Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Kültür - San'at & Eğitim > Kültür-Sanat > Makaleler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
adlarımızın, dili|makalelerdenemeler, yer

Yer Adlarımızın Dili|Makaleler-Denemeler

Eski 10-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Yer Adlarımızın Dili|Makaleler-Denemeler




YER ADLARIMIZIN DİLİ
Prof Dr Hasan Eren

Şu son yıllarda Avrupa'da yer adlarıyla ilgili çalışmalar bağımsız bir bilim kolu meydana getirecek kadar artmıştır Bu yeni bilim koluna Avrupa dillerinde toponymie adı verilmektedir

Dil bilgisinin bu yeni kolu, yer adlarım yapı, anlam ve köken bakımlarından açıklamaya çalışır Bu çalışmalarda bütün yer adları, köy ve şehir gibi yerleşme yerlerinin (yani eski tabirle meskûn yerlerin) adları, tabiî yer adları (yani dağ, dere, tepe adları) göz önünde tutulur Toponymıe'nin dağ, tepe, bel, sırt adları üzerinde duran kolu oronymie, dere, çay, ırmak, göl adlarını ele alan kolu da hrydronymie adıyla anılır Bu bakımdan Fransızca toponymie adıyla anılan bu bilim koluna Türkçede yer adları bilgisi adını verebiliriz

Son elli yıl içinde yer adları üzerinde birçok kimseler çalışmış, bu alanda birçok araştırmalar yayımlanmıştır Bu alandaki çalışmaların olumlu sonuçlar vermesi toponymie araştırmalarında /in<juıstique, yani dil bilimi metotlarının kullanmasıyla bir kat daha artmıştır Bu metotlarla yapılan araştırmalar sonunda foponyme'lerin, yani yer adlarının kelimelerden farksız olduğu anlaşılmış, yer adlarının da kelimeler gibi fonetik kurallara uyduğu meydana çıkmıştır Bundan başka, bütün yer adlarının bir anlam taşıdığı da tespit edilmiştir Buna göre, bu adların verilmesinde de birtakım kuralların hâkim olduğu açıktır

Toponymie alanında Fransa'da birçok kimseler çalışmıştır Houze, Quicherat, Cocheris, d'Arbois de Jubainvİlle, Auguste Longnon, Albert Dauzat gibi 1922'de Ecole deş Hautes Etudes'de Longnon'un yerine Dauzat geçmiş ve kısa bir süre içinde pek çok toponymiste yetiştirmiştir 1932'den başlayarak "Revue deş Etudes Anciennes" dergisinde toponymie haber ve yazılarına yer verilmiştir 1938'de Paris'te Uluslar arası I Toponymie ve Anthroponymie Kongresi toplanmıştır Bu kongreye 20'ye yakın ülke katılmıştır Bu kongre sonunda Fransa'da bir Toponymie ve Arthroponymie Komisyonu da kurulmuştur Sonraki yıllarda Paris'te (1947) ve başka yerlerde (Bruxelles, 1949; Uppsala, 1952) bu kongrelere devam edilmiştir

Fransa'ya paralel olarak, toponymie çalışmalarının Belçika'da da geliştiğini biliyoruz Belçika'da yetişen toporıymıste'ler Fransa'daki yer adları üzerinde de çalışmalardır Örnek olarak A Vincent'ın 1937'de çıkan Toponymie de la France adlı eserini gösterebiliriz Belçikalı toponoy miste'ler arasında Vincent'dan başka, Carnoy, Vannerus, Van de VVijer'i de anabiliriz 1926'da Belçika'da bir Toponymie ve Diyalektoloji Komisyonu kurulmuştur "Revue de Dialectologie et de Toponymie" dergisi bu komisyon tarafından çıkarılmaktadır

Toponymie çalışmaları İsviçre'de de büyük bir gelişme göstermiştir İsviçre'de bu alanda Jaccard ve Leş noms de lieux dans leş langues romanes (1930) yazarı Ernest Muret'den sonra bugün Aebischer ve Hubschmied gibi seçkin bilginler çalışmaktadır

İtalyan toponymiste'leri arasında Battisti, Bertoldi, Bertoni, Olivieri, Pieri, Serra anılabilir Genç İtalyan toponym/ste'lerinden Alessio, Lambroglia, Pasquali de verimli çalışmalarıyla tanınmışlardır

İspanya ve Portekiz'de de toponymie çalışmalarına büyük bir önem verilmiştir İspanya'da Griera ve Montoliu, Portekiz'de ise Leite de Vasconellos toponmiste olarak ün yapmıştır

Almanya'da da yer adları üzerinde ciddî araştırmalar yapılmıştır P Skok ve Kaspers gibi bilginlerin çalışmalarından sonra, H Gröhler (Über Ursprung uıd Bedeutung der französischen Ortsnamen, Heidelberg, I 1913, II, 1933), Gamillscheg ve Schnetz'in bu alanda ciddî yayınlar yaptığını biliyoruz Fransız dilinin etymologique sözlüğünü yazmış olan Gamillscheg, Kuzey Fransa'daki Frank yerleşmeleri üzerinde durmuştur Schnetz ise "Zeitschrift für Ortsnamen, forschungen" adlı dergiyi çıkarmıştır 1925'te Münih'te çıkmaya başlamış olan bu dergi, 1938'de "Zeitschrift für Namen Forschungen" adını almış, böylelikle programını bütün özel adları kapsayacak ölçüde genişletmiştir
Slav ülkelerinde de toponymie çalışmalarının eski bir geçmişi vardır Büyük slaviste Franz Miklosich, Slav yer adlarını yapı ve anlam bakımlarından ele almıştır Daha sonra Çekoslovakya, Polonya, Rusya, Yugoslavya ve Bulgaristan'da da bu alanda birçok yayınlar çıkmış, dergilerde toponymie yazılarına geniş bir yer ayrılmıştır Çekoslovakya'da Antonın Profous Çek yer adlarını büyük bir eserde toplanmıştır (Mîstnî jmena ve Gechâch I - V Praha, 1947 - 1960) Onun toplamış olduğu adlara dayanan Vladimir Smilauer, Çekoslovakya'nın yerleşme tarihini yazmıştır (Osîdleni Gech ve svetle mistnfch jmen Praha, 1960) Smilauer yalnız Çek alanında çalışmakla yetinmeyerek, ayrıca bütün Slav yer adları üzerinde de durmuştur Son olarak, Smilauer, Uvod do toponomastiky (nauky vlastnich jmenech zemepisnych) (Praha, 1963) adlı bir eser de yaymıştır Rus dilinin etymologique sözlüğünü yazmış olan Max Vasmer, Rus yer adları üzerinde durduğu gibi, Balkan topraklarındaki Slav yer adlarını da ele almış, Slav dilleri bakımından büyük bir önem taşıyan Yunanistan'daki Slavca adları gözden geçirmiştir Slav ülkelerindeki bu çalışmalara Fin ve Macar s/auiste'leri de katılmışlardır Tanınmış Fin slaviste'i J J Mikkola'nın, Martti Râsânen'in bu alandaki yayınları, Rus topraklarındaki Türk yer adlarına ait bilgilerimizi yeni verilerle derinleştirmiş, zenginleştirmiştir Bu alandaki çalışmaların uzun uzun tanıtılması, bu konuşmamızın dar çerçevesine sığdırılamaz Yalnız, bu yolda küçük bir fikir vermek üzere, Prof Mikkola'nın Volga adı üzerine yazmış olduğu yazıları belirtmek isterim Seçkin Fin bilgini, bu büyük ırmağın Rusça adının Türkçeden geldiğini - sağlam verilere dayanarak ileri sürmüştür

Fin bilginleri gibi, Macar slaviste ve Türkologları da yer adlarına sık sık dokunmuşlardır Bu yoldaki çalışmalarıyla büyük bir ün kazanmış olan Macar bilginleri olarak J Melich, J Nemeth, I Kniezsa ve L Râsonyi'yi anmakla yetineceğim Seçkin Macar dil bilgini Z Gombocz ile birlikte Macar dilinin büyük etymologigue sözlüğünü yayımlamış olan Melich, dil çalışmalarında yer adlarına büyük bir değer vermiştir Lumtzer ile birlikte yazmış olduğu büyük bir eserde, Macarcadaki Almanca kelimeleri gözden geçirirken Alman kökünden gelen yer adlarını da ele almıştır Sonra, Gombocz'la birlikte yazmış olduğu etymologique sözlüğe Macaristan topraklarında rastlanan yer adlarını da almıştır O bakımdan bu sözlük, dünya ölçüsünde büyük bir yenilik getirmiştir Yazarlar, yalnız yer adlarıyla da yetinmemişler, sözlüklerine kişi adlarını da almışlardır Böylelikle, bu eserin değeri bir kat daha artmıştır Prof Melich, bu sözlük yanında, Macaristan'daki yer adları üzerine başka eserler de vermiştir Onun bu yoldaki çalışmaları arasında Honfoglalâskori Magyarorszâg adlı eseri, özel bir yer tutar Melich, bu güzel eserinde, Macarların bugünkü yurtlarına yerleştikleri sırada hangi uluslarla ilişki kurduklarını, bu topraklarda hangi uluslarla karşılaştıklarını yer adlarına dayanarak tespite çalışmıştır

Macaristan'la Romanya arasında Transilvanya konusunda yapılan tartışmalarda da yer adlarının tanıklığına sık sık başvurulmuştur Bu tartışmalar özellikle ikinci Dünya Harbinden önceki yıllarda sıklaşmıştı Macarlar ve Rumenler Transilvanya davasını daha çok toponym/e'ye dayanmak suretiyle çözmeye çalışmışlardır Böylelikle, toponym/e uluslar arası politikada büyük bir önem kazanmıştır

Türk toponymie'sine gelince: Bizde bu alandaki çalışmaların henüz başlangıç evresinde bulunduğunu söyleyebiliriz Prof Fuad Köprülü, Türkiyat Mecmuası'nda (I, 1925} çıkan bir yazısında (Oğuz etnolojisine dair tarihî notlar) "Oğuzların muhaceret yollarıyla iskân sahalarındaki bilumum coğrafî isimler ve bilhassa köy isimleri" üzerinde durmuştu Köprülü'nün bu yazısı üzerine 1928'de H Nihal ile A Naci, Türkiyat Mecmuası'nda (II) bir yazı yayımladılar (Anadolu'da Türklere ait yer isimleri) Bu yazı, genel kurmay haritalarından toplanmış birtakım yer adlarını kapsıyordu Mehmet Şakir'in 1928'de çıkan bir yazısı ise Sinop ve çevresinde Oğuzlarla diğer Türk zümrelerine ait köy adlarına tahsis edilmişti (Halk Bilgisi Mecmuası, 1928) 1936'da İsparta Halk evi yayınları arasında F Aksu'nün İsparta ili yer adları adlı küçük bir eseri çıkmıştı Bu eserde bir yandan şehir, kent, köy, mahalle, semt, yayla, kışla ve çiftlik gibi yerleşme adları, bir yandan da dağ, tepe, hüyük, bel, belen, sırt, etek, yamaç, seki, boğaz, gedik, geçit, ırmak, dere, çay, pınar, arık, göl, gölet, düden gibi tabiî yer adları toplanmıştır Aksu'nun bu eserinden sonra, Sırrı Üçer ile Mesud Koman, Konya ili köy ve yer adları üzerinde bir deneme (Konya, 1945) adlı küçük bir eser yayımladılar Bu yayınlara ek olarak, İshak Refet Isıtman'm 1945'te çıkan bir yazısını da sayabiliriz Köy adları üzerine bir irdeleme (Türk Dili Belleten, 1945) adı altında çıkan bu yazıda, Anadolu'da Türk ve özellikle Oğuz boylarına ait yer adları üzerinde durulmuştur Abdülkadir İnan, 1945'te çıkan Anadolu'nun toponimisi ve Türk boylarının adları meselesi (Türk Dili Belleten, 1945) adlı yazısında, Anadolu toponymie'siyle ilgili yayınlan özet olarak tanıtmakla yetinmiştir Fuad Köprülü, 1925''te çıkan yazısından sonra da muhtelif vesilelerle yer adlarından yararlanmıştır Örnek olarak 'halk şairi, âşık' anlamına gelen ozan kelimesinden bahsederken, Anadolu'da tesadüf edilen Ozan, Ozanlar gibi yer adlarını vermiştir Sonra, Uran kabilesine ait yazısında, Anadolu'da yer adlarında kullanılan viran, ören kelimesine temas etmiştir Köprülü'nün bu yazısı üzerine ben de yer adlarında sık sık kullanılan bu ören kelimesi üzerinde durdum (Türk dili ve tarihi hakkında araştırmalar I Ankara, 1950) Yakında çıkacak olan başka bir yazımda Ozan (ve Hozan) adlarını ele almış bulunuyorum Bu yazımda, yurdumuzun muhtelif yerlerinde tesadüf edilen Kozan adının da Ozan biçiminden çıktığını ispata çalışacağım

Köprülü'den başlayarak tarihçilerimiz Anadolu'daki yer adlarını tarih bakımından değerlendirmeye çalışmışlardır Gerçekten Anadolu'da Oğuz boylarıyla ilgili birçok yer adı vardır Afşar (Avşar), Bayat, Bayındır, Beydili, Büğdüz, Çavundur, Çepni, Dodurga, Döğer, Eymir, İğdır, Kargın, Kınık, Kızık, Salur, Yazır, Yıva (veya Yuua), Yüreğil (Yüreğir veya Üreğil, Üreğir) gibi

Yer adlarımızı köken bakımından iki büyük gruba ayırabiliriz: 1 Türk kökünden gelen adlar; 2 Yabancı dillerden alınmış olan adlar

Yabancı dillerden alınmış adlara Anadolu'nun birçok yerlerinde, özellikle sınır bölgelerinde rastlamaktadır Batı Anadolu'da kullanılan yabancı adlar daha çok Rumcadan gelir Doğuda kullanılan adların ise doğu dillerinden geldiği açıktır

Bu konuşmamda daha çok Türk kökünden gelen adlar üzerinde durmak istiyorum

Yer adlarının birçok ülkelerde politik sebeplerle değiştirildiğini biliyoruz En yakın bir örnek olarak Kıbrıs'ı gösterelim Rumlar yıllardan beri sistemli çalışmaları sonunda Kıbrıs'taki Türkçe yer adlarının çoğunu Rumcalaştırmışlardır Onların iştirakiyle İngiliz devrinde çıkan bir turistik haritada yalnız bir Türkçe ad vardır: Gaziveran Öbür Türkçe adlar silinmiş, yerlerine Rumca adlar konulmuştur 1959 yılında Kıbrıs'ta birkaç ay süren dil araştırmaları yapmıştım O fırsattan yararlanarak yer adlarını da toplamaya çalışmıştım Bu maksatla eski haritaları gözden geçirdim Eski haritalarda pek çok Türkçe yer adı olduğunu tespit ettim Fakat bu adlar sonradan birer birer değiştirilmiş, yerlerine Rumcaları konulmuştur Meselâ Yayla adı bugün tamamen unutulmuştur

Oğuz boyları üzerinde dururken, yer adlarının tanıklığından yararlanmak kolaydır Örnek olarak, eski kaynaklarda Arap harfleriyle tespit edilmiş olan boy adlarını bu adların yardımıyla kesin olarak okuyabiliriz Oğuz boylarından birinin adı tarihçilerce Dudurga diye okunuyordu (Vladimir Gordlevskiy de bundan 25 yıl önce çıkan Selçuklu tarihinde bu adı Dudurga biçiminde yazmıştır) Oysa Anadolu'daki yer adlarına göre, bu adı Dodurga diye okumak lâzımdır

Oğuz boylarından başka birinin adı eski yazmalarda biçiminde yazılmıştır Tanınmış bir Hollandalı bilgin, Houtsma (WZKM II) bu adı Boğdur diye okumuştu Macar Türkologlarından biri bu adı Bökedür diye okumuş ve İğdir, Bayındır, Çavdar gibi boy adlarını göz önünde tutarak, bu adı böfce-dür biçiminde açıklamıştır Bu kelimenin kökü (böke) ona göre 'güçlü, kahraman' anlamına gelmektedir Oysa başka kaynaklar da bu ad diye yazılmıştır ve bu biçim Anadolu'da kullanılan Büğdüz adlarıyla da desteklenebilir Nitekim büyük Fransız Sinologu Paul Pelliot da Büğdüz biçiminin doğru olduğunu ileri sürmüştür (Notes sur I'histoire de la Horde d'Or Paris, 1950 194-195 s 1 not)

Bu örneklerden anlaşıldığına göre, yer adları tarih çalışmalarında sağlam bir dayanak olarak kullanılabilir Fakat bu adlar bize yalnız eski boy adlarını saklamakla kalmaz, ayrıca bu boyların yayılışı ve dağılışı üzerine de elimize değerli ip uçları verebilir Yalnız, yer adlarını bu bakımdan değerlendirirken, birtakım prensipleri göz önünde tutmak lâzımdır Tarihçilerimiz Oğuz boylarına ait yer adlarını eskiden beri kullanmışlar ve bu adlar sayesinde tarih kaynaklarındaki bilgileri bu boyların yayılışı ve dağılışı bakımından bütünlemek istemişlerdir Tarih kaynaklarında bu hususların açık bırakılması, yer adlarının değerini bu bakımdan bir kat daha artırmaktadır Tarihçiler - ad vermek istemiyorum - Oğuz boylarına ait yer adlarının tanıklığına müracaat ederken yalnız üzerinde durdukları boylara ait yer adlarını illere göre sıralanmakla yetinmişlerdir

İlk bakışta bu tutum tabiîdir Gerçekten bu toponyme'ler boyların durumu üzerine bize bir fikir verebilir Fakat bu adlar ancak bu boyların birtakım kollarının dağılışını gösterebilir Bütün boyun yerleştiği alanda o boyun adım taşıyan yer adlarının meydana gelmesi beklenemez Geniş bir çevre düşünelim Bu çevreye Afşar boyunun yerleştiğini kabul edelim Şimdi, bu çevrenin sınırları içinde Afşar, Afşarlar, Afşarlı gibi bir yer adının hiçbir anlamı olamaz Çünkü yer adı, en kısa şekilde belirtilmiş bir adres demektir Yalnız Afşar boyunun yerleşmiş olduğu bir çevrede A/şar veya Afşarh biçiminde bir yer adı, hiçbir işe yarayamaz Fakat Afşarlarm toplu olarak yerleşmiş bulundukları çevrede Bayat veya Bayındır boyuna ait küçük bir yerleşme yerine Bayat, Bayatlı, Bayatlar veya Bayındır, Bayındır/ı, Bayındır/ar gibi bir ad yerilebilir ve bu ad, her bakımdan bir adres olarak kullanılabilir

Şu hâlde, tarih araştırmalarında yer adlarının tanıklığına müracaat ederken bu hususun göz önünde tutulması şarttır

Toponyme'lerde yalnız boyların adları kullanılmamıştır Yer adlarında kişi adlarına dayanan pek çok örnek de vardır: Ahmet, Ahmetler, Ahmetağa, Ahmetağıh, Ahmetbey, Ahmetçavuş, Ahmetdağı, Ahmetdamları, Ahmetdede, Ahmetefendi, Ahmetli, Ahmetoğlu, Ahmetpaşa, Ahmetpmarı, Ahmettepesi, Ahmetyeri, Karaahmet, Karaahmetler, Karaahmetağa veya Mehmet, Mehmetağa, Mehmetalan, Mehmetbey, Mehmetbeyli, Mehmetbeyobası, Mehmetçavuş, Mehmetpaşa, Karamehmet, Karamehmetler gibi

Yayla, kışla, oba, çiftlik, köy gibi yerleşme yerlerine ad verilirken, o yerin tabiî durumu da göz önünde tutulmuştur: Bel, Belen, Belenalan, Belenhan, Belenköy, Belenören, Belenyayla, Dere, Derealan, Derebağ, Derebahçe, Dereçukuru, Deredam, Derekuyu, Dereyayla, Dereyolu, Deretarla, Dereoua, Eğridere, Karadere, Akdere, Gökdere, Pınarbaşı, Subaşı, Dağdibi, Gedik, Gedikönü, Çamardı, Çamönü, Gökbel, Gökboyun, Göksu gibi

Toponyme'lerde o çevrede yetişen bitki adlarından veya o çevrede yaşayan hayvan adlarından da yararlanılmıştır Örnekler: Söğütlü, Söğütlük, Kavaklı, Kavaklıdere, Söğütözü, Çamlıca, Akçam, Karaçam, Gökçam, Karaağaç, Kızılağaç, Kızılelma, Kızılılgın, Sankavak, Sarıçiçek, Sarısöğüt, Yeşilkavak, Elmalı, Ayvalı, Ayvacık, Ahlatlıbel, Kızılcık, Kızılcıktı veya:
Tavşanlı, Akdoğan, Karadoğan, Kuşlu, Kuştepe, Güvercin, Güvercinlik, Turna, Turnadere, Turnagöl, Turnasuyu, Kargabük, Kargakonmaz, Kargasekmez, Kurt, Kurtbeli, Kurtdere, Kurtboğaz, Kurtkuyusu, Kurtluca, Kurttepe, Koyunlu, Kuzuluk, Koçluca, Tokluağıl, Toklucak, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Keçili, Karakeçili, Öveçli, Öveçağılı, Öveçyatağı, Geyikli

Yukarıdan beri saydığım adlardan da anlaşılacağı gibi yen adlarında renk adlarının da önemli bir rolü vardır: Akkavak, Karakavak, Aktaş, Karataş, Göksu, Gökçebel, Sarıtaş, Kızıltoprak

Bunlardan başka, meslek adlarıyla yapılmış yer adlarımız da çoktur: Demirci, Sütçüler, Ayrancı, Yoğurtçuçayırı, Sirkeci, Çerçiler, Çerçili, Boyacı, Ancı, Kuzucu, Koyuncu, Saraç, Saraçlar, Eyerci, Samancı, Elmacı

Tarihî olayların hatırasını saklayan yer adları arasında Sırpsındığı adını anabiliriz

Toponyme'lere ait örneklere burada son veriyorum Çünkü amacımız eksiksiz bir sınıflama yapmak değildir

Yer adlarımız arasında bugün unutulmuş birtakım kelimeler, güzel Türkçe kelimeler de vardır İşte birkaç örnek:

Tanınmış Polonyalı Türkolog Tadeusz Kowalski, bundan kırk yıl önce küçük bir yazı yayımlamıştı Bu yazısında, Anadolu diyalektolojisi alanında çalışırken, Pelitözü, Söğütözü, Özbaşı, Özlüce gibi birtakım yer adları tespit ettiğini belirtiyor, fakat bu adlarda kullanılmış olan öz kelimesinin Türkçe sözlüklerde (Kamus-i Türkî'de) geçmediğini ilâve ediyordu Prof Kowalski, bu kelimenin 'dere' anlamına gelmesi gerektiğini de ileri sürüyordu Anadolu'da yapılan derlemeler sonunda, Kovvalski'nin gözüne çarpan öz kelimesinin, yurdumuzun birçok yerlerinde kullanıldığı tespit edilmiş ve bu kelime TDK'nin çıkarmış olduğu sözlüğe de alınmıştır

Bunun gibi, Anadolu'da kullanılan yen adlarını gözden geçirirken Sinop, Zonguldak ve Kastamonu illerinde soku kelimesinin yer adlarında sık sık kullanıldığını gördüm: Soku, Kozsökü, Sulusökü, Güzsökü, Avlağısökü, Alasökü, Kestanesökü, Kirazsökü, Orta Soku, Aşağı Soku, Yukarı Soku, Sökücük, Sokuveren, Söküler, Söküçayırı, Aksökü, Başsökü, Çukursökü, Güneysökü, Kuzsökü, Osmansökü, Kazmasökü, Sarısökü

Bu verilere göre, soku adının Sinop, Zonguldak ve Kastamonu illerinde kullanılan bir kelime olduğu anlaşılıyor Benim tahminime, hatta daha kesin bir tâbirle söyleyelim, fikrime göre, soku kelimesi 'ormandan açılan tarla, açma' anlamına gelmektedir Bu anlamda Anadolu'da muhtelif kelimeler kullanıldığını biliyoruz Birkaç örnek: göynük 'orman sökülerek veya yakılarak yapılan tarla' (Bilindiği gibi, bu kelime yer adı olarak da kullanılmıştır Bolu, Kastamonu, Kütahya illerinde Göynük adlı yerler vardır Ayrıca Göynükbe/en, Göynükçukuru, Göynük/er, Göynük/ü, Göynükören, Göynükseki gibi biçimler de tespit edilmiştir) Sinop ilinde tarla yapmak için ormanda yakılan yerlere kök/ük adı da verilir Orman yakılarak veya kesilerek açılan tarlalara Adana ve Konya çevrelerinde hopur adı verilir İçel çevresinde Hopur adlı bir köy vardır Adana çevresinde ört/ek diye bir kelime tespit edilmiştir, anlamı 'ormanı yakarak açılan tarla'dır Başka bir kelime: kırık 'ormandan açılmış tarla' (Samsun, Ordu) Tokat ilinde kırık yeri-'ne kırma kelimesi kullanılmaktadır İçel çevresinde 'ormandan açılan tarla' anlamında kullanılan keleme kelimesi de tespit edilmiştir Zonguldak, Tokat ve Kastamonu illerinde 'ormandan açılan tarla' anlamına gelen ilit kelimesi kullanılmaktadır Giresun ilinde ise Ilıt adını taşıyan bir köy vardır Ormanları yakarak, keserek veya sökerek açılan tarlalara verilen birtakım adlar daha vardır : Antalya ve İçel çevrelerinde kullanılan ütük kelimesi gibi : 'ormandan yakılarak açılan yer, tarla' Bu kelime de Kocaeli, Tokat ve Sivas illerinde yer adı olarak kullanılmaktadır: Ütük, Ütükyurdu Sinop ve Samsun illerinde ormandan açılan yeni tarlalara sökme adının verildiğini biliyoruz Son olarak, Kastamonu köylerinde ekim için boz yerden veya ormandan açılan tarlaya söküntü de denir Şu halde, soku kelimesinin de — sökme ve söküntü kelimeleri gibi — 'ormandan açılan tarla' anlamına geldiği açıktır

Dum/upmar adında da eski bir Türkçe kelime saklanmıştır Türkiye'de Meskûn Yerler Kılavuzu'na göre, Kütahya, İzmir, Çankırı, Aydın ve Ankara illerinde Dum/upınar adını taşıyan meskûn yerler vardır İzmir, Antalya, Eskişehir ve Samsun'da ise Dumluca adında birer köy vardır Bütün bu adlarda eski Türkçede kullanılmış olan bir kelime saklanmıştır: dum/u < tum/uğ 'soğuk' Buna göre, Dum/upınar adı 'Soğukpmar' anlamına gelmektedir Nitekim Anadolu'nun birçok yerlerinde bugün Soğukpınar, Soğuksu, Soğukkuyu gibi adlar vardır

Çanakkale, Manisa, Sinop, Giresun gibi illerimizde Yaykın adını taşıyan birtakım köylere rastlanmaktadır Bu köy adlarında 'kızılağaç', 'dağ tepelerinde veya dere kenarlarında birkaç dönüm büyüklüğünde olan düzlük', 'çay kıyısında veya çukur yerlerde olan tepecik' anlamlarına gelen Türkçe yaykın kelimesi saklanmıştır
Giresun ilinde Ya/ç adını taşıyan bir köy vardır Türkiye'de Halk Ağzından Söz Derleme Dergisi'ne göre, Giresun çevresinde bu kelime 'balta girmemiş orman' anlamında kullanılmaktadır

Yazı dilimizde yay/a ve kışla (veya yay/ak ve kışlak) kelimelerini kullanırız Bu kelimeler yaylamak ve kışlamak kökünden çıkmıştır Kışlamak kelimesinin kış kökünden geldiği açıktır Yaylamak kelimesi ise 'yaz' anlamına gelen yay kökünden yapılmıştır (Türkçe yay, Anadolu'nun birçok yerlerinde 'yaz' anlamında kullanılmaktadır) Anadolu'da Yay la ve Kışla adıyla anılan birçok yerler biliyoruz Bu adlar yanında Afyon
Antalya, Balıkesir, Tokat illerimizde Güzle adında birçok köyler vardır Bu ad da yayla ve kışla gibi güzel bir kelimedir ve 'güzün oturulan yer' anlamına geldiği açıktır

Bunun gibi, Muğla, İsparta illerinde ise Yazla adında birkaç köy vardır Şu hâlde, bu ad da 'yazm oturulan yer' anlamına gelen yeni bin kelimedir

Yer adlarımız yalnız zengin Türkçeyi saklamakla kalmaz Türk halkının dilinde doğan bu adiar, aynı zamanda güzel Türkçeyi ve özlemini duyduğumuz sağlam Türkçeyi, öz Türkçeyi dile getirir Yurdumuzu süsleyen bu adlarda bir şiir havası eser, şiir kokar, toprak kokar, yurt kokar Çamlıbel veya Çamlıca gibi bir ad, size bir çam ormanının güzelliğini duyurmaz mı? Soğukpmar, Soğuksu veya Dumlupmar adında yazın susuzluğunu gideren bir hava yok mudur? Çınarpınar adı bir şiir kadar güzel değil midir? Karagöl, Aladağ veya Göksu adlarında büyük bir renk zenginliği gözümüzün önüne gelmiyor mu? Güllüce, Gülpınar, Ihlamur, Akçiçek, Çiçekpmar adlarında burcu burcu yurt kokmaz mı? Elmalı, Ayvalık, Ayvacık, Bademli veya Payamlı, Kirazlıyayla, Kızılakçukuru, Armutlu, Ahlatlıbel, Üvezpınarı, Fındıklı, Erikli gibi adlarda toprağın verdiği renk renk yemişler dile gelmiyor mu? Kavaklıdere, Söğütözü, Meşebükü, Gürgenpmarı, Çamalan, Ardıçbeli adlarında bir orman serinliği duyulmaz mı?

Bu örnekleri artırmak kolaydır Fakat benim amacım, yer adlarımızın bütün güzelliğini uzun uzun sayıp dökmek değildir Burada daha çok yer adlarımızın, özlediğimiz temiz Türkçeyi, sağlam Türkçeyi sakladığını belirtmek istiyorum

Aydınlarımızın diline Arapçadan, Farsçadan birtakım kelimeler geçmiştir Türkçe ak kelimesi varken beyaz kelimesini veya Türkçe kara kelimesi dururken siyah kelimesini almış bulunuyoruz Fakat halk, bu kelimeleri kabul etmemiş, benimsememiştir Bu bakımdan yer adlarımızın bize verdiği ders çok öğreticidir: Akağıl, Akarmut, Akbaş, Akbayır, Akbel, Albelen, Akbıyık, Akboyun, Akbulak, Akçakışla, Akçaalan, Akçabük, Akçaelma, Akçakavak, Akçakent, Akçakoca, Akçakoyun, Akçaköy, Akçal, Akçalı, Akçam, Akçaova, Akçaören, Akçapmar, Akçay, Aksu, Aktaş, Akdoğan, Akhisar, Aksakal, Aktepe gibi binlerce yer adımız var Buna karşılık, yurdumuzda Beyazarmut, Beyazkoyun, Be-yazkışla, Beyazalan gibi bir yer adına rastlanamaz Çünkü Türk dilini yaratan ve yaşatan halk beyaz kelimesini benimsememiştir Akdeniz adı bu ulusun malıdır, Beyazdeniz aydınların eseridir

Kara kelimesinin yanındaki siyah kelimesi de yalnız aydınların dilinde kalmıştır Halk bu kelimeyi de kullanmamıştır Yer adlarında yalnız Türkçe kara kelimesi kullanılmıştır: Karaköy, Karaağaç, Karaağıl, Karaahmet, Karaali, Karaayıt, Karabağ, Karabalçık, Karabalta, Karabaş, Karabayır, Karabel, Karabelen, Karabey, Karabıyık Karaboğaz, Karabörk, Karabucak, Karabulut, Karabük, Karaca, Karacaağaç, Karaardıç, Karacabey, Karacakaya, Karacaören, Karaçam, Karaçay, Karasu, Karaçukur, Karaçal, Karaçalı, Karadağ, Karadere, Karadoğan, Karagöl, Karadut, Karagöz, Karagömlek, Karahan, Karaharman, Karahisar, Karain, Karakaya, Karakaş, Karakışla, Karakız, Karakuz, Kara-köprü, Karakiraz, Karakoç, Karakoyunlu, Karakuyu, Karakuzu, Karakütük, Karapınar, Karaorman, Karaoluk, Karasu, Karasakal, Karaseki, Karatepe gibi yer adları arasında Siyahtepe, Siyahsu, Siyaholuk diye bir tek yer adı yoktur Şu hâlde, siya/ı kelimesi de ancak dar bir çevrede, ancak aydınların dilinde kalmış, Türk topraklarında dal budak salmamıştır

Bunun gibi, Türkçe kızıl kelimesi yanında kırmızı kelimesi de yayılamamıştır Kızılelma, Kızılağaç, Kızılalan, Kızılbel, Kızı/bey, Kızı/burun, Kızı/geçit, Kızılgöl, Kızı/deniz, Kızı/dere, Kızı/toprak, Kızı/kaya, Kızı/kurt, Kızı/taş, Kızı/ören, Kızı/öz

Türkçe gök kelimesi varken mavi kelimesini kullanmaya lüzum var mıdır? Aydınlarımız maui gözden bahsederler, fakat halk gök göz der, Gökbel, Gökbelen, Gökçeören, Gökgöl, Gökfcaya, Gökpınar, Gökseki der, Gökkaya, Gökyar, Göktepe, Göksu der, fakat aydınlar Mavi Nil ve "Mavi Tuna" derler Göknil ve Göktuna daha güzel ve daha Türkçe değil midir?

Demek ki yer adlarımızdan türlü türlü dersler alabiliriz Her şeyden önce Türkçe sevgisini, Türkçe saygısını, Türkçe duygusunu, Türkçe ölçüsünü, Türkçe tadını bu adlardan öğrenebiliriz

Toponymiste'ler toponymie'yi bazen "toprağın dili" diye tarif ederler Yukarıdan beri verdiğimiz örneklere göre, bu toprağın dili Türkçedir Türkçe, sağlam Türkçe, zengin Türkçe, güzel Türkçe, öz Türkçe

Epeyce uzamış olan bu konuşmayı burada bitiriyorum Yalnız, son söz olarak bir dilekte bulunmak istiyorum Türk Dil Kurumu Anadolu'da kullanılan kelimeleri derleme ve eski yazılı kaynaklarımızı tarama alanında olumlu çalışmalar yapmıştır ve yapmaktadır Bu verimli ve faydalı çalışmalara ek olarak yurdumuzdaki yer adlarının - bu kavramın en geniş anlamıyla - derlenmesi ve yayımlanması, başlangıçtan beri üzerinde durduğumuz gibi, dilimizin zenginliğinin ve güzelliğinin anlaşılması, gün ışığına çıkması için çok büyük bir yardımcı olacaktır Bu yolda bütün arkadaşların Türk Dil Kurumuna yardım etmeyi ulusal bir borç sayacaklarına inanıyorum
Kaynak : Türk Dili ve Kompozisyon Bilgileri, Korkmaz, Zeynep; Hamza Zülfikar; Mehmet Akalın; Ahmet B Ercilasun; İsmail Parlatır; Tuncer Gülensoy, Yargı Yayınevi, Ankara 2001



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.