Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bedri, eyüboğlu, rahmi

Bedri Rahmi Eyüboğlu

Eski 04-29-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Bedri Rahmi Eyüboğlu



BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU




1911'de Trabzon Görele'de doğdu 21 Eylül 1975 Pazar günü İstanbulda yaşamını yitirdi Türkiye'nin en usta ressamlarından Trabzon Lisesini bitirdi Lise yıllarında öğretmeni Zeki Kocamemi'nin ilgisiyle resme yöneldi İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümüne girdi Nazmi Ziya Güran ve İbrahim Çallı'dan ders aldı 1931de diplomasını almadan okulu bırakıp Fransaya gitti Djon ve Lyon'da özel atölyelerde çalıştı Ardından Paris'e geçti 1933te İngiltereye gitti, aynı yıl yurda döndü 1934'te yaptığı 30 resimle yurtiçi ve dışında sergilere katıldı 1936da Güzel Sanatlar Akademisinden diplomasını birincilikle aldı Aynı yıl akademinin resim bölümünde Leopold Levy'nin asistanı oldu Ses Dergisi'nde sanat ve estetik konusunda düzenli yazılar yazdı Şiire lise yıllarında başladı İlk şiirleri 1932'den sonra Varlık, Yeditepe, Ses, İnsan gibi dergilerde yayınlandı İlk şiir kitabı "Yaradana Mektuplar" 1941'de basıldı Şiirlerinde de resimlerinde olduğu gibi halk edebiyatının zengin motiflerinden esinlendi, yararlandı Yalın bir dille, içten lirik şiirler yazdı

ESERLERİ

ŞİİR:
Karadut 1948
Tuz 1952
Üçü Birden 1953
Dördü Birden 1956
Karadut 69 (1969)
Dol Karabakır Dol (bütün şiirleri 1974)

GEZİ:
Canım Anadolu (1953)
Tezek (1975)
Delifişek (1975)

MONOGRAFİ:
Nazmi Ziya (1937)

DENEME:

Yaşadım (1977 ölümünden sonra)
Resme Başlarken (1977 ölümünden sonra)






Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Bedri Rahmi Eyüboğlu

Eski 04-29-2010   #2
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Bedri Rahmi Eyüboğlu




Bedri Rahmi Eyüpoglu


Ressam, şair ve yazar olan Bedri Rahmi Eyuboğlu, 1911 yılında Giresun-Görele'de doğdu 1975 yılında İstanbul'da öldü Güzel Sanatlar Akademisi'nde başlayan resim öğrenimini Paris'te sürdüren Eyuboğlu, daha sonra Türkiye'ye döndü ve ölümüne kadar Güzel Sanatlar Akademisi'nde ders verdi Yerel yaşama ilişkin gözlemlerini, yazma, kilim gibi yerel kültürel değerlerdeki malzemeyle buluşturarak tablolarına yansıttı Tablolar ve gravürlerin yanısıra büyük boyutlu duvar resimleri, mozaik, seramik panolar yaptı Bazı desenleri, ölümünden sonra Binbir Bedros (1977), Karadut (1979) ve Babatomiler (1979) adlı kitaplarda yayımlandı Halk kaynağından beslenen sanat anlayışı şiirlerinin de temeli oldu Şiirlerinde, masallardan, söylencelerden, türkülerden yararlanarak, doğa tutkusunu, insan sevgisini, yaşama sevincini, toplumsal sorunları yansıttı Yazıları, Tezek (1975), Delifişek (1975), Resme Başlarken (1977) adlı kitaplarda toplandı


BAHAR VE BİZ

Yılda bir kere çıldırır ağaçlar sevincinden
Rabbim ne güzel çıldırır
Yılda bir kere uzatır avuçlarını yaprak;
Sevincinden titreyerek
Yılda bir kere kendini verir toprak
Yılda bir kere yarılır bahçeler hazdan
Rabbim ne güzel yarılır
Biz de bir kere sevinebilseydik
Çiçek açmış ağaçlar gibi çıldırasıya
Kimbilir belki bir gün sulh olunca
Biz de deliler gibi seviniriz,
Ağaçları ve baharı taklit ederiz
Renkli bez parçalarıyla donatırız şehri
Renkli ampuller asarız pencerelerden
Kimbilir belki bir gün sulh olunca
Biz de çatır çatır çatlarız binbir yerimizden
Ağaçlar gibi

BÜYÜK ŞEHİR

Bir değil hallerin beş değil
Nasıl anlatsam hepsini bir bir
Nasıl bağlansam sana nasıl, büyük şehir
Yüz tane kolum olsa kucaklamağa yetmez
Tepeden tırnağa dudak kesilsem bitip tükenmezsin
Anten misali gerilse bütün damarlarım
Nasıl duyarım semt semt bucak bucak seni
Nasıl sararım?
Büyük hastanelerinde yatarım insan dolu,
Büyük gemilerine binerim mahşer,
Hanların dolu, hamamların dolu
Gel gör ki her Allahın günü
Göz göze, diz dize
Tramvayda, sinemada, meyhanede, mabette
Herkes kendi murdar karanlığına gömülmüş
Herkes gurbette

ÇAKIL

Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar

Seni düşünürken
Bir erik ağacı tepeden tırnağa donanır
Deliler gibi dönmeğe başlar
Döndükçe yumak yumak çözülür
Çözüldükçe ufalır küçülür
Çekirdeği henüz süt bağlamış
Masmavi bir erik kesilir ağzımda
Dokundukça yanar dudaklarım

Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde



ÇÜRÜMEK

Her şey çürüyor canım kardeşim bu dünyada
Hatıralar bile
O hatıralar ki kafatasından muhkem bir yerde saklıdırlar
O hatıralar ki tüyden hafif
Gök mavisinden duru
Etten kemikten uzaktırlar
O hatıralar ki
Bambaşka bir zaman içre yaşar dururlar
Gel demeden gelir
Git demeden giderler
Nur topu gibi açıldıkları olur bazan
Sonra sızım sızım sızlarlar
Her şey çözülüp gidiyor bu dünyada
Bir biri içinde
Bir biri peşi sıra
Bir tad dudakta
Bir ses kulakta
Sen toprakta çürürsün canım kardeşim
Ben ayakta


DENİZ TÜRKÜSÜ

Deniz dediğin bir tarladır
Gülü gül, dikeni diken, tohumu tohum
Toprak gibi verimli, toprak gibi cömert
Betine bereketine kurban olduğum

Deniz dediğin bir tarladır
Uçsuz bucaksız bir tarla
Göbeği insanlarla kesilmiş
Çilesi insanlarla

Deniz dediğin bir tarladır
Sözü pek, eli ağır
Dost gibi güldürür insanı
Dost gibi ağlatır

Deniz dediğin bir tarladır
Anadır, babadır, kardeştir
İnsan eline hasret
İnsan eli değer değmez ürperir
Binbir yerinden çatlar sevincinden
Nesi var, nesi yok çıkarır verir,
İnsan eli değmemiş denizlere bir damla alınteri
Bulutlar dolusu rahmetten mübarektir

Deniz dediğin bir tarladır
Bulutlar, güneşler dibindedir
Gecelere gündüzler dibindedir
Yıldızlar mevsimler dibindedir

Zifiri karanlık güller açılır dibinde
Bağlar, bahçeler kat kat, katmer katmer, deste deste
Bağlar, bahçeler zifir karanlık güller
İnsan eline hasret beklemekte

Deniz dediğin bir tarladır
Kapılar açılır içinde kapılar
Bitip tükenmeyen bereket kapıları
Balıklar akıp gider bölük bölük tabur tabur
Alı al moru mor sarısı sarı


Deniz dediğin bir tarladır
Üstünde başı boş rüzgâr
Gönlünce at oynatır
Üstünde bir avuç tuzlu köpük
İçinde milyonlarca yürek
Milyonlarca öpücük
Bir insan eli arar konacak
Bir insan eli muhkem, sıcak

Hey benim
Boydan boya cömert denizlerle çevrili
Güzel memleketim
Bu yaz tenha denizlerinde yıkandım
İnsan eli değmemiş ormanlar gibi vahşi
Dağ başında unutulmuş küçük kundaklar gibi yetim




GEL VUR

Bak şu güneş nasıl geliyor
Sen de öyle gel be!!!!

Bak şu ışık nasıl vuruyor
Sen de öyle vur be!!!!



İSTİDA

Yarab! İnsan oğullarından çektiğim yeter
Gökyüzünden benim hisseme düşeni ver
Altına dilediğim gibi ömrümü sereyim
Mendil kadar olsun tarlamı ayır
Beni doyuracak ağacı göster
Rabbim! İnsan oğullarından çektiğim yeter

Yalnız senin ellerin gezinsin ömrümde
Beni yalnız sen mahkûm eyle sen azat
Ve yalnız sen canımı iste benden ki
Nereye saklayacağımı şaşırmadan vereyim

MARİFET

Marifet hiç ezilmemek bu dünyada
Ama biçimine getirip ezerlerse
Güzel kokmak
Kekik misali
Lavanta çiçeği misali
Fesleğen misali
Itır misali
İsâ misali
Yunus misali
Tonguç misali
Nâzım misali

MAVİ GEZİ

Mavi gezi bir ağaçtır
Dalları deniz
Mavi gezi bir bahçedir
Gülleri deniz
Mavi gezi bir gelindir
Telleri deniz
Mavi gezi bir beşiktir
Bebeği deniz
Bebeğimin:
gözleri deniz
elleri deniz
dişleri deniz
Mavi gezi bir rüyadır
görülmemiş
Mavi gezi bir cennettir
ellenmemiş
dillenmemiş
Mavi gezi bir masaldır
söylenmemiş
yazılmamış
çizilmemiş

Mavi gezi bir mavidir, adı yok
Ağam sensiz bu mavinin tadı yok
Ağlamak yok, sızlamak yok mavi var
Dünya boyunca yürek dolusu
İman boyunca Allah dolusu
Otur çakıllarını boya mavi yavrusu
Hey betine bereketine, kalınlığına
Etine buduna kurban olduğum, dibi görünen su
Bir kızım olursa adı DURUSU




SEVGİ ÜSTÜNE

Bütün kitapları yakmalı
Sevda üstüne ne söylemişlerse yalandır
Kitaplara göre insan
Karanlıkta yüzüne bin mumluk lâmba tutulmuş
Gözleri, yüreği kamaşmış insandır

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla

Cevap : Bedri Rahmi Eyüboğlu

Eski 06-13-2010   #3
Şengül Şirin
Varsayılan

Cevap : Bedri Rahmi Eyüboğlu



Bedri Rahmi Eüboğlu






Türk ressam, şair, yazar (Görele, Giresun, 1911 -istanbul 1975)

Sabahattin Eyüboğlu'nun kardeşi, Eren Eyüboğlu'nun eşi Güzel sanatlar akademisi'nde başlayan resim öğrenimini Paris'te André Lhote atölyesi'nde sürdürdü Güzel sanatlar akademisi'nde profesör olarak ölümüne kadar ders verdi Resimlerinde yerli yaşama yönelik gözlemlerini halk sanatından (yazma, kilim vb) gelen malzemeyle birleştirdi


Tablolar, gravürler yanında büyük boyutlu duvar resimleri, mozaik, seramik panolar yaptı
Yazmalar, kumaş üzerine baskılarla yapıtlarını geniş kitlelere ulaştırdı Ölümünden sonra bazı desenleri BinbirBed-ros (1977), Karadut (1979), Babatomiler (1979) albümlerinde derlendi Halk kaynağından beslenen sanat anlayışı şiirlerinin de (Dol kara bakır dol, bütün şiirleri [1974]) temeli oldu Konuşma dilinden, deyimlerden, türkülerden yararlanan bir anlatımla doğaya hayranlığını, yaşama sevincini, insan sevgisini, toplumsal sorunları dile getirdi Sanat ve toplum sorunlarıyla ilgili görüşlerini şiirlerle bezeli söyleşi yazılarında (Tezek [1975], Delifişek [1975], Resme başlarken [1977]) belirtti

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.