![]() |
İ Harfi 3
îkan: kesin biliş.
îkaz: uyarı. îkazât: uyarılar. îkazkâr: uyarıcı. îkaznâme: uyarma yazısı. ikbâl: yönelme, talihlilik, saadet. iklim: bir yerin hava durumu. ikmâl: tamamlama. iknâ: inandırma. ikra: oku! ikrâh: zorlama, tiksinme. ikrâm: ağırlama. ikrâmât: ikramlar. ikrâmiye: armağan olarak verilen para. ikrâr: söyleme, dile getirme. ikrâz: borç verme. iksir: çok tesirli ilaç. iktibas: alıntı, söz nakletme. iktibasen: alıntı yaparak. iktidâ: uyma. iktidâen: uyarak. iktidar: güçlülük. iktifa: yetinme. iktifaen: yetinerek. iktiham: dayanma, katlanma. iktiran: iki şeyin bir arada gelmesi, yakınlık. iktisa: giyinme. iktisâb: kazanma, edinme. iktisâd: tutum, harcamada aşırıya kaçmama, ekonomi. iktisar: kısaltma. iktiza: gerekme, gereklik. ilâ: "kadar" mânâsında ön ek. îlâ: yüceltme, yayma. ilââhir: sonuna kadar. ilââhirilâyet: âyetin sonuna kadar. ilâh: tanrı. ilâhe: tanrıça. ilâhî: Allaha dair. ilâhiyat: Allahtan bahseden ilim. îlâm: bildirme. îlâmnâme: bildirme yazısı. ilân: duyurma, duyuru. ilânât: ilanlar, duyurular. ilânihaye: sona kadar. ilânnâme: duyurma yazısı. ilâve: ek. ilâveten: ek olarak. îlâyıkelimetullah: Allah kelâmını yayma. ilbâs: giydirme. ilca: gereklilik, zorlama. ilcaât: gereklilikler, zorlamalar. ilel: sebepler, hastalıklar. ilelebed: sonsuza kadar. îlem: bil! îlemeyyühelazîz: bil ey azîz! ileyh: ona. ilga: kaldırma. ilhâd: dinsizlik. ilhâh: zorlama. ilhak: katma, ekleme. ilhâm: Allah tarafından kalbe gelen mânâ. ilhâmât: ilhamlar, kalbe gelen mânâlar. ilhâmen: ilham olarak. ilhâmî: ilhamla ilgili. ilka: ekme, bırakma. ilkaât: ilkalar, ekmeler. ilkah: dölleme, aşılama. illâ: ille, ne olursa olsun, özellikle. illallah: Allahdan başka. ille: sebep, illa. illet: hastalık. illet: asıl sebep. illiyet: sebeplik. illiyyîn: cennetin en yüksek yeri. illüzyon: cisimleri yanlış idrak etmek. ilm: ilim. ilmelyakîn: ilim yoluyla kesin biliş. ilmî: ilimle ilgili, ilme uygun. ilmihâl: "hâl ilmi" mânâsında herkese gerekli olan dinî hükümleri bildirmek maksadıyla yazılan kitaplara verilen isim. ilmiye: âlimler yolu. ilsâk: yapışma, bitişme. iltibas: karıştırma, ayıramama. ilticâ: sığınma. ilticâgâh: sığınak. ilticâkârâne: sığınırcasına. iltifât: lütfetme, gönül alma, güzel sözle okşama. iltifâtât: iltifatlar, gönül almalar, lütfetmeler. iltifâtkârâne: iltifat edercesine. iltihâb: yanma, kızışma. iltihak: katılma. iltihâm: kaynaşma. iltika: kavuşma. iltimas: kayırma. iltisak: kavuşma. iltiyâm: kaynaşma. iltizam: kayırma, taraf tutma, gerekli bulma. iltizamkârâne: taraf tutarcasına. iltizamperverâne: taraf tutmayı severcesine. ilyâs: Kuranda adı geçen bir peygamber. ilzâm: susturma, sözle üstün gelme, yenme. îmâ: dolayısıyle anlatma. imâd: direk. îmâen: ima ederek. îmâî: ima şeklinde. îmâl: yapma, yapım. îmâlât: yapmalar, yapımlar. imâle: meylettirme, uzun okuma. imam: namaz kıldıran kimse, büyük âlim, önder. imame: sarık, tesbih başı. imamet: imamlık, önderlik. imamımübîn: bir nevi kader defteri. imân: çok dikkatli olma. îmân: inanma. îmânî: îmanla ilgili. îmânperver: îmanı seven. îmar: yapma, onarma, şenlendirme. îmarât: imarlar, yapmalar, onarmalar. imâret: bayındırlık, fakirlere yemek verilen yer. îmarkârâne: imar edercesine. imâte: öldürme. imbik: süzme aleti. imdâd: imdat, yardım. imdâdât: yardımlar. imdi: şimdi. imha: bozma, yıkma, yok etme. imhâl: erteleme. imkân: olabilirlik. imkânât: imkânlar, olabilmeler. imkânî: olabilen. imlâ: doldurma, yazma bilgisi. imrân: Hazreti Meryemin babası. imrâr: geçirme. imsâk: el çekme, oruca başlama zamanı. imtidâd: uzama. imtihan: sınama. imtihanât: sınamalar. imtinâ: çekinme, yanaşmama, imkânsız olma. imtinân: minnet etme. imtisâl: misal edinme, benzemeye çalışma. imtisâlen: misal edinerek, uyarak. imtiyaz: ayrıcalık. imtiyazât: ayrıcalıklar. imtizâc: uyuşma, kaynaşma. imtizâcât: kaynaşmalar, uyuşmalar. imtizâckâr: uyuşan, kaynaşan. imtizâckârâne: kaynaşarak, uyuşarak. inâbe: günahı terkedip hakka yönelme. inâd: ayak direme, inat. inâdî: inada dayanan. inâm: nimetlendirme. inâmât: nimetlendirmeler. inâmperver: nimetlendirmeyi seven. inâs: kadınlar. inaş: hareketlendirme. inâyât: yardımlar. inâyet: yardım. inâyethâh: yardım isteyen. inâyetkâr: yardım eden. inâyetkârâne: yardım edercesine. inâyetnâme: yardım yazısı. inâyetperver: yardımsever. inbât: otun bitmesini sağlama. inbik: imbik, süzme âleti. inbisât: genişleme. incil: dört büyük ilâhî kitaptan biri. incilâ: cilâlanma, parlama. incilâb: celbedilme, çekilme. incimad: donma, katılaşma. incirar: çekilme, sona erme. incizâb: cezbedilme, çekilme. incizâbât: cezbedilmeler, çekilmeler. incizâr: çekilme. ind: yan, kat. indallah: Allah katında. indelbüleğa: adamına göre güzel söz söyleyenler yanında. indelhâce: gerek duyulduğunda. indî: kendince, aaafî. indifâ: def olma, püskürme. indimaç: kenetlenme. indiras: bozulma, silinme. ineb: üzüm. infâk: nafaka verme. infâz: yerine getirme. infiâl: hareketlenme, kızma. infiâlât: infialler. inficâr: tan yerinin ağarması, tohumun çatlaması. infikâk: ayrılma, ayrışma. infilâk: patlama. infirad: teklik, benzersizlik. infisah: bozulma, dağılma. infisal: ayrılma. infitar: yarılma. inhidam: yıkılma. inhilâl: ayrışma, dağılma. inhimak: kapılma, düşkünlük. inhinâ: bükülme, eğrilme. inhirâf: sapma. inhisaf: tutulma. inhisar: bir şeyin sadece bir kişiye verilmesi, tekel. inhitat: düşme, çökme. inhizam: bozulma, dağılma, yenilme. inîdam: yok olma. inîkad: kurulma, gerçekleşme, bağlanma. inîkas: yansıma. inkâr: inanmama. inkârî: inkârla ilgili. inkıbâz: tutukluk. inkılâb: inkılâp, değişme, dönüşme. inkılâbât: değişmeler. inkılâbvârî: inkılâp gibi. inkıraz: sönme, tükenme. inkısam: bölünme. inkısar: kısalma. inkısarât: inkısarlar. inkıtâ: kesilme, tükenme, tıkanma. inkıyâd: boyun eğme, bağlanma. inkıza: olup bitme. inkisar: kırılma. inkisarat: kırılmalar. |
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.