Zeus |
12-17-2009 | #1 |
Şengül Şirin
|
ZeusZeus Zeus Tanrıların tanrısı, tanrıların babası, büyüğüdür Zeus Bu yetkiyi nasıl elde ettiğini anlatmadan önce, adının kökeni ve anlamı üstünde duralımi ADI a) Kökeni HintAvrupa dillerinin hemen hepsinde görülen bir kökten üremedir Zeus adı Bu sözcüğün kaynağında olan diu kökü ( k i aslında V i l e değil de, en eski Yunancada bulunup, sonraları alfabeden silinen 'digamma' harfiyle yazılırdı) Yunancada zeu ve di olarak iki biçimde belirir Nitekim çekiminde de bu çifte kökenlik görülür: Nom Zeus (özne hali); Voc Zeu! (ey Zeus!); Gen Dios (Zeus'un); Dat Dii (Zeus'a); Acc Dia (Zeus'u) Sanskritçede, Pers ve İtalya uluslarının dillerinde, sonradan da Latince ve Latinceden gelme dillerde bu kök zeu, dyeudleu, diu diye belirir; örneğin eski Hintçe Devas, die, dieıuas; Latincede Iupiter (ya da luppiter) Zeus Baba anlamına gelen Diespitcr'den; ama bunun gen hali lovls (lupiter'in); aynı kuruluş eski Hintçede Dyaus pıta, Gök Baba; gene Latincede deus (tanrı), dea (tanrıça), divus ile divinus (tanrısal), Fransızca dieu (tanrı), divin (tanrısal), devin (tann sözcüsü) Zeus'tan gelme, tanrısal anlamına gelen dios sıfatı Yunancada da vardır, nitekim Zeus'un oğlu ve Zeus'un baldırından çıktığı anlatılan şarap tanrı Dionysos'un adı da aynı köktendir Dios sıfatını Homeros özellikle dia theaon deyiminde kullanır; "tanrıçaların tanrısalı, ulu, yüce tanrıça" anlamına gelen bu deyim, ne tuhaf ki Homeros destanlarında en büyük Olympos tanrıçaları için değil, Thetis, Kalypso, Kirke gibi, çoğu Olympos dışında yaşayan yan tanrıçalar için kullanılmaktadır, b) Anlamı Birçok ad ve sözcük türeten div kökeninin anlamına gelince, ilkel insan bununla göğün parlaklığını, ışıltılı aydınlığını dile getirmek istemiş olsa gerek Tanrıların tanrısı Zeus gerçekten de göktür, gök tanrıdır, gökle ilgili doğal güçlerin hepsini kişilendiren varlıktır Işık, aydınlık, bulut, gök gürlemesi, şimşek ve yıldırım Zeus'un egemenliği altındadır, ne var ki Yunan insanının evren ve tanrı görüşü bize dil yapıtlarıyla aktarıldığı çağlarda doğal güçler olduğu gibi değil, insan biçiminde birer simge olarak canlandırılmaktadır, yani Zeus daha ilkel bir evren görüşünde Uranos, Gök Tanrı diye adlandırılan doğanın kendisi değil, doğayı insan düzenine benzer bir düzene sokup, yönetimini ele alan bir insan tanrıdır Yunan mythos'unda Uranos' tan Zeus'a dek olan evrim ve gelişimin nasıl düşünülüp dile getirildiğini dünyanın yaratılış efsanesini incelerken gördük (Theogonia) II SIFATLARI Bu sıfatlar iki türlüdür: Tanrının doğa ile ilgili niteliklerini, bir de insan tanrı olarak özelliklerini belirtir (1) Nephetegereta: Bulutları devşiren Homeros destanlarında Zeus'un adına en çok eklenen kalıp sıfattır; hypsibremetes: Göklerde gürleyen; asteropetes: Şimşek savuran; terpiJercnos: Yıldırım seven; erigdoupos: Uzaklarda gürleyen, uzaklardan gürleyen, asıl anlamı, gök gürültüsü, uzaktan duyulan, yankılananBir de aigiokhos sıfatı geçer Homeros des tanlarında Aslında "keçi derisinden kalkan taşıyan" anlamına gelen ve Zeus'tan başka tanrıça Athena için de kullanılan bu sıfatı biz "kalkanlı" diye çevirmekten başka çare bulamadık Ama bu kalkanın bir öyküsü var Tanrıça Rhea, Zeus'u doğurduğu zaman, çocuklannı ana karnından çıkar çıkmaz yutan kocası Kronos'tan kaçırmak için Girit'te bir ma, garaya kapatmıştı, Amaltheia diye bir orman perisi de bebeği bir keçiye emzirtmişti Güneş tanrı Helios'tan dogma korkunç bir yaratıkmışbu keçi, Titan denilen devler bile donakalırmış onu görünce Zeus büyüyüp egemenliği elde etmek için giriştiği savaşta bu keçinin derisinden bir kalkan yapıp, Titanlara karşı kullanınış onu, bu kalkana sonralan Athena öldürdüğü Gorgo canavarının saçları yılanlarla örülü kafasını da katmıştı Kalkan yılanlardan saçaklı, püsküllü olarak anlatılır, savaşta düşmana karşı kullanıldı mı, dehşet içinde püskürtür her göreni (Gorgo) (2) Zeus'un adına hemen her zaman eklenen iW sıfattan biri soyadı niyetine kullanılan Kronosoglu, öteki de Olymposludur Bu ikincisi tanrının yüksek dağlarda konut kurduğu Hellenler göğü simgeleyen tanrıyı bile gökte oturtmaz, doruğu göklere ulaşan ulu dağlara yerleştirirlerdi, nitekim OIympos, ulu dag anlamına gelir bir de belli bir kuşaktan ve tanrı soyundan olduğunu göstermektedir Tanrı soyları üçtür; Uranos'la Kronos soylarından sonra, OIympos tanrılarının egemenliği nasıl ele geçirdiklerini ilerde anlatacağız Zeus bu savaşı kazanınca Olympos'ta taht kurar, oğlu demirci tanrı Hephaistos'un yaptığı krallık asasını eline alır (il II, 101) ve "insanların, tanrıların babası" olarak yönetimini sürdürür Krallık gücünü simgeleyen değneğini kime verirse o kral olur, bütün krallar "diotrephes", yani Zeus'tan dogma, Zeus'tan yetişmedir Yağmuru yağdıran, göğü gürleten, şimşeği çakıp savuran Zeus'tur Öyle ki "yağmur yağmak" diye bir fiil vardır, onun öznesi Zeus' tur: Zeus huei ( Z e u s yağıyor) denir ( İ l X I I , 25: "Zeus da boyuna yağmur yağdırdı durdu") Odysseus salına binıniş, tam vatan toprağına kavuşacakken, düşman deniz tanrı Poseldon bir fırtına salar üstüne (Od 221 vd), bahtsız Odysseus yakınır: Kalkanlı Zeus, engin gökyüzünü nasıl da kaplıyor kara bulutlarla! Allak bullak etti denizi tekmil kasırgaları koptu çeşitli yellerin, ölüm uçurumu açılıyor önümde, besbelli! III DESTANLARDA ROLÜ Zeus Troya savaşında büyük bir rol oynar, İda dağının tepesi olan Gargaros doruğundan yönetmektedir savaşı Onun istemi, buyruğuyla olur ne olursa, talih kimi zaman Akhalann, kimi zaman Troyalıların yüzüne güler Bu yönetimi Zeus insanlara işmarlar vererek gerçekleştirir Tanrının buyruklarını insanlara ulaştırmak Zeus'un kuşu kartalın görevidir; onun uçuşuna göre işmar iyiye ya da kötüye yorulur Akhalar kötü durumdadır, Agamemnon Zeus babaya yakarır ( İ l V I I , 245 vd): Böyle dedi, Zeus acıdı onun gözyaşına, yok olmasın istedi ordusu, işmar etti, gönderdi kartalı, kuşların en şaşmaz olanını, bir yauru geyik vardı kartalın pençesinde, kartal attı onu Zeus'un güzel sunağı önüne, orada Akhalar her şeyi bilen Zeus'a kurban keserlerdi Anladılar Zeus'tan geldiğini görünce kuşu, saldırdılar Troyalılara doludizgin hepsinin savaştaydı aklı, fikri Odysseus lthake'ye dönınüştür, karısı Penelopeia ile kendini tanıtmadan görüşür, ama onun önünde ağır bir iş vardır, sarayına yerleşmiş olan, malını, mülkünü sömüren talipleri yok etmek Yalvarır Zeus'a (Od X X , 98 vd): Karada, denizde çektiğim bunca dertten sonra, Zeus baba, siz tanrılar istedinizse kavuşturmak beni toprağıma, bir ses versin içerde uyayan insanlardan biri dışarda da bir başka işmarın görünsün senin!Yakardı ve böyle dedi, akıllı Zeus da dinledi onu: bulutların üstünden, ışık saçan Olympos'un doruğundan ossaat gürledi ve tanrısal Odysseus da sevindi Evden gelen sesi de bir kadın verdi, değirmen çevirmekteydi bu kadın az ötede, on iki değirmen taşı vardı halkların önderi Odysseus 'un bunların on Iklslni de kadınlar çevirirdi, arpa ve buğday öğütürlerdi, insanlara iyilik olsun diye Öbür kadınlar uykudaydı, öğütmüşlerdi unlarını, bir bu çalışıyordu, çünkü güçsüzdü hepsinden İşte bucadın durdurdu değirmen taşını ve dedi ki: Tanrıların ve insanların kralı, Zeus baba, amma da sert gürledin buraya yıldızlı gökten Bu senin işmarın olsa gerek, çünkü bir tek bulut yok, ne olur, ben zavallının da getlriver dileğini yerine: Bugün Odysseusun konağında çekilecek neşeli şölen, ne olur, talipler için son şölen olsun, dizlerim çözüldü, tükendi yüreğim un öğüte öğüte, dilerim, yedikleri son yemek olsun onların bu Böyle dedi, Odysseus da bu söze, Zeus'un gürleyişine sevindi, demek artık öç alacaktı Zeus bu suçlardan Zeus'un kişiliği ve oynadığı rol bakımından llyada ve Odysseia arasında bir fark vardır sanki: İlyada'da Zeus'u karşımızda görür, eylemlerini izleriz; Odysseia'da ise tanrı doğrudan doğruya karşımıza çıkmaz, ancak sunu, dua, dilek ve ant içme gibi dinsel törenlerde görürüz etkisini, kuşu kartalla, gök gürültüsü ya da şimşekle belli eder varlığını Doğal bir güç olmaktan çıkmış, bir tüzelkişi, bir ilke olmuştur Zeus "ksenios" yani konukseverdir, yahut ele düşmüş sıla uğruna yalvaran gariplere saygı ve sevgi göstermesini buyurur Odysseus onun adına sığınır Tepegöz Polyphemos'un mağarasına, ama "töre nedir, yasa nedir bilmeyen ve yalnız kaba gücüne güvenen o adam" (Od 214) tanrının uygarca kurallarını hiçe sayıp kıtır kıtır yer Odysseus'un arkadaşlarını Bunun içindir ki tek gözünden olmakla cezasını bulur Zeus hakka dayanan insanca bir düzenin kurucusu ve koruyucusu sayılır Homeros destanlarında tanrıların ve insanların babasına verilen bu rol Hesiodos'un eserinde daha da kesin olarak belirmektedir, ilyada'nın son bölümünde Akhilleus, oğullarını kestiği, kentini yağma ettiği kral Priamos'a Hektor'un ölüsünü geri verdikten sonra, şu kanatlı sözleri uçurur (İl X X I V , 518 vd): Talihsiz adam, ne acılar çekmiş yüreğini Nasıl göze aldın gemilere gelmeyi tek başına, nasıl göze aldın benim gözüme görünıneyi? Ben ki öldürdüm nice soylu oğullarını senin Demirden bir yürek varmış göğsünde Hadi gel, otur üstüne şu iskemlenin, ko uyusun bağrımızda acılar Ne yapalım yasımız çok büyükse, ne çıkar yürek donduran iniltilerden! Talihsiz ölümlülere tanrılar şu kaderi dokudu: Yaşayacak insanlar acı içinde Ama ölümsüzlerin hiçbir kaygısı yok İki tane küp durur Zeus'un eşiğinde, biri kötü, biri iyi bağışlarla dolu Zeus karıştırır bunları, sunar ölümlülere, iyisinden de, kötüsünden de pay alır insanoğlu Ama yalnız kötü bağıştan pay alırsa bir adam, yoksul olur, hor görülür, zorlu açlıkla sürünür tanrısal toprağın üstünde, tanrılar, insanlar dönüp de bakmaz yüzün Ama Zeus insanların kaderini elinde mi tu tar, yani insan kaderinin mutlak hâkimi midir, tek tanrılı dinlerin Tanrısı gibi? Troya savaşında uzak Lykia'dan gelmiş ordusuyla Troya için savaşan Sarpedon diye bir yiğit vardır Zeus'un oğludur o, Zeus gözü gibi sever onu, ne var ki Patroklos'la teke tek savaşa girince, Sarpedon kötü duruma düşer, alt edilmek üzeredir ki, tannlann babası şöyle danışır Troyalılara karşı Akhalardan yana olan karısı tanrıça Hera'ya ( İ l X V I , 433 vd): Çok yazık, insanlar arasında en çok sevdiğim Sarpedon 'al Menoitios oğlu Patroklos'un elinden ölmek onun kaderi içimde yüreğim bir o vana gider, bir bu yana, gözyaşı döktüren savaştan geri alıp onu, kaçırıp bıraksam mı Lydia'nın semiz toprağına, yoksa bıraksam ölsün mü Menoltosoğhırının elinden? Hera'da ayrıcalığa meydan vermemek Için bunu yapamayacağını söyler:Zeus kendi oğlu Sarpedon'u kaçırırsa, bir başka tanrı çıkıp da kendi oğlunu korumak, kurtarmak isteyecek, düzen bozulacak, haksızlık olacak Zeus ister istemez uyar bu mantığa ve oğlunun ölümüne seyirci kalır Demek ki Zeus'un üstünde ve Zeus'tan da üstün bir "kader" vardır Zeus'un bu güçle ilişkilerinin ne olduğu Hektor'un ölüm sahnesinde belli olur iyice Hektor AkhiUeus'la teke tek savaşa koyulmuştur, yaman bir savaştır bu Hektor uzun bir süre karşı koyar, ama sonunda dayanamaz, korkuyla kaçmaya başlar, iki yiğit dolanır dururlar Troya surlarını, tanrılar katındaysa durum şöyledir (İl XXII, 166 vd): Seyirci olmuşlardı tanrılar tekmil, ilkin söze başladı insanların, tanrıların babası: Şu surların çevresinde ne görüyorum böyle, görüyorum sevdiğim bir adamın kovalandığını, sızlıyor Hektor için sızım sızım yüreğim, ' bana ne çok sığır budu yakmıştı o, yakmıştı çok yarlı lda dağının doruklarında, Troya kalesinin üstünde yakmıştı Şimdiyse tanrısal Akhilleus kovalıyor onu hızlı ayaklarıyla, llyon 'un çevresinde Hadi düşünün bakalım, tanrılar, danışın, kurtaracak mıyız Hektor'u ölümden, yoksa bırakacak mıyız bu yiğitliğiyle, alt etsin onu Akhilleus, Peleusoğlu? Gök gözlü tanrıça Athene karşılık verdi, dedi ki: Ne diyorsun, kara bulutlu babam, ak yıl dirimli! Kaderi çoktan belli, ölümlü bir adamdır bu, kaçırmak istersin onu canlara kıyan ölümden? Yap yapacağını ama, biz tanrılar onaylamayız yaptığını Bulutları devşiren Zeus karşılık verdi, dedi ki: Korkma kızım, Tritogeneia, konuşmadım açık yürekle, yumuşak davranınak isterim sana Gecikme bari, yap düşündüğün gibi İki yiğit ovada cebelleşedursun (İl XXII, 208 vd): Ama pınarlara, yunaklara dördüncü gelişlerinde, bir altın terazi kurdu baba tanrı, acıklı ölümün iki tanrıçasını kodu kefelere, biri Akhilleus'unkiydi, biri at sürücü Hektor'unki, ortasından tuttu, kaldırdı teraziyi, ağır basit Hektor'un kara günü, kefe düştü, yuvarlandı Hades'e dek Sonra da Athene'nin Hektor'u aldatmak için kurduğu kahpece düzene ve Apollon'un Hektor'u kaderine bırakmasına seyirci kalır İnsanların ve tannların babası Zeus, kaderin elinde sadece bir araçtır demek Bu kader kimdir, nerede ve nasıl duyurur buyruğunu? Ömür ipliğini büken üç tanrıçanın adı geçer Homeros destanlarından sonraki metinlerde: Atropos, Klotho ve Lakhesis'tir bunlar, ama insan dramlarının en büyüğünün oynandığı bu sahnede kader tanrılardan üstün bir varlık olarak kulis arkasında kalmaktadır IV EFSANELERİ, a) Doğuşu Zeus Kronos'la Rhea'nın altı çocuğundan sonuncusudur (Tab 4, 5) Kronos babası Uranos'u nasıl alt edip egemenliği elinden almışsa, Zeus da ikinci kuşak tanrılarını yener ve üçüncü kuşak, yani Olmypos tanrılarının egemenliğini kurar Bu süreci Hesiodos Theogonia'da şöyle anlatır (Theog 4 5 1 vd): Rheia Kronos'un yatağına girince şanlı evlatlar doğurdu ona: Hestia, Demeter, altın sandallı Hera ve güçlü Hades, yerin altında oturan, toprağı saran, uğultulu tanrı Poseidon, ve temkinli Zeus, tanrılar ve insanlar babası, yıldırımları yeryüzünü titreten Ama koca Kronos yiyordu ilk çocuklarını analarının kutsal karnından çıkıp da dizleri üstüne oturdukça her biri Korkuyordu Uranos'un mağrur torunlarından biri ölümsüzler arasında kral olacak diye Gaia ve Uranos bildirmişti ki ona ne kadar güçlüler güçlüsü de olsa kendi oğluna yenilmekti kaderi Buydu çünkü büyük Zeus'un istediği Onun için gözü pusudaydı her zaman, doğan çocuklarını yiyordu birer birer ve Rheia sonsuz yaslar içindeydi Ama Zeus'u dünyaya getireceği gün yalvardı Toprağa ve yıldızlı Göğe gizli doğurabilsin diye çocuğunu, öcü alınsın diye babasının ve hain Kronos'un yediği bütün çocuklarının! Anası, babası dinlediler kızlarınıne bildirdiler ona Kader'in ne hazırladığını kral Kronos'a ve coşkun yürekli oğluna Sonra bereketli Girit'e Lyktos'agötürdüler onu, son oğlu büyük Zeus'u doğuracağı gün Ulu Toprak tanrıça aldı çocuğu besleyip yetiştirmek için koca Girit'te; hızlı Gece'nin karanlıklarından yararlanıp Lyktos tepelerine götürdü onu Sık ormanlarla kaplı Aigaion eteklerinde kutsal toprağın gizli derinliklerinde ulaşılmaz bir mağaraya sakladı onu, sonra koca bir taşı bezlere sarıp verdi göklerin güçlü oğlu Kronos'a, o da yakalayıp iki eliyle taşı yuttu, indirdi uğursuz midesine, anlamadı yuttuğunun bir taş olduğunu, oğlununsa dipdiri kaldığını, ve az sonra yenilmez, baş olmaz gücüyle babasının hakkından geleceğini, onu tahtından atıp yerine geçeceğini, ölümsüzlerin kralı olacağını Zeus babası Kronos'a öbür kardeşlerini kusturur, sonra 'da Uranos'un yeraltına kapattıgı devlerden gök gürültüsü, şimşek ve yıldınını aldıktan sonra Olympos tanrılarının egemenliğini kurmaya koyulur b) Titanomakhia Bunun için Titanlarla sa vaşı göze alır, yüz kollu devlerden gördüğü yardımla bu savaşı kazanır (Devler ue Tanrı lar Savası) Evrende yetkileri paylaşmaya koyulur: Kendisi göğü ve yerle gökte krallığı alır, kardeşi Poseidon'a denizi, Hades'e de yeraltı ülkelerini verir c) Evlenıneleri Zeus bundan sonra Titan soyundan tanrıçalarla ve kendi kuşağından kerdeşleriyle birleşip bir sürü tanrısal varlık retmeye koyulur Bu evlenıneler ve onlar dan doğan varlıklar Tab 9'da gösterilmiştir, ayrıca adı geçen bütün kadınların ve ürettik leri döllerin adları altında efsaneleri anlatıl mıştır Zeus'un Yunan Mythos'unun bütün dallarındaki rolü ve yeri de efsanelerden söz edildikçe belirtilir
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|
|