Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Tarih / Coğrafya

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
cepheden, mektuplar

Cepheden Mektuplar

Eski 10-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Cepheden Mektuplar




Cepheden mektuplar



Hasan Etem’in Validesine Son Mektubu

Kaynak : Kabatepe Milli parklar Müzesi

Mektubu yazan , ihtiyat zabit ( yedek subay ) namzedi Hasan Etem , İstanbul Hukuk Fakültesi son sınıfına devam ederken aynı zamanda Beyazıt Nümune Mektebi’nde öğretmendi Düşmanın Çanakkale’ye dayandığını işittiğinde gözünü kırpmadan binlerce akranı gibi cepheye koştu Gönüllü yazıldı Bu onun son mektubuydu Bu mektubu yazdıktan iki gün sonra Maydos (Eceabad)’da şehit oldu

Not: Mektuptan mekan ve zaman tam olarak anlaşılamıyor 25Nisan1915 çıkartma öncesi yazıldığı görülüyor Bu da ortam hakkında net bilgi veremiyor Çıkartma öncesi 19Nisan da nasıl şehit olabileceği açık değil Rumi-Miladi dönüşümlere dikkat edilmemiş olabilir

Valideciğim,

Dört asker doğurmakla müftehir şanlı Türk annesi,

Nasihat-amiz mektubunu Divrin Ovası (Nığde) gibi,güzel,yeşillik bir ovacığın ortasından geçen derenin kenarındaki armut ağacının sayesinde otururken aldımTabiatın yeşillikleri içinde mest olmuş ruhumu bir kat daha takviye etti

Okudum, okudukça büyük dersler aldımTekrar okudumŞöyle güzel ve mukaddes bir vazifenin içinde bulunduğumdan sevindimGözlerimi açtım, uzaklara doğru baktımYeşil yeşil ekinlerin rüzgara mukavemet edemiyerek eğilmesi,bana,annemden gelen mektubu selamlıyor gibi geldiHepsi benden tarafa doğru eğilip kalkıyordu ve beni , annenden mektup geldi diyerek tebrik ediyorlardıGözlerimi biraz sağa çevirdim güzel bir yamacın eteklerindeki muhteşem çam ağaçları kendilerine mahsus bir seda ile beni tebşir ediyorlardıNazarlarımı sola çevirdim çağıl çağıl akan dere , bana validemden gelen mektuptan dolayı gülüyor , oynuyor , köpürüyordu

Başımı kaldırdım , gölgesinde istirahat ettiğim ağacın yapraklarına baktımHepsi benim sevincime iştirak ettiğini , yaptıkları rakslarla anlatmak istiyorduDiğer bir dalına baktım , güzel bir bülbül , tatlı sedasıyla beni tebşir ediyor ve hissiyatıma iştirak ettiğini ince gagalarını açarak göstermek istiyordu

İşte bu geçen dakikalar anında , hizmet eri :

-Efendim , çayınız , buyrunuz , içiniz , dedi

-Pekala dedim,aldım baktım , sütlü çay

-Mustafa bu sütü nereden aldın ? Dedim

-Efendim , şu derenin kenarında yayıla yayıla giden sürü yok mu ?

-Evet dedimEvet ne kadar güzel

-İşte onun çobanından 10 paraya aldım

Valideciğim , on paraya yüz dirhem süt , su katılmamışKoyundan şimdi sağılmış , aldım ve içtim Fakat yukarıdaki bülbül bağırıyordu : “Validen kaderine küssün , ne yapalımO da erkek olsaydı , bu çiçeklerden koklayacak , bu sütten içecek , bu ekinlerin secdelerini görecek ve derenin aheste akışını tetkik edecek ve çıkardığı sesleri duyacak idi”

Şevket merak etmesin o görür , belki de daha güzellerini görür

Fakat , valideciğim , sen yine müteessir olmaBen seni , evet seni mutlaka buralara getireceğimVe şu tabii manzarayı göstereceğimŞevket , Hilmi (kardeşleri) de senin sayende görecekler

O güzel çayırın koyu yeşil bir tarafında , çamaşır yıkayan askerler saf saf dizilmişlerGayet güzel sesli biri ezan okuyordu

Ey Allah’ım , bu ovada onun sesi ne kadar güzeldiBülbül bile sustu, ekinler bile hareketten kesildi ,dere bile sesini çıkarmıyorduEzan bittiO dereden ben de bir abdest aldımCemaat ile namazı kıldıkO güzel yeşil çayırların üzerine diz çöktümBütün dünyanın dağdağa ve debdebelerini unuttumEllerimi kaldırdım , gözümü yukarı diktim , azımı açtım ve dedim :

-Ey Türklerin Ulu Allah’ıEy şu öten kuşun , şu gezen ve meleyen koyunun , şu secde eden yeşil ekin ve otların şu heybetli dağların HalıkıSen bütün bunları Türklere verdinYine Türklerde bırakÇünkü böyle güzel yerler , Sen’i takdis eden ve Sen’i ulu tanıyan Türklere mahsustur

Ey benim Rabbim !

Şu kahraman askerlerin bütün dilekleri ; ism-i Celalini İngilizlere ve Fransızlara tanıtmaktırSen bu şerefli dileği ihsan eyle ve huzurunda titreyerek , böyle güzel ve sakin biryerde sana dua eden biz askerlerin süngülerini keskin , düşmanlarını zaten kahrettin ya , bütün bütün mahveyle ”Diyerek dua ettim ve kalktımArtık benim kadar mes’ut , benim kadar mesrür bir kimse tasavvur edilemezdi

Oğlun

Hasan Etem

4 Nisan 1331

(17 Nisan 1915)



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.