Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
arkadaşlar, ders, notlarını, tarih, veriyorum

Arkadaşlar Size Tarih Ders Notlarını Veriyorum !

Eski 10-07-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arkadaşlar Size Tarih Ders Notlarını Veriyorum !



A TARİH BİLİMİ
1 Tarih Biliminin Konusu
Tarihin Tanımı:
Tarih, geçmiş zamanlarda yaşayan insan topluluklarının, her türlü faaliyetlerini yer ve zaman belirterek, sebep-sonuç ilişkisi içinde, tarafsız olarak anlatan bilim dalıdır
Bütün yönleriyle insanlığın geçmişini inceler
Geçmişle gelecek arasında kurulan bir köprüdür
Tarih insanlığın ortak mirasıdır
Tarih, insan topluluklarının sosyal, ekonomik, siyasi, kültürel, dini faaliyetlerini, birbirleriyle olan ilişkilerini, kültürlerini, yer ve zaman belirterek, olayların sebeplerini, gelişmelerini ve sonuçlarını birlikte inceleyen bir bilim dalıdır
Tarih sadece geçmişi araştırmakla kalmamakta, geçmişle günümüz ve gelecek arasında bir köprü görevi görmektedir
Tarihine sahip çıkmayan, tarihini unutmuş bir millet, hafızasını kaybeden bir insana benzer
Tarih Biliminin Özellikleri
1 Geçmişteki olayları inceler
2 İnsan toplulukları tarafından meydana getirilir
3 Belgelere dayanmalıdır
4 Yer ve zaman belirtilmelidir
5 Sebep-sonuç ilişkisi olmalıdır
6 Objektif (tarafsız) olunmalıdır
7 Tarihî olaylar tekrarlanamaz
8 Deney ve gözlem yapılamaz
9 Olayın meydana geldiği devrin şartları ve değer yargıları iyi bilinmelidir
10Araştırma mümkün olduğu kadar olayın geçtiği yerde yapılmalıdır
Tarihin Konusu:
Geçmiş zamanda yaşayan insan topluluklarının her türlü faaliyetidir
Tarihimizi Öğrenmenin Gerekliliği:
Türk milleti tarihin en eski ve en köklü milletlerinden biridir Türkler; Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarına yayılan devletler kurmuşlardır Bu bölgelerde Türk dilinin, Türk sanatının, Türk kültürünün izleri bugün bile sürmektedir
MÖ III yüzyılda Hunlarla başlayan Türk Tarihi günümüze kadar varlığını sürdürmüştür
Tarihimizi iyi öğrenmekle;
Vatan, Millet sevgimiz gelişecektir
Millet olarak geleceğe daha güvenle bakabilecek duruma gelebiliriz
Tarih Biliminde Yer ve Zamanın Önemi:
Yer ve zamanın belirtilmesiyle olayın gerçek olup olmadığını anlarız
Olayın geçtiği yer ile olayın meydana geldiği zaman dilimi o olayın sebep ve sonuçlarını belirlememizde gereklidir Çünkü o yerin iklimi, yaşam şartları, madenleri, o zaman içindeki nüfusu, o zaman içindeki toplumsal değerler olayın meydana geliş sebeplerini oluşturabilirler
Tarih Biliminde Sebep-Sonuç İlişkisinin Önemi:
Tarihte, bütün olaylar bir zincirin halkaları gibi birbirine bağlıdır Her olay kendisinden önceki olayın sonucu, kendisinden sonraki olayın sebebidir Önceki olayı bilmezsek, sonraki olayı kavrayamayız
Tarih Biliminde Olay ve Olgu Kavramları:
Olay, insanları ilgilendiren, sosyal, siyasal ve dînî alanlarda meydana gelen, başlangıcı ve bitişi beli olan gelişmedir
Olgu, aynı özellikteki tarihi olayları kapsayan ve belli bir süreci ifade eden genel bir kavramdır Meselâ:
Olay > Anadolu'nun Türkler tarafından fethi
Olgu > Anadolu'nun Türkleşmesi
Olay > Amerika'nın keşfi
Olgu > Sömürgeciliğin başlaması
2 Tarih Biliminin Yöntemi
Tarih Biliminin Yöntemi:
Tarih biliminin en önemli özelliği, tekrar edilememesi, deney ve geçmiş olaylarda gözlemlerin yapılamamasıdır
Tarih biliminin yöntemi; kaynakların araştırılması, tasnif, tahlil, tenkit ve sentezinin yapılmasıdır
Tarihî olayları araştıran bir tarihçi, sırasıyla aşağıdaki yöntemleri uygular
1 Kaynak Arama: Önce olayla ilgili kaynaklar aranır Kaynaklar ikiye ayrılır:
a) Ana Kaynaklar / Birinci El Kaynaklar: Olayın geçtiği döneme ait kaynaklardır
b) İkinci El Kaynaklar: Ana kaynaklardan yararlanılarak hazırlanan kaynaklardır Ayrıca kaynakları yazılı ve yazısız kaynaklar diye de ikiye ayırabiliriz:
1 Yazılı Kaynaklar: Kitabeler, fermanlar, kanunlar, mahkeme kayıtları, noterlik yazıları, gazeteler, dergiler vb
2 Yazısız (Sözlü) Kaynaklar: Evler, kaleler, tapınaklar, heykeller, silah, eşyalar, destanlar, efsaneler, fıkralar, atasözleri örf ve adetler vb
2 Verileri Tasnif, Tahlil ve Tenkit Etme:
a) Tasnif (Sınıflandırma): Elde edilen bilgiler zamana, mekâna ve konuya göre tasnif edilir
b) Tahlil (Analiz, İnceleme): Kaynaklardan elde ettiğimiz bilgiler güvenilir mi? Karşılaştırma yapılarak bilgiler bu yönde incelenir
c) Tenkit (Eleştiri): Elde edilen bilgilerin işe yarayıp yaramadığı, hangi bilgilerin kullanılacağı belirlenir
3 Sentez (Birleştirme):
Kaynaklardan elde edilen bilgilerin düzenlenerek yazılması aşamasıdır Yazarken;
Olaylar, o dönemin şartları göz önüne alınarak,
İyi bilinmeyen bir olayı, benzer olaylarla açıklamaya çalışmamak ilkelerine dikkat edilmelidir
3 Tarihin Tasnifi (Sınıflandırılması)
1Zamana Göre Sınıflandırma: (Yontma Taş Çağı, Ortaçağ Tarihi, 9 Yüzyıl Tarihi gibi)
2Mekâna (Yere) Göre Sınıflandırma: (Türkiye Tarihi, Avrupa Tarihi, Çorum Tarihi gibi)
3Konuya Göre Sınıflandırma: (Tıp Tarihi, Sanat Tarihi, Hukuk Tarihi gibi)
Tarihin Sınıflandırılmasının Sebebi:
Öğrenmeyi, öğretmeyi ve araştırmayı kolaylaştırmaktır
Tarih ve Yazı İlişkisi
Yazı, Mezopotamya'da Sümer şehir devletleri zamanında bulunmuştur (MÖ 3200-3500)
Yazı, tarih bilgilerinin ortaya çıkmasına hız kazandırmıştır
Yazının bulunuşu tarihçiler tarafından tarihin başlangıcı olarak kabul edilir
Tarih yazının icadıyla başlar
Tarihçiler yazının bulunuşunu tarihin başlangıcı olarak kabul ederler Çünkü yazının bulunuşu ile birlikte o dönemler hakkındaki bilgilerimiz birdenbire artmıştır
Bu nedenle yazının icadından önceki dönemlere, o dönem hakkındaki bilgilerimiz sadece yazısız belgelere dayandığı ve az olduğu için Karanlık Devirler veya Tarih Öncesi Devirler denir
Yazının bulunuşundan sonra bilgilerimiz birden bire artar Yazının icadından sonraki dönemlere de Tarih Devirleri (Çağları) denir
Tarihin Çağlara Ayrılması
A) TARİH ÖNCESİ DEVİRLER
I TAŞ DEVRİ:
a) Kabataş Devri: İnsanlığın en ilkel dönemidir Araç gereç yoktur İnsanlar toplayıcılıkla geçinir
b) Yontmataş Devri: Araç gereç yapımı vardır Avcılık başlar Mağara resimleri yapılır Devrin sonuna doğru ateş bulunur
c) Cilalıtaş Devri: Topraktan kap-kacak yapımı başlar Tarım faaliyeti başlar, hayvanlar evcilleştirilir
Cillataş ile bakır devri arasındaki geçiş dönemine Kalkolitik Devir denir
II MADEN DEVRİ:
a) Bakır Devri: Madenler işlenir
b) Tunç Devri: İlk şehir (site) devletleri kuruldu
c) Demir Devri: Devrin sonunda yazı bulundu
B) TARİH DEVİRLERİ
a) İlkçağ: (Yazının İcadı MÖ 3200 – Kavimler Göçü 375)
b) Ortaçağ: (Kavimler Göçü 375 – İstanbul’un Fethi 1453)
c) Yeniçağ: (İstanbul’un Fethi 1453 – Fransız İhtilali 1789)
d) Yakınçağ: (Fransız İhtilali 1789 – Günümüze dek
Tarihi çağlara ayırmanın bilimsel bir yönü yoktur Araştırmayı ve öğrenmeyi kolaylaştırmak içindir
Günümüz için atom çağı, uzay çağı, bilgi çağı gibi tanımlamalar da yapılmaktadır
4 Tarihin Diğer Bilimlerle İlişkileri
1 Coğrafya: Tarih, olayın geçtiği yerin fizîki ve beşerî özelliklerini Coğrafya'dan öğrenir
2 Arkeoloji: Toprağın ve suyun altında kalmış olan tarihi eserleri ortaya çıkarır Kazı bilimi
3 Kronoloji: Tarihi olayların zamanlarını belirleyerek, meydana geliş sıralarını düzenler Takvim bilimi
4 Paleografya: Eski yazıların okunmasını sağlayan bilim dalıdır Yazı bilimi
5 Epigrafya: Taş, mermer gibi sert cisimler üzerine yazılan yazıları inceler Kitabeler Bilimi
6 Sosyoloji: Sosyal olayları, insanlar ve toplumlar arası ilişkileri inceler
7 Antropoloji: Toplumların ırk yapılarını inceler
8 Filoloji: Dilleri ve diller arasındaki bağları inceler
9 Etnografya: Örf, adet, gelenek ve görenekleri inceler
10 Diplomatik: Günümüze kadar gelmiş olan resmi belgeleri, fermanları vb inceler
11 Heraldik (Mühür Bilimi): Resmi belgelerdeki mühür, arma ve özel işaretleri inceler
12 Nümizmatik / Meskûkât: Para Bilimi
13 Kimya (Karbon 14 Metodu): Herhangi bir tarihî eserin yaşını hesap eden bilimdir
14 Onomatoloji: Yer adlarını inceleyen bilim dalıdır
15 Şecere: Soy kütüğü bilimidir
Bunlardan başka tarihe yardımcı bilimler arasına Felsefe, İstatistik, Psikoloji, Astronomi, Tıp gibi birçok bilimi katabiliriz
B ZAMAN VE TAKVİM
1 Takvimin Ortaya Çıkışı ve Tanımı
Takvim: Zamanı günlere, aylara, yıllara bölme metodudur
İnsanlar zamanı ölçerken ölçü aracı olarak güneşi ve ay'ı kullanmışlardır
Güneşi kullananlar dünyanın güneş etrafında bir tam dönüşünü esas almışlardır (365 gün 6 saat)
Bu şekilde güneşe göre oluşturulan takvimlere Güneş Takvimi diyoruz
Ay'ı kullananlar ise ayın dünya etrafında 12 kez dönmesini (12 x 295 =354) esas almışlardır Bu şekilde aya göre oluşturulan takvimlere Ay Takvimi diyoruz
Tarihte ilk güneş takvimini Mısırlılar,
İlk ay takvimini de Sümerler kullanmışlardır
Her toplum kendi takvimini oluştururken kendileri için önemli saydıkları bir günü başlangıç olarak kullanmışlardır
Örnek olarak;
Romalılar, Roma'nın kuruluşunu,
Müslümanlar, Hz Muhammed’in hicretini,
Hıristiyanlar, Hz İsa'nın doğumunu takvimlerinin başlangıcı yapmışlardır
2 Türklerin Kullandıkları Takvimler
1 12 Hayvanlı Türk Takvimi:
Türklerin kullandığı en eski takvimdir
Güneş yılını esas alır
Bu takvimde her yıl bir hayvan adıyla anılıyordu
2 Celâlî Takvimi:
Büyük Selçuklular zamanında Melikşah tarafından Ömer Hayyam ve ekibine hazırlatılan bu takvim güneş yılına göre hazırlanmıştı
3 Hicrî Takvim:
Ay yılını esas alır
Başlangıç olarak Hz Muhammed'in Mekke'den Medine'ye hicret ettiği 622 yılını alır
Günümüzde Ramazan ayı, kutsal gün ve gecelerde bu takvimi kullanmaktayız
4 Rumî Takvim:
Osmanlı Devleti'nde resmî ve malî işlerde kullanılmak üzere 19 yüzyıl başlarından itibaren yürürlüğe giren takvimdir
Güneş yılını esas alır
5 Milâdî Takvim:
1926'dan itibaren kullandığımız takvimdir Güneş yılını esas alır Temeli Mısırlılara dayanır İyon ve Yunanlılar kanalıyla Batı'ya aktarılmıştır Romalılar Sezar zamanında Jülyen takvimi olarak düzenlemiş ve kullanmışlardır Yeniçağ'da Papa XII Gregor tarafından yeniden yapılan düzenlemelerle Gregoryen Takvimi olarak anılmıştır Miladî takvim Hz İsa'nın doğuşunu başlangıç olarak kabul eder
Yüzyıl (Asır)
Tarihlendirmede 100 yıllık zaman dilimi kullanılır Bu zaman dilimine yüzyıl (yy) denir

Alıntı Yaparak Cevapla

Arkadaşlar Size Tarih Ders Notlarını Veriyorum !

Eski 10-07-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arkadaşlar Size Tarih Ders Notlarını Veriyorum !



Eski Çağlarda Türkiye ve Çevresindeki Uygarlıklar

A ESKİ ÇAĞLARDA TÜRKİYE
Anadolu:
Küçük Asya İlk çağlardan itibaren Anadolu’ya (güneşin doğduğu yer) anlamına gelen "Anatolia" denirdi
Anadolu, bir yarımada oluşu, uygun iklimi, doğal yapısı sebebiyle her devirde cazibe merkezi durumunda olmuştur
Karain ve Beldibi mağaraları, Çayönü, Çatalhöyük, Hacılar, Truva, Alişar ve Alacahöyük, Anadolu'nun tarih öncesi geçmişini aydınlatan önemli merkezleridir
Eski çağlardan beri birçok kavim Anadolu’ya göç ederek yerleşmiş veya Anadolu'yu işgal etmişlerdir
Bunların başlıcaları:
Hititler, Frigler, İyonlar, Urartular, Persler, Makedonyalılar, Romalılar ve Bizanslılardır
Henüz yazının bilinmediği döneme tarih öncesi çağlar (prehistorik) denir
1 Türkiye'nin Tarih Öncesi Dönemlerini Aydınlatan Merkezler
Tarih Öncesi Çağlar (Prehistorik Devirler):
1 Taş Çağı
Üç dönemde incelenir
a) Eski Taş / Kaba Taş (Paleolitik Çağı) > (MÖ 600000 -10000)
b) Orta Taş / Yontma Taş (Mezolitik Çağı) > (MÖ 10000 - 8000)
c) Yeni Taş / Cilâlı Taş (Neolitik Çağı) > (MÖ 8000 - 5500)
a) Eski Taş / Kaba Taş (Paleolitik Çağı) (MÖ 600000 -10000)
Bu devri yaşayan insan toplulukları ilkel bir göçebe hayat sürmüşlerdir
Ağaç kovuklarında, mağaralarda ve nehir yataklarında yaşayan insanlar tabiatta hazır bulduklarıyla, avcılık ve balıkçılıkla geçinmişlerdir (Avcı ve toplayıcı) Ateş bulundu ve kullanıldı
Türkiye'de Eski Taş Devri:
Antalya'da Karain, Beldibi ve Belbaşı Mağaraları Anadolu'da bu döneme ait önemli merkezlerdir
b) Orta Taş / Yontma Taş (Mezolitik Çağı)
(MÖ 10000 - 8000)
İnsanlığın toplayıcılık ve avcılıktan üretime geçiş yaptığı dönemdir
Hayvanlar evcilleştirilmiştir
Buzul çağları sona ermiş, yeryüzündeki iklim koşulları günümüz iklimine dönmeye başlamıştır
Türkiye'de Orta Taş Devri:
Antalya'da Beldibi Mağarası, Göller yöresinde Bardiz, Samsun'da Tekkeköy, Ankara çevresinde Macunköy bu devre ait önemli merkezlerdir
c) Yeni Taş / Cilâlı Taş (Neolitik Çağı) (MÖ 8000 - 5500)
Tarım hayatı başlamış, köyler kurularak yerleşik hayata geçilmiştir
Topraktan kap-kacak yapılır ve seramik sanatı başlar
İlk yerleşim birimleri oluşturulur
Hayvanlar evcilleştirilir ve bitki liflerinden elbiseler yapılır
ilk dînî inançlar ortaya çıkar
İlk ticaret başlar
Ataerkil bir düzen kurulur
Köleci toplum yapısı ortaya çıkar
Günümüzün sosyal yaşam biçimi oluşur
Türkiye'de Yeni Taş Devri:
Konya'da Çatalhöyük, Diyarbakır'da Çayönü, Gaziantep'te Sakçagözü önemli merkezlerdir
İnsanlık tarihinin ilk yerleşim yeri olarak Konya - Çatalhöyük kabul edilmektedir
İlk üretim ve ticaret yeri de Diyarbakır - Çayönü kabul edilir
2 Taş-Bakır (Kalkolitik) Çağı (MÖ 5500-2500)
Taş devrinin sonlarına doğru maden keşfedilmiştir
İlk kullanılan maden bakırdır
Türkiye'de Kalkolitik Devir:
Çanakkale'de Truva, Burdur'da Hacılar, Yozgat'ta Alişar, Çorum'da Alacahöyük'tür
3 Maden Çağı (MÖ 2500-1200)
a) Bakır Devri: İlk kullanılan madenler, işlemesi kolay olduğu için bakır, altın ve gümüştür
b) Tunç Devri: Bakılar kalayın karışması sonucu elde edilen daha sert madendir Silah yapımında kullanılmıştır İlk şehir devletleri bu dönemde ortaya çıkmıştır (Sümer, Akad, Babil, Mısır ve Hititler gibi
c) Demir Devri: Bu dönemde toplumlar arası iletişim ve ticaret gelişmiştir
Türkiye'de Maden Devri:
Anadolu'da üretim artmasına paralel olarak ticaret gelişmiş, toplumsal ilişkiler hızlanmıştır
Yazı, Asurlu tüccarlar tarafından Türkiye'ye getirildi
Anadolu'da ilk yazılı belgeler Kayseri yakınlarındaki Kültepe'de bulundu Böylece Anadolu'da tarih çağları başladı (MÖ 2000)
Tarih Öncesi Devirlerin Genel Özellikleri
Tarih öncesi dönemlerin devirlere ayrılmasında, kullanılan araç-gereçlerin malzemesi dikkate alınmıştır
Tarih öncesi dönemlere karanlık devirler de denir
Bütün devirler bütün toplumlarda aynı anda yaşanmamıştır
Her toplum bütün devirleri sırasıyla yaşamamıştır
Devlet düşüncesinin ortaya çıkması Tunç Devri’ndedir
İnsanların ihtiyaçları, icatları ortaya çıkarmıştır
Hatırlayalım!
İlk yazıyı Sümerler buldu (çivi yazısı)
İlk parayı Lidyalılar buldu
İlk takvimi Mısırlılar kullandı
İlk cumhuriyet Roma’da kuruldu
İlk yazılı antlaşma Kadeş Antlaşması’dır (Hitit-Mısır)
Tarih Çağlarının Genel Özellikleri
a) İlkçağ / Antikite (MÖ3200 - MS375)
Yazının icadı ile kavimler göçü arası dönemdir
Çok tanrılı dinler yaygındır
Köleci toplum vardır
Tarım ve hayvancılık yapılır
b) Ortaçağ (375 – 1453)
Merkezi krallıklar yıkılmış, feodalite dönemi başlamıştır
İslamiyet doğmuştur
İslâm’ın Altın Çağı yaşanmıştır
Avrupa’da karanlık çağ yaşanmaktadır
c) Yeniçağ (1453 – 1789)
Merkezi krallıklar yeniden güçlenmiştir
Coğrafi Keşifler, Rönesans, Reform, Aydınlanma Çağı yaşandı
Avrupa’da bilimsel gelişmeler hızlanmıştır
Sömürgecilik artmıştır
d) Yakınçağ (1789 – … )
Merkezi krallıklar ve çok uluslu imparatorluklar yıkıldı
Milli devletler kuruldu
Demokrasi, cumhuriyet, eşitlik ve milliyetçilik yayıldı
Sanayi inkılâbı sonusunda rekabet hız kazandı
Liberalizm ve Sosyalizm akımları sistemleşti
İşçi sınıfı ortaya çıkmıştır
I Ve II Dünya Savaşları yaşandı
ANADOLU MEDENİYETLERİ
Anadolu (Asia Minor / Küçük Asya), Tarih boyunca birçok göç ve istilâya uğramıştır
Bunun sebebi;
1 Üç tarafının denizlerle çevrili oluşu,
2 Olumlu iklim şartları,
3 Verimli toprakları,
4 Bol su kaynaklarına sahip olmasıdır
Anadolu'da Uygarlığın Gelişme Sebebi:
1 Göçler ve istilâ amacıyla gelen topluluklar sahip oldukları kültür ve medeniyeti Anadolu'ya taşıdılar
2 Anadolu'nun Mısır, Ege ve Yunan Medeniyetleri'ne yakın bir konumda olması bu medeniyetlerden etkilenmesini sağlamıştır
Anadolu'da Kurulan Medeniyetler
1 Hititler, Frigler, Lidyalılar, İyonlar, Urartular (MÖ 2000 - MÖ 600)
2 Persler (MÖ 543 – 333)
3 İskender İmparatorluğu
4 Roma İmparatorluğu
5 Bizanslılar (395 – 1071)
6 Türkler (1071- )
2MÖ 2 Binden MÖ 6 Yüzyıla Kadar Türkiye
Hititler
MÖ 2000 yılı başlarında Anadolu'ya gelen Hititler, Orta Anadolu'da Kızılırmak havzasına yerleştiler Anadolu'ya Kafkaslar üzerinden gelmişlerdir
MÖ 3000 yıllarında bu bölgeye Hatti kabileleri yerleşmişlerdi Hititler, Hatti kabilelerini dağıtarak bu bölgeye yerleştiler
Hititler, MÖ 1800 yıllarında başkenti Hattuşaş (Boğazköy) olan bir devlet kurdular
Hitit Devleti'nin kurucusu, I Hattuşili (Labarna)'dir
MÖ 1400 yılında başa geçen II Tuthalia dönemiyle Hititlerde imparatorluk dönemi başladı
İmparatorluk döneminin en önemli olayı, Hititler ile Mısırlılar arasında imzalanan Kadeş Savaşı'dır Savaşın sebebi, iki devletin de Anadolu'ya egemen olma isteğidir İki tarafın da üstünlük sağlayamaması üzerine tarihte bilinen ilk yazılı antlaşma olan Kadeş Antlaşması imzalandı (MÖ 1280)
Hitit İmparatorluğu, MÖ 1200 yıllarında Ege Göçleri sonucunda yıkıldı
Bir kısım Hititler, şehir devletleri kurdularsa da bu devletler zamanla Pers yönetimi altına girdiler
Frigler
Frigya, Batı Anadolu’nun geniş bir kısmının MÖ 1000 yıllarındaki adıdır
Boğazlar yoluyla Anadolu’ya geldiler MÖ 750 yılından sonra devlet kurdular
Kurucusu: Gordios, başkent ise Gordion’dur
Kral Midas döneminde Orta ve Güney Doğu Anadolu'ya egemen oldular
Kimer’ler bu uygarlığa son vermişlerdir
MÖ 600'lerde Lidyalıların egemenliğine girdiler
Başta kral bulunurdu Çok tanrılı dinleri vardı Tarım ve hayvancılık başlıca geçim kaynaklarıydı
Fenike alfabesini kullanmışlardır
Ticaret kervanlarından vergi alınırdı Çiftçi bir toplum oldukları için tarımı koruyan ağır ceza kanunları yaptılar
Sabanı kırana ölüm cezası vermişlerdir
Dokumacılık halı kilim üretimi (tapates) ilerdeydi At ve katırları ünlüydü
İlk hayvan öykülerini (fabl) meydana getirenlerin Frigyalı-lar olduğu sanılmaktadır
Lidyalılar
Lidya, bugünkü Gediz ve K Menderes nehirleri arasındaki bölgenin ilkçağdaki adıdır
Giges zamanında devlet kurdular
Başkent Efes yakınlarındaki Sard’dir
Sınırlar doğuda Kızılırmağ’a kadar genişledi
Persler MÖ 546 yılında bu devlete son verdiler
Bilinen ilk madeni para Lidyalılar tarafından kullanılmıştır
Altın ve mücevher işlemeciliği, dokumacılık ile uğraşmışlardır Kral yolunu (Ninova, Sart, Efes arasında) açarak yol güvenliğini sağlamışlardır Mısır, İskit, Asur, Yunan Şehir devletleriyle ticaret yapmışlardır Tüccarların malları devlet güvencesine alınmıştır
Ekonomik güçleri arttıkça orduya verdikleri önemi azalttılar Orduya paralı asker aldılar Bu durum askeri yapılarının zayıflamasına yol açmıştır Perslerin saldırı­sıyla bağımsızlıklarını kaybettiler
Çok tanrı dinleri vardır
Fenike alfabesini kullanmışlardır
İyonlar
İyonya, İzmir ile Büyük Menderes nehirleri arasında kalan bölgenin adıdır
MÖ 12’ yy Yunanistan’dan göç eden Akalar’ın bir kısmı Batı Anadolu’da İyon şehir Devleti’ni kurarak bir ticaret ve sanat merkezi haline getirdiler Bunların en önemlileri Millet, Efes ve İzmir’dir
Akdenizde ve Karadenizde (Giresun ve Trabzon) koloniler kurarak bu günkü yerleşim merkezlerinin temelini attılar
MÖ 7yy’da Lidya’nın egemenliğine giren İyonya daha sonra Pers imparatorluğuna bağlandı
İyonya Şehir Devletlerini önce krallar, MÖ 500’den itibaren asillerin kurmuş olduğu oligarşiler (iktidarın bir grubun veya bir ailenin ya da bir sınıfın elinde bulunması), sonradan da demokratik hükümetler yönetmiştir
İyonlar, Anadolu ile Ege ve Akdeniz kıyılarında ti­ca­ret kolonileri kurdular Ayrıca yaşadıkları topraklar, ka­ra­dan Mezopotamya ile de bağlantılar içerisindeydi Bu ti­cari konum İyonların Mısır ve Mezopotamya uygarlıkla­rında yararlanmalarını katkıda bulunmuştur Bunun so­nucunda çok sayıda bilim adamı yetişmiştir Başlıcaları; Tales, Pisagor, Heredot, Anaksimenes, Diojen
Kolonicilik alanında birbiriyle rekabet ettikleri için merkezi bir devlet kuramamışlardır
Anıtsal mimaride ve heykeltraşlıkta başarılı eser­ler ortaya koydular, Örneğin Artemis tapınağı
Urartular
Başkent Tuşpa (Van)’dır Tarım ve hayvancılık gelişmiştir (Su kanalları yapmışlardır) İlk barajları yapmışlardır
Ahiret inancı vardır Madencilik gelişmiştir
Ev şeklinde mezarlar vardır Medler ortadan kaldırmıştır
3MÖ 2 Binden MÖ 6 Yüzyıla Kadar Türkiye'de Kültür ve Uygarlık
Devlet Yönetimi
Anadolu'da kurulan bu devletler genellikle krallıkla yönetilmiştir
Kral, hem başkomutan, hem baş yargıç, hem de başrahipti
Bu durum kralın siyasî, askerî ve dînî gücü elinde bulundurduğunu gösterir
Ayrıca kralın başrahip oluşu lâik olmayan bir anlayışı yansıtmaktadır
Hititlerde asillerden oluşan pankuş denilen bir meclis vardı Bu meclis, kralın yetkilerini kısıtlıyordu
Hititlerde kraldan sonra en yetkili kişi tavananna denilen kraliçeydi
İyonlar, merkezi krallık yerine site denilen şehir devletleri halinde yaşamışlardır

Din ve İnanış
Anadolu'da çok tanrılı inanış mevcuttu
Anadolu'ya bu yüzden Hititler Dönemi'nde Bin Tanrılı İl denmiştir
Hititler, kendi tanrılarından başka Ön Asya tanrılarına, Lidyalılar da Yunan tanrılarına tapınmışlardı
Urartular, ölümden sonra hayata inanmışlardı Bu yüzden mezarlarını ev ve oda biçiminde yapıp içine çeşitli eşyalar koymuşlardır
Friglerin en büyük Tanrıları Kibele'dir
Efes'teki Artemis tapınağı İyonlara aittir
Urartularda kral ülkeyi savaş tanrısı Haldi adına yönetirdi
Sosyal ve Ekonomik Hayat
Halk genellikle yöneticiler (soylular), rahipler, hürler, namralar ve köleler olarak sınıflara ayrılmıştı
Anadolu'da ekonomik hayatın temelini tarım, ticaret ve hayvancılık oluşturuyordu
Urartular, madencilik ve maden işletmeciliğinde ileri gitmişlerdi
Lidyalılar, ticarette geliştiler Tarihte parayı ilk kez kullanan Lidyalılardır
İyonlar deniz ticaretinde gelişmişlerdi
Lidyalılar, Efes'ten başlayıp, Mezopotamya'daki Ninova'ya kadar uzanan Kral Yolu'nun açılmasında etkili oldular

Yazı, Dil ve Edebiyat
Anadolu'ya yazı Asurlular tarafından getirilmiştir
Hititler ve Urartular, Asurlulardan aldıkları çivi yazısını ve kendi buluşları olan hiyeroglif (resim yazısı) yazısını kullandılar
İyonlar ve Lidyalılar, Fenike yazısını kullandılar
Fenike yazısını batıya aktaran İyonlar olmuştur
Hititler krallarının hayatlarını anlatan anal adını verdikleri yıllıkları hazırlayarak, tarafsız tarih yazıcılığını başlatmışlardır
Hititler, Mısırlılarla tarihte bilinen ilk antlaşmayı Kadeş Antlaşması'nı imzaladılar
İyon Edebiyatının en önemli eseri, Homeros'un "İlyada ve Odesa Destanı"dır

Hukuk
Anadolu'da kanunlar, Mezopotamya'daki gibi kısasa kısas değildi
Onur kırıcı, acımasız yasalar yoktu
Hititler, insan haklarına önem vermişlerdir
Kadına değer verilmiş, kölelere bile özgürlük sağlanmıştır
Bilim ve Sanat
Hititler, kayaları düzleştirerek, tanrı kabartmaları yapmışlardır İvriz ve Yazılıkaya kabartmaları Hititlere aittir
Urartular, kaleler ve su kanalları ile ünlüdür Toprakkale, Çavuştepe, Patnos ve Kayalıdere kaleleri
İyonlar bilim ve sanatta gelişmişlerdir Matematik'te Tales ve Pisagor, Tarih'te Heredot, Tıp'ta Hipokrat, Felsefe'de Diojen
Hititler ve Frigler dokumacılıkta ileri gitmişlerdir Frigler, tapates adı verilen halı ve kilimleri ile ünlüdürler
4MÖ 6 Yüzyıldan MS 11 Yüzyıla Kadar Türkiye
Persler
Medleri yıkarak tarih sahnesine çıktılar Mezopo­tamya'daki II Babil devletine son verdiler Batı Anadolu'­daki Lidya devletine ve İyon şehir devletlerini egemenlik­lerine aldılar
Kafkasya'daki İskitleri yenilgiye uğrattılar
Ege denizi ile Karadeniz arasında yapılan Boğaz­lar ticaretini ele geçirmek için Yunanistan'daki Atina devletiyle savaştılar Başarılı olamadılar Bu sa­vaş­lardan biri olan Maraton Savaşı’nı kaybettiler
Perslerin egemenlik alanı doğuda Maveraünnehir’den ve Hindistan'dan başlayarak Trakya'ya ve Mısır'a kadar genişlemiştir Bu toprakları kolay yönetebilmek için satraplık denilen vilayetler kur­muşlar ve buralara valiler atamışlardır Ayrıca güçlü or­dular kurmuşlardır Bunların yanı sıra tarihin ilk düzenli posta teşkilatını ve ilk istihbarat teşkilatını kurdular
İmparatorluğu kapsayan ticaret yollarına önem verdiler Ayrıca imparatorlukta sadece Pers parasının geçerli olmasına önem vermişlerdir
Zerdüşt dinine inanmışlardır Bu dinde cennet ve cehennem anlayışları bulunmaktaydı Ateş kutsal sa­yıl­mıştır Persler önceleri çok tanrılı dine sahiptiler
Pers devletine Makedonya kralı Büyük İskender düzenlediği Asya seferinde son vermiştir
İskender İmparatorluğu
Makedonyalı Büyük İskender kısa sürede çok büyük bir devlet kurmuş Hindistan a kadar ilerlemiştir Anadolu Perslerden sonra İskender İmparatorluğunun egemenliğine girmiştir
Helenistik Dönem
Büyük İskender’in Mısır ve Asya’ya yaptığı seferlerde Batı ve Doğu medeniyetlerinin buluşması, kaynaşması yaşandı MÖ 330-30 yılları arasında 300 yıl süren bu karşılklı etkileşim dönemine Helenistik Dönem denir
Büyük İskender’in ölümünden sonra bu devlet üç parçaya bölünmüştür Bunlardan Selevkos Krallığı Anadolu’ya hâkim olmuş, daha sonra bu devlette yıkılmış ve Anadolu da küçük krallıklar oluşmuştur Bu küçük krallıklar:
Bitinya Krallığı
Pontus krallığı
Kapadokya krallığı
Bergama krallığı
Roma İmparatorluğu
Bergama Krallığı’na son veren Romalılar Anadolu’ya hâkim oldular
Romalılar döneminde Anadolu da önemli ilerlemeler oldu, şehirler gelişti, nüfus arttı, ticaret gelişti
Roma İmparatorluğu, Kavimler Göçü sonrasında Batı Roma ve Doğu Roma (Bizans) olmak üzere ikiye ayrıldı
Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans)
Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasından sonra Anadolu, Doğu Roma İmparatorluğu’nun elinde kaldı
Anadolu uzun yıllar hâkim olan Doğu Roma / Bizans İmparatorluğu önce Malazgirt (1071) sonra İstanbul’un fethi (1453) ile tarih sahnesinden silindi ve Anadolu da Türk hâkimiyeti başladı
ESKİÇAĞLARDA TÜRKİYE’NİN ÇEVRESİNDEKİ
KÜLTÜR VE UYGARLIKLAR
(İLKÇAĞ UYGARLIĞI)
MEZOPOTAMYA UYGARLIKLARI
Sümerler
Konuştukları dilin filolojik yapısı ile bıraktıkları eserler Sümerlerin Orta Asya kökenli olduğunu ortaya koymuştur
Güney Mezopotamya'ya yerleşen Sümerler su­lama kanalları ve barajlar yaparak yaşadıkları toprağı ta­rıma elverişli hale getirmişlerdir
Tarihdeki ilk şehir devletlerini (siteleri) kurmuşlar­dır
Sümer kralları rahip kral özelliğini göstermişlerdir
Sümerler, Mezopotamya uygarlığının kurucusu ol­muşlardır
Başlıca buluşları şunlardır; yazı, tekerlek, 60 tabanlı sayı sistemi, çemberin 360° oluşu, tarihdeki ilk güneş ve ay takvimleri, yıldızların burçlara ayrılması
Ta­rihin ilk yazılı destanları olan Gılgamış ve Yaradılış des­tanlarını yazmışlar, damga ve silindir şeklindeki mühürleri ve çömlekçi çarkını icat etmişlerdir
Urgakina, rahiplerin sömürü­süne karşı tarihin ilk ihtilalini gerçekleştirdi ve bunun sonrasında tarihin ilk yazılı kanunlarını yaptı Bu kanun­larda özel mülkiyeti koruyucu hükümlere yer verdi
Ziggurat adı verilen tapınaklar yaparak, bunları okul, depo ve rasathane olarak kullanmışlardır
Ekonomik yaşam tarıma dayanmıştır İhtiyaç duy­dukları madenleri almak içinde dış ticaret yönelmiş­lerdir
Öldükten sonra yaşamın devamına inanmadıkla­rından mezarlara eşya koymamışlardır
Bir süre Akadların egemenliğinde yaşadılar Egemenliklerini yeniden kazandıkları bu dönemde de Elamların saldırısıyla karşılaştılar ve bağımsızlıklarını kaybettiler
Elamlılar
İran'ın güney batısı ile Mezopotamya'nın doğu­sunda kalan dağlık bölgede yaşamışlardır Tarımsal top­raklara sahip olmak için Sümer ülkesini istila etmişlerdir
Elamlıların egemenliğine Asurlular son vermiştir
Akadlılar
Sami kökenli kavimlerdendir Tarihin bilinen ilk düzenli ordusunu kurarak Mezopotamya'da üstünlük sağladılar
Mezopotamya dışında toprak kazanarak tarihin ilk imparatorluğunu kurdular Ancak bu imparatorluk kısa sürede dağıldı Başlıca nedenleri, merkezi otoritenin tam olarak geliştirilememesi, iç isyanlar ve dış saldırılar
İran üzerinden gelen kavimlerin saldırısıyla Akad Devleti yı­kıldı
Akad dili Mezopotamya'nın yaygın bir kültür dili olmuştur
Asurlular
Mezopotamya'nın Asur şehrinde yaşamışlardır İlk zamanlarda ticarete önem vermişlerdir Bu süreçte Ana­dolu'da koloniler kurmuşlardır
Kolonilerden en önemlisi Kayseri Kültepe'de kurulmuş olan Kaneş idi
Kaneş'te yapılan araştırmalar sonucu Anadolu'daki ilk yazılı belgeler bulunmuştur Bu durum Anadolu'ya yazıyı Asurluların getirdiğini göstermiştir
Hititlerin yıkılmasından sonra Ön Asya'da güçlü bir devlet olarak ortaya çıkmışlardır Doğu ve GD Anadoluyu, Suriye'yi, Filistin'i ve Mezopotamya'yı egemenliklerine almışlardır Bu yerlerden ağır vergiler almışlardır
Çok tanrılı bir dinî yaşayışları vardır Asur kral­ları tanrı kral olduklarını topluma kabul ettirmişlerdir
Kültürel çalışmalara önem vermişlerdir Mezopo­tamya'nın Ninova şehrinde tarihin bilinen ilk kü­tüphane­sini kurdular
Med-Babil ittifakı Asur devletine son vermiştir
Babilliler
Sami kökenli kavimlerdendir
En etkili oldukları dönem Hamurrabi dönemidir Kral Hamurrabi iktidarını kurduğu orduya ve yaptığı ya­sa­lara dayandırmıştır Böylece tarihin bilinen ilk monar­şik idaresini kurdu
Hamurrabi Mezopotamya'daki yasaları toplayarak konularına göre sistemli hale getirdi Ayrıca yasalarında kısasa kısas özelliğine yer verdi
Hamurrabi'den sonraki süreçte devlet zayıfladı Hititler bu devlete son verdi
Babilliler, Hititlerin yıkıl­ma­sından sonra Asur egemenliğine girdiler Medlerle itti­fak yapa­rak Asur Devleti’ni yıktılar İkinci kez devlet kur­dular Mezopotamya'nın en son devleti olan II Babil’e Persler son vermiştir
MISIR UYGARLIĞI
Uygarlık Nil deltası ile Nil nehri çevresinde geliş­miştir
Mısır uygarlığı daha çok Mısır'da yaşayanlarca geliştirilmiştir
Şehir devletlerinin birleşmesiyle ilk merkezi devlet kurulabilmiştir Bu devlet dünya tarihindeki ilk merkezi devlettir
Devletin başında firavun adı verilen krallar bulu­nurdu Firavunlar tanrı kraldı Yetkileri sınırsızdı Bu ne­denle devletin siyasi yapısı teoraktik monarşi idi
Firavunlar ülkeyi "nom" adı verilen vilayetlere bö­le­rek yönetmişlerdir ve buralara valiler atamışlardır Amaç merkezi otoriteyi sağlamaktı
Ekonomi tarıma dayanmıştır Vergiler tarım ürün­lerinden oluşmuştur
Ülke yönetiminde firavuna, vezir, asiller, rahip­ler, askerler ve kâtipler yardımcı olmuştur
Köylüler ile köleler, asillerin, rahiplerin ve askerle­rin topraklarında çalışmışlardır Şehirliler ise ticaret ve sanatla uğraşmışlardır
Mısır'da yaşayanlar birden çok tanrıya inanmışlardır En büyük tanrı güneş tanrısı idi Ölümden sonra hayatın devamına inanmışlardır Bu ina­nış şekli mumyacılıkta, eczacılıkta, tıpta, mimaride, re­simde ve heykelcilikte önemli gelişmeleri sağlamıştır
Not: Tıp bili­minin temel bilgileri Mısır’da ortaya kon­muştur
Aritmetik’te, Geometri’de ve Astroloji’de önemli ça­lışma-lar gerçekleştirmişlerdir
Hiyeroglif denilen yazının yanısıra hiyeratik ve demotik denilen yazı türlerini geliştirildi
Firavun IV Amenofis zamanında "Aton" adı veri­len bir din ortaya çıkmıştır Tek tanrılı bir dine benzeyen bu ina­nış, isyanlar nedeniyle Mısır'da yaygınlaşmıştır
Kuzey Suriye'nin verimli topraklarını almak için Hi­titliler Kadeş Savaşı’nı yapmışlardır (M Ö 1280) Tarihin ilk büyük meydan savaşı sayılan bu savaşta taraflar bir­birlerine kesin üstünlük sağlayamamıştır Daha sonra ta­raflar Kadeş Antlaşması'nı yapmışlardır (M Ö1295) Bu antlaşma tarihin ilk yazılı antlaşmasıdır
DOĞU AKDENİZDE KURULAN DİĞER UYGARLIKLAR
Ege Uygarlıkları
Ege adaları, Yunanistan, Makedonya, Trakya ve Anadolu’nun batı ve güneybatı kıyılarını içine alan bölgeye Ege Bölgesi denir
Ege uygarlıkları, Mezopotamya, Mısır ve Anadolu medeniyetlerinden etkilenmişler ve bu medeniyetleri kendi kültür unsurlarıyla birleştirerek gelişmiş bir medeniyet ortaya çıkarmışlardır
Girit Uygarlığı
Ege medeniyetlerinin temelini oluşturmuşlardır
İlk denizciler Giritlilerdir
Mimaride gelişmişler, çok katlı saraylar yapmışlardır
Knossos adası bu medeniyetin ilk ortaya çıktığı yerdir
En parlak dönemlerini MÖ 16 ve 17 yüzyıllarda yaşamıştır
MÖ 1400’lerde Aka (Miken), MÖ 1200’de Dor istilasına uğramışlardır
Miken Uygarlığı
MÖ 2000’de Akalar tarafından Mora Yarımadası’nda kurulmuşlardır
Savaşçı bir toplumdur
Mora yarımadası, Yunanistan, Girit ve Kıbrıs’ı işgal etmişlerdir
Deniz ticaretinde gelişmişlerdir
En parlak dönemleri MÖ 13 ve 14 yüzyıllardır
Kral Agamemnon zamanında boğazların hâkimiyeti için Truvalılarla savaşmışlardır
Truva Savaşı, boğazlar için yapılan ilk savaştır
Şatoları ve kuyu mezarları önemli eserleridir
Yunan Uygarlığı
MÖ 1200 yılında Dorlar tarafından kurulmuştur
“ Polis” denilen şehir devletleri halinde yaşamışlardır
Atina, Tebai, Korint, Sparta, Larissa gibi şehir devletleri vardır
Polislerin başında “Tiran” denilen krallar vardır
Denizcilikte ilerlemişler ve kolonicilik faaliyetlerinde bulunmuşlardır (Yerleşme amacıyla gitmişlerdir)
Başta Zeus olmak üzere Olympos dağında oturan tanrıları adına düzenledikleri yarışmalar olimpiyatların temelini oluşturmuştur
Felsefede Aristo, Eflatun, edebiyatta Homeros (İlyada ve Odisse), tarihte, Tukitides önemli bilim adamlarıdır
Alfabe ve takvime katkıda bulunmuşlardır
Atina’da sınıf farklılıklarından doğan huzursuzlukları gidermek amacıyla yapılan Dragon, Solon ve Klistenes kanunları Atina’yı “demokrasinin beşiği” yapmıştır
Fenikeliler
Sami kavimlerindendir Bugünkü Lübnan'ın dağlık kıyı kesiminde yaşamışlardır Bu bölgeden Suriye kıyıla­rına doğru yayılan Fenikeliler şehir devletleri kurdular Yaşadıkları bölgenin tarıma ve hayvancılığa elverişli ol­maması nedeniyle balıkçılığa ve denizciliğe yönelmişler ve Akdeniz kıyılarında koloniler kurmuşlardır
Fenikeliler ürettikleri zeytinyağı, kereste, boya ve camdan oluşan ürünleri Akdeniz'in diğer bölgelerine satmışlardır
Fenikeliler Sümer çivi yazısı ile Mısır Hiyerog­lif ya­zısını örnek alarak tarihin ilk alfabesini icat ettiler
Not: Fenike alfabesini İyonlar ve Yunanlılar kul­lanmıştır Daha sonra Romalılar Yunanlılardan aldıkları alfabeyi Latin alfabe­sine dönüştürmüşlerdir
Mısır ve Mezopotamya ile ilgili teknik gelişmeleri ticari faaliyetler yoluyla Akdeniz'in diğer kavimlerine ta­nıtmışlardır
Fenike koloni hareketi zamanla İyon ve Yunan koloni hareketi karşısında gerilemiştir Çünkü İyonlar ve Yunanlılar kolonileri yeni bir vatan kabul etmişler ve bu doğrultuda etkili politikalar izlemişlerdir
İbraniler
Sami kavimlerindendir Hz Davut döneminde Filistin'deki Kudüs şehrini kurarak devletlerinin temelini atmış oldular
Hz Süleyman zamanında ticarete önem vererek zenginleşmişlerdir Daha sonra devlet iç çatışmalarla İsrail ve Yahudi devleti olarak ikiye ayrılmıştır Bunlar da dış saldırılarla yıkılmıştır
Tarihin ilk tek tanrılı dini olan "Musevilik" İbrani­lere aittir İbraniler bu dinin yalnızca kendi kavimle­rine gön­derildiğini söylemişler ve kendilerinin üstün ol­duğunu belirtmişlerdir Bu durum Museviliğin, Hristiyanlık ve İslamiyet gibi yaygın bir din olmasını önlemiştir

Alıntı Yaparak Cevapla

Arkadaşlar Size Tarih Ders Notlarını Veriyorum !

Eski 10-07-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arkadaşlar Size Tarih Ders Notlarını Veriyorum !



Türklerin Tarih Sahnesine Çıkışı ve İlk Türk Devletleri

A TÜRKLERİN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞI
1 Türk Adının Anlamı
Türk adının ne anlama geldiği konusunda ileri sürülen görüşler şunlardır:
Wambery, 1879'da Türk adının Türemek (çoğalmak) fiilinden geldiğini ileri sürmüştür
Kaşgarlı Mahmud, Divan-ı Lügati't Türk adlı eserinde Türk'e Olgunluk Çağı anlamını verir
Ziya Gökalp, Türk adını Türeli (töre sahibi) diye açıklar
Türk adı, Orhun Yazıtları'nda Türük olarak geçer
Turkhia şeklinde ise Bizans kaynaklarında görülür
12 yüzyıldan itibaren Anadolu'ya Türkiye ismi verilmiştir
2 Türklerin İlk Ana Yurdu
Türklerin tarih sahnesine çıkışları Orta Asya'dır
Orta Asya'nın sınırları;
Doğuda Kingan Dağları,
Batıda Hazar Denizi,
Güneyde Himalaya Dağları,
Kuzeyde Sibirya'dır
3 Türklerin Tarih Boyunca Yayıldıkları Bölgeler
Türkler, MÖ 1700'den itibaren Orta Asya'dan göç etmeye başladılar
Göçlerin Sebepleri
Nüfus artışı ve toprakların yetersiz kalışı,
Olumsuz iklim şartları(Kuraklık, şiddetli kışlar)
Kendi aralarında ve diğer kavimlerle olan mücadeleler
Salgın hastalıklar
Türklerin Cihan hâkimiyeti düşüncesi (Güneşin doğduğu yerden, battığı yere kadar her yeri fethetme arzusu)
Atı evcilleştirmeyi başaran Türkler Orta Asya'nın de­ğişik yerlerine gitmişlerdir
Göç Yönleri
Kuzeye Gidenler; Sibirya'ya
Doğuya Gidenler; Çin ve Uzakdoğu ülkelerine
Güneye Gidenler; Hindistan, Afganistan ve Çin'e
Batıya Gidenler; İki yol izlemişlerdir:
Bir kısmı Hazar Denizinin kuzeyinden Karadeniz'in kuzeyine ve Avrupa'ya;
Diğer kısmı ise Hazar Denizinin güneyinden İran, Irak, Suriye, Mısır ve Anadolu'ya göç etmişlerdir
Göçlerin Sonuçları
Orta Asya Kültür ve Medeniyeti dünyanın değişik bölgelerine taşınmıştır
Göç etmeyip, Orta Asya'da kalan Türkler, ilk Türk Devleti olan Asya Hun Devleti'ni kurmuşlardır
Göç eden Türk boyları gittikleri yerlerde yeni Türk Devletleri kurarlarken, oralardaki bazı devletleri de yıktılar
4 İskitler (Sakalar)
VII yüzyılda batıya doğru göç ederek Karadeniz'in kuzeyinden Tuna nehrine kadar uzanan topraklara yerleştiler
Batı kaynakları bu topluluğa İskitler, İranlılar ise Sakalar adını vermişlerdir
Medler, Persler, Asurlular ve Urartularla savaşmışlardır
Anadolu, Suriye ve Mısır'a kadar akınlar yaptılar
İskitlerin yönetici kesimi Türklerden meydana geliyordu
Yaşayış ve inanışları Türklerle aynıydı
En önemli edebiyat eserleri Alp Er Tunga Destanı’dır
B İLK TÜRK DEVLETLERİ
1 Büyük Hun Devleti (Asya Hun Devleti)
Baykal gölü Orhun ve Selenga ırmaklarının bu­lun­duğu coğrafyada siyasal varlık gösteren Hunlar tara­fın­dan kurulmuştur
Bilinen İlk Türk Devleti
Devletin kurucusu Teoman'dır
Mete, babası Te­oman'a karşı yaptığı iktidar Savaşı’nı kazanarak hakan oldu
İlk Düzenli Ordu
Mete Türk tarihindeki ilk düzenli orduyu onlu teşkilata göre kurdu Bu orduya dayanarak Orta Asya­'yı egemenliğine aldı ve Çin hanedanlıklarını vergiye bağladı İpek ticaretini denet­ledi
Çin Seddi
Çinliler, Hun akınlarından korunmak amacıyla Çin Seddi’ni inşa ettiler
İkili Sistem
Mete İmparatorluğu kolay yönetmek için "ikili sis­tem" denilen bir teşkilat kurdu Bu teşkilatta merkezde hakan, doğuda veliaht batıda ise hanedandan biri görev yapmıştır
Çin Politikaları
Mete'den sora Çin hanedanları Hun egemenliğin­den kurtulmak için şu politikaları geliştirdiler:
Hun sarayındaki Çinli prensesler ve görevlilerle entrikalar çevirmek,
Hunlara bağlı boyları birbirine karşı kışkırtmak,
İpek ticaretini Hun egemenliğinden almak,
Bölünme
Çin askeri saldırıları sonucu, Hun Devleti MÖ 58 yı­lında ikiye ayrıldı Bir kısım Hun boyları Çin egemenli­ğine girdi
Hunlar daha sonra birleşmişlerse de Çinlilerin yap­tığı yeni saldırılar sonucu Kuzey Hunlar ve Güney Hunlar olmak üzere ikiye ayrılmışlardı (MS 48)
Güney Hunlar, Çinlilerin egemenliğine girdi Kuzey Hunlar Çinlilerin egemenliğine girmemek için Hazar Denizine doğru göç ettiler
Kuzey Hunlar sonraları Karadeniz'in kuzeyi ile bugünkü Romanya'daki Tuna dolaylarına egemen oldu­lar Buralarda yaşayan Germen kökenli kavimleri ege­menliklerine aldılar Hun egemenliğine girmek istemeyen Germen kökenli kavim­ler Avrupa'nın batısına göç ederek Roma İmparatorluğu topraklarında Kavimler Göçü denilen olaya neden oldular
(MS 375)
2 Kavimler Göçü, Asya ve Avrupa'nın Yeni Çehresi, Avrupa Hun Devleti (375–469)
Kavimler Göçü (375)
Batı Hunları, Çin'in ve Doğu Hunları'nın baskısıyla Aral Gölü civarına göç etmişlerdi Burada 200 sene hayatlarını sürdüren Batı Hunlarının nüfusları arttı
Toprakları yetersiz kalmaya başladı Ve başka Türk Boylarının katılmasıyla güçlendiler
MS 374 yılında Volga (İtil) nehrini aşarak Batı'ya (Avrupa'ya) doğru ilerlemeye başladılar
Türklerin bu ilerlemeleri karşısında önlerinde bulunan Vizigot, Ostrogot, Vandal, Sakson, Frank, Germen gibi birçok kavim hareketlenerek Türklerden kaçmaya başladılar
Böylece Batı Hun Türklerinin, sebep olduğu bu olaya tarihte Kavimler Göçü adı verilir
Kavimler Göçünün Sonuçları
Roma İmparatorluğu, Doğu ve Batı Roma olmak üzere ikiye ayrıldı (395) Batı Roma İmparatorluğu 476 yılında bu Germen kavimleri tarafından yıkıldı
Avrupa'nın etnik yapısı değişti Germen kavimlerinin Avrupa'daki yerli kavimlerle karışması sonucu yeni milletler ortaya çıktı
Türkler Avrupa'da Batı Hun Devleti'ni (Avrupa Hun) kurdular
İngiltere, Fransa gibi Avrupa devletlerinin temeli atıldı
Avrupa'da feodalite (derebeylik) rejimi ortaya çıktı
İlk çağ kapandı, Ortaçağ başladı
Avrupa Hun Devleti (375–469)
Bugünkü Romanya'nın bulunduğu topraklarda Kuzey Hunlar tarafından kuruldu
Avrupa Hun Devleti’nin en güçlü olduğu dönem Atilla zamanıdır
Bizans'a karşı yaptığı seferler so­nucu Bizans'ı vergiye bağladı
Batı Roma devletine karşı ilk önce Galya Seferi’ni düzenledi Ancak bu seferde be­lirli bir so­nuca ulaşamadı Daha sonra yaptığı İtalya se­feriyle Batı Roma'ya üstünlüğünü kabul ettirdi
Atilla'dan sonraki hakanlar başarılı bir yönetim göstermediler Bu süreçte Bizans saldırıları başladı
Bi­zans, ayrıca Hunlara bağlı Germen kökenli kavimleri ayaklandırdı Sonuçta Avrupa Hun Devleti yıkıldı
3 Göktürk Devleti (552–630)
Göktürk boylarını birleştiren Bumin Han, kendile­rini yöneten Avarlara karşı yaptığı bağımsızlık Savaşı’nı kazandı ve devleti kurdu
Avarlar, Göktürk saldırıları Avrupa'ya göç etmek zorunda kaldılar Göktürkler Çin hanedanlıklarına üstünlüklerini ka­bul ettirdiler
Hindistan'a giden ipek yolunu kazanmak için İran­'daki Sasanilerle işbirliği yaparak Akhun Devleti’ni yıktılar
Akhun Devleti’nin yıkılmasından sonra Hindistan'a giden ticaret yolundan yararlanma konusunda Sasani­lerle anlaşmazlığa düştüler Bunun üzerine Göktürkler ilk defa Bizans (Doğu Roma) ile ittifak yaptılar ve Sasanileri zayıflattılar
Göktürk Devleti taht kavgalarıyla Doğu Göktürk ve Batı Göktürk olmak üzere ikiye ayrıldı (582)
Her iki devlete Çinliler son verdi (630)
II Göktürk Devleti (Kutluk Devleti) (682–744)
Kutluk Han, Çinli olan Veziri Tonyukuk ile birlikte Göktürk boylarını birleştirerek II Göktürk Devleti’ni kurdu­
Kutluk Han, Çin egemenliğine giren Türklere ba­ğımsızlıklarını kazandırdı
Bilge ve Ordu Komutanı Kültigin zamanında dev­let Orta Asya'da etkinliğini sürdürdü
Kültigin ve Bilge Han'ın ölümünden sonra taht kavgaları başladı Uygur, Basmil, Karluk ve Uygur Türk­leri birleşerek II Göktürk devletine son verdiler
Uygurlar (745–840)
Kutluk (II Göktürk) Devleti’nin yıkılmasından sonra kendi devletlerini kurmuşlardır
İlk zamanlarda Çinlilere karşı fazla etkili olama­mışlardır
Çinlilerin Talas Savaşı’nda yenilmesi, Uygurla­rın kuvvet-lenmesine yaramıştır
Çinliler Tibet saldırıları uğrayınca Uygurlardan yardım istemek zorunda kaldılar Bu süreçte Çinlilere yardım eden Uygurlar Maniheizm ve Budizm dinleriyle tanıştılar
Uygurların bir bölümü Maniheizm ve Budizm’i benimseyerek hayvancılığa dayalı atlı göçebe yaşayışı bıraktılar ve yerleşik hayata geçtiler Çünkü bu dinler sa­vaşçı geleneklere ve hayvancılığa karşı olan prensiplere dayanmıştı
Uygurlar, Kırgız Türklerinin saldırılarıyla siyasi var­lıklarını kaybettiler
Uygurlar Kırgızların yıkılışından sonra Cengiz Han'ın kurduğu Moğol İmparatorluğu’nun egemenliğine girdiler Bundan sora Uygurlar Moğol devlet yönetiminde önemli görevler aldılar
Uygurlar Çin'de geliştirilen matbaa tekniğini öğre­nerek, kendilerine özgü bir matbaa yaptılar
Uygurlar 14–18 harften oluşan bir alfabe geliş­tirdi­ler
Uygurlar matbaayı kullanan ilk Türk boyu olmuş­lardır
C DİĞER TÜRK DEVLETLERİ VE TOPLULUKLARI
Avarlar
Orta Asya'da büyük bir imparatorluk kurdular
Göktürk isyanı nedeniyle bağımsızlıklarını kay­bettiler
Göktürklerin saldırısı sonucu bugünkü Macarista­n'a göç ettiler Macaristan'da etkili bir devlet kurdular
Sasanilerle birleşerek iki kez Bizans'ı ku­şattılar, ancak başarılı olamadılar
Avarlar, Frankların saldırısıyla bağımsızlıklarını kaybettiler ve Slav kavimleri arasında eriyip siyasi ve kül­türel kimliklerini yitirdiler
Kırgızlar
Uygur devletine son vererek tarih sahnesine çıktı­lar Cengiz Han'ın başlattığı saldırılar sonucu bağımsız­lık­larını kaybettiler
Sibirler
Sibirya’nın batısından başlayan ve Kafkasya'ya uzanan coğrafyada yaşamışlardır
Sasani ve Avar saldırılarıyla bağımsızlıklarını kay­bettiler
Akhunlar (Eftalitler)
Kökenleri Çinlilerin baskısı üzerine İran'ın doğu­suna ve Afganistan'ın güneyine göç eden Hunlara da­yanmıştır
Hindistan'a giden ipek ticaretinden yararlanmış­lardır Göktürk ve Sasani saldırıları sonucu bağımsızlık­larını kaybetmişlerdir
Hazarlar
Karadeniz'in kuzeyinden başlayarak, Kafkasya ve Hazar denizine kadar uzanan topraklarda yaşamışlardır
Karadeniz kıyılarına giden ipek ticaret yolundan büyük kazanç elde etmişlerdir
Hazar hakanları ve çevresi Museviliği benimse­mişlerdir
Hz Osman ile Emeviler zamanında Kafkasya'ya yönelen İslam ordularının ilerleyişini engellemişlerdir
Peçeneklerin saldırılarıyla zayıflayan Hazarların siyasi varlığına Ruslar son vermiştir
Bulgarlar
Karadeniz'in Kuzeyinde büyük bir devlet kurdular Hazarların saldırısıyla Tuna Bulgarı ve Volga (İtil) Bulgarı olmak üzere ikiye ayrıldılar
Tuna Bulgarları zamanla Slav kavimleri arasında eridiler Volga (İtil) Bulgarları ise Abbasilerin yardımla­rıyla İslâmiyet’i benimsediler Volga Bulgarları daha son­raları Moğol egemenliğine girdiler

Türgişler
II Göktürk Devleti’nin yıkılmasından sonra kendi devletlerini kurdular
Emevilerin Orta Asya'ya yaptıkları saldırıları en­gel­lediler
Karlukların saldırılarıyla bağımsızlıklarını kay­betti­ler
Karluklar
Uygurların yıkılmasından sonra bağımsızlıklarını kazandılar Talas Savaşı’nda İslam ordusuyla birlikte Çinlilere karşı savaştılar
İslâmiyet’i kabul eden ilk Türk boylarındandır
Peçenekler
Balkanlara yerleşenleri Bizans'a karşı savaştılar ve sonraları Bizans ordusunda ücretli askerlik yaptılar
Bizans ordusundaki Peçenekli askerler Malazgirt Savaşı’nda Büyük Selçuklu ordusuna katıldılar
Oğuzlar
Maveraünnehir'in doğusunda bir devlet kurdular
Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devleti’ni kurdular
İslâmiyet’i seçen Oğuzlara Türkmen denilmiştir
Kumanlar (Kıpçaklar)
Balkaş gölü ile Ural dağlarına kadar uzanan coğ­rafyada etkili oldular ve Ruslarla savaştılar
Moğolların egemenliğine girmek zorunda kaldılar
Ç İLK TÜRK DEVLETİNDE KÜLTÜR VE UYGARLIK
1 Devlet Yönetimi
Devlet: İslamiyet'ten önce Türkler devlete il veya el demişlerdir
Hükümdarların Unvanları
Türkler Hükümdarlarına Şanyü, Tanhu, Hakan, Han, Yabgu, İlteber, İdi-kut, Erkin gibi unvanlar vermişledir

Tarih Boyunca Türk Hükümdarlarının Tahta Çıkış Biçimleri
Hanedan üyeleri arasında siyasi ve askeri mücadeleyi kazanan hükümdar olarak tahta çıkar (En sık rastlanan durum)
Hükümdarın rakipsiz aday olması Bu durumda taht kavgası olmadan başa geçiyordu
Seçim Usulü: Kengeş, toy veya kurultay denilen devletin ileri gelenlerinden oluşan meclisin toplanarak hanedan üyelerinden birini tahta geçirmesi
Ekber ve Erşed Sistemi: En yaşlı ve olgun olanın başa geçmesi Bu yöntem, III Ahmet zamanından itibaren sadece Osmanlı Devleti'nde uygulanmıştır
Hakanın Görevleri
Hükümdarlık güç ve yetkilerini Tanrı'dan (Tengri) alan hakanların önde gelen görevi, milletini refah ve barış içinde özgür olarak yaşatmaktı
Ayrıca ülke çapında asker toplamak, orduyu idare etmek, devletin yüksek meclisini yönetmek, hakanın görevleri arasındaydı

Hükümdarlık Sembolleri
Otağ (hakan çadırı), taht, tuğ (sancak, bayrak), davul (nevbet) ve sorguç (serpuş)'tur
Sonraki dönemlerde para bastırmak ve adına hutbe okutmak da bağımsızlık sembolü sayılmıştır
Hakan'ın belirli zamanlarda devlet ileri gelenlerine ve halka, törenlerde resmî ziyafet vermesi hükümdarlık gereğiydi

Hatun (Katun)
Hakanın eşine hatun denirdi Türk devlet idaresinde hatun da söz sahibiydi Savaşlarda hakanın yanında yer alan hatun, devlet adamı gibi eğitilir ve yetiştirilirdi Böylece devlet idaresi ve komşu devletler hakkında bilgi sahibi olur, gerektiğinde devlet başkanlığı yapar, elçi kabul eder ve devlet meclisine katılabilirdi

Veliaht
Hakanın ölümünden sonra onun yerine geçen veliahtın büyük oğul olması gerekli değildi Tahta geçecek kişinin çoğunlukla faydalı ve başarılı olabilecek yeteneğe sahip bir hanedan üyesi olması, ön planda tutulmuştur Ayrıca veliaht küçük yaşta ise, amcasının tahta geçmesi mümkün olabiliyordu
Tanrı tarafından hakana verildiği düşünülen yönetme hakkının kan aracılığıyla hakanın bütün evlatlarına da geçmiş olduğu düşüncesi, her prensin (tegin) tahtta hak iddia etmesine yol açabiliyordu
Bu suretle kardeşler arasında doğan taht mücadelesi, üstün gelen tarafın hakan olmasına kadar sürerdi Ancak bu mücadeleler devletin zayıflaması, hatta parçalanmasına dahi yol açabilmektedir
Kimler Türk Devletlerinde Hükümdar Olabilirdi?
Hanedandan olan bütün erkeklerin hükümdar olma hakları vardı (Kardeşler, kardeş çocukları, amca, amca çocukları ve diğer hanedan üyeleri)
Kut Anlayışı
Türkler devleti yönetme yetkisinin Tanrı tarafından verildiğine inanıyorlardı Tanrı tarafından verilen bu yönetme hakkına kut diyorlardı Kut'un kan yoluyla hükümdarın tüm erkek çocuklarına geçtiğine inanıyorlardı

Kut Anlayışı Türk Devletlerini Nasıl Etkilemiştir?
Bütün hanedan üyelerinde kut olduğundan kendine siyasi ve askeri bakımdan güvenen kişi tahta kavgasına girebiliyordu Bu durum Türk devletlerini ya iç savaş sonucu istikrarsızlığa, ya da bölünmeye götürüyordu
Türk töresinde ana-babaya itaat esas olmasına rağmen, hükümdar bunun dışında tutulmuştur Devletin devamı için baba-oğul veya kardeşlerin birbirleriyle mücadelesi normal karşılanmıştır Çünkü bu sayede en güçlü ve en yetenekli kişi devletin başına geçecektir

İkili Yönetim (Çifte Krallık) Nedir?
Türk Devletlerinde hükümdar yönetimi kolaylaştırmak için ülkeyi Sol (Doğu) ve Sağ (Batı) olmak üzere ikiye ayırırdı Ortada (Merkezde) ise asıl hükümdar bulunurdu Sağ ve Solda ise Hanedan üyelerinden Yabgu'lar bulunurdu
Eski Türklerde siyasi teşkilatlanmanın en üst kademesini "il" meydana getiriyordu
Bodun'lar ve Boy'ların merkezden idare edilmesi sayesinde İl'de birleşmiş olan halk, "töre" denilen ortak idari ve hukuki düzenle yönetilirdi Demek ki Türk"il"i yurdu koruyan, milleti huzur ve barış içinde yaşatan bir siyasi kuruluştur
Türk ilinin özellikleri şöyle özetlenebilir:
1 İstiklâl
Bu konuda Asya Hun Devlet meclisindeki şu konuşma (Çin yıllıklarından alıntıdır) Türklerin bağımsızlık hakkındaki bütün görüşünü kısaca özetler:
"İstiklale karşı hayranlık duymak ve bağımlı olmayı yüz kızartıcı saymak bizim geleneğimizdir Atalarımızdan toprakla beraber devr aldığımız devletimizi; Çin ile uzlaşmak pahasına feda edemeyiz Mücadele edecek savaşçılarımız mevcut iken devletimizi korumalıyız"
* Çiçi'nin konuşması MÖ58
2 Ülke
Yine bu madde şu güzel örnekle açıklanabilir:
Asya Hun Tanhu'su Motun, komşu Tung-Hu'ların vergi olarak at ve kadın istemelerine fazla itiraz etmemişti Fakat devlet arazisi isteğiyle karşılaştığı zaman, devlet meclisinde, toprağın devlete temel olduğunu, kendisinin kimseye arazisini terk et demeye yetkisinin bulunmadığını söylemişti (MÖ209)
3 Halk
Halk deyiminin eski Türkçe karşılığı “kün” idi
Özel mülkiyet kişi haklarının ve hürriyetin teminatıdır İnsan şahsi mülke sahip olup onu istediği gibi kullanabilir
4 Töre
Türk devletinde halkın hak ve hürriyetini istemesi tabiidir Halkın bu isteği, törenin uygulanması ile karşılanıyordu Töre, eski Türk hayatını düzenleyen hukuki kaidelerin bütünüydü
B) Meclis ve Hükümet:
Türk Meclislerine toy, kurultay veya kengeş denirdi
Kurultay'da devletin ana meseleleri görüşülür, hükümdarın ölümü, savaş veya milli felaketlerde kurultay toplanırdı
Aygucı: Hükümet başkanı
Buyruk: Bakan
Tamgacı: Dış siyaset görevlileri
Tigin (Tekin): Hükümdarın çocukları
Şad: Diğer hanedan üyeleri
Diğer Görevliler: İnal, Tarkan, bağa, tudun, çor, külüg, apa, ataman
Ordu
Türk Ordusunun Özellikleri
Türk ordusu, ücretli değildir
Türk ordusu, daimîdir
Atlı askerler çoğunluktadır
Kadın-erkek herkes savaşa hazırdır
Not: Türk ordu teşkilâtını ilk kuran Mete Han’dır Mete, orduyu onluk sisteme göre düzenlemiştir Onluk sistem daha sonra tüm Türk devletlerinde kullanılmıştır Bu düzen Avrupa'ya Attila ile girmiştir

Türk Ordusunu Silahları
Ok, yay, kement, kılıç, mızrak, kargı, süngü, kalkan vb
Savaş Taktikleri:
Turan Taktiği
Sahte Ricat (sahte çekilme)
Hilal
Pusu
Bu taktikle Malazgirt, Niğbolu, Mohaç gibi büyük meydan savaşları kazanılmıştır
Savaş stratejileri "keşif seferleri" ve "yıpratıcı savaşlar"a dayanır Sınır boylarında tampon bölgeler bırakmışlardır
Türk ordusu; Çin, Roma, Bizans, Rus ve Moğol Ordu teşkilatı üzerinde etkili olmuştur

Hukuk
Türklerde yazılı olmamakla beraber, gelişmiş bir hukuk anlayışı vardı Bu hukuk kurallarına töre denilirdi

Hükümdarın başkanlık ettiği ve siyasi suçlara bakan yüksek mahkemeye yargu adı verilirdi
Yarganlar (yargucu) idaresindeki mahkemeler ise adi suçlara bakarlardı
Hunlar ve Göktürklerde, göçebe hukuku, Uygurlarda yerleşik hukuk anlayışı görülür
Örneğin; işlenen adi suçlarda hapis cezası 10 gündür Bunun temel nedeni, göçebe yaşam koşullarıdır
2 Din ve İnanış
Göktanrı Dini
Türklerin İslamiyet'ten önceki dini Göktanrı diniydi Bu dine göre Türkler;
Tek bir Tanrının evreni yarattığına ve gökte oturduğuna inanıyorlardı
Öldükten sonra dirileceklerine inandıklarından, ölülerini atı, eşyaları ve silahıyla birlikte gömüyorlardı
Cennet'e uçmağ, cehenneme ise tamu diyorlardı
Mezarlara ölünün, sağlığında öldürdüğü düşman sayısı kadar balbal adı verilen küçük heykeller dikerlerdi İnanışa göre, yeniden dirilecek kişi atıyla cennete gidecek ve öldürdüğü düşmanlar sonraki yaşamında ona hizmet edeceklerdir
Ölüleri için yuğ adı verilen cenaze törenleri yapar ve ardından yas tutarlardı
En Eski Türk Dini (Şamanizm)
Türklerin eski devirlerinde Gök kutsal sayılmıştır
Bunun yanında bazı dağ, ırmak, vadi gibi varlıklarda gizli güçlerin olduğuna inanıyorlardı
Güneş ve Ay'da kutsal sayılmıştır

Şamanizm’in Özellikleri
Dağ, vadi, göl gibi tabiattaki bazı varlıklar kutsallıklarını korumaya devam etmiştir
Gök asıl tapılan unsur haline gelmiştir Gök için "Tengri" kelimesini kullanmışlardır
Atalarının ruhlarını da kutsal kabul etmişlerdir
Bu nedenle ataların mezarlarına dokunma savaş sebebi sayılmıştır
İyi ve kötü ruhlara, fal ve büyüye inanmışlardır
Ölülerin kötü ruhlardan kurtulması için uzun süre bekletmişlerdir
Cesedin kokmasını önlemek amacıyla mumyalamışlardır
Göktürklerde Din
Evrenin üst üste gelen katlardan oluştuğuna inanılmıştır
Gök'ün onyedi, yerin altının ise yedi kattan oluştuğuna inanırlardı Bu ikisinin arasında insanların yaşadığı yeryüzü bulunurdu
Tek tanrı inancına bu dönemde ulaşılmıştır Bütün evren göğün en üst katında oturan Tanrı'ya itaat ederdi
Göktürkler Tanrı'ya "Türk Tanrısı" adını vererek onu millileştirmişlerdir
Tanrı'ya; Ugan, Bayat, Ulu Yaratgan da demişlerdir
Bazı kutsal saydıkları yerlerde Tanrı'ya dua edip, kurban kesmişlerdir

Uygurlarda Din
Önceleri Şamanizm' e inanmışlardır
Bögü Kağan döneminde Mani dinini daha sonaraları da Budizm’i kabul ettiler

Hazarlarda Din
Önceleri Şamanizm’e inanıyorlardı Daha sonra devlet yöneticileri ve halkın bir bölümü “Museviliğe” inanmıştır Derin bir hoşgörüleri vardır Müslüman, Hıristiyan ve Museviler birlikte yaşamışlardır
Kam (Şaman-Baksı)
Türklerin din adamlarına verdikleri isimdir Şamanlar, fala bakar, büyü yapar, gelecekle ilgili haber verir, doktorluk yaparlardı Diğer toplumlarda olduğu gibi ayrıcalıklı bir sınıf değillerdi
Yuğ
Ölü gömme törenine verilen isimdir Yedi gün sürerdi Ölenin silahları, eşyaları ve kurban edilen atı da mezara birlikte konurdu
Balbal
Ölen kişinin hayatta iken öldürdüğü düşman sayısı kadar taşın mezarın başına dikilmesi ile oluşan anıtlar Bu kişiler, öbür dünyada ona hizmet edeceklerdir
Kurgan
Türklerde mezara verilen isimdir
Günümüzde Şaman Dini’nden Kalma Gelenekler
Evli çiftlerin üzerine para, buğday, şeker vb atılması (Saçı) "Darısı başına” deyimi
Kapı eşiğine basmama (Ölen atalarının ruhlarının eşikte durduğuna inandıklarından)
Sadaka verirken başı çevirme
Türbe, ağaç ve mezarlara çaput bağlama
Ölen kişinin evine yemek götürme
Tarihte Türklerin Kabul Ettiği Dinler
Şamanizm,
Manihaizm,
Musevilik,
Hıristiyanlık,
Mazdeizm (Zerdüştlük),
Budizm,
İslâmiyet
3 Sosyal ve Ekonomik Hayat
Sosyal Hayat
Hun ve Göktürklerde sosyal yapı, göçebe hayata dayalıydı Bu nedenle Türkler çadırlarda (yurt, otağ) yaşarlar ve bu çadır Türk aile birliğinin kutsal bir sembolü sayılırdı
Türk devletleri genel olarak iki sosyal birliğe, aile ve ordu'ya dayanmaktaydı
Hun toplumu ordu düzenine göre teşkilatlanıyordu Bu toplulukta herkes savaşçıydı Hunların savaş tekniği, göçebe hayatın gerektirdiği özelliklerden doğmuştu
Hun ve Göktürk devletlerinde, bir başkent kurarak oraya yerleşme isteğine karşı çıkılmıştır
Bilge Kağan'ın surlarla çevrili bir şehir inşa etmesi üzerine, vezir Tonyukuk; "Eğer, surla çevrili bir şehirde yerleşir ve bir kere yenilirsen esir olursun" demiştir
Türklerde yerleşik hayatın başlangıcı, kışlak hayatıdır Bu nedenle sürekli kışlaklar, şehir hayatına geçişin temelini oluşturmuştur
Türkler göçebe hayat gereği, hayvancılık ve avcılık yaparlardı Yarı göçebe topluluklarda çiftçilik de görülmektedir
İklim şartlarıyla bağlantılı olarak yaşayan göçebe Türkler, kışı geçirmek için ormanlık veya rüzgârlardan korunan bir vadiyi seçerlerdi Kışlak denilen bu yerlerde nisan ayı ortalarına kadar kalıyorlardı Yazın ise, yaylak adı verilen, sulak ve açık otlaklara doğru göç ederek, göl ve ırmak kenarlarında yaşarlardı
Türklerde at, göçebe hayatın vazgeçilmez bir parçasıdır Etini yemeleri, sütünden kımız denilen içki yapmaları, derisini giyimde kullanmaları açısından at büyük önem taşımıştır
Küçük yaşta ata binmeyi öğrenen Türkler, at üstünde alışveriş yapmışlar, yemek yemişler, uyumuşlardır Attan başka deve, merkep ve katır da göçebe toplulukların ulaşım araçlarını oluşturmuştur
Başlıca gıda maddeleri, koyun eti ve süt ürünleridir Eti uzun süreli koruyabilmek için konserve yapmışlar, Besledikleri hayvanların deri, yün, kıl vb ürünlerini değerlendirmişlerdir

İktisadi (Ekonomik) Hayat
Ekonominin temeli hayvancılığa dayanır At, koyun, sığır, katır, deve beslenilen hayvanlardır
Demir madeni ve işçiliğinin de ekonomide önemli etkisi olmuştur
İpek yolu, ticari gelirlerin sağlandığı önemli bir ekonomik kaynaktır
Hayvancılık, ziraat (tarım), alınan vergiler, hediyeler diğer ekonomik kaynaklardır
Ticaret
Canlı hayvan, deri, kösele, kürk, hayvani gıdalar satmışlar; tahıl ve giyim eşyası almışlardır
Asya Hunları, Göktürkler, Uygurlar Çin'le, Avrupa Hunları Bizans'la ticari anlaşmalar yapmışlardır
İpek yolu, ticari hayatın canlı olmasını sağlamıştır Bu nedenle ipek yolu egemenliğini sağlamak önemlidir
Kürk yolu'nda ise (Hazar ve Bulgar ülkelerinden başlayıp, Çin'de sona ererdi) sincap, sansar, tilki, samur, kunduz, vaşak kürklerinin ve bunlardan yapılan giyim eşyalarının ticareti yapılırdı
Ziraat
İklim ve coğrafi şartların uygun olduğu bölgelerde Tarım yapmışlardır
Buğday, Darı, Kendir, bezelye, bakla, üzüm, bostan yetiştirmişlerdir
Tarımda en çok gelişmeyi uygurlar göstermişlerdir
Türk Toplumu
Oguş: Aile
Urug : Soy (Aileler Birliği)
Bod (Boy): Kabileler
Budun: Millet denilen birimlerden oluşuyordu
Boyların başında bulunan beyler, töreye göre boyu idare ederlerdi Boyların bir araya gelmesiyle devlet kurulurdu
Eski Türklerde Aile
Eski Türk sosyal hayatında aile bütün sosyal bünyenin çekirdeği durumundaydı Kan akrabalığına dayanıyordu Türk ailesi "küçük aile" tipindeydi Bu yönü ile Yunan, Roma, İslav ailelerinden ayrılmaktadır Eski Yunanistan'da ve Roma'da aile reisi, ailenin diğer fertleri üzerinde mutlak hâkim iken, İslav'larda ise aile büyüğü bütün aile halkına kölesi gibi hükmederdi Bu ailelerde mülkiyet kolektifti
Türklerde ise mülk ortaklığı yalnız otlaklara ve hayvan sürülerine aitti Hatta sürülerde çok kere şahsi mülk halindeydi
Evlenen erkek veya kız, baba ocağından hisselerini alarak ayrılır, yeni bir aile kurardı Baba evi ise en küçük oğla kalırdı
Türklerde tek eşlilik yaygındı
Kadın hürdü ve Türk topluluğunda saygı görürdü Ata biner, ok atarlardı Namus ve iffetine düşkün olan Türk kadınının savaşta düşman eline geçmesi büyük bir utanç sayılırdı

Urug
Bu ifade soy, sop manasına gelmektedir
Boy
Aileler veya soy'lar bir araya geldiği zaman boy teşkil ediyordu Başında Bey bulunurdu Bey'in görevi, boydaki iç dayanışmayı muhafaza etmek, hak ve adaleti korumak ve düzenlemekti
Budun
Boylar birliğine budun denmekteydi Başında han bulunuyordu Budunlar, boylar arasındaki sıkı işbirliğinin meydana getirdiği siyasi topluluklardır
Türk Toplumunun Özellikleri
Halk hürdü Herkes aynı işi yaptığından (hayvancılık) aralarında kesin olarak sınıfların ortaya çıkması imkânsızdı
Yaşam biçimleri göçebe olduğundan savaşta elde ettikleri esirleri çalıştırmaya elverişli değildi Bu yüzden Türk toplumunda köle sınıfı yoktu
Din adamları, diğer toplumlarda olduğu gibi ayrıcalıklı değildi
4 Yazı, Dil Ve Edebiyat
Türk Dili ve Yazısı
Türkçe, Ural-Altay dilleri ailesindendir
Türk yazısının ilk örneğine VIII yüzyıl başlarından itibaren Orhun Yazıtları'nda rastlanılmaktadır Bu yazıtlarda görülen Türkçe gelişmiş bir dildir
Türklerin Tarih Boyunca Kullandıkları Alfabeler
Göktürk Alfabesi
Uygur Alfabesi
Soğd Alfabesi
Brahmi Alfabesi
Süryanî Alfabesi
Tibet ve Çin Alfabesi
Arap Alfabesi
Kiril Alfabesi
Latin Alfabesi

Göktürk Yazısı
En eski Türk yazısı olma özelliğini taşır V ve IX yüzyıllar arasında Yenisey mezar taşları ve Orhun Yazıtları'nda görülmektedir
Göktürk harflerinin karakteri, işaretlerin esas olarak keskin düz çizgilerden meydana gelmiş olması ve bitişmemesidir
Yazı sağdan sola yazılır, kelimeler, aralarına üst üste iki nokta konarak birbirinden ayrılır
Orhun alfabesi 38 harften oluşur Bunların 4'ü sesli, 34'ü ise sessiz harflerdir
Bu alfabenin ilk örneklerine Orhun Yazıtları'nda rastlandığından Orhun alfabesi de denilmektedir

Uygur Yazısı
Eski Türklerin yazıda kullandıkları ikinci millî alfabesi Uygur alfabesidir
Uygur yazısı, Soğd alfabesinden alınmıştır Uygurlar, Soğd alfabesini geliştirerek, bazı küçük ilave ve değişikliklerle kendilerine özgü bir alfabe haline getirmişlerdir
Uygur yazısı, sağdan sola doğru yazılırdı Alfabede 18 harf vardır ve harfler genellikle birbirleriyle bitiştirilir
VIII yüzyılın ilk yarısında kullanılmaya başlamış, öteki Türk kavimleri arasında da yayılmıştır X yüzyıldan itibaren yerini Arap alfabesine bırakmakla birlikte hemen önemini kaybetmedi
Moğol hâkimiyetinin kurulmasıyla (XIII yüzyıl) yeniden canlanmış, uzun süre Moğolların resmî yazısı olmuştur
Matbaa
Kâğıt ve baskı tekniği Uygurlarca bilinmekte idi Baskı tekniğini (matbaa) ilk kullananların Çinliler olduğu görüşü yanında, bir kısım araştırmacılar da matbaanın ilk önce Uygurlarda kullanıldığı görüşündedirler
Matbaanın, batıya yayılmasında Uygurların büyük rolü olmuştur (Avrupa, Moğollar aracılığı ile XIII yüzyılda Uygur baskı tekniğinden haberdar olmuştur) Gutenberg matbaanın mucidi değil sadece geliştiricisidir
Uygurlar, Avrupa'dan yüzyıllar önce kâğıdı biliyorlardı
Kâğıdı, önce Araplar, VIII yüzyılda ele geçirdikleri esirlerden öğrendiler ve Semerkant' ta bir kâğıt imalathanesi kurdular
Kâğıt, XI yüzyılda Arap fetihleriyle İspanya'ya, dolayısıyla Avrupa'ya yayılmıştır
Edebiyat
Türklere ait ilk yazı dili örnekleri, Orta Asya'da ortaya çıkıp gelişen Türk edebiyatının temelini oluşturur
Bunların en eski örnekleri, çoğunlukla Göktürk alfabesiyle yazılmış olan mezar taşları üzerindeki yazıtlardır
Bu taşlar, Orhun Yazıtları ile Talas ve Yenisey yazıtlarıdır

Orhun Yazıtları
VIII yüzyılda dikilmiş olan Orhun Yazıtları, Yadrinsef (NMJadrincev) tarafından XIX yüzyılda (1889) keşfedilmiş, ilk olarak, 1893 yılında Danimarkalı dil bilgini Wilhelm Thomsen tarafından okunmuştur
En önemlileri, II Göktürk Devleti'nin önemli devlet adamları Bilge, Kültigin ve Tonyukuk adına dikilmiş olanlarıdır
Yazıtların bir yüzü Çince olup, diğer tarafları Göktürk alfabesiyle yazılmıştır
Orhun Yazıtları üçü büyük olmak üzere birtakım dikili taşlar halindedir
1 Tonyukuk Yazıtı
İki ayrı taş sütun üzerine, 720-725 tarihleri arasında dikilmiştir
Yazılar soldan sağa doğru yazılmıştır Burada Göktürklerin ünlü devlet adamı Tonyukuk, önce İlteriş Kağan zamanını anlatmakta, son olarak kendisinden bahsederek, öğütler vermektedir
Yazıtın etrafında başları kırılmış sekiz adet heykel bulunmaktadır
2 Kültigin Yazıtı
Bilge Kağan tarafından, kardeşi Kültigin adına 732 yılında dikilmiştir
Bu anıt, birkaç parçadan meydana gelen birleşik bir yapı halindedir
Taşın her tarafında, yukarıdan aşağı doğru Göktürk alfabesiyle yazılmış yazılar bulunur Batıya bakan yüzünde Çince yazı yer almaktadır
3 Bilge Kağan Yazıtı
Bilge Kağan adına 735 yılında dikilmiştir
Kültigin ve Bilge Kağan yazıtları, Kültigin'in atabeyi olan Prens Yollug Tegin tarafından yazılmıştır
Yazıtlarda Göktürk Devleti'nin kuruluşu ve yükselişi, Kültigin ve Bilge Kağan'ın kahramanlıkları, başarıları anlatılmakta, Türk milletine öğütler verilmektedir
Göktürk Devleti tarihi bakımından en değerli kaynak olma özelliğini taşımaktadırlar
"Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye babam hakanı, annem hatunu yükseltmiş (olan) Tanrı onlara ülke veren Tanrı (kendilerini) Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye beni o Tanrı hakan olarak (tahta) oturttu Muhteşem bir kavmin üzerine hakan olmadım İçte aşsız, dışta elbisesiz korkak ve zavallı bir kavmin üstüne hükümdar oldum Küçük kardeşim Kültigin (ve iki şad) ile sözleştik Babamızın ve amcamızın kazandığı milletin adı sanı yok olmasın diye Türk milleti için gece uyumadım Gündüz oturmadım Küçük kardeşim Kültigin ile iki şad ile ölesiye kadar çalıştım

Bu kadar cehd edip (çalışıp) müttehit (birlik olan) milleti ateş, su (yani vahdetsiz) kılmadım Ben kendim hakan olduğumda etraftaki yerlere varmış olan kavim ölü ve bitik bir halde yayan ve çıplak olarak geri geldi

Kavmi yükselteyim diye yukarı (kuzey) Oğuz kavmine karşı, ileri (doğu) Kıtan, Tatabı kavimlerine karşı, beri (güney) Çinlilere karşı büyük ordu (ile) on iki (defa) sefer ettim, muharebe ettim Ondan sonra Tanrı buyurduğu ve talim olduğu için kısmetim olduğu için ölecek olan milleti diriltip doğrulttum, çıplak kavmi elbiseli, fakir kavmi zengin kıldım, az kavmi çok kıldım Gayrı (başka) ülkelerden, gayrı (başka) hakanlardan daha iyi kıldım Dört taraftaki kavmi hep muti kıldım Düşmansız kıldım (Bunlar) hep bana itaat etti"
Hüseyin Namık Orkun,
Eski Türk Yazıtları, Ankara 1987, s41-44

4 Orhun Bölgesindeki Diğer Yazıtlar
Orhun bölgesinde, Orta ve Kuzey Moğolistan'da bunlardan başka birçok yazıt da yer almaktadır

Orhun Yazıtları'nın Türk Tarihi Açısından Önemi
Türk tarihi hakkında bilgi veren bu anıtlar, Türkler tarafından yazılmış ilk belgelerdir
Türk adının geçtiği ilk Türkçe metin özelliğini taşırlar
Yazıtlarda, Türk adı ilk olarak bir milleti ifade etmek üzere kullanılmıştır
Türk dili ve edebiyatının en eski örneğidir
Türk yazısının en eski alfabesiyle yazılmıştır
Orta Asya kültürünün en açık olarak ifade edildiği belge özelliğini taşırlar
Yazıtlarda, Türklerin tarihlerinin araştırılmasına imkân veren, ekonomik, sosyal ve kültürel hayatlarıyla ilgili bilgiler bulunmaktadır
Yazıtlar, sadece mezar taşları olmayıp, bütün Türk boylarına seslenen siyasî bir beyanname karakterini taşımaktadır

Talas ve Yenisey Yazıtları
Orhun Yazıtları'ndan başka, Talas ve Yenisey nehirleri civarında da Türk yazıtları bulunmaktadır
Yenisey Yazıtları, Orhun Yazıtları'ndan daha eskidir
Yazıtların birkaçı hariç, diğerleri mezar taşları halindedir

Uygur ve Kuman Edebiyatı
Uygurlar da Türk edebiyatına seçkin örnekler vermişlerdir Göktürklere ait edebî eserlerin çoğu yazıtlar halinde iken, Uygurlara ait olanlar yazma şeklindedir
Bulunan eserlerin çoğu Budizm ile ilgili dinî metinlerdir Türk dili ve edebiyatının en önemli hazinelerinden biri de Kodeks Kumanikııs (Codex Cumanicus) adlı Kuman lügatidir Kumanlar, Kırım yarımadası ve Don civarındaki Cenevizlilerle yakın ticarî ilişkiler kurdular Bu ilişkilerin sonucu olarak, İtalyan misyonerlerin kaleme aldıkları bu eser; Kumanca, Latince ve Farsça olmak üzere muhtemelen XIII yüzyılda yazılmıştır

Başlıca Türk Destanları:
Hunların (Oğuzların): Oğuz Kağan Destanı
İskitlerin (Saka): Alper Tunga Destanı
Göktürklerin: Ergenekon Destanı
Uygurların: Göç ve Türeyiş Destanları
Kırgızların: Manas Destanı
Destanlar ve efsaneler, Türklerin İslamiyet'ten önceki, adet, inanç ve hayat biçimleri hakkında bilgi veren zengin kaynaklardır
5 Bilim ve Sanat
Türkler 1 yılı 365 gün 6 saat olarak hesaplayarak, 12 Hayvanlı Türk Takvimini oluşturmuşlardır (Türklerin gök bilim ile olan ilgilerinin açık bir kanıtıdır)
Uygurlar tahta harflerden matbaayı ve pamuktan kâğıdı yapmışlardır
Madencilikte özellikle de demircilikte ileri gitmişlerdir (Kazakistan'ın başkenti Alma Ata yakınlarında bir kurgandan çıkarılan "Altın Adam Heykeli" Türk maden sanatının ne kadar geliştiğini gösterir)
Eşya ve binalarda hayvan üslûbu denilen, hayvan figürlerini kullanmışlardır
Halı, Türklerin Dünya medeniyetine bir katkısıdır (Altaylarda Pazırık Kurganı'nda bulunan halı dünyanın en eski halısıdır)
D Türk Kültürünün Çevre Kültürlerle İlişkileri
1 Türklerin Çin Kültürüne Katkıları
Askerlik alanında
Devlet Teşkilatında
At kültüründe(Atı evcilleştirmede)
Gök Tanrı inancıyla Çinlileri etkilemişlerdir
2 Çinlilerin Türkleri Etkilediği Alanlar
Tarım
Yerleşik hayat
Felsefe (Taoizm, Konfiçyüs ve Budizm)
Giyim konularında Çinliler Türkleri etkilemişlerdir

Alıntı Yaparak Cevapla

Arkadaşlar Size Tarih Ders Notlarını Veriyorum !

Eski 10-07-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arkadaşlar Size Tarih Ders Notlarını Veriyorum !



3 Türklerin Moğol Kültürüne Katkıları
Askerlik alanında,
Devlet teşkilatında,
Dil ve alfabede,
Kımız yapmayı öğrettiler,
Türk töresi ve geleneklerinden,
Göktanrı diniyle Türkler, Moğolları etkilediler
1 Türk-Çin İlişkileri
A- Çin'e Karşı Türk Politikası
1- Savaş Sorunu
Hun, Göktürk ve Uygurlar döneminde Çin'e sayısız saldırı düzenlenmiştir Bunun temel sebebi Orta Asya'nın zor yaşam koşulları içinde kaynakların azalması ya da bitmesidir Seferlerde çoğunlukla başarıya ulaşılmış, Türkler, Çin’den alacaklarını aldıktan sonra çekilip gitmişlerdir Bunun temel sebebi Çin'in yerleşik kültürü içerisinde eriyip yok olma korkusudur
Güçlü Kağanlar, zaferlerden sonra yaptıkları anlaşmalarla Çin'i vergiye bağlamayı tercih etmişlerdir

2- Çin'e Askeri Yardım Sorunu
Çin'in karışıklıkları, feodal beylerin çekişmeleri, zaman zaman Çin İmparatorlarının Türklerden yardım istemelerine yol açmıştır
Türkler çoğu zaman Çin'e askeri yardımda bulunmuşlardır Bunun temel sebebi yardım karşılığı alınan kumaş ya da gelirlerdir
3- Ticari İlişkiler Sorunu
Tarihimizde ilk olarak Hunlarla - Çinliler arasında ticari ilişkiler kurulmuştur Bu ticari ilişkiler, Göktürk ve Uygurlar zamanında da devam etmiştir Özellikle Uygurlar döneminde gelişmiştir
At ve İpek ticareti başta gelmektedir
İpek yolu'nun sağladığı ekonomik kazanç, iki tarafın da burayı ele geçirme mücadelesi yapmasına yol açmıştır

B- Türklere Karşı Çin Politikası
Çin Türk akınlarını durdurabilmek için ünlü Çin seddini yapmış, ancak akınları durdurmayı başaramamıştır
Bozkırlarda Türkler'e karşı savaşmayı tercih etmemiştir
Daha çok diplomatik yollarla Türkleri zayıf düşürme, bölme, parçalama politikası izlediler
Orta Asya'da kurulan imparatorlukların boylar ve budunlar arasındaki bağlarının zayıf olduğunu görmüşler ve bunları birbirlerine karşı kışkırtmışlardır
Tiginler'in (Prensler) arasını açma politikası izlediler
Çinli prenseslerin, Türklerle evlenmeleri yoluyla Orta Asya'ya çok sayıda casusu sokmuşlar ve bunların raporları doğrultusunda boy ve budunları birbirine düşürmüşlerdir
Türk boylarını kendi topraklarına açarak, onları kültürel olarak eritme politikası izlemiştir (Çinlileştirme Politikası)
Ağır süvari birlikleri yerine zamanla Türkler gibi hafif süvari birlikleri oluşturmuşlar ve yağma seferleri düzenlemişlerdir
"Çinlilerin sözleri tatlı, ipek kumaşları yumuşaktır, tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak budunu kendilerine yaklaştırırlar
Sonrada içlerine girer, kötülüklerini yaparlar Çinliler, kendilerinden olmayan bilgeli kişileri, kendilerinden olmayan alp kişileri yaşatmazlar Yanılıp onlara inananlar, kendi soylarına en yakınlarına ve budununa yararlı olmaktan çıkarlar Çinlilerin tatlı sözlerine, yumuşak ipek kumaşlarına aldanan pek çok Türk yok oldu
Türk budunu sen çoğu kez hep böyle aldanıp öldün"
Kültigin Yazıtı, Doğu Yönü,MErgin Orhun Abideleri , sa 13-14
"Çin milleti hilekar ve sahtekar olduğu için, aldatıcı olduğu için,küçük kardeş ve büyük kardeşi birbirine düşürdüğü için, bey ve milleti karşılıklı çekiştirttiği için, Türk milleti "ÎL" yaptığı ilini elden çıkarmış,k ağan yaptığı kağanını kaybedivermiş"
Kültigin Yazıtı, Doğu Yönü, M Ergin Orhun Abideleri, sa 5
2 Türk-Moğol İlişkileri
Türk-Moğol ilişkileri, Büyük Hun Devleti hükümdarı Mete Han zamanında başlar
Çin, Türkleri zayıflatmak için Moğollarla işbirliği yapmıştır Moğollar Hunları daha batıya iterek, Moğolistan'ın doğusuna yerleştiler
Uygurlar zamanında Moğollarla ilişkiler daha çok gelişmiştir Moğol İmparatorluğu'nun kuruluşunda ve büyümesinde Uygurların önemli ölçüde etkisi olmuştur
Türklerin, Moğollar üzerinde ticari ve kültürel etkileri devam etmiştir Cengiz Han devrinde pek çok Uygur Türkü devlet kademesinde görev almış, Moğolların askeri, idari, ticari, dil ve yazı alanında etkilenmesine yol açmışlardır
Bazı Moğol boyları zamanla Türkleşmiş (Özbek ve Çağatay), Türk-Moğol devletleri oluşmuştur
3 Türk-Arap İlişkileri
Araplar, fetih hareketlerini doğuya doğru geliştirirken, Kafkaslar'ın kuzeyinde Hazarlar, Maveraünnehir ile Seyhun ötesinde ise Türgişler başta olmak üzere çeşitli Türk toplulukları ile karşı karşıya gelmişlerdir
Halife Ömer zamanında Arap orduları Horasan, Mavera-ünnehir ve Toharistan bölgelerinde Türkler ile karşılaştılar
Türk-Arap ilişkileri Emevilerin baskıcı politikaları ve Arap olmayan müslümanlara değer vermemeleri nedeni ile iyi olmadı Göktürkler ve Türgişler Maveraünnehir bölgesinde Araplara karşı mücadele ettiler Türkler, Emevilere karşı Abbasileri desteklediler
Abbasi döneminde Türk - Arap ilişkileri gelişmiştir 751 deki Araplarla-Çinliler arasında olan Talas Savaşı’nda Orta Asya'nın Çin egemenliğine girmesini istemeyen Türkler Arapların yanında yer alarak, savaşı kazanmalarını sağladılar Özellikle ticari ilişkiler dolayısıyla Arap-Türk ilişkileri yeni bir boyut kazanmış, Karluk, Yağma, Çiğil Türkleri İslamiyet'i kabul etmişlerdir 10 yüzyıldan itibaren Oğuzlar İslamiyet'i kabul ettiler
Araplar, Türklerin özellikle savaşçılık gücünden yararlanmışlardır Abbasiler döneminde bir ordugâh şehri olarak Samarra şehrini kurdular
Türkler, pek çok Müslüman devlette komutan ve yöneticilik yapmış, bazılarında zamanla yönetimi ele geçirmişlerdir
4 Türk-İran İlişkileri
Türk-İran ilişkileri Akhunlar zamanında başladı Akhunlar Sasanilerle komşu olmuşlar ve sürekli savaşmışlardır
Göktürkler'in batıda Sasanilerle komşu olması üzerine İpek yolu denetimi için Göktürkler, Akhunlara karşı Sasanilerle işbirliği yaptılar Bu işbirliği sonucu Akhun devleti yıkılmış ve toprakları paylaşılmıştır
Sasanilerin İpek yolu ticaretini engellemeleri üzerine, Göktürkler Bizansla işbirliği yapmışlar ve Sasanilerin zayıflama ve yıkılma sürecine girmelerine yol açmıştır
Sasanilerin yıkılmasından sonra, bölgeye doğudan çok sayıda Türk göçü olmuştur
İran yıllarca Büyük Selçuklu Devleti’nin yönetiminde kalmıştır

Alıntı Yaparak Cevapla

Arkadaşlar Size Tarih Ders Notlarını Veriyorum !

Eski 10-07-2012   #5
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arkadaşlar Size Tarih Ders Notlarını Veriyorum !



İslâm Tarihi ve Uygarlığı

AİSLÂMİYET’İN DOĞUŞU SIRASINDA DÜNYANIN GENEL DURUMU
1 Asya
Siyasî Durum
Bizans İmparatorluğu (395-1453)
Kavimler göçü sonucu, Roma İmparatorluğu, bütünlüğünü koruyamayarak 395' te Batı ve Doğu olarak ikiye ayrılmış, Batı Roma İmparatorluğu 476 'da yıkılmıştır
Batı Roma'nın devamı kabul edilen Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu, Helenizm kültürünü benimsemiş, Ortodoks mezhebinden oldukları için de, Katolik Avrupa ile bağları zayıf olmuştur
İmparatorluk en güçlü devrini "Jüstinyen" hanedanı zamanında (518-610) yaşamıştır
Anadolu, Suriye, Filistin, Mısır, Kartaca, İspanya'nın bir bölümü, İtalya yarımadası, Dalmaçya kıyıları ve Tuna'ya kadar Balkan toprakları bu dönemde Bizans sınırları içinde idi
Bizans İmparatorluğu, Herakliyus hanedanı zamanında (610-717) doğuda Sasaniler, güneyde Müslüman Arap'larla, batı'da Türk Avarlarla mücadele ettiler
Bizans imparatorluğu, sınırları çok geniş alana yayıldığı için değişik uluslardan oluşmaktaydı
Toplumsal birliğin sağlanmasında en önemli unsur, Helenizm kültürü ile Hıristiyanlık dini idi
İmparatorlar ülkenin mutlak egemeniydi Ortodoks Kilisesi bile imparatorluğun emri altında bulunuyordu
Bizans imparatorluğu'nda tahtın babadan oğula, kardeşten kardeşe geçmesi gibi düzenli bir sistem yoktu Bu durum sürekli taht kavgalarına ve iç çatışmalara neden olmuştur
Bizans toplumu; soylular, din adamları, askerler ve köylüler olarak dört ana sınıftan oluşmuştur
Tarımın dışında en önemli etkinlik ticarettir İpek ve Baharat yolları, önemli ticari kazançlar sağlamıştır
Sasaniler
İran'da kurulmuştur Kurucuları Babek ve oğlu Ardeşir'dir
Başkentleri, Medain'dir
Sasanîler, ipek yolunun egemenliği için Akhunlara karşı Göktürklerle işbirliği yaptılar
Ancak ipek yolunu ele geçiren Göktürklerin Bizans'la ittifak yapmaları üzerine oldukça yıprandılar
Hz Ömer döneminde Kadisiye (635) ve Nihavend (642) savaşlarını kaybeden Sasanîler yıkıldılar
Sasanî ekonomisi, büyük ölçüde savaş ve yağma düzenine dayanmıştır
Doğu ticaret yolları üzerinde bulunmaları ve Hint ticaret yolunu ele geçirmeleri de ekonomik yönden gelişmelerini sağlayan etkenlerdir
Göktürkler
552'de Bumin Kağan tarafından kurulan I Göktürk Devleti, 581'de Çin'in siyasi oyunlarıyla Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmış ve her ikisi de bir süre sonra Çin'in egemenliğini kabul etmiştir
Kutluk tarafından 681'de kurulan II Göktürk devletine de Uygur-Basmil-Karluk Türkleri son verdiler
Göktürklerde ekonominin temeli hayvancılığa dayanmaktaydı Uygun olan topraklarda tarım da yapılmıştır
Göçebe yaşam ağırlıklıdır
Hindistan
Hindistan, Asya'nın güneyinde büyük bir yarımadadır
Çeşitli kavimlerin istilasına uğradığı için Hindistan'da siyasî bir birlik kurulamamıştır
Kast sistemi; toplumsal, siyasî ve dinî düzenin temelini oluşturuyordu Bu sistemde halk, sınıflara ayrılmıştı:
Brahmanlar; Din adamları
Kshatriyalar (Kşatriyalar) : Hükümdarlar, komutanlar ve askerler
Vaisyalar (Vaizyalar) : Sanatkârlar, tüccarlar ve çiftçiler
Sudralar: İşçiler
Paryalar: Ayrıca bu dört sınıfın dışında olan ve hiçbir hakka sahip olmayan sınıftır
Hindistan'da ilk kez Guptalar (320-550) siyasî birliği sağlamıştır Gupta Devleti'nin varlığı Hunlar tarafından sona erdirilmiştir
Hindistan'da ekonominin temeli, tarım ve ticarete dayanırdı Tarihî Baharat Yolu'nun Hindistan'dan başlayarak Akdeniz limanlarına ve oradan da Avrupa pazarlarına ulaşması bu ülkeyi zenginleştirdi
Hindistan'ın, Arabistan ve Çin ile canlı bir ticarî bağlantısı vardı
Çin
Çin'de feodal bir yapı bulunmaktadır
Yönetimde hanedanların egemenliği vardır
Egemen sınıf soylulardır
Çin'in tarihi yontma taş devrine kadar uzanmaktadır
İpek yolu, Türklerle Çinlileri karşı karşıya getirmiştir
Geniş ve verimli topraklarda tarım önemli etkinliktir
En önemli ekonomik kazancı İpek Yolu'ndan sağlamışlardır
Japonya
Japonya, Çin uygarlığının etkisinde kalmıştır
Güçlü bir merkezî yönetimin olmayışı, derebeylik sisteminin doğmasına neden olmuştur
İslâmiyet’in ortaya çıktığı 6 yüzyıl başlarında Japonya, bulunduğu bölgede siyasî ve ekonomik yönden gelişmemiş bir ülkedir
Japon ekonomisi tarıma ve özellikle de pirinç üretimine dayanırdı Ayrıca balıkçılık da halkın önemli bir geçim kaynağını oluştururdu
Din ve İnanış
Bizans İmparatorluğu
Hıristiyanlığın Ortodoks mezhebinden olup, merkezleri İstanbul'du Ortodoksların liderine "Patrik" denilir
Bizans, siyasi ve sosyal karmaşaların yanında, Ortodoks mezhebi, içindeki görüş ayrılıklarından dolayı dinî karmaşalar da yaşamaktaydı
Sasaniler
İran (Sasani) devletinde Zerdüştlük dini hâkimdi Bu dine göre iyilik ve kötülük tanrısı olmak üzere iki tane tanrı vardı
İyilik tanrısı "Ahuramazda" (Hürmüz), kötülük tanrısı "Angramanyu" (Ehrimen) arasında sürekli bir mücadele vardır İyilik yapanlar öldüklerinde ışık dünyasına, kötülük yapanlar karanlık dünyasına giderlerdi Bunun için aydınlık ve ışığa değer vermişler, ateş'i kutsal kabul etmişlerdir
İyilik tanrısına destek olmak için sürekli olarak bir ateş yakılırdı Bu ateşin yakıldığı yere ateşgede denirdi Bundan dolayı Zerdüştler'e ateşe tapan anlamında Mecusi de denilmiştir
5yyda Mazdek tarafından Mazdekizm ortaya çıkarılmıştır Mazdekizm, Zerdüşt öğretisine dayanır, toplumsal, siyâsî ve ahlâkî ilkeleri ön plana çıkarmıştır
Göktürkler
İslam öncesi Türklerde Gök-Tanrı inancı hâkimdi Gök'ün onyedi, yerin altının ise yedi kattan oluştuğuna inanırlardı Bu ikisinin arasında insanların yaşadığı yeryüzü bulunurdu Gök-Tanrı inancı İslam dininin Allah inancı ile ortak özellikler taşıyordu Bu ortak yön Türklerin İslam dinine girmelerini kolaylaştırmıştır Bazı kutsal saydıkları yerlerde Tanrı'ya dua edip, kurban kesmişlerdir
Din görevlilerine Şaman, kam, baksı gibi ünvanlar vermişlerdir
Hindistan
Hindistan'da Hinduizm dini egemendi
Hinduizm’de en temel ve kutsal metinler Veda'lardır Kast sistemini benimseyen Hinduizmde en üst mevkide Brahman denilen din adamları bulunurdu
Brahmanizm'e göre bir insanın, yaşamındaki iyi ve kötü hareketlerine göre ruhu rahat eder ya da sıkıntı çekerdi Ruhun rahat etmesi için insanın aşırı isteklerinden vazgeçmesi ve yalnızlığa çekilmesi gerekir
Hinduizm'in katı kast sistemine ve Brahman sınıfının otoritesine bir tepki olarak Budizm doğmuştur
Felsefi bir düşünce olan Budizm; Çin'de, Tibet'te ve Japonya'da yayılmıştır
Budizm'in kurucusu Budha'dır Buda'ya göre; iyilik yapılmalı, kötülükten kaçınılmalı dünya nimetlerine istek duyulmamalıdır Bunları yapan insan sonsun huzura kavuşur ve "Nirvana" ya ulaşır
Nirvana'ya ulaşmak; dünyevî isteklerden kin, nefret ve tutkulardan uzaklaşmaktır
Budizm'de tanrı kavramı yoktur Bu inanışın din ile ilgili törenleri kaldırarak yerine ahlakî görevler koyması Brahmanların etkisini azaltmıştır Sınıf farklılıklarını ortadan kaldırarak herkesi Nirvana'ya çağırması da kast örgütünü temelden sarsmıştır
Budizm'in temelinde, iyilik duygusunun yanı sıra yardım, sevgi, doğruluk, dürüstlük gibi ilkeler vardır
Çin
İslamiyet'in doğuşu sırasında Çin'de Taoizm, Konfüçyizm ve Budizm yaygın olan dinlerdir
Tao dini, Lao-Tzu (Lav Dzı) adındaki bir filozof ve din adamı tarafından ortaya atılan düşüncelerden doğmuştur Lau-Tzu'ya göre, "evren bir yaratıcının eseridir; o da Tao'dur" Tao, evrenin "yolu, düzeni, yasası" anlamına da gelir İnsanın somutlaştırdığı ya da yaşama geçirdiği bilgelik yolu da Tao'ya yönelmekle olur Tao'nun yoluna yönelen bilge kişi onunla birlik ve uyum içinde olmak durumundadır Konfüçyüs, Çin'de yetişen filozof ve din adamlarından biridir Çin'in karışıklık içinde bulunduğu bir dönemde, yeni bir ahlakî düşünce ortaya atarak kötülükleri önlemeye çalışmıştır, Ortaya koyduğu siyasî, toplumsal ve ahlakî düşünceler, Çin uygarlığının gelişmesinde önemli rol oynamıştır İnsanların eşitliğine inanan Konfüçyüs'e göre devlet yönetimi ile ahlak özdeşleşmelidir Devlet ahlak kurallarına uyularak yönetilirse amacını gerçekleştirebilir Kişiler erdemli olmak ve dürüst yaşamak zorundadırlar Ancak bu yolla huzura ve mutluluğa ulaşılır Hindistan'da ortaya çıkan Budizm, 6yüzyıldan itibaren Çin'de yayılmaya başlamış ve bu ülkenin dinsel yaşamında etkili olmuştur
Japonya
Çin ile ilişkileri sonucunda Japonya'da Taoizm, Konfüç-yizm ve Budizm benimsenmiştir Japonların ulusal dinleri, "Tanrıların Yolu" anlamına gelen Şintoizm’di
Şintoizm; ulusal, çok tanrılı ve diğer dinlere tepki göstermeyen bir dindir Doğa güçlerine ve ruhlara tapınma inancı, bu dinin en belirgin özelliğidir
2 Avrupa
a Siyâsî Durum
Kavimler göçü sonrası Avrupa'da krallıklar güçlerini kaybettiler Soyluların güç kazanmalarıyla birlikte tüm ortaçağ boyunca Avrupa'da etkili olacak olan siyasi yönetim biçimi "Feodalite (Derebeylik)" ortaya çıktı
Toplumsal eşitsizlik üzerine kurulan bu düzen içinde halk, farklı toplumsal sınıflara ayrılmıştır:
Soylular (Senyörler): Soylular, oturdukları toprakların sahibiydiler Her türlü hakka sahip olan ve şatolarda oturan soylular, yönetim ve askerlik işleri ile ilgilenirlerdi Soyluluk babadan oğula geçerdi Soyluların en üstünde senyör denilen derebeyler yer alırdı Senyörlerin en büyüğü kral idi Bundan sonra sırasıyla dük, kont, baron ve şövalyeler gelirdi
Rahipler; Rahipler, kiliselerin sahip olduğu toprakların geliriyle rahat bir yaşam sürerlerdi Dinin toplum üzerindeki etkilerinden dolayı halk üzerinde söz sahibi idiler
Burjuvalar: Ticaret ve sanatla uğraşırlardı Bağlı bulundukları derebeylerine vergi verirlerdi
Köylüler: Bunlar ikiye ayrılırlardı:
a Özgür Köylüler: Üzerinde yaşadıkları toprakları, istedikleri gibi ekip biçme hakkına sahip olup bağlı oldukları soyluya, vergi vermek zorundaydılar Ayrıca topraklarını satabilme, çocuklarına bırakma hakları vardı
b Serfler (Köle Köylüler); Hiçbir hakka sahip değildiler Soyluların malı sayılırlardı Toprakla birlikte alınır ve satılırlardı
Orta Çağ boyunca Avrupa'da zenginlik kaynağı topraktı Bu nedenle geri, kapalı bir ekonomik yapı görülür
b Din ve İnanış
Bizans Hıristiyanlığın Ortodoks mezhebini benimsemişti Ortodoksların dini liderine Patrik denirdi
Patrik, İstanbul da otururdu
Hıristiyanlığın diğer büyük mezhebi Katolik mezhebidir
Dini liderlerine Papa denirdi
Papa, Roma şehrinde otururdu Papaların çok büyük bir etkinliği vardı Bazen krallardan bile fazla itibar görürlerdi
Çünkü Papa'nın Aforoz, Enterdİ ve Endülüjans adı verilen yetkileri vardı
Aforoz: Bir kişinin Hıristiyanlık dininden çıkarılmasıdır
Enterdİ: Bir ülkenin Papa tarafından bütün bir halde cezalandırılması
Endülüjans: Hıristiyanların günahlarından kurtulmak için Papa'dan aldıkları günahtan kurtulma, af kâğıtlarıdır Bu kâğıtlar Papa tarafından yüksek paralar karşılığı satılırdı
3 Afrika
6 ve 7 yüzyıllarda Afrika kıtasının tamamı bilinmiyordu Kuzey Afrika kıyılarıyla, Doğu Afrika kıyıları bilinmekteydi
İslamiyet'in doğuşu sırasında Kuzey Afrika, Bizans'a bağlı ve Hıristiyanlığın etkisi altında bulunmaktaydı
Habeşistan'da Aksum Devleti bulunmaktaydı
Aksum Devleti, önceleri putperestti
İmparator Ezana döneminde Hıristiyanlığı kabul etmişlerdir
İslâmiyet'in ilk yıllarında bir grup Müslüman, Mekkelilerin baskısı üzerine Habeşistan'a göç etmiştir
B İSLÂMİYET'İN DOĞUŞU VE YAYILIŞI
1 İslâmiyet'ten Önce Arap Yarımadası
a Siyâsî Durum
Arabistan Asya kıtasının güney-batı ucunda yer alan büyük bir yarımadadır Genellikle çöllerle kaplı bir alandır
Arapların kökeni Sami ırkından gelmektedir Samîler, Arap Yarımadası'nda yaşamışlar, zamanla buradan dağılarak İlk Çağdan bu yana Mezopotamya, Suriye, Filistin bölgelerinde etkin rol oynamışlardır
Arabistan'da İslamiyet'ten önce kurulan devletlerin başlıcaları şunlardır:

1 Güney Arabistan Devletleri
A Main Devleti (MÖ 1200 - 650): Yemen'de kurulan üç büyük devletten biridir Başkenti, Main kentidir
B Saba Devleti (MÖ 950 - 115): Main Devleti'nin yıkılışından sonra Yemen'e, Sabalılar egemen olmuşlardır
Başkentleri Ma'rib kentidir
C Himyerî Devleti (MÖ 115 - MS 525): Saba Devleti'nin yıkılışı ile güç kazandılar

2 Kuzey Arabistan Devletleri:
A Nabatîler : Nabatîler, Arabistan'ın kuzeybatısında MÖ 4yyda kurulmuştur Başkenti Petra kentidir
B Gassaniler : Yemen kökenli olup, Suriye'ye yerleşmişler ve Hıristiyanlaşmışlardır Başkentleri Şam'dır
C Hire Arap Krallığı : Yemen kökenli olup, Irak'taki Hire kenti çevresine yerleşmişlerdir
Bu dev­letler ekonomik kaynaklarının yetersizliğinden dolayı kuv­vetli bir devlet olamamışlardır

b Din ve İnanış
İslamiyet'ten önce, Arapların büyük çoğunluğu puta tapıcıydı Her kabilenin kendine özgü putu bulunurdu Kâbe, Araplarca kutsal sayılırdı Burada Arap kabilelerinin putları bulunurdu En önemli putları "Hübel-Lat-Menat-Uzza"dır Araplar putları ziyaret için Kâbe’ye gelirler ve kurban keserlerdi Ziyaret zamanlarında kabileler arası çatışmalar yapılmazdı Bu nedenle bu zamana "Haram Ayları" denilmiştir Puta tapıcılık yanında, Mecusilik (Zerdüştlük), Musevilik, Hristiyanlık gibi dinler de yaygındı Ayrıca Hzİbrahim'in dinine inananlar da vardı Bunlara " Hanif " denilmiştir
c Sosyal ve Ekonomik Hayat
Arapların genel olarak yaşam biçimleri göçebe ve yerleşik olaraktı Toplumsal yaşam kabile örgütlemesine dayan­mıştır
Her Arap kabilesinin şeyh ya da seyyid denilen reisi vardır Göçebe yaşam süren Araplara bedevi denilirdi
Erkeğin egemen olduğu bir aile yapısı vardır Çok eşli evlilikler yaygındı Kadınların miras hakkı yoktu Kabileler arasında rekabet ve kan davaları yaygındı Çöl yaşamının zorluğu, su kaynaklarının azlığı, yiyecek sıkıntısı bu rekabet ve kavgaların sebepleridir Hicaz bölgesinin en önemli ticaret merkezleri Mekke, Medine ve Taif'ti Mekkeliler daha çok ticaretle, Medineliler ise daha çok tarımla uğraşmışlardır Göçebelerin en önemli geçim kaynağı hayvancılık, yerleşiklerin ise tarım ve ticaret olmuştur
Başlıca ekonomik faaliyetler kervancılık, tarım, keçi, at ve deve yetiştiriciliğiydi Kervancılık Arabistan'ın güneyine gelen İpek ve Baharat Yollarına bağlı olarak ge­lişmiştir Basra ve Yemen limanlarına gelen mallar ya­rımadanın kıyılarını takip eden ve kuzeye ulaşan yol­larla Suriye ve Mısır limanlarına götürülmüştür
Mekke şehri Kızıldeniz kıyısındaki Hicaz bölge­sinde bulunmaktaydı Mekke şehir devletinde idari ve ti­cari ya­pılar, Kureyş soylularının elindeydi Bir aristokrasi kuran Kureyş soyluları ticarete ve köleciliğe dayanan po­litikalara önem verdiler
ç Dil ve Edebiyat
Araplar arasında iki tür yazı vardı Himyeri ve Nebatlılara ait olan yazılardan, bugünkü Arap Alfabesinin kökeni Nebatlılara ait olanıdır İslamiyet öncesi Araplar arasında hitabet ve şiir sanatları gelişmişti Kâbe’yi ziyaret zamanlarında şairler yazmış oldukları şiirleri Suk-u’l Ukaz panayırında okurlardı Düzenlenen şiir yarışmalarında kazanan eserler, Kâ-be’nin duvarlarına asılırdı Bunlara Muallakat-ı Seb'a (Yedi Askı) denilirdi En önemli şairleri İmr –ü’l-Kays’tı
HzMuhammed Dönemi
Hz Muhammed, 571 yılında Mekke’de doğdu Babası Abdullah o doğmadan iki ay kadar önce vefat etmişti Annesi Amine’dir
Önce dedesi Abdülmuttalip, o ölünce amcası Ebu Talip’le yaşadı
Hz Muhammed, gençliğinde dürüstlüğünden dolayı Emin olarak adlandırıldı
Çobanlık, ardından amcası Ebu Talip’le ticaret yaptı
Yoksullara yardım eden Hılfü’l Fudul adlı yardım kuruluşunda görev aldı
Kâbe’nin tamiri sırasında Araplar arasında sorun olan Hacerü’l Esved taşının yerleştirilmesi konusunda Kâbe Hakemliği yaptı
25 yaşında iken 40 yaşında olan Hz Hatice evlendi
610 yılında Hira mağarasında peygamberlikle görevlendirildi
İlk olarak; eşi Hatice, evlatlığı Zeyd, amcasının oğlu Ali ve dostu Ebu Bekir onun peygambeliğine inandılar
Kureyş soyluları ticarete, tefeciliğe ve köleciliğe da­yanan bir düzen kurmuşlardır Hz Muhammed eşitliğe dayanan İslamiyeti tanıtmaya baş­ladığında Kureyşliler büyük tepki gösterdiler Çünkü bu yeni din Kureyş soylu­larının egemenliğini sona erdire­cekti
Putperest Mekkeliler Müslümanlara baskılarını arttı­rınca, Müslümanlardan bir grup Hristiyan Habeş Krallığı­'na sığınmak zorunda kaldılar
Hicret (622)
Putperestler Hz Muhammed'i öldürerek islamiyeti tamamen kaldırmak istediler Bunun üzerine Hz Mu­hammed Medine’ye göç etti Hz Muhammed'in Medine'yi seçmesinin nedeni Medinelilerin "Akabe Biat­ları" deni­len olaylarla İslamiyeti benimsemeleri ve Hz Muham­med'i Medine"ye davet etmeleridir
Hz Muhammed adalet, yönetim, ekonomi, askerlik konularıyla ilgili yasalar hazırladı Ayrıca yahudilerle ilgili ilişkileri düzenleyen anlaşmalar yaptı Bu çalışmalarıyla İslam tarihinde "Medine Sözleşmesi" denilen bir belge or­taya çıktı Böylece Hz Muhammed islam Devleti’nin ilk temel­lerini atmış oldu
Hz Muhammed'in Savaşları ve Seferleri
Bedir Savaşı (624)
Nedenleri:
Mekke'den Medine'ye göç etmek zorunda bıraktırı­lan Müslümanların mallarına putperestlerin el koyması,
Hz Muhammed'in bir Mekke kervanına el koya­rak Mekkelileri ekonomik yönden zayıflatmak istemesi
Müslümanlar Mekke'ye giden bir Kureyş kervanına el koydular Çıkan savaşta Mekkelileri yenilgiye uğrattılar Müslümanlar ilk zaferle­rini kazandılar Ganimetlerin 1/5'i hazineye ayrıldı Diğerleri askerler arasıda paylaştırıldı Bu uygulama sonraki İslam devletleri tarafından da be­nimsendi
Uhud Savaşı (625):
Nedenleri:
Mekkeli putperestlerin Bedir yenilgisine karşı Müslümanların Medine yakınlarındaki tarım alanlarını tahrip etmeleri
Hz Muhammedin, Mekkelilerin yaptığı zarara karşılık bir Mekke kervanının alınmasını kararlaştırması
Müslümanlar bir Mekke kervanını ele geçirdiler An­cak müslümanların ganimet elde etmek için savaş disip­linini bozmaları yenilmelerine neden olmuştur

Hendek Savaşı (627)
Nedeni: Mekkeli putperestle­rin Müslümanlara kesin bir darbe vurmak istemeleri
Müslümanlar başarılı bir sa­vunma savaşı yaptılar Putperestler bir daha saldırıya geçmediler Müslümanlar taarruz, Mekkeliler ise savunma konumuna geçtiler

Hudeybiye Anlaşması (628):
Hz Muhammed Müslümanlar için namaz yönü ola­rak seçilen Kâbeyi zi­ya­ret kararı aldı Putperestler savaş hazırlığına girişti Hz Muhammed, amaçlarının savaş değil barış olduğunu bildirdi Bunun üzerine anlaşma yapıldı
Buna göre;
Müslümanlar ertesi yıl Mekkeyi (Kâbeyi) ziyaret edebilecek
Mekkede İslâmiyeti seçenler Medineye alınmaya­cak
Taraflar on yıl savaşmayacak
Yukarıdaki anlaşma şartları görünüşte Müslümanla­rın aleyhinde olmuştur Ancak giderek so­nuçta Müslü­manların lehine olmuştur Çünkü müslüman­ların Mek­kede sayısı artmıştır
Antlaşmanın Önemi
Anlaşmanın imzalanmasıyla putperestler Müslüman­ları resmen tanımış oldular
Mekkede Müslümanlar için bir huzur ortamı oluşmaya başlamıştır
Hayber Savaşı (629):
Nedenleri:
Uhud Savaşı’ndan sonra Medine'deki Yahudilerin putperestleri kışkırtmaları ve Müslümanların tepkileri üzerine Yahudilerin Haybere göç etmeleri
Yahudilerin İslâm dinine karşı olmaları
Hz Muhammedin katıldığı bu seferde Müslümanlar Hayber kalesi ve çevresini aldı Suriye–Şam ticaret yolu üzerindeki bu kalenin alınması müslümanlara ticari gelir sağladı Yahudilerin muhalefeti bastırıldı
Mu'te Savaşı (629):
Hz Muhammed, kendi döne­mindeki hükümdarlara İslâmiyeti tanımaları için elçiler göndermişti Bu sırada Gassanilere gönderilen elçi öl­dü­rüldü Bu nedenle, sefer düzenlendi HzMuhammed bu sefere katılmadı Yapılan çatışmalarda Müslümanlar yenildi
Mekkenin Fethi (630)
Nedeni: Mekkeli putperestle­rin Hudeybiye anlaşma­sını bozmalarıdır
Müslümanlar büyük bir direnişle karşılaşmadan Mek­ke'yi fethettiler Kâbedeki putlar kırıldı Böylece İslâmiyet Hicaz'a yerleşti Bu durum İslâmiyetin Arap Yarımada­sındaki yayılışını hızlandırdı
Huneyn Savaşı (630)
Nedeni: Mekkenin fethi üze­rine bazı Mekkeli putpe­restler ile Hicazdaki diğer putpe­restlerin ordu kurmasıdır
Müslümanlar putperest ordusunu yenilgiye uğrattı
Taif Kuşatması (630)
Nedeni: Taiflilerin islâm dinine büyük tepki göster­me­si
Hz Muhammedin katıldığı seferde Taif şehri kuşa­tıldı, ancak alınamadı Taifliler İslamiyete tepki göster­meyeceklerini belirtince kuşatma kaldırılmıştır Böylece putperestlerin Hicaz'daki son direnişleri de kırıldı
Tebük Seferi (631)
Nedeni: Bizans Kralının İslâmiyetin yayılmasını ön­lemek amacıyla sefer düzen­lediği haberinin gelmesi
Arabistanın kuzeyindeki Tebük'e gelindiğinde habe­rin doğru olmadığı anlaşılmıştır Bu sefer sonunda İslâ­miyet, Arabistanın kuzeyine tanıtılmaya başlandı
Hz Muhammedin Veda Hutbesi ve Vefatı (632):
Hz Muhammed veda haccı olarak nitelenen Mek­ke'yi son ziyaretinde verdiği hutbede bütün müslü­manla­rın kardeş olduğunu, ırk ayrımına gerek olmadı­ğını, ka­dınlara ve çocuklara değer verilmesi gerektiğini bildir­miştir
Dört Halife Dönemi
Bu dönem İslâm tarihinde Cumhuriyet devri olarak tanımlanır Bunun nedeni halifelerin önde gelen Müslü­manlar arasında yapılan görüşmeler sonunda se­çilme­sidir
Halifelik devlet başkanlığı idi Bu makam Hz Mu­hammedin Araplar arasında siyasi birliği sağlama­sıyla ortaya çıkmıştır Ancak ölümüyle bu makam bo­şalmıştır
Hz Ebubekir Dönemi (632–634):
Yalancı peygamberler ortadan kaldırıldı
Dinden dönüşler engellendi
Kur'an kez kitap haline getirildi
Yoksullara yardım etmek amacıyla zekât vergisi toplanmaya başladı
Hz Muhammedin kararlaştırdığı, Bizans’a yönelik olan Suriye seferine başlandı Bu seferde Ecnadeyn Sa­vaşı çıktı Savaş sürerken Hz Ebubekir vefat etti Hz Ebu­bekir ölmeden önce Ömer'in halife olmasını vasiyet et­mişti
Hz Ömer Dönemi (634–644)
Suriye'de Bizans’la yapılan Ecnadeyn Savaşı kazanıldı (634)
Bizans’a karşı sürdürülen Yermük Savaşı kaza­nıldı (636) Bunun sonunda Suriye müslümanların eline geçti
Kudüs fethedildi Daha sonra Filistin ve Mısır alındı Böylece Kuzey Afrika'nın fethine başlandı
İran'daki Sasani Devletine karşı yürütülen Köprü Savaşı’nın kaybedilmesinden sonra (634), Müslümanlar Sasanilere karşı yaptıkları Kadisiye (635), Celula (637), ve Nihavend Savaşlarını kazandı (642) Sasani devleti yıkıldı ve İran fet­hedildi
Hz Muhammedin kurduğu devlet imparatorluğa dönüştü Bu imparatorluğu kolay yönetmek için "Amillik" denilen vilayetler oluşturuldu İlk kez kadılık teşkilatları kuruldu
Maliye ve askerlik konularıyla ilgili ilk di­van­lar ku­ruldu
Askerlerin ve diğer görevlilerin ihtiyaçlarını karşı­lamak için "ikta" denilen timar sistemi kuruldu
Sasani ve Bizans paralarına karşı "dirhem" adı verilen ilk gümüş para bastırıldı (640)
Hicri takvim oluşturuldu
Sınırlarda ordugâhlar kuruldu Buralara sonradan askerlerin aileleri de yerleştirildi Amaç İslâmiyetin kalıcı­lığını sağlamaktı Böylece ordular ilk defa düzenli hale getirildi
Hz Ömer, vergi konusunda anlaşamadığı bir İranlının yaptığı suikasetle öldü Ölmeden önce halifeyi seçecek kurulu oluşturdu
Hz Osman Dönemi (644–656)
İlk islâm donanması kuruldu
Bizans’la yapılan ilk deniz savaşı kazanıldı
Kıbrıs vergiye bağlandı
Bizans'a ait Tunus fethedildi
Kuran çoğaltılarak önemli İslâm kentlerine gön­derildi
Hz Osman kendi yakınları olan Emevileri devletin önemli makamlarına atadı Bu durum Mısır'da ve Irak'ta isyanlara neden oldu Bu durum, Hz Muhammedin ailesi tarafından da tepkiyle karşılandı
Hz Osman, Mısırlı suikastçilerin saldırısıyla öldü
Hz Ali Dönemi (656–661)
Hz Ali, halife seçilince Emevi ailesi ile Hz Mu­hammed'in son eşi Ayşe, muhalefet başlattılar Emevile­rin amacı, elinde bulundurdukları önemli ma­kam­ları kay­betmemekti Ayşenin muhlefeti ise kişisel neden­lere da­yanıyordu
Hz Ali, Hz Ayşe’nin muhalefetini Cemel Va­k’ası (Deve Olayı) denilen savaşla bastırdı (656)
Hz Ali, Emevilerin başlattığı muhalefetin lideri olan Şam Valisi Muaviye üzerine sefer düzenledi Sıffin Savaşı çıktı (657) Muaviye orduları zor duruma düştü Savaş bitirilmeden Hakemler Olayına gidildi Bu olayda hile ya­pılarak Hz Ali'nin halifeliği Muaviye'ye verilmeye çalışıldı Bunun sonrasında İslâmda ilk resmi ayrılıklar başladı
Ortaya çıkan siyasi gruplar şunlardır:
- Şiiler: Hz Ali taraftarı olanlardır
- Emeviler: Muaviye taraftarı olanlardır
- Hariciler: Her ikisini de istemeyenler
Hz Ali, halifeliği almak isteyen Haricilere karşı dü­zen­lediği sefer sonunda Nehrevan Savaşı çıktı Hariciler bu savaşta yenilgiye uğratıldı (659)
Hariciler, Hz Ali’yi ve Muaviyeyi öldürmek için suikastçi-ler görevlendirdiler Hz Ali, suikast sonucu öldü
Muaviye suikasttan kurtuldu Küfe'deki Müslümanlar Hz Ali’nin oğlu Hasanı halife seçtiler Hz Hasanın halifeliğini Muaviye tanımadı Savaş hazırlığına girişti Hz Hasan, İslâm’da birliğin bozulmaması ve siyasal ayrılıkların sona ermesine önem verdi Bu nedenle sa­vaşçı politika izle­medi
Hz Hasan, Halifeliği, daha sonra Hz Hüseyin’e devretmesi şartıyla Muaviye'ye verdi
Böylece Dört Halife Dönemi bitti, Emeviler Dönemi başladı
Emeviler Dönemi (661–750)
İç çatışmaların durmasıyla birlikte dışa dönük po­litikalara önem verildi Fetih hareketleri başladı
Halife Muaviye zamanında İstanbul iki kez kuşa­tıldı
Halife Muaviye zamaında Maveraünnehir bölgesi fethedildi
Halife Muaviye oğlu Yezid’i halife yaptı Hz Ali'nin oğlu Hz Hüseyin, Yezidin halifeliğine karşı çıktı Bunun sonunda Kerbelâ Olayı oldu (681) Bu olayda Hz Mu­hammed'in torunları öldürüldü Bu olay İslamdaki siya­sal çatışmaları daha da hızlandırdı
Emevi Devleti’nin en güçlü olduğu dönem halife Velid zamanıdır
İslam orduları, Batı Türkistan'da Türklerin yaşa­dığı Buhara, Semerkant, Taşkent gibi yerleri fethettiler
Halife Velid zamanında İslâm orduları Tarık Bin Ziyad komutasında İspanya'ya geçtiler Buradaki Vizigot krallığını yıktılar (711) Müslümanlar buraya Endülüs adını verdiler
Halife Velid'den sonra başarılı kişiler iktidarda gö­rülmedi, devlet zayıflamaya başladı Bu sırada Emevi or­duları Fransa'yı almak için Franklarla Puvatya Savaşı’nı yaptılar (732) Emevi orduları yenilgi­iye uğradı Bu durum Emevilerin Avrupadaki ilerleyişinin durmasına neden oldu
Emeviler Orta Asya'yı almak istediler Başlatılan akınları Türgiş Devleti engelledi Bu dönemde devlet, yıkılış sürecine girmeye başladı
Emevilerin Yıkılış Nedenleri
Emevi hanedanındaki taht kavgaları
Şiilerin isyanları
Arap olmayan Müslümanlardan ağır vergiler al­ma­ları ve onlara mevali (yarı köle) uygulamasında bu­lunma­ları
Kerbelâ olayı nedeniyle geniş bir muhalefetle karşılaşmaları
Hz Muhammedin yakını olan Abbasoğullarının gizli faaliyetlerde bulunmaları
Horasanda Ebu Müslüm, büyük bir muhalefet başlattı
Kurduğu orduyla Emevilerin başkenti Şam'ı aldı ve Emevi Devleti’ne son verdi
Abbasiler Dönemi (750–1258)
Abbasi hükümdarları Emevi hanedanından olan­ları öldürttüler Amaçları kendi iktidarlarını kuvvetlendir­mekti
Bu sırada İspanya'ya kaçan Emevi prenslerinden Abdurrahman Endülüs Emevi Devleti’ni kurdu
Bağdat kuruldu ve başkent yapıldı
Batı Türkistan'da Çin baskısına giren Türklere yardım gönderildi Yapılan Talas Savaşı’nda, Çin yenil­giye uğratıldı (751)
Horasan'da Ebu Müslüm'ün serbest hareket et­mesi Abbasi yönetimince, Merkezi otoriteye ay­kırı bu­lundu Bunun sonunda Ebu Müslüm öldürtüldü Tepki olarak çıkan isyanlar bastırıldı
Devletin en güçlü olduğu dönem Harun Reşid ve oğulları zamanıdır Harun Reşit, Bizans sınır bölgesinde (Tarsustan Kars'a kadar uzanan bölge) Avasım illeri ku­ruldu Buralara askerler yerleştirildi Temel amaç Bi­zans'ı yıkmak ve İslâmiyeti yaymaktı
Harun Reşit, halife olduklarını iddia eden Endülüs Emevi hükümdarlarına karşı Ortaçağ Avrupasının en güçlü devleti olan Franklar ile ittifak kurdu Bu ittifak En­dülüs Emevi Devleti’ni sarstı
Halife Mutasım zamanında Türk askerler için Samerra şehri kuruldu Bunun nedeni askerlerin Arap­larla siyasi çatışmalara girmelerini engelle­mekti
Mutasım'dan sonra iktidarda başarılı hükümdarlar görülmedi Merkezi otorite zayıfladı Bunun sonucunda Abbasi topraklarında yeni devletler ku­ruldu Bu devletler görünürde Abbasi halifelerine bağlıy­dılar Gerçekte ise bağımsız hareket etmişlerdir
Bu devletler şunlardır:
Mısır'da: Tulunoğulları, ihşitoğulları (Akşitler), Eyyubiler, Memlükler
İran'da: Büveyhoğulları, Saffariler
Tunus'ta: Fatimiler
Maveraünnehirde: Samanoğulları
Fatimiler, Abbasilerden halifeliği almak için İran'­daki Büveyhoğullarıyla ittifak yaptı Bunun üzerine Ab­basi halifesi Selçuklu Sultanı Tuğrul Beyden yardım is­tedi Tuğrul Bey Büveyhoğulları devletine son verdi ve halifeyi himayesine aldı
Bu süreçte İslam ordusundaki Türk kökenli ko­mutanlar Emir–ül ümeralık denilen başkomutanlık ma­kamını ele geçirerek halife­leri baskılarına aldılar Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkıl­masından sonra Abbasiler ko­ru­masız kaldılar Bu dö­nemde Moğol (İlhanlı) hükümdarı Hülagü Han, Bağdat'ı aldı ve Abbasi Devletine son verdi (1258) Halife ve yakınları öl­dürüldü
Mısır'da bulunan Memlük Sultanı Baybars halifenin akrabalarından birini halife yaparak hilafet ma­kamını yeniden oluşturdu Baybars'ın amacı halifenin dinî kimliğinden yararlanıp İslâm ülkelerindeki gücünü arttır­maktı
Endülüs Emevi Devleti
Abbasi Devleti’nin kurulduğu dönemde İspanya'ya kaçan Emevi prenslerinden Abdurrahman tarafından Kurtuba'da ku­rulmuştur
Kurtuba şehri tıpkı Bağdat gibi bilim ve kültür merkezi haline getirildi Buradaki medreselere Avrupanın değişik yerlerinden öğrenciler geldi
Endülüs Emevi hükümdarları kendilerini halife ilân ettiler Abbasi halifeleri buna karşı çıktı Bu devleti yık­mak için Franklarla işbirliği yaptılar Endülüs Emevi hü­kümdarları Frankların saldırısını etkisiz hale getirdiler
Taht kavgalarıyla Endülüs Emevi Devleti parça­landı Tavaifi Mülük denilen beylikler ortaya çıktı Bu beylikler İspanyanın kuzeyindeki krallıkların haçlı saldırı­larıyla yıkılmaya başladı Bu beyliklerden biri olan Gır­nata İslâm hükümeti varlığını koruyabilmiştir
Gırnata İslâm Hükümeti
(Ben-i Ahmer Devleti)
Ben-i Ahmer Devleti, (Gırnata İslam Hükümeti) İspan-ya'nın güneyinde yer almıştır Askeri yönden güçlü değildi Ancak İslâm bilim ve sanatını Ortaçağ Avrupa­sında yaşatmıştır
İspanya’nın kuzeyinde bulunan Aragon ve Kas­tilya krallıkları birleşerek güçlü bir devlet kurdular ve Ben-i Ahmer devletine son verdiler
İspan­ya’da yaşayan Müslümanlar ve Museviler Haçlı kat­li­amıyla karşılaştılar
Oruç Reis ve Hızır Reis bunları Os­manlı topraklarına taşıyarak Haçlı katliamın­dan kur­tar­mışlardır

İSLÂM DEVLETİNDE YÖNETİM VE UYGARLIK
1 Devlet Yönetimi
İslâm devleti Hz Muhammed zamanında Medine­'de kurulmuştur
Devlet başkanları olan halifeler hem başyargıç, hem de başkomutandı
Dört halife döneminden sonra Emevi halifesi Mu­aviye, oğlu Yezid’i halife yaparak halifeliği saltanata dö­nüştürdü Bu, saltanat anlayışını Abbasiler de sürdürdü
İslam Devleti’nin ilk önemli kurumlarının oluşturul­duğu dönem Hz Ömer zamanıdır Bu dönemde Bizans devlet teşkilâtı örnek alınmıştır
Abbasiler zamanında Sasaniler'deki vezirlik kurumu devlet teşkilatına yerleştirilmiştir
Hz Ömer zamanında kurulan kadılık teşkilâtı, Ab­basiler zamanında kurulan başkadılık makamına bağ­lanmıştır
Orduların ilk kez düzenli hale getirilmesi Ömer zamanında olmuştur
Orduların devamlı hale getirilmesi ise Emeviler zamanında gerçekleşmiştir
Emir-ül Ümerâ’lık denilen ordu başkomutanlığı, Abbasiler zamanında oluşturulmuştur
Devletin Başlıca Gelir Kaynakları
Gani­met: Savaş gelirleridir Bu Gelirlerin 1/5 i hazineye ayrılır Diğeri ise askerler arasında paylaştırıl­mış­tır
Cizye: Egemenlik altına alınan topraklarda yaşa­yanların korunmasıyla ilgili olarak alınırdı Cizye, gay­ri­müslümlerden alınırdı
Haraç: Gayrimüslümlerden alınan toprak vergisidir
Öşür: Müslümanlardan alınan tarım vergisidir
Sasani ve Bizans paraları taklit edilerek çeşitli öl­çülerde önceden paralar bastırılmıştı
İlk İslâm Parası
Emevi Halifesi Abdülme­lik belirlediği ölçülere göre yeni paraların ba­sılmasını is­tedi Böylece ilk islami sikkeler bastırıldı (693 – 695)
Talas Savaşı’nı izleyen süreçte Müslüman tüccar­lar, doğrudan Orta Asya ve Çin'le alış­veriş yapmışlardır Yemen ve Basra Körfezi ile Doğu Akdeniz kıyılarındaki ticaret Müslüman tüccarların elin­deydi
İslam toplumunda ilk eğitim çalışmaları Hz Mu­hammed zamanında camilerde Kuranın öğrenilmesi ça­lışmalarıyla başlamıştır
İlk medreseler, Emeviler za­ma­nında kurulmuştu İslâmda eğitim, öğretim ve bilimsel alanlardaki çalışmalar Abbasiler zamanında en ileri dü­zeye ula­şmıştır
Bu dönemin en önemli eğitim kurumları Beytül Hikme adı verilen akademi ile Nizamiye Medre­sesi adı verilen üniversitedir Nizamiye Medresesi Bü­yük Selçuklu Sultanı Alparslan'ın emriyle Vezir Nizamül­mülk'ün çalışmaları sonunda ya­pılmıştır
Emeviler zamanında Arapça resmi dil ilân edildi
İslâm Bilimleri
Tefsir: Kur'an ayetle­rinin ve suretlerinin anlamlarını açıklayan bilim dalıdır
Hadis: Hz Muhammed'in söz­lerini araştıran bilim dalıdır
Kelâm: İslâm felsefesidir
Kıraat: Kur'an'ın doğru okunmasıyla ilgilidir
Siyer: Hz Muhammed'in hayatını ve savaşlarını konu edinen tarihçiliktir
Sanat
Emeviler zamanında İslâm mimarisi en ileri dü­zeye ulaştı Bu dönemde Bizans ve Hellenestik sa­natları­nın özellikleri, mimaride etkili biçimde kullanılmış­tır
Emeviler zamanında resmin ve heykelciliğin yasak olmasına rağmen mimaride fresk denilen duvar resimleri yapılmıştır
Mimaride Abbasiler döneminde Sasani Sanatı (İran) örnek alınmıştır Bu dönemde türbe mimarisi doğmaya başlamıştır En eski türbe Kubbetüs Süleybiye’­dir
İspanya'daki Müslümanların yaptığı en önemli mimari eserler Kurtuba Camisi ile Gırnata şehrinde bulunan El-Hamra Sarayıdır El hamra sarayının yapı­mıda kullanılan yapı malzemeleri kırmızıya yakın renk­lerde olduğu için bu saraya kırmızı saray anlamında olan Arapça El-Hamra adı verilmiştir
Resmin ve heykelin ye­rini genel olarak minyatür almıştır
Diğer gelişen süsleme dalları çinicilik, nakkaşlık, hat ve tezhip idi
Arabesk sanatı yazıları ile geometrik ve bitkisel motifle­rin birlikte kullanıldığı bir süsleme sanatıdır

Alıntı Yaparak Cevapla

Arkadaşlar Size Tarih Ders Notlarını Veriyorum !

Eski 10-07-2012   #6
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arkadaşlar Size Tarih Ders Notlarını Veriyorum !



Türk Dünyası I

A TÜRKLERİN İSLÂMİYETİ KABULÜ VE İSLÂM DEVLETLERİNDEKİ HİZMETLERİ
İlk Türk Arap İlişkileri
Hz Osman zamanında Kafkasya'ya yönelen İs­lâm orduları Hazar Türkleri tarafından durdurulmuştur
Maveraünnehir bölgesini alan Emeviler, Orta As­ya'ya girmek istediklerinde Türgişler tarafından engel­lenmiştir
Abbasiler iktidara geçtiklerinde Türgişler yıkılış sü­recine girmişti Uygurlar ise henüz yeni kurulmuş­tu Uy­gurlar Çin'e karşı durabilecek güçte değildi
Talas Savaşı (751)
(Araplar ve Türkler X Çinliler)
Doğudan batıya ilerleyen Çinliler ile Ön-Asya'dan doğuya ilerleyen Araplar, Talas ırmağı kıyılarında savaştılar Bu savaşta, Orta Asya'nın Çin egemenliğine girmesini istemeyen, Karluk ve Yağma Türkleri, Arapların yanına geçmişler ve savaşı Arapların kazanmasını sağlamışlardır
Nedenleri:
Çin'in, Batı Türkistanda egemenlik kurmak iste­mesi
Çin'e karşı koyacak durumda olmayan Batı Tür­kistan'daki Türklerin Abbasilerin, Horasan Valisi Ebu Müslim'den yardım istemesi
Sonuç:
İslâm ordusu Çin ordusunu Talas Savaşı’nda yenil­giye uğrattı Karluk Türkleri bu savaşta Çin'e karşı etkili biçimde sa­vaştı
Önemi:
Orta Asya'nın Çin egemenliğine girmesi engellenmiştir Çin'in, Orta Asya'daki baskısı bitti Bu durum, Uy­gurların kuvvetlenmesine ve Batı Türkistandaki Türklerin rahatlamasını sağladı
Türkler, bu savaştan sonra guruplar halinde İslamiyet'i kabul etmeye başlamışlardır (Önce Karluk, Yağma ve Çiğil Türkleri)
Esir alınan Çinlilerden kâğıt yapım tekniği öğrenilmiştir
Türklerin İslamiyet'i Kabul Etme Nedenleri
İslamiyet’teki tek tanrı (Allah) inancı ile Gök Tanrı inancı arasında pek fark bulmamaları
Türk toplumunda bulunan Ozan ve Kam'lar ile İslam Evliyaları ve Dervişlerinin birbirine benzerlik göstermesi
Cihad fikriyle, fetih fikrinin birbiriyle bağdaşması
İslamiyet'in öngördüğü doğruluk, dürüstlük, temizlik, konukseverlik gibi ahlak kurallarının, Türk ahlak anlayışına uygun olması
Ahiret inancı ve Kurban Kesme benzerlikleri
Bilimsel ve ticari ilişkilerin etkileri
Türklerin İslam Dünyasındaki Etkinlikleri ve Hizmetleri:
Abbasiler döneminden başlayarak Türkler'in etkinlikleri artmıştır Abbasilerde Türkleri devlet hizmetinde görevlendiren ilk halife "Mansur" dur
Harun Reşid döneminde Saray Muhafızları Türklerden oluşturulmuştur Bizans sınır boylarında (Uc), Türklere görevler verilmiştir
Me'mun ve Mu'tasım dönemlerinde Türkler'in askeri etkinlikleri arttı Mu'tasım döneminde Türkler için "Samerra" şehri kuruldu
Azerbaycan'da başlayan ve devleti (Abbasileri) tehdit eder hale gelen Babek isyanı, Mu'tasım döneminde Türkler tarafından bastırılmıştır
Büyük Selçuklular, Abbasi Halifesini Büveyhoğullarının baskısından kurtardılar
Batı'da Bizans ve Haçlılara karşı, doğuda Moğol tehlikesine karşı İslam dünyasını Türkler korumuşlardır
Değişik bölgelerde kurmuş oldukları devletler yoluyla İslamiyet'i batı ve doğu'da yaydılar
İslam uygarlığının gelişmesine büyük katkıda bulundular (Farabi, İbn-i Sina, Biruni, Harezmi, İbn-i Türk önemli Türk Bilim adamlarıdır)
Eğitim ve Öğretim Kurumları açısından İslam dünyasının gelişmesini sağladılar (Nizamiye Medresesi)
İslam Sanatına' da katkıda bulunmuşlardır
Özetle:
İslamiyet'i her türlü iç ve dış tehlikelerden korumuşlardır
İslamiyet ' in yayılmasına ve bir dünya dini olmasına katkıda bulunmuşlardır
İslam dünyasına önemli devlet, bilim ve sanat adamları kazandırmışlardır
İslam Kültürünü geliştirerek batıya tanıtmışlardır (Büyük Selçuklular ve Osmanlılar)
Bugün, İslam bilim ve kültürünü laik devlet yapısı içerisinde geliştirmektedirler (Türkiye Cumhuriyeti)
B TÜRK - İSLAM DEVLETLERİ
Tolunoğulları (868 - 905)
Abbasilerin merkezi otoritesinin zayıflaması üze­rine, Tulunoğlu Ahmet Bey kendi Devleti’ni kurdu
Mısır 'da kurulan ilk Türk-İslam devletidir
Tarım, bayındırlık, ticaret ve mimari alanda önemli çalışmalar gerçekleştirildi Bu çalışmalarla Mısır'daki sosyal yaşayışı ve ekonomik yaşayışı ileri sevi­yeye ulaştı Abbasilerin saldırısıyla Tulunoğlu devleti yıkılmıştır
İç karışıklıklar sonucu, Abbasiler son vermiştir
Abbasilerin Mısır'daki Türk kökenli valilerinden Mehmet Bey tarafından kuruldu Bu devlet Türklerin Mı­sır'da kurduğu ikinci devlettir
Mısır 'da kurulan ikinci Türk-İslam devletidir
Devletin egemenlik alanı Hicaz'ı ve Suriye'yi de kapsamıştır Bu sırada Tunus'ta kurulan Fatimiler İhşitleri yıkarak, Abbasi devletine son vermeyi amaç­ladı­lar
Fa­timilerin güçlü saldırıları sonucu yıkıldılar
Not: Tolunoğulları ve Ihşıdîler’in yönetici ve orduları Türk, halkı ise Araplardan oluşmaktaydı Bu nedenle uzun ömürlü olamamışlardır
Yorum: Bir bölgede etkin ve uzun ömürlü olabilmek için sadece yönetim ve askeri güç yeterli olamamaktadır Halkın desteği alınmalıdır
Karahanlılar (840–1212)
Karluk Yagma Çiğil adlı Türk toplulukları tarafın­dan kurul­muştur
Bilinen ilk hükümdar Bilge Kül Kadir Han'dır
Başkentleri, Balasagun’dur
Satuk Buğra Han (Abdülkerim) zamanında devleti oluşturan topluluklar arasında, İslamiyet benimsenmeye başlamış­tır Talas Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan bu durum ne­de­niyle, Karahanlılar ilk müslüman Türk devleti sayılmıştır
Samanoğulları devletine son vererek Maveraünnehir bölgesine sahip oldular
Devleti oluşturan boylar iç işlerinde serbest oldu­ğundan, devlet konfederatif bir özellik göstermiştir
Gaznelilerle komşu olunca, onlarla mücadele etmeye başladılar
En parlak dönemlerini Yusuf Kadır Han zamanında yaşamışlardır
Yusuf Kadır Han'ın ölümünden sonra, taht kavgaları ve Gaznelilerle mücadele devleti yıpratmış, doğu ve batı olarak ikiye ayrılmışlardır Doğunun merkezi Kaşgar, batının merkezi Semerkant olmuştur
Doğu Karahanlılara, Karahıtaylar; Batı Karahanlılara Harzemşahlar son vermiştir
Arapça ile karşılaşmalara rağmen, resmi dil ola­rak Türkçeyi kullanmışlardır Bundan sonraki Türk dev­let­leri Arapça ve Farsçayı resmi dil yapmışlardır
Bu ne­denle Karahanlılar, resmi dili Türkçe olan ilk Türk devleti sa­yılmıştır
Uygur alfabesi ile yazışmışlardır
Türk edebiyat tarihinin iki önemli eseri olan Di­van-ı Lügati’t Türk ve Kutadgu Bilig bu devlet za­manında yazılmıştır
Gazneliler (963–1180)
Samanoğulları Devleti’nin Gazne şehri valisi Alp­ Tekin tarafından kurulmuştur
Hükümdar Sebük Tekin zamanında Samanoğul­la­rından ayrılıp tamamen bağımsız olmuşlardır
En parlak dönemlerini Sultan Mahmut zamanında yaşadılar Sultan unvanını ilk kullanan hükümdar olan Gazneli Mahmut, Hindistan'a 17 sefer yapmış, kuzey bölümlerine İslamiyet'in girmesini sağlamıştır
Selçuklularla yaptıkları Nesa (1035), Serahs (1038), Dandanakan (1040) savaşlarını kaybettiler
Dandanakan Savaşı’ndan sonra Selçuklu egmenliğine girdiler
İdari ve askeri güç Türklerdi Türkler nüfus olarak azınlıkta idi Nüfus olarak Afganlılar ve İranlılar çoğun­lukta idi
Devletin resmi dili Arapça ve Farsçaydı
Gazne ordusunda merkezi gücü oluşturan Gu­lâmlar denilen askerler devşirme usulüyle yetiştiril­miştir Bunlar devletten maaş alırlardı
Sanatta İran ve Hint tesirlerinin altında kalmışlar­dır
Büyük Selçuklu Devleti yıkılınca Afganlılar (Gurlar) isyan ederek bu devlete son vermişlerdir
Büyük Selçuklular ve Onlara Bağlı Devletler
Oğuzlar
Oğuzlar, Türklerin en kalabalık ve tarihte en etkin rol oynayan koludur
Oğuzlara, Araplar Guz, Bizanslılar Uz, Ruslar Tork demişlerdir Oğuzlara Müslüman olduktan sonra " Türkmen " (Yörük) denilmiştir
Oğuzların Tarihte Kurdukları Devletler
Büyük Selçuklu Devleti
Anadolu Selçuklu Devleti
Harzemşahlar
Karakoyunlular
Akkoyunlular
Anadolu Beylikleri
Osmanlı Devleti
Türkiye Cumhuriyeti
Oğuz Boyları
24 Oğuz Boyu vardır
Büyük Selçuklu Devleti, Oğuz Türklerinin Üçok koluna mensup olan Kınık boyu tarafından kurulmuştur
Büyük Selçuklu Devleti (1038 – 1157)
Tarihteki Önemleri
Adını Selçuk Bey'den almış, devleti Tuğrul ve Çağrı Bey kurmuştur
İslamiyet'i dış saldırılara karşı korumuşlar, İslam ülkelerini bir yönetim altında birleştirmişlerdir
Anadolu'nun Türkleşme sürecini başlatmışlardır
Türk - İslam kültürünü sentezlemişlerdir (Birleştirmişler, harmanlamışlardır)
İslam uygarlığını geliştirmiş ve yaymışlardır
9 yyda doğuda Seyhun Irmağı, batıda Akdeniz ve Marmara, güneyde Mısır ve Basra Körfezi'ne kadar sınırlarını genişletmişlerdir
Devletin Kuruluşu
Devlete ismini veren Selçuk Bey, Oğuzların Üçok kolunun Kınık boyundandır
Aşağı Seyhun ile Hazar denizi arasındaki geniş bozkırlarda yaşayan oğuzlar' da ordu komutanı (Subaşı) olarak görevli olan Selçuk Bey, Oğuz Yabgu'su ile anlaşmazlığa düşmüş ve çevresiyle birlikte Seyhun Irmağının aşağı ve doğusunda bulunan " Cent " şehrine yerleşmiştir
Oğuzlar Devletine karşı, Samanoğulları'ndan yardım istemiş ve çevresiyle birlikte İslamiyet'i kabul etmiştir
Samanoğulları Devleti’nin Karahanlı ve Gaznelilerle mücadelesi sonucu yıkılmasıyla ve Selçuk Bey'in ölmesiyle dağılan Oğuz boylarını Arslan Bey toparladı ise de, Gazneli Sultan Mahmut oğuzların kendisi için tehlikeli olduğunu anlamış ve Arslan bey ve ileri gelenleri tutuklatmıştır
Selçuk Bey 'in torunlarından Tuğrul ve Çağrı Bey kardeşler, Selçukluları yeniden toparlamayı ve devleti kurmayı başarmışlardır
Tuğrul ve Çağrı Beyler Dönemi
Horasan bölgesi için, Gaznelilerle; Nesa (1035), Serahs (1038) ve Dandanakan (1040) savaşlarını yapmışlardır
Tuğrul Bey, Nişabur'u Gaznelilerden alarak, kendisine merkez yapmış ve bağımsızlığını ilan etmiştir (1038)
Dandanakan Savaşı (1040)
(Büyük Selçuklular X Gazneliler)
Nedeni: Gazneliler' in Selçuklu gücünü Horasan'dan atmak istemesi
Önemi: Selçuklular, bu savaştan sonra sürekli gelişme aşamasına girerken, Gazneliler zayıflama ve yıkılış sürecine girmişlerdir
İran, Irak, Azerbaycan ele geçirilmiştir
Merkez Nişabur'dan Rey şehrine taşınmıştır
Oğuzların Anadolu'ya akınları Çağrı Bey'in keşif seferiyle başlar (1016) Anadolu' ya yapılan seferlerin artması üzerine, Pasinler savaşı yapılır
Pasinler Savaşı (1048)
(Büyük Selçuklular X Bizans + Gürcü Kuvvetleri)
Nedeni:
Selçuklular' ın Anadolu'ya yönelik akınlarının artması
Bizans'ın, Türklerin Anadolu'ya girme girişimlerini durdurmak istemesi
Bizans'ın Anadolu otoritesini koruma isteği
Önemi: Türkler’in Anadolu'nun fethi için Bizans'la yaptıkları ilk büyük savaş ve kazandıkları ilk büyük zaferdir
Not: Anadolu'nun fethinde üç önemli savaş görülür;
Pasinler – Malazgirt – Miryokefalon
1048 – 1071 – 1176

Pasinler Savaşı, Bizans'ın Anadolu'daki otoritesini sarsmıştır
Doğunun ve Batının Sultanı
Abbasi Halifesinin, Şii Büveyhoğulları'nın baskısı üzerine Tuğrul Bey'den yardım istemesiyle, Tuğrul bey iki defa Bağdat seferi düzenlemiş, Büveyhoğullarına son vermiştir Tuğrul Bey, Abbasi Halifesi tarafından doğu ve batının sultanı ilan edilmiştir
Önemi: İslam dünyasının koruyuculuğu ve liderliği Selçuklulara geçmiştir
Tuğrul Bey döneminde (1040 – 1063), sınırların Ceyhun'dan Fırat'a kadar genişlediği; devletin sağlam temeller üzerine oturtulduğu; Anadolu yönünde gelişmelerin başladığı görülmektedir
Alp Arslan Dönemi (1064 – 1072)
Azerbaycan, Kafkasya ve Türkistan seferlerine çıktı
Döneminde komutanları tarafından doğu Anadolu'ya seferler düzenlenmiştir
Fatımi devletine son vermek ve Mısır'ı fethetmek için, Mısır seferine çıkmışken Bizans İmparatorunun Doğu Anadolu'ya doğru sefere çıkması üzerine geri döndü
Malazgirt Savaşı (26 Ağustos 1071)
(Büyük Selçuklular X Bizans)
Sebepleri
Selçuklular'ın, kendilerine gelen göç dalgalarını yerleştirecek alan için Anadolu'ya yönelmeleri, Anadolu'yu yurt edinme isteği
Bizans'ın, Anadolu'dan Türkleri çıkarma isteği
Sonuçları
Anadolu kapıları Türklere açıldı Bu savaştan sonra Türkler Anadolu'ya göç etmeye başladılar
Anadolu Türk Tarihi başladı, Anadolu'da ilk Türk beylikleri kuruldu
Hristiyan Bizans'ın İslam dünyası üzerindeki baskısı sona erdi
Türklerin batıya ilerleyişleri üzerine Bizans'ın Papa'dan yardım isteği, Haçlı Seferlerine sebep olmuştur
Önemi
Türk milletine yeni bir yurt, yeni bir gelecek, yeni bir tarih hazırlayan önemli bir zaferdir
Melikşah Dönemi (1072 – 1092)
Büyük Selçukluların en geniş sınırlara ulaştığı, kültür ve uygarlık alanında en parlak düzeye ulaştığı dönemdir
Amcası Kavurd' un Sultanlığını tanımaması üzerine, mücadele etmiş ve onu öldürtmüştür
Karahanlı ve Gaznelilere egemenliğini kabul ettirdi
Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Tutak ve Artuk beyleri, Anadolu'nun fethiyle görevlendirmiştir
Suriye, Filistin ve Arabistan'da fetihler yapmıştır
Sultan Melikşah bütün müslüman ülkeleri yönetimi altına alma politikası izlemiştir
Dönemin en önemli iç olayı "Batınilik" propagandasıdır Hasan Sabbah, Selçukluları içten parçalama ve yönetimi ele geçirmek için batınilik mezhebini yaygınlaştırmaya ve ileri gelen Türk yöneticilerini öldürtmeye başlamıştır
Nizamiye Medresesi bu dönemde önemli bir eğitim-öğretim kurumuna dönüşmüştür
Sultan Melikşah adına " Celali Takvimi " düzenlenmiştir
Devletin Dağılışı
Melikşah'ın ölümünden sonra oğulları arasında taht kavgaları çıkması (Berkiyaruk-Mehmet-Mahmut-Sencer), devleti yıpratmıştır
Son selçuklu sultanı Sencer’dir Sencer’in, Katvan Savaşı’nda (1141) Karahıtay'lara yenilmesi ile devletin dağılış dönemi hızlandı
Sultan Sencer'in ölmesiyle Selçuklu Devleti parçalandı (1157)
Selçukluların Parçalanma Nedenleri
Veraset anlayışı (Ülkenin, hanedanın ortak malı sayılması)
Yönetime küstürülen Oğuzların (Türkmenlerin) ayaklanmaları
Haçlı Seferleri (Dolaylı)
Doğudan gelen Moğol akınları
Batınilerin çalışmaları (Batınilik; Şii mezhebinin radikal siyasi hareketinin doğurduğu hareket)
Abbasi Halifelerinin egemenlik gücünü geri almak için yaptığı olumsuz çalışmalar
Atabeylerin, merkezi otoritenin zayıflamasıyla, bağımsızlık ilanları
Büyük Selçuklu Devletine Bağlı Devletler
Horasan Selçukluları
Irak Selçukluları (1119 – 1194)
Kirman Selçukluları (1048 – 1187)
Suriye Selçukluları (1069 – 1118)
Türkiye (Anadolu) Selçukluları (1075 – 1308)
Atabeylikler
Atabey: Selçuklu şehzadelerini eğitmekle görevlendirilen tecrübeli devlet adamlarına atabey denir
Atabeyler, merkezi otoritenin zayıflamasıyla bulundukları bölgelerde bağımsızlıklarını ilan ettiler
1 Salgurlular (Fars Atabeyliği) (İran) (1148 – 1286)
2 İldenizliler (Azerbaycan Atabeyliği) (1146 – 1225)
3 Beğteginoğulları (Erbil Atabeyliği) (1144 – 1232)
4 Böriler (Şam Atabeyliği) (1128 – 1154)
5 Zengiler (Musul Atabeyliği) (1127 – 1259)
Harzemşahlar (1097–1231)
Harzem yöresi, Aral Gölü ile Hazar denizi ara­sında kalan yerdir Burada yaşayanlara Harzemşahlar denilmiştir
Harzemi yöneten Atsız adlı Türk beyi, Büyük Sel­çukluların zayıflamasından yararlanarak bağımsızlık ha­reketini başattı
Sultan Sencer’in Oğuzlara esir düşmesinden sonra Atsız bağımsızlığını ilan etti
Harzemliler zamanında İran'ı, Horasan'ı ve Afga­nistan'ı alarak Cengiz İmparatorluğuna sınır oldular
Harzemliler Cengiz Han'ın gönderdiği dostluk ker­vanını casuslukla suçlayarak imha edince, Moğol-Har­zem savaşları başladı Cengiz Han'ın başlattığı sa­vaş­larla Harzemliler yıkılış sürecine girdi
Moğol istilası sonucu Harzem yöneticiler bir kısım halkla birlikte Kafkasya'ya ve Doğu Anadolu'ya çekilmek zorunda kaldı Anadolu Selçuklu hükümdarı I Alaaddin Keykubat, Harzemlilere Moğollara karşı bir ittifak kurul­masını önerdi Harzemliler bunu reddede­rek Doğu Ana­dolu'yu almaya çalıştılar Bu durum Yassı Çemen Sa­vaşına neden oldu
Harzemliler, Yassı Çimen Savaşı’nda yenildi (1230) ve tarihten silindi
Eyyubiler (1174–1250)
Haçlı saldırısına uğrayan Fatimi Devleti’ne, yardım için gönderilen ordunun komutanı olan Selahattin Ey­yubî, Fatimi Devleti’ni yıkarak kendi Devleti’ni kurmuştur
Selahattin Eyyubî I Haçlı Seferi’nde kurulmuş olan Kudüs Haçlı Krallığı’nı, Hittin Savaşı’nda yendi ve bu devleti yıktı (1187) Bunun üzerine III Haçlı seferi yapıldı Selahattin Eyyubi III Haçlı seferinde Kudüsü ba­şarıyla savundu
Devletin egemenlik alanı Hicaz'ı ve Güneydoğu Anadolu'yu kapsamıştır
Selahattin Eyyubi’den sonra başarılı hükümdarlar iktidarda görülmedi
Devlet iç isyanlar ve haçlı saldırıla­rıyla zayıfladı
Memluklu adı verilen askerlerin isyanları sonucu Eyyubi devleti yıkılmıştır
Eyyubiler devlet ve askerlik alanında Büyük Selçuklu­ları ve Abbasileri örnek almışlardır
Memluklar (Kölemenler) (1250–1517)
Eyyubi ordusunda devşirme usulü ile yetiştirilen Memluklu adı verilen askerlerin komutanlarından Aybey, Eyyubi Devleti’ne son vererek Memluklu Devleti’ni kurdu
Aybey, Mısır'a yönelik olan VII Haçlı Ordusunu Mansura Savaşı’nda yenilgiye uğrattı
Sultan Kutuz zamanında, Arabistan'ı ve Akdeniz kıyılarını almayı amaçlayan Moğol ordularını (İlhanlıları) Suriye'de Ayncalut Savaşı’nda yenilgiye uğrattı (1260) Böylece Suriye, Mısır, Arabistan ve Akdeniz kıyıları Moğol isti­la­sından korundu Memluklular, Moğol istilasını durduran tek dev­let oldu
Sultan Baybas, Abbasilerin yıkılışıyla sona eren Abbasi halifeliğini yeniden kurdu Amaç, İslam dünyasının liderliğidir
Memlukluların egemenlik alanı Hicazı, Güneydoğu Ana­doluyu ve Çukurova'yı kapsamıştır
Fatih döneminde bozulan ilişkiler, II Bayezıt döneminde savaşlara dönüştü
Yavuz Sultan Selim Memlukluları Mercidabık (1516) ve Ridaniye (1517) savaşlarında yenil­giye uğrattı ve yıktı
Hükümdarlık, hanedanlık anlayaşına göre sürdü­rülmüş-tür Buna rağmen çok yetenekli komutanlar da ik­tidara gelebilmiştir Bu durum çok sayıda hükümdar de­ğişimine neden olduğu gibi başarılı kişilerin de hükümdar olabilmesini sağlamıştır
Resmi dil Arapça idi Buna rağmen sarayda Türkçe kouşulurdu Bunun nedeni devlet teşkilatında Türklerin bulunmasıdır

TÜRK-İSLÂM DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE
UYGARLIK
1 Devlet Yönetimi
Türkler Müslüman olduktan sonra da devlet yönetimi ile ilgili geleneklerine devam ettiler Hükümdarlar, Allah’ın yeryüzündeki temsilcileri durumunda idi
Hükümdar, töre ve yasalara aykırı olmamak koşulu ile uygulamada mutlak hâkimdi Ülke, hanedanının ortak malı sayılır ve hanedan üyeleri tarafından sultana bağlı olarak ortaklaşa yönetilirdi Taht kavgaları bu sistemin bir sonucudur
Hü­kümdarların yasama, yürütme ve yargı yetkileri vardı Orduya komuta etmek, halkın huzur ve refahını sağlamak, görev ve sorumlulukları arasındaydı
Karahanlılarda hükümdara han, kara, Gaznelilerde sultan adı verilirdi
Sultan ünvanını ilk kullanan Türk Hükümdarı Gazneli Mahmut (Sultan Mahmut) olmuştur
Moğol hükümdarlarına kağan denirdi Devlet işlerinin görüşüldüğü ve karara bağlandığı yere de kurultay adı verilirdi Ordu komutanlarına ise noyan adı verilirdi
Selçuklular da önce yabgu daha sonra sultan ünvanı kullanıldı
Selçuklularda ilk divan teşkilatı, Melikşah döneminde Ni­zam-ül Mülk tarafından kuruldu
Devlet işleri Büyük Divan denilen yerde görüşülüp karara bağlanırdı Divanın alt kademeleri vardı Her alt kademede ayrı bir iş görülürdü Gazneliler, divan teşkilatını Abbasilerden örnek aldılar
Ülkeler kolay yönetim için eyaletlere ayrılmıştı Eyaletlerde melikler görev yapardı
Eyaletlerin başında hanedana mensup kişiler (melikler) bulunurdu Meliklerin genç ve tecrübesiz olmaları halinde yanlarına Türkmen beyi (atabey) verilirdi
Not: Ülkenin hükümdar ailesinin ortak malı sayıldığı düşüncesi bütün Türk Devletlerinde kabul görmüş ortak bir düşünce idi Bu anlayış taht kavgalarına ve Türk devletlerinin kısa sürede yıkılmalarına neden olmuştur
2Adalet İşleri ve Hukuk
Türk-İslam Devletlerinde hukuk, Şer’i ve Örfi olmak üzere ikiye ayrılırdı:
Şer’i Hukuk: Şeriat, din kuralları
Örfî Hukuk: Gelenekler, töre
Şer’i hukuk ile ilgili davalara kadı bakardı
Örfi hukuk ile ilgili davalara bakan yüksek bir mahkeme vardı Bu mahkemenin başı emir-i dad idi
Ordu içindeki anlaşmazlıklara “kadıasker” (kazasker) bakardı
3 Ordu
Türk Devletlerinde ordu sürekli olarak önemini korumuş bir kurumdur Türk devlet anlayışında ve Türk Milleti’nin kültüründe ordu kavramı her zaman için büyük önem taşımıştır
İslam öncesinde olduğu gibi, İslam sonrası da Türk Devletleri ‘nde ordu büyük önem taşımaya devam etti
Karahanlı Devleti’nde ordu çeşitli Türk boylarından oluşuyordu (Karahanlı Devleti kuruluş itibari ile tamamen Türk özelliği taşıyan bir devlettir)
Gazneliler Devleti’nde ise durum biraz daha farklı idi Gazneliler Devleti’nin kuruluş itibari ile çok milletli bir yapıya sahipti Bu durum orduda da kendini göstermişti Gazneli ordusu birçok milletten oluşuyordu
Büyük Selçuklu Devleti’nde Türk ordusu çok daha gelişmiş ve büyümüştür Büyük Selçuklu ordusu altı ayrı bölümden oluşuyordu Bunlar:
Gulemân-ı Saray: Çeşitli milletlerden toplanan kölelerin özel bir eğitimle saray için yetiştirilmesi ile oluşmuş askerlerdir
Hassa Askerleri: Çeşitli Türk boylarından oluşan atlı askeri birliklerdir
Melik ve Vali askerleri: Melikler ve valilerde savaş zamanı emrindeki askerlerle Sultan’ın ordusuna katılırdı
Bağlı Devlet ve Beyliklerin Askerleri: Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlı devlet ve beylikler de savaşa zamanı Büyük Selçuklu Devleti’ne asker verirlerdi(Ermeni ve Gürcü krallıkları gibi)
Türkmenler: Göçebe olarak yaşayan Türkmenler savaş ortamına her an hazır bulunurlar ve gönüllü olarak Sultan’ın ordusuna katılırlardı
Sipahiler: İkta (toprak sahibi) olanların, gelirlerinin bir bölümü ile beslemek zorunda oldukları askerleridir Buna göre ülke toprakları vergi gelirlerine göre bölümlere ayrılırdı bu bölümlere İkta denirdi
Bu toprakları işleyen çiftçiler, devlete vermeleri gereken vergiyi “Sipahi”ye verirlerdi Sipahi de gelirinin bir bölümü ile atlı asker yetiştirirdi Bu sisteme Osmanlı Devleti döneminde “Tımar “adı verilmiştir
Not: İkta sistemi ilk defa Büyük Selçuklu Devleti veziri olan Nizamül- Mülk tarafından uygulanmıştır
4 Din ve İnanış
Türkler İslam dinine girdikten sonra bu dinin liderliğini üstlenmişlerdi İslam dinini geniş alanlara yaymak için fetih hareketlerine girişmişler ve Türkler sayesinde İslam dini çok geniş alanlara yayılmış ve bir dünya dini haline gelmiştir
Bugün, Pakistan, Hindistan, Afganistan, Balkanlar gibi coğrafyalarda İslam dininin yayılması Türkler sayesinde olmuştur
Türkler İslam dininin daha çok Sünni- Hanefi ekolünü benimsemişlerdir Hanefi mezhebine Türk mezhebi de denmektedir Sünni İslam anlayışı yaymak ve korumak için mücadele etmişlerdir
Not: Nizamül- Mülk’ün açmış olduğu Nizamiye medreselerinin amacı Sünni İslam anlayışını korumak ve geliştirmekti
Tarikatlar
Türkler arasında sûfîlik (tasavvuf) anlayışı da oldukça gelişmiştir Sûfilik hareketi sonucunda birçok tarikat ortaya çıkmıştır
Bunların başlıcaları; Rifailik, Kadirilik, Kübrevilik, Yesevilik, Ekberilik’tir
Bunlardan Yeseviliğin kurucusu bir Türk-İslam alimi olan Hoca Ahmet Yesevi ‘dir Hoca Ahmet Yesevi İslam Dini’nin Türkistan’da (Orta Asya) yayılmasında çok önemli bir role sahiptir Bugün dahi Türkistan’da Hoca Ahmet Yesevi, bütün Türk boyları tarafından saygıyla anılmaktadır
5 Ekonomik Hayat
Türk-İslam devletlerinde ekonomik hayat Büyük Selçuklu Devleti zamanında büyük bir gelişme gösterdi Ticaret yolları üzerine hanlar ve kervansaraylar inşa edildi
Toprak Yönetimi
Türk-İslam devletlerinde ülke toprakları yönetim bakımından dört ayrı bölüme ayrılmıştı Bunlar;
Has Toprakları: vergi gelirleri Sultan’a ait topraklardır
İkta Toprakları: Gelirleri, Hizmet ve maaş karşılığı olarak kumandanlara, askerlere ve devlet adamlarına bırakılan topraklarıdır (İkta sahibi olan devlet adamı veya komutan belirli sayıda devlete asker yetiştirmek zorundaydı)
Mülk Toprakları: Kişilere ait topraklardır Sahibi toprağı istediği gibi kullanma hakkına sahiptir
Vakıf Toprakları: Okul, hastane gibi sosyal kurumların ihtiyaçlarını karşılamak için devlet tarafından bu kurumlara verilen topraklardır
Timur Devleti zamanında Tarım ve ticaretle uğraşanlardan alınan vergiye tamga adı verilmiştir
6 Dil ve Edebiyat
Karahanlı Devleti’nde resmi dil Türkçe idi Resmi yazılar Uygur alfabesi ile yazılıyordu Karahanlı Devleti’nin bu milli kimliği sayesinde bu dönemde Türk kültürü oldukça gelişmiş ve Türk kültürü açısından çok önemli olan birçok eser yazılmıştır
Gaznelilerde ve Büyük Selçuklu Devleti’nde ise durum biraz daha farklı idi Bu devletlerde bilim dili Arapça idi Resmi dil olarak da Farsça kullanılıyordu Halk ise Türkçe konuşuyordu Bu dönemlerde Türk kültür tarihi için önem taşıyan belli başlı eserler ve yazarları şunlardır
Divan-ı Lügat-it Türk ®Kaşgarlı Mahmud: Türkçe ‘nin zengin bir dil olfuğunu göstermek ve Araplara Türkçe öğretmek amaci ile yazılmış bir eserdir
Şehname ® Firdevsi
Divan-ı Hikmet ® Hoca Ahmet Yesevi
Atabet’ül Hakayık ® Edip Ahmet
Kutadgu Bilig ® Yusuf Has Hacip
Moğollar kültür ve medeniyet alanında Türklerden önemli ölçüde etkilenmişlerdir Bu dönemde Çağatay lehçesi bütün Orta Asya da etkinliğini arttırmıştı
Timur Devleti döneminin en ünlü yazar ve şairi Ali Şir Nevai’dir Ali Şir Nevai, Türkçe’nin Farsça’dan üstün bir dil olduğunu göstermek amacı ile Muhakemet-ü’l Lugateyn adlı bir eser yazmıştır
Babür Şah da Çağatay lehçesi ile şiirler yazmıştır Özbek Hanlıklarından Hive Han’ı Ebu’l Gazi Bahadır Han’ın yazmış olduğu Secere-i Türki ve Secere-i Terakkime dönemin ünlü diğer eserleridir
Bilim ve Sanat:
Türk hükümdarları âlimleri korudular İlim, edebiyat ve sanatın hamisi olarak büyük hizmetler yaptılar Ülkeyi; cami, medrese kütüphane, hastane, imaret ve kervansaraylarla donattılar, Bunlara bağlı vakıflar kurarak varlıklarının devamını sağladılar
Karahanlılar döneminde Türkistan’da bulunan Semerkant, Buhara, Kaşgar gibi şehirler öenmli bilim ve sanat merkezleri olmuştu
Selçuklularda ilk medrese, Tuğrul bey zamanında Nişabur'da açıldı
Alp Arslan döneminde medreseler devlet himayesi altına alındı Nizam-ül Mülk'ün gayreti ile nizamiye medresesi kuruldu (1067)
Daha sonra nizamiye medreseleri birçok ilde açıldı Bu medreselerde İslami bilenlerin yanında müspet bilimlerde okutuldu
Büyük Türk-İslâm Bilginleri
Farabi > Felsefe
İbn-i Sina > Tıp
Uluğ Bey > Astronomi
Biruni > Matematik
Barani > Trigonometri
Ali Kuşcu > Astronomi
Sanat
Türk-İslam devletlerinde gelişen başlıca sanat dalları, çinicilik, minyatür, tezhip, ebru, süsleme, hat, oymacılık, kakmacılık ve mimaridir

Alıntı Yaparak Cevapla

Arkadaşlar Size Tarih Ders Notlarını Veriyorum !

Eski 10-07-2012   #7
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Arkadaşlar Size Tarih Ders Notlarını Veriyorum !



Türk Dünyası II

MOĞOL İSTİLÂSI VE SONRASI
Moğol Devleti
Moğol Devleti, Cengiz Han tarafından 1206 yılında kurulmuştur
Başkent Ötüken bölgesindeki Karakurum şehridir
Cengiz Han, başlattığı saldırılarla Harzemlileri yıkılış sürecine soktu Bunu izleyen dönemde Moğol orduları Ortadoğu'daki Müslümanların yaşadığı şehirleri yağ­maladılar
Moğol İmparatorluğu fetihlerle geniş­lemiştir Egemenlik alanı Çin denizinden başlayarak Batıda Doğu Avrupa'ya kuzeyde Sibirya'ya güneyde Tibet'e ve Kore'ye kadar genişledi Moğollar Anadolu'yu ve Irak'ı da egemenliklerine aldılar
Moğol imparatorluğu içerisinde Orta Asya'daki Türk toplulukları da yer almıştır
Devletin idari yapılanmasında Uygur Türkleri etkili çalışmalarda bulunmuştur
Resmi yazışmalarda Uygur alfabesini kullanmış­lardır
Cengiz Hanın ölümünden sonra İmparatorluk par­çalanmış ve yeni devletler ortaya çıkmıştır
Bu devletler:
a Altın-Orda Devleti
Cengiz Han’ın torunu Batu Han tarafından Karadeniz’in kuzeyinde kurulmuştur
Başkenti Saray şehri olan bu devletin sınırları Aral Gölünden Macaristan içlerine kadar uzanıyordu
Devlet Berke Han zamanında İslamiyeti kabul etmiş ve zamanla Türkleşmiştir
Not: İslamiyeti kabul eden Moğollar zamanla Türkleşme özelliği gösterirken, İslam dinine girmeyen Moğollar kendi milli özelliklerini korumuşlardır Müslüman olan Moğollar yoğun Müslüman Türk nüfusu içerisinde zamanla erimişlerdir
Not: Moğolların kurmuş oldukları devletler tek başına Moğol karakteristiği oluşturmamakta, bu devletler üzerinde Türk etkisi de gözükmektedir Moğol Devletlerinde Türk etkisinin bulunmasında, bu devletler içerisindeki yoğun Türk nüfusunun yanında, Moğollara göre daha gelişmiş olan Türk Devlet geleneği ve Türk kültürünün de büyük etkisi vardır
Altınordu Devleti Toktamış Han zamanında Timur Devleti ile savaşmış ve Timur, Altınordu Devleti’ni yenmiştir Timur’la yapılan bu savaş ülkeyi zor durumda bırakmış ve parçalanma sürecine girmiştir
Altınordu Devleti parçalanınca ortaya değişik isimlerde hanlıklar ortaya çıktı Ancak tek başlarına güçlü birer devlet olamayan bu hanlıklar birer birer Ruslar tarafından ortadan kaldırıldı ve Karadenizin kuzeyinde Rus egemenliği başladı
Timur’un Türk-İslâm Dünyası’na Verdiği Zararlar
Timur’un Altınordu Devleti’ni yenmesi Türk tarihi açısında büyük önem taşır Bu savaşla gücünü kaybeden Altınordu Devleti parçalanmış bu durum en çok Rusların işine yaramıştır Yani, Timur Rusların güçlenmesi ve Türk dünyasının başına bela olması sürecini başlatmış oldu
Bilindiği gibi Timur bir başka Türk devleti olan Osmanlı Devleti ile de savaşmış ve bu devleti de yenerek, Türklerin Avrupa da ilerlemesini geçici olarak durdurmuştur
Hindistan’daki Türk Sultanlığı’nın başındaki Tuğlukları mağlup ederek bölgedeki küçük devletlerin güçlenmesine sebep olmuştur
Ancak bütün bu gelişmeler, Timur’un Türk dünyasına düşman olduğu gibi bir kanıya varılmasını gerektirmez
Altınordu Devleti’nin Parçalanmasıyla Ortaya Çıkan Hanlıklar
- Kırım Hanlığı
- Kazan Hanlığı
- Kasım Hanlığı
- Ejderhan Hanlığı
- Küçüm Hanlığı
- Nogay Hanlığı
b İlhanlılar
Cengiz Han’ın torunu Hulagu Han tarafından İran ‘da kuruldu
Daha sonra Azerbaycan’ı ve Irak’ı ele geçirerek sınırlarını genişlettiler
Abbasi Devletine son verdiler Ancak Memlukler İlhanlıları iki kez mağlup etmeyi başardı
İlhanlılar, Gazan Mahmut Han zamanında İslamiyet’i kabul ettiler İslâm dinine giren İlhanlılar zamanla Türkleşmeye başladılar
XIV Yüzyılda yıkılan bu devlet üzerinde Celâyirler Devleti kuruldu
c Çağataylılar
Cengiz Han’ın oğlu Çağatay Han tarafından kuruldu Kısa sürede Orta Asya’nın büyük bölümünü ele geçirdiler
İslamiyeti kabul eden Çağataylılar da hızla Türkleştiler
Çağatay Türkçesi, Moğolca’nın yerini aldı
Çağatay Devleti’nde emirlik yapan Timur, bu devletin zayıf durumunda yararlanarak kısa sürede Çağatay Devleti’nin yönetimini ele geçirdi
Çağatay Devleti, Timur Devleti haline dönüştü
d Kubilay Hanlığı
Cengiz Han’ın ölümünden sonra Çin bölgesinde Kubilay Han tarafından kurulmuştur
Ancak Çin nüfusunun yoğunluğu onların sonunu hazırlamış ve bu devlet zamanla Çinlileşmiştir
Timurlular (1370–1507)
Çağatay Devleti’ne komutan olarak hizmet veren­ Timur, bu devletin Türkistan'da halka baskı yapması üzerine isyan çıkardı Moğol devletine son vererek kendi Devleti’ni kurdu
Kendisi Cengiz Han soyundan gelmediği için Çağatay Hanları soyundan gelen kişileri han yaptı Ancak esas güç yine de Timur’un elindeydi Kendisi emir ünvanını kullandı
Timur, kısa sürede devletin sınırlarını genişletti
Devletin egemenlik alanı Batı Türkistan, Afganis­tan, İran, Batı Hindistan ve Anadolu'yu kap­sadı
Timur Devleti’nin güçlenmesi ve batıya doğru genişlemesi, Anadolu da kurulmuş olan Osmanlı Devleti ile hâkimiyet mücadelesine yol açtı İki Türk Devleti karşı karşıya geldi
Ankara Savaşı (1402)
(Timur Devleti X Osmanlı Devleti)
Ankara Savaşı’nı Timur kazandı Bu savaş ile Osmanlı Devleti fetret devrine girdi Dağılma tehlikesi geçirdi
Timur, başkent Semerkant'ı bilim kültür merkezi haline getirdi
Timur, Çin'e yapacağı sefere hazırlık sırasında öldü
Timur’un ölümü ile devlet çocukları arasında paylaşıldı Timur oğullarından Şahruh, devletin büyük bölümünde hâkimiyeti ele geçirdi
Uluğ Bey ve Hüseyin Baykara döneminde Timur Devleti gücünü kaybederek yaşamaya devam etti
Hüseyin Baykara’nın ölümü ile Timur Devleti, Özbekler, Akkoyunlar ve Karakoyunlar tarafından yıkıldı
TİMURLULARDAN SONRAKİ SİYASÎ GELİŞMELER
Karadeniz’in Kuzeyinde Kurulan Hanlıklar
- Kırım Hanlığı
- Kazan Hanlığı
- Kasım Hanlığı
- Ejderhan Hanlığı
- Küçüm Hanlığı
- Nogay Hanlığı
Türkistan, Hindistan ve İran’da Kurulan Hanlıklar
a Şeybaniler (1428 – 1598)
Altınordu Devleti’nin kurucusu Batu Han’ın kardeşi Şeyban’ın soyundan gelmektedirler
Daha sonra Özbek adını alacak olan Türkler tarafından 13–14 yüzyılda Orta Asya ‘da kurulmuş bir devlettir
b Safeviler
Akkoyunlu Devleti’ni yıkan ve Tebriz şehrini ele geçiren Şah İsmail tarafından İran’da kurulumuştur
Kısa sürede devletin sınırlarını genişleten Şah İsmail, Doğu Anadolu üzerinde hâkimiyet kurmak isteyince Osmanlı Devleti ile arası açılmış ve iki devlet karşı karşıya gelmiştir
Çaldıran Savaşı (1514)
(Osmanlı Devleti X Safevi Devleti)
Çaldıran Savaşı’nı Osmanlı Devleti kazandı
1639 yılında iki ülke arasında yapılan Kasr-ı Şirin Antlaşması’ndan sonra iki devlet arasında ciddi bir savaş olmadı Safevi Devleti 18 yüzyılda sona erdi
Not: Safevi Devleti, İran coğrafyasında kurulmasından dolayı Fars kimliği etkisi altında kalmıştır Özellikle Şii mezhebini benimsemeleri, Sünni İslam anlayışındaki Osmanlı Devleti ile Şii Safevi Devleti’ni karşı karşıya getirmiştir
Not: İran 20 yüzyılın başlarına kadar Türk soyundan gelen hanedanlar tarafından yönetilmiştir Bugünde İran nüfusunun yaklaşık %40’ını Türkler oluşturmaktadır İran Türkleri Türk dünyası içinde önemli bir konuma sahiptir
c Hindistan Türk Sultanlıkları ve Babürlüler
Delhi Türk Sultanlığı (1206-1414)
Hindistan’da kurulan ilk Türk sultanlığıdır
Gur Devleti’nin Kuzey Hindistan valisi Kutbeddin Aybeg tarafından kurulmuştur
İltutmuş zamanında ülke sınırları gelişmiş, devlet halife tarafından tanınmıştır
Devlet, sırasıyla Şemsiye, Balaban, Kalaç, Tuğluk hanedanlarınca yönetilmiştir
Babür Devleti (1526–1858)
Timur soyundan gelen Babür Şah tarafından Ku­zey Hindistan'daki Agra şehrinde kurulmuştur
Coğrafi keşifleri izleyen süreçte Fransızlar ve İn­gilizler Hindistan kıyılarına egemen oldular
İngilizler, son Babür hükümdarını esir ederek Ba­bür devletine son verdiler ve Hindistan'ı sömürge yaptı­lar
Dünya sanat tarihinin önemli eserlerinden Taç Mahal, bu devlet zamanında yapılmıştır
Özbekler Ve Özbek Hanlıkları
Orta Asya yaşayan Özbek Türkleri XV yüzyılda Harzem bölgesinde güçlü bir devlet kurmuşlardı Ancak bu devlet zayıflayınca üç ayrı hanlığa ayrılmıştır
Bunlar:
- Hive Hanlığı
- Buhara Hanlığı
- Hokand Hanlığı
Kazak Hanlığı ve ikizler
Özbekler ve Kırgızların karışımdan oluşan Kazak Türkleri üç cüz (yüz) olarak ayrılmışlardı
Bunlar; a Ulu cüz b Orta cüz c Küçük cüz
Her üç Kazak cüzüde ayrı ayrı devletler kurmuşlardı
Ancak Ruslar Orta Asya ya yayılınca üç Kazak cüzünüde kendi egemenliklerine bağladılar
Kazaklar 1991 yılında Sovyetler Birliği ‘nin yıkılması ile bağımsızlıklarına kavuştular
Kazakistan Orta Asya Türk Cumhuriyetleri içerisinde en geniş sınırlara sahip olan Türk cumhuriyetidir
Sayan-Altay Türkleri ve Kırgızlar
En eski Türk boylarından biri olan Kırgızlar da önce Moğol, daha sonra Kalmuk ve 19 yüzyılda da Rusların egemenliği altına girdiler
1991 yılında Sovyetler Birliği ‘nin yıkılması ile bağımsızlıklarına kavuştular
Kırgızistan, ülkemize en uzak ve toprakları en küçük Türk Cumhuriyetidir
Not: Manas Destanı Kırgız Türklerine ait dünyaca ünlü bir destandır
Yaka Türkmenleri (Türkmenistan)
Başlangıçta Moğollar ve Timur Devleti nin egemenliğinde yaşayan Türkmenler 1860–1884 yılları arasında bağımsız bir Türk Devleti olarak varlığını sürdürdü Ancak bu durum fazla uzun sürmedi Bütün Türk Dünyasını işgal eden Ruslar Türkmenleri de kendi egemenliğine bağladı Diğer Türk Cumhuriyetleri gibi 1991 yılında Sovyetler Birliği ‘nin yıkılması ile bağımsızlığını kazandı
Not: Türkiye Türkleri ve Türkmenistan Türkleri aynı kökenden yani Oğuz Türklerinden gelmektedir
Doğu Türkistan (Kaşgar Hanlığı)
Çağatay Devleti’nin sınırları içerisinde yer alan Doğu Türkistan bölgesi, XVII Yüzyılda Kaşgar, Yarkent ve Aksu gibi küçük hanlıklara ayrıldı Bu durumu fırsat bilen Çinliler, Doğu Türkistan bölgesini işgal etmeye başladılar 1877 yılında da Doğu Türkistan Çin egemenliği altına girdi Bölge de yaşayan Türkler sık sık ayaklansa da bağımsızlıklarını kazanamadılar
Not: Doğu Türkistan günümüzde de Çin işgali altındadır
Not: Doğu Türkistan’da çoğunlukla Uygur Türkleri yaşamaktadır
Azerbaycan Hanlıkları
Azerbaycan bölgesi X Yüzyılda Büyük Selçuklu Devleti’nin egemenliğine girdi
Daha sonra bu bölgeye , Harzemşahlar, Moğollar, İlhanlılar, Timur Devleti, Karakoyunlar, Akkoyunlar, Safeviler ve Osmanlı Devleti hakim oldu
Ancak Ruslar ve İranlılar birlikte hareket ederek Azerbaycan’daki Osmanlı egemenliğine son verdiler
Daha sonrada Azerbaycan toprakları kuzey ve güney olmak üzere ikiye ayrıldı (1828 Türkmençay Antlaşması ile İran ve Rusya Azerbaycan’ı paylaştılar)
Kuzey Azerbaycan’a Ruslar, Güney Azerbaycan’a İran hâkim oldu
1991 yılında diğer Türk Cumhuriyetleri gibi Azerbaycan da bağımsızlığını kazandı
Not: Güney Azerbaycan günümüzde İran işgali altında olup bağımsızlığını kazanamamıştır İran’da çok sayıda Türk yaşadığı daha öncede belirtilmişti
Not: Azerbaycan Türkiye’ye en yakın Türk Cumhuriyetidir Azerbaycan Türkiye için çok büyük bir öneme sahiptir Türkiye- Azerbaycan yakınlaşması kaçınılmazdır ve zaruridir Ancak “Rusya, İran, Ermenistan” Türkiye ile Azerbay-can’ın yakınlaşmasından rahatsız olmaktadırlar
KÜLTÜR VE UYGARLIK
Devlet Yönetimi
Moğollarda hâkimiyeti ele geçirmek için Cengiz Han soyundan gelmek bir şarttı
Timur, han soyundan gelmediği halde Çağatay Devleti’ni ele geçirmiş ama han soyundan bir kişiyi göstermelik de olsa başa geçirmişti
Timur, ayrıca Cengiz soyundan biriyle evlenerek küregen (güveyi) lakabını da taşımıştır
Moğollarda ve Timur Devleti’nde Cengiz Yasaları geçerliydi Zamanla İslâm’ın etkisi yasalarda kendini gösterir
Moğollarda han, bahadır, kaan, hakan, Safevîlerde şah ünvanları kullanılmıştır
Moğollar, zamanla Türk devlet yapısını ve geleneğini taklit etmeye başlamışlardır
Moğollarda topraklar, han ailesinin ortak malı sayılır ve köbegün (şehzadeler) arasında paylaştırılırdı
Devlet işleri kurultayda görüşülürdü
Ordu komutanlarına noyan denirdi
Yarluk: Ferman, emirnâme
Bitikçi: Fermanları yazan kâtipler
Tamga: Mühür
Nâib: Vezir
Yam: Posta Örgütü (Yamçi=Posta Müdürü)
Timurlular’da İki Divan Vardır:
Tavacı (Türk) Divanı: Askerî işle bakar
Maliye (Sart) Divanı: Parasal işlere bakar
Ordu
Sayurgal: Savaşlarda yararlılık gösterenlere verilen topraklara denir
Tarhan: Başarılı komutanlara verilen büyük unvan
Cengiz Han, ordusunu Mete’nin 10’lu Sistem’ine göre düzenlemişti
En büyük askerî birlik tümen denirdi
Ordu komutanlarına noyan, yardımcısına nöker, askerlerine de çerig denirdi
Moğol ordusu, oldukça zalim bir ordu olarak bilinir
Moğollar, mancınık gibi araçlar da kullanmışlardır
Din ve İnanış:
Moğollar, Şamanizm, Budizm, Hristiyanlık ve Putperestlik gibi inançlara sahiptiler
14 yüzyıldan itibaren İslâmiyet, Moğollar arasında yayılmaya başlamıştır
Sosyal ve Ekonomik Hayat
Aileye yasun denirdi Birkaç yasunun birleşmesiyle aymak (oymak) meydana gelirdi Oymakların birleşmesiyle de obog (oba) oluşurdu İrgen daha büyük bir topluluğu ifade eder
Bozkır Aristokrasisi
Moğollarda görülen toplumsal tabakalaşmaya (halkın sınıflara ayrılması) bu ad verilir
Moğollar toplumunda en seçkin tabaka Altın Urug denilen Cengiz Han soyu’dur Daha sonra sırayla noyanlar, nökerler, karaçu (halk) ve bogollar (köleler) gelirdi
Moğollarda göçebe yaşamın bir gereği olarak geçim, hayvancılık ve ganimet üzerine kuruluydu
Zamanla tarım ve ticaretle ilgilendikleri de görülür
Timurlarda Tarım
Timurlular’da tarım oldukça gelişmiştir Sulama kanalları açarak sulu tarım tekniğini geliştirmişlerdi Bu kanalların sorumlusuna mirab denirdi
Türk dünyasındaki gelişmeler, coğrafî keşifler sonrasında Hindistan’a gelen İngilizler ve Türkistan’ı ele geçiren Ruslar tarafından yok edilmiştir Bu topraklar, bu devletler tarafında sömürge olarak kullanılmışlardır
Dil ve Edebiyat
Moğollar, Moğolca konuşur, Uygur yazını kullanırlardı
Moğolar’ın zamanla Türk kültürünün etkisi altında kalmasıyla Doğu Türkçesi kullanılmaya başlanmıştır
Doğu Türkçesi’ne Cengiz Han’ın oğlu Çağatay’dan ötürü Çağatay Türkçesi denilmiştir
Önemli Eserler
İlhanlılarda;
Câmiü’t Tevârih (Tarihlerin Toplamı) > Reşîdüddin
Altın-Orda Devleti’nde;
Muhabbetnâme > Harezmî (Şair ve büyük bilgin)
Timurlularda;
Muhâkemet-ü’l Lügateyn > Ali Şir Nevâî
Çağatay Edebiyatı’nın önemli temsilcileri Hüseyin Baykara, Babür Şah, Ebu’l Gazi Bahadır Han’dır
Safeviler’de ve Azerî Edebiyatı’nda;
Şah İsmail’in Şiirleri
Leyla ve Mecnun > Fuzûlî
Dede Korkut Hikâyeleri
Köroğlu Destanı
Nasreddin Hoca Fıkraları
Kırgızların Manas Destanı, dünyanın en uzun destanıdır
Bilim ve Sanat
Moğollarda tarih bilimine önem verilmiştir
Moğolların Gizli Tarihi isimli eser önemlidir
İlhanlılarda;
Târih-i Cihanguşâ (Cihan Fatihi Tarihi)> Cüveynî
Câmiü’t Tevârih (Tarihlerin Toplamı) > Reşîdüddin
Uzay Bilgini Nâsıreddin Tûsî ve Abaka Han
Timurlularda;
Zafernâme >Şerefeddin Ali Yezdî
Zübdet-ü’t Tevârih > Hafız Ebru
Uluğ Bey > Astronomi (Uzay) ve Matematik
Ali Kuşçu > Astronomi (Uzay) ve Matematik
Kadızâde-i Rûmî > Matematik
Kaşanlı Cemşîd > Matematik
Şecere-i Türk ve Terâkime > Ebu’l Gazi Bahadır Han
Timurlular’dan Günümüze Ulaşanlar
Hoca Ahmet Yesevî Türbesi (Yesi),
Timur Türbesi (Semerkant)
Abdülkadir Meragî’nin Beste ve Usulleri (Türk Mûsıkisi)
Babürlülerden Günümüze Ulaşanlar
Tac Mahal >Şah Cihan’ın ölen eşi için Agra’da yaptırdığı eşsiz bir anıttır
Babürnâme > Babür Şah’ın şiirlerinin ve anılarının yer aldığı bir kitaptır

Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.