İ Harfi 3 |
09-04-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
İ Harfi 3îkan: kesin biliş îkaz: uyarı îkazât: uyarılar îkazkâr: uyarıcı îkaznâme: uyarma yazısı ikbâl: yönelme, talihlilik, saadet iklim: bir yerin hava durumu ikmâl: tamamlama iknâ: inandırma ikra: oku! ikrâh: zorlama, tiksinme ikrâm: ağırlama ikrâmât: ikramlar ikrâmiye: armağan olarak verilen para ikrâr: söyleme, dile getirme ikrâz: borç verme iksir: çok tesirli ilaç iktibas: alıntı, söz nakletme iktibasen: alıntı yaparak iktidâ: uyma iktidâen: uyarak iktidar: güçlülük iktifa: yetinme iktifaen: yetinerek iktiham: dayanma, katlanma iktiran: iki şeyin bir arada gelmesi, yakınlık iktisa: giyinme iktisâb: kazanma, edinme iktisâd: tutum, harcamada aşırıya kaçmama, ekonomi iktisar: kısaltma iktiza: gerekme, gereklik ilâ: "kadar" mânâsında ön ek îlâ: yüceltme, yayma ilââhir: sonuna kadar ilââhirilâyet: âyetin sonuna kadar ilâh: tanrı ilâhe: tanrıça ilâhî: Allaha dair ilâhiyat: Allahtan bahseden ilim îlâm: bildirme îlâmnâme: bildirme yazısı ilân: duyurma, duyuru ilânât: ilanlar, duyurular ilânihaye: sona kadar ilânnâme: duyurma yazısı ilâve: ek ilâveten: ek olarak îlâyıkelimetullah: Allah kelâmını yayma ilbâs: giydirme ilca: gereklilik, zorlama ilcaât: gereklilikler, zorlamalar ilel: sebepler, hastalıklar ilelebed: sonsuza kadar îlem: bil! îlemeyyühelazîz: bil ey azîz! ileyh: ona ilga: kaldırma ilhâd: dinsizlik ilhâh: zorlama ilhak: katma, ekleme ilhâm: Allah tarafından kalbe gelen mânâ ilhâmât: ilhamlar, kalbe gelen mânâlar ilhâmen: ilham olarak ilhâmî: ilhamla ilgili ilka: ekme, bırakma ilkaât: ilkalar, ekmeler ilkah: dölleme, aşılama illâ: ille, ne olursa olsun, özellikle illallah: Allahdan başka ille: sebep, illa illet: hastalık illet: asıl sebep illiyet: sebeplik illiyyîn: cennetin en yüksek yeri illüzyon: cisimleri yanlış idrak etmek ilm: ilim ilmelyakîn: ilim yoluyla kesin biliş ilmî: ilimle ilgili, ilme uygun ilmihâl: "hâl ilmi" mânâsında herkese gerekli olan dinî hükümleri bildirmek maksadıyla yazılan kitaplara verilen isim ilmiye: âlimler yolu ilsâk: yapışma, bitişme iltibas: karıştırma, ayıramama ilticâ: sığınma ilticâgâh: sığınak ilticâkârâne: sığınırcasına iltifât: lütfetme, gönül alma, güzel sözle okşama iltifâtât: iltifatlar, gönül almalar, lütfetmeler iltifâtkârâne: iltifat edercesine iltihâb: yanma, kızışma iltihak: katılma iltihâm: kaynaşma iltika: kavuşma iltimas: kayırma iltisak: kavuşma iltiyâm: kaynaşma iltizam: kayırma, taraf tutma, gerekli bulma iltizamkârâne: taraf tutarcasına iltizamperverâne: taraf tutmayı severcesine ilyâs: Kuranda adı geçen bir peygamber ilzâm: susturma, sözle üstün gelme, yenme îmâ: dolayısıyle anlatma imâd: direk îmâen: ima ederek îmâî: ima şeklinde îmâl: yapma, yapım îmâlât: yapmalar, yapımlar imâle: meylettirme, uzun okuma imam: namaz kıldıran kimse, büyük âlim, önder imame: sarık, tesbih başı imamet: imamlık, önderlik imamımübîn: bir nevi kader defteri imân: çok dikkatli olma îmân: inanma îmânî: îmanla ilgili îmânperver: îmanı seven îmar: yapma, onarma, şenlendirme îmarât: imarlar, yapmalar, onarmalar imâret: bayındırlık, fakirlere yemek verilen yer îmarkârâne: imar edercesine imâte: öldürme imbik: süzme aleti imdâd: imdat, yardım imdâdât: yardımlar imdi: şimdi imha: bozma, yıkma, yok etme imhâl: erteleme imkân: olabilirlik imkânât: imkânlar, olabilmeler imkânî: olabilen imlâ: doldurma, yazma bilgisi imrân: Hazreti Meryemin babası imrâr: geçirme imsâk: el çekme, oruca başlama zamanı imtidâd: uzama imtihan: sınama imtihanât: sınamalar imtinâ: çekinme, yanaşmama, imkânsız olma imtinân: minnet etme imtisâl: misal edinme, benzemeye çalışma imtisâlen: misal edinerek, uyarak imtiyaz: ayrıcalık imtiyazât: ayrıcalıklar imtizâc: uyuşma, kaynaşma imtizâcât: kaynaşmalar, uyuşmalar imtizâckâr: uyuşan, kaynaşan imtizâckârâne: kaynaşarak, uyuşarak inâbe: günahı terkedip hakka yönelme inâd: ayak direme, inat inâdî: inada dayanan inâm: nimetlendirme inâmât: nimetlendirmeler inâmperver: nimetlendirmeyi seven inâs: kadınlar inaş: hareketlendirme inâyât: yardımlar inâyet: yardım inâyethâh: yardım isteyen inâyetkâr: yardım eden inâyetkârâne: yardım edercesine inâyetnâme: yardım yazısı inâyetperver: yardımsever inbât: otun bitmesini sağlama inbik: imbik, süzme âleti inbisât: genişleme incil: dört büyük ilâhî kitaptan biri incilâ: cilâlanma, parlama incilâb: celbedilme, çekilme incimad: donma, katılaşma incirar: çekilme, sona erme incizâb: cezbedilme, çekilme incizâbât: cezbedilmeler, çekilmeler incizâr: çekilme ind: yan, kat indallah: Allah katında indelbüleğa: adamına göre güzel söz söyleyenler yanında indelhâce: gerek duyulduğunda indî: kendince, aaafî indifâ: def olma, püskürme indimaç: kenetlenme indiras: bozulma, silinme ineb: üzüm infâk: nafaka verme infâz: yerine getirme infiâl: hareketlenme, kızma infiâlât: infialler inficâr: tan yerinin ağarması, tohumun çatlaması infikâk: ayrılma, ayrışma infilâk: patlama infirad: teklik, benzersizlik infisah: bozulma, dağılma infisal: ayrılma infitar: yarılma inhidam: yıkılma inhilâl: ayrışma, dağılma inhimak: kapılma, düşkünlük inhinâ: bükülme, eğrilme inhirâf: sapma inhisaf: tutulma inhisar: bir şeyin sadece bir kişiye verilmesi, tekel inhitat: düşme, çökme inhizam: bozulma, dağılma, yenilme inîdam: yok olma inîkad: kurulma, gerçekleşme, bağlanma inîkas: yansıma inkâr: inanmama inkârî: inkârla ilgili inkıbâz: tutukluk inkılâb: inkılâp, değişme, dönüşme inkılâbât: değişmeler inkılâbvârî: inkılâp gibi inkıraz: sönme, tükenme inkısam: bölünme inkısar: kısalma inkısarât: inkısarlar inkıtâ: kesilme, tükenme, tıkanma inkıyâd: boyun eğme, bağlanma inkıza: olup bitme inkisar: kırılma inkisarat: kırılmalar |
|