Prof. Dr. Sinsi
|
Küçük Ali|Tiyatro Tarihi Ve Skeçler
KİŞİLER:
KÜÇÜK ALİ (Zeki bir köy çocuğu 12 yaşında) —
ANA (iri yapılı bir Türk anası 55 yaşında) —-
DEDE (60 yaşında) —
MUHTAR ( 65 yaşlarında ak sakallı ,titrek sesli,bastonlu) _
RÜSTEM (Neşeli bir köy çocuğu 16 yaşında) —
RIFAT KAPTAN (Yağız bir milis çete başkanı 35 yaşında) —
ÜÇ MİLİS ÇETE ÜYESİ (Yanık yüzlü efeler) —-
DÜŞMAN ÇAVUŞU (Zayıf bir delikanlı) —
İKİ DÜŞMAN ERİ
1 PERDE
Ana, Ali, Dede, Muhtar,Rüstem
(Bir köy odası -karşısında bir sedir (divan), bir pencere- yanda birkaç arkalıksız sandalye, duvarda bir lamba, bir saz (bağlama), birkaç Arap harfli levha asılı, ana yerde oturmuş, çorap örmektedir Küçük Ali , çenesi ellerinin üstünde, anasının yüzüne bakarak bütün dikkatiyle onu dinler )
ALİ: Ana! o çorapları bana mı örüyorsun?
ANA: Canım oğlum, senin için de yaparım Bunları babanlar için örüyorum Şimdiye kadar beş tane ördüm Bir gün Allah bir yol verir de göndeririz, İnşallah! 
ALİ: Ana, babamı çok özledim, babam ne zaman gelecek?
ANA: Oğlum, bir ayı geçti baban gideli Haber geldi, düşman memlekete girince, hemen köyde eli silah tutan herkes birlik oldu,şehre gidip Kuvvayı Milliye’ye katıldılar Senin, benim canım önce Allah’a, sonra onlara emanet oğul!
ALİ: Ana, Kuvvayı Milliye ne demek?
ANA: Oğul, düşmanlar, büyük harpten sonra ordumuzu dağıtmış demişti baban Mustafa Kemal Paşa orduyu yeniden kuruyor diye haberler geldi geçende Onlar gelene kadar baban ve onun gibi yiğitler bir araya gelip düşmana fırsat vermemeye çalışıyorlar Bu vatan bizim her şeyimiz oğul O elden giderse biz ne yaparız Allah hepimizin yardımcısı olsun
ALİ: Ana… babam daha önce de savaşmış mıydı?
ANA : O zaman sen dört yaşında idin  Baban, amcan, köyümüzden yüz kadar yiğit davul zurna ile, bayraklarla, dualarla düğüne gider gibi Balkan Savaşına gitmişlerdi Yıllarca uzak illerde dövüştüler  Gidenlerin yarısından azı köye dönebildi  Babanla amcan da gelenler arasında idi  En sonunda o diyarlar düşmanlara kaldı  Bu defa gavurlar ciğerimize girdi  Durulur mu? Yaşlı genç bütün yiğitler savaşa gittiler  Ama bu sefer davul zurna yoktu  Gecenin karanlığında ikişer üçer köyden çıktılar 
ALİ : Babam giderken bir görebilseydim ana  
ANA : Sen uyuyordun yavrum  Uyandırmayın diye bizi tembihlediydi  
ALİ: Ben sayıyorum ana  Tam 36 gün olmuş  Allah’ım sen babamı koru!
ANA (Dalgın) : Allah büyüktür  (Dede başında takkesi abdest almış, paltosunu omzuna atmış kollarını havluyla kurulayarak içeri girer )
DEDE (içeri girer) : Ne konuşuyorsunuz dalgın, dalgın! (ana ayağa kalkar,yer verir Ali dedesine yanaşır ve yandan sarılır, Dede havluyu asar)
ANA: Gel baba, hiiç öyle dertleşiyorduk Ali babasını soruyordu da 
DEDE: ( Ali’nin başını okşar,sever) Alii çok mu özledin babanı?Merak etme yavrum, Allah onların yoldaşıdır,yakında gelirler
(Kapı çalar,Ali kapıya koşar )
ALİ: Buyur muhtar emmi (muhtar elindeki sandığı indirir,Ali muhtarın elini öper)
MUHTAR: Deden evde mi Ali?
ALİ: Evdeler emmi gel,buyur ( muhtar girer)
MUHTAR: Selamun aleyküm Hasan!
DEDE: Ve aleyküm selam muhtar Gel gel  otur şöyle…( ana, muhtarın elini öper, gider iki bardak ayran getirir) Hoş geldin,hayırlı haberler getirdin inşallah
MUHTAR: Haberler iyi Hasan! Ordumuz Kütahya’da da düşmanın belini kırmış Yakında buralara da yeterler gayri Yalnız onlar gelinceye kadar bizim milislere cephane yetiştirmek gerek İki gün önce iki yiğit askerimiz gizliden buralara kadar geldiler Cephane bıraktılar sandıklarla Ordumuz gelinceye kadar kendinizi koruyun dediler Onları bizim milislere götürmemiz lazım Lakin ne yapsak,nasıl etsek bilmiyorum Biz bu halimizle o bayırları çıkabilir miyiz ki…
ANA: Sen meraklanma muhtar emmi Ben yetiştiririm onu, yeter ki namahremler bu nezih topraklara bir daha ayak basmasın
DEDE: Görüyon mu muhtar bu vatanın böyle gelinleri oldukça hangi çılgın bize zincir vurabilir… Gerek yok kızım Dün gece üç kağnı cephaneyi savuşturduk  Boşaltıp geri dönecekler  Tekrar götürecekler…
ANA : Allah vere de kurşunlar tüfeklerine uyaydı 
DEDE — Orada herkes tüfeğine uyan kurşunları alır  Bombaları da aralarında bölüşürler olur biter  Türk'ün ayranı kabarmaya görsün  Bir defa Allah Allah dedi mi  süngü, dipçik, sopa, bunlar hep kırılır da sonra kucak kucağa dövüşür  Türk; şerefli tarihine  dinine  toprağına sarsılmaz bir imanla bağlıdır  Şimdi oğulları da bu inanışla döğüşüyorlar  O yiğitler hepsi kendileri birer bomba, birer kurşundurlar  Sen şimdi sandığı al  Hüseyin'in yorganına güzelce sar, iple iyice bağla Çukura koyarken sağına soluna, altına üstüne saman dök  Sonra toprakla üstünü ört  Yaş almasın  Anladın değil mi?
ANA — Anladım, babacığım  Şimdi yaparım 
DEDE — Bizim sandığın kaç gün gömülü kalacağı belli olmaz  
RÜSTEM (Pencereden bağırır) — Hasan amca  ezan okunuyo  
DEDE — Varıyorum Rüstem  Varıyorum Gel muhtar, camiye gidelim Görelim Mevla neyler,neylerse güzel eyler ( çıkarlar)
ANA — (Köşede devşirilmiş yatağın arasından yorganı alır -Rüstem girer - yorganla sandığı sarar )
RÜSTEM — Ne o Fatma ana, yazıda mı geceleyeceksin?
ANA (Düşünceli) — Gel  Rüstem  gel otur, bak Ali de burada
RÜSTEM ( Ali'ye neşeli) — Kötü toklu gibi ne düşünüyorsun Ali? (Duvarda asılı sazı gösterir ) Baban şunu nasıl söyletirdi  Cepheden döndüğünde bir çalsın olmaz mı? (Sazı eline alır, oturur ayak ayak üstüne atar kıvrak bir hava çalmaya çalışır )
RÜSTEM ( anaya döner ) — Hüseyin ağamı dört gözle bekliyorum  Ondan dinlemeli bu sazı  Üç aydır çektiklerin yüzünden belli  Rençber evi yardımsız olmaz  (Kısa bir sükut )
ANA — (Yerinden kalkar, sandalyeleri kenardan alır, köşedeki yatağı ortaya serer, yastığı yorganı üstüne yerleştirirken )
DEDE (Telaşla içeri girer korku ve heyecanla) — Fatma Fatma kızım   Komşu köye şehirden üç tane kırbaçlı hükümet adamı gelmiş Ömerlerin evinde bir sandık bulmuşlar  Gelinini, anasını sürüye sürüye döve döve götürmüşler  Hep evleri arayacaklarmış  Bu sandığı ne yapsak ki? 
ANA (Düşünceli, sonra telaşla Ali'nin elinden tutar, duyulmasından korkarak etrafına endişe ile bakar)
— Onlar gelmeden biz sandığı alıp çıkalım baba Ali’yi de götüreceğim bana yoldaş olur  İki gün yürüyeceğiz  (Duvarda asılı duran ceketi Ali'ye giydirir Ördüğü çorapları bir heybeye koyar ) Biraz da azık alalım  ( çıkarlar )
(Perde kapanır )
2 PERDE
Küçük Ali , Ana, Düşman Erleri
(Ana, sağ omzunda cephane sandığı sol eliyle Ali'nin sol omuzuna dayanmış sahnenin sağından soluna doğru bitkin bir halde sürüklenir gibi yürümeye çalışırlar Sandık yorganla sarılmış, üzeri urganla bağlanmıştır )
ANA (Sendelerken Kesik kesik nefes alırken) — Ali Ali  Oğlum!
ALİ (Anasının yüzüne bakarak) — Buyur ana 
ANA — Benim  gayrı ayaklarım  Yer tutmuyor  dermanım kesildi  
ALİ — (Boynunu büker yere bakar ) dur yardım edeyim
ANA — Şurda biraz nefeslenelim oğlum ( dediği anda bir kurşun sesi duyulur Ana ağır yaralanır Dizleri büküle büküle sandığı omzundan güçlükle indirir basar yığılır gibi yere çöker Ali sandığı yavaşça yere kor, annesinin yüzü seyircilere gelmek üzere yatırır, başını sandığın üzerine koı;
ALİ_ Anam anacığım… Katiller!
ALİ_ Dur, yavaş anacığım (matarayı çıkarıp biraz su verir)
ANA— Ali  ben  daha  gidemem  (eliyle yürüdükleri istıkameti vösterir) şu  karşı  sivrinin  ardın  da  Ba , ban  am  can  komşular  düş  manla ars-lan  lar  gibi  döğüşü  yor  lar  bu  san  dığı  sez  dir_ meden  onlara  ulaş  dır  canın  dan  i  yi  tut (Ana, yüzü ve gözleri tavana bakarak kollarını açar Ali'ye nefes sesiyle ) san  dığı  sa  na  se  ni de  Allah’a (Başı ve göğsü kalkmak isterken sandığın arkasına düşer)
ALI — Tamam anacığım giderim  (annesi son nefesini verir)
Ana  Ana  Ana nolur kalk beni bırakma   ana ( etraftan insan sesleri duyunca telaşla sandığı alır,kalkarken ) Vasiyetin başım üsütüne anam! (hızlıca ve etrafına endişeyle bakarak çıkar)
DÜŞMAN ÇAVUŞU: Sesler, su taraftan geldi, etrafa iyice bakin ( sahneye girerler,yavaş adımlarla etrafı kontrol ederlerken, )
BİRİNCİ DÜŞMAN ASKERİ: Gelin gelin, şuna bakin
ÇAVUŞ: (tüfeğiyle Ayşe’yi ittirip ayağıyla vurarak)Bak bakayim Yorgo,ölmiş mi? Sen de etrafi kontrol et Anastas!( birinci er etrafa doğru tüfeğini doğrultup kontrol ederken)
İKİNCİ DÜŞMAN ASKERİ: Tühh Ölmiş Ölmeseydi milislerin yerini öğrenirdik 
ÇAVUŞ: Ne işi var canim, bu kadinin burada? Bunlar delirmiş, kadın haliyle cepheye gidiyor… Off off, tanrim bana akil ver (perde kapanır )
3 PERDE
Küçük Ali,Rıfat Kaptan ve Arkadaşları
(Ali,sağdan girerken sağ eli ile sandığı tutar, sol eli yerde emekleyerek biraz durur, biraz yürür, etrafı dinler, çöker ; sandığı sırtından yavaşça indirir ,sırtını sandığa yaslar, ayaklarını uzatır,yüzü seyircilere gelmek üzere döner; ellerini sandığın üstüne; başını ellerinin üstüne kor ve uyur  )
(Rıfat Kaptan sağ eli alnında gözlerine siper yapmış, sol eli belindeki tabancasının kabzasında ileriyi gözetleyerek sağdan girer, arkasında arkadaşları tüfek kayışları boyunlarından geçmiş sağ elleri dipçik tutmakta, kalpakları geri itilmiş, neşelidirler, çeşmenin arkasından sahneye girerler, çeşmeye doğru giderlerken seslerden uyanan Ali korku ve şaşkınlıkla sıçrar, hemen sandığın üstüne kapanır, Rıfat Kaptan Ali'yi görür arkadaşlarına durmalarını işaret eder, dururlar )
RIFAT KAPTAN (Ali'ye yaklaşır eğilip sırtını okşarken hafifçe omzuna dokunur) — Kalk bakalım küçük  O altındaki nedir?
ALİ — (Kalkamaz daha çok sandığa yapışır ) … Durun durun,elleşmeyin bana!
RIFAT KAPTAN (Ali'nin ensesinden gömleğini çeker, yukarı kaldırırken Ali sandığa yapışır, Kaptan gülümseyerek) Bak oğlum  biz Türk'üz  bizden korkma 
ALİ — (Sandığı bırakmadan başım kaldırır Kaptanı baştan aşağı süzer, diğerlerine de bakar, sandığı bırakır yanına diz çöker sağ eli sandığın üstünde ) …
RIFAT KAPTAN (Sandığı gösterir) — Onu nereden aldın? Nereye götürüyorsun? 
ALİ (Eliyle işaret ederek) — Karşı sivrinin altında babam, amcam, komşular düşmanla vuruşuyorlarmış, anam bu sandığı onlara iletiyordu  dermanı kesildiği zaman karanlık derede oturdu idik  (ağlamaklı bir sesle) anam … anam şehit oldu… ( sessizlik) bana sandığı sen götür diye vasiyet etti
RIFAT KAPTAN — Başın sağ olsun evlat! Üzülme tüm anaların intikamını alacağız Anan şimdi cennetlerde (başını okşar,göğsüne yaslar)
ALİ — Vatan sağ olsun
RIFAT KAPTAN (Ali'nin çenesini aksarken) — Senin adın ne yavrum?
ALİ —Ali  
RIFAT KAPTAN (Takdirle) — Ali  Küçük Ali  (Arkadaşlarına döner yüksek sesle) Bakın arkadaşlar  Ana , torun  soğuk demez gece elemez, sırtlarında cephane taşırlar, bu uğurda canlarını verirler de böyle bir millet düşman işgali altında yaşayabilir mi? Bu kahraman insanları sinesinde barındıran bu mübarek topraklarda düşman tutunabilir mi?
ARKADAŞLARI (Hep birden yüksek sesle) — Tutunamaz  tutunamayacak  
RIFAT KAPTAN (Gür sesle) — Evet  O şehit anaların evlatları olan bizler de seve seve can veririz  Atalarımız gibi canlarımızı bu toprağa adadık 
(Ali'ye döner yumuşak sesle) Küçük Ali bu sandığı bize verir misin?
ALİ — Anam bunu canından iyi tut dedi bana  (Sandığın üstüne oturur) canımı veririm de bunu vermem 
RIFAT KAPTAN (Yüksek sesle ve memnuniyetle) — Aferin Ali, ama biz de babanın amcaın, komşularının yanına gidiyoruz  onlarla beraber düşmana kurşun atacağız 
ALİ (Ayağa kalkar, sevinçle bağırır) — Tamam amca …Sandığı alın ama beni de götürün  ne buyurursanız onu yapacağım (Kaptanın ellerine sarılır öper, yüzünü sürer) Beni de götürün 
Geriden bir MİLİS bağırır: _ Kaptan  karşıda karartılar kıpırdıyor  bu tarafa gelenler var galiba 
RIFAT KAPTAN — Peki, peki? Gelsin bakalım 
(Birden Ali'ye döner ciddi bir tavırla) Bak Ali seni götürecektim fakat iş değişti  Senin burada kalman lazım geldi  Şimdi sana bir ağır vazife vereceğim  İyi dinle  Az sonra buradan düşman erleri geçecek  Belki seni sıkıştıracaklar, eziyet edecekler, nasıl bunlara katlanabilir misin, yoksa korkar mısın?
ALİ — Korksam beni de götürün der miydim? Babam, amcam, komşularım  (Eliyle cepheyi gösterir) Onlar korkmuyorlar  Anam korkmadı  Ben de korkmam  Buyruklarını yapayım da  Bana ne yaparlarsa yapsınlar
RIFAT KAPTAN — Aferin Ali (Sol elini Ali'nin omuzuna kor) bak  (Sol tarafı gösterir) biz  şu keçi yolu ile gidip derenin içini tutacağız Sana bizim gittiğimiz yolu soracakları muhakkak Sen de cevap verirken aynen gittiğimiz keçi yolunu göstereceksin  Vazifen bundan ibarettir  Anladın değil mi?
ALİ —Yalnız bu kadar mı?
RIFAT KAPTAN — Bu kadar Ali  Biz onların hesabını görelim  Sonra gelir, seni götürürüz  
ALİ — Babamla beraber köye döndüğümüzde sen de bize gel; Rüstem ağabeyle babama bağlama çaldıracağız  Dinlersin  Her akşam ben uyurken babam güzel havalar çalardı  
RIFAT KAPTAN — Peki Ali, geleceğim  Babanın bağlamasını dinleyeceğim  Yalnız vazifeni unutma, şaşırıp da başka yer gösterme 
(Arkadaşlarına döner, elini sallayarak) Haydi arkadaşlar  Beni takip edin 
(Ali'ye) Haydi Allah’a emanet ol Ali  
ALİ (Sandığı güçlükle kaldırır, bağırır) — Sandığı alın,anam sizin için iki gün taşıdı idi bunu 
RIFAT KAPTAN (Bir arkadaşına işaretle) — İpini kes yorganı Ali'ye ver  Sandığı al  
ALİ (Bıçakla ipleri kesilirken Kaptana bağırır) — O  Babamın yorganı  Sandık yaş olmasın diye anam sardıydı  Ben üşümem  Yorganı da götürün 
RIFAT KAPTAN — Biz sandığı muhafaza ederiz Ali  Sen otururken üşürsün  Yorganı arkana al  Isıtır  Hem babanın kokusunu duyarsın onda (sandığı alıp çıkarlarken )
ALİ: Rıfat amca, durun bu heybeyi de alın
RIFAT KAPTAN: Ne var ki onda Ali ? 
ALİ: Anam, sizin için çorap örmüştü de ( Rıfat Kaptan, heybeyi alır,Ali’yi öper)
( perde kapanır)
|