Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
dünya, edebiyatı, edebiyatıarap

Dünya Edebiyatı-Arap Edebiyatı

Eski 10-23-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dünya Edebiyatı-Arap Edebiyatı




Söylentiye göre Arap şiirinin güçlü ve etkin olmasının sebebi olarak, devamlı uzun çöl yolculukları yapan Arapların (Ki Türkçe anlamı Göçebe/Yörük’tür) deve üstündeyken söyledikleri türkülerin ahenk ve ölçülerine göre devenin hızını arttırması veya azaltmasını fark etmeleriyle başlar Bu buluşun teknik olarak anlamı, develerin müzikten anladığı şeklindedir Arap şiirinin bel kemiği olan ve daha sonra İslâm’ı kabul eden diğer halkların şiirlerine de sirayet eden Aruz Vezninin çıkış kaynağı da bu buluştur Devenin attığı adımlara göre oluşturulan Aruz vezni memdud (uzun hece) ve maksur (kısa hece)’dan oluşan Tavil, Medid, Basit, Kâmil, Vefir, Hezec, Recez, Remel, Seri, Munsarih, Hafif, Muzari, Muktazab, Muctas, Mutadarik ve Mutakarib olmak üzere on altı alt başlığa ayrılır
Bu başlıkların da her birinin kendi içlerinde ayrı ayrı anlamları vardır Söz gelişi; Remel sevinç ve kederi anlatırken; Seri at koşmasını anlatır Aruz konusunda bir diğer söylenceyi de nazar-ı dikkate almak elzemdir Aruzun babası olarak kabul edilen Halil bin Ahmed, çarşıda demir döven demircilerin çekiç seslerini dinleyerek Aruz’u bulmuştur Ayrıca Arap halklarının yaşamları ve özellikle göçebe yaşam Arap Şiirini besleyen belli başlı unsurlardır Bilinen başlıklarıyla Arap Şiirinde görülen türler; Hiciv, Hamaset, Fahr, Medh, Rica, Nesib, Zühd, Hikem, İtab ve Gazel’den oluşur Ayrıca Arap Şiirinde Yergi unsuru diğer kabilelere üstünlük sağlamak bakımından sıklıkla kullanılırdı Bu şairler içinde en mühimi Zuheyr bin Canab’tır Bilinen en eski Arap Şiiri türlerinde sıklıkla kullanılan imajlar; cin, peri, büyü gibi metafiziksel imajlardır Tevrat’ta (Ahd-i Atik) geçen meşhur Balâam Laneti de bu dönemin şiirleri arasında yer bulur
Arap Şiirinde Ölçüler: Arap Şiirinde bilinen ilk ölçü Seci’dir Bu ölçü daha çok nesir biçiminde ve fakat kafiyeli olan yazılardı Seci’nin devamı olarak gelişen Recez Ölçüsü ise bir kısa ve bir uzun heceden oluşan bir ölçüydü Doğallıkla Arap Şiirinde ilk ölçü olarak Recez kabul edilir Recez’le aynı dönem Muallakat’ul Seb’a (Yedi Askı) dönemidir Terim ilk defa çok sonraları Hammed er-Raviye tarafından kullanıldıysa da tam anlamıyla dönemi karşılamaktadır Yedi Askı döneminde Arap halkı tarafından beğenilen en iyi şiirler Kabe duvarına asılarak sergilenirdi Bu şiirlere de es-Samut (İnci Gerdanlığı) adı verilirdi Dönemin ünlü şairleri arasında İmrul Kays, Tarafa, Zuheyr, Lebid, Amr bin Gülsüm, Antere, el-Haris bin Hilliza, Nabiga ve A’şa gibi isimler vardı Aynı zamanda dönem, Kaside türünün gerçek formuna ulaştığı dönem olarak da bilinir Bu şiir yarışmasında İbn-i Kuteybe Kuralları olarak bilinen bazı kaideler vardı
İmr’ul Kays’ın (Gezgin Kral/Hondoc)
“Durun,
Sevgilinin ve Sıkt el-Liva’da
El-Dahul ile Havmel arasında
Tudah ve Mikrat’ın çevirdiği evinin anılarıyla
Ağlayalım
Evi güneyden ve kuzeyden
Birbirinin aksi olarak esen rüzgârların etkisiyle
Henüz yok olmamıştır” dizeleri veya Tarafe’nin;
“Hail bölgesinde
Duma denilen cennet gibi yerde,
Yapma nakışların geriye kalanları gibi,
Renkli taşlarla süslenmiş
Havle’nin terk edilmiş kısmında kalan harebelerde;
Oturdum, ağladım…” dizeleri İbnü Kuteybe Normları’na uygun birer Kaside başlangıcıdır
Daha sonra sırasıyla Feryat, Yalvarma, Anıları Anlatma, Aşk, Seyahat, Binek Övme ve nihayetinde Kasidenin sonunda Kaside’nin ithaf edildiği kişiyi Övme kısmı gelirdi

Anadili Arapça olan kavim ve ulusların ortaya koymuş oldukları edebiyat yapıtlarını kapsar Arapça Arap Yarımadası'nda ilkçağlardan beri kullanılan bir dildir İslam dininin ortaya çıkışından sonra yayılarak İspanya'dan Endonezya'ya kadar uzanan bir alanda 600 yıl boyunca kültür dili durumuna gelmiştir

İslam Öncesi Dönem'de Arap Edebiyatı

Cahiliye Dönemi adı da verilen İslam Öncesi Dönem'de Arap edebiyatında şiirin özel bir yeri vardı Devesinin sırtında uzun çöl yolculuklarına çıkan Bedeviler'in söyledikleri türküler Arap şiirinin kaynağını oluşturur Yiğitliği, sevgiyi, çöl yaşamını anlatan bu türkülere deveci türküsü anlamına gelen hida denir Göçer çöl insanının söylediği bu türküler kentlerde söylenmeye başlanınca belli değişikliklere uğrayarak kesin ölçüler kazanmıştır

İslam öncesi Arap şiirinden günümüze kalan en önemli örnek el-Muallakatü's-Seb'a'dır (Yedi Askı) Bu şiirler Ukaz panayırında düzenlenen bir şiir yarışmasında beğenilerek Mısır ketenine yazılmış ve Kâbe'ye asılmıştı Hidalarla

Alıntı Yaparak Cevapla

Dünya Edebiyatı-Arap Edebiyatı

Eski 10-23-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dünya Edebiyatı-Arap Edebiyatı




“Edebiyat” sözcüğü Arapça kökenli olan “edep”ten üretilmiş Osmanlıca bir terimdir Çağdaş Arapça’da da çok nadir olarak kullanılan bu deyim de Osmanlıca’dan alınmıştır Osmanlı dil kalıbı içinde baktığımızda “iktisadiyat”, “ictimayat” ve benzeri kelimeler gibi “edebiyat” kelimesi de sonradan uydurulmuş bir özellik taşımaktadır

Arap edebiyatı denince akla doğal olarak şiir gelir Gerçekten de şiir, Arap edebiyatının neredeyse yüzde seksenini dolduracak bir zenginliye sahiptir Roman ve benzeri türler Arap edebiyatı için henüz yeni sayılmaktadır Arap şiirinin merkezinde ise “kaside” bulunmaktadır Kasidenin seçilmesi konu olarak bir şeyi anlatmaya daha müsait oluşudur Klasik Arap şiiri Aruz üzerinde kurgulanmaktadır Aruz’un ilk kez kalıplaşması İslam’dan sonradır Yaklaşık VIII Yüzyılda İmam Halil b Ahmet (öl 786) isimli bir alim tarafından o zamana kadar kullanıla gelen Aruz düzenlenmiş ve ona ilmi bir içerik vermiştir Aruz, Araplara göre, “ilmü’ş-şi’r”, yani şiir ilmidir; manası “çadırın ortasına dikilen direk” anlamına gelmektedir Bu Eski Türkçe’de “orda” sözcüğüne denk gelmektedir Arapçada aruzun 19 bahiri ve 6 dairesi bulunmaktadır İran ve Türk edebiyatında ise 14 bahir ve 4 daire vardır Her bahir bir kalıptan, birkaç neviden ve sınıflamadan oluşuyor Örneğin hecez bahrinin birden fazla nevi vardır İran edebiyatında hezecin 24 kalıbı gözükmektedir Türk edebiyatında Aruz’un bütün çeşitlerini kullanan Fuzûlî’dir Bu kalıplaşma Arapça’nın dil yapımından ileri gelmektedir

Roman sözcüğü ise Arapça’da kullanım olarak yeni değildir Araplar bu kelimeyi “kıssa” olarak telaffuz ederler Kıssa, örnek bir ismin üzerine kurgulanır ve onun yaşamını konu alırdı Klasik Arapça’da bu isim genelde peygamberler olmuşlardır “Kıssa-i Enbiya”lar serisi bir nevi “peygamberler romanı” demektir Ama klasik “kıssa” ile, günümüzde kullanılan roman karşılığı “kıssa” arasında burada üslup ve terkip farkları bulunmaktadır En büyük farkı şu, ilkinde yazarın görevi sadece anlatmak ve aktarmaktır; ikincisinde ise kurgulama ve yeniden tanımlama da vardır

“Hikaye” ise Arapça “uksûsa” demektir Bin Bir Gece masallarında binlerce hikaye yer almaktadır Hikaye, aslında bir “kanıtlama” biçimidir Eski düşüncede “söz” kendisi kanıttır Yani bir şeyin nesnel tanımıdır Örneğin, “ağaç” sözü, ağaç türünden bir bitkinin isim olarak kanıtıdır Ama sözcüklerin hepsinin görülür varlık nedenleri olmayabilir Yani, soyut özellikli sözcükler de bulunmaktadır Örneğin “hayal” sözcüğü Varlıksal anlamda görülür bir mevcudiyeti olmayan bu sözün, işlev ve gerçeklik nedenleri vardır Hikaye, işte sözcüğün bu ikincil yapısının kanıtlama biçimidir Bu anlamda konuşan her kes hikayeci olabilir Hikayeci olmak için “tam anlamlı” bir tanıma genişlik kazandırma yeterlidir Örneğin, bir şey konuştuğumuzda onun önemine vurguda bulunmak için bir olay anlatırız Bu anlama genişlik kazandırmak için başvurulan ek anlatım hikayedir Bu halk konuşmasından alınmış bir tanımlama ve kanıtlama yöntemidir Örneğin, “insan olmak onun zatinde vardır” tanımına daha geniş bir anlam kazandırmak için “eşeğe altın semer vursan yine de eşektir” misalini getirirler Bu söylenen bir şeye ilaveten bir güç kazandırmadır Veya, “ahlaki güzelliğin” ne olduğunu anlatırken peygamberin yaşamından bir olayı örnek sunmaktır Yani, hikaye, bir anlamın geniş bir alanda savunmasıdır Bunun en tipik örneklerini günümüz düşüncesinde de buluruz Söz gelişi, Sait Nursî’deki kanıtlama türü hikayedir Örneğin, Gençlik Rehberi risalesinde “ismin” öneminden söz ederken, bir de çöle düşen iki insanın hali anlatılmaktadır Ama ilmi açıdan kanıt olarak hikayenin sunulması sorunludur Çünkü, bir şeyin kanıtı kendisi olamadığı sürece, sorunun diğer anlamlar üzerinde yayılmasına neden olmaktadır Bu yüzden din adamlarının anlatımında sunulan hayati ve ilmi bir şeye ilişkin katılama olarak hikayeye baş vurmak üslup olarak bir eksikliktir İşte “hikaye”nin tanımı böyle bir şeydir

Arap edebiyatı en zengin dönemini İslam’ın ortaya çıkmasından sonra yaşamıştır Özellikle de, hicretin II Asrından sonra muazzam bir edebiyat örneği ortaya çıkmaktadır Ama, ne denli zengin olursa olsun, edebiyat son yüzyıla kadar hep seçkin öğretisi olarak kalmıştır Arap edebiyatı Osmanlı’lar döneminde korunmuş ve etkisinden bir şey kaybetmemiştir Arap edebiyatında görülen büyük değişim ve ona çağdaş tanımını kazandıran tarih XIX Yüzyıldır Bu farkı, değişimi, olumlu ve olumsuzluklarını ortaya koymak için Arap edebiyatını ülkelere göre izlemek en doğru olanıdır


Alıntı Yaparak Cevapla

Dünya Edebiyatı-Arap Edebiyatı

Eski 10-23-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dünya Edebiyatı-Arap Edebiyatı




YEDİ ASKI ŞAİRLERİ
İmr’ul Kays: Yedi Askı şairleri arasında en eski ve en meşhur olanıdır Kral olan babasını Beni Esed kalkışmasında kaybeden Kays, hayatının bundan sonraki dönemini gezgin olarak sürdürmüştür Rivayete göre Hz Muhammed tarafından en büyük şair ünvanıyla taltif edilen şair, Kral soyundan olması hasebiyle, İbn Kuteybe Kurallarından sonuncusunu (Soylu bir kişinin övüldüğü bölüm) şiirlerinde uygulamaz Kays Bizans imparatoru taarfından zehirletilmiş ve Ankara yakınlarında hayatını kaybetmiştir
Nabiga Zobyani: IV Munzir zamanında Hira yakınlarında doğan şair, Numan Ebu Kabus zamanında Kraliçeyi bir şiirinde överken müstehcen ifadelere yer verdiği için Şam’a sürüldü Çok zengin olan ve saraya yakınlığıyla bilinen şair, Hz Muhammed’den kısa bir süre önce Hira kentinde hayatını kaybetti
Antere: Çöl şairi ünvanlı Antere, köleyken gösterdiği kahramanlıklar sayesinde özgürlüğüne kavuştu El Faruk savaşında tutsaklıktan kurtardığı kabilesinin kadınları sayesinde ünü Arabistan’a yayıldı Sevgilisi Abla için yazdığı müthiş şiirlerle de bilinen ve ömrü savaşarak ve şiir okuyarak geçen Antere, Tai savaşında öldürüldü
Tarafa (Tarafe): Meşhur şiirinde yer verdiği “inatla arıyordu” dizesinden kinaye, olarak anılırdı Hiciv unsurlarını sıklıkla kullanan şair, bir şiirinde kralı da hicvedince sonunu hazırladı Kral onu ve yakın bir arkadaşını çağırarak bir görev amacıyla birer mektupla Bahreyn’e yolladı Yolda kendi mektubu açan arkadaşı içinde ölüm fermanını görünce Bahreyn’e gitmekten vaz geçti Kralın mektubunu açmayı doğru bulmayan , mektupla beraber Bahreyn’e gitti ve orada Şair şiirlerinde kendini örnek göstererek yaşam hakkında bilgiler verir Çocuksu ifadeler barındıran sevimli şiirleri de mevcut olan Tarafa’nın divanı Selighson tarafından Fransızca’ya çevrilmiştir
Zuheyr bin Ebu Sulma: Hz Muhammed’in Kasidecisi olarak bilinen ve Şairler Efendisi ünvanıyla taltif edilen Kaab Bin Zuheyr’in babasıdır Yedi Askı döneminin Ahlakçılarındandır Bu bakımdan şiirlerinde öğüt havası dominant unsurdur İntihal yapmayan şairler sınıfında da zikredilen Zuheyr’in, dili de oldukça sadeydi Gatafan’da yaşayan şair, Hz Muhammed’le de karşılaşmış ve duasını almıştır Zuheyr oldukça sert bir soyluluk anlayışına sahipti, o yüzden kendisine verilen hediyeleri geri çevirirdi Çöl yaşantısının Araplara verdiği en önemli meziyet olan gurur Zuheyr’de had safhadaydı Ölümüne el-Hansa tarafından yakılan ağıt meşhurdur
Alkama bin Abda: Imr’ul Kays ile şiir konusunda rekabet eden Gassani sarayına yakınlığıyla bilinen Yedi Askı dönemi şairi
A’şa: Arap Yarımadasının en meşhur şairidir Hz Muhammed’den önce de sonra da Tek Tanrı inancını benimsemiş olan şair, Hıristiyanlık dinine de yakın dururdu A’şa; İmr’ul Kays, Zuheyr ve Nabiga ile dört büyük Arap Şairinden biri olarak kabul edilir Batı Edebiyatında ise A’şa ve Kays en büyük iki Arap şairi olarak tanımlanır
Hasan bin Sabit: Hz Muhammed’in kasidecilerindendi İslâm ülkelerinde yaygın olarak okunan Sabit’in divanı Hirschfeld tarafından da yayımlanmıştır
Kâab bin Zuheyr: Büyük Yedi Askı şairi Zuheyr’in oğludur Hz Muhammed’i yeren şiirler okuması ve bu şiirlerin müthiş etkiler yapması üzerine ölüm emri çıkartılmış, özür dilemesi üzerine de affedilmişti Bir numaralı Naat olarak kabul edilen Kaside-i Bürde’nin (Banet Suat) şairidir Hz Muhammed’in hırkasını (bürde) verdiği şair, Şairler Sultanı olarak anılır
Mutammim: Hz Muhammed’in vefatından sonra ayaklanan Kureyş kabileleri içinde yer alan şair, Halid bin Velid’in (ra) kanlı bir şekilde bastırdığı kalkışma sırasında öldürüldü
Hasan Basrî: Kuramları tartışmasız olarak bütün İslâm topraklarında kabul gören ünlü İslâm ilahiyatçısı Basrî, sade ve anlaşılır şiirler yazmıştır
İbn-i Rumî: Aslen Rum olan şair 836′da Bağdat’ta doğdu Şiirlerinde anlatım güzelliğine önem veren şair, Mutedid’in veziri Hüseyin Kasım’ı bir şiirinde yerdiği için zehirletilerek öldürüldü Vezirle aralarında geçen konuşma meşhurdur: Zehirlendiğini anlayan İbn er-Rumî gitmek için ayağa kalkar Vezir: “Nereye gidiyorsun?” diye sorunca, “Gönderdiğin yere” cevabını verir Vezirin “Babama da selâm söyle” demesi üzerine ise “Cehenneme gitmiyorum” diye yanıt verir
İbn el-Mu’tez: Halife Mu’tez’in oğludur Babasının ölümünden sonra Murtazabillâh ünvanıyla halife olan el-Mu’tez sadece bir gün halife kalabildi 908 yılında asiler tarafından devrilerek boğdurularak öldürüldü Kitab ül Bedi aslı meşhur bir eseri vardır Öldürülen kedisi için yazdığı mersiye ünlüdür:
“Mine,
Sen bizi terk ettin ve bir daha dönmeyecek misin?
Sen benim yavrum gibiydin,
Seni okşamadan nasıl yaşayacağım?
Sen bizim koruyucumuzdun
Sadi: Gülistan ve Bostan adlı iki Şark Edebiyatı başyapıtının yazarı olan şairin, Hulâgû’nun Bağdat’ı yıkması ile ilgili yazdığı mersiyesi de başyapıt olarak kabul edilir Sadi, Avrupa’da tanınan Arap şairlerin başında gelir
Seci’li Nesir Dönemi: Cumhura göre en büyük örneği olarak Kur’an verilen kafiyeli düz yazı İslâm’ın yayılmasıyla beraber Arap Edebiyatı içinde müthiş bir gelişme gösterdi Bu dönemin en önemli türleri; Hutbe, Muhabere ve Makamat’tır Özellikle X yüzyılda Seci’li Nesir zirveye çıkmıştır
İbn Nubata: Mezopotamya doğumlu vaiz El-Hatib ünvanıyla anılırdı Yazılarının önemli bir bölümünü savaşlara ayıran sanatçının en önemli eseri rüyada Hz Muhammed’i gördüğünü anlattığı Rüya Mev’izesi’dir Hutbe, Mac Guckin de Slan tarafından çevrilerek Avrupa Edebiyatına kazandırılmıştır Aynı günde kimsenin tanımadığı iki tane dervişin farklı zamanlarda kendisine gelip okudukları
“O kılıçla ölmez,
Başka türlü ölecektir
Nedenler türlüdür ama
Felâket aynen böyledir”
dizelerinden hemen sonra öldü
Ebu Bekir el-Harizmî: Taberî’nin yeğeni olan sanatçı, 935 yılında doğmuştur Günümüze kadar gelen ilk mektup kitabının yazarıdır Yazdığı hicivler yüzünden Gazneli Mahmud’un veziri el-Utbî’nin emriyle hapse atıldı Resail adlı eseriyle bilinir






Alıntı Yaparak Cevapla

Dünya Edebiyatı-Arap Edebiyatı

Eski 10-23-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Dünya Edebiyatı-Arap Edebiyatı




Bediüzzaman el-Hamadanî: 1008 yılında öldü sanılarak gömülen yazar, mezardan çıkmak için çaba sarf ederken çıkarttığı sesleri duyan çevredekiler tarafından mezarı tekrar açılarak dışarıya çıkartılmaya çalışıldı Ancak Hamadanî’ye ulaşıldığında yazar ölmüştü Bir kez okuduğu bir kitabı ezberine alacak denli iyi bir hafızaya sahip olmasıyla meşhurdu
Harirî: Seci’li Nesir’in en büyük ustası olarak kabul edilen yazar, Makamat türünde verdiği örneklerle şöhrete ulaşmıştır Makamat’ın açıklaması Silvestre de Sacy tarafından yapılmıştır
Basra ve Kûfe Ekolleri: Genişleyen İslâm devleti resmî dili olarak Arapça’yı seçmişti Bu durum Arap Dilinin doğru bir biçimde öğretilmesi ve yaygınlaştırılması için eğitim kurumlarına duyulan ihtiyacı ortaya çıkardı Yedi büyük hafızdan biri olarak kabul edilen İsa bin Ömer bu devrin önemli isimlerindendir Ayrıca Gramer konusunda otorite kabul edilen Halil bin Ahmed’de döneme damgasını vuranlardandır Sanatçının Kitab’ül Ayn adlı bir de sözlüğü bulunmaktadır Kitab adlı eseriyle Sibaveyh, Kitab’ül Müselles adlı eseriyle Kotrob ünvanlı Mustanir, Kitab’ül Matalib ile Müsenna, Kitab’ül Muammerin ile Hatim, Muhyiddin İbn’ül Arabi, Adab’ül Kâtib adlı eseriyle Kuteybe, Divan’ül Adab ile Cevheri, Fıh’ul Lugat adlı eseriyle Razi dönemin diğer önemli isimleridir Aynı dönemde Profesör Ebu’l Kasım Mahmud ez-Zemahşeri Klasik Bilimler dalında sivrildi
Kitab’ül Agani: Şarkılar Kitabı anlamına gelen eser 897 doğumlu Ebu’l Ferec tarafından yazılmıştır Arap Edebiyatının en önemli kaynaklarından sayılan eser, toplam yirmi bir cilttir Kitapta bulunan bir çok şiir bestelenmiş olduğu için yazarına Ferec adı verilmiştir
El-Yemenî: Çok kuvvetli bir şair olarak tanınan Necmeddin Ebu Muhammed Umara bin Ali el-Yemenî, 1121′de doğdu Selahaddin Eyyubî’ye yazdığı parlak kasidelerle bilinir Ancak Kudüs Kralı tarafından Selahaddin Eyyubî’ye düzenlenen suikastte bulunduğu için idam edilir
İbn Nobata Cemaleddin: 1278′de Meyyafarikin’de doğan şair Sec’ el-Mutavvak adlı bir antolojisi, kendine ait bir de Divan’ı vardır
İbn Hicca: Azrarî lakaplı Arap şair Bad’iyye adında Hz Muhammed’in hırkası için yazılmış şiirleri ünlüdür Semerat el-Evrak adında bir de antolojisi vardır
İbn Fadlullah Ömerî: Aruz öğrenimini Şam’da tamamlayan yazarın Favazil es-Samar adlı eseri meşhurdur Şair, Recez türünde eserler vermiştir
Ayşe el-Ba’uniyye: Hz Muhammed için yazdığı m kafiyeli Feth el-Mübin adlı Naat ile üne kavuşan kadın şair Çocuk eğitimiyle ilgili yazdığı Behcet el-Huld türünün ilk örneklerindendir
Bin Bir Gece Masalları: Kitab’ül Elif Leylâ ve Leylâ adıyla ünlenen, çocuklara ve yaşlılara hoş vakit geçirtme amacıyla yazılan kitapların en meşhurudur Şehrazat ve Dinazad’ın öykülerinin anlatıldığı Hezar Efsane, yazıldığı dönemde oldukça ses getirmiş, günümüzde de Şark Edebiyatı denilince akla ilk gelen eserlerden olmuştur
Cabir’in kardeşi Hayyan’ın yanındaki hayatımla
Şimdiki hayatım arasında ne benzerlik var!
A’şa
Uzun mızrakla giysisini parçaladım
Kerim kişi mızrağa yabancı değildir
Antere
Eğer benim bir huyum sana kötü geldiyse
Benim giysilerimi kendi giysilerinden sıyırıver, kurtulursun
İmr’ul Kays
Ali’nin gözleri ağrıdığından ilaç arıyordu,
Tedavi edecek birini bulamıyordu,
Resulullah tükürüğüyle onu iyileştirdi;
Derken üflenen ve üfüren mübarek oldu
Buyurdu; bugün bayrağı öyle bir süvariye vereceğim ki,
Savaşta dilâver, cesur ve savunucudur
O, Allah’ı ve Allah da O’nu seviyor;
Allah sağlam kaleleri onunla fethedecektir
Bu yüzden Ali’yi bu özelliklerle muhtas kıldı;
O’nu kendine vasi ve kardeş seçti

*
Alıntı






Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.