Prof. Dr. Sinsi
|
Hz.Ömer'in (Ra) Müşavere Yapması Ve Yönetim Tarzı
Hz Ömer'in (ra)En Hayırlı Çözümlere Varabilmek İçin Müşavere Yapması ve yönetim tarzı
Eleştiri icraatın tedavisidir Çünkü hedefi, hataları keşfetmek, tekrarlanmasını engellemek ve doğacak sonuçlara karşı önceden tedbir almaktır İlham sahibi hâkim, görüşünün isabetine ne kadar inanırsa inansın, tek başına karar almayan kişidir Resulullah bu konuda şöyle buyurmaktadır:
"Hiçbir diktatör, şahsî görüşüyle kurtuluşu bulamadığı gibi, hiç kimse de şûra sebebiyle helak olmaz "
İstişare bütünüyle hayır ve berekettir Şayet hâkimin görüşü doğru olup istişare eder ve halk görüşünü benimserse, bu durum hâkimin mevkisini destekler, halkta idareye ortak olduklarına dair şuur doğar, kararların onların iradelerinden doğduğuna inanır, zorla ve kaba kuvvetle değil, kendi rızasıyla itaat eder Bu kararların neticeye varması için işbirliği yapar, destekte bulunur Bunun aksine olarak, alınan bu kararlar zor kullanmak suretiyle uygulanırsa, halkı ihmalkârlığa, vurdumduymazlığa ve menfi hareketlere sevkeder
İşin bazı yönleri hâkim tarafından açık ve seçik bir şekilde bilinmediği takdirde halkla istişare yaparak doğru seçimi gerçekleştirirse, bu hem hâkime hem de halka hayır ve bereket getirir
İşlendikten sonra hataların sebeplerini aramaktansa, daha önceden tedbir almak en isabetli olanıdır Vecize şöyle demektedir: "Önceden alınan tedbir, tedaviden daha hayırlıdır "
Mes'ele böyle olunca diyebiliriz ki, bugün "Demokratik idare" adıyla bilinen terim, bahsettiğimiz anlamdan daha fazla bir şey ifade etmez
Güçlü ve ilham sahibi hâkim, bahsettiğimiz gerçeği tabiatıyla idrak eder Çünkü şuurlu hüküm mantık üzerine kurulur Mantık ise ilâhi bir bağış olup kamil insanda bulunur
Ömer b Hattab gerek veraseten gelen gerekse sonradan kazandığı birtakım sıfatlarla bahsettiğimiz manaların hepsine ve kâmil manada sahipti Sire kitaplarının rivayetine göre, Müslümanlarla istişare yapmadan hiçbir işe başlamazdı Biz bu türlü müşavereyi arzettiysek de bu, şer'i hükmün herhangi bir hususta keşfedilmesiydi ki, ancak devletin yasama organı aktivitesi sahasına girmesiyle mümkündür Ama bu alanda kastettiğimiz yürütme organının aktivitesiyle ilgilidir Kanunî hükmün açık ve seçildiği, hâkimin farklı çözümleri takdim eden görüşlerle karşı karşıya kalmasına engel değildir Çünkü bu görüşlerin her biri kendi zatında kanunidir (şer'idir) Hükmün üstün sıfatı, bu kanunî çözümlerin en iyisini ve durumun en münasibini ve en uygununu seçmekte gizlenmektedir Çağdaş idare hukuku kitapları, bunu hakime bırakır, kamu hizmetlerinin çıkarları doğrultusunda hakimin takdiri konusunda ittifak ederler Bu sebeple adlî makamların "otoriteyi kötüye kullanma teorisi" dışında hâkimin bu yöndeki çalışmalarını kontrol etmeye hakları yoktur [88]
Özellikle bu aktivite hâkimi en büyük hataya iter Çünkü münasip ve sağlam karar, bütün özel şartların objektif kapsamından sonra çıkarmakla ancak mümkün olur Şayet hâkim, yardımcılarının bu konudaki görüşleriyle yetinirse, onlar ellerindeki bilgilerle istedikleri şekilde konuşurlar, işin diğer yüzünü ondan saklarlar Bu sebeple ilham sahibi hakime düşen şey, kendisini saran dar çevrenin dışına çıkmasıdır Ancak böyle yaptığı zaman, sağlıklı bilgiyi, kamu menfaatlerini hedef alan halk kitlesinden elde edebilir Bu konuda Ömer (r a )'in meşhur çağrısı şöyledir: "Ey insanlar! Benimle istişare edin!"
Şayet herhangi birinin kendi görüşüyle yetinmesi gerekseydi, onun kendi görüşüyle yetinmesi gerekirdi Çünkü Resulullah (s a v )'ın sahabileri için de onun vardığı ferasetin derecesine hiçbiri varamadı Buna rağmen devlet işleriyle ilgili olarak Müslümanların her kesimiyle istişare yapıyordu Muhtelif görüşlerin içyüzü ortaya çıkınca, kendi yeteneğiyle sağlam çözümü seçiyordu Devletin çeşitli problemleri olmasına rağmen onun bu hususta çıkardığı kararların çoğu, doğru ve etkiliydi Bu durum başka herhangi bir hâkimin onun ulaştığı seviyeye ulaşamadığını gösterir
Tartışmaya sebep teşkil eden kararlardan biri de Halid b Velid'i azletmesidir Bununla beraber bu karan destekleyenler, eleştirenlerden daha çoktu Bu konuyu bu eserimizin başka bir bölümünde tartışacağız Eğer Ömer (r a ) kendi görüşleriyle yetinip halkın fikrini nazar-ı dikkate almasaydı, münasip olmayan kararların ortaya çıkmasına vesile olabilirdi
İstişare sonucu alman kararların en büyüğü ve ilki önemli bir prensibe bağlı olup daha sonra töreye (taklide) dönüştü Bu da şuydu: Halife eski krallar ve emirler gibi, düşmanla savaşmak için ordunun başında mı bulunacak yoksa devletin başkenti olan Medine'de mi kalacaktı, ordular savaş meydanına birbirlerini takip ederek mi savaş meydanına gideceklerdi Birinci halife devrinde ilham sahibi komutan Halid b Velid'in komutası altında İslâm ordularının kazandığı Irak'taki ilk zaferler, Halid b Velid'in daha sonra Şam'daki İslâm ordularına yardım için gitmesi Farsların (İranlıların) yeniden nefes almalarına sebep oldu Dolayısıyla bu konu Irak'taki İslâm orduları için kritik bir konuydu Yezdicerd asker topluyor, Kufe ve çevresindeki halkın Müslümanlara olan nefreti artıyordu Bunun üzerine komutan el Müsenna b Harise (r a ) halifeden acele yardım istedi Ömer (r a ) yardım emrini valilerine şu şekilde yazdı:
Silaha, ata ve yardıma sahip bulunan ve görüş sahibi olan hiç kimseyi seçim yapmadan (savaşa katılıp katılmayı isteyip istemediğini sormadan) bana yollamayın ve çok acele yardım gönderin (Yardımı yapıp yapmakta kişinin arzusuna göre davranın) Çağırıp seçim hakkını sormadan hemen bana göndermeyin Çok acele yardım gönderin
Birkaç bin asker toplanınca "Sırar" diye bilinen bir suyun kenarında kamp kurdu Kendisinin ordunun başına geçerek Irak'a mı gideceğini yoksa Medine'de kalıp ordunun başına geçmesi için başka birine mi emir vereceğini kimse bilmiyordu Osman (r a ) kendisine şöyle sordu:
“Senin istediğin nedir?” Ömer (r a ) halkı cemaatla namaza çağırdı Halk toplanınca durumu kendilerine açıkladı Halk kendisine:
“Sen önümüzde bulun, bizler de sana tabi olarak savaşa gidelim,” diye görüşünü belirtti Ömer onların görüşlerini kabul etti ve kendilerine dedi ki:
“Hazırlanın, bütün teçhizatlarınız hazır olsun Bu görüşten daha ilerisi olmadığı sürece ben komutan olarak geleceğim ” Daha sonra rey ehline haber gönderdi Peygamber Aleyhisselâm'ın sahabilerini ve Arapların allâmelerini bir araya topladı ve kendilerine şöyle seslendi:
“Bana görüşünüzü açıklayın, ben savaşa komutan olarak gidiyorum ” Toplantı sonucu oy birliğiyle, Resulullah'ın sahabilerinden birinin komutan olarak gönderilmesine, kendisinin ise Medine'de kalıp asker temin etmesine karar verildi Buna kim fetih yapmak islerse onların istediği kişi olur Aksi takdirde onun geri alınıp yerine başka birine yetki verilmesi gerekir Bu durum düşmanı daha fazla sinirlendireceği gibi, Müslümanları rahatlatır ve kısa bir süre içinde Allah'ın zaferi kısmet olur Abdurrahman b Avf (r a ) ayağa kalkarak bu görüşü teyit elti Ömer cemaatle namaz kılmak için halkı topladı Ayağa kalkarak şunları söyledi:
“Allah, Müslümanları İslâm için bir araya getirdi Onların kalblerini birleştirerek kardeş yaptı Müslümanlar kendi aralarında bir vücut gibidirler Birine birşey olursa hepsine olmuş gibidir [89]Müslümanların idaresini üzerine alan kimselerin istişare yapması, halkın da istişare sonucuna razı olması gerekir Ey insanlar! Rey sahipleri, beni sizden ayırıncaya kadar ben herhangi biriniz gibiyim Bu sebeple burada kalıp, yerime başka birini göndermeyi münasip gördüm Ben bu durumu sizlere ilettim İsteyen savaşa gider, isteyen döner
Ömer b Hattab bu hareketiyle çağdaş dünyada uygulanan bir hatt-ı hareketin temelini atmıştır O da ister kral olsun ister cumhurbaşkanı, devlet başkanının ordu komutanlığını fiilen üstlenemeyeceği, bu işte profesyonel olan birine görevi terk edeceği prensibidir Devlet başkanının asıl görevi, devletin yüksek politikasını belirlemesi, gerektiği zaman seferberlik ilân etmesidir Basiretli istişare sonunda bu kaide ortaya çıkmamış olsaydı, bu kısa müddet zarfında Ömer (r a ) Asya ve Afrika'ya bütün bu orduları gönderemeyecek, mucize sayılan zaferler gerçekleşmeyecekti
Ömer (r a ) valilerin ve komutanların seçilmesinde halk ile istişarede bulunurdu İstişare sonucu ortaya çıkan isabetli hareketin yardımıyla sahibi olduğu mevkiyi hakkıyla kullanacak kişide aranan özellikler ortaya çıkardı Bu hususta tarihî rivayetlerin bazıları aşağıdadır:
Ömer (r a ) Irak orduları için bir komutan seçmek istedi ve halka şöyle seslendi:
“Bu savaşa komuta etmesi için birini seçmemde benimle istişare ediniz Ve bu komutan Iraklı olsun ” Halk kendisine verdiği cevapta şöyle dedi:
“Sen bizden daha faziletli bir görüşe, daha iyi bir güce sahipsin Askerini tanıma konusunda bizden daha basiretlisin Irak halkı ve askeri sana geldi, onları denedin ve gördün ” Ömer (r a ) şöyle konuştu:
“Vallahi onların sorumluluklarını öyle birine yükleyeceğim ki, o, en güçlülerin ilk grubunda olan Numan b Mukarrin'dir ” Halk "O, tam o işe göredir" cevabını verdi
Bir defasında Ömer (r a ) arkadaşlarına sordu:
“Bana bir adam gösterin ki, ona benim için önemli olan bir iş vereyim ” Onlar "falanca" dediler Ömer (r a ) "Ona ihtiyacım yok" cevabını verdi Onlar "Kimi istiyorsunuz?" deyince Ömer (r a ) şu cevabı verir:
“Öyle birini istiyorum ki eğer halkının arasında emir değilse fiilen onların emiriymiş gibi hareket etsin Eğer emirleri olarak başlarında bulunuyorsa, onlardan biriymiş gibi kendilerine davransın ” Bunun üzerine onlar şu cevabı verirler:
“Bu sıfata ancak er-Rebi' b Ziyad el-Haris'i lâyık görebiliriz ” Ömer (r a ) "Doğru söylediniz" dedi ve sözünü ettiği görevi ona verdi
Ömer (r a ) halka Irak ordusuna kimin tayin edilmesi gerektiğini istişare ediyordu Onlar adayların isimlerini sayarlarken Sa'd b Ebi Vakkas'dan Ömer (r a )'e mektup geldi Mektubunda basiretli görüşe sahip yardımcı bin atlının seçilip gönderilmesini işlemişti Halk mektupta yazılanları duydu Ömer ise kimin komutan tayin edileceğini soruyordu Etrafındaki halk kendisine cevap verdi:
“Kişiyi buldunuz ” Ömer (r a ) "Kim?" diye sorunca dediler ki:
“Arslan pençeli olan Sa'd b Malik'dir ” Ömer (r a ) bu görüşü benimsedi
Kendisini getirtip Irak savaşı için komuta görevi verdi Irak onun eliyle fethedildi Bu hareket istişarenin lüzumunu açıkça ortaya koymaktadır [90]
Küfe halkı Ömer (r a )'e gelip Sa'd b Ebi Vakkas'ı şikâyet ettiler Ömer (r a ) dedi ki:
“Küfe halkından kim bana mazeret gösterebilir? Kendilerine Allah'tan korkan mutteki birini gönderdiğim zaman onu etkisiz hale getirirler Kuvvetli birini kendilerine vali olarak tayin ettiğim zaman ise, onu yoldan saptırırlar ”Mugîre b Şu'be dedi ki:
“Ey mü'minlerin emiri! Zayıf olan muttakinin takvası ona, zayıflığı sana; güçlü ve yoldan sapmışın kuvveti sana, yoldan sapması da ona olsun ” Ömer şöyle konuştu:
“Doğru söyledin Güçlü ve yoldan sapmış olan sensin Çık ve onlara git!” Devlet hizmetlerinin koordinesi ve kamu mallarından faydalanma metodlarına kadar istişarenin sahası genişledi Bunlardan bazı örnekler verelim:
İran'ın fethinden sonra Medine'ye getirilen ganimetler arasında Kisra'nın halısı da vardı [91] Ömer, bu halıyı ne yapacağı konusunda tereddüde düştü Halkı toplayarak istişare yaptı Onlardan kimi halıyı kendine ayırmasını kimi de halifeye yetki verilmesini önerdiler Ali b Ebi Talib ayağa kalkarak şöyle dedi:
“İlminde bilmemezlik, kanaatinde şüphe kılma Sana dünyadan kalacak olan başkalarına verip gittiğin, giyip eskittiğin veya yiyip yok ettiklerindir Ömer (r a ) "Doğru söyledin" diyerek halıyı parçaladı ve halkın arasında taksim etti Bugünkü ölçüleri dikkate alacak olursak bu ideal bir çözüm yolu değildir Ancak o zamanki çevreyi ve şartları göz önüne alarak hükmetmek gerekir
|