Prof. Dr. Sinsi
|
Simitçi Mercan|Tiyatro Tarihi Ve Skeçler
SİMİTÇİ MERCAN
Kişi
Simitçi Mercan - Zeynel - Sevinç - Leylâ
Haldun - Turgut - Yaşlı adam - Çocuklar
Dr Mercan - Hemşire - Hasta bakıcı
1 Perde
(Olay bir sokakta geçmektedir Beş çocuk sokakta koşmacaya benzer bir oyun oynamaktadırlar Bu sırada başında bir simit tablası bulunan 10 yaşlarında bir zenci çocuk girer Bu, Simitçi Mercan'dır )
Simitçi Mercan— Simiiit! Taze gevrek simit Simitçiiii  
Zeynel— Hey! Şuraya bakın çocuklar Kömürlük bekçisi geldi yine
Sevinç— Haydi yine kızdıralım şunu
Leylâ— Yazık arkadaşlar bırakın çocuğu  Ne istiyorsunuz ondan
Zeynel— Fena mı, eğleniriz biraz  
Haldun— Oyun oynuyoruz ya  Bize ne ondan
Zeynel— Siz bana bırakın, bakın nasıl eğleneceğiz
Simitçi Mercan— Simit Taze simitler var! Simitçii!
Zeynel ve Sevinç— (ikisi birden) Gündüz Feneri  Gündüz Feneri  Yaksana lambanı be yüzünü görelim  
Leylâ— Bırakın çocuğu canım
Zeynel— Şuna bak be  Kömürlük faresi gibi  
Sevinç— Belki de yamyamdır Kim bilir ne kadar adam yemiştir
Haldun— Bırakın zavallı çocuğu işine baksın
Zeynel— (Mercan'a) Söylesene kaç adam yedin? Sana soruyor
Simitçi Mercan— Bırakın arkadaşlar işime bakayım  Neden bana sataşıyorsunuz
Zeynel— Nerden biz senin arkadaşın oluyormuşuz bakalım Gece Feneri?
Mercan— Bütün çocuklar arkadaştır Hatta kardeştir
Sevinç— Bak hele şuna  Nerdeyse akraba çıkacak hepimizle  
Turgut— Bana bak Sevinç arkadaş  Böyle yaparsanız bir daha sizinle oynamam
Leylâ— Ben de  
Haldun— Ben de size katılıyorum Bu yapılanları doğru bulmuyorum
Sevinç—- Aaa! Şunlara bak Hep Gündüz Feneri'nden yana oldular Siz de mi yamyamsınız yoksa?
Turgut— Böyle konuşmayı sana yakıştıramadım Sevinç
Sevinç— Peki, neden onu koruyorsunuz öyleyse  
Turgut— Çünkü o da bizim gibi bir insan da onun için  
Zeynel— İnsan mı?
Turgut— Ya ne sandın?
Zeynel— Dur, ben size onun insan olup olmadığını göstereyim
(Zeynel, Simitçi Mercan'dan yana giderek) Dur bakalım Gece Feneri!
Simitçi Mercan— Benden ne istiyorsunuz?
Zeynel— (yakasına yapışarak) Dön de suratını görsün-j ler
Simitçi Mercan— Bırak beni  Yoluma gideyim
Zeynel— Çevir suratını diyorum sana!
Leylâ— Bırak çocukcağızı Zeynel!  
Zeynel— Çevir, çevir görsünler!  
Simitçi Mercan— Bırak  (Zeynel, Simitçi Mercan'ı kolundan tutar Simitçi Mercan ondan kurtulmaya çalışırken başından tablası yuvarlanır Simitlerle birlikte bir kitapla defter ve kalem yere düşer )
Turgut— (Koşar Zeynel'i kolundan çeker ) Beğendin mi yaptığını?
Zeynel— O da yüzünü çevirseydi ya  (Leylâ ve Haldun dökülen simitleri toplayarak tablaya yerleştirmeye çalışırlar )
Turgut— Neden çevirsin? Bir zorunluluğu mu var?
Mercan— (ağlayarak) Yüzüm karaysa bunda benim ne suçum var Tanrı öyle istemiş, öyle olmuş
Haldun— özür dileriz kardeşim Çok üzüldük Bak simitlerin hepsi yerli yerinde
Mercan— Ama artık onlar bir işe yaramaz ki!
Turgut— Neden?
Mercan— Onlar yere düştü, kirlendi Belki de mikrop kapmışlardır
Turgut— Ama onların düştüğünü bizden başka bilen yok ki Toplarken üzerindeki tozlan da silkeledik Hiç belli değil döküldükleri  
Mercan— Olsun, yine de bir işe yaramaz benim için onlar
Turgut— Anlayamadım doğrusu, neden yaramasın? :
Mercan— Ben bu simitleri çocuklara satıyorum Hepsi iyi kalpli çocuklar Başkasından simit almadan benden alıyorlar Çok da seviyorlar beni Biliyorum, yerdeki mikroplar bu simitlere bulaştı şimdi Ya o çocuklara bir hastalık geçerse!  
Leylâ— öyleyse biz alacağız simitlerini, say bakalım Haldun kaç simit var?
Haldun— (Hepsini sayar ) Tam 15 simit var burada
Leylâ— 100 biner liradan 1 milyon 500 bin lira eder
Leylâ— (Cebinden bozuk para çıkarır sayar ) Bende bir milyon lira var
Haldun— Bende de 250 bin lira kadar olacak (Parayı çıkarır ) Al Leylâ
Leylâ— Teşekkür ederim Haldun Daha 250 bin lira lâzım
Turgut— (Cebinden parasını çıkarır ) Onu da ben veriyorum Şimdi tamam oldu mu?
Leylâ— Tamam Turgut (Mercan'a) Al paranı Simitlerini biz satın aldık
Mercan— Olmaz, onları size de satamam Mikroplandı hepsi  Ben okula gitmiyorum ama biliyorum, toprağın içinde yığınla mikroplar vardır
Leylâ— Bu kaza bizim yüzümüzden oldu Bunu ödemeye mecburuz
Mercan— Siz bir şey yapmadınız ki  
Turgut— (Leylâ'ya) Ver bana paralan Leylâ
(Leylâ paralan Turgut'a verir )
Zeynel— Amma da şımartıyorsunuz şu Gündüz Feneri'ni Ne olmuş sanki döküldüyse Gitsin başka yerde satsın Hem satar da Bakmayın onun böyle yaptığına
Mercan— Ben sizden bir şey istemedim ki Bir kaza oldu Bunda ben de suçluyum Seni dinleyip suratımı çevir-seydim, belki de bu olmazdı İnatçılık ettim Hep benim yüzümden oldu Ne yapayım kendim öderim parasını
Zeynel— Yani simitleri satmayacaksın öyle mi?
Mercan— Mikroplandı dedim ya Para kazanacağım diye insanların sağlığıyla oynayamam ki Sonra nerede kalır benim insanlığım
Zeynel— Peki, ne olacak şimdi bu simitler?
Mercan— Götürüp hayvanat bahçesindeki kuşlara vereceğim
Zeynel— inanalım mı şimdi bu sözlerine
Mercan— ister inanın ister inanmayın Ben böyle yapacağım
Turgut— Bırak Zeynel Sen bunu anlayamazsın Çünkü sen daha insanlara karşı nasıl davranılacağını öğrenememişsin Ben senin yerinde olsam, özür dilerdim ondan
Zeynel— Kimden özür dileyecekmişim? Gündüz Fene-ri'nden mi?
Turgut— Hâlâ inadında devam ediyorsun, insanların renkleri ne olursa olsun İster siyah, ister kızıl derili, ister beyaz ya da sarı  Hangi renkten olursa olsun insan her zaman insandır Yeter ki yüreklerinde senin gündüz feneri diyerek rengiyle alay ettiğin şu simitçi çocuk kadar bir aklık, bir temizlik bulunsun (Mercan'a) Bu paraları kabul etmezsen çok üzüleceğiz Simitleri biz satın alıyoruz Korkma yemeyeceğiz onları Senin dediğin gibi yapacağız
Mercan— Nasıl?
Turgut— Götürüp hayvanat bahçesindeki kuşlara vereceğiz insan her zaman sadece yemek için simit almaz ya 
Mercan— İyi ama  
Leylâ— (sözünü keserek) Haydi kırma bizi, kabul et
Mercan— Sizler iyi yürekli çocuklarsınız Kabul ediyorum Fakat bir şartım var
Leylâ— Söyle
Mercan— O zaman bana böyle davrandığı için arkadaşınıza darıltmayacaksınız
Sevinç— Zeynel'e mi?
Mercan— Adını bilmiyorum Bana şey, kömürlük faresi diyen arkadaşınıza
Sevinç— Ben de senden özür dilerim Bir daha demeyeceğim
Leylâ— Buna çok sevindim Sevinç
Sevinç— Yaptığımızın hem haksızlık, hem de çocukluk olduğunu anladım
Mercan— Siz hepiniz iyi çocuklarsınız Söz veriyorsunuz değil mi? Zeynel'e gücenmeyeceksiniz, bir gün gelecek o da bu huyundan vazgeçecek Bütün insanlar iyidir Hepinizin görevi insanlara karşı saygılı davranmaktır
Leylâ— Ona gücenmeyeceğiz Söz veriyoruz sana Fakat o da senden özür dilemeli
Mercan— Bırakın onu kendisi düşünsün Yeryüzünde insan hakları diye bir şey olduğunu  Her insanın bir yaşama özgürlüğüne sahip olduğunu kendisi arayıp bulsun Bir gün gelecek bütün insanlar yanıldıklarını anlayıp kardeşçe el ele yaşayacaklar  Savaşlar silinecek yeryüzünden Nasıl ki bir zamanlar kölelik vardı Şimdi kalktı yeryüzünden Savaşlar da kalkacak bir gün
Sevinç— Okula gitmediğine göre bunları nereden öğrendin?
Mercan— Bunlar yüreğimden benim Duygularımı hep iyilikle donatırım Sonra kendi kendime okuma yazma öğrendim Kitapları okuyabiliyorum
Leylâ— Sahi Tablanda bir de kitap vardı O kitabın adı ne  
Mercan— İnsan Hakları  Bu kitabı yanımdan hiç ayırmam Hemen hemen her satırını ezberlerim İnsanların doğal hakları nelerdir, bunları yazar 10 Aralık 1945'de yayınlanmış ve Birleşmiş Milletlere bağlı bütün uluslar tarafından kabul edilmiştir
Leylâ— Peki, neden okula gitmiyorsun?
Mercan— Bir annem var hasta Hastanede yatıyor Ona bakmak için çalışmak zorundayım Kendi kendime çalışarak okumamı yazmamı da ilerletiyorum
Sevinç— Adın ne senin?
Mercan— Biliyorsunuz ya!
Sevinç— Nereden bilelim Söylemedin ki  
Mercan— Gündüz Feneri değil mi?
Leylâ— Sevinç özür dilemişti senden
Mercan— Ben de özür dilerim kendisinden Bir maksadım yoktu Sadece şaka için söyledim Adım Mercan Akyürek
Sevinç— Gerçekten güzel bir isim Mercan Akyürek
Leylâ— Senin gibi iyi yürekli bir insana bundan daha güzel soyadı bulunamazdı
Turgut— Akyürek kardeşimiz, bize çok şeyler öğrettin Sağ ol Şimdi ricamızı kabul et Simitlerin parasını al Hep birlikte hayvanat bahçesine gidelim Kuşlara bir ziyafet çekelim Ne dersin?
Mercan— Bundan sonra arkadaş olacağız değil mi?
Sevinç— Neden olmasın Hatta boş zamanlarında gel, hep beraber oynayalım
Mercan— Kabul öyleyse (Turgut'tan paralan alır, hepsinin elini sıkar Zeynel'e elini uzatır )
Zeynel— (Mercan'm uzanan elini sıkar ) Beni de arkadaşlığına kabul edecek misin?
Mercan— Sen istiyorsan neden olmasın (İki çocuk ağlayarak birbirlerine sarılırlar Bu sırada sahneye yaşlı bir adam girer )
Yaşlı Adam— Aferin çocuklar Sonucun böyle bittiğini görmek beni mutlu etti
Haldun— Siz kimsiniz amca?
Yaşlı Adam— Emekli bir öğretmenim
Çocuklar— öğretmen mi?
Yaşlı Adam— Evet çocuklar! Bir öğretmen Ama emekli bir öğretmen Bir zamanlar benim de sizin gibi yüzlerce öğrencim vardı Hepsi cıvıl cıvıl, kuşlar gibi dönerlerdi etrafımda Yaşlandım Hizmet sürem doldu Emekliye ayrıldım Şimdi çocuklardan uzak, yapayalnız yaşıyorum
Leylâ— Çocuklarınız yok mu?
Yaşlı Adam— Vardı Fakat şimdi onlar büyük birer adam Hepsi ayrı ayrı şehirde yaşıyorlar Ben bir zamanlar çalıştığım bu şehri terk edemedim Her sabah okulların önünde durur, çocukları seyrederim Geçerken sizi gördüm Uzaktan konuşmalarınızı işittim Sonunda hepiniz örnek bir davranışta bulundunuz İyi çocuklar olduğunuz belli Hele Mercan çok ilgimi çekti (Mercan'a) Okumak ister misin?
Mercan— İsterim ama  
Yaşlı Adam—Anneni düşünüyorsun değil mi?
Mercan— Evet
Yaşlı Adam— Onu düşünme Seni ben okutacağım Toplumun senin gibi Akyüreklere çok ihtiyacı var Annene de gereken yardımı sağlarız Şimdi istersen gel, bu konuyu annenle de gidip konuşalım
Mercan— Ama kuşlar?
Yaşlı Adam— (gülerek) Ha, evet öyle ya Kuşları unuttuk Haydi öyleyse çocuklar, hep birlikte kuşlara gidelim önce Sonra da Akyürek'in annesini görürüz Bundan sonra bizimle kalırsın Hastaneden annen çıktıktan sonra onu da yanımıza alırız
Mercan— Fakat nasıl olur?
Yaşlı Adam— Nasıl olacağını anlatmanın gereği var mı? Hepimiz insan değil miyiz? Birbirimizin ihtiyaçlarına koşmaz, dertlerine eğilmezsek insanlığımız nerde kalır Haydi çocuklar gidiyoruz
(Hep birlikte çıkarlar ve perde kapanır )
2 Perde
Sahne— (Bir hastahane koğuşu  Karyolada başı sarılı bir hasta yatmaktadır Baş ucunda bir hemşire nabzını tutmaktadır Bu sırada zenci bir doktor içeri girer Bu bizim Simitçi Mercan Akyürek'ten başkası değildir )
Dr Mercan— Kendine gelmedi mi daha?
Hemşire— Biraz önce kan verdik Şimdi nabzı biraz daha normale döndü
Dr Mercan— Kendisine gayet iyi bakılmasını istiyorum
Hemşire— Bir yakınınız mı yoksa
Dr Mercan— Evet Nabzına bir de ben bakayım
Hemşire— Bir mühendismiş galiba Şantiyede kontrol yaparken, başına bir demir parçası düşmüş
Dr Mercan— Evet  Nabzına bir de ben bakayım
Hemşire— Buyurun doktor bey (Mercan hastanın nabzını tutar )
Dr Mercan— Nabız gayet muntazam atıyor Kan kaybını önledik Yarası da pek tehlikeli sayılmaz Fakat benim asıl korktuğum gözleri
Hemşire— Gözleri mi?
Dr Mercan— Neyse bırakalım şimdi bunları Birazdan kendisine gelir Şimdilik benim adımı verme kendisine Üzülebilir
Hemşire— Anlayamadım
Dr Mercan— Sonra anlarsın Şimdi sen dediğimi unutma Hasta gözlerini açıncaya kadar benim ismimi duymamalı Bir şok tesiri yapabilir
Hemşire— Peki doktor bey Nasıl isterseniz (Dr Mercan çıkar ve perde kapanır )
3 Perde
(Perde açıldığında aynı koğuşta yatan yaralı, yatağında oturmaktadır Yanında yine aynı hemşire vardır )
Hemşire— Bugün kendinizi nasıl hissediyorsunuz Zeynel Bey?
Zeynel— Çok iyiyim Yalnız şu gözlerimdeki sargıyı merak ediyorum
Hemşire— Sargıları bugün öğleden sonra alınacak Birazdan sizi ameliyat odasına alacağız
Zeynel— Görebilecek miyim dersiniz?
Hemşire— Görebileceğinizi umuyoruz Fakat aksi de olabilir Kendinizi her iki hâle de hazırlamanız gerek
Zeynel— Fakat göremezsem ben mahvolurum
Hemşire— Doktor görebileceğinizden umutlu Elinden gelen her çabayı gösterdi
Zeynel— Çok iyi bir doktorunuz var Benimle bir dost gibi ilgilendi
Hemşire— O bütün hastalarıyla ilgilenir
Zeynel— Onu görebilmeyi çok isterdim
Hemşire— Göreceksiniz (Bu sırada hasta bakıcı girer )
Hasta bakıcı— Hastayı hazırlayacaksınız Birazdan gelip alacaklar
Zeynel— Ben hazırım Bir an evvel bitsin artık bu iş
Hemşire— Sakın heyecanlanmayın
Zeynel— Şu anda hiçbir şey düşünemeyecek kadar duygusuzum Her şeyden evvel doktoruma karşı büyük bir güvenim var
Hemşire— (hasta bakıcıya) Biz hazırız Gelip alabilirler (Hasta bakıcı çıkar, biraz sonra tekerlekli bir sedyeyle girerler Zeynel'i sedyeye yatırıp çıkarlar Sahne bir an boş kalır Biraz sonra önde hasta bakıcı olduğu hâlde Sevinç, Leylâ, Haldun ve Turgut girerler )
Hasta bakıcı— Zeynel Beyin gözlerindeki sargıyı alacaklar Siz isterseniz burada bekleyin Bir saate kalmaz kendisini getirirler
Sevinç— Zeynel Bey bizim okul arkadaşımızdır Kazayı daha bugün öğrendik Ziyaret günü değil diye bizi almıyorlardı Ama doktorla telefonda görüştük Çocukluk arkadaşları olduğumuzu söyleyince bizi kabul etti
Hasta bakıcı— Sanırım doktor bey de onun çocukluk arkadaşı olurmuş
Haldun— Ya öyle mi?
Hasta bakıcı— öyle sanıyorum Çünkü ona bakarken bir kardeşine, bir yakınına bakar gibi bakıyor
Turgut— Tanışmadılar mı?
Hasta bakıcı— Hayır
Leylâ— Neden acaba?
Hasta bakıcı— Bilmiyorum Doktor onun gözlerinin açılmasına kadar kendisini tanımasını istemedi
Sevinç— Çok garip
Leylâ— Kendisini göremez miyiz?
Hasta bakıcı— Kimi? Zeynel Beyi mi?
Leylâ— Hayır  Doktor beyi
Hasta bakıcı— Sizi hastanın odasına almamızı ve burada beklemenizi söyledi bize Kendisi ameliyat odasına girmek için hazırlanıyor
Haldun— Galiba çok heyecanlı bir karşılaşma olacak Bu doktor her kimse bizi de tanıyor olmalı Hepimize bir sürpriz yapacak herhalde
Hasta bakıcı— Bilmem orasını Siz burada dinleniverin Ben ameliyathaneye gidiyorum Çok beklemezsiniz sanırım Biraz sonra hepimiz burada olacağız (Sahneden çıkar )
Sevinç— İyi ki ameliyat haberini bugün öğrendik
Haldun— Gazeteler olmasaydı yine öğrenemeyecektik
Leylâ— Sahi çocuklar gazetede ameliyatı yapan doktorun adı yazmıyor muydu?
Turgut— Gazetede Doktor Akyürek'in başarısı bugün belli olacak diyordu
Haldun—Akyürek mi?
Turgut— Evet
Haldun— Bu isim bana hiç yabancı gelmiyor
Sevinç— Bana da öyle
Haldun— Bir şey hatırlayabildin mi?
Sevinç— (düşünerek) Hayır Hay Allah! Ama isim hiç yabancı değil bana
Leylâ— Bana kalırsa beklemekten başka çare yok, ne
kadar düşünsek bulamayacağız
Sevinç— Zeynel görebilecek mi dersiniz?
Turgut— Bana öyle geliyor ki görecek Gazeteler, Dr Akyürek'in bu tür ameliyatlarda büyük başarı sağladığını
yazıyorlar
Haldun— Bir ayak sesi var Belki de getiriyorlar onu (8u sırada kapı açılır, sırtında beyaz gömleğiyle Dr Mercan girer )
Dr Mercan-— Geçmiş olsun çocuklar Hastamız görebilecek
Sevinç— Siz  Siz  Akyürek  Evet hatırladım sizi!  
Dr Mercan— Gündüz fenerini unutmadınız demek
Diğerleri— Mercan Akyürek  Kardeşimiz bizim (Koşar, sarılıp kucaklaşırlar )
Dr Mercan— Zeynel'i karşımda kanlar içinde görünce tanıyamadım önce Sonra adını öğrenince yıllar öncesinin anıları gözlerimin önünde canlandı Benim hayatımı değiştiren o günkü hem tatsız, hem de sonu çok mutlu tartışmaları hatırladım Ameliyatta onun göz sinirlerinin zedelendiğini gördüm Gereken tedaviyi yaptım Fakat beni tanıması belki pişmanlık hislerini yeniden tazeleyip ona heyecan verecekti Bu ise ameliyatın başarıyla sonuçlanmasını ters yönde etkileyebilirdi Kendimi ondan saklamak gereğini duydum Biraz sonra buraya gelecek Gözlerinin bir süre aydınlığa alışabilmesi için hafif bir sargı bıraktık Onu da burada alacağız
Leylâ— Görecek mi?
Dr Mercan— Gördü bile Sargıların önemli bir kısmını çıkardıktan sonra artık şunu da kaldırın, iyice etrafımı göreyim, dedi O zaman anladık ki gerçekten görüyor Kendisine bir süre gözlerinin aydınlığa alışması gerektiğini söyledim Mutlu mutlu gülümsedi ve teşekkür etti Doktor bey, sizi görmeyi öylesine istiyorum ki, dedi Ben sizlerin onu beklediğinizi söyledim Sevindi
(Bu sırada yine tekerlekli sandalyeyle Zeynel'i getirip yerine yatırırlar )
Zeynel— Haydi doktor, ben hazırım Al şu sargıyı artık!
Dr Mercan— Gözlerini iyice yum Şimdi sargıyı alıyorum Gözlerini birdenbire açmayacaksın Yavaş yavaş  Alıştıra alıştıra  
Zeynel— Peki, doktor İşte yumdum gözlerimi, başlayabilirsiniz artık
(Doktor, Zeynel'in gözlerindeki sargıyı yavaş yavaş açar )
Dr Mercan— İşte oldu Şimdi yavaş yavaş gözlerini aç bakalım
Zeynel— (Yavaş yavaş gözlerini açar Bakışları Mercan'ın yüzünde takılıp kalır Elleriyle gözlerini ovuşturur )
Hayal mi görüyorum Hayır  Hayır  Hayal değil gördüklerim değil mi?
Dr Mercan— Heyecanlanacak ne var Zeynel kardeşim?
Zeynel— Siz  Siz  Mercan Akyürek!
Dr Mercan— (gülümseyerek) Evet yanılmadın, benim işte  (Diğerlerini gösterir ) Hepimiz buradayız işte Sevinç, Haldun, Turgut, Leylâ ve ben Senin iyileşmeni dört gözle bekledik Şimdi çok iyisin Yakında hastaneden sağlığına tam kavuşmuş olarak çıkacaksın
Zeynel— Size ne kadar teşekkür edeceğimi bilemiyorum Geceleri bir hasta bakıcı gibi başımdan ayrılmadınız Hatta öyle günler oldu ki ılık ılık döktüğünüz göz yaşlarınızı yüzümde hissettim Bunlar bir annenin dökebileceği yaşlar kadar sevgi doluydu Sizi hiçbir zaman unutmayacağım
Sevinç— Emekli öğretmenle gittikten sonra sizi bir daha göremedik
Dr Mercan— Onu hiçbir zaman unutmayacağım İyi insan, büyük adamdı o Bana insan sevgisinin en iyi örneklerini verdi İnsan haklarına saygı göstermenin, insan hayatının büyük bir değer taşıdığının canlı örneklerini buldum onda Beni okutmak için ilâç paralarını harcayıp kendi hayatını tehlikeyi attığını ancak ölümünden sonra öğrendim Bana vasiyet olarak bıraktığı mektuptaki şu özlü cümleleri hiçbir zaman unutamayacağım (Cebindeki cüzdandan bir mektup çıkarıp okur ) Oğlum Mercan, Bir yıl sonra hayata atılacaksın  Fakat ben artık o zamana kadar dayanamayacağımı biliyorum  Bu mektubumu aldığın zaman ben artık hayatta olmayacağım Kansere yakalandım Ameliyat için 300 milyon gerekli Bankada ancak 150 milyon lira var Bunu kendime harcarsam, senin öğrenimin yarım kalacak Hastalıktan kurtulsam bile ne kadar yaşayabilirim Seninse önünde daha uzun yıllar yar Yaşamını insanların mutluluğu yolunda değerlendireceğine inandığım tek insan sensin Sakın bana üzülme Şunu her zaman aklında tut İnsanlar dünyaya mutlu ve hür yaşamak için gelmişlerdir Yaşamak insanlar için bir işkence olmamalı Sen doktor olarak bu gereği düşünerek, insanların acılarını dindirmek için elinden geleni yapmaya çalış Unutma, her insan bulunmaz bir hazinedir İnsan hayatı karşısında duyacağın sevgi ve saygı olmalı Kimseye karşı kinci olma Sevgi senin yolunu aydınlatan büyük bir kılavuz olsun Gözlerinden öperim, yavrum (Derin bir iç çeker ) İşte bana son yazdıkları Şuna inandım ki emekli öğretmen babacığım gibi gönlünde insan sevgisi taşıyan insanların sayıları arttıkça dünyamız büyük bir barışa kavuşacaktır Şimdi burada hastalarımın
acılarını paylaşırken duyduğum büyük mutlulukta, onun bana verdiği eğitimin büyük bir payı vardır O bir gündüz fenerini, umut feneri hâline getirebildi Ne mutlu ona  
(Perde yavaş yavaş kapanırken Zeynel'in ağladığı görülür )
|