Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye > Şaşırtıcı / Ürpertici Hikayeler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ayrıntılı, dünyamız, şekilde

En Ayrıntılı Şekilde Dünyamız

Eski 07-13-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

En Ayrıntılı Şekilde Dünyamız



ATMOSFER
Atmosfer, Dünya'nın oluşumundan bu yana,
çeşitli gazların karışımından oluşan ve gezegenimizi saran, binlerce kilometre
kalınlıkta bir gaz kütlesidir Atmosfer,
yerçekimi etkisi ile Dünya'ya
bağlı kalır Yerçekimi dolayısıyla, havanın yeryüzüne yaptığı
ağırlık "hava basıncı" olarak tanımlanır
Dünya'yı, Güneş'in zararlı
ışınlarından koruduğu gibi, canlılar için yaşamsal önem taşıyan
gazları da içermektedir Atmosfer,
Güneş'ten gelen ısıyı tutarak, havanın
yeryüzüne yakın kesiminin ısınmasına; dolayısıyla hava koşullarının oluşmasına
neden olur Atmosfer'i oluşturan başlıca gazlar:
nitrojen(azot) (% 78), oksijen (% 21),
argon (% 0,934), karbondioksit(% 0,033) ve
geri kalan (% 0,0033) miktarı ise, neon,
helyum, kripton, ksenon,
hidrojen, metan gibi gazlardır Ayrıca,
toz tanecikleri ve su buharı
da bulunur

Atmosferi oluşturan
gazların; (su buharı ve ozon hariç) yerden 80 km ye kadar,
temel özellikleri değişmez Bu bölge, homosfer olarak
adlandırılır 80 km'nin üzerinde ise, atmosferik gazlar,
molekül ağırlıklarına göre ayrışır Bu tabakaya da, heterosfer
denir Atmosfer'in yoğunluğu, deniz seviyesinde en fazla olup,
yükseklere çıkıldıkça azalır Giderek, gezegenler arası uzayın, boşluk denecek
kadar seyrek moleküllü hüviyetini kazanır Bu nedenle,
atmosfer'in üst sınırını, dolayısıyla kalınlığını kesin olarak tespit
etmek mümkün değildir Atmosfer'in, kütlesinin % 97'si,
yeryüzünden 29-30 kilometrelik bir yükseklik içinde bulunur
Daha yukarılarda, gaz moleküllerinin yoğunluğu elbette çok azalır

TROPOSFER

Troposfer, atmosferin en alt
tabakasıdır Kalınlığı, kutuplarda 7 km, ekvatorda 17 km civarındadır Bu
farklılık, havanın kutuplarda, soğuyarak alçalması, ekvatorda
ise ısınarak yükselmesinden kaynaklanır
İklim olayları, troposferin genellikle 3-4
km'lik alt katında, meydana gelir Bunun başlıca sebebi, su
buharının, troposferin alt katlarında olmasıdır Bu
tabaka, ısı değişkenliğinin en çok görüldüğü tabakadır
Troposfer, daha çok yerden yansıyan ışınlarla
ısındığından, yerden yükseldikçe her 100 metrede sıcaklık 0,5 °C azalır Atmosferi oluşturan
gazların, % 75'i, su buharının % 99'u, bu
katmanda bulunur Su buharı yoğunlaşması,
enlemlere göre değişiklik gösterir ve büyük bölümü tropik enlemlerde yer
alır Su buharı, Güneş
enerjisini ve yerden gelen ısı radyasyonunu
emerek, sıcaklığın ayarlanmasında önemli rol oynar Şayet,
atmosferdeki bütün su miktarı, yağış olarak
yere bir kerede düşseydi, Dünya'nın zemini, 2,5 cm derinliğinde suyla
kaplanırdı

Atmosfer ve yerküre arasındaki enerji alışverişinin, neredeyse tamamı bu katmanda meydana gelir Ayrıca genel bir ısınma olarak adlandırılabilecek olan, sera
etkisi de, atmosferdeki önemli gazlardan biri olan,
karbondioksite bağlıdır Doğal
karbondioksit(CO2) döngüsü, yılda 70
milyar tondur Ayrıca, insanların ürettiği milyarlarca ton
CO2 de, buna eklenmektedir
Troposferden sonraki katman, 50 km yüksekliğe kadar yükselen
stratosferdir

STRATOSFER-OZON TABAKASI

Buradaki hava, kuru ve daha az yoğundur Yeryüzünden gelen
ısı etkisi, yükseldikçe azalır Sonuç olarak, yükseldikçe
havanın daha da soğuması gerekirken, stratosfer daha
sıcaktır Troposferin sınırında(ortalama 11km
yükseklikte) hava sıcaklığı, yaklaşık -56 °C iken,
stratosferinsınırında (ortalama 50 km) 0
°C civarındadır Demek ki bu katmanda bir
enerji kaynağı var O da, Güneş'ten gelen,
morötesi (ultraviyole-UV) ışınlarının,
yüksek frekanslı kısmını soğuran ozon
tabakası

Yeryüzündeki hayatı, bu ışınların
zararlı etkilerinden koruyan, stratosferde
oluşan ve yaklaşık 12 km kalınlığında olan ozon tabakasıdır
Ancak bu tabakada, ortalama 2-3 mm kalınlığında, çok yoğun
bir halka vardır ki; adeta Dünya için bir
zırh görevi yapmaktadır Ozon tabakasının, iki
önemli işlevi vardır: Birincisi yeryüzündeki temel ısı
dengesine yardımcı olmak, ikincisi zararlı UV
radyasyonunun yeryüzüne ulaşmasına engel olmak Ozon,
atmosfer içinde, Dünya yüzeyinden 50 km
yüksekliğe kadar olan kısımda yayılmış olsa da, stratosferdeki
yoğunluğu çok fazladır

OZONUN DAĞILIMI VE TROPOSFERE
ETKİLERİ

Stratosferde, kısa dalga(yüksek frekanslı) mor ötesi
ışınlar,oksijeni, ozona dönüştürür
Ozonun, atmosferdeki dağılımı farklıdır Gazın % 90'ı
stratosferde tutulur, geriye kalan % 10 troposferdedir
ve bu % 10'un, ancak onda biri, yer yüzeyine yakın bölgelerdedir Yapılan
araştırmalar, son zamanlarda, troposferin yeryüzüne yakın
bölgelerinde, ozon miktarı artarken,
stratosferdeki ozon tabakasında, azaldığını
göstermektedir

Ozon tabakasındaki incelme, mor ötesi
ışınlarının, Dünya'ya ulaşması dışında,
troposferi de etkilemektedir Stratosfer
soğurken, troposfer gittikçe ısınmaktadır
Stratosfer, troposferin yalnızca
sıcaklığını etkilemekle kalmaz, hava
basıncını da etkiler Çünkü troposferde, ne
zaman bir alçak basınç bölgesi oluşsa,
stratosferde de, aynı anda yüksek basınç
bölgesi oluşur Yani, alçak basınç bölgesindeki hava
yükselince, yarattığı etki, üst katmandaki ters etki ile dengelenir Tersine,
alt katmandaki hava alçalır ve yoğunlaşırsa, yüksek bölgedeki basınç düşer
Troposferden stratosfere geçen parçacık, uzun
süre yeryüzüne dönmeden, birkaç yıl orada kalabilir Örneğin, büyük
volkanik patlamalardan oluşan küller,
stratosferde korunur ve küresel soğuma
işlemine sebep olur

MEZOSFER

Mezosferde, 50 km'den daha yukarıda, ozon
yoğunluğu, birden bire azalır ve üst sınırda (yaklaşık 80 km de)
sıcaklık, -93°C'a kadar düşer
Mezosferde rastlanan incecik zar gibi buz
tabakaları, bu yükseklikte bile su buharı
bulunduğunu gösterir Daha da yükseğe çıkıldığında, atmosferin
yapısının, büsbütün değiştiği gözlenir Alt katmanlar için
fiziksel, orta katmanlar için
kimyasal süreçler, tipik özellik arz ederken,
üst katmanlarda, tamamen farklı olaylar
gelişir
Mezosferde, hava basıncı ve
yoğunluğu, en düşük seviyededir Mezosfer
tabakası, yeryüzünü uzaydan gelen
meteorlardan korur Meteorlar, bu tabakaya
girdiklerinde, yanarlar Bu yükseklikte, nefes alacak
oksijen yoktur

İYONOSFER VE TERMOSFER


Güneş'ten kaynaklanan güçlü
enerji yayılımı, molekülleri ayırır Böylece
elektronlar ve iyonlar oluşur Bu nedenle, 80
km'nin üstündeki bu tabaka; iyonosfer, ya da
termosfer, olarak adlandırılır Termosferde,
Güneş'ten gelen elektromanyetik dalgalar, yansıtılır Bu
katmandaki tüm hareketler, Güneş'ten gelen elektrik
yüklü parçacıklardan kaynaklanır
Atmosferde, saatteki hızı 1000 km'ye kadar çıkan bu
parçacıklar, ışık yayan cisimlere dönüşürler
"Kutup ışığı", bu şekilde meydana gelir Ne kadar yükseğe
çıkılırsa, Güneş ışınlarının etkisi de, o kadar artar 600 km
yükseklikte, sıcaklık da, yaklaşık 1000°C'dir
Termosferin ötesinde, seyrelme devam eder ve gezegenler arası
gazlarla karışır

HİDROSFER(Su Küresi)


SU DEVRİ DAİMİ



Hayatın kaynağı sudur İnsan vücudunun % 55-60 sudan
oluşmaktadır Su, bütün yaşam sürecinde, en temel
maddedir Su çevriminin başlama noktası yoktur
Su çevrimini, harekete geçiren Güneş,
okyanuslardaki suyu ısıtır, ısınan su,
buharlaşır Yükselen hava akımları, su
buharını, atmosfer içinde yukarıya kadar taşır Orada
bulunan daha soğuk hava bulutlar içinde yoğunlaşır
Hava akımları, bulutları dünya çevresinde
hareket ettirir Bulutların içinde, damlaları taşıyan toz
zerreleri, bir araya gelerek, büyürler ve
yağış olarak gökyüzünden düşerler Bazı
yağışlar, kar olarak Dünya'ya geri döner ve
donmuş su kütleleri halinde, binlerce yıl kalabilecek olan
buz dağları ve buzullar şeklinde
birikebilir

Ilıman iklimlerde, ilkbahar geldiğinde, çoğu zaman kar
örtüleri erir ve eriyen su, erimiş kar olarak, toprak yüzeyinde
akışa geçer ve bazen de sellere sebep olur Yağışın çoğu, okyanuslara, ya da
toprağa düşerek, yerçekiminin etkisiyle
yüzey akışı olarak akar Akışın bir kısmı,
vadilerdeki nehirlere karışır ve buradan da nehirler
vasıtasıyla okyanuslara doğru hareket eder Yüzey
akışları ve yeraltı menşeli kaynaklar, tatlı
su olarak, göllerde ve nehirlerde
toplanır Bütün yüzey akışları nehirlere ulaşmaz Akışın çoğu,
sızarak yeraltına geçer Bu suyun bir kısmı, yüzeye yakın
kalır Yeraltı suyu boşaltımı olarak, tekrar yüzeydeki su
kütlelerine ve okyanusa katılır Bazı yeraltı suları, yer
yüzeyinde buldukları açıklıklardan, tatlı su kaynakları olarak
tekrar ortaya çıkarlar Sığ yeraltı suyu, bitki kökleri
tarafından alınır ve yaprak yüzeyinden terlemeyle atmosfere
geri döner





DÜNYA'DAKİ SUYUN DAĞILIMI

Dünya'daki, yaklaşık 1milyar 386 milyon kilometre küp
toplam suyun, % 96'dan fazlasının tuzlu su
olduğu bilinmektedir Bütün tatlı su kaynaklarının, % 68'inden
fazlası, buz ve buzulların içinde hapsedilmiştir Tatlı
suyun, kalan % 30'u ise yeraltındadır Nehirler,
göller gibi yüzeysel tatlı su kaynakları, dünyadaki toplam
suyun, yaklaşık % 1'inin 1/700'ü olan 93 100 kilometre küptür Bununla birlikte,
insanların, her gün kullandığı su kaynağının çoğunu,
nehirler ve göller teşkil etmektedir

OKYANUSLARDA SU
AKINTILARI

Okyanus akıntıları, okyanus sularının hareketleridir Bu
hareketler, okyanuslara akan büyük nehirler gibidir Okyanus
akıntılarına sebep olan, çeşitli faktörler vardır Okyanus
yüzeyinde gözlenen ve rüzgârların neden olduğu akıntılara, yüzey
akıntıları denir Yüzey akıntılarının şekli, kendisine
neden olan rüzgârın şekline benzemektedir Kuzey yarımkürede
yüzey akıntıları, saat yönünde iken, güney yarımkürede saatin
tersi yönündedir Bu akıntılar, dünyanın dönmesinin, yollarını değiştirmesinden
dolayı, kuzey-güney yönünde değildir
Gulf
stream, kuzey Amerika'nın doğu kıyılarından kuzeye akan en büyük
yüzey akıntısıdır Bu sıcak su akıntısı,
İzlanda ve İngiliz adalarındaki iklimin ılıman kalmasına neden olmaktadır
Gulf stream, üzerindeki havayı ısıtır ve toprak üzerindeki
sıcak hava kütlesi, yumuşak hava oluşturmak için hareket eder Gulf
stream, kuzey Avrupa'daki yağmurlu havadan ve buzulların
erimesinden sorumludur Diğer yandan, bazı yüzey akıntıları,
kutuplardan ekvatora doğru hareket ederek, beraberinde soğuk havayı taşırlar Bu
akıntıların ulaşmadığı bölgeler, daha sıcak bir iklime sahiptir




Okyanuslardaki derin su akıntıları, yoğunluk
farklılıklarına neden olur Tuzlu sudaki, tuz oranı
arttıkça yoğunluk artmaktadır Yoğunluğu yüksek olan
su, yoğunluğu daha az olan
suyun altına çökerek, yoğun bir akıntıya sebep olur Atlas
okyanusundaki yoğun akıntıların, üç seviyesi vardır Bu akıntının iki tanesi
güney kutbundan, biri ise kuzey kutbundan gelmektedir

Akıntıların, balıkçılık üzerinde büyük etkileri vardır
Çünkü sıcak ve soğuk akıntıların karşılaştıkları yerlerde, bol miktarda
oksijen, yosun ve plankton
bulunur Buralar balıkçılık için elverişlidir İngiltere, Japonya ve Norveç,
balıkçılıktan yararlanan ülkelerdir Ayrıca, soğuk ve sıcak akıntıların
karşılaştıkları yerlerde tehlikeli sisler oluşur

LİTOSFER(Taşküre)

Yerküremiz; kabuk,
manto ve çekirdek kısımlarından oluşur
Manto ve çekirdek ayrıca, iç ve dış olarak
nitelendirilen, ikişer kısma ayrılır

KABUK

Kabuğun kalınlığı, değişkendir Kıtalarda 35-70 km, okyanus
tabanlarında 5-10 km kadardır Zirve noktası,
Himalayalarda, 8850 m yüksekliğindeki Everest
tepesidir En çukur nokta, Pasifik
Okyanusu'nun 10911 m derinliğindeki, Mariana
Çukurudur Yapısı genelde, aluminosilikat
ağırlıklıdır Kıtasal kısmı, çoğunlukla granitten oluşuyor
Yani bu kayalar bolca, açık renkli anlamında felsik olarak
nitelendirilen feldspar ve kuartz
minerallerini içeriyor Okyanus tabanlarındaki kabuk ise,
bazalt ağırlıklı Kıtasal ve okyanus dibi
kabuklarının kalınlığı ve birleşimi yanında ortalama
yoğunlukları da farklıdır Kıtasal kabuğunki, 2,8
gr/cm3 okyanus kabuğunki, 3,3 g/cm3 Daha ince olan
okyanus kabuğunun, daha yoğun olması,
kıtasal kabuğu, bir bakıma dengeliyor

MANTO

Manto; demir, magnezyum ve
silikondan oluşmaktadır Manto, sıcak
ve katı tabakadır Manto'nun üst kısımları,
hem katı, hem de bir sıvı gibi davranır
Manto'nun etrafında, üzerinde yaşadığımız, ince bir kaya olan
dış tabaka vardır Buna kabuk denir

Kabukla birlikte, mantonun,
katı ve elastik olan dış kısmından oluşan
katmana, litosfer denir Litosferin hemen
altında, sismik dalgaların hızında, bir artış vardır Kaya
tipinin, görece az yoğundan, çok yoğuna
geçişine işaret eden bu sıçrama bölgesine, Mohorovicic süreksizliği deniyor Bu
süreksizliğin, kıtalar altındaki, 15-20 km ila, 70-80 km arasında değişen
ortalama derinliği, 35 km Okyanusların altında ise, tabanın 7 km altındadır
Dolayısıyla, dünyaya göre litosferin
kalınlığı, yaklaşık olarak, yumurtaya göre, kabuğunun kalınlığı kadar
incedir Geçmişte, yerkabuğunda bir delik açarak, manto'ya
ulaşma önerileri yapılmıştı Sovyetler Birliği zamanında, Kola
yarımadasında, bu amaçla bir delik açılmaya
çalışılmıştır Ancak maliyetler, derinlikle birlikte üstel olarak arttığından,
12 km'den sonra terk edilmiştir


Kabuğun ardından, ağırlıklı olarak
demir ve magnezyum
silikatlarından oluşan 2900 km kalınlığındaki
manto geliyor
Derinlikle birlikte
sıcaklık ve basınç artıyor Kabuğun 100-200 km
altındaki sıcaklık, kayaların ergime noktasına yakın Ancak,
basınç yüksek olduğundan, kayalar tümü ile
eriyemiyor Ve katı ile sıvı arasında, viskozitesi yüksek ve akışkanlığı az
plastik bir halde bulunuyor Litosferde bir
çatlak veya oyuğun oluşması halinde atmosferin düşük basıncıyla
karşılaştıklarında, hızla eriyip dışarı fışkırıyor ve volkan
etkinliklerine yol açıyorlar

Magma ve Bazalt Kayaların
Mıknatıslığı

Magmanın, oluşan yarıklardan çıkan kısmı katılaşarak,
yeni kabuk oluşturuyor Çıkamayıp geri dönen kısmı ise, tekrar
dibe dalarak, konveksiyon hücrelerini ayakta tutuyor Bu
yüzden, çıkıntı boyunca, iki tarafta dağ silsileleri oluşmuş
durumdadır Ve dipteki kabuk sürekli yenilenmektedir Buna, deniz tabanının
yayılması deniyor Oluşan bazalt kayalar, bir miktar
manyetik mineral içerdiklerinden, dünyanın manyetik
alanı, o sıralar hangi yönde ise, o yönde mıknatıslık
kazanarak donuyorlar Öte yandan, manyetik kutuplar,
periyodik olarak yer değiştirmektedir Okyanus ortası çıkıntının iki yanındaki
kayalar, çıkıntıya paralel şeritler halinde, değişik yönlerde
mıknatıslanmış bölgeler sergiliyor Eski
kabuk ise, dalma bölgesi denilen yakınsak sınırlarda,
mantoya dalıp eriyor

Okyanus kabuğu, kıtasal bir plakaya karşı
ilerlediğinde, daha yoğun olduğundan, alta dalarak, bir çukur oluşturuyor
Derine indikçe, ısınıp eriyor ve bu arada bulduğu çatlaklardan, geri fışkırıp,
ada yaylarına vücut veriyor Dalmaya devam eden parçaları ise, soğuk kütleler
halinde, mantonun derinliklerine doğru yol alıyor Bazen de,
iki kıtasal plaka, yakınsak sınırda buluştuğunda, biri diğerine
göre ağır basıp, alta dalamadığından, birbirlerini omuzlayarak,
kırılmalara ve yükselmelere yol açıyorlar
Asya plakasıyla, Hint plakasının çarpışma sürecinde oluşan
Himalayalar da olduğu
gibi

ÇEKİRDEK



2900 km derinlikte, mantodan
çekirdeğe geçiş başlıyor Çekirdek, iç
ve dış çekirdek olmak üzere, iki parçaya bölünmüştür
Sıcaklık, 3700 °C' yi,
basınç da 125 Gpa(Giga Pascal veya milyar
kg/ms2)düzeyini aşıyor Bu koşullar altında, nikel demir
alaşımından oluşan dış çekirdek,
erimiş olmak zorundadır Bu yüzden 2300 km
kalınlığındaki dış çekirdeğe girişte, % 30'a yakın bir
yoğunluk artışına karşın, sismik dalgaların P
türünün hızında, bir o kadar düşüş
gözleniyor

DÜNYA'NIN MANYETİK
ALANI

Dış çekirdeğin sıvı hali, Dünya'nın manyetik
alanın kaynağı görülüyor Alttaki katmanlarda ise, sıcaklıklar,
mıknatıslık özelliğinin ortadan kalktığı Curi
sıcaklığı'nın üzerinde Dolayısıyla, yerin manyetik
alanını, atomların manyetik çift kutupluluğunun eşyönlüleşmesiyle
açıklamak imkânsız Geriye bir olasılık kalıyor O da dış
çekirdekteki sıvı akıntılarının yol açtığı,
kendi kendisini ayakta tutan bir dinamo
etkisi Yerin, kendi ekseni etrafında dönmesi
nedeniyle, dış çekirdeğin, alt ve üst yarısında
oluşan, zıt yönler de spiral
akıntılardaki sıvı demirin elektrik
iletkenliğinin, zıt yönlü spiral
akımlar oluşturduğu düşünülüyor

5200 km'ye inildiğinde,
sıcaklık 4300°C'yi aşarken,
çekirdeğin iç kısmına girilmiş oluyor 1200 km
kalınlığındaki bu katman, hemen tümüyle demirdir
Sıcaklığın, dünyanın merkezinde, 5200°C' ye ulaşmasına rağmen, basınç 325
Gpa'lı aşmış olduğundan, çekirdek
katı haldedir

KAYAÇLAR

Yer
yüzeyinin altındaki erimiş kayalara, magma denir
Magma yarı erimiş durumdadır Balın aktığı gibi akar Bazı
durumlarda yüzeye yaklaşır Yavaş soğuduğunda ise, büyük kristaller ile
kayaç oluşturur Böyle kayaçlara, sokulum (intrusive) kütleler
denir Daha yavaş magma soğumalarında, kristaller daha
büyüktür Sokulum kütleler, granit ve gabro'dur Bazen magma,
volkanlara doğru yüzeyi terk eder Magma
yüzeye ulaştığında, lav olarak isimlendirilir
Lav hızla soğuyarak, küçük kristalleri
oluşturur Bazen lav çok hızlı soğuduğunda, kristaller oluşmaz
Yeryüzünde oluşan kayaçlara, püskürük (extrusive) kütleler
denir Püskürük kütlelerin, örnekleri bazalt, obsidyen ve
pumice'dir

Magmanın soğuması ile oluşan
volkanik kayaçlar, sokulum ve
püskürük kütleler olarak sınıflandırılır


Magma, sıcak olduğundan, canlı nesneleri yok eder Bu
nedenle, volkanik kayaçlarda fosil bulamayız Yer kabuğunu
oluşturan kayaçların, çoğu volkaniktir
Volkanik kayaçlar, yapıları yüzünden
serttir

Tortul
Kayaçlar

Su ve rüzgâr yeryüzünü değiştirebilir Bu
kuvvetler, kayaçları kırarak, küçük kayaçları taşır Bu
partiküller farklı yerlerde yerleşirler Buralarda, küçük parçacıklar
toparlanarak, basınç altında çimentolaşıp, daha büyük
kayaçları meydana getirirler Bu kayaçlar, genellikle suda
oluşur ve magmatik kayaçlardan daha
yumuşaktırlar Tortul kayaçlar, birçok
tabakaları meydana getirir ve fosilce zengindir

Tortul kayaçların dört tipi vardır:

1) Parçalı kayaçlar: Bu kayaçlar rüzgâr ve
su gibi mekanik etkilerle; kayaçların kırılarak, taşınması veya
küçük parçaların, başka yerlerde toplanmasıyla oluşur Kum
taşı, çakıl taşı bunun örnekleridir

2) Buharlaşma: Su, sadece kayaçları kırarak küçük parçaları
taşımaz Ayrıca su, birçok minerallerin üzerinden akarken,
onları çözer Daha sonra, su buharlaştığında, bu mineraller,
burada kalarak kayaçları oluşturur Pamukkale,
bu tipin iyi bir örneğidir

3) Organik Kayaçlar: Suda yaşayan birçok organizmalar,
kabuğa sahiptir Bu organizmalar, öldüğünde, geride kabukları kalır Bu
kabuklar, birikerek kayaçları oluşturur Taş
kömürü ve linyit bunun örnekleridir

3) Kimyasal Kayaçlar: Su buharlaştığında, içindeki
mineraller çökelerek birikir Fakat bazı
mineraller, su buharlaşmadan çökelebilir Her madde,
suda çözünebilirliğe sahiptir
Sudaki bir maddenin varlığı, diğer bir maddenin
çözülebilirliğini etkileyebilir Bir mineral, saf
suda çözünebilir olduğu halde, deniz suyunda çözünemez
olabilir

Tuz ve diğer mineraller, başka minerallerin
çözünürlüğünü düşürür Bu nedenle, tatlı suda
çözülmeyen mineraller, denizlere ulaşarak denize karışır Yeraltı akımları, bu
işlemi hızlandırır Bu mineraller, tabakaların tabanına
çökelir Daha büyük ağır partiküller, alt tabakaları, daha hafif partiküller
ise, üst tabakaları oluşturur Su basıncı, kayaç
oluşum sürecini hızlandırır Bir tortul
kayaç, yukarıdaki kayaç sınıflarından, birden fazlasına ait olabilir
Örneğin, bir kayaç, organik esaslı olduğu halde, denizde
kimyasal işlemle oluşabilir

Metamorfik Kayaçlar

Dünya yüzeyinin değişimini, sürdürmektedir Isı ve
basınç gibi faktörler, kayaçların,
şeklinin ve yapısının değişiminde rol
oynarlar Bu gibi değişimlerle oluşan kayaçlara,
metamorfik kayaçlar denir Bu faktörlerin
sebep olduğu değişimler, ortadan kalkarsa, bu kayaçlar,
orijinal yapılarına dönerler Bu, ters yöndeki başkalaşım
olarak bilinir Kayaçlar oluştuktan sonra değişmeden
kalamazlar Kayaçlar bir tipten başka bir tipe değişebilir Bu,
sonlanmayacak olan bir işlemdir Bir tipten, başka bir tipe olan değişim,
kayaç çevrimi olarak bilinir

PLAKALARIN HAREKETİ

Litosfer, yedisi büyük bir düzine kadar plakalara ayrılmış
durumdadır Bu plakalardan bazıları, kısmen
kıtasal olup, kısmen de okyanus
tabanını kapsıyor Tektonik kuvvetler
nedeniyle, birbirlerine göre hareket halindeler
Litosferin parçaları, adeta, dış mantonun,
kısmen sıvı olan üst 'astenosfer' katmanı üzerinde yüzüyor
Bazı plakalar, birbirine yaklaşırken, diğer
bazıları birbirinden uzaklaşıyor Plakaların
birbirine yaklaştığı sınırlara, yakınsak, uzaklaştığı sınırlara
ise, ıraksak sınır denir
Plakaların bir de, sınır boyunca birbirlerine göre,
kayma hareketi var ki, buna da muhafazakâr
(conservative) sınır deniyor

Kuzey Anadolu ve Kaliforniya'daki San
Andreas fay hatları, bu sonuncusuna bir örnektir Pasifik ve Atlantik
okyanuslarının, ortasından geçen, birer ıraksak
sınır vardır Örneğin Atlantik ortası sınırın, altında yer
alan, sıcak noktadaki mantodan kabaran magma,
Avrupa ve Amerika plakalarını dışarıya doğru iterek, birbirinden
uzaklaştırıyor
Okyanus kabuğu, kıtasal bir
plakaya karşı ilerlediğinde, daha yoğun olduğundan,
alta dalarak, bir çukur oluşturuyor Derine indikçe, ısınıp
eriyor ve bu arada bulduğu çatlaklardan, geri fışkırıp, ada yaylarını
meydana getiriyor Dalmaya devam eden parçaları ise,
soğuk kütleler halinde, mantonun derinliklerine doğru yol
alıyor Bazen de, İki kıtasal plaka, yakınsak sınırda
buluştuğunda, biri diğerine göre ağır basıp, alta dalamadığından, birbirlerini
omuzlayarak, kırılmalara ve yükselmelere yol
açıyorlar Asya plakasıyla, Hint
plakasının çarpışma sürecinde oluşan
Himalayalar da olduğu gibi

WEGENER TEORİSİ

Bilim adamları, geçmişte kıtaların,
bitişik olduğunu ve yavaş yavaş sürüklenerek, birbirinden
uzaklaştığına inanmaktadırlar Alfred Wegener(1880-1930), 1912
de, 'bütün kıtaların, büyük bir süper kıta
olarak, bitişik olduğunu ve daha sonra parçalanarak, birbirinden adım adım
uzaklaştığı' tezini destekleyen kanıtlar sundu Bu süper
kıtaya, bütün karalar anlamında, Pangaea ismini verdi
Kara parçalarının, birbirinden ayrılmasına, kıtasal sürüklenme
denir

Wegener teorisini destekleyen gözlemler
şunlardır:
(a) Farklı kıtalardaki biyolojik türler ve
fosiller benzerdir Bu ise, yaşam formlarının,
aynı bölgeden kaynaklandığı anlamına gelmektedir
(b) Farklı kıtalardaki dağ
ve kayaçlar gibi jeolojik yapılar, benzerdir Bu ise kıtaların
bitişik olduğunu bize göstermektedir
Wegener'i destekleyen kanıtlar
olmasına rağmen, kıtaların neden birbirinden uzaklaştığı, bilim adamları
tarafından açıklanamıyordu

PLAKA
TEKTONİĞİ

Bugün bu hareket, levha tektoniği ile açıklanmaktadır
Hareket edenin, kıtalar olmayıp, litosferin
bölümleri olduğunu biliyoruz Litosferin, kıtaları ve deniz
tabanını içeren kısımlarına plaka denir Bu
plakalar, mantonun üstündedir
Manto, katı kayalardan meydana gelmesine rağmen, 100 kmlik üst
kısmı, plastik gibidir ve akabilir Bu nedenle,
plakalar, manto üzerinde hareket edebilir
Bunu yaparken plakalar, o kıtaları ve
okyanus tabanını, kendileri ile birlikte
taşırlar

Plaka hareketini içine alan teoriye,
levha tektoniği denir Plakaların, milyonlarca
yıldır büyük mesafeler kat ettiğinin kanıtları vardır Günümüzdeki
kıtalar, bu yavaş hareketin sonucudur Bu hareket, hala devam
etmektedir Kıtalar, yılda 1-5cm Birbirinden uzaklaşarak,
kaymakta ve yerin jeolojisindeki yavaş değişim ortaya çıkmaktadır Okyanus
tabanı altında, sualtı dağ zinciri sisteminde, yüz metreden bin metreye
yükselmeler vardır Coğrafya haritasına bakarsanız, büyük dağ yamaçlarının,
plakaların uçlarında yer aldığını fark edersiniz

DAĞLARIN OLUŞUMU




Plaka tektoniği teorisine göre, iki plakanın birbiriyle
çarpışması sonucu, karadaki dağlar oluşur
Dağlar, genel olarak üç ana sınıfa
ayrılır:
1-Volkanik dağlar
2-kırık
dağlar
3-Kıvrım dağlar
Volkanik
dağlar, bir volkanik püskürme sonucunda oluşmaktadır Bunlar karada
veya okyanus tabanında, oluşabilir And Dağları, bunun bir
örneğidir

Kırık dağlar, Büyük bir iç gerilim,
yerkabuğunun dev parçalarını kırar ve büker Böyle dağlar, bir yanda keskin
olarak yükselir ve diğer yanda merdiven benzeri bir yapıya
sahiptir

Kıvrım dağlar, iki plakanın
karşı karşıya geldiği zaman oluşur Plaka kırıklarının,
çarpışma olmayan türüdür Böyle dağların tepeleri eğridir
Alp ve Himalaya dağları,
kıvrım dağlardır Kıvrılan tabakaların, aşağı
doğru çanaklaşan kısımlarına senklinal, kubbeleşen kısımlarına
antiklinal denir Kıvrılmayla yükselen
yerlerde, sıradağlar oluşur

Volkan,
yerkabuğundaki bir açıklıktan, magmanın yüzeye ulaşmasıdır
Sıcak magmanın geçtiği yola, volkanik baca
denir Magmaya yüzeye ulaştığında lav denir
Volkanın tepesindeki açıklığa krater
denir

Bazı volkanlar, tepede çok büyük bir
çukura sahiptir Buna kaldera denir
Kaldera, bir volkanın tepesinden fışkıran lavların
çökmesinin bir sonucudur Bazen bir kaldera, bir
çökmeden çok, şiddetli patlama ile oluşur Bir volkanın lavı,
dışarı aktığında, sıcaklığı 10000 °C' dir Hızla
soğur ve katılaşır Lav, soğuduktan sonra, etrafındaki açıklığa
toplanan malzemelere, volkanın konisi denir

DÜNYA'DA YAŞAM NE ZAMAN BAŞLADI?

Gezegenimizin yaşı, yaklaşık olarak 5 milyar yıldır Ayrıca
Dünya'daki yaşamın başlaması için, yaklaşık 3
milyar yıl geçtiği tahmin ediliyor Yine başlangıçta, Dünyadaki
yaşamın, çok basit olduğu düşünülmektedir Dünya
yüzeyini kaplayan ilkel canlılar, zaman geçtikçe çeşitlilik ve
karmaşıklık kazandı Yeni hayvanlar ve
bitkiler ortaya çıktı Çoğu bitkiler, önceden dev atkuyrukları
gibiydi, küçük beyinleri olan dev hayvanlar vardı Bugün bu
hayvanlara, biz dinazor diyoruz Zamanla yaşam şartları
değişti Dinazorlar, daha fazla yeryüzünde yaşayamadı Dev
bitkiler, toprağa gömülerek, burada kömüre dönüştü Bugün
milyonlarca değişik canlı, yeryüzünde yaşıyor Bazıları, ilkçağ
canlıları gibi görünse de, çoğu değişik canlılardır

FOSİL NEDİR?

Yeryüzündeki yaşam tarihini, nasıl biliyoruz? Bilim ilerlese
de, geçmişle ilgili bilgi toplamak oldukça zor Geçmişle ilgili bilgilerin
çoğunu, fosiller yardımıyla öğreniyoruz
Fosiller, eski çağ canlılarının kalıpları,
etkileri ve kalıntılarıdır
Fosilleri araştıran bilim dalına, paleontoloji
diyoruz Fosillerin çoğu, tortul
kayalarda bulunur

Fosil çeşitleri
şunlardır:

(a) Orijinal fosiller: Bu fosiller,
genellikle bir organizmanın kalıntılarıdır Bu
kalıntılar, çoğunlukla, kemikler ve dişler gibi sert
kısımlardır Fakat bazen, organizmanın tamamı, elde edilebilir Bu şekilde
bulunanlar, genelde buzun içindedirler Atlas Okyanusu'nda, bu
şekilde bir mamut bulunmuştur

(b) Yer
değiştirmiş kalıntılar: Bir organizmanın, sert kısımlarının
parçalanması ve yeraltı suyu ile taşınan minerallerin, bu
parçalanan kısımlara tekrar yerleşmesiyle, oluşur Çoğu kemik,
mineralden yapılmıştır Bu fosiller, taş gibi
görünürler ve bunlara taşlaşmış fosiller adı
verilir

(c) Karbonlaşmış (kömürleşmiş) fosiller: Bunlar
ise, bir bitki çamura gömülü olduğunda oluşur Çamur
tortulu, şiste dönüşürken; bitki, geride sadece
karbon (kömür) kalana kadar, kimyasal bir reaksiyona girer


Dr Bahri Güldoğan
Kaynaklar:
1) Stephen Marshak, Earth Portrait of
A Planet, Norton Company, New York, 2001
2) İhsan Ketin,
Genel Jeoloji Yer Bilimlerine Giriş, İTÜ vakfı Yy,
2005
3) Bilim ve Teknik, Temmuz, 2005
4) Bilim
ve Teknik, Ağustos, 2005
5) Bilim ve Teknik,
Eylül, 2005
6) ga water usas gov/edu
7)
wwwbeyodbookscom
8) evolutionitgocom
9) mediatheek thinkquest
nl
10) wwwwinonaedu
Esas Kaynak
http://wwwyaklasansaatcom/dunyamiz/dunya/earthasp
Bi Teşekkür Yeter

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.