Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinema, Müzik & Online Videolar > Radyo, Sinema ve Tiyatro

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
eserler, tahkiyeli, tanzimat, öncesi

Tanzimat Öncesi Tahkiyeli Eserler

Eski 10-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tanzimat Öncesi Tahkiyeli Eserler




Tanzimat Öncesi Tahkiyeli Eserler

TANZİMAT ÖNCESİ TAHKİYELİ ESERLERİMİZ

 DEDE KORKUT ÖYKÜLERİ

 HALK ÖYKÜLERİ

o KÖROĞLU DESTANI

o MASALLAR

o KEREM İLE ASLI ÖYKÜSÜ

 MESNEVÎLER

Tahkiyeli anlatım, öyküleyici anlatımdır Türk edebiyatında öyküleyici anlatım geleneği Tanzimat öncesinde de vardır Dede Korkut Öyküleri, masallar, Köroğlu Destanı, Kerem ile Aslı gibi halk öyküleri, öyküleyici anlatımla oluşturulmuş eserlerdendir

Dede Korkut öyküleri, destandan halk öyküsüne geçişin en önemli örneğidir Destanın yerini alan halk öyküsü, Anadolu'da sözlü halk geleneği içinde varlığını sürdürür Bu öyküler¬de toplumsal çelişkiler, kahramanlık, aşk vb konular istenir Olaylar nesir biçiminde anlatılırAncak araya y er yer türküler de serpiştirilir Halk öykülerinde olağanüstülüklere de yer verilirAsuman ite Zeycan, Kerem ite Aslı, Tahir ile Zühre, Arzu ite Kamber gibi aşk öykülerinin yanında Köroğlu gibi destansı öyküler de bu türün içinde yer alır

Hem dinsel, hem destansı özellik taşıyan öyküler de vardır Battal Gazi'nin, Hz Ali'nin cenklerini anlatan menkıbeler bu özelliği taşır

Taklitlerle, öykü ve fıkralarla halkı eğlendiren meddahların anlattığı meddah öyküleri daha gerçekçi öykülerdir Meddah öykülerinde olağanüstü olaylara ve kahramanlara pek yer verilmez

Dil, günlük yaşamda konuşulan dildir

Tanzimat öncesi öyküleyici anlatımla oluşturulan ürünlerden biri de halk masallarıdır Olağanüstü olaylarla örülü, olağanüstü varlıkların ve kişilerin başından geçen, zaman ve yer kavramları belli olmayan ilgi çekici öykülere masal denir Halk masalları; toplumun geleneklerini, düşünüş tarzını, zevkini sözlü olarak kuşaktan kuşağa aktarır Masallarda tekerlemelere de yer verilir

Klâsik Türk şiirinde çokça yer tutan mesnevîler de öyküleyici anlatımla oluşturulan eserlerdendir Halk arasında daha çok aşk mesnevileri yaygın olmakla birlikte, mesnevîlerde, kahramanlık, din ve tasavvuf gibi konular da işlenir



Alıntı Yaparak Cevapla

Tanzimat Öncesi Tahkiyeli Eserler

Eski 10-24-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tanzimat Öncesi Tahkiyeli Eserler




DEDE KORKUT ÖYKÜLERİ

Dede Korkutun 570-632 yılları arasında, Hz Muhammed (SAV) zamanında yaşadığı rivayet edilmiştir Oğuzların Kayı veya Bayat boylarından geldiği, hem geçmişten ve hem de gelecekten haber veren, "kerem sahibi bir evliya" olduğu rivayet edilmektedir "Ozanların Piri" veya "Ozanların Başı" olarak da bilinen Dede Korkutun, Peygamberimizin hayır duasını aldığı ve Oğuzlara İslâm dinini öğrettiği de bu rivayetlerle günümüze kadar ulaşmıştır

Dede Korkut, tüm Türk kavimlerinin atasıdır ve dâhisidir Türk destanlarında ve halk hikâyelerinde, Dede Korkut adına ve onun mucizevî sözlerine rastlamak her zaman mümkündür Türk hükümdarlarının akıl hocası ve veziri olduğu bilinen Dede Korkut, bütün Türklüğün yegâne temsilcilerinden ve bugün de yaşatılmaya çalışılan atalarındandır

Destan özellikli pek çok halk kahramanının mücadeleleri anlatılan Dede Korkut hikâyelerinde; güzel ve hikmetli sözler, Türklerin tarihine ait rivayetler, han ve beyler hakkında methiyeler, Türk töresine ait pek çok konular işlenerek, iyilere övgü kötülere eleştiri vardır

"Dede Korkut Kitabında (Dede Korkut ala Lisan-i Taife-i Oğuz han Oğuzların Diliyle Dede Korkut Kitabı) 12 destan özellikli hikâye yer alır ve bu kitap, İslâm öncesi ve sonrasında Türklerin yaşayışını, dilini, tarihini, edebiyatını ve kültürünü içerir Akıcı ve halkın kullandığı Türkçe ile yazılmış olan bu kitap; gerçek bir şaheserdir Kitapta, "Dede" ve "Ata" olarak geçen ve "Korkut Ata" olarak da bilinen Dede Korkut, Türkmen, Kazak, Özbek ve Kara kalpak boyları arasında bu adlarla bilinmektedir Türk dünyasının bilge atası olan Dede Korkut ve onun hikâyelerinde; Türk toplumunun savaşları ve barışları ile birlikte, aile ve eğitim yapısıyla üstün ahlâk ve karakter sağlamlığına dikkati çeker

Türk milletiyle özdeşleşmiş olan doğruluk, sözünde durmak, mukaddes değerler uğruna ölmek gibi çeşitli karakterler, hikâyelerin ana temasıdır Dede Korkut hikâyelerindeki tüm kahramanların aile, cemaat ve insan sevgisini ön planda tutması, millet olarak ahlâk ve yaşam anlayışımızı göstermesi bakımından önemlidir Kahramanların çoğu gençtir ve mutlaka bir yiğitlik gösterdikten sonra ad verilir Pek çoğumuz biliriz, Dirse Han oğlu bir boğayı öldürünce Dede Korkut o gencin adını "Boğaç" koyar ve onu şan, şeref, mal ve rütbe ile ödüllendirir Dikkat edilirse, hikâyelerde, gençliğe son derece önem verilmekte, onların, ailesine, milletine ve devletine bağlı, cesur ve çalışkan olmalarına işaret edilmektedir Savaş, av, toy vb eğlencelere Hz Peygambere salavat getirilerek başlanması da Türk Kavimleri'nin dinî yönden şuurlu olduğunu ve devlet millet birliğinin sağlam temellere dayandığını göstermektedir

Dede Korkut hikâyelerinde özellikle göçebe Oğuz Türklerinin tabiat şartlarına karşı dirençleri, düşmanlarına karşı sürekli üstünlüğü ve birlik şuurundan doğan kuvvetlilikleri dikkati çeker Korkut Ata olarak saygı gören Dede Korkutun hikâyeleri yaşlı ve bilginlere büyük değer verildiğini de göstermesi açısından, son derece önemlidir Allah, doğum, din ve ölüm düşüncesi, hayatin her anında kendisini gösterir Bugün Dede Korkut ve onun hikâyelerinden ve destanlarımızdan alacağımız önemli dersler vardır Fertler arasında saygı, sevgi, karşılıklı hoşgörü ve mertlik bunların başında gelmektedir Dede Korkut aslında büyük bir vatanseverdir ve milletinin sonsuza dek güçlü ve mutlu yaşamasını gerçekleştirme mücadelesi içindedir Hikâyelerindeki örnek şahsiyetler olan Bayındır Han, Kazan Han, Bamsı, Beyrek, Boğaç Han, Selcen Hatun, Seğrek ve diğerleri toplumda olması gereken ideal insan karakterlerini temsil ederler Bu insanlar, milleti ve vatanı için ölümü göze alan ve tüm zorlukların üstesinden gelebilen kahramanlardır

Dede Korkut, bütün Türk kavimlerinin fert kahraman olmasını arzu etmiş olmalı ki, hikâyelerinde zayıflığa, çaresizliğe ve ümitsizliğe yer vermemiştir Rivayetlere göre Onun ölümü bile evliyalığını, bilge kişiliğini göstermektedir: Çeşitli Türk boylarının kanaatine göre o, rüyasında mezarının hazırlandığını görmüş ve gittiği her yerde öleceği ona rüyasında bildirilmiştir Seyhun Irmağı'nın Aral Gölü'ne döküldüğü yerin yakınlarında, ırmağın üzerine hırkasını sererek orada ruhunu Allah'a teslim etmiştir Bugün pek çok yerde onun mezarının olduğu söylenmektedir Tıpkı Yunus Emre ve Karaca oğlan gibi milletimiz, onun mezarına da sahip çıkarak kahramanlarını kendi içinde görmek istemektedir

Türk ve dünya edebiyatının şaheserleri arasına giren ve çeşitli tarihî filmlere de konu olan Dede Korkut Hikâyeleri, insani ve yaşadığı dünyayı tüm özellikleriyle ele almıştır Dede Korkutun yaygınlıkla bilinen hikâyeleri;

-Dirse Han Oğlu Boğaç Han

-Salur Kazanın Evinin Yağmalanması

-Kam Büre Beg Oğlu Bamsi Beyrek

-Kazan Beg Oğlu Uraz Beg'in Tutsak Olması

-Duha Koca Oğlu Deli Dumrul

-Kanlı Koca Oğlu Kan Turali

-Kadılık Koca Oğlu Yegenek

-Basatın Tepegöz'ü Öldürmesi

-Begel Oğlu Emren

-Usun Koca Oğlu Seğrek

-Salur Kazanın Tutsak Olması

-Dış Oğuzun iç Oguz'a Asi Olması

Dede Korkutun hayatı ve onun hikâyeleri, geçmişten geleceğe uzanan mücadelede varlığımızın, birliğimizin ve dirliğimizin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymakta, kahramanlık ruhumuzu coşkun bir üslupla dile getirmekte ve geleceğe ümit ve sevgiyle bakmamızı sağlamaktadır


Alıntı Yaparak Cevapla

Tanzimat Öncesi Tahkiyeli Eserler

Eski 10-24-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tanzimat Öncesi Tahkiyeli Eserler




HALK ÖYKÜLERİ

KÖROĞLU

Türk Destanları içinde en geç teşekkül eden, diğerlerine göre çok yeni bir destanıdır Türklerin, bu günkü büyük ve son yurdumuzun olan ve bunun içinde de her Türk için çok büyük bir değer taşıması, üzerinde hayatından fazla titremesi lazım gelen Anadolumuzda yerleşmesinden sonra meydana gelmiş olması Köroğlu Destanının bugüne kadar aynı tesir ve kuvvete yaşamasına sebep olmuştur Hala Anadolu ve Rumeli Türkü, Köroğlu Destanını bilir ve anlatıldığı zaman heyecanlanır

Bununla beraber Köroğlu Destanının da kaynağı, bütün öteki destanlarımızda olduğu gibi, önceki sahifelerde anlattığımız asıl büyük Türk destanlarıdır Motifler hayaller, muhit ve adetler bütünüyle bu destanlarımızdan alınmış ve onların üzerine kurularak geliştirilmiştir

Bugüne kadar duyulan Köroğlu Destanı rivayetleri, Azerbaycandan Rumeline kadar uzanan geniş sahada yirmi dört çeşitleme halindedir Bunlar, birbirinden farklı gibi görünse de aslından tek bir çekirdeğin etrafında gelişen parçalar gibidir Nitekim, hala halk arasında söylenen Köroğlu şiirleri de ya birer vakıa anlatmakta, ya bir güzelleme ile destandaki olayların çevre olarak mekanını tesbit etmekte; ya bir koçaklama ile destan kahramanlarından birini çizmekte veya birinin macerasını vermekte; yahut da türkü ile olayları birbirine bağlamaktadır

Bunlardan da anlaşılacağı üzere Köroğlu Destanımız bütün güzelliğine ve tam gibi görünmesine rağmen, destan olarak tekamül devresini tamamlamamıştır Çekirdeği vardır ve tabii gelişmesini göstermiştir; muhtelif zamanlarda ve muhtelif ozanların eliyle ve diliyle ayrımları yapılıp eklemeleri eklenmiş ve bunlar bir halk süzgecinden geçerek halkın o güzel muhayyilesinden de olacağını alıp şekillenmiştir Fakat, yazılı tesbid şekli, tamamı üzerinden ve nazım halinde bir tek ozanın işlemesine mazhar olmamıştır Bu kısım da yapıldıktan sonra elimizde tam ve mükemmel bir Köroğlu Destanı var diyebileceğiz Bugün hala değişik rivayetlerde anlatılan destanın, ana hatlarıyla hülalası şu şekildedir:

Köroğlu' nun babasının adı Yusuf'' tur Bir Beyin yanında çalışmaktadır ve bilhassa atlardan çok iyi anlamaktadır Yusuf' un Ali adında, yiğit delikanlı bir oğlu vardır

Günlerden bir gün Bey, Yusuf' a, kendisi için çok güzel bir at seçip getirmesini ister Yusuf da, çok gösterişsiz, uyuzumsu bir tayı beğenir, alır gelir

Fakat Bey çok kibirli, gösterişi seven, burnundan kıl aldırmayan ve çok zalim bir Beydir Böyle bir atı kendisine seçip getirdiği için Yusuf' a fena halde öfkelenir

Halbuki Yusuf' un getirdiği tay öyle bilinen taylardan değildir Sulardan çıkan bir aygırın dölünden gelme bir kır taydır Kanatlanıp uçma yeteneği vardır Bakılır, terbiye edilirse eşi menendi bulunmayacak cinstendir Ama Bey, bunların hiçbirini anlamaz ve zalimliği üstün gelip Yusuf' un gözlerine mil çekilip kör edilmesi buyruğunu verir Buyruğu da, kendisi gibi zalim olan adamları düşünmeden yerine getirirler

İki gözü kör edilen Yusuf köyüne döner, O uyuzumsu tayı, hiç ışık görmeyen bir yerde besleyip terbiye eder ve eşi menendi bulunmayan bir kır at haline getirir Oğlu Ali de o zamana kadar daha yetişip daha yiğit daha gürbüz bir delikanlı haline gelmiştir Baba-oğul bir arada karar verip Beyden öç almağa yemin ederler Bunun üzerine, kır atla birlikte Bingöl Dağlarına varıp hayat suyunu ararlar; bulurlar ve içerler Sudan ancak Ali ve kır at içmiştir Yusuf içememiştir

Bundan sonra dönüp, Beyin konağına yakın bir dağı yurd edinirler (En meşhur rivayetlerde bu dağ Çamlıbel' dir) Yusuf, oğlu Ali' ye, burada yerleşmesini sağlık verir

Babasının bu öğüdünü tutan Ali (Köroğlu) orayı yurd edinerek gelip geçenden baç almağa, haksızlıkların üstüne üstüne varmağa başlar Bir müddet sonra babası Yusuf ölür Köroğlu, yine babasının öğüdüne uyarak kendisine çok sadık kırk yiğit toplar etrafına Akıllı, bilgin, görgülü ve bir sohbet adamı olduğunu duyup işittiğini İstanbul' dan, Kasap başının oğlu yakışıklı Han Ayvaz' ı da kaçırıp kırk yiğidinin arasına katar:

Artık Çamlıbel, Çamlıbel' deki Köroğlu' nun dünyası tamam olmuştur Köroğlu' nun çevresinde insanlar toplanmağa başlar; Köroğlu' nun çevresinde halk küme küme ve sevgi doludur Babasının öcünü Beyden almak için Köroğlu türlü oyunlar hazırlar, yiğitlil gösterir; Köroğlu nasıl halkın adamı, iyi ve namuslu insanların sevgilisi haline gelmişse Zalim Beyin de, baş düşmanı baş korkusu haline gelir Bütün Zalim Beyler Köroğlu' ndan korkmaktadır

Babasının öcünü almak için Beyin üstüne üstüne vardığı akınlardan birinde Köroğlu, Beyin güzel Bacısı Döne' yi görür Gördüğü gibi de vurulur Köroğlu, Döne' ye aşık olur Çamlıbel Köroğlu için aşkının alev alev yandığı bir yer haline gelir

Ve birgün bu aşka dayanamaz köroğlu, atına atladığı gibi varır Döne' yi Bey Konağından kaçırır, evlenir Bu evlilikten oğlu Hasan doğar

Akınlar akınları kovalar; Köroğlu çok zalimlerin hakkından gelir Akınlarının birinde tutsak olur Köroğlu Yiğitlerinden Güdemen, Köroğlu' nu kaçırmak için görevlendirilir Güdemen varıp köroğlu' nu bulur

Köroğlu tutsaklıktan kurtulur; kaçar Kır atına atlar ve kır at surların üstünden kanatlanıp uçarak geçer ve Köroğlu' nu kurtarır Bunun üzerine aşka gelen Köroğlu kır atı öğmeğe başlar

Çamlıbel' e hasret kalmış, Döne' sine hasret kalmış; yiğitlerine hasret kalmıştır Uzaktan Çamlıbel' i görünce dayanamaz söyler:

Köroğlu tepelerden bakarım,

Gözlerimden kanlı yaşlar dökerim,

Bunca yıldır hasretini çekerim,

Arkam sensin, kalem sensin dağlar hey

Yiğitlerine, Çamlıbel' ine, Döne' sine kavuşturduğu için de atını bir güzelleme ile bir kere daha över:

Haykırır köpüğü başından atar,

Başını başımdan yukarı tutar,

Kaçarsa kurtulur kovarsa tutar,

Alma gözlü kız perçemli Kır atım

Bundan sonra Çamlıbel' e daha iyice yerleşen Köroğlu' nun namı bütün yurdu, dört bir yandan tutar Mertliği, mertçe kavgaları, düskünlerin elinden tutuşu, düşkünü zalime karşı koruyuşu, hakkı ve adaleti sevişi Köroğlu' nu dillere destan eder Her zaman haksızlığın karşısındadır ama adaletli Devlet gücüne karşı boynunun kıldan ince olduğunu da bilir Din ve devlet uğrunadır yaptıkları biraz da Urus üstüne, Acem üstüne de savaşlara katılır; bu savaşlarda yiğitlerine Mevla, şehitlik, kafire karşı üstünlük uğruna saf bağlatır

Fakat nihayet Köroğlu da bir insandır Gerçi bildiğimiz insanlardan çok ayrı, insan üstü nice güce sahiptir ama yine de insanoğlu' dur Sonunda kendi de, yiğitleri de; atı da yorulur Koroğlu artık ihtiyarlamıştır

Çürüdü gönlüm çürüdü,

İçerde yürek eridi,

Beylerin kolu yoruldu,

Kılıç döndürü döndürü

Üstelik devir de değişmeğe başlamıştır "Delikli demir" dediği tüfenk icad olmuş, artık yiğitlik başka türlü anlaşılmağa başlamıştır Göğüs göğüse, erkekçe, düşmanı yüzünden ve gözünden göre göre döğüşmenin yerini bir yerlere saklanıp arkadan ve uzaktan vurmalar almıştır Köroğlu' na göre kahpeliktir bu ve kahpelik almış yürümüştür, alıp yürümektir Dünya sevilmez bir dünya olmuştur artık Dünyayı terketmek vakti gelmiştir Köroğlu' da öyle yapar, dünyayı terkedip, alacağını almış vereceğini vermiş bir insanoğlunun huzuru içinde Kırklara karışıp gider






Alıntı Yaparak Cevapla

Tanzimat Öncesi Tahkiyeli Eserler

Eski 10-24-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Tanzimat Öncesi Tahkiyeli Eserler




MASALLAR

Masallar;efsaneler,destanlar ve diğer sözlü halk ürünleri gibi, bir ulusun kültürünü yansıtan önemli anlatımlardır

Masallar duyulan geçmiş (miş'li geçmiş), şimdiki zaman ve geniş zamanla anlatılır Masalların başında, ortasında ,uygun yerlerinde ve sonunda söylenen yerine göre uzun, yerine göre kısa kalıplaşmış sözler vardır

Bunlara masal tekerlemesi adı verilir Masallar iki ana çeşide ayrılır:

1Halk Masalları

2Sanatlı Masallar

1Halk Masalları: Kaynağı,yaratıcısı bilinmeyen masallardır Toplumun geleneklerini, düşünüş tarzını, zevkini sözlü olrak kuşaktan kuşağa bildirir

2Sanatlı Masallar: Yazarı, yaratıcısı bilinen masallardır Bir düşünceyi ortaya koymak, yermek ,toplumun aksaklıklarını belirtmek için yazarlar bu türden yararlanır

MASAL ÖGELERİ

1Olay: Gerçek dışı ve olağanüstü bir plân üzerine kurulu, olay ya da olylar bütünüdür

2Kişiler: İnsanlar, hayvanlar ve cin, peri, dev gibi hayalî varlıklardır

3Yer: Gerçek dışı yerlerdir Kaf Dağı, Yedi Derya Adası, Maçin gibi masal ülkeleri ve masal yerleridir

4Zaman : Bilinmeyen bir zaman vardır Masal başı tekerlemeleriyle bu bilinmezlik ortaya konur "Evvel zaman içinde Bir varmış bir yokmuş"

5Dil ve Anlatım: Masallar sözlü ürünlerdir Masalların anlatımı önemlidirÇünkü dinleyeni masal dünyasına çekebilmek anlatıcının ustalığına bağlıdır Masalların dili, halkın konuştuğu dildir

Bir masalda üç bölüm bulunur:

a Döşeme :Masala giriş bölümüdür

b Olay : Giriş, gelişme ve sonuç bölümlerine ele alır

c Dilek :Masalın güzel bir sonuca bağlandığı bölümdür

KEREM İLE ASLI

Aşık Kerem

Meşhur "Kerem ile Aslı" hikayesinin kahramanı olarak tanınan Kerem'in 16 yüzyıl aşıklarından olduğu bilinmektedir Hikayeye göre, Kerem İsfahan şahının oğludur Şahın hazinedarı Ermeni keşişin kızı Aslı'ya aşık olur Bir müslümana kızını vermek istemeyen keşiş kızını alır, kaçar Kerem peşlerine düşer, şehir şehir, köy köy onları takip eder Nihayet bütün engeller ortadan kalkar Evlendikleri gece, keşişin yaptığı sihirle Aslı'nın gerdek gömleği bir türlü açılmaz Kerem sabaha kadar gömleği çıkarmaya çalışır, başaramaz Sonunda içinden gelen bir ateşle tutuşup yanar, kül olur Külleri süpürmeye uğraşan Aslı da tutuşarak yanar

Ala gözlerine kurban olduğum

Hep senin derdinden yanar ağlarım

Kime arzedeyim garip halimi

Ellerin yanında görür ağlarım

Benden kaçar sevdiğim, gayrden kaçmaz

Dahi pek küçüktür, aşıkın bilmez

Yalvarsam Mevla'ya dileğim geçmez

Yüzümü yerlere sürer ağlarım

Yine düşt'ayrılık vücut şehrine

Yürek mi dayanır dilber cevrine

Sürülünce insan mahşer yerine

Hak'kın divanına durur ağlarım

Kerem der bu firkatla yanarsam

Tükenir ömrümüz bir gün ölürsem

Bu hasretle kıyamete kalırsam

Kefenim boynuma sarar ağlarım

MESNEVİLER

MESNEVİivan şiirinde,her beytinin dizeleri kendi arasında uyaklı,aruzun genellikle kısa kalıplarıyla yazılan nazım biçimine ve bu biçimde yazılmış yapıtlara mesnevi denir Mesneviler konularına göre üçe ayrılırestansı nitelikteki mesneviler(Firdevsi'nin Şehname'si);öğretici nitelikteki mesneviler(Nabi'nin Hayriye'si);din ve tasavvufla ilgili mesneviler(Mevlana'nın Mesnevi'si, Fuzuli'nin Leyla ile Mecnun'u,Şeyh Galip'in Hüsn'ü Aşk'ı)Ayrıca,padişahların savaşlarını anlatan manzum yapıtlar(gazavatnameler),kentleri ve kentlerdeki güzelleri anlatan yapıtlar(şehrengizler),bazı yergi türündeki yapıtlar,mesnevi nazım biçimiyle yazılmıştırMesnevi İran edebiyatında ortaya çıkmış(İran edebiyatında Genceli Nizami ve Cami bu türün başlıca adlarıdır)Genceli Nizami'nin beş mesnevisinden oluşan Hamse'si,sonradan Divan edebiyatı ozanları tarafından da örnek olarak alınmıştırTürk edebiyatında ilk mesnevi Yusuf Has Hacib'in Kutadgu Bilig adlı yapıtıdır

Kutadgu Bilig (Saadet Bilgisi = Devlet Olma Bilgisi): 1069 yılında Yusuf Hac Hacip tarafından mesnevi tarzında yazılan, 6645 beyit meydana gelen manzume bir eserdir Site uygarlığına (İslam uygarlığına) geçiş döneminde yazılan eserlerden biridir ve dil itibariyle eski Türkçe özellikleri içermektedir Bu nedenle İslamiyet’ten Önceki Türk Edebiyatı’ nın eseri olarak kabul edilmektedir






Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.