| 
 | |||||||
|    | 
|  | Konu Araçları | 
| farkındalığı, farkındalığın, korkmaz, oğuzhan | 
|  | Farkındalığın Farkındalığı - Oğuzhan Korkmaz (2007-2012) |  | 
|  08-21-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Farkındalığın Farkındalığı - Oğuzhan Korkmaz (2007-2012)Uyarı: Aşağıda derlenen yazılar her bri ayrı sayfalar halinde içerik ve konular ve teoriler ile görüşler olmak kaydı ile ciddi ücretler ödenerek beyoğlu 1  noter, beşiktaş 28  noter ve kartal 5  noterliğinde parça parça ve bütünsel olarak telif hakları alınmak sureti ile onaylatılmıştır  Avukatlarımız konuyu her daim takip etmektedir  İzinsiz ve yazarın ismi "Oğuzhan Korkmaz - Kişisel Gelişim Uzmanı" şeklinde belirtilmeden alıntı yapılmasında durumunda İstanbul Mahkemeleri yetkilidir  Farkındalığın Farkındalığı Hepimiz aynı soruyu soruyoruz kendimize  Hepimiz aynı duygu-ları yaşıyoruz  Aslında burada anlatacaklarımı hepimiz zaten biliyoruz  Ama farkında değiliz   “İçimde bir sıkıntı var ama sebebini bilmiyorum  ”  “Kendimi rahat hissetmiyorum  ”    Hep bir panik, hep bir tedirginlik hep bir telaş var  Acele ediyoruz, planlar yapıyoruz, üzülüyoruz, hayaller kuruyoruz, durup dururken aklımıza geçmişten acı tatlı anılar geliyor   Bunları yaşamayı biz mi istiyoruz? Kim üzülmek ister ki ya da kim eskiden yaşadığı acı günleri hatır-lamak ister? Bunları düşünmek istemiyorsak, bu düşünceler bize nereden geliyor? Geçmişteki yaşadığımız anılar zihnimizde depo-lanıyor bunu hepimiz biliyoruz  Peki bunları niçin hatırlıyoruz ya da neye göre hatırlıyoruz? Trafik sıkışıkken, otobüste ayakta giderken niçin daralıyoruz? Niçin hiç kimse sıkışık olan trafiğe sevinmiyor ya da gülümsemiyor? Neden herkes olumsuz bir tepki veriyor? Ya da bu tepkiyi vermeyi biz mi istiyoruz yoksa bizi kontrol eden bir virüs mü var? Bir virüs var ise niçin bize hep üzüntü ve acı veriyor? Bu çılgınlığı durdurmanın bir yolu yok mu? Bu yazı dizisinde bu çılgınlığı nasıl durduracağımızı anlatacağız  Bu çılgınlığı durdurmaya hazır mısın?    Not: Burada yazılanlar bilimsel değildir  Hiçbir şekilde bir kaynağa dayanmamaktadır  Tamamen yazarın kendi görüşleridir  Tartışma oluşturmak amaçlı yazılmamıştır  Yazar daha şimdiden yapılacak olumsuz eleştirilerin tümüne “Teşekkür Etmektedir” Farkındalık Hakkında Bir an durun ve “Ben ne yapıyorum?” deyin  Cevap veremeyeceksiniz  Çünkü şimdiki zamanda sorulan soruların cevabı yoktur  Anda kalınca insan tepkisiz ve dingindir  Bizi üzecek veya kafamıza takılacak her şey ya geçmişle ya da gelecekle ilgilidir  Şu anda kitap okuyorsunuz  Bunu okumayı istediniz ve okumaya başladınız  Bir süre sonra kitap okuma anını kaçıracak ve aklınıza geçmişten düşünceler veya gelecekten hayaller gelecek  Böylece farkındalığımız azalacak ve yaptığımız eyleme odaklanamayaca-ğız   Peki bunlar neden oluyor? Dikkatimizi dağıtan bizi farkındalıktan uzaklaştıran bir şey mi var? Aslında bütün bu soruların cevaplarını bulabilmemiz için önce kendimizi iyi tanımalı ve bu noktaya nasıl geldiğimizi iyi analiz etmeliyiz  Kendinizi tanımlayın dersem size nasıl bir cevap verirsiniz? …………   özelliklerinde  ……………… yı seven ……………  şeklinde diye kendinizi betimlemeye, anlatmaya başlarsınız  Siz aslında tahmin ettiğiniz kişi değilsiniz  Bu anlattıklarınız size sonradan yüklenenler  İnsanlar özgürce doğuyor, o kadar özgür ki doğduğunda bomboş bir zihne ve tertemiz bir hayata sahip  Bir bebek, bir çocuk kötü düşünebilir mi? Ya da bir bebek gerçekten üzülebilir mi? Özgürlük nedir peki? “Engelden, sınırlamadan, zorlamadan kaçmak özgürlük değildir  Özgürlük bir şeyden özgürlük değildir, kendinde bir şeydir  Lütfen bunu anlayın  Hapishaneye atılan bir tutuklu bir nedenle kaçmak ve özgür olmak ister  Yalnızca kaçmayı düşünür  Öfkeliysem, öfkeden kaçabildiğim anda özgür olacağımı duyumsarım  Kıskançsam, kıskançlıktan kurtulmak özgürlük değildir; kaçmak, kurtulmak, bastırmak aynı şeyi bir başka yoldan dışa vurma biçimidir; özgürlük değildir  Özgürlük bir şeyden özgürlük değildir, kendinde bir şeydir  Bir şeyi o olduğu için sevmek özgürlüktür  Size ün ya da konum kazandırdığı için değil, resim yapmayı sevdiğiniz için resim yapmakta özgürlük vardır  Okulda resim yapmayı seviyorsanız, bu sevgi özgürlüktür ve bunun anlamı zihnin bütün yollarının şaşırtıcı bir biçimde anlaşılma-sıdır  Ayrıca bir şeyi size getireceği ödül ya da ceza için değil, yalnızca o olduğu için yapmak çok kolaydır  “Bir şeyi o olduğu için sevmek özgürlüğün başlangıcıdır  ”  Bir şey yaparak veya yapmayarak özgürlüğe ulaşılmaz  (Krişnamurti) Bir şeyi “O” olduğu için sevmek, o şeyi “Olduğu gibi kabul etmek” değil midir? Kendinizi ve çevrenizdeki insanları olduğu gibi kabul ediyor musunuz? Yorumlar olmadan, yargılarınız olmadan çevrenizdekilere bakabiliyor musunuz? Sadece olduğunuz gibi, oldukları gibi… Bir çocuk kadar özgür müsünüz? Küçük bir çocuk bardağı yere atıp kırar ve sonra da bu yaptığına gülebilir  Kızıp küsmeleri beş dakika bile sürmez  Peki biz neden bunu yapamıyoruz? Nasıl bir mekanizma buna engel oluyor? Çevrenizdekilerin sizin hakkınızda ne düşüneceği mi yoksa? Yoksa sizden içeri kontrol edemediğiniz başka bir siz olduğunu mu düşünüyorsunuz? Siz artık siz değilsiniz  Doğduğunuzda özgürdünüz ve size aileniz, arkadaşlarınız, öğretmenleriniz kendilerinden ve toplumdan biraz yüklediler ve siz artık toplumun karışımı bir varlık oldunuz  Hangi toplumda yaşıyorsanız o toplumun kıstaslarını, kurallarını benimsediniz ve bunlara göre yaşadınız, sonunda özgürlüğünüzden eser kalmadı  Size sonradan yüklenen bu kıstasların toplamı olarak tanımlıyorsunuz kendinizi  ………  özelliklerinde ………… yı seven birisiniz  Neden herkes kendini tanımlamaya, anlatmaya bunca muhtaç hissediyor?    Doğduğumuzda yorumsuz ve yargısız iken bize kıstaslar ve kalıplar öğreten çevremize göre yaşamaya başladığımızı artık fark edelim   Biz artık kendimize ait olmayan kurallara göre yaşıyoruz ve bir de bakmışız ki bu kurallarla kalıpları onaylamadan bilinçaltımıza atmışız bile  Bu sebeple biz hayatımızda istediklerimizi yaptığımızı sanarak aslında zamanla bilinçaltımıza attığımız başkalarının(!) hayatlarını yaşamaya başlıyoruz  Bize öğretilen, yüklenen her şey bilinçaltımızı oluşturuyor ve biz farkında olmadan bunlarla kendimize bir hayat kuruyoruz, kendimizi bunlarla tanımlıyoruz  Hatta tanımlayabildikçe, kendimizi tanıdığımızı, bildiğimizi sanma yanılgısı içinde farkındalıktan daha da uzaklaşıyoruz  Anlayamadığımız, bilmediğimiz bir gücün gizli yönetimi altında sürünün sıradan bir parçası olmaya devam ediyoruz  Çünkü biz böyle gördük   İnsanlar bazı olaylar olduğunda hep üzüldüler ve biz de bu olayların üzücü ve yok edici olduğunu farkında olmadan kabul ettik bile  Bu olaylar olduğu esnada çevremizdekiler gülseydi biz de gülecektik  Ne görüp öğrendiysek onu yaşamaya devam ediyoruz  Nelerin üzücü olup olmadığı dahi bize öğretilmedi mi? Durup dururken aklınıza biten bir ilişkiniz ya da vefat eden bir yakınınız geliyor  Bunun aklınıza gelmesini siz mi istediniz yoksa durup dururken mi aklınıza geldi? Kim durup dururken “Ya dur şurada oturup iki dakika üzüleyim  ” ya da “İki dakika eşimle ettiğim tartışmayı hatırlayıp moralimi bozayım  ” der ki? Peki, siz bunu istemiyorsanız bunlar nasıl gerçekleşiyor? Aklınıza getiren ne bunları? Evet, bu düşünceleri siz üretiyorsunuz fakat bunu düşünmeyi siz mi istiyorsunuz? Kim ya da ne gönderiyor bu düşünceleri? Size sormadan sizin geçmişinizdeki yaşantınızı kullanıp sizi durup dururken üzmek için bunları sana paketleyip gönderen nedir? Şimdi hep beraber iznimiz olmadan bize yüklenenleri silip sadece ne istiyorsak onu seçelim  Hayatımızın yönetimini geri alalım  Unutmayın ki bu oyunun başkahramanı sizsiniz  Eşsiz, biricik ve her şeyden daha önemlisiniz  Siz iyi olursanız her şey iyi olur  Oyunun yönetimini ele almaya hazır mısınız? Virüs Bilinçaltımızdaki duygu ve düşünceleri bize sormadan bize gön-deren bu virüsün geçmişi aslında çok eskilere dayanıyor  Bu virüs bizim sevip sevmeyeceğimiz, üzülüp üzülmeyeceğimiz şeyleri nereden ve nasıl biliyor? Bu bir bilgisayar programı gibi zihnimizde kayıtlı olan ve mikrobunu bulaştırdığı düşünceleri nasıl da seçip gönderiyor  Hatırlamıyor musunuz, sizin kontrolünüz dışında birbirinden alakasız düşüncelerin nasıl bir zincir oluşturduğunu? Çoğu zaman aniden kendinize gelip düşünce zincirinin son halkasına nasıl geldiğinize şaşırdığınızı… Basketbol oynamayı seven birisi niçin hiçbir hayalinde kendini golf şampiyonu olarak görmüyor? Bu hayalleri bize kurdurtan ve sonra da onlara ulaşmamız için bizi zorlayan ve hayal kurarken mutluluk enjekte edip hayalimizi gerçekleştiren birisini gördüğümüzde bize cephe aldıran nedir? Niçin hayalimizi başaran birisini görünce kıskanıyoruz? Hayallerimizi düşündüren virüs bir taşla iki kuş vurup sonra o hayaller gerçek olmayınca bizi nasıl da üzmeyi başarıyor? Sürekli olarak aklımızdan düşünceler geçiyor  Hepsi gereksiz ve boş  Bütün enerjimizi bu gereksiz düşünceler emiyor  Zihnimizin neredeyse tamamı bu düşüncelerle dolu  Bu yüzden yaptığımız işlerde dikkatimiz dağılıyor  Sınavlarda başarılı olamıyoruz  Okuduğumuzu anlamakta güçlük çekiyoruz hatalar yapıyoruz  Hatta çoğumuz bu virüsün farklı tonlardaki mırıltılarını sahiplenerek depresyonlara girmiyor muyuz? Kafanızdaki gereksiz düşünce kirliliğinin olmadığını bir düşünün  İşimize nasıl da yoğun bir şekilde odaklanabiliriz  Bir ressam resmine, müzisyen müziğine daha iyi odaklanır  Bu virüsün kirliliğinin zihnimizi meşgul etmediğini bir düşünün  İşimizle ilgili yaratıcılığımız nasıl da harekete geçer! Yaratıcılık bağımsız ve özgün bir fikir yaratmak değil midir? Bunun için ise diğer fikirlere benzemeyen bir düşüncenin oluşması gerekir  Zihnimizde bu meşguliyetler olduğu sürece bu mümkün olabilir mi? Durup dururken aklımıza gelen düşüncelerin ve bu gereksiz radyo yayınının bize, bizim bilgilerimiz kullanılarak gönderildiğini biliyoruz  Zihnimizdeki izinsiz radyo yayınını dinlemeyi bırakırsak yaratıcılığımızın ne derece boyut kazanacağının farkında mısınız? Bu gereksiz düşüncelerden arındığınızı düşünün  Tertemiz bir zihniniz var artık  Bir defa da okuduğunuzu anlıyorsunuz  Dikkatiniz dağılmıyor  Zamanınız her zamankinden daha verimli  İçimizdeki bu radyo yayını sanki bizim işlem hacmimizin yüzde seksenini ele geçirmiş ve bizim kullanmamıza izin vermiyor ve o yüzde seksenlik kısmını bize sürekli olarak geçmişten anılar göndermek ve gelecek hakkında hayaller kurdurmak için kullanıyor   Artık bu virüsün farkındayız  Bu tıpkı bilgisayar virüsleri gibi değil mi? Siz hangi bilgisayarın durup dururken hafızasındaki bilgileri açtığını gördünüz? Ancak bir simgeye tıklarsanız o programı açabilirsiniz  Tabi bilgisayara virüs girdiyse ancak o zaman durup dururken bilgisayar kontrolünü kaybeder ve rastgele virüsün belirlediği sayfalar açılır  Dikkatli olun! Aynı durum bizde de geçerli değil mi? Farkındalık Nedir? Farkındalık yokken: “İçimde tarifsiz bir sıkıntı var ama sebebini bilmiyorum  ” diyen siz; Farkındalıkta: “İçimde tarifsiz bir huzur var ama sebebini bilmiyorum  ” dersiniz  • Farkındalık bir şey yapmaya çalışmak değildir  • İyi bir insan olmaya çalışmak değildir   • Hareketlerine çeki düzen vermeye çalışmak değildir   • Kibar olmaya çalışmak, sakin olmaya çalışmak da değildir   Farkındalık sadece ve sadece normal yaşantınıza devam ederken yaptığımız her şeyi izlemeye çalışmamız ve onlara şahit olmamızdır  Birini seviyorsanız “Şu an birini sevmeye başlıyorum  ” ya da biriyle tartışıyorsanız “Şu an arkadaşımla tartışıyorum  ” diyebilmektir  Elbette bunu diyebilmek için kendimize dışarıdan bir kamerayla bakıyormuş gibi tepkisiz ve yorumsuz yaptıklarımızı izleyebilmeliyiz  Burada izlerken yaptığımız şeyin iyi veya kötü olduğunu bile düşünmememiz tepkisizce izlememiz gerekir   Unutmayın farkındalık uygulamaları ile amacımız aşağıda saydık-larımızı gerçekleştirirken suçüstü baskın yapmaktır; - Yorum yapmamak (insanlar veya olaylar hakkında yorum yapmamak) - Önyargılı olmamak (insanları veya olayları yargılamamak) - Kendinden ve sevdiklerinden bahsetmemek (Sana sorulmamasına rağmen ) - Sana sorulmadan konuşmak (Kendini kanıtlama çabasına girmemek) Bu dört duruma suçüstü baskın yapabilmek amacıyla (tam bu ol-guları yaparken) dışarıdaki kameradan kendimizi izleyip; - Ne yapıyorum ben? Bunu yapmayı ben istemedim ki? deyip bizi kontrol eden virüsün bize neler yaptığına şahit olmak ve her yakaladığımızda enerji toplamaktır  Bu topladığımız enerjiler ile de ikinci bölümde anlatacağımız “Kuantum Düşünme Me-kanizması” sayesinde isteklerimizi söyleyip hayatımızın yönetimini tamamen ele almaktır  Burada en önemli husus; “BİR ŞEY YAPMAYA ÇALIŞMAMAMIZDIR  ” Bir şey yapmaya çalıştığımız sürece farkındalıktan uzaklaşırız  Bir şey olmaya çalışırsak da aynı durum geçerlidir  Biz doğru veya yanlış yapmıyoruz ki zaten  Herhangi bir sorunumuz da yok, hasta da değiliz  Virüs giren bir bilgisayarı suçlamak kadar saçma bir davranıştır bu  Virüsünü temizlemek varken bilgisayara bahane bulmanın ne anlamı olabilir   Hayatımız nasıl devam ediyorsa aynen öyle devam edecek  Rutin bir günümüzü yaşayacağız  Yine sinirleneceğiz yine kavga edeceğiz yine tartışacağız yine önyargılı davranacağız yine belki insanlarla dalga geçeceğiz yine geçmişten hatıralar gözümüzde canlanacak ve üzüleceğiz  Tek fark bunları kameraya kayıt edermişçesine tarafsız bir gözle dışardan izleyip şahit olacağız   Daha sonra; “GÜLÜMSEYECEĞİZ” ve “YAKALADIM İŞTE FARKINDAYIM  ” diyeceğiz   Bu şahitlik (tanık olmak) bizim neler yaptığımızı FARKETMEMİZİ sağlayacak   Farkındalık aynı bir oyun gibidir  Sadece kendi yaptığımız hareketleri, düşünceleri duyguları ve ağzımızdan çıkanları izleyip kaç tanesini farkında olarak yaptığımızı kaç tanesini yapmadığımızı tespit edip puan toplamaktır  Herkes bu oyunda toplayabildiği enerji yani puanlar ölçüsünde isteklerinin oluşumunu sağlayabilecektir  Yakaladığımızda 1 puan alacağız  Kaçırdığımızda ise “Tüh kaçırdım dersek” 5 puan kaybedeceğiz  Fakat kaçırdığımızda “pişman olmak yerine” sadece “gülümsersek” ve bu kaçırmanın bizim için daha da güzel olduğunu anımsarsak 10 puan alacağız  Kaçırmamızın bizim için aslında olumsuz değil de bizi isteğimize götüren birer olması gereken adım olduğunu anlayacağız  Bir hırsız düşünün  Siz evinizde aynaya bakarken aynadan bir de fark ettiniz ki hırsız pencereden içeri giriyor  Hala aynaya bakmaya devam ediyorsunuz ve hırsız sizin onu aynadan gördüğünüzü anladı  Eğer siz dönüp tepki verirseniz belki de hırsız belindeki silahı çekip sizi vuracak ama bakıp gülümserseniz hırsız yakalan-dığını anlayacak ve geldiği yoldan tekrar kaçmaya çalışacaktır  Evinize girmeye çalışan hırsıza evde olduğunuzu herhangi bir şekilde hissettirmek onun kaçmasını sağlar  Biz de sadece hırsızı görüp gülümsüyoruz  Farkındalığın temel mekanizması pişman olmamaktır  Çünkü bu evrende her şeyi aslında siz düşüncelerinizle ve ağzınızdan çıkanlarla oluşturuyorsunuz  Fakat bu süper gücünüz başka bir virüs tarafından kontrol ediliyor  Eğer bu virüsün FARKINDA olursak ve kontrolü geri alırsak, işte o zaman bu evrende her zaman bizim istediklerimizin olduğuna da şahit oluruz ve isteklerimiz ile hayatımızın hakimi oluruz  Oyunun yönetimini ele geçiririz  Farkındalık uygulamalarına ve eğitimine başlamadan önce çok önemli bir kuralımız var   “BEN BUNLARI BİLİYORUM” dememek ve devamını okuyup “AMA BEN BUNLARI GERÇEKTEN BİLİYORUM” dememek  Bu cümle sizi farkındalıktan daha çok uzaklaştıracaktır  Sadece bir oyunu ve kurallarını anlatıyoruz  İçinizdeki gizli yayının size bunları zaten bildiğinizi düşündürmesine aldırış etmeden, kendini kanıtlama çabasına girmeden bilmiyor olmanın, “Bilmiyorum” diyebilmenin hafifliğini yaşayın  Farkındalık yapılan her işi, atılan her adımı aklımıza getireceğimiz her düşünceyi ve duyguyu “farkında” olarak yapmaktır  Yani anda kalmaktır  Mesela çay içiyorsunuz  Sadece çay için  Yaptığınız eylemle bütünleşin  Çay bardağına dokunuyorsunuz, elinizle alıyorsunuz, yudumluyorsunuz, midenize iniyor  İşte farkında olarak çay içtiniz  Farkında olarak yapılan eylemlerde düşünemezsiniz  Sadece anı yaşarsınız  Çay içme anını  İçtiğiniz en güzel çayı içtiniz  Hepimiz aslında içimizde bir öz enerjiye sahibiz  Doğduğumuzdaki saf ve temiz halimiz orada bir yerde duruyor  Sadece üzerine sonradan bilgiler yüklenip çevresel kalıplar eklenmiş  O temiz ve saf halimizi artık kullanamaz hale gelmişiz  İçimizde bir noktada ihtiyacımız olan tüm bilgilerin kayıtlı bulunduğu bir merkezimiz var  Korku, panik ve heyecan halinde o enerjimiz devreye girer ve yönetimi devralır  Bir katil boğazımıza bıçağı dayadığında hiçbirimiz kredi kartı borcumuzu düşünmeyiz  O esnada oradan kurtulmaya ve o “an” a odaklanırız  O esnada da kontrol bizde değildir  O esnada aklımıza hiç gelmeyecek bilgileri hatırlayabiliyoruz ve düşünerek başaramayacağımız birçok şeyi başarabiliyoruz  Peki kontrol kimdedir? Kıstaslardan uzak, yorumsuz ve yargısızca sadece “ben” e odaklanmak  İşte özümüzde kayıtlı olan bu sonsuz bilgi ve güce ulaşmamız için yönetimi virüsten geri alıp özümüze yani kendimize geri vermemiz gerekiyor  İzleme Uygulamaları 1) Kendimizi İzlemek 2) Düşüncelerimizi izlemek 3) Duygularımızı izlemek İzlemek (seyr) olan biten her şeye tanık olmaktır  Aslında her şey bir mucize olduğu halde yaşamın bu döngüsüne sıradan olaylarmış gibi bakıp fark etmediğimiz için bu mucizeleri görmekte zorlanıyoruz  İzleme uygulamalarının hepsinde amacımız enerji toplamak ve biriktirmek  Daha sonra isteklerimizi ve geleceğimizi şekillendirirken bu enerjiyi kullanacağız  İleride bu enerjimizi nasıl harcayacağımızı ve paylaşacağımızı detaylıca anlatacağız  Farkındalık uygulamaları bölümümüzde önce enerjiyi toplamayı başarıyoruz  Tüm uygulamalar otomatikleştiğinde - ki bu durum iki-üç ay kadar zaman alabilir-  işte o zaman enerjimiz güncelle-necek ve bize buna dair bir sinyal gönderilecektir  Bu sinyal “sebepsiz bir huzur” olarak içimizde belirecek ve yüzümüze yayılan gülümseme hayatın sırrını bulmuşçasına bizi kendimizden geçire-cek   İzlediğiniz hiçbir uygulama sizin onayınız olmadan gerçekleşmez  Bu durumda ağzınızdan çıkan her şeye onay vermiş olursunuz  Yani farkında bir insan tepki de verir, küfür de eder  Tabii ki izlediğimiz hareketler, olaylar tepki vermemizi gerektirebilir  Ancak muhtemelen gerekmedikçe bu tepkinin gerçekleşmesine onay vermeyi tercih etmeyiz  Nihayetinde bu bize kalmış  Önümüze bir pencere açılacak; “İnsanlara tepeden bakmaya ve onları küçümsemek istediğine emin misin?” “Evet” veya “Hayır” Buyrun birini seçin  Kendimizi izlemeye başladığımız ilk zamanlar istemsiz gerçekleşen hareketlerimizin, düşüncelerimizin, duygularımızın olup bittikten sonra farkında olacağız  Sabırla devam edersek onayımızı almayan bu virüse gerçekleşme esnasında tam bize yaptırırken suçüstü baskınlar yapacağız  İnsanların elbette doğal tepkileri ve duyguları vardır  Biz farkındalık uygulamaları ile bunları yok etmiyoruz veya azaltmıyoruz  Tepkiler ve duygular zaten bizim vücudumuzun doğal bir parçasıdır yani silinebilecek bir şey değildir  Nasıl diğer sistemlere ihtiyacımız varsa onlara da ihtiyacımız var  Kalbimizi çekip çıkaramayacağımız gibi duyguları ve tepkileri de silemeyiz  Bir insan tepkileri ve duyguları olmadan yaşayamaz  Çünkü bunlar bizi hayata bağlayan sistemlerdir  Tepkilerimiz ve duygularımız olmasaydı biz yaşayamazdık  Birisi size hakaret ettiğinde ona tepki vermeniz sizin doğal halinizdir  Çünkü size çocukluktan itibaren öyle yüklenmiştir  Tepki verdiğinizi izlerseniz enerjiyi alırsınız ama tepkiyi yine de verebilirsiniz  Ama siz izlediğiniz için isteyerek ve onaylayıp tepki verirsiniz  Bunun sonucunda, tartışma ve karşılıklı atışma büyümez ve bi yerde farkında olmaya devam ettiğinizde durur  Daha sonraları tepki vermeyi istemeyeceğiniz gülüp geçeceğiniz anlar çoğunlukta olacaktır   Farkındalık nihayetinde düşünebilme merkezimizin kontrolünü geri almamızdır  Farkındalık, iyi veya kötü bir insan olmak değildir  Farkındalık öncelikle “Bunu düşünmeyi ben mi istedim yoksa istemsizce aklıma mı geldi?” ayrımını yapabilmektir  Düşünce ve duyguların iyi veya kötü olması diye bir şey olamaz  Çünkü iyi veya kötü kavramı sonradan tayin edilir  Kime ve neye göre iyi veya kötü  Bütün bakış açıları, değerlendirmeler toplumlara, kültürlere, yaşanılan zamana göre değişmiyor mu? Hatta kendi kısa hayatımızda bile bu değişimi yaşamıyor muyuz? Günümüzün ahlak değerleri ve doğruları ile 3000 yıl öncesi arasında büyük farklılıklar vardır  “Doğru-Yanlış”  “İyi-kötü” kavramları zamanın şartları ve yaşanılan toplumun değer yargılarına göre değişim gösteriyor ise mutlak olarak bunların varlığından söz edemeyiz  Bunlar tamamen yorumdur   Farkındalık sahibi olmanın iyilikten geçtiğini düşünenler bunu başka bir kavramla eş tutuyorlar  Farkındalık ve aydınlanma birbirine karıştırılmamalıdır  Bunun hep dini duygulardan kaynaklan-dığı apaçıktır ancak farkındalık sahibi olmanın bir mertebe edinmekle ilgisi yoktur  Aydınlanma istenilerek ve çalışılarak gerçekleştirilecek bir olgu değildir  O kendiliğinden sürpriz bir hediye gibi gelir  Farkındalık sadece bir oyundur  Bir kişisel gelişim egzersizidir   Farkındalık, dini bir öğreti değildir  Fakat dinler farkındalığa geniş yer vermiştir  Farkındalık, sadece bir telkin yönetimidir  Aslında tüm dinler ve inanışlar farkındalığa işaret etmiştir fakat günümüzde dinlerin bu misyonu yerine daha çok ibadet esasları dikkate alınarak bu önemli noktaları unutulmaya başlanmıştır  Kutsal kitaplardan yaptığımız alıntılar sadece bu konunun aslında yeni bir konu olmadığını göstermek içindir  Önemle belirtelim ki farkındalık eğitimi için hiçbir inanış şartı yoktur   Kadim dinler bu virüsü “şeytan” , “nefs” , “yılan” gibi isimler vermişler   Binlerce yıldır tüm dinler ve inanışlar aynı virüsün varlığına işaret ettiler  Tevrat’ta; “Şeytan, İsrailliler’e karşı çıkıp İsrail'de sayım yapması için Davut'u kışkırttı” (Tevrat , 1  Tarihler 21 / 1) İncil’de; “Büyük ejderha -İblis ya da Şeytan denen, bütün dünyayı saptıran o eski yılan- melekleriyle birlikte yeryüzüne atıldı  ” (İncil, Vahiy 12 / 9) deniliyor   “Yılan, Adem'i cennetten çıkardı  Tanrı, “Bahçenin ortasında ki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın, yoksa ölürsünüz  ” dedi  Yılan (şeytan), “Kesinlikle ölmezsiniz” dedi  Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız  Kadın meyveyi koparıp yedi, yanında ki kocasına da verdi, o da yedi  Rab Tanrı   “ Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin? ” dedi  Böylece Rab Tanrı Adem'i Aden bahçesinden ( cennetten ) çıkardı, onu kovdu    “(Tevrat , Yaratılış  3 / 3,24) Kuran’da geçen bazı ayetler; “Şeytan kendilerine gizli olan çirkinliklerini ortaya çıkarmak için ikisine de vesvese verdi ve “Rabbiniz size bu ağacı, ancak melek olmayasınız veya ebediyyen kalanlardan olmayasınız diye yasakladı  ” dedi ve “Elbette ben sizin hayrınızı isteyenlerdenim” diye her ikisine de yemin etti  Şeytan o ikisini hataya düşürdü ne zaman ağacı tattılar, ikisinin de çirkinlikleri ortaya çıktı  Bunun üzerine her ikisi de cennet yaprağıyla üzerlerini kapatmaya başladı  Rableri kendilerine; “Ben sizin ikinize de şu ağacı yasaklamamış mıydım ve Şeytan her ikinizin de apaçık bir düşmanıdır dememiş miydim  ” dedi (Kuran, A‘raf  20-22) “Şeytan kendilerine, işlediklerini güzel gösterdi; onları doğru yoldan alıkoydu  ” (Kuran, Ankebut 38) “Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah’a sığın  ” (Kuran, Fussilet 36) “Şüphe yok ki şeytanın kurduğu hileli düzen zayıftır” (Kuran, Nisa 76) “Şeytan” kelimesinin yerine “Virüs” kelimesini kullanacağız  | 
|   | 
|  | 
|  | Farkındalığın Farkındalığı - Oğuzhan Korkmaz (2007-2012) |  | 
|  08-21-2012 | #2 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Farkındalığın Farkındalığı - Oğuzhan Korkmaz (2007-2012)Yeni Başlayanlar İçin Takip Edilmesi Gereken Yol; 1) Farkındalık (Her şeyi olduğu gibi kabul etmek) 2) Kuantum Düşünme (Temiz akıl sahibi olmak) 3) Kuantum Olumlama (Dua Etmek, İstemek) 4) Kuantum İmgeleme ve Yaratıcılık (Onaylama) 5) Kuantum Sıçrama (Teslimiyet) 6) Başarı ve Şükretmek (Kabul Etmek) İleri seviye uygulamalar; 7)Astral Projeksiyon 8)Duru görü (Vizyon) __________________________________________________ __________________________________________________ _______ 1) FARKINDALIK (Her şeyi olduğu gibi kabul etmek) Farkındalık Uygulamaları a)Kendini İzlemek - Nefesini İzlemek - Bedenini İzlemek - Doğayı ve Çevreyi İzlemek - İnsanları İzlemek b)Düşünceleri İzlemek - Geçmişten Gelen Düşünceleri İzlemek - Geleceğe Dair Hayalleri İzlemek c)Duyguları İzlemek - Öfkeyi İzlemek - Kıskançlığı İzlemek a)Kendini İzlemek Nefesini İzlemek: Derin bir nefes alın… Şimdi de verin… Acaba kaçımız günlük hayatımızın içinde nefes alışverişini fark edebiliyoruz? Kaçımız yaşamın bu ilk ve en basit belirtisinin değerinin farkında? Belki bu soruları okuyana kadar içgüdüsel olarak yaptığınız, sıradan bir eylem olan nefes almak, farkında bir hayat yaşayabilmenin ilk ve en önemli adımıdır  Nefesimizi izlemek anda kalmamızı sağlar  Sanıldığının aksine çok basit bir uygulamadır ve düzenli olarak yapılması büyük önem taşımaktadır  Günde 10 ila 30 dakika arası nefesimizi izlememiz başlangıçta çok önemlidir  Ayrıca uyku düzeni ve ruh sağlığı açısından büyük önem taşır  Farkındalığa ulaşmamızı sağlayan ilk temel eğitim olan nefesi izlemenin amacı özümüze yani evrensel bilince ulaşmaktır   Nefes Nasıl İzlenmelidir? Rahat, dik ve dengeli bir şekilde oturulmalıdır  Omurganın dik olması başarılı bir uygulama için önemlidir  Daha sonra düzenli ve heyecansız bir solunum sağlamaya çalışıp dikkatimizi toplayabileceğimiz bir nesne seçeriz  Bu nesne bir çiçek veya herhangi başka bir şey olabilir  Mum alevine bakarak da nefes çalışmaları yapanlar hızlı şekilde başarıyı sağlamışlardır  Uygulama yapılacak yer mümkün olduğu kadar sessiz ve rahatsız olmayacağınız bir ortam olmalıdır  Unutmayın amacımız “kendimizi izlemek”tir   Bunlara ilaveten bol kıyafetler giymek, banyo yapmak, dişlerimizi ve burnumuzu temizlemek, boşaltım faaliyetlerini tamamlamak gibi gevşemeyi sağlayacak tüm faaliyetler başarılı bir uygulamaya yardımcı olur   Çalışma esnasında mümkünse dilin ucu damağa değmemeli dil ağızda düz yatmalıdır  Dil üst veya alt dişlerin arkasına değebilir  Yine de en uygun ve en rahat biçimde nasıl hissediyorsanız öyle konumlandırabilirsiniz  Uygulama iki şekilde gerçekleştirilebilir; - Nesne yardımı ile - Sadece nefes izleme uygulamaları ile derin izleme Nesne Yardımı ile izleme Nesne yardımı ile izleme daha basittir  Seçilen nesneye gözleriniz yarı açık şekilde odaklanarak bakmak ve beş dakika kadar sonra gözlerinizi kapatıp baktığınız nesneyi gözünüzde canlandırmaya çalışmanız gerekmektedir  Bir örnek verecek olursak, mum alevine bir süre baktınız  Gözlerinizi kapadığınızda hala mum alevinin görüntüsü devam edecektir  Bu bazen gece yolda giderken sokak lambalarına baktıktan sonra başımızı başka yere çevirdiğimizde halen lambayı görmemiz gibidir   Mum alevini gözlerimizi kapadığımızda görmeye devam ediyoruz  Aleve çeşitli şekiller vererek zihnimizi buna odaklamaya çalışmalıyız  Alev bir kuş olur uçmaya başlar sonra bir ağaca konar sonra tekrar havalanır gibi görüntü akışı devam eder   Bir başka nesne yöntemi ile nefes çalışması ise “Yansıma Uygulamaları”dır  Bu uygulama için tam karanlık bir ortam uygun değildir  Cama veya yansımaya sahip bir nesneye odaklanırız  Örneğin cam bir çay bardağını önümüze koyalım  Gözlerimiz yarı kapalı halde bir şekilde bardağın bir noktasına odaklanırız  Bu odaklandığımız nokta ortamdaki ışığın yansıdığı mesela lambanın şeklinin görüldüğü beyaz küçük bir noktadır  Ortamdaki ışık tek o noktadan yansır  Rahat bir şekilde bunu görebiliriz  O noktaya odaklanırız ve dik bir şekilde oturarak rahatlamaya çalışırız  On dakika kadar bu uygulama gerçekleştirilir  Daha sonra etraf bulut-lanmaya başlayacak ve görüntü algınızda değişimler olacaktır  Yansıma uygulamasının diğer nesne uygulamasından farkı gözlerimizi kapatma süremizin olmaması bunun yerine gözlerimizin kendiliğinden kapanmasıdır  İçte bir çekilme ve enerji akışı hissedilecektir   Nefes ve Konsantrasyon Uygulama esnasında grip değilseniz burnunuzdan nefes alıp vermeniz daha doğrudur  Her soluk alışta diyafram yükselmeli ve karından nefes alınmalıdır  Nefes verişte ise diyafram inmelidir  Uygulamaya başlarken sessiz, yumuşak ve yavaş soluk alınmalıdır  İzleme derinleştikçe nefes alıp verişler kendiliğinden yavaşlayacak ve düzene girecektir  Uygulama nesnesine bakıldığında onu aynı anda duymaya ve görmeye çalışın  Sabırla konsantrasyon yenilenmelidir  Dikkat zamanla artacaktır  Dikkat dağılırsa yeniden odaklanılmalıdır  Aslında buradaki amaç “bir olma” kavramının yakalanmasıdır  Farkındalık, bilincin derinliklerine inildikçe kendi dışındaki varlıklarla bütünleştiğini kavrar  Bilen ve bilinen arasındaki mesafe ortadan kalkar  Yalnızca biliş vardır  Bilen, bilinen ve bilme işlemi tek bir oluş haline gelir  Fotoğraf makinesindeki odaklanma mekanizması ile durum aynıdır  Dikkat dağıldığında sakin bir şekilde acele etmeden tekrar odaklanılmalıdır  Tepkisizlik muhafaza edilmelidir  Düşünceleri konular olarak izlemek yerine dışarıdan sadece bir seyirci gibi izlemek doğru olandır  Konuların ne olduğuna odaklanılmamalıdır  Düşünce paketini açarsanız ve hatırlama başlarsa odaklanma büyük ölçüde zarar görür  Düşünceyi yargısız bir şekilde izlemek önemlidir  İyi veya kötü düşünce olarak değil sadece düşünce olarak izlemeliyiz   Hiçbir şekilde düşünceler engellenmeye çalışılmamalıdır  Düşüncelerin gelmesi çok faydalıdır ve bilinçaltımızın temizlendiğinin işaretidir  Düşüncelere gülümseyip onlara teşekkür etmeliyiz   Nefes Uygulamaları ile Derin İzleme - Gürültü, ışık ve sesten uzak karanlık bir ortam seçin   - Dik ve rahat şekilde hareketsizce oturun  Önceki uygulamada anlatılan hazırlık uygulamalarını yapın  - Düzenli olarak burun deliklerinizden nefesi aşağı karnınıza doğru soluyun  - Nefes alırken içinize sonsuz bir ışığın dolduğunu hissedin  Nefes verirken içinize dolan bu sonsuz ışığın tüm bedeninize dağıldığını hissedin  - Kendinize “Benden içeri bene, ışığın, enerjinin dolduğu ve biriktiği yere ulaşıyorum  ”  telkinini verin   Gözlerimizi kapatıp rahat bir şekilde oturduk   1  adım- Burnumuzdan ilk nefesi aldığımızda içimize ışık doluyor hissini yaşıyoruz   2  adım-  Daha sonra bir an duraklıyoruz   3  Adım- Nefesimizi veriyoruz yavaş ve sakin bir şekilde  Işık tüm bedenimize yayılıyor   4  adım- Nefesimizi verdikten sonra bedenimizin o ışığı emmesini bekliyoruz   Bu uygulamayı dört adımda belirgin şekilde gerçekleştirmeliyiz  İlk olarak 5, sonra 15-20 dakikalık solunum konsantrasyonu ça-lışmaları yapılmalıdır  4  adımdan sonra enerjinin bedenimiz tara-fından emildiğini hissederken telkini veriyoruz  “Ben kimim?”  ve bekleme sürecinde yeniden nefes almadan içimizden cevabın gelmesini bekliyoruz  Bu uygulama aylarca aksatılmadan gerçek-leştirilmeli ve hayatımızın bir parçası haline getirilmelidir  Nefes verdikten sonraki süreç yani 4  Adım uzun tutulmalıdır ve telkinler o esnada verilmelidir  “Ben kimim? Ben neyim? Benden içeri bene ulaşıyorum  ” vb  telkinler ile öz bilince ulaşılmaya çalışılır ve cevaplar içimizden verilir  Ne zamanki nefesin zaten “kendiniz” olduğunu hissettiniz işte o zaman izlemenin en derin aşaması sağlanmış olur  Siz alıp verdiğiniz nefessiniz  “Nefes”in seni sana ulaştıracak, özündeki olağanüstü aşkı keşfetmeni sağlayacak, basit görünen en mükemmel yoldaşın olduğunu kavrayacaksın  Nefesimizi izlemek, anda kalmamızı sağlayan en önemli silahı-mızdır  Geçmişten bizim iznimiz olmadan oluşturulan anılar ve yine bize sorulmadan oluşturulan geleceğe dair hayaller gözümü-zün önüne geldiğinde silahımızı hemen çekeriz  Bir gülümseme ve “Evet Farkındayım, kontrol artık bende  ” telkini verilip gözlerimizi kapatıp derin bir nefes almalıyız  Burnumuzdan mavi hava, bir ışık doluyor içimize ve evren enerjisini bize veriyor  İşte kazandık  Virüs yenildi ve enerjimizi ödül olarak aldık  İçimizde biriktirmeye başladık  Uygulama, duyguları izlemek aşamasında da çok etkilidir  Aynı şekilde öfkelendiğimizde veya sinirlendiğimizde tam tepki verecekken birden durup gülümsersek ve gözlerimizi kapatıp nefesimizi izlersek enerjiyi yine evrenden alacağız  Tabi “Farkındayım” cümlesini kurup gülümsemek burada çok önemli   Gündelik hayatımızda da mümkün olduğunca nefesimizi izlemeliyiz  Otobüste giderken, müzik dinlerken her fırsatta gözlerimizi kapatıp içimize enerji doldurmalıyız  Unutmayın evren enerji dolu  Biz de kendi öz enerjimize ulaşırken evrendeki saf enerjiyle bir bütün haline gelmenin hazzına ereceğiz  Nefes bize hayat veriyor  Nefes verildikten sonraki bekleme sürecinde iyi bir izleme sağlanırsa bir sonraki nefesi alırken bir düşüncenin geldiğine şahit olunabilir  Nefes alınmadığı takdirde düşünceler güçsüzleşir  Aslında biz daha düşünce oluşmadan yılanın başını küçükken ezmeye çalışıyoruz  Hiç kaçırmadan nefesimizi izlememiz elbette mümkün değil  Burada nefes izleme uygulamasını savunma amaçlı kullanıyoruz  Bu uygulama birkaç ay kadar yapılırsa artık izlemelerimiz otomatikleşecektir  Nefesimizi izleme uygulaması uygulamaların temelidir ve diğer uygulamalarla eşanlı olarak birlikte yapılacaktır  Yeni oluşacak düşün-celeri henüz oluşmadan engellememizin yolu budur  Nefesimizi izleme uygulaması sürekli olarak diğer tüm uygulamalarla birlikte kullanacağımız en önemli gücümüz  Ne kadar çok nefesimizi izlersek o kadar güçleneceğiz   Bedenimizi izlemek: Dışarıdan bir gözle kendinizi izleyebilir misiniz? Bedeninizin en küçük hareketini, nereye baktığınızı, attığınız adımı, neye dokunduğunuzu, yediğinizi, içtiğinizi… kısaca yaptığınız her şeyi izlemenin yani farkında olarak yaşamanın size vereceği huzuru yaşamaya hazır mısınız? Bu uygulama da fiziksel olarak varlığımızı onaylamamız açısından önemlidir  “Ben varım  ” diyebiliyorsak buradaki var olanı iyice tanımalı ve  “var olan” bedenimizi bizim iznimiz olmadan yöneten “virüs”ün farkına varmalıyız  Bedenimizin kontrolünü de tıpkı zihnimiz gibi geri almalıyız  Bu uygulama insanı delirtecek gibi yapabilir  Fakat sabırlı olmak önemlidir  Zamanla izlediklerimiz kaydedilip otomatikleşecektir  Bir süre sonra izleme kolaylaşacak ve bütün olarak bedenimizi izlemeye geçeceğiz  Şimdi bedenimizin tüm bölümlerinin kontro-lünü geri almak için her bölümünü izlemeli ve tanıtmalıyız   Ellerimizi iyi izlemeliyiz  Bir şeye dokunurken veya otururken ellerimiz ne durumda? Bize sormadan bir virüs onu kontrol ediyor mu? Otobüste oturan insanlara dikkatli bakın  Elleri hep sıkı ve gergin durur  Sizin ellerinizde öyle mi? Ellerinizin gergin olmasını siz istemiyorsunuz  Peki, neden bir gerginlik var? Bunu izleyin ve ellerinizi kaldırıp ona bakın ve gülümseyin  “Farkındayım  ” deyin  Siz ellerinize gülümsedikçe ellerinizin gerginliği azalacak ve yönetim size geçecektir  Ellerinizi sevin  O size ait  O sizin bir parçanız  Size sorulmadan onun yönetilmesine izin vermeyin   Oturuşunuzu izleyin  Dik bir şekilde oturmayı istiyorsunuz ama bir de bakmışınız ki oturuşunuz size sorulmadan değiştirilmiş  Gülümseyip “Farkındayım  ” telkini ile nefesimizi izlememiz burada kontrolü geri almamızı sağlayacaktır  Nasıl oturup kalktığınız, hareketleriniz bu sebepten çok önemlidir  Rahatsız ve gergin bir oturuş pozisyonu aklınıza aynı şekilde rahatsız ve gergin, is-tenmeyen düşünceleri getirir  Hareketlerinizi izlerseniz düşüncelerin gelmesine engel olmuş olursunuz  Yürüdüğünüzü bilin  Yürüyorken acele ediyor musunuz? Peki, acele etmeniz için bir sebep var mı? Bir yere mi yetişeceksiniz? Eğer hiçbir sebep yokken hızlı yürüyor ve hızlı hareket ediyorsanız bir an durun  Evet, olduğunuz yerde durun  Durduğunuz anda bilinciniz tazelenecek ve sizi kontrol eden virüs kendini ele verecektir  Gülümseyin ve “Farkındayım  ” telkinini verin  Daha sonra yaptığınız eyleme izin verin  “Şu anda yürüyorum ve yürümeyi ben istiyorum  ” Buradaki gülümseme içten ve samimi olmalıdır  Bir bebeğin gülümsemesi gibi  Sadece gülümsemek  Unutmayın kimseye bir şey kanıtlama çabanız yok  Sadece kendinizi izliyorsunuz  Doğduğumuzda elimizde tek bir veri vardır  O da “var olduğumuz”dur  Bunun dışındaki tüm bilgiler bize dışardan yüklenmiştir  Buradaki amacımız başa dönmek ve sadece bu veri üzerine eklenen tüm kıstasları yeniden yazmak  Evet, tüm programı baştan kendi onayımızla yazıyoruz  Unutmayalım ki rahat şekilde oturan birisi güzel düşüncelere ma-ruz kalır  Ellerini sıkmış gergin duran ise negatif düşüncelere kapılır  Hareketlerimiz ve duruş pozisyonlarımız bize izlememiz için gönderilecek düşünceleri oluşturacaktır  Ayna Uygulaması Sabah uyandığında ilk olarak ne yaparsın? İlk olarak uyandığında yaptığımız şey genelde aynıdır  Aynaya bakarız  Biraz dikkatli baktığımızda aynada gördüğümüz yüzümüzde tuhaf bir gülümseme vardır  Bu gülümseme sanki imalıdır  Hani birini kandırırsın da karşındaki bunu anlamaz sonrada yü-zünde bir ifade oluşur ya sanki onun gibi  Şaka yollu bile olsa bunu yaşarsın  İşte bu gülümseme sana ait olabilir mi? Aynaya bakmayı sen mi istedin? Onu da geçtim uyanmayı sen mi istedin? Peki uyandın diyelim ne için uyandın? İşe gitmek için? Peki ne için okula gidiyorsun? İşte çıkarımlar yaparak asıl soruya geldik  İşe gitmeyi sen mi istedin? Yoksa çalışmak zorunda olduğun için mi çalışıyorsun? İşe niçin gittiğini anlarsan eğer o zaman aynaya bakman da kahvaltı etmende saçını taramanda bir anlam kazanır  Çünkü hepsini işe gitmek için yapmış olursun   Aynaya baktığında gördüğün o tuhaf gülümseme var ya işte o mekanizmanın mesaiye başladığını gösterir  Artık virüs sen uyandığında kılık değiştirmiştir  Geceleri düşünceler rüyalar şeklinde videolar olarak sana saldırırken uyandığında ise tekrar radyo frekansı gibi kafanda dolaşır  Şimdi aynaya baktığında o gülümse-meye odaklan ve o gülümsemeyi kontrol ederek o virüse seslen; “Günaydın sana da  Yine işinin başındasın  Gün boyunca bana düşünceler göndererek benim enerjimi emecek ve beni sen yönlendireceksin  Tabi ben farkında olacağım ve seni izleyerek yaka-layacağım  Sen de bir süre sonra pes etmek zorunda kalacaksın  ” Hırsızı hatırla  Sen aynadan hırsızın eve girdiğini görünce hırsız senin onu fark ettiğini anlıyor ve eve girmeden tekrar geldiği yere dönüyordu  Sen hırsızın üzerine yürürsen eğer onu sorgulamaya kalkarsan o zaman belki de sana saldırıp zarar verecek  Sen hırsıza gidip de sen niye hırsızlık yapıyorsun dersen komik duruma düşmez misin? Adı üstünde hırsızdır o  Onun yapacağı şey hırsızlıktır  İşte bizi kontrol etmeye çalışan virüs de aynı şekilde hareket ediyor  Ona gülümse  Bir aynadan gülümsermiş gibi  Onun acizliğini gör  Buna aynaya bakma uygulaması diyorum  Şimdi gülümsedikten sonra ona şunları söyle; “Ben de görevimin başındayım  Sen bana saldırmaya beni kontrol etmeye çalışacaksın  Bende seni her seferinde yakalamaya çalışacağım  Eğer beni kontrol etmeyi başarırsan üzülmeyeceğim çünkü sonrasında ben senden enerjimi geri almasını bileceğim  Zor olan senin yaptığın  Kolay olan ise benimki  Ben sana sadece gülümseyeceğim  ” Şimdi bu farkındalık ile yüzünü yıka ve yüzünü yıkama anına odaklan  Sular yüzüne değiyor ve sen uyanıyorsun  Sonrasında kahvaltıya otur  Kahvaltı esnasında gülümseye devam et  Unutma o senin açığını bekler  Sen gülümsedikçe o senden uzaklaşmak zorunda kalacak ve sen daha özgür kalacaksın  Şimdi ekmeğe dokun ve ona da gülümse sonra çay bardağına yediğin her şeye  Bu yiyecekler sana enerji veriyor içine doluyor enerji onları yedikçe  Sonrasında ise kanına karışıp proteinler oluyor düşüncelerini onlar sayesinde gerçekleştiriyorsun  En alt kademeden sonuna kadar analiz et  İçine dolan hava sana enerji veriyor ve o sayede düşünüyorsun  Gıdalar da böyle  Senin düşünce kabiliyetine etkisi olan her şeyi onayla  Senin iznin olmadan hiçbiri giremesin  Sen tüm yaptıklarının tüm hareketlerinin farkında olursan kendinin de farkında olursun  Kendine ait her şeyi izlemelisin  Merak etme bir süre sonra bunlar otomatikleşecek  İlk başta bir kez tanıtman yeterlidir  Ekmeği alıyorsun dokunuyorsun bölüyorsun sonra çiğniyorsun sonra yutuyorsun sonra midene iniyor sonra kana karışıyor  Bunu bir kez izledin mi sonrasında ekmeğe bakıp sadece gülümsemen yeterli  Gülümseyince sen zaten bunları yaptığını anımsamış olacaksın  Üzerinde bir gerginlik varsa dikkat et onu iyi izle   Kim gergin olmak isterki? Kim sinirlenmek ister? Asabi olmayı biz mi istedik? Hangimiz “Dur ya, şurada iki dakika sinirleneyim!” der ki? Burada bir oyun olduğunu iyi görmemiz lazım  Tüm günümüzü kendimizi izleme uygulamaları ile kontrol etmeliyiz  Artık eylemlerimizle bütünleşme vaktimiz geldi  “Sadece” Uygulaması Bir eylemin önüne “sadece” kelimesini koyduğumuzda o eylemin farkındayız, demektir   Sadece uyandım  Sadece yüzümü yıkıyorum  Farkındayım saldırılar başlamak üzere  Gülümsüyorum bu aciz virüse  Ben kendimdeyim  Sakinim ve acelem yok  Güne güzel bir kahvaltı ile başlıyorum  Şimdi yediğim besinler bana enerji veriyor  Sağlıklı ve mutluyum  Sadece çay içiyorum  Çay bardağına dokunuyorum, parmaklarıma teşekkür ediyorum  Benim sağlıklı besinler almam için bana yardımcı oluyorlar  Bardağı kaldırıyorum ve yudumlu-yorum  Gülümsüyorum ve içime dolan enerjiyi hissediyorum  İçtiğim en güzel çayı içtim ve sadece çay içtim  Çay içerken aklıma hiçbir düşünce gelmedi  Gelemez de  Çünkü tetikteyim ve tüm saldırıları izliyorum  Benim iznim olmadan bedenim hareket edemez  Nefesimden içeriye giren oksijeni ve sağlığı hissediyorum  Hayatı yudumluyorum çayımı içerken  Kahvaltımdaki yiyeceklere gülümsüyorum  Onlara teşekkür ediyorum  Onlar bana nasıl yardım ediyorsa bende onlara yardım ediyorum  Onları sev-gimle ısıtıyorum ve saklıyorum  Sadece aynaya bakıyorum ve sadece saçlarımı tarıyorum  Saçlarımı seviyorum çünkü onlar benim güzelliğimi yansıtıyor  Onlar olmasaydı ya hiç olmasaydı diyorum ve onlara sevgilerimi sunuyorum  Sadece kıyafetlerimi giyiyorum ve onlara şükranlarımı sunuyorum  Kıyafeti olmayan insanları da düşünüyor ve onlara da tüm enerjilerin kaynağından yardım diliyorum  Sadece dışarı çıkıyorum ve sadece işe gidiyorum  Otobüse biniyorum  Otobüsteki insanlara gülümsüyorum  Trafiğin sıkışık olmasına teşekkür edi-yorum  Demek ki böyle olması gerekiyor, diyorum  Belki de trafik sıkışık olmasa hızlı giden bir araç kaza yapabilirdi, diyorum  Bilmediğim şeyler hakkında zihnimi niye yorayım? Trafiği dü-zeltmek benim elimde olmadığına göre bu biçare davranışın altında nasıl bir oyun olduğunu biliyorum  Ben düşününce veya mora-limi bozunca trafik mi düzelecek? Elbette hayır  O zaman bu gereksiz düşünce kirliliğini zihnimde oluşturan da neyin nesi? Evet  Farkındayım   Tetikteyim ve bana saldıran düşüncelerimi kontrol etmeye çalışan virüse gülümsüyorum  O da görevinin başında, tıpkı benim olduğum gibi  Ayaklarım yere değiyor ve yere değdiğimi hissediyorum  Ayakları olmayanlara gülümsüyorum ve onlara yardım diliyorum  Tam ve eksiksiz olmanın huzurunu yaşıyorum  Ben ………  (adınızı söyleyin)  Ben tam olması gerektiği gibiyim  Ne eksik ne fazla  Farkındayım ve gülümsüyorum  Tüm tedbirlerimi aldım ve günüme devam ediyorum  Virüs beni tuzağına düşürse de gülümsüyorum  Tuzağa düşmem ve tepki vermem aslında çok iyi  Böylece çukura bir kez düştüm ya artık orada çukur var diyebilirim  Virüse de teşekkür ediyorum  Onun daha fazla uzaklaşmasını sağlıyor ve enerjimi geri alıyorum  Hayatta sadece güzel şeyler var, biliyorum  Tüm olumsuzlukları istemediğim sürece görmem ve zihnimde yer kaplamasına engel olabilirim  Farkındayım, hayatın sadece bardağın dolu tarafı olduğunun  Bazen boş tarafını görüp tuzağa düşsem de buna yorum yapmıyorum  Çünkü biliyorum ki tüm yorumlar tuzağa düşmem içindir  Tuzağa düştüğümün yorumunu da yapmıyorum  Çünkü biliyorum ki beni tuzağa düşüren virüs bir “gülümsemem” ile devre dışı kalacaktır  Ateşe odun atmıyorum  Bekliyorum ateş sönsün diye   Biliyorum ki bedenim benim iyiliğim ve sağlığım için faaliyet gösteriyor  Ben bunu anlayamayabiliyorum ve bu yüzden başıma gelen hastalığa da sağlığa da teşekkür ediyorum  Ya yüzümdeki sivilceler çıkmasaydı? Karaciğerimin rahatsız olduğunu nereden bilebilirdim? İçimdeki sıkıntılarımı içine atmayıp da dışarı atmama yardım eden bedenime teşekkür ediyorum  Sadece bu anımın bana sunduklarının tadını çıkararak henüz yaşamadığım anlarımı da istediğim hale çeviriyorum  Sadece şimdideyim  Sadece anımdayım… Doğayı ve çevreyi izlemek: Sevmesini bilmiyorsan öğren, sev sev  Sevmeye çalış mutlaka, elinin değdiği her şeyi, gözünün görebildiği, tahayyül edip düşünebildiğin, sev sev  Duyduğun her şeyi, öğrenmeye çalış sevmeyi  Ne varsa tabiatta, bir böcek bile çirkin değil  Bir parça ot al eline, rengi ne güzel değil mi? Kendinden olan bir renk ve şekil içinde  Çiçekler, taşlar, bulutlar bile, sev sev  Sevmeyi öğren, sevmeye çalış  Dünya senin sevmen için yaratılmış  Önce aşkı öğren  Küçük bir çocuk bak ne güzel  Ya onu dünyaya getirenler  Çünkü dünya aşk için yaratılmış  İnsanları sev  Onlar da sen yalnız kalmayasın diye yaratılmış  Bütün kâinat birbirine sevgi ile zincirleme bağlanmış  Sevgini vermesini öğren, Çünkü gönlünde anlasın ki hepsine de yer varmış  Sevgisiz insandan, dünya unutma ki korkarmış  Korkudan ya yana kaçar ya düşman olur kovalarmış  Ölümü dahi sev  Sevmesini öğren ki ölümsüz âlem de varmış  Sen sevmesini öğrendinse, şimdi artık öğretmelisin   (Mevlana) Anlar vardır, sizi keyiflendiren, gülümseten… Farkında olmadan yakaladığımız bazı anlar  Hepinizin başına gelmiştir  Çok basit bir şey olabilir  Belki de sadece o duruma siz gülmüşsünüzdür  Belki bir tabelaya, belki de yoldan geçen birine  Peki, bu anlarınızı çoğaltmak istemez misiniz? Dikkatli olmak zorunda değilsiniz  İşte tüm sorun dikkatli olma çabasının altındadır  Bir amaç olunca zihin sadece tek bir noktaya odaklanır ve bir “yargı” kazanır  İşte virüs bu yargının gönderilmesini bekler  Bu onun ilacıdır  Gittikçe vahşileşebilir  Yargılamak sadece bir insan için geçerli değildir  Her şeyi farkında olmadan yargılayabiliriz  Zaten yargıladığımızın farkında olsak o esnada işte o tarif edilen “gülümsetecek anı” yakalamış oluruz  Peki, farkında olmamız için yapmamız gereken neydi? Tüm uygulamalarımızın temelinde yatan “izleme” yöntemi   Yolda yürürken, arabada, otobüste, çevremizde gördüğümüz her şeyi “sadece” izlemeliyiz  Fırsat buldukça çevremizi izleyip gü-lümsemeliyiz  Özellikle de insanları  Onları hiç yargılamadan izlemeliyiz  Sadece onları olduğu gibi kabul ederek  Mesela, yaşlı bir çift  Gülümsemeliyiz ve o ihtiyarların gözü olmalıyız bir an  Enerjimizden onlara da göndermiş oluruz böylece  Hiç konuşmadan ve yorum yapmadan bir bebeği izleyebilir misiniz? Nasıl da düşünmeden özgürce hareket ediyor  Hangimiz bir bebeği sevip de huzur bulamaz ki? O bebek olabilir misiniz? Onun gözlerinden dünyaya bakabilir misiniz? Yargısızca yorumsuzca ve özgürce? Bir kediye dokununca onu besleyince nasıl da huzur buluyorsunuz? Önüne koyduğumuz kaptan süt içen kediyi izlemek bile ayrı bir zevk veriyor  Kedi olup onun gözünden dünyayı izleyebilir misiniz? İşte her sıkıştığımızda ve saldırı anında bebeğin, kedinin ve yaşlı çiftin gözü olabilirsiniz  Çünkü bunları kaydettiniz artık ve bunlar sizin savunma silahlarınız oldu  Tam sinirleneceğiniz zaman yaşlı çiftin gözü olabilirsiniz ve sakinliğinizi koruyabilirsiniz  Bilinçaltınızı böylece kontrol edebilirsiniz  Biz silahımızı çektikten sonra arkasından gelecek olan düşünceleri de izleyip “Ben huzur dolu yaşlı bir çiftin gözüyüm  Yorumlarım ve yargılarım yok  Sadece hayatımı yaşıyorum  ” diyebilir misiniz? Doğa sınırsız bir enerji kaynağıdır ve ne kadar çok izlersek o kadar çok enerji kazanırız  Kendimizi güncelleriz ve içimizdeki tüm sıkıntılar olumsuzluklar ve hastalıklar birer birer uzaklaşır  Huzur denilince çoğumuzun aklında hemen vapurlara eşlik eden martı-larla bezenmiş bir deniz manzarası canlanır  Vapura binen her insan bu huzuru muhakkak yaşamıştır  Burada huzuru verenin aslında “deniz” olduğunu elbette biliyoruz  Deniz bu huzuru acaba nasıl veriyor? İlk olarak denizi izlemek ile başlayalım  Bir eylemi “sadece” ile gerçekleştireceğimizi daha önce belirtmiştik  Sadece denizi izlemek nedir? Deniz ile “bir” olmaktır  Sen deniz olacaksın ve denizin gözünden kendine bakacaksın  Kamera yer değiştirecek adeta  Denizin gözünden hayata bakabilir misiniz? İçinizde milyonlarca balık besleyebilir misiniz? Üzerinizden geçen vapurları ve gemileri “hiç yargılamadan” gülümseyerek tepkisizce izleyebilir misiniz? Vapurda hırsız da var, katil de var, öğretmen de var, öğrenci de var  “Sadece” onları izleyebilir misiniz? Denizin gözü oldunuz artık ve çevrenizi izliyorsunuz  Unutmayın, deniz yargılamıyordu  Sende yargılayamazsın  “Sadece” gördüm ve farkındayım, deyip gülümseyebilirsiniz  Deniz sizin için ne anlama gelebilir, güneş ya da ay? Eğer yargılamadan onlarla yer değiştirip onlar ile bir olduğunuzu hissederseniz o zaman farkındalığın ateşi sizi içinizden uyaracak  Birden tarifsiz bir huzur kaplayacak içinizi  Hiçbir sebep yokken ortada mutluluktan gözleriniz dolacak  Hiçbir gerekçe yokken tarifsiz bir şekilde “gülümseyecek” ve işte “gülümsetecek anınızı” yakalayacaksınız  Anın içinde kalmak işte bu kadar güçlüdür  En büyük enerjileri çektiniz kendinize ve o huzur size saatlerce yetecektir  Bunu ayrıca çiçeklerle ve ağaçlarla da denemelisiniz  Siz sarı bir çiçek olun, sarı çiçek siz olsun  Yunus Emre gibi o çiçeğe annesi babası var mıdır, sorabilir misiniz? Bir çiçeği koparırken eğildiğinizde siz çiçek olsanız da o sizi koparmaya çalışsa ve bunu hissetseniz nasıl bir tepki verirdiniz? Şehirden uzaktan geceyle yıldızlarla baş başa kaldığınızda içinize dolan tarifsiz huzuru hatırlıyor musunuz? Böyle bir günde geceyi izlediniz mi hiç? Sadece geceyi izlemek  Yıldızlara ve gezegenlere teşekkür etmelisiniz  Onların çekim kuvvetleri olmasaydı karakterlerimiz olmayacaktı  Onlar olmasaydı “biz” olmayacaktık  Onlar ile bizim aramızda bir bağ olduğunu hissediyor musunuz? Doğayı ve çevreyi izlemek için hiçbir fırsatı kaçırmayın! Doğadan alacağımız enerjiyle dolup taşmak için değil mi ki bazılarımız sık sık doğada kendisiyle buluşuyor  İzlemediğiniz halde aldığınız enerji farkında olduğunuzda katlanacaktır  Sarı Çiçeğin Hikayesi Büyük şair Yunus Emre mensubu olduğu dergahta odunculuk yapmaktadır  Her gün ormana gider ve saatlerce odun keser  Odunların en düzgünlerini özenle seçerdi  Bu da onun uzun süre doğada kalmasını sağlamış ve şiirlerine de doğa figürleri yansımıştır  Bir gün Tabduk Emre, talebelerine kırlardan çiçek toplamalarını söyler  Her talebe bir sürü çiçekle geri döner  Fakat Yunus Emre, hangi çiçeği koparmak üzere giderse koparamaz  yerde bir çiçek görür  Tam çiçeği koparmak için eğilecekken birden çiçeğin gözünden kendine bakar ve çiçek Yunus olmuştur artık, Yunus da çiçek  Çiçeğin sanki onu koparmaya çalıştığını görür  O anda çiçeğin gözünden onun hayatını seyreder  Çiçek de bir canlıdır ve onun da yaşantısı vardır Yunus’un gözünde  O kısacık anda çiçeğin yaşantısı olur, ailesi olur ve birden geri çekilir  Tabduk Emre’ye mahçup olmak istemeyen Yunus, solmak üzere olan bir çiçeği koparıp götürmüştür  En meşhur şiirini işte bu duygular içerisinde yazmıştır  Hepimiz o şiiri çok iyi biliyoruz  Sordum sarı çiçeğe Annen baban var mıdır? Çiçek eydür derviş baba Annem babam topraktır  Sordum sarı çiçeğe Benzin neden sarıdır Çiçek eydür derviş baba Ölüm bana yakındır Sordum sarı çiçeğe Sizde ölüm var mıdır? Çiçek eydür derviş baba Ölümsüz yer var mıdır? Sordum sarı çiçeğe Evlat kardeş var mıdır? Çiçek eydür derviş baba Evlat kardeş yapraktır  Sordum sarı çiçeğe Boynun neden eğridir Çiçek eydür derviş baba Kalbim Hakka doğrudur Sordum sarı çiçeğe Sen beni bilir misin? Çiçek eydür derviş baba Sen Yunus değil misin? Yunus Emre | 
|   | 
|  | 
|  | Farkındalığın Farkındalığı - Oğuzhan Korkmaz (2007-2012) |  | 
|  08-21-2012 | #3 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Farkındalığın Farkındalığı - Oğuzhan Korkmaz (2007-2012)İnsanları izlemek: Kendimizi izlediğimizde yönetimi ele almaya çalışan gizli virüs artık yavaş yavaş bu gizini kaybediyor  Onu daha rahat ve kolay fark ediyoruz  Sinirlendiğimiz ya da içimizde bir sıkıntı olduğu zaman hemen koşup aynaya bakalım  Baktığınızda yüzünüzde sinsi bir gülüş ve ifade göreceksiniz  O gülüş size ait değil  Virüs bizim gözümüz olmuş ve bizi kontrol ediyor  Bunu kesinlikle göreceksiniz  Aynadaki görüntünüzden korkacaksınız  Sizi ne hale getiriyor, daha net göreceksiniz  İşte bu “onlara ait olmayan gülüşü” insanların gözünde görebilmeli ve izleyebilmeliyiz   Bir parkta yürüyorsunuz  Ayaklarınızı ve attığınız adımı izliyor bastığınız taşı biliyor güneşi havayı ve kokusunu izliyorsunuz  Birden karşınızda temizlik görevlisini gördünüz  Parkı temizleyen kişiyi  Buradan kazanacağınız enerjiler var  Eğer yargılamadan o temizlik görevlisini izlerseniz bir miktar enerji alacaksınız  Görevli sadece temizlik eylemini gerçekleştiriyor ve görevinin başında  Siz buna tanık oldunuz  Enerjinizi arttırmak ister misiniz? Şimdi temizleyenin gözü olun  O görevlinin gözlerinden kendinize bakmaya çalışın ve onunla yer değiştirmeye çalışın  Siz temizliyormuşsunuz da bankta o oturuyormuş gibi hissedin ama bunu gerçekten hissedin  İşte çok daha büyük bir enerji aldınız  Şimdi bunun daha fazlasını isterseniz siz ağaca konan bir kuş olun ve hem temizlik görevlisini hem de kendinizi dışardan izleyin kuşun gözünden  İsterseniz devam edin ve adım adım çemberi genişletin  En son güneş olun ve tüm dünyayı izleyin   Amaç “olduğu gibi kabul edebilmek” ve “yargılamamak”tır  Şimdi toplu halde insanların bulunduğu yerlere değinelim  Mesela otobüsler, trenler ve vapurlar gibi  İnsanların hepsinin yüzündeki sıkışıklık, acele etme ve telaş sebebiyle “o pis gülüş” ü ve “memnuniyetsizliği” rahatça göreceksiniz  Bu virüs insanları ne hale getiriyor  Hemen gülümseyerek uygulamaya başlayalım  Onları yargılamıyoruz  Virüslü olmaları kötü veya iyi değildir  “Onlar bilmiyorlar, bilseler yaparlar mı?” diyoruz  Biz bilirsek tüm dünya öğrenir, biz düzelirsek tüm dünya düzelir, buna inanıyoruz  Hiç sebep yokken, tanımadığınız halde itici, sizden farklı buldu-ğunuz insanlara karşı kontrolünüz dışında gelişen yargılarınızın farkında olmalısınız  Bu durumda hayata onun gözünden bakarak, onun güzel anlarını onla beraber yaşarsanız isteğiniz dışında oluşan önyargıyı kırmış olursunuz  Gülümseyin ve “Farkındayım  ” deyin  “Yorum yapmıyorum, çünkü o insanları olduğu gibi kabul ediyorum  ” deyin  Tam olması gerektiği gibi ne eksik ne fazla  O insanın gözü olun ve onun yerine geçip çocuğunu sevdiği anı yaşayın, annesine sarıldığı anı yaşayın, okula başladığı çocukluğu olun baktığınız kişinin  Bir süreliğine o ve onun masumiyeti olun  İşte başardınız  Gülümsü-yorsunuz  Farkındalığın ateşi içinizde gıdıklanıyor  Tüyleriniz diken diken oluyor ve tarifsiz ve sebepsiz bir huzur ve sevinç kap-lıyor içinizi  Enerjinizi toplandınız yine   İzmir Anılarım Eğitim için İzmir’e gittiğimde bir süre orada kaldım ve kentin farklı havası beni hemen büyüledi  Bir gariplik vardı bu şehirde  Hayat daha yavaştı İstanbul’a göre  Arabalar yavaş gidiyor, insanlar daha yavaş yürüyor ve sakin tavırlarıyla dikkat çekiyorlardı   Ara sokakta yola masa atan yaşlı birini gördüm  Aslında pek de ara sokak değildi burası  Hatay’ın meşhur Betonyol’uydu  Bir masanın üzerine televizyonu koymuş başka bir masanın üzerine de kurmuştu rakı sofrasını  Beyaz atletiyle oturan yaşlı adamı izledim  Televizyon çok eskiydi fakat onu ayarladı ve sanat müziği yayını yapan trt 4  Kanalı hemen açtı  Esnaf ona selam veriyor insanlar mutlu yüzleriyle dikkatimi çekiyordu   Bir an virüs bana bir düşünce gönderdi  Yargılamamı istedi o adamı  Hemen gülümsedim ve Farkındayım dedim  O adamı olduğu gibi kabul ettim  Bu davranış yanlış veya doğru değildi as-lında  Hele ki bilmediğim bir şehirde  Bir süre sonra arabaların geçtiği yolda ne olacağını merakla bekledim  Arabalar geldi masanın orada yavaşladı sol tarafa kayıp geçti ve yoluna devam etti  Bir sürücü bile aracından inip ihtiyar sen ne yapıyorsun yolun kenarında demedi  İzmir’in insanları ne kadar farkında dedim içimden  Bu olay bile sürücüleri kızdırmıyor aksine hiçbiri kornaya bile basmıyordu  Yolda bir araç duruyor arkasındaki araç ön-dekinin sohbetinin bitmesini 2-3 dakika bekliyordu  Hiçbir zaman kavga sebebi olmuyordu bu durum  İzmir’de insanlar hep gülüyordu   Otobüste Telefon Yasağı İstanbul’da otobüse bindiyseniz bir zamanlar meşhur bir olay vardı  Telefonla konuşmak yasaktır yazıyordu otobüslerde  Birisi telefonunu açınca birileri hemen ona “Telefon yasak görmüyor musun” diyor ve konuşan kişide ona “ Sana mı kaldı” şeklinde tepki veriyor ve bu olay kavgaya dönüşüyordu  Bu kavgalar neredeyse her gün her otobüste yaşanıyordu  Fakat İstanbul’da bu durum fren sistemi yeni olan otobüslerdeydi sadece  Fren tutmuyor diye de bir bahanesi vardı   İzmir’e gittiğim dönemde aynı yasağı orada da gördüm  Fakat ilginç olan bir fark vardı  İzmir’de aslında otobüste telefon yasak değildi  Zaten otobüsler de oldukça eskiydi  İnsanlar telefonla konuşmaktan çok korkuyor ve bu konuyu gerçekten ciddiye alıyordu  İstediğiniz kadar radikal olun, genç olun sarhoş olun her türlü çılgınlığı yapabilseniz bile otobüste telefonla konuşamazdınız   Bunun sebebinin ne olduğunu sorduğumda sadece insanlar rahatsız olduğu için diye bir cevapla karşılaştım   Kimdi bu insanlar peki? İzmir’de bir grup var ki herkes onlardan korkuyor çekiniyor ve kesinlikle onlara cevap veremiyordu  İlk başta insan bu cümleleri duyduğunda Japon Mafyası gibi bir şey bekliyor aslında  Bu grup yaşlı kadınlardan oluşuyor ve sayıları on binleri buluyordu  Bu grubun üyeleri birbirine benzer kıyafetler giyiyor ve çeşitli aksesuarlarıyla hemen tanınıyordu  Genellikle otobüse en az 5 kişi binerler ve toplu halde dolaşıyorlar, tek binseler bile zaten bindikleri otobüste onların grubundan başkaları muhakkak oluyor ve birbirlerini tanımasalar bile birbirlerini kolluyorlardı   İzmir’e geldiğimde bana ilk öğretilen şey şuydu; “Ne yaparsan yap kesinlikle otobüste telefonla konuşma  ” Bende konuşmadım hiçbir zaman  Kulaklığımı taktım arkada bir yere oturdum ve müzik dinliyordum  Bir yandan da pencereden etrafı gözlüyordum  Derken birden birisi bana bir bastonla vurdu  Şaşırdım ve kulaklığımı çıkardım  Bana vuran kişi 60 yaşının üzerinde, makyajlı ve bakımlı, şık giyinmiş ve 5-6 tane Atatürk rozeti olan bir kadındı  Buyrun dedim şaşkın bir halde  Kızgın bir şekilde bana baktı ve “Kalk” dedi  Kalktım bende ve hemen benim yerime oturdu  Hala şaşkındım  Bir anlam veremedim  Dışarıya baktığım için yaşlı birinin yanımda durduğunu görememiştim  Görsem elbette yer verirdim fakat işin ilginci otobüste oturacak boş yerler vardı zaten   Virüs hemen devreye girdi ve bana hemen tepki göstermemi gerektirecek şeyler gösterdi  Ben gülümsedim ve izledim  Sonra arkadaki boş yere geçtim arkadaşlarımın yanına  Müzik dinlemeyi bıraktım ve muhabbet etmeye başladık  Aynı kadın bu sefer arkasını döndü ve bize bağırdı   “Yeter ya kesin sesinizi sizi mi dinleyeceğiz” dedi  Bir şok daha geçiriyordum  Özür dilerim teyze dedim  Birden otobüste 9-10 tane daha o gruptan yaşlı kadının bana baktığını gördüm  Hepsi aynı şekilde giyinmişti  Hepsinde Atatürk rozeti var ve hepsi makyajlıydı  Arkadaş bana sessizce eğildi ve abi bunlara sakın bulaşma sonun olur dedi  Gülümsedim ve asla yapmam zaten merak etme dedim  Bunların çoğu öğretmen emeklisiymiş  Bunların yetiştirdiği öğrenciler kesin büyük ve önemli insanlardır ve her yerde bağlantıları vardır dediler  O zaman İzmir’i kimlerin yönettiğini öğrenmiş oldum   Yine de virüs boş durmuyor ve bana kadına bak bunamış ihtiyar şeklinde fısıldıyordu  Bende bu tuzağa düşmedim ve çok farklı bir uygulama gerçekleştirdim   O kadına baktım ve gülümsemeye çalıştım  Fakat gülümseyesim gelmiyordu bir türlü  Bende gülümseyecek bir ortam hazırlamam gerektiğini düşündüm  O anda bu durumla tekrar karşılaşırsam elimde bir savunma mekanizmam olmalıydı  “Yerini Değiştirme” adını verdiğim yöntemi işte o zaman oluşturdum  Hayatım boyun-ca en başarılı savunmalarımı bu yöntemle yapacaktım   İzlerken Tarafsız Bir Gözle İzlemelisin! Bir danışanım aklına kötü düşüncelerin geldiğini söyledi  Gülümsedim ve iyilik ile kötülük kavramını kafanda sen belirliyorsun dedim  Aklına gelen şeyin iyi olduğuna inanmak istersen onun sana göndereceği etkiyi de değiştirebilirsin   Taraf olmak, iyi – kötü, doğru- yanlış, güzel- çirkin gibi ayırım-lardan birini seçip o tarafı tutmaktır  Biz sadece izliyoruz  İzleyen olmak tarafsız olmaktır   Ona bahçede dolaşan bir kediyi gösterdim  Kedi bize bakıyordu  Şimdi bunu iyi izlemelisin  Kedi sana bakarken sence bu adam sorunlu bu adam sinirli veya bu adam gergin diyor mudur? Gülümsedi ve “herhalde demiyordur” dedi  İşte o kedi sana bakarken nasıl tarafsız ise sende izleme uygulamalarında öyle tarafsız ve yorumsuz olmalısın   Olayları futbol takımları gibi görmeye çalışmalıyız  Birisi kazanıyor birisi kaybediyor  Sen kendi takımın kaybettiğinde onun taraftarı olmaktan vaz mı geçeceksin? (Mevlana bu konuda "Satranç oyunu gibi bir kazanmada bir kaybetmedesin" der  ) “Yensek de yenilsek de takımızı bırakmayız” dedi ve gülümsedi  İşte aynı durum burada da geçerli  Aklına olumlu ya da olumsuz düşünceler de gelse izlemeyi bırakmamalısın  İzlemeyi kaçırman ya da her seferinde yapamaman o takımı tutmayı bırakmanı gerektirmemeli  Sen istiyorsun ki hep güzellikler olsun hayatında? Yoksa yanılıyor muyum? Herkes bunu ister dedi bana  O zaman niçin sadece istediklerine odaklanmıyorsun? İstemediklerin aklına geldiğinde onlara gülümseyip onları niçin başından atamıyorsun? Olumsuzlukların aklına gelmesini istemiyorsun fakat onlar sen istesen de istemesen de gelmeye devam ediyor  Bu duruma ne sebep oluyor? Anlatmaya devam etti  Hep başarısızlıklarını, aile sorunlarını ve ilişki sorunlarını anlatıyordu  Ona dedim ki hayatında hiç güzel şeyler olmadı mı? Niçin sana kendinden bahset dediğim de yaşadığın olumsuzlukları anlatmaya başladın? Bilmiyorum dedi ve ekledi; “insanlar genellikle sorunlarını anlatıp dertleşirler” Dertleşmek diye bir tabir bile var hayatımızda  Bu durum almış başını gitmiş ve artık toplumda dertleşme mekanizması ortaya çıkmış  Sen eksilerini anlatmak için arkadaşlar ediniyor, doktorlara gidiyor ilaçlar alıyorsun  Peki bu eksileri anlatmanı sana kim söylüyor? Anlatınca içini döküyor insan ve rahatlıyor dedi  Peki sonra? Tekrar anlatıyor ve bu döngünün sonu yok dedim  Sence biz dünyaya dertlerimizi anlatmak ve dertleşmek için mi geldik? Sence dünyaya neden gelmiş olabiliriz ? Yine kaçamak cevaplar verdi  “Bilmem ki”  diye sözlerine başladı  Nasıl bilmiyorsun? dedim   Halimize bakın  Birisi bize kendimiz ile ilgili bir soru soruyor ve biz cevap olarak bilmiyorum diyoruz  Biz dünyaya neden geldi-ğimizi bilmiyorsak neden yaşadığımızı, neden çalıştığımızı, neden sevdiğimizi de bilmiyoruzdur  Biz hiçbir fikrimizin olmadığı bir hayatta mı yaşıyoruz? - Yaşıyormusun? - Evet - Niçin yaşıyorsun? - Bilmem ki Bu nasıl bir diyalogtur? Neden yaşadığını bilmeyen insanlarla dolu bir dünyadayız  Kimse bilmiyor  Ne yapmaya çalıştığının ne olduğunun farkında değil   - Neden yaşadığını hiç mi merak etmedin? - Ettim tabi ki  İyi bir gelecek için okuyorum işe giriyorum  - Yani senin dünyaya gelme amacın “okumak ve işe girmek” mi? Yine aynı cevabı almıştım  “Bilmiyorum”  Bu ne kadar da vahim bir durumdu  Bu sadece onun değil dünyadaki insanların yüzde 90’ından fazlasının da cevabı aslında  Sana Ait Bir Şeyler Şimdi bu dünyaya geliyoruz  Sonra ailemiz bize çeşitli kriterler yüklüyor ve daha sonra okula başlıyoruz öğretmenlerimiz bize bilgiler yüklüyor ve arkadaşlarımız ile bunlar şekilleniyor  Biz o zaman bize çevresel faktörlerin sonradan yükledikleri miyiz? Bir arkadaşımla sohbet ederken ilginç diyaloglar yaşadık ve onları kayıt etme gereği duydum  Verilen cevaplar aslında ne kadar virüsün etkisi altında olduğumuzu gözler önüne seriyordu  Bana kim olduğunu anlatabilir misin? - Sakinimdir aslında  Arkadaşlarım bana güvenir  Bana sır-larını anlatırlar  Derslerim iyi gidiyor  Üniversiteyi bitirip işe girmek istiyorum  Sonrası hayat ne gösterirse artık  En sevdiğin renk? En sevdiğin şarkı? - Maviyi seviyorum  En sevdiğim parça da Teoman - İstanbul’da Sonbahar En sevdiğin ders? - Tarih Bunun gibi onlarca soru daha sorulabilirdi  Maviyi sevmenin sebebini iyice düşünürsen eski sevgilin maviyi çok sevdiği içindir herhalde dedim  Yani hangi rengi sevdiğine bile başkaları karar veriyor  En sevdiğin şarkının Teoman olmasının sebebi arkadaşlarının da o tarz müzikler dinlemesidir  Belki de o parçanın sende bir anısı olabilir  En sevdiğin dersin de tarih olmasının sebebi tarih hocanı çok sevmendendir  Türkü dinleyen birisinin türkü dinleyen, rock müzik dinleyen birisin de rock müzik dinleyen arkadaşları vardır  “Hepsini bildin” dedi bana   Peki sana ait olan bir şeyler söyleyebilir misin? Cevap veremedi  Aileni düşün biraz dedim  Sana sonradan yüklenenlerin en az olduğu zamanları… Çocukluğunu…  - Annem ve babam çocukken hep üzerime titrerdi  Babam beni sırtına alıp dolaştırırdı  Küçük bir oyuncak kamyonum vardı onu hatırlıyorum  İçine kum doldururdum evin bahçesinde  Kum doldurabilmem için babam bana çuvallarla kum getirmişti  Annem akşam olduğunda beni eve çağırırdı  Annemin o bağırması hep aklımda  Hemen eve girerdim  Sonra sofrada yemek yerdik  Hep birlikte   Bisikletim vardı 3 tekerli olanlardan  Çok az hatırlıyorum fakat ondan düşmüştüm  Sonra dizim kanadığında annemin tentürdiyot sürdüğünü hatırlıyorum  Bütün gece dizime bakmıştım  Yaralanmanın ne olduğunu o zaman ilk kez tadıyordum… Bıraksam tüm çocukluğunu anlatacaktı bana  Bir de her seferinde tam hatırlamıyorum ama diyerek başlaması yok mu     Bunları anlatırken yüzündeki ifade farkındalığın ifadesiydi  O kadar içten gülümsüyor ve o kadar içten anlatıyordu ki işte dedim bu sensin  Sen aslında o çocuk halinsin  Senin bu olduğunu unut-turan bir mekanizma var  Seni sonradan yüklenenler olduğuna inandıran… Gideceğin Yeri Biliyor Musun? “Nereye gittiğini bilene bütün dünya yön verir” (Emerson) Uyandığınız anda kendinizi izleme başlar  Uyandınız  Dikkat edin, bırakın bakalım ne yapacaksınız? Tabii ki rutin olarak gündelik faaliyetleri yapacaksınız  Yüzünüzü yıkayıp kahvaltı edeceksiniz  Sonra ya okula ya da işe gideceksiniz  Peki, bu yaptığınız eylemleri neden yaptığınızı biliyor musunuz? Daha doğrusu ne yapmaya çalıştığınızın farkında mısınız? Ben söyleyeyim  Farkında olmadan sürüye katıldınız bile  Sürü, egosuna yenilen insanlar topluluğudur  Sürünün ortak bir amacı vardır  Amaç bilinçsiz olarak içinizdedir  “İlerde            olmak  ” “Bir şey olmak istiyorsanız artık özgür değilsinizdir  ”  Nasıl bir kalıba girmek istediğinizi seçiyorsunuz şu anda  Zaten siz bir şeysiniz  Eksiksiz ve tamsınız  Olmuşsunuz  Şu anki haliniz zaten en mükemmeli  Olabilecek en üst noktadasınız  Sorun ne olduğunuzu bilmediğiniz için hiçbir şeymişsiniz gibi davranıp bir kalıba gir-meye çalışmanız  Bir şey olmaya çalışmak  İşte tüm sorun burada  Bir şey olmaya çalışmak yerine kim olduğumuzu bulmaya çalışmamız gerekmiyor mu? “Ben doktor olacağım  Okula gidiyorum  Derslerime çalışıyorum  Sonra üniversiteyi kazanacağım sonra doktor olacağım  ” Sonra? “Para kazanacağım, evleneceğim zengin olacağım…” Sonra? Öleceksiniz  “Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız vardığınız yerin önemi yoktur  ” (Drucker) Artık nereye gittiğinizi biliyor musunuz? “Ölüme” gidiyorsunuz  Farkında olun  Ölüm tıpkı doğum gibi bir gerçektir  Fakat siz sanki hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarsınız  Kısacık ömrünüzü mahvedersiniz  Size birisi bir ay sonra öleceğinizi çok hasta olduğunuzu söyleseydi ne yapardınız? Hala okula gidip derse girer miydiniz? Elbette hayır  Ne yapardınız? Bir düşünün? Yapamadığınız şeyleri yapmaya çalışırdınız  Belki korkudan dua ederdiniz  Belki ağlardınız  Peki, size öleceğinizi söylüyorum  Her insan gibi siz de öleceksiniz  Niçin korkmuyorsunuz? Bir ay sonra demediğim için mi? Belki de yarın öleceksiniz  Peki, hangi virüs bize ölüm gerçeğini unutturuyor? Bunu izlemeniz gerekmez mi? Kendini izlemek tepkileri izlemektir  Olaylara nasıl tepkiler veriyorsunuz? Bankada kuyruk var sıraya girdiniz  Hemen yüzünüz asılır  Neden içinizde bir sıkıntı oluştu sizce? Hemen izleyin  Sebebi yok ki sıkılmanızın, saçmalık bu  Sıra varsa var, size ne! Siz sadece anı yaşamaktan kaçtınız  O an sırada bekleme anınız  Etraftaki insanlara bakın banka kuyruğunda hepsinin yüzü asık hepsi stresli  Ne için stres yapıyorlar? Onlar ölümü unutmuşlar bile  Onlar gittikleri yolun sonunu bilmiyorlar  Siz biliyorsanız yolun sonunu üzülmek için hiçbir sebep olmadığını da bilin  İçtiğiniz çayı izleyin, oturduğunuz sandalyeyi tuşlarına bastığınız klavyeyi, baktığınız monitörü  Her şeyi izleyin  Yaptığınız olay-larla bütünleşin  Sadece yaptığınızı yapın  Bir yazı yazın sadece  Sadece yemek yapın, başka hiçbir şey düşünmeden  Hiçbir kıstasa takılmadan insanlara bir şey kanıtlama çabası gütmeden  İzlemek, anınızı kaçırmadan düşüncelerinize, kendinize, doğaya, insanlara şahit olarak hayattan zevk almaktır  | 
|   | 
|  | 
|  | Farkındalığın Farkındalığı - Oğuzhan Korkmaz (2007-2012) |  | 
|  08-21-2012 | #4 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Farkındalığın Farkındalığı - Oğuzhan Korkmaz (2007-2012)b)Düşünceleri İzlemek “ Düşüncelerin ne ise hayatın da odur  Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir  ” (Shakespeare) Düşüncenin kaynağı nedir? Düşünceler tıpkı bir filmdeki görüntüler gibi canlanabilmek isterler  Bu sebeple de bilince ihtiyaç duyarlar  Bilinç zihnin sahnesidir  Yani düşünebilmenin şartı “bilinçli olmak”tır   Bir düşünceyi ele alalım ve onu izleyelim  Örneğin aklımızdan  “Çok sıkıldım  ” düşüncesi geçiyor  Eğer bu düşüncenin geldiği esnada tetikte beklersek bu düşüncenin hiçbir etki yaratmadan bizden yansıyıp gitmesini sağlarsak o zaman saf bilince ulaşmış oluruz   Bazı düşünceler bize zarar verirken bazıları da bizi besler  Eğer ağzımızdan çıkan zararlı ve faydalı düşünceleri iyi analiz edersek işte o zaman  “Düşüncelerimizin Hâkimi” olma yolunda bir adım atmış oluruz  Size sorulmadan içinizdeki virüs tarafından oluşturulan düşünceleri izlemelisiniz   Düşünceleri izlemenin iki yöntemi vardır; - Düşünceler geldiğinde tetikte olmak ve beklemek - Düşünceleri gelsinler diye çağırmak Hepiniz durup dururken aklınıza bir şeylerin geldiğine şahit olmuşsunuzdur  Özellikle yalnız kaldığınızda birden zihin düşünce üretmeye başlar  Bu düşünceler geçmişteki anılar, günün özeti ve yorumu, birileri hakkında yorumlar, geleceğe dair hayaller gibi şeyler olabilir  Bunların hiçbirini düşünmeyi istemiyorsunuz  Ama bir de bakmışsınız ki düşünüyorsunuz  İşte izlemeniz ve tetikte olmanız gereken düşünceler bunlardır   Düşünce Nasıl Oluşur? Etrafınıza bakın ve gördüğünüz ilk nesneyi inceleyin  Şu an önünüzde kahve fincanının durduğunu varsayalım  Kahveyi içerken bir süre sonra virüs, kahve ile ilgili bir anıyı aklınıza getirecektir  Kahve içtiğiniz eski bir sevgilinizi hatırlattı bile size  Daha sonra onunla kahve içtiğiniz günü anımsadınız  Artık kahve fincanı görevini tamamladı ve o güne geçti film karesi  Ardından o gün yaşadığınız anılar gözünüzün önüne geldi  Sonrasında birden üzgün bir hale geliverdiniz  Bu durum dakikalarca böyle devam etti ve birde bakmışsınız ki kendinizi kaybedip gözünüzü içki sofrasında açmışsınız  Meyhanelerdeki insanlarla sohbet ettiğinizde hepsinin bu şekilde sofraya oturduğundan emin olabilirsiniz  Hatta şarkısı bile vardır değilmi? Gelin o şarkıyı analiz edelim   Bana Her Şey Seni Hatırlatıyor Hatıralar sarmış dört bir yanımı Baktığım her yerde izin duruyor Ben seni düşünmek istemesem de Bana her şey seni hatırlatıyor İzlemediği için virüs ona her seferinde eski sevgilisini hatırlatıyor  Hatıralar sarıyor önce etrafını  Hatıraları izlemeyince virüs etkisini artırıyor ve etrafındaki her şeye bulaşıyor  Bakın burada itiraf bile ediyor şair durumu  “ben seni düşünmek istemesem de”  Bu nasıl bir durum ki istemediğiniz bir şeyi yaptırıyor virüs size  Siz hiçbir zaman bir bilgisayarın durup dururken aklına hatıraları-nın geldiğini göremezsiniz  Ancak komut verilirse işlem yapacak-tır  Peki bizim hafızamızdaki bilgiler için neden aynı durum geçerli değil? Bilgisayar ne zaman kendi kendine içindeki bilgileri açar? Ancak virüs girdiği zaman kontrolsüz bir şekilde davranır  İşte aynı du-rum bizim içinde geçerli  Hatırlama virüsü sarmış dört bir yanımızı   Nasıl izleriz? Sessizce, dik bir şekilde oturun ya da uzanın  Gözlerinizi kapatın ve nefesinize odaklanın  Burnunuzdan mavi hava giriyor bir ışık huzmesi gibi bedeninize doluyor sonra çıkıyor  Bunu bir dakika kadar yaptığınızda virüs hemen devreye girecektir  Birden saçma sapan bir düşünce gelecektir etrafınıza  O düşünce inanamayacağınız kadar alakasız bir düşünce olacaktır  Nefesinizi izlemeye devam edin  O düşünceyi size yolladığında görecektir ki siz acı çekmediniz tepkisiz kaldınız, hemen bir sonrakini yollayacaktır  Bir anda düşünce değişecektir  Bir sonraki gelecek ve böyle devam edecektir   Düşünceler geldiğinde gülümsemeye ve bu oyunu fark ettiğinizi hissetmeye başlayın  Neden şimdi bu alakasız düşünce geliyor, deyip gülümsemek aklınıza gelen o düşünceye gülümseme komutunu yüklemenize sebep olacak ve o düşünce tekrar gönderilirse, aklınıza daha önceden geldiğinde güldüğünüz için tekrar güleceksiniz  Böylece bilinçaltınıza yavaş yavaş hükmetmeye başlayacaksınız  O anda aklınızdan geçenleri sildiniz  Bir daha aklınıza siz istemediğiniz sürece gelmeyecek  Gelse de izlemeniz ve yakalamanız otomatikleşmiş olacaktır  Çünkü artık kontrol sizde  Oradaki çukura daha önce düştünüz  Orada çukur olduğunu biliyorsunuz  Herhalde aynı çukura ikinci kez düşmeyeceksiniz   İzliyorum ama düşünceler gelmiyor mu diyorsunuz? İşte zaten amacımız düşüncelerin siz istemeden gelmemesiydi  Ama biz istediğimizde gelmesi  Kontrol bizde ise bedenimizde ve zihnimizde bizden habersiz hiçbir aktivite gerçekleşemez  Burada siz tetikte olduğunuz için virüs bunu fark eder ve tuzağa düşmek istemez  Siz onu fark edemeyin diye düşünceleri göndermez  Bir süre bir şey yokmuş gibi davranıp normal faaliyetlerinize devam ederken tetikte olmaya geçin ve düşünceler geldiğinde ilk başta yakalayamasanız da gelmeye başladıktan birkaç dakika sonra onu fark edin ve bir tuzağın içine çekildiğinizi anlayın  Sonra gülümseyin ve “Farkındayım  ” deyin  Düşünceler biz istiyoruz ve aklımıza gelmiyor ise düşüncelerimize emredeceğiz  Örneğin “Eski sevgilimle yaşadığım sorunları kasıtlı olarak düşünmek istiyorum  Şimdi aklıma gelsin  Geldiğinde de o düşünceleri tarafsız ve yorumsuz olarak izliyorum  Evet, beni nasıl üzmeye çalıştığını görüyorum  Bunları düşünmeyi ben istedim  Bunlar geçmişte olan olaylar ve bunların yaşanması benim için çok iyi  Bunları yaşamasaydım daha iyi bir ilişkinin kontrolünü öğrenemeyecektim  Şimdi bu yaşanmışlıkların bana ait faydalı anılar olduğunu biliyorum ve bunları aklıma her getirdiğinde virüse gülüyorum  İyi ki getiriyorsun aklıma  Devam et  Bunlar aklıma geldikçe daha da güçleniyorum  Çünkü bu yaşanmışlıklarım bana destek oldu ve çok şey öğretti  O esnada üzüldüm belki ama bugün görüyorum ki bu acılar ve üzüntüler beni olgunlaştırdı ve artık başarılı bir ilişki kurabilecek seviyeye getirdi  ” Geçmişi düşünmeyi sadece siz istediğinizde başaracaksınız  Sili-nen düşünceler değil, onların size hissettirdiği duygular olacaktır  Mesela o anda eski sevgilinizle ayrılmanız geliyorsa aklınıza ilk etapta virüs sizi haklı çıkarmaya çalışan şeyler gösterir  Bakar, siz tepki vermiyorsunuz onunla yaşadığınız güzel günleri gösterir ki canınız yansın gözleriniz dolsun  Hala tepki vermezseniz konuyu değiştirir   Bir boks maçı düşünün  Bir taraf diğerine sürekli vuruyor  Rakibi ise heykel gibi duruyor  Vuran taraf ne yapar? Vurmayı keser ve durur  “Hey kardeşim vursana bana  ” der  Baktı hala vurmuyor sinirlenir, saçma sapan hareketler yapar ve maç biter  İşte size virüs her vurduğunda tepkisizce durmalısınız  Unutmayın siz boks maçına çıkmak istemiyorsunuz ama bir bakmışsınız ki ringdesiniz  Bu oyuna kanmayın   Eve geldiniz  Dışarıda bir sürü şey oldu moraliniz bozuk diyelim  Ya da yorgunsunuz, sinirlisiniz  Evdeki birisi o esnada size boks maçında gibi yumruk atmaya başladı   - Nerdesin sen? - Neden geç kaldın? - Yemek yok evde - Sen yokken böyle böyle oldu - Aradım seni neden açmadın? Bakın sonra ne olacak? Siz tepki vereceksiniz ve ateşe odun atmış olacaksınız  Sonra on-larda tepkinize karşılık verecek ve boks maçı başlayacak  Bu kişi eşiniz olabilir, çocuğunuz olabilir, anneniz veya babanız olabilir, arkadaşınız olabilir  Kim olduğu fark eder mi? Nasıl da ringe çıktınız bir anda? Siz mi istediniz? Hemen gülümseyin ve tepkisizlik moduna geçin  Farkında bir boksör gibi durun  Tepkisizce  Bekleyin ateşin sönmesini  O es-nada ağzınızda bir bant varmışçasına susun   “Onlar bilmiyorlar  Bilseler yaparlar mıydı?” Onlar farkındalığı bilmiyorlar  Bu onların suçu değil  Sizin de değil  Ama siz artık biliyorsunuz  Boş verin karşınızdan anlayış beklemeyin  İlk adımı her zaman siz atın  Unutmayın enerji ilk adımı atana verilir  Hep siz, susan taraf olun karşınızdakiler haklı olsun  Maçı tepkisiz kalabilen kazanır   Siz farkında olun yeter  Onlar bilmiyorlar  Hata yaptıklarının farkında değiller  Bu bir esaret, onlar virüsün esiri olmuşlar  Onları bu esaretten kurtarmaya çalışmayın, bulundukları durumdan dolayı küçümsemeyin ve sakın akıl vermeye kalkmayın  Bunun bireysel bir ibadet gibi olduğunu unutmayın   Düşünceler bize ya geçmişten anılar olarak ya da geleceğe dair hayaller olarak gelirler  Bunun dışındaki düşünceler ya yargıdır ya da yorumdur  Anda kalınca düşünmenin imkânsız olduğunu artık biliyorsunuz   Öyleyse bizim izlememiz gereken şeyler; - Geçmişe ait anılar - Geleceğe ait hayaller - Yorumlar - Yargılar (önyargılar) Düşünceleri izlemede dört büyük tuzak vardır  Eğer bu olguları gerçekten izleyebilirseniz çok kısa bir sürede bu tekâmül tamamlanmış olur  Bu olgulara iyi yoğunlaşmak gerekir   Unutmayın, sorun düşünmek değildir  Düşünmek hastalık da değildir  Düşünmenin hastalık olduğuna dair inançlar görecelidir  Çünkü hastalık ifadesi düşünme eylemine olumsuz bir anlam yüklüyor  Hastalanmak iyi veya kötü olmadığı gibi düşünmek de değildir  Sorun “aklına gelmesi” eylemidir  Düşünmek sorun olamaz çünkü düşünmek insan olmanın üstün özelliğidir  Biz bir projeye odaklanırız ve düşünürüz  Bunda bir sorun olamaz  Düşünmeyi isteyen biziz, düşünen biziz  Buradaki düşünme bizim onayımızla gerçekleşmiştir  “Aklına gelme” eylemi ise bir de bakmışız ki biz istemeden durup da “Aklıma gelmesini istiyorum  ” demeden gelmesidir  İşte tuzak olan bunlardır  Aslında sorun düşünce ile özdeşleşme hatasıdır  Kendinizi düşüncelerinizle tanımlamaktan vazgeçmelisiniz  Siz düşünceler veya düşünen değilsiniz  Siz izleyen ve tanık olansınız   Hepimizin bazen sesli düşündüğü olmuştur  İşte o esnada bunu fark edip gülümseyin  Düşünmenin ne kadar kontrolünüz dışında olduğunu net bir şekilde görün  “Farkındayım  ” deyin ve gülümsemeye devam edin   Geleceğe dair hayalleri izlemek Hayal kurmak da diğer tüm olgular için gibi “iyi veya kötü” değildir  Hayaller elde edemeyeceğimize inandığımız şeyleri düşünmeye zorlar bizi  Hayalinde herkes zengin olur, güçlü olur ya da ünlü olur  Fakat sonrasında bunun hayal olduğuna inanır  İşte bu inanmak sizi o düşüncelerden uzaklaştıracaktır  Hayal kurmak bir yanılgıdır  Yapmamız gereken ise sadece istemektir  İkinci bölümde “Kuantum Mekanizmasını” anlatırken bu konuya detaylıca değineceğiz   Hayalleri izlemenin en kolay yolu onları yazmaktır  Hayallerinizi yazdıktan sonra bunların neden imkansız göründüğünü düşünün  Hayalinizde bir süper kahraman olmak istemiyorsanız ve hayallerinizin gerçeğe dönüşebilme ihtimali var ise işte o zaman o cümlelerin yanına bunları elde edebileceğime inanıyorum yazabilirsiniz  Hayal mekanizması aslında inandırmaya dayalıdır  Siz rekabetten dolayı hayal kurmaya alışırsınız  Bazı şeyler bize zor veya kolay olarak öğretildiği için ve ufak yaştan itibaren sınıfın birincisi olmaya programlandığımız için virüsün eline birçok koz vermiş oluruz  Sınavdan düşük not aldığınızda aileniz size kızdıysa artık bir hayaliniz var demektir  “Sınavdan yüksek not almak” c) Duyguları izlemek - Öfkeyi İzlemek - Kıskançlığı İzlemek Düşüncelerin pozitif olsun, çünkü düşüncelerin sözlerin olur  Sözlerin pozitif olsun, çünkü sözlerin davranışların olur  Davranışların pozitif olsun, çünkü davranışların alışkanlıkların olur  Alışkanlıkların pozitif olsun, çünkü alışkanlıkların değerlerin olur  Değerlerin pozitif olsun, çünkü değerlerin kaderin olur  (Gandhi) Nefes -> hareketlere -> düşüncelere -> duygulara -> kişiliğe dönüşüyor  Nefesi izlemeyi kaçırınca hareketler oluşuyor, hareketleri de izli-yoruz  Hareketleri izlemeyi kaçırınca düşünceler oluşuyor  Düşünceleri de izliyoruz  Düşünceleri kaçırınca onlar birikip duygular oluyor  Duyguları da izliyoruz  Duyguları izlemeyi kaçırınca onlar artık telafisi neredeyse imkânsız bir şekilde kişiliğimiz ve karakterimiz oluyor  Herkes tam da bu sebepten delirmiş durumda ama farkında değil çünkü bu izlenmeyenler herkesin karakteri olmuş ve onlar bu çılgınlıkları kendileri sanıyorlar  Sorduğumuz zaman kendisinin    özelliklerinde    yı seven biri olduğunu söylüyor  Aslında hiçbirini izlemeden karakteri yapmış ve kendini o yavaş yavaş oluşan izlemeyi kaçıra kaçıra biriktirip karakterine dönüştüğü yaratık sanıyor  Ve buna o kadar çok inanıyor ki izlemesi oldukça zorlaşmış artık ve çok güçlü enerji ile birleşmiş  Kopması çok zor  Önce alttan sahiplendiğimiz bu kişiliği aşındırmak lazım  Kişiliğimiz buz dağları gibi olduğundan parçalanması, değiştirilmesi çok zordur ama imkânsız değildir  Nefesi, hareketleri, düşünceleri ve duyguları izleyerek kişiliğimizi parçalara ayırmış ve aşındırmayı sağlamış oluruz  Bu zincirdeki tüm aşamaları izleyip en son karakterinizde oluşmuş bir açığı görünce, örneğin önyargılı olduğunuzu o an suç üzerindeyken yakalarsanız ve itiraf ederseniz büyük bir enerji akışı yaşarsınız   Yukarıdaki sıralamada yol aldıkça izleme zorlaşır  Nefesi izlemek çok kolaydır ama duyguları izlemek çok zordur  Zor olanın enerjisi de daha fazladır   İşte en üst seviye olan kişiliği izlemeyi başarırsanız - ki kişiliği izlemenin yöntemi tamamen suçüstü baskınlarladır- en büyük enerjiyi alıyoruz “Ben önyargılıyım  Ben düşüncesizim  Ben hatalıyım  ” Bunlara inanmak yetmez  Söylemek de yetmez  Suçüstü baskın yapmanız lazım  Tam o esnada  Biri hakkında konuşurken birden baskın yapın, dedikodu yaparken baskın yapın ve “Ben    yım ama bu benim kabahatim değil bunu virüs yaptırıyor  Yakaladım işte  Artık farkındayım  ” diyebilmelisiniz ve kesinlikle pişman olmamalısınız  Buzdağları gibi düşünün  Yavaş yavaş eriyor  Büyük bir parça kopması ise yoğun enerjilerin açığa çıkmasına sebep oluyor  Tabi ki ilk izlemeleri düzenli yaparsanız onlar alttan aşındırarak büyük kopmayı gerçekleştirecektir   En başından bir insan kendi karakterini izleyemez  Bu sebeple sabırlı olmak önemlidir   Öfkeyi İzlemek: Öfke nedir? Hiç öfkeli birini seyrettiniz mi? Öfkesini gösteren birinin kendinde olduğunu söylemek ne kadar da zor… Dünyaya geldiğimizde henüz oluşmamış olan bu duygu aslında üzüntüler ve mutsuzluklar bastırıldığı yani izlenip virüsleri silinemediği için ortaya çıkmıştır  En basit, en kolay izlenen duygu öfkedir  Öncelikle bilmemiz gereken öfkenin çok iyi ve güzel bir şey olduğudur  Ama izleyemediğimizde öfke, bütün kontrolü eline alır  Öncelikle bilmemiz gereken öfkenin tek başına gerçekleşemeyeceğidir  En azından öfkelendiğimizi fark ettiğimizde birinin daha olduğunu fark edebiliriz  Her zaman başka birisinin varlığı vardır  Yani öfke işteştir  En az iki kişi gereklidir  Öfke aslında o kadar güzeldir ki biz ona “kötü” yorumunu yüklediğimiz için öfkenin güzelliğini görememekteyiz  Gerçekte öfkelenmek bizim doğal halimizdir  Tıpkı yemek yemek ve uyumak gibi  O kadar iyidir ki öfke, o olmasa içimizdeki pislikleri dışarı atamayıp bastıracağız ve ileride bu içimizde kalanlar bize hastalık ve sıkıntı olarak geri dönecek   Öfkelenmek aslında bizim iyiliğimiz için bize verilmiş bir özellik ama biz buna böyle bakamıyoruz  Aslında içimizde birikenlerin dışarı atılması içindir  Öfkelenmek ruhani bir temizlenme faaliyetidir  Ama nasıl fiziksel boşaltım faaliyetlerinde tuvalete gidiyorsak öfke gelmeye başlar başlamaz da gitmeliyiz  Yani o ortamdan kaçmalıyız ve öfkenin enerjisini fiziksel bir enerjiye çevirmeliyiz  Amaç içindekilerin içinde kalmaması, dışarı atılmasıdır ama dışarı atarken bunu öfkelendiğimiz kişinin yüzüne veya başka birine karşı yapmamalıyız  İçimizde birikenleri bir şekilde dışarı atmalıyız  Sorun insanların bunu hayatlarının bir parçası haline getirememiş olmasında   Neden öfkelendiğiniz anda kendimize gelemiyoruz? Çünkü başkalarıyla bir aradayken tetikte değiliz  Zaten yalnızken öfkelenmemize imkân yoktur  Başkalarıyla bir aradayken öfkelenme ihtimaliniz olduğunu hatırlamalısınız  Tartışmanın içinde olmasanız bile o ortamdan kaçmalısınız çünkü size de sıçrayabilir  Sevdiğiniz insanların size değil de başka birine karşı öfkelendiğini izleyin  Bir süre sonra gülümseyeceksiniz ve sevdiğiniz insanın ne kadar tatlı bir hal aldığını göreceksiniz   Önemli olan nokta birinin size öfkelenmesi esnasında kontrolü kaybetmemektir  Şunu unutmayın ki birisi size öfkeleniyorsa bunu sizden veya sizin yapacağınız bir şeyden korktuğu için yapar  Ama korku öfke gibi dışa vurulabilen bir duygu değildir  Korkunun geldiğini fark edemezsiniz ama “Öfkem hala geçmedi  ” denilebilir  Korku o kadar derindedir ki kendini hep gizler  Korku, zekâdan beslenir ve zekânızı kontrol eder  Bunu görmek zordur  Sebebi de bunu görmenizi engelleyen virüs sizin en son bakacağınız yerdedir; gözlerinizde  Gözleriniz sürekli olarak dışarıya baktığı için dışarıdaki insanları görür ve onları değerlendirir  Onlar hakkında yorumlar yapar  Gözlerinizi çıkarıp ters çevirebilseniz ve içinize bakmasını sağlayabilseniz aslında korkunun size neler yaptığını göreceksiniz  Bir portakal düşünün  Portakalın kabuğu öfkedir  Kabuğu soyarsak içinden çıkan tatlı meyveler sevgi ve kıskançlıktır  Çekirdekler ise korkudur  Aslında hepsi korkudan türemiştir  Ama sevgi, korkudan üstün gelmeye çalışır  Bu adeta bir çatışmadır  Korku sevgiyle kavga eder ve sizin kıskanmanıza sebep olur   Öfke Nasıl İzlenir? Öfkeyi oluşturan düşünceleri izlemek önceliklidir  Düşünceleri izleyen birisi zaten öfkenin önceden geleceğini hisseder  Bu sebeple de öfke geldiğinde gülümseyebilir ve onu içinde tutmak yerine oradan uzaklaşarak başka bir yerde kusarak içinden atar  Sonra geri gelir  Burada önemli bir konuya daha değinmek gerekiyor  Dönüşüm… Çeşitli düşünceler izlenemeyip içimizde birikir ve güçlenerek duygu olurlar  İşte öfke de bu şekilde oluşan en temel ve en güzel duygudur  Öfkeye ne kadar teşekkür etsek azdır  Onun sayesinde içimizdeki kokuşmuş düşünceler ve izleyemediğimiz saçmalıklar dışarı atılmaktadır  Burada dikkat etmemiz gereken tek şey öfkelenmeye başladığımızı fark ettiğimizde oradan gizli bir mekâna kaçmaktır  Öfkenin önceden geldiğini göreceğinizden eminim  Çünkü önceki kısımdaki düşünceleri izleme uygulamalarını yaptığınızı varsayı-yorum  Unutmayın ki farkındalık eğitimi aşamalar halinde ve sırasıyla yapılıyor  Birini tamamlamazsanız diğerinde zorlanabilir-siniz   Nefesten başlayıp karaktere doğru dönüşüm sıralamasını verdiği-miz olguların mantığına göre, sadece her nefesini izleyen birisi farkındalığı sağlamış ve anda kalmış olur  Fakat bu imkânsıza yakındır  Her nefesimizi izlememiz için hayattan kopmamız gerekir adeta  Bu sebepledir ki nefesimizi izleme uygulamasını her boş kaldığımız anda yapıyoruz  Fırsat buldukça, otobüste giderken yalnız başına yolda yürürken… Yalnız kaldığımızda en etkili uygulama nefesimizi izlemek olacaktır  Çünkü bu olayı kökünden engeller  Nefesimizi izlemeyi kaçırmamız hareketlerimize yansır  Hareketleri izleyerek durumu telafi ederiz  Hareketlerimizi izleyemezsek düşünceler oluşur  Düşünceleri izleyemezsek duygularla başbaşayızdır  Duygular izlenmesi en zor olgulardan biridir  Duyguları izlemek için onları oluşturan düşünceler haline parçalamak işimizi daha da kolaylaştırır  Tepkiler Bir an içinde öfkelenip sinirlenip tepki veririz ve her şey çok hızlı gelişir  1-2 dakika içinde kavgayı etmiş ve tartışmayı alevlendirmiş, ateşe odun atmış oluruz   Herhangi bir şeyden dolayı pişman olmak çok fazla enerjinizi alır  İzlemeyi kaçırmak olumsuz bir şey değildir  Bu yüzden herhangi bir izleme çalışmasını kaçırdığınız için sakın pişman olmayın  Asıl güzellik buradadır  Kasıtlı olarak kaçırmamalısınız ama yine de kaçırırsanız buna daha çok sevinin  Olan olmuştur ve size düşen sadece olana teslim olmaktır  Size daha yüksek enerji verileceği anlamına gelir bu  Nasıl mı? İş işten geçti tartışma başladı  Artık yumruklar havada uçuyor  Eğer siz bu durumu kavga esnasında fark ettiyseniz ama GURUR yapıyor ve karşı taraftan sakinleşmesini bekliyorsanız işte virüsü yakaladınız  Hemen geri gidin ve olayın nasıl başladığına odakla-nın  Tartışmanın sebebi muhtemelen çok basit bir şeydir  Bunu anımsayın ve tartışmanın sebebini tek kelimeye indirmeye çalışın  Aslında tartışmanın tüm sebebi para diyelim  Buradan daha geri gidin ve “para”nın karşınızdaki kişinin bilinçaltında yer etmiş bir olgu olduğunu düşünün  Bir zamanlar izlemeyi kaçırdığı için aklına gelen “para ile ilgili düşünce” bilinçaltında birikmiş ve öfke olarak kusuyor  Aynı durum sizin içinde geçerli  İşte telafi şimdi başlıyor   Bu virüsü ters köşeye sıkıştırın; Kabul edin, bir anda kabul edin  Birden durun ve susun  Ama bu susmanız imalı olmasın  Karşınızdakine odaklanın sadece  Siz sanki orada değilsiniz odada gizli bir kamera var ve o duvara bağırıyor  Sizde o kameradan odayı izliyorsunuz  İşte bu kadar tep-kisiz olun  Yok olun  Sizin orada olmadığınıza inansın artık karı-şınızdaki  Bu esnada içinizdeki fırtınayı izleyin  Sizi zorlayan şey nedir? Sizi tepki vermeye davet eden nedir? Siz tepki vermeyi istemiyorsunuz ki  İstemediğiniz bir şeyi niçin yapasınız? İçimizde bir virüs var  Bizi kontrol eden bir şeyler var, görmüyor musunuz? Kontrolü geri alın ve onun size düşündürdüklerinin tersini söyleyin  Yüzde yüz haklı olsanız bile virüs “ama sen haklısın” diyorsa “haklı veya haksız yok sadece gereksiz bir tartışma var” diyebilin  Unutmayın, amacımız iyi - kötüye, güzele - çirkine, doğruya - yanlışa odaklanmak değil  Sadece olayı sorgulamak  Öfkelenme anını yaşıyoruz  Bu iyi veya kötü değildir  Objektif bir gözle bakıldığında öfke bize, bilinçaltımızda gizlenmiş, zamanında izleyemediğimiz herhangi bir şeyden kurtulmamız için yardım etmeye çalışıyordur  Bu yardımı alabilmenin tek yolu, öfkeden yardım alarak, tepkisizleşerek o ortamdan uzaklaşmaktır  Lavaboya gidin ve kapıyı kapatıp aynaya bakın  2-3 dakika hatta 5 dakika çıkmayın  Yüzünüzü yıkayın  Ve aynaya gülümseyin  “Farkındayım  ” deyin  Sadece 5 dakika! Odaya geri gelin  Öfke nereye gitti? Öfkeden eser yok! İşte oyun bu  Gözlerinizle görün  Biraz önce ortalık yıkılıyordu kavgadan  Ama şu anda yok  Fırtına nasıl da duruldu  Siz haklı olduğuna inanmıştınız ama “haklı veya haksız olmak” zorunda değil hiç kimse bu sadece öfkelenme anıydı ve bunu karşımızdakine yansıtmak gereksiz bir aktiviteydi, o kadar  Buyrun size kanıtı  Şimdi baktınız ve ne görüyorsunuz? Öfkelendiğiniz kişi, tartıştığınız insan gönlünüzü almaya çalışıyor  İşte karnınıza dikkat edin tüyleriniz diken diken oluyor değil mi? Acaba bu enerji değil de nedir? Bu enerji bir düşünceyi izleyip yakaladığınızda alacağınız enerjiden binlerce kat fazladır ve 2-3 saat boyunca sizi huzurlu tutacaktır   Unutmayın, bu virüs her zaman sizi haklı çıkarmaya çalışır  Aynı şey karşınızdaki içinde geçerlidir  O da hep haklı çıkmaya çalışır  İki tarafta “Ben haklıyım  ” der ve virüs eline patlamış mısır alır ve sizi sanki bir film gibi izlemeye başlar  Ne yazık ki haklı çıkmaya çalışan her iki tarafta öfkenin iyiliğinden yararlanamamış, hatta zarar görmüştür  Kanmayın  Sadece gülümseyin   Öfkeden kurtulmak diye bir şey yoktur  Öfke, kurtulmak zorunda olduğumuz bir şey değildir  Öfke bize yardım eden bir mekanizmadır  Görevi ise içimizde kalmış olan pislikleri biz hastalanmayalım, zarar görmeyelim diye dışarı atmamızı sağlamaktır  Bir temizlenme sistemi gibidir  Böbreğimizden kurtulalım diyor muyuz? Böbreğimizi seviyoruz ve zarar görmesi durumunda ne kadar büyük sorunlar doğacağını biliyoruz  İşte ruhani böbreğimiz olan “Öfke”yi sevin ve ona teşekkür edin  * Eve geldik ve evde bir tartışmanın başlayacağını sezinliyoruz  Size partneriniz ters bir cümle kurdu  Yumruklar başlıyor   - Evde yemek yok yiyecek bir şey de yok   - Siz ona; ben napayım canım çıktı işte yoruldum derseniz - Sanki ben yorulmuyorum ne demek bu ne yiyeceğiz der - Sende haklı çıkacaksın ya ego kendini her zaman haklı çı-kartır ya “Hizmetçin mi var? Bana ne, ne yersen ye!” dersin  (Kendince haklısındır, kimsenin hizmetçisi değilsindir) - Oda sana der ki “Evin parasını kim veriyor, parayı kazanı-yorum veriyorum, sen de bunu yapacaksın…” - “Bende kazanıyorum, beğenmiyorsan kapı orda  ” dersin  Evet, şimdi geliyor… - Zaten geçende de sen böyle böyle yapmıştın! İşte olay buradan sonra kopar  Öfke ve tartışma o anın içinde gizlidir  En azından bu yönüyle öfke çok rahat izlenebilir  Ama temizlenme faaliyetinizi birinin yüzüne yaparsanız işte bu tehlike büyür ve “GEÇMİŞ” teki anılar ortaya çıkar  Burada daha önce anlattığımız düşünceleri izleme uygulamalarından geçmişi izleme uygulamasını düzenli yaptığınızda bu olayı atlatmak zaten daha kolay olacaktır  Öfke artık parçalara ayrılıyor ve onu oluşturan düşünceler ortaya çıkıyor  Zincir tersine de işliyor  Artık saldırı çift taraflı oldu  Hem düşünceler saldırıyor hem öfke  Birazdan bu savaş büyüyecek ve düşünceler tekrar birleşecek ve yanlarına öfkeyi de alacaklar ve “Nefret” e dönüşecekler  Baştan alalım; - Evde yemek yok, yiyecek bir şey de yok Zilin sesini duydunuz  Evet, boğazınızda doldu kusacaksınız sakın kusmayın hemen kaçın oradan  Tuvalete kaçın ve duş alın  Oradan uzaklaşın  Tuvalette kusarken öfkeyle birlikte bu yazdıklarımızı düşünün ve izleyin  Banyodan çıktığınızda, 10 dakika kadar sonra, savaş başlamamış olacaktır  Ve gülümseyin  Gidip sarılın eşinize  O ne derse desin, artık öfke size yapacağı iyiliği yapmıştır  Tartışma başlamayacaktır  Sizde tartışmanın sonunu biliyorsunuz, bu seferlik siz yemek olayını halledin  Bu sefer siz bir adım attığınızda eşiniz size bunu on adım olarak geri verecektir  Emin olun bundan   Eğer kaçamıyorsanız da ne yapın ne edin sakın cevap vermeyin  Bırakın karşınızdaki bağırsın  Unutmayın, o şu an kendinde değil  Ne yaptığının farkında değil  Ona bakınca sinirli bir insan görmek yerine onunla yaşadığınız en güzel anları zihninizde canlandırın  İlk tanıştığınız günleri hatırlayın  Sizi ne kadar sevdiğini hatırlayın  Bir anda gülümseyeceksiniz  Onun en tatlı hallerini anımsayın  O sizi çok seviyor bunu hatırlayın  Şu an kendinde değil sadece  Virüs size bunun tam tersini yaptırıyor  Onun öfkeli halini gösteriyor  Aslında öfkelenmesi kötü değil ki  İçindekileri dışarı atıyor  Sevdiğiniz insan içindekileri dışarı atmasa ilerde hastalanacak  Siz de cevap vermeden tepki vermeden onun iyiliği için olan bu faaliyeti tepkisizce izlemelisiniz   Kıskançlığı İzlemek: Duygular daha öncede açıkladığımız gibi çeşitli düşüncelerin be-lirli oranlarda birleşmesi ve birikmesi ile oluşurlar  Kıskançlık da onu meydana getiren düşüncelerin izlenememesi sonucunda yani düşünceleri izlemek kısmındaki kaçırdıklarımızın birikmesi ile oluşur   Biz eğer kıskançlığı, onu oluşturan düşünceler halinde parçalayıp her bir düşünceyi izlersek kıskançlığı da izlemiş oluruz  Düşünceleri izlemeyi artık uyguluyoruz hayatımızda ve yeni duyguların bizim isteğimiz dışında oluşmasını engelleyebiliyoruz  Fakat bu uygulamalara başlamadan önce geçmişimizden gelen düşünce birikintileri ile oluşan duygularımızı da izleyip bizim kontrolümüz dışında gerçekleşmesini engellememiz gerekmektedir  En başından beri anlatıldığı üzere amacımız duygulanmamak veya kıs-kanmamak değil aksine bunları yaparken sadece bunları yaptığı-mızın farkında olmak ve bizim onayımız olmadan bunların gerçekleşmemesi gerektiğini görebilmektir   Kıskançlığın da tıpkı öfke gibi gerçekleşmesi için başka bir kişinin varlığına ihtiyaç vardır  Bu da demek oluyor ki yine tepkiler olacak yine tartışmalar olacak ve iki taraftan birinin durması gerekecek  Birini kıskanmak iyi veya kötü değildir  Farkındalık zaten bir şeyin iyi veya kötü olmadığını idrak edebilmektir  Burada asıl sorulması gereken soru her zamanki sorunun aynısıdır; - Kıskanmayı ben mi istedim yoksa birde bakmışım ki kıskanıyor muyum? Bu soruya gerçekten evet cevabı verebilecek insan sayısının fazla olmadığı kanaatindeyim  Genelde kimse birini kıskanmayı istemez ve bu duygu kendiliğinden yani bize sorulmadan gerçekleşir  Bu durum bizi kontrol eden virüsün yine devrede olduğu ve bizim yerimize bizi kontrol ettiği gerçeğini tekrar bize göstermektedir   Kıskanma eylemimizin gerçekleştiğini gördüğümüzde birini kıs-kandığımızın artık farkındayızdır  Tabi burada farkında olamayacak kadar duyguların esiri olmuş durumda da olabiliriz  Burada uygulamaları verdiğimiz sıralamada gidersek muhtemelen birini kıskandığımızı görebilecek duruma geliriz  Herhangi bir düşünceyi izlerken bunu birden görebiliriz   Kıskandığımızı fark ettikten sonra bu duyguyu oluşturan düşünceleri bulmamız gerekir  Bulduktan sonra ise düşünceleri izleme yönteminde olduğu gibi izleyerek yorumsuz ve tarafsızca hatta gülümseyerek bu düşüncelere yenildiğimizi izleyip “Farkındayım  ” demeliyiz   Kıskançlık eyleminin nasıl izlendiğini bir ilişkiden yola çıkarak açıklayalım   Gerçekleşen Durumlar 1) Partnerinizi aradınız ve birkaç saat boyunca ona ulaşama-dınız  2) Partnerinizle yolda yürürken sizden fiziksel olarak çok da-ha üstün birileri ona selam verdi  3) Partnerinizin sürekli telefonu çalıyor ve mesaj geliyor  Virüsün gönderdiği düşünceler 1) Yanında kim var acaba? Yoksa tahmin ettiğim kişi mi? 2) Bunlar da kim? Pis pis gülümsüyorlar bana benden önce onlarla beraber olmuş herhalde… 3) Başka biri var kesin  Tartışmalar 1) Telefonu neden açmadın? - Uyuyakalmışım, görünce aradım seni   Boş versene kiminleydin? Doğruyu söyle - Doğruyu söylüyorum  Uyuyakalmışım   (Siz buna peki öyle olsun deyip kafa salladınız fakat bu duygunun bir kısmı kıskançlık olarak paketlendi  ) 2) Numaradan bir gülümseme ile selam verdiniz  Daha sonra baş başa kalınca; Kim bunlar? Neden sana selam verdiler? - Okuldan arkadaşlar  İyilerdir öyle muhabbetimiz var biraz   Boş versene şu uzun boylu olan senden hoşlanıyor çok belli   - Nereden çıkardın şimdi bunu? Bana güvenmiyor musun? Bunun güven ile alakası yok   (Konu tartışma ve kavga bitince kapandı  İkinci düşüncede buradan gelerek paketlendi) 3) Kim arıyor sürekli kim mesaj atıyor? Yoksa yolda gördüğümüz çocuklar mı diyorsunuz gülümseyerek ve alaycı bir tavırla  - Yeter artık ama kapattık o konuyu sanıyordum  Arkadaşımla mesajlaşıyoruz morali bozukmuş  Eminim öyledir  Neyse tamam  (Konunun kapandığını sanıyorsunuz ama üçüncü düşünce de bu-radan geldi ve önceki düşünceler arasında bağ da kuruldu  ) Bu düşünceleri siz istemeden virüs size gönderdi  Muhtemelen siz de bunları izleyemediniz  Bu düşünceler paketlenip birleştirildi ve güçlenmiş halde “kıskançlık” olarak karşınıza çıktı  Burada önemli olan bu paketlenen düşünceleri dürüstçe görüp kabul etmek  Duyguyu oluşturan düşünceleri bu şekilde analiz edebilirseniz onları izlemeniz çok kolay olacaktır   Nasıl İzleyeceğiz? 1) Bunu düşündüğümü hatırladım  Ona ulaşamadığım için kafamda kurmuştum bir şeyler  Bunu zihnimde ben üret-tim  Daha sonra zihnimde ürettiğim şeyin gerçek olduğuna inandım  Şimdi farkındayım bunun ve buna gülümsüyorum  Virüs orada beni kontrol altına almış  2) Yolda selam veren kişileri kontrolümü ele geçiren virüs bana farklı gösterdi  Burada onlarında partnerimin de bir suçu yok  Önyargılı davrandım  Şimdi farkındayım  Gülümsüyorum  O esnada virüs beni kontrolü altına almış  3) Telefon çaldığında arayan kişinin niçin ailesinden biri olduğunu düşünmek yerine kafamda onu başka biri olarak kuruyorum? Sebebini biliyorum çünkü beni esareti altına alan ve izlemem gereken virüs böyle yaparak canımı yakmak istiyor  Çünkü onun görevi bu  Benim görevimde tetikte durarak onun bunu bana yapmasını engellemek  İzliyorum ve gülümsüyorum  Ben temiz düşünürüm  Önyargılı davranmama sebep olan virüsü yakaladım  Şimdi farkındayım ve ona gülümsüyorum  Kıskançlık sebebi olan tüm durumlarda bu tür bir analiz yapılması olayı kolaylaştıracaktır ve duyguyu düşüncelerine parçalayarak analizimizi tamamlayacağız  Elbette düşüncelerimizi düzenli şekilde izlersek zaten bu olaylar olduğu esnada kontrolü kaybettiğimizi göreceğimiz için yukarıdaki örnekte anlattığımız olaylar daha oluşmadan farkındalığı sağlayacağız  Düşünce halindeyken izlediğimiz bu olaylar ilerde bize kıskançlık duygusu olarak zaten gelemeyecek  Örneğimizde düşünceleri izlemeyi kaçırdığımızı ve artık düşüncelerin birleşerek duygulara dönüştüğünü varsaydık   Kıskanmak İyi Veya Kötü Değildir Kıskanan insanlar hep aynı bahanenin arkasına sığınacaklardır  Virüs bu şekilde onları haklı çıkarmayı her zaman başarmıştır  “Ben bunları seni çok sevdiğim için yapıyorum”   Burada dikkat edilmesi gereken nokta kıskanmanın bizim kontro-lümüzle olup olmadığıdır  Eğer sen şurada oturup yarım saat boyunca partnerimi kıskanayım sonrada moralimi bozayım demediysen ve kıskançlık tartışmaya dönüştüyse hemen kafanı az birşey yukarıya kaldırıp gizli kameranın seni kaydettiğini gör  Sonrada kameraya el salla  İşte onu suçüstü yakaladın  Nasılda seni haklı çıkarmaya çalışıyordu   Birini seviyorsan ona güvenmek zorundasın  Burada güvenmek elbette lafta olmamalı  İnsan zihninde daha önce yaşadığı bir aldatılma geçmişinden dolayı güven problemi yaşar  İlk ilişkilerini yaşayan gençlerde iki tarafın birbirine güvenmesi daha fazladır  İlişki deneyimleri arttıkça güvensizlik problemi de artacak ve daha önceki tecrübeleri -eğer geçmişi izleme uygulamaları düzenli yapılmadıysa- virüs aklımıza getirecektir   Kıskanmak yanlış veya doğru iyi veya kötü değildir  Sadece kıskanmak bizim kontrolümüzde olmalıdır  Kıskançlığın hastalık boyutunda olan durumu geçmişte bir tecrübe olmamasına rağmen yaşananıdır  Siz geçmişte benzer bir durumda aldatıldıysanız benzer bir olay yaşandığında tekrardan bunu anımsamanız normaldir  Fakat ortada hiçbir şey yok iken sadece basit bir olaydan dolayı kıskanma sonucuna ulaştıysanız psikiyatrik yardım almanız gerekebilir   Eğer kıskanma faaliyetine geçmişte yaşadığımız tecrübelerden yola çıkarak ulaştığımızı fark ettiysek bu problemin nasıl üstesinden geleceğimize bakalım  Unutulamayan İlişkiler Geçmişi izleme ve geçmişe dair anılardaki virüsleri silme uygu-lamalarında daha öncede açıkladığımız gibi daha önce yaşadığımız olumlu ya da olumsuz deneyimlerimizi virüs bize hatırlatmadan önce biz kasıtlı olarak hatırlayıp o olayları tekrar yaşamalı ve yüzleşmeliyiz  O olayları kafamızda tekrar canlandırdığımızda işte ancak o zaman o olayların hatırlanması üzerine zihnimizin hangi komutu vereceğine karar verebilir bunu hafızamıza kaydedebiliriz   Bilgisayar programları da komutlar ile çalışır  Siz bilgisayara bir ön koşul yüklersiniz ve o koşul gerçekleştiğinde bilgisayar sizin daha önceden belirlediğiniz şeyi yapacaktır  Bilgisayar yazılımları bu şekilde oluşturulur  Benzer bir durum bizim için de söz konusu  Daha önce yaşadığı-mız ilişkiler durup dururken virüs tarafından aklımıza getirilir  Aklımıza getirildiğinde biz o olaylar hakkında tekrardan detaylı yorum yapmaya başlarız ve üzülme moduna geçeriz  Üzülmemiz için virüs, sürekli olarak kendimizi haklı çıkaracağımız durumları hatırlatır  Virüs bizim enerjimizi emerek beslenir ve büyür  Enerjimizi emmesinin tek yolu da bizi üzmektir  Biz üzüldüğümüz de virüs güçlenecek ve daha şiddetli olarak saldıracaktır  Bu saldırılar ise hatırlatmaları ve yorumları arttırması ile gerçekleşir  Şimdi virüse fırsat vermeden eski ilişkimizi hatırlayalım ve onu analiz edelim  Yaşadığınız güzel günleri hatırlamak ile işe başlayın  Daha sonra dikkatlice izleyin  Güzel günlerin ardından mekanizma size o güzel günleri şimdiki ilişkinizde yaşayamayacağınıza sizi programlamaya çalışacaktır  Bir süre sonrada geçmişte yaptığınız hataları ve tartışmaları gözünüzün önüne getirir  Size keşke yapmasaydım dedirtmeyi hedefler  Aslında geçmişte o olayları yaşarken o olayların hepsini siz virüsün kontrolünde yaptınız  Onun kontrolünde yapmasaydınız zaten size bunları hatırlatamazdı  Hiçbirimiz virüsün bize hakim olmadığı çocukluk dö-nemlerimizi hatırlayamayız  Virüs hiçbir zaman bize çocukluğu-muzda eğlendiğimiz güzel günleri hatırlatmaz  50 yaşında biriyle konuştuğunuzda size hep gençlik dönemini anlatacaktır  Sonrada muhtemelen keşke ile başlayan cümleler kuracak ve derin bir ahh çekecektir   Komutları değiştirin Eski ilişkinizi düşünmeye devam ederken acı hatıraların gelmesini beklediniz ve onlar geldi  Şimdi uygulama başlıyor  Kafanızı hafif yukarı kaldırın ve gizli kameraya el sallayın  Artık farkındasınız ve gülümsediniz  Şimdi o hatırların teker teker anlamlarını değiştirme zamanı  - Eski sevgilinizle güzel bir gün geçirdiniz  Unutamayaca-ğınız kadar çok eğlendiniz  Sonrasında onunla tartışmaya başladınız  Birkaç ay sonra ise onun başkasıyla görüştü-ğünü düşündünüz ve kıskançlık arttı  Sonra ise size karşı soğuk davranmaya başladı  Siz bunların hepsini onu çok sevdiğiniz için yaptığınızı söylediniz ve barışmak istediniz  Ama o sizden ayrıldı   Verilen örnekteki olguyu iyi analiz edersek bu duruma iki farklı şekilde yaklaşabiliriz  Bardağın boş ve dolu tarafı olarak  Bardağın boş tarafından bakmak ; “Onu çok özledim, kimse onun gibi sevmeyecek beni  Onun gibi birisini bulamıyorum  Onu tekrar arasam da bir şey değişmeyecek  Ne yaptım ben çok pişmanım…” Bir de bardağın dolu tarafına bakalım; “ Evet bu olayı bana virüs hatırlatıyor  Madem eski defterleri açtık düşüncelerin komutlarını değiştirip virüslerini sileyim  Eski sevgilimle çok güzel günler yaşadık  Ondan çok şey öğrendim  Hatalarımı şimdi daha iyi görüyorum  Ondan ayrıldım çünkü beni bekleyen daha güzel bir ilişkim oluyor  Artık daha donanımlı ve farkındayım  Eski ilişkime teşekkür ediyorum  Bana çok şey kattı  Onun sayesinde artık iyi bir ilişkinin nasıl olacağını daha iyi biliyorum  Hayat karşıma dört dörtlük birini her zaman çıkaracaktır  Eski ilişkimle karşılaşmadan önce de birilerini bulamayacağımı düşünmüştüm  Şimdide beni aynı tuzağa düşürmeye çalışıyor  Fakat farkındalığım arttıkça beni bekleyen güzel sürprizlere hazırlık yapıyorum  Artık eski sevgilim her aklıma geldiğimde “Ona teşekkür ettiğimi” hatırlamak istiyorum” Bu cümleleri tekrar ettiğinizde gülümseyin ve kameraya tekrar el sallayın  Virüs bir süre sizden uzaklaşmak zorunda kalacaktır  Bu cümleleri söyledikten sonra birkaç saat boyunca huzurlu ve rahat olacaksınız  Fakat birkaç gün sonra pusudan tekrar düşünceler çıkacaktır  Eski sevgiliniz aklınıza tekrar geldiğinde ise tekrar kameraya bakarak el sallamalısınız  Şimdi ise ona şu cümleleri söyleyin; “Ben bu filmi daha önce izledim  Sonrasında ise eski sevgilime teşekkür ettim ve onun bana çok şey kattığına karar verdim  Bu durum daha güzel bir ilişkimin olacağının habercisidir  ” | 
|   | 
|  | 
|  | Farkındalığın Farkındalığı - Oğuzhan Korkmaz (2007-2012) |  | 
|  08-21-2012 | #5 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Farkındalığın Farkındalığı - Oğuzhan Korkmaz (2007-2012)2  bölüm KUANTUM YAŞAM Kardeşim, Sen düşünceden ibaretsin  Geri kalan, kan ve kemiksin  Gül düşünür, gülistân olursun  Diken düşünür dikenlik olursun  MEVLANA Kuantum Düşünme Mekanizması “Kuantum Düşünme” kavramının ne olduğunu basitçe anlamaya çalışalım  Günümüzde bilim adamları atomların hacimsel olarak büyük kısmının boşluk olduğunu görmüşlerdir  Yapılan araştırma-larda bir atomun hacimsel olarak yüzde 99’unun boşluk sadece yüzde 1’inin çekirdek ve elektronlardan meydana geldiğini öne sürmektedirler  Atom halen teori olsa da günümüzde kuantum fizikçilerinin görüşü bu yönde yoğunlaşmaktadır  Her madde atomlardan oluştuğuna göre şekildeki silgi de atomlardan oluşmuştur  Silginin bir atomunu ele alalım  Bir silgi atomunun hacimsel olarak yüzde 99 u boşluk ve yüzde 1 i çekirdek ve elektronlardan oluşmaktadır  Silgi milyonlarca atomdan oluştuğuna göre bu atomlar yan yana gelerek silgiyi oluşturmaktadır   Bu durumu da silginin yüzde 99 u boşluk ve sadece yüzde 1 i çekirdek ve elektronlardan oluşmalıdır  Yani silginin yüzde 99 u boşluktur  Peki biz silgiye bakınca niçin boşluk görmüyoruz? Aslında boşluğa bakıyoruz  Bir adım daha ileri gidelim; Çekirdek nötron ve protondan oluşuyor  Atomun hacimsel olarak çok az bir kısmını kaplayan çekirdek sizce nasıl bir yapıdır? Birçoğumuz onun çok sert ve inanılmaz yoğun olduğunu düşünüyor olabilir  Fakat yapılan çalışmalarda çekirdeğin de içinin boş olduğu görülmüştür  Hatta bu çalışmalarda zaman zaman çekirdeğin ve elektronların yok olup bir süre sonra tekrar belirdiği saptanmıştır  Peki, bu nasıl olmaktadır? Silgiye baktık  Boşluk olan silgiyi görüyoruz  Silginin boşluk olmayan kısmına baktık, çekirdeğine ve onunda içinin boş oldu-ğunu hatta zaman zaman yok olup yeniden belirdiğini gördük   Peki, elektronlar ve çekirdek neye göre yok olup belirmektedir? Yapılan deneyler sonucu silginin var olduğunu düşünmemiz ve ona inanmamız silgi atomundaki çekirdeğin ve elektronların be-lirmesine sebep olmaktadır  Öyleyse madde dediğimiz şey aslında sadece düşüncelerimizin ürünüdür  O zaman biz her şeyi düşünerek oluşturmaktayız diyebilir miyiz? Hayatımızı, seçimlerimizi, hastalıklarımızı, duygularımızı, isteklerimizi… Bir silgiyi düşünerek oluşturuyor ve gerçeklik haline çeviriyorsak, tüm hayatımızı isteyip şekillendirmemiz mümkündür diyebilir miyiz? Sürekli “Çok sıkıldım  ” diyen biriyseniz hayatınız boyunca huzursuz olmaya devam edersiniz  Neden mi? Çünkü buna inandınız  Bunun yerine çok mutluyum diyebilmeyi adet haline getirseniz buna inanmış olacaksınız ve beyninizde mutlu bir dünyayı projekte edeceksiniz  Tüm dünyayı, görüntüleri, insanları biz projekte ediyoruz  Kafamızda kuruyoruz  Fakat bizim kontrolümüz dışında olan bir virüs bunu kontrol ediyor ve bize sormadan görüntüler aktarıyor ve biz bilgisayarı görüyoruz ağaçları doğayı görüyoruz  Bu gördüklerimizde kısıtlı şeyler  Sadece bilinç çipimizde kayıtlı olanları görüyoruz  Kim bilir, göremediğimiz ve duyamadığımız neler var? Eğer bu oyunu görebilirseniz bu oyunun kurallarını çözerseniz ki bunu farkındalık ile yapıyorsunuz işte o zaman kontrolü ele alırsınız ve sadece kendi istediğiniz hayatı yaşarsınız ve istediğiniz şeyleri elde edersiniz   Düşünceler ancak yargılar ve beklentiler ile şekillenir  Gözlerimiz hayata açılan bir pencere gibidir fakat sadece bakmak istediğimizi bize gösterir  Gözlerimiz sadece gösteren bir pencere olmalıdır  İşte bu pencere farkındadır ve yargısızca tarafsızca etrafı izler  Her şeye tanık olur   Biz istersek, gerçekten de hayalimizde son model bir arabaya bindiğimize inanırsak ve bunu sürekli tekrar edersek bir süre sonra o arabaya sahip olduğumuza inanırız  Rock müzik dinleyen insanlara dikkat edin  Ellerinde hayali bir gitar tutarlar ve sanki gitarı çalıyorlardır  Gerçekten de gitarı çalsalar aynı o kadar zevk alacaklardır  Buna “HİSSETMEK” diyoruz  İnsan kendinden geçti-ğinde artık zihniyle arasındaki virüsü devre dışı bırakır ve her istediğini yaşayabilir her istediğine inanabilir  Eğer siz ısrarla istediğinizin olduğuna inanır ve hissederseniz istediğinizin olmama ihtimali yoktur   Bir insanın zihninde gerçekleştirebileceği en büyük ve en güçlü olgu her isteğinin gerçek olmasıdır  Ya da dinlerdeki “cennet” kavramı… Nedir cennet? Her istediğinin anında gerçek olması  Şimdi anında gerçek olmuyor çünkü arada zihnimizde kayıtlı zaman kavramı kısıtlaması var  Eğer zaman kavramını zihnimizden atarsak işte o zaman cennete ulaşmış oluruz  Bu yanılgıdan kurtulmak için ise son bölümde anlatacağımız “Teslimiyet” kavramını iyi anlamak gerekiyor  Hayatınızdaki tüm isteklerinizi düşüncelerinizle oluşturmaya hazır mısınız? 1)KUANTUM DÜŞÜNME (Pozitif Düşünme) “Madde yoktur, her şey düşünceden ibarettir  ” teorisi günümüzde kuantum fiziğinin temellerini oluşturmaktadır  Her şey bizim düşüncelerimizden ibaret olduğuna göre, oluştur-mak istediğimiz ve hedeflediğimiz her şeyi düşünerek gerçekleştirmek de bizim elimizdedir  Bu sebeple ilk bölümde farkındalık eğitimi ile düşünebilme kabiliyetinin hâkimi olmayı açıkladıktan sonra şimdi düşünceleri oluşturma kısmına geçiyoruz   Düşüncelerimizle oluşturacağımız her gerçekliğin bizim onayımız ve kontrolümüzde olması gerekmektedir  Bu sebepledir ki ağzımızdan çıkan her kelimeyi iyi izlemeli ve söylediklerimize çok dikkat etmeliyiz  Ağzımızdan çıkan cümleler ve aklımızdan geçen düşüncelerimiz olumsuz olursa olumsuzlukları oluşturmaya devam ederiz  Bu sebepledir ki istek cümlelerimiz büyük önem taşımaktadır  İsteklerimizle kendi hayatımızı şekillendirirken ilk dikkat etmemiz gereken husus ağzımızdan çıkan her şeyin gerçek olduğundan kesinlikle emin olmamız ve buna inanmamızdır  Kuantum uygulamaları, bizim için farkındalık uygulamalarıyla birlikte daha kolaylaşacaktır  Bu durumun günümüzde artık bilimsel kanıtları olduğunu yukarıda açıklamaya çalıştık  İnsan zihni olumsuzluklar olmadan olumluyu kavrayamayacak şekilde bir zihin yapısına sahiptir  Bu sebepledir ki bir şeyi kaybedince değerini anlarız, istediğimiz bir şeyi elde edemediğimiz zaman üzülürüz  Hiçbir zaman istedikleri olmayan bir insanın ardından sevinç çığlıkları attığını göremezsiniz  Peki neden bu durum böyledir? Niçin biz önce isteklerimize odaklanıp sonra onların olmadığını görünce üzülürüz? Bu durum yukarıda anlattığımıza ters değil midir? Zaten her istediğimiz gerçek oluyorsa niçin istediklerimizi elde edemediğimiz anlar yaşıyoruz? Zihnimizde şekillendirdiğimiz istekleri gerçekleştirirken geçmişteki bastırılmış bilinçaltımızda kalan olumsuz düşünceleri de hesaba katmak gerekiyor  İlk bölümdeki farkındalık uygulamalarında değindiğimiz düşünceleri izlemek uygulamaları bu sebeple büyük önem taşıyor  Farkındalık uygulamalarını aksatmadan gerçekleştiren bir bireyin kuantum düşünme mekanizması ile isteklerini elde etmesi çok kolay olacaktır   Biz şu an istediklerimize sahip değilsek bunun sebebi zamanında izleyemediğimiz düşünce faaliyetleridir  Günümüzde ekonomik durumu kötü olan insanları incelediğimizde sürekli olarak paralarının olmadığını vurguladıklarını görürüz  Peki, bu da bir düşünce olduğuna göre biz bu düşünceyi tekrar ederek bu gerçekliği yaratmış olmaz mıyız? Farkındalıkta yorum ve yargılar olmaz  Doğru – yanlış, iyi - kötü kavramları yer almaz  Bu sebepledir ki siz ne söylerseniz o gerçekliği oluşturursunuz  Çünkü zihniniz bu söylediğinize inanır ve artık onu kabul eder   Evreni Alaaddin’in sihirli lambası olarak düşünürsek aslında bize tek sorduğu şey şudur; “Ne istiyorsun?” Fakat insanoğlu zihnindeki algılama farklılığı sebebiyle olumsuz-lukları dile getirir ve bu soruya çoğu zaman farkında olmadan olumsuz cevap verir  Kendi hayatı hakkında sürekli olumsuz yorumlarda bulunur   Lambanın cini size soruyor  “Buyur, ne istersin?” Sizin verdiğiniz cevap ise aynen şöyle oluyor; “Param yok, durumlar kötü  Kriz var ve işler yolunda gitmiyor  ” Çıldırdınız mı? Size ne istediğinizi soruyor  Niçin isteklerinizi söylemek yerine olumsuzlukları dile getiriyorsunuz? “Ben para istiyorum  İşlerimin düzelmesini istiyorum  ” demeniz gerekir  Bunu dediğinizde ve diğer uygulamalarla bunu desteklediğinizde isteklerinizi gerçekleştirmeniz kaçınılmaz olacaktır  Fakat dikkat edilmesi gereken mesele sadece istediklerinizi söylemenizdir  Burada elbette istekleri söylemenin birtakım kuralları da olacaktır   Bir arkadaşımızla sohbet ederken ona nasıl olduğunu sorarız ve aldığımız cevaplar genellikle olumlu devam ederken bir süre sonra “ama” diye başlayan olumsuz cümleler ile birleştirilir  Bu birleştirmenin sebebi nedir? Acaba bunu izleyebiliyor muyuz? Bunu yaptığımızın farkında mıyız? Konuşmalar sırasında birisi geliyor ve “Çok yalnızım  ” diyor  Lambanın cini size ne istediğinizi soruyor sadece, ne çabuk da unuttunuz  “Yalnızım  ” da nereden çıktı  Sadece isteklerinizi söyleyeceksiniz  “Yeni bir arkadaş, yeni bir eş istiyorum  ” İşte söylemeniz gereken   Kuantum düşünme kısmında ele aldığımız bu yaklaşımı farkındalık uygulamalarında anlattığımız düşünceleri izleme kısmı ile birlikte düşünüp “ağzınızdan çıkanları” dikkatlice izlemeniz gerekir   Unutmayın sadece elimizde olanlardan bahsedebiliriz  Olmayanlardan değil  Eğer elimizdekileri net olarak ortaya koyabilirsek neler yapabileceğimizi daha iyi şekillendiririz   2)KUANTUM OLUMLAMA (İstemek, Dua etmek) "Ne zaman gökyüzüne bir nefes, bir dua gönderdin de, ardınca ona benzer bir iyilik gelmedi? Dikkat etsen, her an uyanık olsan, yaptığın işin cevabını görürsün  İşaret dilini iyi bilen kişiye açık söz söylemeye ihtiyaç var mı?" (Mevlana) Farkındalık sahibi ve pozitif düşünen birinin isteklerinin gerçekleşmeme ihtimali yoktur  Bir isteği ele alalım  "Para sahibi olmak" istediğinizi varsayalım  Siz bu isteğinizi söylediğinizde o isteğiniz yola çıkar  İşte o yoldayken farkındalık konusunda anlattığımız virüs devreye girer ve “bak olmadı” şeklinde telkinler ile kafanı karıştırmaya çalışır ve isteğini engelleyecek hamlelerde bulunur  Farkındalık uygulamalarıyla sizi kontrol eden virüsü yenerseniz isteklerinizin önünde bir engel kalmayacak ve doğrudan onu ulaştıracaksınız  Elbette elimizdekileri iyi analiz edip, şükredip “Olmuyor işte!” dememeli, isyan etmemeliyiz  İsyan etmek, virüse yenik düşmektir   Olumlama nedir? Olumlama bir isteği düzenli olarak tekrar edip dile getirmektir  Dinlerde dua denen şey budur  Olumlamalar belirli kurallara göre yapılır  Öyle ki kutsal kitaplarda bile nasıl dua edileceği anlatılmıştır  Yaklaşık 21 gün - 1 ay aralığında yapılan pozitif olumlamalar, inanışlarınızın yerini alarak yaydığınız titreşimleri değiştirecek ve hayatınızdaki istekleriniz gerçekleşecektir  Ayrıca, bilinçaltınızda yeni ve yaratıcı düşünceler oluşturmanıza da yardım edecektir   Gün içinde söylediğimiz sözlerin, dinlediğimiz şarkıların, verdi-ğiniz tepkilerin hayatımıza önemli etkileri vardır  "Çok yalnızım" "Çok şansızım" "Durumlar yine kötü" "Çok beceriksizim" İşte çoğu insan farkında olmadan bir takım düşünceleri istekler olarak seçiyor ve gönderiyor  Söylenilen bu cümleler şaka mahiyetinde olsa bile bilinçaltımız bunu bir istek olarak algılayıp gerçekliğe dönüştürmek için çalışmaya başlıyor  İşte tam da bu sebepten dolayı olumlamalar rastgele hazırlanamaz  Kelimesi kelimesine özenle seçilmelidir   Olumlama (Dua) Nasıl Yapılmaz? 1)Olumlamalar şarta bağlı olmamalıdır  - Yalnız başıma iş kurarsam başarılı olurum  (-se, -sa eki ile olumlama yapılmaz  ) Doğrusu; - Ben işlerimde başarılıyım  (dır) 2)Zorunluluk içermemelidir  - Sakin olmalıyım  ( -malı, -meli eki ile olumlama yapılmaz) Doğrusu; - Sakinim  (dir) 3) Gelecek zaman öğesi içermemelidir  İsteklerimizi geniş zaman ve şimdiki zamanda dile getirmeliyiz   - Her şey çok güzel olacak  (-acak, -ecek eki ile olumlama yapılmaz) Doğrusu; - Her şey çok güzel  (dir) 4) Olumsuz anlam içermemelidir   - Geri dönmek istemiyorum  (istemediğimizi söylemiş ol-duk) Doğrusu; - Burada kalıyorum  (dur) Olumlama Nasıl Yapılır? Öncelikle isteğimizi belirleriz  İsteğimizi belirledikten sonra bu isteğimiz ile ilgili cümlelerimizi kurallara uygun biçimde kurarız  Daha sonra bu yazdığımız cümleleri düzenli olarak sabah uyandı-ğımızda ve gece yatmadan önce yaklaşık bir ay kadar süreyle okuruz  Her ay bir isteğimizi netleştirmek daha doğru olacaktır  Olumlama cümlelerimizi belirledikten sonra bir sonraki konuda anlatacağımız “Kuantum İmgeleme” yöntemleri ile detaylandıra-cağız ve artık isteğimizle bütünleşeceğiz  Olumlama cümlelerimiz daima olumlu olmalıdır  “Hasta olmak istemiyorum  ” yerine “Sağlıklıyım  ” gibi tamamen olumlu keli-melerden seçilmiş kalıplar kullanmalıyız   • “İstiyorum  ” yerine “Sahibim  ” demeliyiz  • “Hak ediyorum  ” ve “Öğreniyorum  ” öğeleri ekle-meliyiz  • “Biliyorum  ” ve “Oluyor  ” ifadelerini kullanmayın  İsteğinize zaten sahip olduğunuza tüm kalbinizle inanın  3)YARATICI İMGEMELE (İlham, Yaratıcılık, Kuantum Onaylama) “Bunun için size diyorum ki, duayla dilediğiniz her şeyi daha şimdiden almış olduğunuza inanın, dileğiniz yerine gelecektir  ”  (İncil, Mar 11:24) Kendini bilmek, kendini olabildiğince iyi tanımlayabilmek değildir  Farkındalık, insanın kendini bilmesidir  Bilim adamları günümüzde cansız hiçbir maddenin olmadığını artık kabul etmiştir  Hayvanlar, bitkiler, taşlar, yıldızlar çevremizde gördüğümüz her şey aslında canlıdır  Elektronlar atomların etrafında döner  Hepsinin potansiyel bir enerjisi vardır  İnsanları üstün kılan taraf ise bu enerjiyi insanların kontrol edebilmesidir  Diğer varlıklarda bu durum böyle değildir  Siz hiçbir zaman bir masanın kendini geliştirip üzerindeki vazoyu devirdiğini göremezsiniz   Kuantum Olumlamalar ile gönderdiğimiz isteklerin gerçekleşmesini bekliyoruz  Bu bekleyiş esnasında isteğinizi daha fazla pekiştirmeye ne dersiniz? 1) Net olarak hedefinizi belirleyin  2) Net bir fikir ya da görüntü yaratın  3) Sık sık üzerine odaklanın ve tekrar edin  4) Ona pozitif enerji yükleyin  5) Hayatın akışına teslim olun ve başınıza gelen olayları yargılamayın  İmgeleme kısaca kuantum olumlama ile sözlü olarak istediğimiz şeyleri görüntülü ve yazılı olarak tekrardan pekiştirmektir  İmgelemek istediğiniz şeyi düşünmek değil, onu sanki gerçekleşmiş gibi hissetmektir  Hissederken isteğinizi yaşıyor gibi davran-malısınız  Müzik dinlerken gitarı adeta çalarmış gibi yapmak o anı gerçekmiş gibi hissetmektir  O esnada düşünmezsiniz  Düşünmek kıstas belirlemektir ve farkındalık yoksa çoğu zaman kontrolsüzdür  Bir şeyi düşünüyorsanız o düşünme saatlerce sürecektir çünkü farkındalığı bozmaya çalışan virüs sizden sizi düşündürerek beslenir  Kuantum olumlama ile isterken sadece şimdiki zaman vardır  Bir şeyi hissetmek sadece şimdiki zamanda mümkündür  Bu yüzden hissetmek önemlidir  İsteklerinizi en az yirmi kez yazmanız, evin 3-5 tarafına bu kâğıtları asmanız ve sürekli görebileceğiniz yerlerde (buzdolabının üstü gibi) bulundurmanız, bir defter veya günlük tutmanız, bir pano oluşturmanız (hayal panosu) ve o panoya fotoğraflar ve yazılar asmanız, arkadaşlarınıza anlatmanız, eğer iki kişi iseniz bu yolda birbirinize destek olmanız ve sabır konusunda yardımcı olmanız elbette güzel ve destekleyici olacaktır  3  bölüm TESLİMİYET İzleme uygulamaları ile enerjimizi güncelledik ve bizi kontrol eden virüsü devre dışı bırakmaya çalıştık  Daha sonra bu uygulamalar ile ruhsal gücümüzü arttırdık ve bu gücümüzü artık kuantum olumlamalar ve imgelemelerle isteklerimizi oluşturmada kul-lanıyoruz  Artık hayallerimizin yerini isteklerimize bırakıyoruz  Çünkü biliyoruz ki istediklerimiz ile gerçeklikleri biz oluşturuyoruz ve hepsi gerçek oluyor   İsteklerinizi gönderdikten sonra nasıl bir yol izlemeniz gerekiyor  Her olumlamayı yaklaşık bir ay kadar düzenli olarak tekrarladığınızı ve daha sonra bu süre boyunca isteğinizi daha da kuvvetlendirmek için imgeleme yaptığınızı hatırlayın  Bir süre sonra ger-çekten isteğinizle bütünleşmeye başladığınızda teslimiyet devreye girecek   Bolluk olumlaması yapan birisi bir hafta sonra cüzdanını çaldırsa nasıl bir tepki verir? Ya da mutlu bir ilişki olumlaması yapan birisi terk edilse neler hisseder? Derslerinde başarılı olmak isteyen birisi bir süre sonra sınavında başarısız olursa ne yapmalıdır? Saydığımız birkaç örnekte bile bu yaşananların sonucunda sinir-lenir, üzülür ya da ümitsizliğe kapılırsanız olumlamanız zarar görür  Aslında burada yaşadığınız olumsuzluklar - ki bunlar size göre olumsuz – sizi isteğinize bir adım daha da yaklaştırıyordur  İşte bu durumlar sizin inancınızı kaybetmenize ve farkındalıktan tekrar uzaklaşmanıza sebep oluyor  İsteğinizin gerçekleşiyor olduğundan hiç şüphe duymamalısınız   Teslimiyet, isteklerimizi gönderdikten sonra başımıza gelen her olayın – bize göre iyi veya kötü – aslında bizi isteğimize götürdü-ğüne şüphe bile duymadan inanmak ve olayların akışına teslim olmaktır   Neden teslim olmalıyız, başımıza gelen her şeye? Evrende yaşama ihtimalimiz olan her şey zaten gerçekleşiyor  Biz sadece olumlamalarımız, isteklerimiz doğrultusunda bu ihtimallerden birini seçiyoruz  Zaten her şey gerçekleşiyor  Can sıkıcı, üzücü görünen bir olayın bize bu sıçramayı yaşatmadığından nasıl emin olabiliriz? İsteğimizin gerçekleştiğine o kadar inanmalıyız ki bu sıçramalar sırasında teslimiyetimizi gösterebilelim  Siz başınıza gelen her olayın, aslında ileride başınıza gelecek başka bir olaya işaret ettiğine inanmalısınız  Elinizden bir şey gelmiyorsa, yapabileceğiniz bir şey yoksa üzülmeniz sizi sadece farkındalıktan uzaklaştırır  Teslimiyet, hayatın akışına kendini bırakmaktır  Basit bir örnekle açıklayacak olursak, koştuğunuz halde otobüsü kaçırdınız  Sinir-lenmeniz bir şeyi değiştirmeyecektir, değil mi? Böyle bir durumda  “Öyle olması gerekiyordur  ” diyebilmeliyiz  Belki de o otobüse binseydiniz, otobüsten indiğinizde karşıya geçerken size araba çarpacaktı  Olanın ihtimaller arasından en iyisi olduğunu unut-mamalıyız  Bir sonraki otobüse binip ve gideceğiniz yere nasıl olsa gidersiniz   “AN”I OLDUĞU GİBİ KABUL ETMEK teslimiyettir  Elbette bu hiç çabalamamak anlamına gelmez  Elimizden geleni zaten yapıyor olmalıyız  “An”ı kabul ettiğinizde farkındalık size destek olur  Yaratıcılığınız ilham olarak devreye girer  Kuantum olumlama kurallarına uygun olarak istediğiniz her şey size bir süreç içerisinde verilir  Ama siz bu süreci anlayamazsınız  Bir de bakmışınız olmuş    Belki de siz tepkisizce dururken hayatınız için çok önemli bir bilgiye dikkat kesilebilirsiniz  Oğuzhan Korkmaz Kişisel Gelişim Uzmanı | 
|   | 
|  | 
|  | Farkındalığın Farkındalığı - Oğuzhan Korkmaz (2007-2012) |  | 
|  08-21-2012 | #6 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Farkındalığın Farkındalığı - Oğuzhan Korkmaz (2007-2012)Hepinize teşekkür ederim  Hep birlikte kendimizi geliştirdik ve çok şey öğrendik  12 Ağustosta askerim nereye çıkacağı 10 unda belli olacak ayın  Gitmeden önce sizlere küçük bir hediye bırakmak istedim  Daha fazlasını kitapta bulacaksınız döndüğümde kitapla ilgili çalışmalara yoğunlaşacağım  Bu yazıyı mümkün olduğu kadar çevrenize yaymanızı öneririm  Herkes farkındalığı anlasın ve kendini geliştirsin  | 
|   | 
|  | 
|  |