|  | Küçük Ali|Tiyatro Tarihi Ve Skeçler |  | 
|  10-24-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Küçük Ali|Tiyatro Tarihi Ve SkeçlerKİŞİLER: KÜÇÜK ALİ (Zeki bir köy çocuğu 12 yaşında) — ANA (iri yapılı bir Türk anası 55 yaşında) —- DEDE (60 yaşında) — MUHTAR ( 65 yaşlarında ak sakallı ,titrek sesli,bastonlu) _ RÜSTEM (Neşeli bir köy çocuğu 16 yaşında) — RIFAT KAPTAN (Yağız bir milis çete başkanı 35 yaşında) — ÜÇ MİLİS ÇETE ÜYESİ (Yanık yüzlü efeler) —- DÜŞMAN ÇAVUŞU (Zayıf bir delikanlı) — İKİ DÜŞMAN ERİ 1  PERDE Ana, Ali, Dede, Muhtar,Rüstem (Bir köy odası -karşısında bir sedir (divan), bir pencere- yanda birkaç arkalıksız sandalye, duvarda bir lamba, bir saz (bağlama), birkaç Arap harfli levha asılı, ana yerde oturmuş, çorap örmektedir  Küçük Ali , çenesi ellerinin üstünde, anasının yüzüne bakarak bütün dikkatiyle onu dinler  ) ALİ: Ana!   o çorapları bana mı örüyorsun? ANA: Canım oğlum, senin için de yaparım  Bunları babanlar için örüyorum  Şimdiye kadar beş tane ördüm  Bir gün Allah bir yol verir de göndeririz, İnşallah!   ALİ: Ana, babamı çok özledim, babam ne zaman gelecek? ANA: Oğlum, bir ayı geçti baban gideli  Haber geldi, düşman memlekete girince, hemen köyde eli silah tutan herkes birlik oldu,şehre gidip Kuvvayı Milliye’ye katıldılar  Senin, benim canım önce Allah’a, sonra onlara emanet oğul! ALİ: Ana, Kuvvayı Milliye ne demek? ANA: Oğul, düşmanlar, büyük harpten sonra ordumuzu dağıtmış demişti baban   Mustafa Kemal Paşa orduyu yeniden kuruyor diye haberler geldi geçende  Onlar gelene kadar baban ve onun gibi yiğitler bir araya gelip düşmana fırsat vermemeye çalışıyorlar  Bu vatan bizim her şeyimiz oğul  O elden giderse biz ne yaparız  Allah hepimizin yardımcısı olsun   ALİ: Ana… babam daha önce de savaşmış mıydı? ANA : O zaman sen dört yaşında idin    Baban, amcan, köyümüzden yüz kadar yiğit davul zurna ile, bayraklarla, dualarla düğüne gider gibi Balkan Savaşına gitmişlerdi  Yıllarca uzak illerde dövüştüler    Gidenlerin yarısından azı köye dönebildi    Babanla amcan da gelenler arasında idi    En sonunda o diyarlar düşmanlara kaldı    Bu defa gavurlar ciğerimize girdi    Durulur mu? Yaşlı genç bütün yiğitler savaşa gittiler    Ama bu sefer davul zurna yoktu    Gecenin karanlığında ikişer üçer köyden çıktılar     ALİ : Babam giderken bir görebilseydim ana    ANA : Sen uyuyordun yavrum    Uyandırmayın diye bizi tembihlediydi    ALİ: Ben sayıyorum ana    Tam 36 gün olmuş    Allah’ım sen babamı koru! ANA (Dalgın) : Allah büyüktür    (Dede başında takkesi abdest almış, paltosunu omzuna atmış kollarını havluyla kurulayarak içeri girer  ) DEDE (içeri girer) : Ne konuşuyorsunuz dalgın, dalgın! (ana ayağa kalkar,yer verir  Ali dedesine yanaşır ve yandan sarılır, Dede havluyu asar) ANA: Gel baba, hiiç öyle dertleşiyorduk  Ali babasını soruyordu da   DEDE: ( Ali’nin başını okşar,sever) Alii çok mu özledin babanı?Merak etme yavrum, Allah onların yoldaşıdır,yakında gelirler   (Kapı çalar,Ali kapıya koşar  ) ALİ: Buyur muhtar emmi   (muhtar elindeki sandığı indirir,Ali muhtarın elini öper) MUHTAR: Deden evde mi Ali? ALİ: Evdeler emmi gel,buyur  ( muhtar girer) MUHTAR: Selamun aleyküm Hasan! DEDE: Ve aleyküm selam muhtar  Gel  gel   otur şöyle…( ana, muhtarın elini öper, gider iki bardak ayran getirir) Hoş geldin,hayırlı haberler getirdin inşallah  MUHTAR: Haberler iyi Hasan! Ordumuz Kütahya’da da düşmanın belini kırmış  Yakında buralara da yeterler gayri  Yalnız onlar gelinceye kadar bizim milislere cephane yetiştirmek gerek  İki gün önce iki yiğit askerimiz gizliden buralara kadar geldiler  Cephane bıraktılar sandıklarla  Ordumuz gelinceye kadar kendinizi koruyun dediler  Onları bizim milislere götürmemiz lazım  Lakin ne yapsak,nasıl etsek bilmiyorum  Biz bu halimizle o bayırları çıkabilir miyiz ki… ANA: Sen meraklanma muhtar emmi  Ben yetiştiririm onu, yeter ki namahremler bu nezih topraklara bir daha ayak basmasın  DEDE: Görüyon mu muhtar bu vatanın böyle gelinleri oldukça hangi çılgın bize zincir vurabilir… Gerek yok kızım  Dün gece üç kağnı cephaneyi savuşturduk    Boşaltıp geri dönecekler    Tekrar götürecekler… ANA : Allah vere de kurşunlar tüfeklerine uyaydı     DEDE — Orada herkes tüfeğine uyan kurşunları alır    Bombaları da aralarında bölüşürler olur biter    Türk'ün ayranı kabarmaya görsün    Bir defa Allah Allah dedi mi    süngü, dipçik, sopa, bunlar hep kırılır da sonra kucak kucağa dövüşür    Türk; şerefli tarihine    dinine    toprağına sarsılmaz bir imanla bağlıdır    Şimdi oğulları da bu inanışla döğüşüyorlar    O yiğitler hepsi kendileri birer bomba, birer kurşundurlar    Sen şimdi sandığı al    Hüseyin'in yorganına güzelce sar, iple iyice bağla   Çukura koyarken sağına soluna, altına üstüne saman dök    Sonra toprakla üstünü ört    Yaş almasın    Anladın değil mi? ANA — Anladım, babacığım    Şimdi yaparım     DEDE — Bizim sandığın kaç gün gömülü kalacağı belli olmaz    RÜSTEM (Pencereden bağırır) — Hasan amca    ezan okunuyo    DEDE — Varıyorum Rüstem    Varıyorum  Gel muhtar, camiye gidelim  Görelim Mevla neyler,neylerse güzel eyler  ( çıkarlar) ANA — (Köşede devşirilmiş yatağın arasından yorganı alır  -Rüstem girer  - yorganla sandığı sarar ) RÜSTEM — Ne o Fatma ana, yazıda mı geceleyeceksin? ANA (Düşünceli) — Gel    Rüstem    gel   otur, bak Ali de burada  RÜSTEM ( Ali'ye neşeli) — Kötü toklu gibi ne düşünüyorsun Ali? (Duvarda asılı sazı gösterir  ) Baban şunu nasıl söyletirdi    Cepheden döndüğünde bir çalsın olmaz mı? (Sazı eline alır, oturur ayak ayak üstüne atar kıvrak bir hava çalmaya çalışır  ) RÜSTEM ( anaya döner  ) — Hüseyin ağamı dört gözle bekliyorum    Ondan dinlemeli bu sazı    Üç aydır çektiklerin yüzünden belli    Rençber evi yardımsız olmaz    (Kısa bir sükut  ) ANA — (Yerinden kalkar, sandalyeleri kenardan alır, köşedeki yatağı ortaya serer, yastığı yorganı üstüne yerleştirirken  ) DEDE (Telaşla içeri girer korku ve heyecanla) — Fatma Fatma kızım    Komşu köye şehirden üç tane kırbaçlı hükümet adamı gelmiş Ömerlerin evinde bir sandık bulmuşlar    Gelinini, anasını sürüye sürüye döve döve götürmüşler    Hep evleri arayacaklarmış    Bu sandığı ne yapsak ki?   ANA (Düşünceli, sonra telaşla Ali'nin elinden tutar, duyulmasından korkarak etrafına endişe ile bakar) — Onlar gelmeden biz sandığı alıp çıkalım baba  Ali’yi de götüreceğim bana yoldaş olur    İki gün yürüyeceğiz    (Duvarda asılı duran ceketi Ali'ye giydirir  Ördüğü çorapları bir heybeye koyar   ) Biraz da azık alalım    ( çıkarlar  ) (Perde kapanır  ) 2  PERDE Küçük Ali , Ana, Düşman Erleri (Ana, sağ omzunda cephane sandığı sol eliyle Ali'nin sol omuzuna dayanmış sahnenin sağından soluna doğru bitkin bir halde sürüklenir gibi yürümeye çalışırlar  Sandık yorganla sarılmış, üzeri urganla bağlanmıştır  ) ANA (Sendelerken Kesik kesik nefes alırken) — Ali   Ali    Oğlum! ALİ (Anasının yüzüne bakarak) — Buyur ana     ANA — Benim    gayrı ayaklarım    Yer tutmuyor    dermanım kesildi    ALİ — (Boynunu büker yere bakar  ) dur yardım edeyim ANA — Şurda biraz nefeslenelim oğlum  ( dediği anda bir kurşun sesi duyulur  Ana ağır yaralanır  Dizleri büküle büküle sandığı omzundan güçlükle indirir basar yığılır gibi yere çöker  Ali sandığı yavaşça yere kor, annesinin yüzü seyircilere gelmek üzere yatırır, başını sandığın üzerine koı; ALİ_ Anam anacığım… Katiller! ALİ_ Dur, yavaş anacığım  (matarayı çıkarıp biraz su verir) ANA— Ali    ben    daha    gidemem    (eliyle yürüdükleri istıkameti vösterir) şu    karşı    sivrinin    ardın    da    Ba  , ban    am    can    komşular    düş    manla  ars-lan    lar    gibi    döğüşü    yor    lar    bu    san    dığı    sez    dir_   meden    onlara    ulaş    dır    canın    dan    i    yi    tut  (Ana, yüzü ve gözleri tavana bakarak kollarını açar Ali'ye nefes sesiyle  ) san    dığı    sa    na    se    ni de    Allah’a (Başı ve göğsü kalkmak isterken sandığın arkasına düşer) ALI —  Tamam anacığım giderim    (annesi son nefesini verir) Ana    Ana    Ana nolur kalk beni  bırakma    ana ( etraftan insan sesleri duyunca telaşla sandığı alır,kalkarken ) Vasiyetin başım üsütüne anam! (hızlıca ve etrafına endişeyle bakarak çıkar) DÜŞMAN ÇAVUŞU: Sesler, su taraftan geldi, etrafa iyice bakin ( sahneye girerler,yavaş adımlarla etrafı kontrol ederlerken, ) BİRİNCİ DÜŞMAN ASKERİ: Gelin gelin, şuna bakin  ÇAVUŞ: (tüfeğiyle Ayşe’yi ittirip ayağıyla vurarak)Bak bakayim Yorgo,ölmiş mi? Sen de etrafi kontrol et Anastas!( birinci er etrafa doğru tüfeğini doğrultup kontrol ederken) İKİNCİ DÜŞMAN ASKERİ: Tühh   Ölmiş  Ölmeseydi milislerin yerini öğrenirdik   ÇAVUŞ: Ne işi var canim, bu kadinin burada? Bunlar delirmiş, kadın haliyle cepheye gidiyor… Off off, tanrim bana akil ver (perde kapanır  ) 3  PERDE Küçük Ali,Rıfat Kaptan ve Arkadaşları (Ali,sağdan girerken sağ eli ile sandığı tutar, sol eli yerde emekleyerek biraz durur, biraz yürür, etrafı dinler, çöker ; sandığı sırtından yavaşça indirir ,sırtını sandığa yaslar, ayaklarını uzatır,yüzü seyircilere gelmek üzere döner; ellerini sandığın üstüne; başını ellerinin üstüne kor ve uyur    ) (Rıfat Kaptan sağ eli alnında gözlerine siper yapmış, sol eli belindeki tabancasının kabzasında ileriyi gözetleyerek sağdan girer, arkasında arkadaşları tüfek kayışları boyunlarından geçmiş sağ elleri dipçik tutmakta, kalpakları geri itilmiş, neşelidirler, çeşmenin arkasından sahneye girerler, çeşmeye doğru giderlerken seslerden uyanan Ali korku ve şaşkınlıkla sıçrar, hemen sandığın üstüne kapanır, Rıfat Kaptan Ali'yi görür arkadaşlarına durmalarını işaret eder, dururlar  ) RIFAT KAPTAN (Ali'ye yaklaşır eğilip sırtını okşarken hafifçe omzuna dokunur) — Kalk bakalım küçük    O altındaki nedir? ALİ — (Kalkamaz daha çok sandığa yapışır  ) …  Durun durun,elleşmeyin bana! RIFAT KAPTAN (Ali'nin ensesinden gömleğini çeker, yukarı kaldırırken Ali sandığa yapışır, Kaptan gülümseyerek) Bak oğlum    biz Türk'üz    bizden korkma     ALİ — (Sandığı bırakmadan başım kaldırır  Kaptanı baştan aşağı süzer, diğerlerine de bakar, sandığı bırakır yanına diz çöker sağ eli sandığın üstünde  ) …  RIFAT KAPTAN (Sandığı gösterir) — Onu nereden aldın?   Nereye götürüyorsun?   ALİ (Eliyle işaret ederek) — Karşı sivrinin altında babam, amcam, komşular düşmanla vuruşuyorlarmış, anam bu sandığı onlara iletiyordu    dermanı kesildiği zaman karanlık derede oturdu idik    (ağlamaklı bir sesle) anam …  anam şehit oldu… ( sessizlik) bana sandığı sen götür diye vasiyet etti  RIFAT KAPTAN — Başın sağ olsun evlat! Üzülme tüm anaların intikamını alacağız  Anan şimdi cennetlerde   (başını okşar,göğsüne yaslar) ALİ — Vatan sağ olsun  RIFAT KAPTAN (Ali'nin çenesini aksarken) — Senin adın ne yavrum? ALİ —Ali    RIFAT KAPTAN (Takdirle) — Ali    Küçük Ali    (Arkadaşlarına döner yüksek sesle) Bakın arkadaşlar    Ana  , torun    soğuk demez gece elemez, sırtlarında cephane taşırlar, bu uğurda canlarını verirler de böyle bir millet düşman işgali altında yaşayabilir mi? Bu kahraman insanları sinesinde barındıran bu mübarek topraklarda düşman tutunabilir mi?    ARKADAŞLARI (Hep birden yüksek sesle) — Tutunamaz    tutunamayacak    RIFAT KAPTAN (Gür sesle) — Evet    O şehit anaların evlatları olan bizler de seve seve can veririz    Atalarımız gibi canlarımızı bu toprağa adadık     (Ali'ye döner yumuşak sesle) Küçük Ali bu sandığı bize verir misin? ALİ — Anam bunu canından iyi tut dedi bana    (Sandığın üstüne oturur) canımı veririm de bunu vermem     RIFAT KAPTAN (Yüksek sesle ve memnuniyetle) — Aferin Ali, ama biz de babanın amcaın, komşularının yanına gidiyoruz    onlarla beraber düşmana kurşun atacağız     ALİ (Ayağa kalkar, sevinçle bağırır) — Tamam amca …Sandığı alın ama beni de götürün    ne buyurursanız onu yapacağım (Kaptanın ellerine sarılır öper, yüzünü sürer) Beni de götürün     Geriden bir MİLİS bağırır: _ Kaptan    karşıda karartılar kıpırdıyor    bu tarafa gelenler var galiba     RIFAT KAPTAN — Peki, peki? Gelsin bakalım     (Birden Ali'ye döner ciddi bir tavırla) Bak Ali seni götürecektim fakat iş değişti    Senin burada kalman lazım geldi    Şimdi sana bir ağır vazife vereceğim    İyi dinle    Az sonra buradan düşman erleri geçecek    Belki seni sıkıştıracaklar, eziyet edecekler, nasıl bunlara katlanabilir misin, yoksa korkar mısın? ALİ — Korksam beni de götürün der miydim?   Babam, amcam, komşularım    (Eliyle cepheyi gösterir) Onlar korkmuyorlar    Anam korkmadı    Ben de korkmam    Buyruklarını yapayım da    Bana ne yaparlarsa yapsınlar   RIFAT KAPTAN — Aferin Ali (Sol elini Ali'nin omuzuna kor) bak    (Sol tarafı gösterir) biz    şu keçi yolu ile gidip derenin içini tutacağız  Sana bizim gittiğimiz yolu soracakları muhakkak  Sen de cevap verirken aynen gittiğimiz keçi yolunu göstereceksin    Vazifen bundan ibarettir    Anladın değil mi? ALİ —Yalnız bu kadar mı? RIFAT KAPTAN — Bu kadar Ali    Biz onların hesabını görelim    Sonra gelir, seni götürürüz    ALİ — Babamla beraber köye döndüğümüzde sen de bize gel; Rüstem ağabeyle babama bağlama çaldıracağız    Dinlersin    Her akşam ben uyurken babam güzel havalar çalardı    RIFAT KAPTAN — Peki Ali, geleceğim    Babanın bağlamasını dinleyeceğim    Yalnız vazifeni unutma, şaşırıp da başka yer gösterme     (Arkadaşlarına döner, elini sallayarak) Haydi arkadaşlar    Beni takip edin     (Ali'ye) Haydi Allah’a emanet ol Ali    ALİ (Sandığı güçlükle kaldırır, bağırır) — Sandığı alın,anam sizin için iki gün taşıdı idi bunu     RIFAT KAPTAN (Bir arkadaşına işaretle) — İpini kes yorganı Ali'ye ver    Sandığı al    ALİ (Bıçakla ipleri kesilirken Kaptana bağırır) — O    Babamın yorganı    Sandık yaş olmasın diye anam sardıydı    Ben üşümem    Yorganı da götürün     RIFAT KAPTAN — Biz sandığı muhafaza ederiz Ali    Sen otururken üşürsün    Yorganı arkana al    Isıtır    Hem babanın kokusunu duyarsın onda   (sandığı alıp çıkarlarken   ) ALİ: Rıfat amca, durun bu heybeyi de alın  RIFAT KAPTAN: Ne var ki onda Ali ?   ALİ: Anam, sizin için çorap örmüştü de   ( Rıfat Kaptan, heybeyi alır,Ali’yi öper) ( perde kapanır) | 
|   | 
|  | 
|  |