![]() |
Edebiyatçılar Nasıl Yazıyor? |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Edebiyatçılar Nasıl Yazıyor?Edebiyatçılar Nasıl Yazıyor? BEN DENEMELERİMİ ŞİİR GİBİ YAZARIM (SALÂH BİRSEL) Ben denemelerimi şiir gibi yazarım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Uzun, upuzun denemelerimi de parça parça yazar, onları sonradan birbirine eklerim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Asıl curcuna ondan sonra başlayacaktır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Haa bakın, yan okumalar, kimi zaman da hiç bir işime yaramaz ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Benim bir yanım da şudur: Ben denememi sözcüklerden çok, olaylarla yazarım ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Edebiyatçılar Nasıl Yazıyor? |
![]() |
![]() |
#2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Edebiyatçılar Nasıl Yazıyor?BENİM YÖNTEMİM, NERDEYSE YÖNTEMSİZLİK (ADALET AĞAOĞLU) Öyle ya, her işin bir yöntemi var: Pilav pişirmenin, etek dikmenin, arşiv tutmanın, kitap dizmenin, köprü kurmanın, tohum ekmenin, vida takmanın, adam tutmanın, adam elemenin, cinayet işlemenin… Her şeyin, her işin bir yöntemi var ![]() ![]() ![]() Roman yazmanın yöntemleri de, başlangıcından bu yana zaten yazardan yazara değişkenlik göstermiş ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kişiliklerin yazı yazma biçimine -burada konumuz roman olduğu için, roman yazma biçimine- yansıması işin doğal yanı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir romanı tasarlarken, o romanın özüne denk biçimi bulmaktan tutun, ayağı suya sokmak da, sırtını güneşe vermek de, yüzünü duvara dönmek de, bir deftere notlar almak da, sokaktaki çocuğa o roman bağlamı içinde bakmak da, bir yolculuğa çıkmak da, çok gerekince çalınan kapıyı açmamak da, anımsayamadığınız bir ad, bir pembe için bütün kitapları yere yıkmak da, bir sabah uyanıp yazılmış otuz sayfayı birden çöpe atmak da, bir günün hem içinde, hem bütünüyle dışında olmak da, savruk bir defterin bir yanına savrukça “Orkestra şefinden kopuğa” diye, kimselerin, bazen bile bir süre sonra anlam çıkaramayacağınız bir not düşmek de o romanı yazma süreci içinde, bir çeşit düzensizliğin düzeni biçiminde yöntemleşir ![]() ![]() ![]() ![]() Romancılar arasında roma günlüğü tutanlar varmış ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Roman günlüğü bir romanın sağlığıyla ilgilenmek midir? onun gelişim süreci üstüne tarih düşmek midir? Yoksa roman yazarına bir yardımcı, onun belleğine ek bir bellek midir? Bunların hepsi de olabilir ![]() ![]() ![]() Tiyatroda “reji defteri” tutan sahneye koyucular vardı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Hangisi olursa olsun, hepsi de roman yazarının, bir roman günlüğünü (ya da kendi günlüğünü) sabırla sürdürebilmesinde anlaşılabilir sığınaklar belki de ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ben, sekreterdi, ses bandıydı falan kullanmadığım gibi, ne roman günlüğü tutarım, ne de romancı günlüğü ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bu boğuşmadan başarıyla çıktığım zamanlarsa, aylar sonra bu defterin sayfalarının yolunmuş olduğunu, iki yüz sayfalık bir defterin yirmi sayfaya indiğini, geride kalan o yirmi sayfanınsa kapağından kopup sallandığını, sallanan sayfalarda o, zihnimden geçtiği anda beni allak bullak etmiş, cin çarpmışa döndürmüş “eşsiz” buluşlarımın yerini ya bir telefon numarasının, ya da adresin, ya bir yığın kötü çizilmiş yıldız çiçeklerinin, birtakım geometrik şekillerin, üst üste atılmış yüzlerce noktanın, belli ki o an pek beğendiğim ve artık ne yapıp edip kulağından tutarak bu deftere geçirmeyi başardığım, ama ertesi gün de üstüne kocaman bir çarpı işareti çektiğim bir tümcenin aldığını görürüm ![]() ![]() Bu telefon numarası kimin? Bu adreste kim oturuyor? Bu notu niçin almışım? Sonra, neyse, üstüne çarpı işareti çekilmekten kurtulmuş bir not işte: “Helikopterlerin inceleri ![]() ![]() ![]() Durum böyle bile olsa, benim de bir roman yöntemim var ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ölmeye Yatmak, romanın içimde oluşması ardından kısa süreli bir kütüphane çalışmasını da gerektirdi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() O taslağı yanıma almadan, Bayram’ın geçtiği Kapıkule-Ballıhisar yolunu, önceden bu çok iyi bildiğim yolu, bir iki kez baştan sona yeniden geçtim ![]() ![]() ![]() Sanırım bir roman, en azından taslak olarak iyice belirlendikten sonra, o roman üstüne notlar almak da kolaylaşıyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Buna karşılık, o roman kahramanları bende varsalar, romanı düşüncemde kurduktan, hatta taslağını yazdıktan sonra bu kahramanların benzerlerinin bulundukları yerlerde kan tutmuş katil gibi dolaşır dururum ![]() ![]() Söyledim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Can sıkıntısı deyince, dertlerimi dökmek için bana hiç sıra gelmediğinden, ben de son birkaç yıldır bir “Dert dökme defteri” edindim ![]() ![]() ![]() ![]() “Ne yazdığımla hemen hemen hiç ilgilenmeyen bir dergi ne yöntemle yazdığımı bilmek istiyor ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Edebiyatçılar Nasıl Yazıyor? |
![]() |
![]() |
#3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Edebiyatçılar Nasıl Yazıyor?ROMANCININ ÇALIŞMASI (FAKİR BAYKURT) Günlük yazmak, Batı’dan özellikle Fransa’dan gelenek ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Günlük tutmanın yararını savunanlar, günlükten, bir romancının nasıl çalıştığını, bir romanın nasıl oluştuğunu öğrenebileceğimizi söylerler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bir telin, ya da telsizin iki ucundan birinde yazar, birinde okur(lar); bir iletişimdir bu iş ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Tanımı var mı acaba? Ama doğru dürüst tanımı! Yıllarca, orta, lise, Türk Dili ve Edebiyatı okuduk, okuttuk okullarda ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ama şu “dışavurum” tamlamasında bir iş var gibi gelir bana ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Şöyle toparlanabilir sanırım: Akan ve akmakta olan yaşamı, bilinçaltından ve bilinçten geçirip dışa vurma işidir roman ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Niçin bilinçaltı ve bilinç sözcüklerini sık kullanıyorum: Çünkü ne tümden bilinçaltı fışkırması, ne de yalnızca bilinçli bir çabadır roman ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yaşam, bilinçten bilinçaltına iner ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşin sanırım en can alıcı yanı şurasıdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Oralarda iki yıl kaldıktan sonra asker oldum ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Bazı arkadaşlar bir tür kahramansılıkla, hiç not almadıklarını söylerler ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yazarken bakmam notlara ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Kesiksiz, sürekli bir anlatımla romanımı artık dışa vurabilirim, yazabilirim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Araya başka işler ve ilişkiler katmamış olmanın yararları vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Çoğu romanlarımın karalamasını böyle yapmışımdır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sanırım ilk karalaması yapılabilmiş roman, büyük ölçüde kurtulmuş romandır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Sonra gene kalem elde, bir çalışma daha! Belki son çalışma olabilir bu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Başka arkadaşların çoğundan ayrı olarak, her yeni baskıda, elden ve gözden geçirme işini sürdürürüm ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dikkat ettiğim noktalar vardır ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Gün geçtikçe, çağ değiştikçe, değişen okura anlamlı gelecek romanlar yazabilmek için, işi ciddiye alan, çalışkan romancılıklar gerekmektedir ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1963’te Jamayka’da bir Amerikan romancısı görmüştüm ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1965’te Bulgaristan’da, benden çok yaşlı bir romancının Georgi Karaslavof’un konuğu oldum bir akşam ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Macaristan’da Ernö Urban’ın çalışmasını gördüm ![]() ![]() ![]() ![]() Gören arkadaşlar Konstantin Simonov’un ailesiyle yaşadığı daireden başka, aynı bloktaki çalışma dairesini anlattılar ![]() Yaşamdan kopmak, toplumdan soyutlanmak değildir bunlar ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her insanda yaptığı işi abartma, onu olduğundan zor gösterme eğilimi vardır ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Edebiyatçılar Nasıl Yazıyor? |
![]() |
![]() |
#4 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Edebiyatçılar Nasıl Yazıyor?ROMANI YAZARKEN (SELİM İLERİ) Virginia Woolf’un güncesini ilk okuduğumda dikkat etmemiştim: Bu güncede yazar romanlarını, özellikle Dalgalar”la “Oraya, Deniz Fenerine”yi yazımsal düğümlerinden çözüyor, gizlerinden ayrıştırıyordu ![]() ![]() Cesare Pavese’yse Yaşama Uğraşı’nda sık sık öyküleme tekniğine eğilir; kişisel sarsıntılarının yanı sıra, öykülemeye ilişkin görüşlerini de güncesine taşırdı… Örnekleri çoğaltabiliriz, Batı edebiyatı için ![]() ![]() Bizim edebiyatımızda da böyle günceler var ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yapıtın oluşumunu kapsayan bir günce, bana sorarsanız, yapıtın kendisini aşan bir önem taşıyor ![]() ![]() Her Gece Bodrum’u yazmaya başlarken Wolf anlayışında bir günce tutmayı, ayrı bir “sarı defter” açmayı düşünmüyordum ![]() ![]() ![]() ![]() 9 Temmuz 1975 - Bodrum’dan döndüm ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 17 Temmuz 1975 - Ummadığım bir hızla gelişiyor roman ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 18 Temmuz 1975 - Yazdıklarımı okudum ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() İşte bu son cümle, Her Gece Bodrum için ayrı bir günce tutmama yol açtı ![]() ![]() ![]() Ama bir sıkıdüzenlik sağlamıştım kendime ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Roman yazmak, ardı sıra roman üzerine ayrıntılı düşünmeyi getiriyor ![]() ![]() ![]() Her Gece Bodrum, bir açıdan alışılmış roman anlayışlarının dışına düşüyordu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Öğrendiklerimizle yaşayış biçimimiz arasında uçurumu çağrıştıran ayrılıklar var ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 21 Ağustos 1975 - Romanın neden yürümediğini anladım gibi ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 27 Aralık 1975 - Altıncı bölümde Cem’in Hegel felsefesiyle, daha doğrusu Hegel’in güzelduyu anlayışıyla toplumsal yaşaması arasında bağlantı kuramayışını anlatmıştım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 1 Şubat 1976 - Yazabildiğim yedi bölümü yeniden yazmaya başlıyorum ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 2 Şubat 1976 - Yeteneksizlik sorunu değil bu ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 4 Şubat 1976 - Woolf sonuçları anlatıyor yalnızca ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 5 Şubat 1976 - Bodrum bir atmosfer benim için ![]() ![]() 19 Şubat - Emine’nin geliştiği-meliştiği yok ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yalın bir Hegel-Türk toplumu uyuşmazlığı, belirlemeye çalıştığım gibi, giderek, romanın dokusuna sızdı ![]() ![]() Şaşılacak bir şey ama, değişiklik, üsluptaki kaygılarımı ortadan kaldırdı ![]() ![]() ![]() ![]() 8 Ocak 1976 - Şiirde, kısa öyküde, kişilerin, durumların, izlenimlerin önemi arkadan geliyor belki ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 27 Eylül 1976 - Roman kesinlikle bitti ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Her Gece Bodrum biterken üsluba geri döndüm ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 21 Şubat 1976 - “Madame Bovary”den bir cümle: “Kadın eskiden neşeli, içten, sevgi doluydu, yaşlandıkça (açıkta kalan şarabın sirkeleşip ekşimesi gibi) huysuz, geçimsiz, sinirli biri olup çıkmıştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Romandan ayrı bir güncenin tutuluşu, biçim açısından da olanaklar sağlıyor yapıta ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 17 Ağustos 1976 - Bodrum: Yeniden buradayım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Günce, biçimin yazardan okura aktarılması için bir ön çalışma oluyor kimi zaman ![]() ![]() Edebiyatımızda biçim kaygısı, önceleri yok sayıldığından, sonra da gereksiz karşılandığı için, biçim, özün içermediği bir iğretilik olarak ortada kalmıştır ![]() ![]() ![]() 20 Eylül 1976 - Son temize çekişte asla unutma: Her bölüm, kendi içnide bir bütünlük yaşıyor ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() 8 Ekim 1976 - Ayraçları açıp kapıyorum, niye? Ayraçlar, bir durumun açıklanmasında vurgulayıcı biçim ![]() ![]() ![]() ![]() Güncenin bu parçalarından şunları çıkardım: İç konuşmaları, yer yer bilinç akışını, biçim açısından, bir bezek olsun diye kullanamazdım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayrıca romanın bütününde betimleyici anlatımı salt atmosfer çiziminde kullandım; açıklayıcı, yorumlayıcı anlatımdan sürekli kaçınmak istedim ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ayraçlara gelince, bu da çok önemliydi Her Gece Bodrum’un biçimsel yapısında ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Dikkate dayalı, baştan sona bütünlük kaygısıyla donanmış bir romanın bir kez yazılmakla bitmeyeceğini sanıyorum ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Roman güncesi geleneği bizim edebiyatımızda yeni yeni beliriyor ![]() ![]() ![]() ![]() Mehmet Seyda’ysa “Romancı Günlüğü”nü yayımlıyor dergilerde ![]() ![]() ![]() Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Yaz Yağmuru” öyküsündeki Sabri, “On yedinci asra ait bir roman hayalini gevişleyip durur” İstanbul’a, kitaplıklara iner, defterine not alır ![]() ![]() Eleştirinin, “metin eleştirisi”, “çözümleyici eleştiri” olamadığı edebiyatımızda, roman güncesi, yalnız sıkıdüzene çağırmaz yazarı, eleştirel olma savındaki yaklaşımlarla savaşmasını da sağlayabilir ![]() ![]() ![]() Şu ya da bu zorunluluklar nedeniyle roman güncesi demiyorum; ama, ronman güncesinin dolaylı bir sonucu da kendimize, yazdığımıza, okurlara hesap vermeyi kapsıyor ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
![]() |
Edebiyatçılar Nasıl Yazıyor? |
![]() |
![]() |
#5 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Edebiyatçılar Nasıl Yazıyor?BİR ROMANCININ İTİRAFLARI (ATTİLA İLHAN) O günlerde İpek Film’e senaryolar yazıyorum ![]() İhsan İpekçi bir gün dedi ki, “Bir de İstiklal Savaşı filmi yapsaydık, şöyle kostümlü filan…” Tasarıyı hemen benimsedim, o sıra yakın tarihimize merak sardırmışım ki, elime ne geçerse harıl harıl okuyorum, bu okumaların taze izlenimlerine dayanarak “esaslı” bir Kuvayı Milliye senaryosu çıkarmaktan iyisi mi olur? Önce adını yakıştırdım: “Barut Ekmeği” Ardından kahramanlarını oluşturdum: Filistin Cephesi’nde savaşıp Mütareke ile İstanbul’a dönmüş olan Yüzbaşı Ferit Bey ile iki gözü kör bir Abdülhamit paşasının evlatlığı Ruhsar Hanım! Yanlış aklımda kalmadıysa, film öyküsünü tamamlamış, asıl senaryoya geçmeyi planlıyordum, o iş “yattı” ![]() İşte sonradan Aynanın İçindekiler serüvenine atılmama neden olacak ilk adım budur ![]() Kurtlar Sofrası’nı henüz bitirmiştim, (ya da bitirmek üzereydim) kolay kolay yayımlanabilecek gibi görünmüyordu, “Barut Ekmeği” tasarısından yeni ve boyutları geniş tutulmaş bir romana gitmek için ne zaman müsaitti ne zemin, gel gör ki Yüzbaşı Ferit Bey’den de kurtulamıyordum, sevgilisi Ruhsar Hanım’dan da! Sonunda bu iş “Mahur Sevişmek” diye bir şiire bağlandı ![]() Henüz Yeşilçam’daki umutlarım kırılmamıştı, bir dengine getirir, aklı başında bir film çıkartabilirim sanıyordum, “Barut Ekmeği” başka firmaların yüz vermeyeceği derecede “pahalı” bir yapım tasarısı olduğundan, onu bir kenara bırakıp başka senaryolara daldım ![]() Yıl ya 1959 olacak, ya 1958! Tasarı olgunlaşıyor… Tasarı 1960 içinde kafamda olgunlaştı ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() O ilk şemayı çoktan kaybettim ![]() ![]() ![]() Yalnız Paris’e hareket edeceğim günlerde, romanın iskeletini kurmuştum ![]() ![]() Kahramanların çoğu hanidir benimle yaşıyorlardı ![]() Gerçek, tasarımı aşar… Benim romancılığımda bu “kahraman” işi çok önemli! Nasıl oluyor bilmiyorum, çeşitli kişilerden toparlanmış izlenimler zamanla bir bileşim oluşturuyor, bu bileşim giderek “fizik” bir nitelik kazanıyor, o kadar ki oluşma süreci tamamlandıktan sonra o kahraman benimle birlikte bir gelişme sürecini yaşamaya koyuluyor ![]() ![]() “Aynanın İçindekiler”deki kahramanlardan ilk doğan elbette sonradan kitapta miralay rütbesiyle görünecek olan Ferit Bey’dir, bir de Ruhsar Hanım ![]() ![]() Önce Beyoğlu’nda rastladım, vitrinlere bakıyordu, “efendiden bir adam” sandım, arkadaşım onu gösterip “nasıl bulduğumu” sormuştu çünkü, fikrimi söyleyince güldü, “erkek kılığında yaşayan bir kadın” olduğunu açıkladı ![]() ![]() ![]() Fransızlar’ın bir sözü ünlüdür, “gerçek çoğu zaman tasarımı aşar” derler, Hayrun tipinde durum tamamen bu, kahramanın gerçek kimliğini açıklayamam elbet ama, dizide çeşitli tiplerin özelliklerinden bileşim olmayan tek tip odur ![]() ![]() Bir çizelge, bir sürü kitap… Peki hiç mi notum yok? Sırtlan Payı’nı yazarken farkettim ki, kahramanların belirli olaylardaki yaşlarını doğru kestirebilmek için bir doğum tarihleri çizelgesi gerekiyor, oturdum onu düzenledim, şimdi sözgelişi Haluk Bey’in kaç doğumlu olduğunu, kaç tarihinde Hayrunisa ile evlendiğini, Yüzbaşı Demir’in 27 Mayıs’ta kaç yaşında bulunduğunu, Ümid’in (ki o Kurtlar Sofrası’ndan geliyor) doğum tarihini, Suat’la aralarındaki yaş farkını bir bakışta bulabiliyorum ![]() ![]() ![]() Buna karşılık bir sürü “belge” topladım ![]() Bakmayın belge dediğime, bunların çoğu kitap, ya da dergi ve gazetelerde çıkmış sürekli yazılar, hatta haberler ![]() ![]() Romanın yazacağım bölümü hangi tarihsel zaman parçasına denk düşüyorsa, önceden o döneme ilişkin kitapları sıkıca bir okuyorum, alıntı yapılacaksa sayfanın kenarını kıvırıyorum, ötesi yine belleğin çalışmasına kalıyor; kahramanların yaşantısı bence bilindiğine göre, iş bu yaşantının o tarihsel çerçee içersine oturtulmasına kalıyor, bu da zor olmuyor çok ![]() ![]() Ala, nasıl yazıyorum? Öyle bir imge kullanacaksın ki… Önce şunu belirteyim, benim roman üzerindeki çalışmam, günde bir sayfayı geçmez ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Ha, bir özelliğim de şu; Diyelim ki üzerinde çalıştığım kişi ve olay birinci kitapta, ikinci kitapta ve dördüncü kitapta görünecektir; ama birincisinde şu kadarı, ikincisinde şu kadarı, dördüncüsünde şu kadarı; bunları parça parça yazmak için kitap sıralarının gelmesini beklemiyorum, önce bir bütün olarak olayı ve kişiyi geliştiriyorum; sonra kitapta özelleştirmek gereken yerler olursa, özelleştiriyorum ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Yazdıktan sonra, beğenmeyip tekrar yazdığım olmaz mı? Olur elbet! Kurtlar Sofrası’nın birçok bölümlerini kitabın sonraki gelişme aşamalarında beğenmeyip yeniden yazmıştım ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() Cezama razıyım… İşte her şeyi “itiraf” ettim ![]() ![]() “Aynanın İçindekiler” gibi beş kitaplık koskoca bir roman dizisini “kafadan” yazıyorum ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
![]() |
|