10-25-2012
|
#2
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Düzce Resimleri
düzceden bir kaç gezi
Mermer Köprü: Konuralp’in batısından geçip, Efteni Gölüne dökülen Tabak Deresi üzerinde; Akçakoca yolu ile Çilimli yol ayrımındaki mermer köprünün bu gün yalnızca 10 metrelik üç kemeri görülebiliyor Beyaz mermer bloklardan ve hiç harç kullanılmadan yapılmış olması köprünün en büyük özelliği olarak tanımlanıyor Akçakoca Yolu Konuralp çıkışında bu gün kullanılmakta olan yeni köprünün arkasında kalan tarihi mermer köprünün, 50 yıl kadar önce, halen faaliyette olan yeni köprü yapılıncaya kadar kullanılmış olduğu biliniyor Ancak ne zaman ve nasıl yarısının yıkıldığı konusunda kesin bir bilgi yok Yarısı yıkılmış olmasına rağmen bu gün bile taş yapısı bozulmamış olan köprünün de M S birinci yüzyıla ait olduğu sanılıyor Kısa bir süre öncesine kadar çevresindeki evlerin bahçesinde kaybolan köprünün yoldan ancak bir bölümü fark edilebiliyordu Akçakoca yolu üzerinde sürdürülen yol genişletme çalışmaları kapsamında dere üzerine yapımına başlanan ikinci köprünün kazıları sırasında tarihi mermer köprü de çevresi açılarak gözler önüne çıkartıldı
Mozaikler: İlk olarak 1959 yılında Konuralp şehir merkezinin güneyinde, Akçakoca yolu kenarında Eski Roma Yolu olduğu tahmin edilen kanal mevkiinde tesadüfen iki büyük ve önemli mozaik bulunmuştur Daha sonra bu mozaiklerin bulunduğu alanda İstanbul Arkeoloji Müzeleri adına kazı yapılmıştır Mozaikler o tarihte yeterli ödeneğin olmaması nedeni ile çıkartılamamış ve üzeri yeniden kapatılmış 1997 yılında Konuralp Turizm Tanıtma Derneği tarafından başlatılan girişimler sonucunda Kültür Bakanlığı’ndan izin alınarak Bolu Müze Müdürlüğü’nün gözetiminde mozaik için yeniden kazı başlatıldı 1959 yılında bulunan ve üzeri kumla kapatılan mozaikler ortaya çıkarıldı 40 metrekarelik mozaik zeminde lir çalan Orpeus, çevresinde hayvanlar ve dört köşesinde dört mevsim tasvirli kadın başı figürleri bulunuyor Diğer mozaikte ise Achilleus ve annesi Thetis’le ilgili ve bir sahne resmedilmiştir Mozaik zeminin M S 1 yüzyılda Roma Devri’nde yaşayan zengin bir Romalı’nın evinin salonuna ait zemin döşemesi olabileceği tahmin ediliyor
Surlar: Roma çağına ait olan kale duvarlarından hiç bir kalıntı görülmüyor Ancak, M S 253-268 yıllarında İmparator Gallienus zamanına ait sikkede, Prusias-ad-Hypium’un iki kuleli şehir kapısının tasviri görülmekte Bizans çağı surlarının 200 metrelik bir kısmı ise hala ayakta Bu surlar, Akçakoca Yolu kenarında, Antik köprünün bulunduğu yerin tam karşısından başlayarak Hamam Sokağı’na kadar devam ediyor Evlerin bahçelerinde kalan surların bir kısmı bugün kimi yerde evlerin temelini kimi yerde de bahçe duvarlarını oluşturuyor Yine şehir merkezinin güneyinde; Düzce’den gelen ana caddenin sağında Antik tiyatroya uzanan dar bir yol üzerinde bulunan ve “Atlı Kapı” adı ile anılan bir kapı bulunuyor Sokağa da adını veren Atlı Kapı’nın ikinci defa kullanılmış olan mahal taştan büyük bir lentosu bulunuyor Üzerinde at tasviri ve Yunanca bir kitabe bulunan taşın, bir Prusias vatandaşı tarafından annesine mezar kitabesi olarak yapıldığı sanılıyor Surlar buradan itibaren bir süre daha güneydoğu istikametine doğru devam ediyor ve kare şeklinde bir kule ile son buluyor Kale duvarları, bir biri üzerine konan kitabeli sunaklar, kaideler, tiyatroya ait oturma kademeleri ve büyük bloklarla yapılmış Bizans dönemine ait olan surların büyük bir kısmı yarı yarıya toprak altında kalmış Toprak üstünde bulunanlar ise ya evlere temel taşı olarak ya da bahçe duvarı gibi çeşitli amaçlarla kullanılıyor Diğer tarafta şehrin yüksek kısmında, akropolde, Osmanlı dönemine ait surlar bulunuyor Bu surların bulunduğu çevrede yörenin meşhur ağası Topçuoğlu Ailesi’nin konağının bulunduğu belirtiliyor
Su Kemerleri :Şehrin eski su tesisatından kalma 11 tane istinat ayağı, akropol tepesi ile Kemer Kasım Köyü yolu üzerindeki tepeler üzerinde sağlam olarak duruyor Üzerinden geçen su kanallarını taşıdığı sanılan su tesisatı moloz taş ile yapılmış Tesisat kimi kaynaklara göre Osmanlılar dönemine, kimi kaynaklara göre ise daha eski dönemlere ait olarak belirtiliyor Su tesisatının 500 metre kadar doğusunda, Çan Kule denilen yerde kitabeli bir lahit ile mozaik döşeme kalıntıları ve kilise olması muhtemel bir harabe mevcut
Tyche Heykeli : 1931 yılında bulunan ve halen İstanbul Arkeoloji müzesinde sergilenen; 2 60 metre yükseklikteki heykel Bereket Tanrıçası Tyche’yi tasvir etmektedir M Ö 4 yüzyıldaki heykeltıraşlık mekteplerinin tesiri altında, M S 2 yüzyılda yapılmış olan bu büyük heykelle birlikte bir de, üzerinden 10 satırlık kitabesi bulunan heykel kaidesi ortaya çıkarılmıştır Şehrin sembolü olan Tanrıça Tyche’nin sol eli çeşitli meyve ve toprak ürünlerinden meydana gelen bir bereket boynuzu tutmakta Aynı kolu üstünde ise elinde üzüm salkımı ile bir çocuk bulunmakta ve başında da bir taç bulunmaktadır
|
|
|