hayali burada tarikatiyle komünal bir yaşam sürüp medyanın ve halkın artan ilgisinden uzak kalmaktı Fakat kasaba yaşamına geçince işler değişmeye başladı Jones, ağırlaşan uyuştutucu bağımlılığını gizlememeye başladı Müridlerine sık sık toplu intihar provaları yaptırıyordu Tarikat mensuplarının yakınları dernekler oluşturup Jonestown'da insan hakları ihlalleri yapıldığını iddia edip bölgeyi ziyaret etmek için bir basın ekibi ve senatör göndermeyi başardılar Ekip Jonestown'dayken her şey normal gözüküyordu, fakat birkaç kişi ertesi gün ziyaretçi ekibe artık oradan ayrılmak istediklerini söylediler Ekip dönerken ayrılmak isteyenleri de aldı ve havaalanına gitti Uçağa binerlerken kamyon üstünde People's Temple mensubu silahlı adamlar tarafından saldırıya uğradılar 5 kişi hayatını kaybetti Bu olayın patlak verdiği günün akşamı ise aralarında çok sayıda çocuğun da bulunduğu 911 müridiyle birlikte Jim Jones kasabasında aynı anda intihar etti Müridler siyanürlü kokteyl ve enjektörler vasıtasıyla intihar ederken, koltuğunda ölü bulunan Jones'un kendini silahla vurduğu görüldü Ertesi gün bu olaydan haberi olmayan basın helikopterle bölgeye geldiğinde her yere dağılmış 900 ün üzerinde cesetle karşılaşınca şoke oldu Tüm dünyayı ayağa kaldıran bu eşine rastalnması zor olay Jonestown katliamı olarak tarihe geçti

Grup üyeleri dış dünyayla tüm bağlantılarını kesmişti Grubun inanışına göre yakın bir zamanda bir vahiy yayılmıştır ve Ku Klux Klan tarafından yayılan söylentiye göre Los Angeles ve san Fransisko da bir deprem olacak ve bu kentler yerle bir olacaktır

Kült suikast törenlerini çeşitli durumlardan önce kendilerini ahlaksızlıklardan kurtarmak amacıyla düzenliyorlardı Toplu suikast - intihar, katliam- töreninden kültün 85 üyesi Jones'un üç oğlu da dahil olmak üzere sağ kalmışlardır Sağ kalan bu kişiler 18 Kasım 1978 de topluluk sohbetinde yer almayan bir kısmı ise Guyana'ya yerleşmektense Kaliforniya'da yerleşen diğerleriyse intihar anında Ormana doğru kaçmayı deneyen kişilerdiBir kurbanın çığlığının duyulduğu suikast öncesi törene ait bir kayıtta Jim Jones tarafından söyletilen şu sözler yer almaktadır "Biz güzel bir gün yaptık, haydi güzel bir gün yapalım Biz suikaste katılmadık bu bir devrimci harekettir(biz intihar etmiyoruz yaptığımız devrimci bir eylemdir, intihar değildir anlamında)"Ölümlerinin son derece kutsal olacağını söyleyerek son konuşmasını yapan Jim Jones'un bu konuşmasının ses kaydı mevcuttur
__________________

Edebi Değerler

Asıl adı Freddy Meyers olan Astrolog-guru ,Frederick von Mierers tarafından kuruldu Mierers geçmiş hayatları olduğunu bunlardan birisinde Eski Mısır’da matematikçi ve astrolog olduğunu iddia etti Başka bir iddiasında çağdaş Buda olduğunu ilan eden Mierers’in en ilgi çeken iddiası ise Actrus yıldızından geldiğini iddiası oldu

Kısa sürede hızla yayılan Mierers’in iddiaları taraftar bulmaya başladı ve böylece “Edebi Değerler” tarikatı / kültü doğmuş oldu Tarikat sık sık sex özgürlüğünün üst noktaya çıkmasıyla ve tarikata üye olan kadınlardan çoğunun tarikat lideri Mierers’la birlikte olduğu, Tarikat üyeleri arasında sapık ilişkilerin varlığı iddialarıyla gündeme geldi

1987 yılında Mierers’in ortağı Adamski’ nin tarikatı terk etmesiyle birlikte ; Mierers’ın sahtekar olduğunu ,reenkarnasyon iddialarının yalan olduğunu , Actrus yıldızından geldiğini gösterir UFO fotoğraflarının ise oğluyla beraber çekilmiş sahte fotoğraflar olduğunu iddia edince kültün gücü azaldıTüm bunlara rağmen Mierers’in AİDS’ten ölümünden sonra liderleri için ağlayan oldukça kalabalık taraftar kitlesiyle “Edebi Değerler” kültü varlığını hala devam ettirmektedir
__________________

Unity School of Christianity
(Hıristiyanlığın Birleşik Okulu)

Hıristiyanlığın kutsal kitabı İncil'i kullanmalarına rağmen aslında Hinduizmle Hıristiyanlığın karışımı bir inanca sahip bir külttür

İsmi birleşik olmasına karşılık günümüzde 2 büyük gruba ayrılmışlardırÇeşitli ülkelerde 300 merkezleri vardır Unity School of Christianity Kültü 1889 yılında Charles ve Myrtle Fillmore adlı karı-koca tarafından Missouri, Kansas City (ABD) de kurulmuştur Charles kendisinin Aposte Paul 'ün reenkarnasyonu olduğuna inanan biriydi

Kültün iyi finanse edilmiş radyo ve Tv promosyonları ile milyonlarca duacılarının Prayer Line (Duacıların Çizgisi) adı verilen Silent Unity (Sessiz Birlik) kanalıyla yıllık altı milyona ulaşan güçleri ile etkindirler

We Wisdom veya okul çocuklarına yönelik Daily Word adlı dindar eserler gibi milyonlarca trajlı kitap basıyorlarÖzellikle Hıristiyanlık adı altında kendi öğretilerini insanlara sunuyorlar böylece okuyucular Hıristiyanlık la ilgili şeyler okuduklarını düşünüyorlar

Kültün İnançları

Unity School of Christianity Kültüne göre Tanrı ; Görünmez, insanüstü bir güç, bir prensip, kanun, varoluş, aktif bir ruhtur Her şey de varolan kamutanrısal (panteistik) bir tanrıdır

İsa sadece Hıristiyan bilinci taşıyan bir adamdırChrist her insanda varolan bir mükemmellik durumudur İsa çok yıllar önce yaşamış ve kendi kurtuluşunun arayışı içinde olan biridir

Unity'e göre İsa "Son of David" yani Davud'un oğlu olarak isimlendirilmektedir ve isa nın evvelce bir zamanda David olarak şahıslaşmıştır İsa Mesih 'in birilerinin ruhu için feda edilip ölmediğini ve hiçbir zaman fiziksel olarak yeryüze bir daha dönmeyeceğini kabul ederler

Kutsal Ruh bir şahıs değildir Fakat eylemde Tanrının kuralıdır (kanunudur) Unity School of Christianity Kültü 'ne göre kurtuluş ; her insanın Hz İsa 'nın Tanrının oğlu olduğu gibi kendisini de Tanrının oğlu olarak görmesiyle gerçekleşir Hiçbir kötülük ,şeytan, ruh, zenginlik ve çok fayda yoktur Kişi bu gerçekleri öğrenene ve mükemmel olana kadar reenkarnasyonlaşır Pozitif düşünce her şeyin anahtarıdır

Unity School of Christianity Kültüne göre ölüm kötü düşüncenin sonucudur Kişi reenkarnasyonlaşabilir (yeniden doğabilir) taki aydınlanma gelene kadarKülte göre cennet veya cehennem yoktur

Charles ve Myrtle Fillmore çifti "pozitif düşünce - düşünme-" ile Mary Baker Eddy ' nin Hıristiyan Bilim'in (Hıristiyan Bilim ;Hindu dini ile Hıristiyan dininin karışımı olan yeni bir dini akımdırMary Baker Eddy tarafından Massachusetts 'de 1875 yılında kurulmuşturDevamı >>> ) iyi misyonunu geliştirebileceklerine inandılar Onlar Tanrının her şahsın içinde olduğunu ve cennet ile cehennemin burada var olduğunu şimdi ise dünya üzerinde olduğu düşüncesini ileri sürdüler Tanrı aşktır, sevgidir ve iyi bir sağlık için gizli bir formüldür Eğer kişi Tanrının yada doğanın kanunlarını takip ederse iyi bir sağlığa sahip olur Bütün bunların yanında "Laws of God" (Tanrının Kanunları -Kuralları-) Tanrının emirleri değildir Yalnızca doğanın kanunlarıdır Hz İsa'nın mucizeleri gerçekti çünkü Hzİsa doğanın kanunlarının (kurallarının) takipçisiydi
__________________


Alıntı Yaparak Cevapla

Tarikatlar / Kültler / Mezhepler

Eski 10-28-2012   #23
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tarikatlar / Kültler / Mezhepler



Branch Davidians
"Waco"

Branch Davidians kültü taraftarları 50 günlük trajik kuşatmanın ardından 1993 Texas Waco'daki yangında 82 kişinin ölümünden sonra kendilerini gizlediler Davidciler Yedinci Gün Adventistleri' nin bir koluydu SDA (Yedinci Gün Adventistleri) lar gibi İsa Mesih'in ikinci kez gelişine inanmışlardı Fakat 1959 da İsa'nın geleceğini söylemelerine karşılık İsa geşmeyince başarısız olup, güçsüz düşmüşlerdir SDA cılar 1844, 1845, 1854, 1873 deki İsa'nın gelişiyle ilgili yanlış bilgilendirmelerden doğan sıkıntılarla baş edebilmişler dir

İsa'nın ikinci gelişine inananlar ise Texas da büyük bir alanı satın alıp devasa bir cephaneliği de olan büyük bir çiftliğe kapanmışlar, elektrik dahil, tüm ihtiyaçlarını kendileri karşılıyorlardı Devletten bütünüyle bağımsızdılar, hiçbir müdahale kabul etmiyorlardı Vaiz Gray'in 1993 yılında bir polis memuruyla takışması sonucu çıkan olaylarda, Birleşik Devletler Savunma Bakanlığı, Hazine Bakanlığı ve FBI'ya bağlı özel timlere elli gün direnmişlerdirÇıkan olaylar sonunda kadın, erkek ve çocuklardan oluşan sekseniki kişi yanarak hayatını kaybetmiştir

15 yaşındaki annesinden evlilik dışı doğmuş ve üvey babasının kötü muamelesiyle büyümüş ve 19 yaşında Adventistlerle tanışıp onlara katılan Vernon Howell ; ismini " David Koresh " olarak değiştirdikten sonra George Roden'in liderliğinin saf dışı bırakılmasıyla 1986 yılında Davidcilerin başına geçmiştir Kendisini 1985 yılında "Günahkar Mesih" olarak deklare etmiştir İsa'nın yakın bir zamanda geleceğini umarak kendilerini İsanın Krallığı'nı kurmak için milenyuma kadar İsa'nın takipçileri olarak görüyorlardı

"Branch Davidians" inananları Avustralya , İsrail ve Britanya'ya giderek oralarda akımın görüşlerini yaymaya çalışmışlar ve belli bir taraftar sayısına ulaşmışlardır

----------------------------------

Panawave Kültü

Japonya’da ortaya çıkan ‘beyaz-giysili’ (Pana Wave Laboratory ) tarikat, bilinmeyen 10'uncu gezegenin Dünya’ya yaklaşmakta olduğunu ve 15 Mayıs 2003 de insanlığın büyük bir kısmının yok olacağını öne süren Tarikata üyeleri, Dünya’nın manyetik kutuplarının değişmesi üzerine büyük sel ve tsunami felaketleri yaşanacağına inanmaktadırlar Tarikat 1970'lerde Yuko Chino adlı bir kadın tarafından kuruldu

Solcuların yaydığına inandıkları elektromanyetik dalgaları kırmak için beyaz giyinen ‘‘Panawave’’ ('Pana Wave Laboratory )tarikatı üyeleri 69 yaşındaki bayan Yuko Chino'nun peygamber olduğuna inanıyor Tarikat üyeleri, Güneş sisteminde var olduğuna inandıkları 10'uncu gezegenin yaklaşması sonucu bu yaz (2003) dünyada büyük değişimler yaşanacağına inanıyorlar

Geçtiğimiz günlere kadar ‘‘Pana Dalgası Laboratuarı’’ diye anılan bu grup pek tanınmıyordu ‘‘Chino'nun Gerçek Adaleti’’ isimli tarikat üyeleri, sonun yaklaşmakta olduğuna inanıyor Bu nedenle bir süredir karavanlarla Japonya'da gezip elektro manyetik alanlardan temiz bir yer arıyorlar

Tarikat üyeleri komünistlerin elektro manyetik dalga yayarak hasta olan tarikat liderlerini öldürmek istediğini öne sürüyor Bu nedenle elektro manyetik alanları kırdığına inandıkları beyaz renkte önlük giyiyor, beyaz renkli araç kullanıyor, etraflarını beyaz örtülerle sarıyor, ağaçları bile beyaz bezlerle kaplayarak dalgaları durdurmaya çalışıyorlar

Tarikatı lideri Yuko Chino, Mart 2003 de Fuji TV kanalından muhabir Tomoya Morishita ile karavanında görüşmeyi kabul etti Aracın içinin beyaz kaplı olduğu ve üzerinde tuhaf girdap işaretleri bulunduğunu belirten Morishita, müritlerinin aksine, kadının açık mavi bir süveter ve lacivert bir pantolon giymiş olduğunu belirtti Sözde peygamberin kanser olduğunu ve yakında öleceğini söylediğini belirten Morishita, ‘‘Öyle ağır hasta birine benzemiyordu Tipik bir büyükanne işte’’ dedi Kadının ‘‘Cennetten enerji aldığım sürece yaşayacağım’’ dediğini aktardı

Üzerindeki metal objeleri çıkarıp mikrofon ve kamerayı beyaz örtüyle sardıktan sonra beyaz önlükle yaşlı kadının yanına girmesine izin verilen muhabir, 25 dakikalık görüşmenin yüzde 90'nın geçen yıl yolunu şaşırıp sanayi bölgesindeki bir nehire giren ‘‘Tama-chan’’ isimli fok balığının kurtarılması olduğunu söyledi Tarikat üyeleri fok balığını kurtarmaya çalışmışlar, ancak başarılı olamamışlardı

Tarikat günümüzde küçük bir grup olarak varlığını devam ettirmekte ve tarikat üyeleri 20 Mart 1995'te Tokyo Metrosu'na 'Sarin' saldırısı düzenleyen İlahi Gerçek (Aum Supreme Truth) Tarikatı gibi, terör eylemlerine girişmelerinin beklenmesinden korkan Japon Polisinin sıkı takibi altında yaşamaktadırlar

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.