| 
 | |||||||
|    | 
|  | Konu Araçları | 
| osmanlı, skeçler, tarihi, tiyatrosu|tiyatro | 
|  | Osmanlı Tiyatrosu...|Tiyatro Tarihi Ve Skeçler |  | 
|  10-24-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Osmanlı Tiyatrosu...|Tiyatro Tarihi Ve SkeçlerOsmanlı Tiyatrosu günümüz tiyatrosunun birçok olumsuz yanlarına ışık tutabilir  130 yıl önce Batı Tiyatrosu örneğinde bir tiyatro kurarken ne seyirci, ne tiyatro sanatçısı ve teknik adamı, ne yazar ne de yönetmen ve sahne tasarımcısı vardı  Osmanlı Tiyatrosu kısa zamanda bunların hepsini sağlamıştır  Ayrıca Müslüman kadın seyirci, müslüman kadın oyuncu sorunlarına da çözüm getirmiştir  Oyun yazarlarını tiyatro içine çekmiştir  Bu kadar kısa sürede her bakımdan iyi örgütlenmiş yerleşik bir repertuar tiyatrosunun kuruluşuna dünya tiyatro tarihinin hiç bir döneminde rastlanmamıştır   Önce Osmanlı Tiyatrosunun çok çağdaş bir tutumuna ilgiyi çekmek isterim  Osmanlı Tiyatrosu Namık Kemal, Ali Bey, Ahmet Mithat Efendi gibi oyun yazarlarını tiyatro içine çekmiş, bu yazarların tiyatro sanatçılarıyla elele birlikte çalışmalarına olanak sağlamıştır  Çoğunluğu Ermeni olan sanatçıların bozuk teleffuzlarını düzeltmişlerdir  Ayrıca Güllü Agop, tiyatro bilgisi ve deneyimiyle bir takım oyunları yazarlarıyla birlikte yazmıştır  Böylece tiyatrocu eylemi ile edebiyatçı eylemi güç birliği yapmıştır  Sahneye çıkan ilk Türk oyunu olan Mustafa Efendi’nin Leyla ve Mecnun oyunuda böyle bir işbirliğinin sonucudur   Günümüzde ise yazarlar oyunlarını evlerinde yazıp tiyatroya verdikten sonra yalnız ilk gösteriminde görürler   Osmanlı Tiyatrosu’ndan günümüz tiyatrosuna ışık tutabilecek 2  Öğrenek oyuncular bakımındandır  Osmanlı Tiyatrosu’nun sanatçıları tam anlamıyla profesyoneldi; kendilerini yanlızca sanatlarına adamışlardı  İçlerinde Avrupa görmüş,bir kaç yabancı dil bilenler vardı  Kolaylıkla devlet kapısında iyi aylıklı bir iş bulabilirlerdi  Kimininde iyi para getirebilecek bir zanaatı vardı  Ancak onlar kendilerini tiyatroya adamışlardı  Çoğu da yaşlılıklarında veremden, yoksulluktan ölmüşlerdi  Günümüzün tiyatrocularına gelince çoğu reklamlara çıkar, tv dizi filmlerinde rol alır, sunucu olur  Çoğunlukla Brezilya,Amerikan dizilerini seslendirir,Milyonların izlediği bu dizilerde de bir ses olarak kalırlar   Osmanlı Devleti’nin ilk padişahları sade ve gösterişsiz bir hayat sürmüş olamakla beraber kısa bir zaman sonra saray, Selçuklularınkine uygun bir gelenekle kurulmuştur  Selçuk Sarayı’nda büyük ziyafetler verilir, çalgılar çalınıp şarkılar söylenir,şiirler okunur, hikayeler anlatılır, mudhik (güldürücü) ve mukallid (taklid edici) ler tarafından eğlenceler düzenlenirdi  Osmanlı Sarayı’nda da az zaman sonra böyle bir hayatın yerleşip kökleştiğini görüyoruz   TANZİMAT VE İSTİBDAT DÖNEMİNDE TÜRK TİYATROSU (1839-1908) 1839 Tanzimat Dönemi’nin başlangıcı olarak benimsenirken aynı yıl tiyatro bakımından da bir önem taşır  Bu yıl tiyatro binalarının yapımının yoğunlaştığı yıldır  Türkler ilk bakışta kendi geleneksel tiyatrolarıyla Batı Tiyatrosu arasında 2 önemli ayrılık görüyorlardı  Bunlardan ilki geleneksel tiyatromuzun bir sahne üzerinde ve bir tiyatro binasında oynanmayışına karşı Batı Tiyatrosunun sahne üzerinde ve tiyatroda oynanışıdır  Bu nedenle ayrımı belirtmek için Ortaoyuncular sahne üzerinde oynadıklarında bunu ‘perdeliye çıkmak’ deyimiyle karşılıyordu   Tiyatronun Batılılaşmasına Neden Olan Etkenler 1-Saray ve Çevresi: Batılılaşmada girişim padişahlardan gelmiştir  Batı tiyatrosu içinde bu böyle olmuştur  Ayrıca tiyatroya karşı dinden ve gerici çevrelerden gelecek karşıcılıkta gene padişah-halife’nin tiyatroya gösterdiği yakın ilgi ile sönmüştür  Saray daha baştan beri geleneksel tiyatromuz için uygun bir ortamdı  Genel şenliklerde seyirlik oyunlara saray geniş ölçüde önem verdiği gibi ,saray içinde de bu oyunların eğitimi ve gösterileri düzenlenmişti  Padişahların daha önceki y  y  ’lardaki ilgilerini bir yana bırakarak Batılılaşmanın bilinçleştiği 3  Selim çağını alırsak bu yenilikçi sultanın çağında Batı Tiyatrosunun artık Türkiye’ye girdiğini söyleyebiliriz   2  Mahmut çağında tiyatroya ilginin daha da çoğaldığını görüyoruz  2 tane anfiteatr kurulmuştur  İlk başlarda sarayda temsil veren sanatçılar daha çok gözbağcılar ve sirk topluluklarıydı  Ancak ileride de görüleceği gibi bunların tiyatronun gelişmesinde önemli yeri vardır  Saray içinde önce geçici tiyatrolar yapıldı  (Çırağan Sarayı’nda,daha sonra 1856’da Dolmabahçe Sarayı’nda) Padişahların dışarıdaki tiyatrolara ilgisi,bunları fermanla ve ödenekle desteklemesi tıpkı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi sultanın ve yabancı konukların gidebileceği bir tiyatronun olması , sarayın saygınlığı içindi   2  Abdülhamid döneminde ya saraydaki yerli ve yabancı sanatçılarla temsil düzenlenmiş, yada dışarıdan gelen topluluklara ve sanatçılara saray tiyatrosunda temsiller verdirmiştir  Asıl önemlisi sarayın kendi sanatçılarıyla düzenlediği Türkçe temsillerdir  Unutmayalım ki ilk Türk oyunu olarak benimsediğimiz İbrahim Şinasi Efendi’nin Şair Evlenmesi komedyası Dolmabahçe Saray tiyatrosunda oynanmak üzere yazarına ısmarlanmıştı   Abdülaziz çağında saray ve çevresinin tiyatrosu kısıtlanmış olmakla birlikte tersine dışarda Türk Tiyatrosu altın çağını yaşamıştır  Bunu ise padişahtan çok, yüksek devlet görevlilerinin katkısı ve çabasına borçluyuz  Abdülhamid çağında ise tam tersine saray dışı tiyatro can çekişecek kadar kısıtlanmış, saray tiyatrosu ise saray içi ve saray dışından yerli ve yabancı sanatçılarla güçlenmişti   2-Yüksek Devlet Görevlileri-Türk Elçileri-Basın Batı Tiyatrosu ile tanışıklığımızda ve bu tiyatronun ülkemizde gelişmesinde saray ve çevresi ölçüsünde belki daha da önemli bir etken olarak devlet görevlilerinin, dışarıya giden Türk elçilerinin ve yeni gelişmekte olan basın ve yayınında önemli katkısı vardır  Saraya koşut olarak devlet adamları da konaklarında Batı Tiyatrosu ve müziğine önem veriyorlardı  Avrupa Tiyatrosu’nun tanınmasında Tanzimat öncesi ve sonrası kurulan elçiliklerimizinde önemli katkısı vardır  Asal görevleri diplomatik ilişkilerin yanısıra, elçiliklerimizden gittikleri ülkede Türkiye’nin batılılaşmasına katkısı olacak bilgileri vermeleri istenmişti  Tiyatronun tanınmasında basının önemli yardımı görülmüştür  Tiyatro duyurularına, haberlerine, eleştirilerine ve özellikle Avrupa’daki tiyatro yaşamı üzerine verdiği bilgilerle halkı tiyatro konusunda aydınlatıyorlardı  Hatta oyun metinlerine de yer veriyorlardı   3  Yabancı Elçilikler Kimi elçiler,elçilikleri içinde tiyatro yaptırıp, burada temsiller verdirmişlerdir, bu temsillere Türkler seyirci olarak gelmiş, temsillereTürk oyuncularınında kendi gösterileriyle katıldığı olmuştur  Elçiler ayrıca dışardaki, özellikle kendi ülkelerini ilgilendiren temsilleri çeşitli yollardan desteklemişlerdir   4-Azınlıklar Azınlıklar denilince ilk akla gelen Yahudiler,Rumlar ve Ermenilerdir  Ancak özellikle Avrupa’dan gelen çeşitli nedenlerle Türkiye’ye yerleşmiş Levantin ve Türkçe deyimiyle Tatlısu Frenkleri’ni anlamak gerekecektir  Bunlar arasında özellikle İtalyan, Fransız ve Almanları düşünmemiz gerekir  Bu topluluklar için tiyatro binaları yapılmış, düzenli temsiller verilmesi sağlanmıştı  Bunların katkıları daha çok Türkiye’ye yerleşik azınlığın kendi olanaklarıyla ve kendi aralarında sürdürdükleri tiyatro yaşamıdır  Türkiye’de Batı Tiyatrosu’nun başlaması ve gelişmesinde Ermeni azınlığın katkısı çok önemlidir   5-Yabancı Topluluklar Temsil için dışarıdan sık sık yabancı sahne sanatçıları ve toplulukları gelirdi  Bunlar yanlız seyircinin yetişmesi ve sahne sanatlarını tanıması bakımından değil, yerli sahne sanatçıları ve tiyatro adamlarının görgü ve bilgi kazanmaları, yerli toplulukların oyun dağarları,yerli yazarların Avrupa Tiyatrosunu tanımaların bakımından önemli katkıları olmuştur  Tiyatro binalarının yapılmasında da doğrudan doğruya yada dolaylı payları vardır   6-İlk Türkçe Oyunlar Geleneksel Tiyatromuz doğmaca olduğundan bir yazılı metin söz konusu değildi  İlk Türkçe oyun sarayın ısmarlaması üzerine 1859’da Şinasi tarafından yazılan Şair Evlenmesi’dir  Türkçe oyun yazılmasında veya Türkçe’ye yabancı oyunların çevrilmesinde katkısı olan bir kurum Doğu Dilleri Okulu’dur  Bu okulda Fransız ve başka ülkelerden gelen gençlere Türkiye’deki elçiliklerde görevlendirilmek üzere Arapça, Farsça ve Türkçe öğretiliyordu  Yabancı elçiliklerde çevirmen olarak kullanılan Ermeni, Yahudi ve Rumların çeşitli nedenlerle işe yaramadıkları görülünce bunlara tiyatro oyunu çevirileri işi verildi   Osmanlı Tiyatrosu’nun kuruluşunu ve sona erişini kesin olarak saptamak güçtür  Bu kuruluştan ve sona erişten ne anladığımıza bağlıdır  Güllü Agop’un bu sırada kurduğu topluluğun adı Asya kumpanyası idi  OsmanlıTiyatrosu adı altında ilk Türkçe Gösterimini verdiği yıl olan 1868’I benimsemek daha uygun gözüküyor   Osmanlı Tiyatrosu’na asıl gücünü veren 1870 yılında devletin tanıdığı tekel imtiyazıydı  Nitekim bu imtiyazı aldığı yıldan başlayarak tiyatro hızlı bir gelişme göstermiştir; daha önemlisi Türk aydınları, yazarları ve devlet adamlarıyla sıkı ilşkisi bu yıldan sonra artmıştır   Sona erişe gelince burada da çeşitli tarihler düşünülebilir  Eğer Osmanlı Tiyatrosu adına bağlı kalacak olursak, bu adı Güllü Agop’tan sonrada kullananlar olmuştur,öyleki Meşrutiyet döneminde de adı Osmanlı Tiyatrosu olan topluluklar vardı  On yıl için verilen tekelin işlerlik gücü 1880’den daha önce azalmıştı  Buna karşı, Güllü Agop tekelin sona erdiği yılda da , duyurularında imtiyaz sahibi olduğunu gösteren başlıkları kullanagelmiştir   Kimi görüşe bakılırsa Gedikpaşa Tiyatrosu’nun yıktırılış yılı olan 1884 tarihi önemlidir  Ancak bu yıl, başka bakımlardan önemli olmakla birlikte Osmanlı Tiyatrosu’nun sona erişi olarak kabul edilemez   Güllü Agop Batı Tiyatrosu’nun gelişmesi, Türk yazarlarının dramatik sanatla ilgilenmesi, profesyonel tiyatroculuğun gelişmesi kadar, her bakımdan örnek bir kültür kuruluşu olan ve izleri günümüze kadar gelen Osmanlı Tiyatrosu’nu kuran, geliştiren, ona yön veren Güllü Agop üzerine tiyatroculuğu dışında bilgimiz pek azdır; doğum ve ölüm yılları bile kesin değildir  Güllü Agop hem Türk, hem Ermeni olamak üzere iki toplumun ilişginiydi  Bizler her zamanki değerbilmezliğimizle onunla ilgilenmemişiz  Güllü Agop’un tiyatroda adına ilk 1862’de rastlıyoruz  Şark Tiyatrosu, dönemi 5 Mayıs 1862’de Hugo’nun Kral Eğleniyor’u ile kapatmıştıAgop burada sahneye çıkmış ve herkes tarafından beğenilmişti   Bundan sonra sahne koyucu ve oyuncu olarak katıldığı İzmir’de Vaspuran Tiyatrosu’nda ve sonra başına geçtiği Asya Kumpanyası’nda çalışmalarına devam etmiştir  Güllü Agop tiyatroculuk yaşamında hep Türk ve Ermeni toplumları arasında sıkışmış, bocalamış, iki yanı da hoşnut etmeye çaba göstermiştir Osmanlı Tiyatrosu günümüz tiyatrosunun birçok olumsuz yanlarına ışık tutabilir  130 yıl önce Batı Tiyatrosu örneğinde bir tiyatro kurarken ne seyirci, ne tiyatro sanatçısı ve teknik adamı, ne yazar ne de yönetmen ve sahne tasarımcısı vardı  Osmanlı Tiyatrosu kısa zamanda bunların hepsini sağlamıştır  Ayrıca Müslüman kadın seyirci, müslüman kadın oyuncu sorunlarına da çözüm getirmiştir  Oyun yazarlarını tiyatro içine çekmiştir  Bu kadar kısa sürede her bakımdan iyi örgütlenmiş yerleşik bir repertuar tiyatrosunun kuruluşuna dünya tiyatro tarihinin hiç bir döneminde rastlanmamıştır   Önce Osmanlı Tiyatrosunun çok çağdaş bir tutumuna ilgiyi çekmek isterim  Osmanlı Tiyatrosu Namık Kemal, Ali Bey, Ahmet Mithat Efendi gibi oyun yazarlarını tiyatro içine çekmiş, bu yazarların tiyatro sanatçılarıyla elele birlikte çalışmalarına olanak sağlamıştır  Çoğunluğu Ermeni olan sanatçıların bozuk teleffuzlarını düzeltmişlerdir  Ayrıca Güllü Agop, tiyatro bilgisi ve deneyimiyle bir takım oyunları yazarlarıyla birlikte yazmıştır  Böylece tiyatrocu eylemi ile edebiyatçı eylemi güç birliği yapmıştır  Sahneye çıkan ilk Türk oyunu olan Mustafa Efendi’nin Leyla ve Mecnun oyunuda böyle bir işbirliğinin sonucudur   Günümüzde ise yazarlar oyunlarını evlerinde yazıp tiyatroya verdikten sonra yalnız ilk gösteriminde görürler   Osmanlı Tiyatrosu’ndan günümüz tiyatrosuna ışık tutabilecek 2  Öğrenek oyuncular bakımındandır  Osmanlı Tiyatrosu’nun sanatçıları tam anlamıyla profesyoneldi; kendilerini yanlızca sanatlarına adamışlardı  İçlerinde Avrupa görmüş,bir kaç yabancı dil bilenler vardı  Kolaylıkla devlet kapısında iyi aylıklı bir iş bulabilirlerdi  Kimininde iyi para getirebilecek bir zanaatı vardı  Ancak onlar kendilerini tiyatroya adamışlardı  Çoğu da yaşlılıklarında veremden, yoksulluktan ölmüşlerdi  Günümüzün tiyatrocularına gelince çoğu reklamlara çıkar, tv dizi filmlerinde rol alır, sunucu olur  Çoğunlukla Brezilya,Amerikan dizilerini seslendirir,Milyonların izlediği bu dizilerde de bir ses olarak kalırlar   Osmanlı Devleti’nin ilk padişahları sade ve gösterişsiz bir hayat sürmüş olamakla beraber kısa bir zaman sonra saray, Selçuklularınkine uygun bir gelenekle kurulmuştur  Selçuk Sarayı’nda büyük ziyafetler verilir, çalgılar çalınıp şarkılar söylenir,şiirler okunur, hikayeler anlatılır, mudhik (güldürücü) ve mukallid (taklid edici) ler tarafından eğlenceler düzenlenirdi  Osmanlı Sarayı’nda da az zaman sonra böyle bir hayatın yerleşip kökleştiğini görüyoruz   | 
|   | 
|  | 
|  |