Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Nesil Bilinçlendirme Kampı - Gizli Tehlikeler & Tehditler > Nesil Bilinçlendirme Kampı > Tarih Musahabeleri

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
asala, çıktı, ortaya

ASALA Nasıl Ortaya Çıktı?

Eski 12-30-2009   #1
KRDNZ
Icon46

ASALA Nasıl Ortaya Çıktı?



Ermeni terör örgütü ASALA hangi şartlarda, nasıl ortaya çıktı?
Batı, bu örgüte ne zamana kadar göz yumdu? İki kutuplu bir dünyanın Soğuk Savaş şartlarında 'Ermeni Sorunu' nasıl şekillendi?

Mustafa Kemal'in 1922 Eylülü'ndeki zaferle bir anda İzmir, Çanakkale ve İstanbul'a varmasına karşılık, Selanik'e kadar ilerlemesi itmelerine direnerek, dünyaca onaylanacak bir barışla durumu çözme kararlılığıyla ordularını frenlemesi, Osmanlı'dan doğan sorunları tamamen sona erdirme arzusunun ürünüydü
Türkiye Cumhuriyeti'nin bir daha bu sorunlarla uğraşması istenmiyordu 'Yurtta sulh, cihanda sulh' ilkesi ve kesin olarak 'Misakı Milli' sınırlarının dışına taşmama kararlılığı nedeniyle, Ankara Hükümeti, Ermeni sorunlarına eğilmeyi düşünmemiştir
Bu nedenle II Dünya Savaşı sonrasında konu yeniden gündeme getirildiğinde, hemen herkes 'Ankara'nın hazırlıksız yakalandığını' söylemiştir
Gerçekten çoğu kez, tarihe gömülmüş konuları tartışırken Türk temsilcilerinin, 'Böyle bir sorun mu vardı?' şeklindeki tepkileri ve 'Türkiye Cumhuriyeti'ni ilgilendirmez' yanıtları, karşı tarafın istediği gibi at koşturmasına zemin hazırlamıştır

SAVAŞ SONRASI
II Dünya Savaşı ertesinde sömürgeciliğin tasfiyesi ve bütün ulusların bağımsızlığını kazanması rüzgarları esmeğe başladığında, bundan Ermeniler de etkilendiler
l965'te Erivan sokaklarında, 'Topraklarımız, topraklarımız' feryatları arasında yapılan gösterilere ve soykırım anıtı dikilmesine, Sovyet rejimi de karşı çıkmadı Bolşeviklerin suçlu ilan edilmemesi ve sadece Türklerin 'günahkar' gösterilmesi koşuluyla, Batı'da başlayan akımın NATO'nun ortağı Türkiye'yi hedef alması işlerine geliyordu 'Düşman cephesini' parçalamış oluyorlardı

İKİ KUTUPLU DÜNYADA ERMENİ SORUNU
ASALA terörizmine varacak bu başlangıç dönemi konusunda, 1970 yılında Beyrut'ta Basın Ateşesi iken tanığı olduğum olaylar konusunda o zaman yazdığım bir yazıyı, geçerliliğini hâlâ kaybetmediği için, aynen aktarmayı yararlı buluyorum:
"Lübnan'da yayımlanan bir Ermeni dergisinin kapağındaki 'Ünlü Ermeniler' kompozisyonu dikkatimi çekti Mikoyan ile Gülbenkyan'ı en öne ve yan yana koymuşlardı Birincisi en eski Bolşeviklerdendi ve Sovyetler Birliği'nin cumhurbaşkanlığını bile yapmıştı İkincisi ise İngilizlerle işbirliği içinde petrol oyunlarına dalmış ve dünyanın en zenginlerinden biri olmuştu

Beyrutlu
Ermenilerin
sineması
1970'lerin başında Beyrut: Lübnan'daki Ermeni cemaati kendi içinde hâlâ Türkçe konuşuyor, Türkçe şarkılı filmler izliyor; ticaretinin büyük kısmını Adana, Mersin ve Gaziantep'ten gelen Türk müşterilerle yapıyordu Ermeni cemaatin yüzde 99'u 'eski olayları' anmıyordu Ancak yüzde birlik bir terörist grup karşısında da korkudan ses çıkaramıyordu Fotoğrafta, 70'lerin Beyrut'unda, müşterisinin çoğunluğu olan ve sürekli Türk filmi oynatan bir sinema salonu görülüyor Burada, yılda birkaç kez, bombalar patlatılırdı
Dünyanın iki cepheye bölündüğü bu aşamada, Ermenilere, her ikisiyle de övünmekten başka çıkar yol kalmamıştı Çünkü anavatanlarındaki göstermelik cumhuriyet, tamamen Moskova'nın güdümündeydi, diyasporadakiler ise Fransız, İngiliz, Amerikan vatandaşı olmuşlardı Bağımsızlık iddiasıyla ayaklandırılmalarının sonucu, asıl kimliklerini kaybetmeleri ve bölük pörçük bütün dünyaya yayılmaları olmuştu Bir bakıma kendilerini Yahudilere benzetiyorlardı
Bu dağınıklığın etkisi, partilerinin ilişkilerinde de fark ediliyor Taşnak Partisi ABD ile birlikte hareket ediyor; Hınçak'ın arkasında ise Sovyetler var İkisinin dışında kalanlar herkesle -Türkiye dahil- dost geçinme adına Ramgavar Partisi'ni kurmuşlar Çok sıkıştılar mı, Ermeni milliyetçiliği adına birleşiyorlar İdeolojik ayrılıklarını unutuyorlar

BEYRUT-ERİVAN HATTI
Sovyetler'e casusluk yapan İngiliz ajanı Philby, Beyrut'tan Erivan'a kısmen Türkiye, kısmen İran üzerinden geçen bağlantı yolu üzerinden, sadece haber değil, iki taraf arasında insan ve altın kaçakçılığının varlığını belirtir Aslında bundan İngiliz ve Amerikalılar kadar, Ruslar da şikayetçi değildi, zira iki taraf da yararlanıyordu Tıpkı Hong Kong'dan hem kapitalistlerin hem de Komünist Çin'in yararlanması gibi


7 Ağustos 1982'de Ankara Esenboğa havaalanındaki kanlı saldırı (üstte), ASALA'nın 1973'ten 1986'ya kadar gerçekleştirdiği 180'i aşkın eylemin tırmanma noktalarından birisiydi

1880-1920 arasında destek vermiş görünenlerin kendilerini ne hale sokmuş olduklarından edindikleri deneyimle, Ermeniler şimdi herkesi idare etmeyi yeğliyorlar Bu onlara güç de kazandırıyor Zira örneğin Sovyetler, Erivan'dakileri, Marsilya ya da Los Angeles'takilerden koparamayacaklarını bildiklerinden ve belki de bir gün onları da komünist yapmaya yardımcı olacaklarını düşündüklerinden, konu üzerinde fazla tutucu olamıyorlar
Ancak hem Rusya'nın hem de Batı dünyasının, olaylardaki kendi sorumluluklarını unutturmak için bir 'Tete de Turc'e yani her suçun üzerine atılacağı ve durmadan kafasına kakılacağı bir günah keçisine ihtiyaçları vardı
Biliyorsunuz 'Tete de Turc' panayırlarda yumrukla kuvvet denemesi yapmak için kullanılan sarıklı bir kafadır; yumruğun şiddetine göre, altındaki ibre gücün derecesini gösterir
Dolayısıyla, neden bu hale geldiklerini sorgulayan ve geçmişin olaylarını bilmeyen genç Ermeni kuşaklarına, 'Hepsi katil Türklerin suçudur' mesajını vermek Batılıları rahatlatıyordu"


1968'de Marsilya: 'Soykırım'dan söz eden afişler ve duvarlarda, Türklerin 'Nazi' olduğunu, 2 milyon Ermeni öldürdüklerini ifade eden yazılar


Afiş savaşları
Beyrut duvarlarını 70'li yıllarda 'Özgür Ermenistan' afişleri doldurmaktadır Evet, Özgür Ermenistan; ama hangisi? Bunun gerçekte Sovyet Ermenistanı'nı hedeflediğini herkes bilirdi ve taraflar arasında tartışmalar başlardı Yalnız Türk Elçiliği'nin değil, Sovyetlerin de talebiyle afişler kaldırıldı Öbür yandan Ermeni savaşçısı Antranik ile Filistinli El Fetih gerillaları arasında bir paralellik kurmaya çalışan duvar afişine de sağcı Ermeniler karşı çıkardı Olay, ABD Elçiliği'nin de hoşuna gitmezdi

ASALA SAHNEDE
İşte 1970'te Lübnan'da durum böyleydi Ben Beyrut'tan ayrıldığımda ise Arap-Yahudi çatışması öne geçmiş ve daha sonra da Lübnan'da tam bir iç savaşa dönüşecek çatışmalar başlamıştı
1973'te Türkiye'nin Los Angeles konsolosu ve yardımcısının öldürülmesiyle ASALA terör örgütü ortaya çıktı ve olaylar bambaşka bir ivme kazandı Batı tarafından uzun süre hoşgörüyle karşılanan bu örgüt, Türk diplomat ve temsilciliklerini hedef alıyordu Üç düzine cinayet, sayısız yaralama ve sakat bırakma eylemlerine yol açan bu kanlı saldırılar, yıllara göre şöyle bir yoğunluk gösterdi:

1975 Viyana
1976 Beyrut
l977 Vatikan
1978 Madrid
1979 Haag, Paris
1980 Bern, Vatikan, Atina, Paris, Sidney
1981 Paris (3 kez), Kopenhag, Cenevre, Iran, Roma, Napoli
1982 Los Angeles, Ottawa (2 kez), Boston, Lizbon, Rotterdam, Bulgaristan
1983 Belgrat, Brüksel, Lizbon
1984 Tahran, Viyana (2 kez)
1991 Budapeşte

Türkiye'nin diplomatik temsilcilikleri gibi, Türk Hava Yolları bürolarına da yöneltilen bu saldırılar, Batılılar tarafından haklıymış gibi sunuldukça, teröristler işi azıttılar; 1982'de Ankara Esenboğa havaalanını basıp bombaladılar ve 10 kişinin ölmesiyle 72 kişinin yaralanmasına neden oldular
Avrupa'da ASALA hâlâ da önemsenmiyordu; ama 1983'te Paris'in Orly havaalanındaki THY bürosu önünde bomba patlatılıp 5 kişinin öldürülmesine, 63 kişinin de yaralanmasına yol açıldığında, olay ilk kez ciddiye alındı!
Fransa ASALA'ya resmen, 'eylemlerini dışarda yapma' uyarısında bulundu

Neden diyaspora
sözcüğü
kullanılıyor?
Diyaspora sözcüğünü ansiklopediler, 'Sürgünden sonra Yahudilerin dünyanın her tarafına yayılması' diye tanımlarken, İncil de 'Kudüs'ün dışında bulunan Yahudi Hıristiyanları' diye bir tanım getiriyor Tamamen Yahudi tarihine ait bu kavramı 20 yüzyılın ikinci yarısında, Ermenilerin ısrarla kendileri için kullanmalarının arkasında, 1915 olaylarını II Dünya Savaşı'nda Nazilerin Yahudilere uyguladığı soykırımla özdeşleştirme çabası yatıyor Ermenilerin başka ülkelere göç hareketi Osmanlı öncesinde de vardır Balkanlara, Polonya'ya kadar gitmişlerdir İran'dan sürülmüşlerdir Fatih'in onları, Rumların ayak atmalarına asla izin vermediği İstanbul'a yerleştirmesi de diyaspora sayılmalıdır Çünkü zorla getirilmişlerdir 19 yüzyılda Amerikan misyonerlerinin protestanlaştırıp Amerika'ya' göçlerini sağlamaları da aynı çerçevede düşünülür Bugün Ermenilerin 1915'e dayalı bir diyaspora ve onunla ilgili bir soykırım kavramı üzerinde yoğunlaşmaları, kimlik bulma sorununun yansıması olarak ortaya çıkıyor Nazilerin Yahudilere uyguladıkları soykırımla hiçbir benzerliği olmayan 1915 olayları üzerinde durmaları ve kökeni 1880'lere kadar uzanan Ermeni terörizmini anımsamak istememeleri, aslında tarihle hesaplaşmak istemediklerini gösteriyor

ASALA'DAN PKK'YA
ASALA olaylarının Kıbrıs geriliminin doruğa ulaştığı bir aşamada tırmanma gösterdiği dikkatlerden kaçmaz
Yunanlılar Kıbrıs'tan Türkleri kaçırmak için terörist eylemleri artırırken Ermeni terörü de hızlanır 1974'teki Kıbrıs çıkartmasının arkasından gelen ambargo, daha sonra 1980'lerden itibaren Sosyalist Blok ile NATO arasındaki yumuşama, Türkiye'nin Batı için önemini azaltmıştır
Bu ortam hem Yunanistan'a Ege krizini Kıbrıs'a eklemeye hem de ASALA'ya cesaret vermişti Ancak doğrudan eylemlerin tepki görmeye başlaması, yeni taktiklere yönelmelerine de zemin hazırladı Bu, Batılı devletlerin de işine geliyordu Fazla güçlenen ve haklar arayan bir Türkiye hoşlarına gitmiyordu Başta Dev-Solcular olmak üzere, özellikle Almanya'da, Türk temsilciliklerine saldırılar bu dönemde arttı 1983'ten itibaren de bu tür eylemlerin PKK terörüne dönüşmesi de rastlantı değildir
ASALA'nın PKK'ya destek vererek daha da kapsamlı bir sorun yaratmaya yardımcı olduğu biliniyor Yunanistan ise kamplar kurdurarak, silah vererek ve savaş için eğiterek birinci planda rol oynadı


Viyana, 20 Haziran 1984: Ermeni teröristler Türkiye'nin Viyana Çalışma Ataşesi Erdoğan Özen'i bombalı bir saldırıyla otomobilinde öldürüyorlar

KENDİ TARİHLERİNDEN KORKTULAR
Batılıların ASALA terörü gibi PKK terörüne de bir süre göz yumduktan hatta onu besledikten sonra, kendileri de hedef olmaya başlayınca -ya da PKK olayında olduğu gibi artık işe yaramaz hale gelince liderini teslim ederek- geri çekilmelerinin kökeninde, kendi ırkçı ünlerinin gündemde tutulmasını önleme çabaları başrolü oynamaktadır Soykırımlarını hazırlayan ırkçılık tutkusunun 19 yüzyıl Avrupa düşüncesinin ürünü olduğunu, İngiliz ve Fransızların üstünlük mantığıyla başlayıp Almanlara doğru eriştiğini bilmeyen yok
İkinci Dünya Savaşı sırasında yalnızca Almanların değil, bütün Avrupalıların Yahudi Soykırımı'na katkıda bulundukları artık kanıtlanmış durumda Fransızlar 100 bin Yahudi'yi gaz odalarına gönderilmek üzere Nazilere teslim etmişlerdir
Daha da ilginci, Fransa'nın 1960'larda öldürdüğü bir milyonu aşkın Cezayirli konusunun ele alınmasını istememesidir Başbakan Jospin, "Bunun yargısını tarihçilere bırakalım" derken, Ermeni konusunun tarihçilere bırakılmasına ise karşı çıkılmaktadır
Dünya çapındaki Amerikalı tarihçi Bernard Lewis, soykırım iddiasını çürüten bir makale yazdığı için, Fransız mahkemelerince mahkum edilmiştir Soykırıma gerekçe yapılan belgelerin gerçekliklerini sorguladıkları için, iki bilim adamı, Davison ve Giles Veinstein de tehditlere uğratıp görevlerinden uzaklaştırılmak olasılığıyla karşı karşıya bırakılmışlardır

KIŞKIRTMALARI ÖRTMEK İÇİN
19 yüzyılda insanlığa ırkçılığı aşılamakla kalmayıp 20 yüzyılda da tarihin en büyük kıyımlarını ve en kanlı toplu savaşlarını yaşatanların, kendi kışkırtmalarını örtmek için başkalarını hedef göstermeleri, savundukları 'Aydınlanma' felsefesine ihanet olmuyor mu?
Bu soruyu ortaya atarken, '1880'lerden beri Türkler Ermenilere hiçbir şey yapmadılar' noktasına varacak değiliz
Bugün ne Ermenilerin ne de Batılıların hiç sözünü etmedikleri -hatta camilere doldurulup yakılmış- Türk ve Kürt kurbanların sayısı kadar, tehcir (zorunlu göç) sırasında yaşamını yitirmiş Ermeni vardır
Şimdi Kürtlerin bile dışlanıp sadece Türklerin suçlu ilan edilmesi çabası karşısında, eskiden beri açıkladığım şu görüşümü tekrarlayacağım: Suçlu kürsüsüne Türkler (Kürtlerle birlikte), Ermeniler ve kışkırtıcı Batılılar el ele tutuşup çıkmalı ve sorumluluğu her bir taraf, üçte bir oranında paylaşmalıdır

ORHAN KOLOĞLU / Popüler Tarih

__________________

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?




Ey ŞaiR! Bana Yağmurdan bahsetme, yağdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.