Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Forum İslam > İslami Yazılar & Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
fütuhiyye, hikmeti, kelimesindeki, salih

Salih Kelimesindeki Hikmet-İ Fütuhiyye

Eski 08-02-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Salih Kelimesindeki Hikmet-İ Fütuhiyye




SALİH KELİMESİNDEKİ HİKMET-İ FÜTUHİYYE

Yürüyen binekler O’nun ayetlerindendir
Yolların çeşitliliğinden dolayı böyledir bu
Bu bineklerle kimisi doğru yolu izlerken
Kimisi de ıssız çöllerde gezinip dururlar
Dosdoğru gidenler, ayn ehlidir(ayn bilgisine sahip olanlardır)
Gezinip duranlar ise, uzaklaşanlardır
Ve her ikisine de O’ndan gelen
O’nun gayblarının açılması herbir yönden gelir
Bil ki –Allah seni başarıya erdirsin– iş (yani, varetme işi), tek’lik [ferdiyyet] üzerine dayanır; ve bundandır ki, üçleme [teslis] vardır, çünkü üç, tek olanların [efrad](yani, tek sayıların) ilkidir Ve alem, (üçlemeyi içeren teklikten ibaret bulunan) bu ilahi hazretten var olmuştur Allahu Teala şöyle buyurdu: “Biz bir şeyi dilediğimizde ‘Ol!’ deriz, olur” [Nahl Suresi, 16/40] Burada Zat, İrade ve Söz vardır Eğer bu Zat olmasaydı ve O’nun bir şeyin tekvinine yönelmesi olan İrade olmasaydı ve bu yönelişe eşlik eden “Ol!” Söz’ü olmasaydı, o şey olmazdı
Bundan sonra, şey’de de üçlü tek’lik [ferdiyyet-i selasiye] zahir oldu ve bu sebepledir ki, kendisinin kendisi tarafından tekvini ve varlıkla nitelenmesi gerçekleşti — ve ondaki bu üçlü tek’lik [ferdiyyet], kendisinin (ilahi ilimde) şey-olmaklığı [şey’iyyet], (“Ol!” emrini) işitmesi ve Var-Kılıcısının [mükevvin] var etme yönündeki emrine uymasıdır
[size="4"]Böylece üç, üç’e karşılık geldi Şey’in, değişmez olarak yokluk halinde bulunan zatı, Varedici’sinin Zatı’na karşılık geldiği; işitmesi, Varedici’sinin İrade’sine karşılık geldiği ve (Varedici’sinin kendi varoluşu için verdiği emre uyarak) bu emri kabulü de, Varedici’sinin “Ol!” sözüne karşılık geldiği için, bu şey var olmuştur
İmdi, Allahu Teala tekvini şey’e nisbet etti Eğer kendisinde kendi nefsi yoluyla varolmaklık kuvveti olmasaydı, “Ol!” sözünü işitse bile, varolamazdı [mütekevvin] Gerçekte, önceden yok [madum] olan şey, tekvin emri verildiğinde, kendini varetti [icad] İmdi, Hak Teala, tekvinin Hak’tan değil, “şey”in kendisinden olduğunu ve Hak’tan olanın, yalnızca o şeye yönelik Emir olduğunu kesinledi Nitekim, Hak Teala, “Biz bir şeyi dilediğimizde ‘Ol!’ deriz, olur” [Nahl Suresi, 16/40] sözüyle Kendisinden haber vererek, kendi Emriyle gerçekleşen tekvini, şeyin kendisine nisbet etti — ve Hak Teala ne söylerse doğrudur Ve işin böyle olması da akla yatkındır Korkulan ve itaat olunan biri, kölesine “kalk!” dediğinde, köle efendisinin emrine itaat ederek hemen kalkar Kölenin bu kalkışında, efendisine ait olan tek şey kalkması yönündeki emridir ve kalkma eylemini gerçekleştiren efendi değil, kölenin kendisidir
[size="4"]Böylece tekvin üçleme üzerine dayanır; bu, biri Hak tarafından ve diğeri de halk tarafından olmak üzere iki-taraflı bir üçlemedir Sonra, bu üçleme mantıksal çıkarımlar yoluyla ulaşılan anlamların varedilmesine de dayanak oldu İmdi, mantıksal çıkarımın üçten oluşan özel bir düzenleniş ve özel bir koşul üzere olması gerekir ki, ancak bu şekilde kaçınılmaz olarak bir sonuç verir Özel düzenleniş, akılyürüten kişinin ortaya koyduğu mantıksal çıkarımını, herbiri iki terimden [müfred] oluşan iki öncülden oluşturmasıdır — böylece ortaya konan iki öncülde (toplam olarak) dört terim vardır Ne var ki, terimlerden biri, iki öncülü –nikahta olduğu gibi– birbirine bağlamak üzere her iki öncülde de mevcuttur Böylece, her iki öncülde de bulunan terimin tekrarlanmasından dolayı, (gerçekte) üç terim vardır Ve bu düzenlenişte, tekrarlanan terimin iki öncülü birbirine bağlanması sözkonusu olduğunda istenen elde edilir (yani, çıkarım gerçekleşir) Ve sonucun doğru olması için gereken özel koşul, büyük terimin [hüküm] küçük terimden [illet] daha genel olması veya hiç değilse ona denk olmasıdır Böyle olmadığı takdirde, sonuç yanlış olur Ve sonucun yanlış olması durumu, Allah’a nisbet edilmeksizin fiiller yalnızca kula izafe edildiğinde veya tekvin Hakk’a izafe edildiğinde –ki Hak, tekvini “Ol!” seslenişinin yöneldiği şeye izafe etmiştir– sözkonusu olur
Örneğin, alemin bir sebebi olduğunu kanıtlamak istediğimizde, (ilk öncül olarak) şöyle deriz: “Her hâdisin (yani, sonradan olma şeyin) bir sebebi vardır” Bu ilk öncülde iki terim vardır: “hâdis” ve “sebeb” İkinci öncülde ise şöyle deriz: “Alem hâdistir” “Hâdis” terimi birinci ve ikinci öncüllerde yinelenmiştir Ve üçüncü terim olan “alem” şu sonucu verir: “O halde, alemin sebebi vardır
“Sebeb” terimi, hem ilk öncülde, hem de sonuçta kendini gösterir Özel yön [vech-i has] “hâdis” sözcüğünün yinelenmesidir Özel koşul ise, hâdis’in varlığının sebebi olmasından dolayı, illet’in genel olmasıdır Çünkü illet, hâdisin varlığına sebebtir; ve bu “sebeb,” yani hüküm, alemin Allah tarafından sonradan var kılınmasından daha geneldir Böylece, her hâdisin bir sebebi olduğuna hükmederiz — bu sebeb ister hükme denk olsun, isterse hükümden daha genel olsun, bu böyledir Böyle olunca “hâdis,” “sebeb”in hükmü altına girer ve sonuç doğru olur Öyleyse, üçleme ilkesi [hüküm], mantıksal çıkarımlar ile elde edilen anlamların varedilmesinde de hiç kuşkusuz zahir oldu Bundandır ki, kavminin helakını üç gün geciktirmekle, Allahu Teala’nın zahir kıldığı Salih aleyhisselam’ın hikmeti, yalanlanamaz bir tehditti ve gerçekten de Allah’ın onları helak ettiği çığlıkla bu gerçeklendi — böylece evlerinde yüzüstü kapaklanmış bir halde sabahladılar
[size="4"]İnsanların yüzleri, bu sözkonusu üç günün ilk günü sapsarı, ikinci günü kıpkırmızı ve üçüncü günü de kapkara oldu Bu üç günün tamamlanmasıyla helak olmaları yönündeki istidadları kuşku götürmez oldu Böylece, onlarda bozunmanın varlığı zuhur etti — ve buna da “helak” dendi
Bu durumda şakilerin yüzlerinin sararması, Allahu Teala’nın “O gün kimi yüzler parlaktır” [Abese Suresi, 80/38] ayetiyle işaret ettiği, saidlerin yüzündeki parlaklığa karşılık geldi Parlama, zuhur etme demeye gelir Nitekim, ilk gün Salih aleyhisselam’ın kavminin yüzlerindeki sararma, onlardaki şakilik belirtisinin zuhuru oldu Sonra, kızarmaya karşılık olarak, Allahu Teala, saidler için “güleç” sözünü kullandı Çünkü gülme, yüzün kızarmasına sebep olur ve bu durumda saidlerin yanaklarının al al olması gülümsemelerinden dolayıdır Daha sonra, şakilerin yüzlerinin kararmasına karşılık olarak, Allahu Teala, saidlerin “sevinçli” olduğunu söyledi Böylece aldıkları müjde, saidlerin yüzünde sevinç etkisi yaparken, şakilerin yüzünde ise kararma etkisi yaptı Ve, Allahu Teala hem saidler hem de şakiler için “müjde” sözünü kullanmıştır Saidler’e ilişkin olarak şöyle buyurur: “Rabbleri, onlara rahmetini ve rıdvanını müjdeler” [Tevbe Suresi, 9/21] Ve şakilere ilişkin olarak ise şöyle buyurur: “Onlara elem verici azabı müjdele!” [Âl-i İmran Suresi, 3/21] Böylece, herbir zümre, bu seslenişin nefslerindeki etkisini yüzlerindeki rengin değişmesiyle dışa vurdu Dolayısıyla, kendilerinde, ancak batınlarında yerleşik olan şeyin hükmü zahir oldu O halde, kendilerine kendilerinden başkaca bir şey etkide bulunmadı — tıpkı tekvinin kendilerinden olması gibi
Öyleyse, insan üzerinde apaçık delil sabit oldu Her kim bu hikmeti anlar ve bu hikmeti kendinde yerleşik kılar ve bu hikmeti kendisi için meşhud kılarsa, kendinden başkasıyla ilgilenmekten yana rahata erer ve başına gelen hayır ve şerrin ancak kendinden geldiğini bilir “Hayır”dan kastım, bir kimsenin garazına uygun düşen ve tabiatına ve mizacına hoş gelen şeydir “Şer”den kastım ise, bir kimsenin garazına uygun düşmeyen ve tabiatına ve mizacına hoş gelmeyen şeydir
Bunu müşahede eden [şuhud](marifet sahibi) bir kimse, bütün varlıkların –her ne kadar kendileri tarafından dile getirilmese bile– özürlerini ikame eder ve başlarına her ne geldiyse, nefslerinden geldiğini bilir Ve biz, bunun böyle olduğunu, “İlim, malum’a tabidir” sözüyle belirtmiştik Dolayısıyla, böylesi bir kimse, başına, garazına uymayan bir şey geldiğinde şöyle der: “Kendin yaptın, kendin ettin
Allah doğruyu söyler ve hidayet eder

Ahmet Baydar

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.