Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hikaye, nükteler|masal, özetleri

Nükteler|Masal Ve Hikaye Özetleri

Eski 10-23-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Nükteler|Masal Ve Hikaye Özetleri




NÜKTELER

"ATATÜRK BİZDEN BİRİDİR"
Cumhuriyetin onikinci yılı için pankartlar hazırlanacaktı Liste Atatürk'e sunulur
- "Atatürk bu milletin en yücesidir"
- "Türk Milleti asırlardır bağrından bir Mustafa Kemal çıkardı" gibileri vardı
Atatürk listeyi dikkatle gözden geçirir, bunları ve benzerlerini çizer Hepsini yerine şunu yazar
- "ATATÜRK BİZDEN BİRİDİR"

YÜZBAŞI DEĞİL ACEMİ
İran Şahı Pehlevi Balıkesirde Atatürk onunla beraber merasim kıtalarını dolaşıyorlar Her sınıftan bir bölük görmektedirler Sıra makineli bölüğüne gelir Daha önce askere öğretilmiştir "Acemi" kelimesi kullanılmayacak bunun yerine "Yeni Asker" denecektir Bunun nedeni de "Acemi" tabirini İranlılar hakaret sayarlarmış
Atatürk ve Şah yeni satın alınan bir kır katırın önünde durur
Mehmetçik, tekmile başlar:
- Adım Mehmet oğlu İbrahim, memleketim Ayvacık, hayvanın numarası 341, ısırmaz tepmez, adıDerhal aklına geldi Hayvan yeni olduğu için erler ona (Acemi) ismi vermişlerdi Ere komutanı elini göğsüne koyarak işaret eder Bunun üzerine Er biraz durur ve cevap verir:
- Adı Yüzbaşıdır, komutanım
Şah farkına varmaz, yürür gider Büyük adam "Atatürk" durur ve bölük komutanının kulağına:
- Bu hayvanın hakiki ismi nedir? diye sorar
Acemi'dir, paşam, diye cevap alır
Atatürk İbrahim'e bakar, baştan aşağı süzer Yanağına okşar ve emir verir:
- Bu çocuğa bir ay izin verin Yaverden yol harçlığını alırsınız, der ve ayrılır

"İSMİMİN SÖYLENMESİ İÇİN ŞEHİRLERİN TEMELİNE SIĞINMAM"
Ankara ve İstanbul'dan birinin adının (Atatürk) olarak değiştirilmesi yönündebazı oluşumlar vardı Bazı milletvekilleri jest yapmak isterler Bu konuda kaleme aldıkları kanun tasarısını Yalova'nın kurulma esnasında bir akşam yemeğinde sunarlar
Atatürk tasarıyı dikkatle okur ve der:
"- Bir ismin kalması ve söylenmesi için şehirlerin temellerine sığınmak şart değildir Tarih zorlanmayı sevmeyen nazlı peridir Fikirleri ve vicdanları tercih eder"
Ve İstanbul'un adı İstanbul, Ankara'nın adı Ankara kalır

"BEN EĞİLMEM"
Çocukluk zamanları Sık sık mahalle arkadaşları toplanır ve o zamanlar Selanikte pek moda olan "Mancık" oyununu oynarlardı Bu bir çeşit "birdir bir" oyunu idi Bir kişi eğilmekte ve diğerleri sıra ile üzerinden atlamaktaydı O, oyuna iştirak etmezdi ama seyrine de bayılırdı Arkadaşları birgün yaka paça zorla onuda oyuna sokarlar Sıra ile hepisinin üzerinden atlar ve sıra kendisine gelince, eğilmeden ayakta durur ve :
"Haydi atlayın!" der
Arkadaşları başını yere doğru eğmesi için israr ettikçe, O :
"Ben eğilmem ! Böyle atlarsanız atlayın" der
Eğilmedide, ne o gün ne de sonra

"TIP ÖYLE SÖYLÜYORSA PEKİ"
Atatürk'e böbrek sancısı gelmeden kendisini muayene eden Profesör Doktor Behçet Sabit Erdelhun'u, Atatürk zahmet ettiğinden dolayı teşekkürden sonra:
- Muayene ve müdahalelerinize hazırım doktor ! buyururlar Muayene yapılır ve sorarlar - Nasıl buldunuz doktor ? Doktor'un teşhisi üzücü değildir Fakat kendilerine bazı tavsiyelerde bulunmak tıbbı bir zorunluluktur Durumu kendilerine arzeder Atatürk tatlı tatlı güler Bu defa Gaziye doktor sorar:
- Akşamları iki üç kadeh alırmısınız Paşam ?
Atatürk bir müddet durur, güler ve şu cevabı verir:
- Evet alırım ama, sorduğunuz kadeh adedine bir sıfır ilave etmek suretiyle
Bu cevap doktoru endişeye sevketmiştir Verilecek cevabı toparlamaya çalışırken Gazi sorar :
- Neye sustunuz doktor?
Doktor şu cevabı verir :
- Susmadım Paşam Şu kısa sessizliğim emin olsun bir üzüntü ifadesidir
- O halde doktor, kati tavsiyenizi öğrenmek isterim
- O halde Paşam, müsadei devletinizle arz edeyim ki o iki üç kadehin önüne konan sıfıra izin vermiyeceğim
Bunun üzerine Atatürk aynen şunu söyler :
- Acaib ! Demek bu tavsiyede israr ediyorsunuz ?
- Evet muhtrem Paşam, ısrar ediyorum
- Demek bu sıfır meselesinde isminiz gibi sabit kademsiniz?
- Tıp öyle söylüyor Paşam, emir ve irade sizin Biz sadece tıbbi vazifemizi yapıyoruz
İşte O sırada Atatürk'ün gözleri odada ki bir levhaya takılır Eliyle işaret ederek:
- Evet doktor haklısın
Levhada şu cümle yazılı idi:
"Hak bellediğin yolda gideceksin" Doktor huzurlarında hürmetle eğilir ve tekrar teyiden arz eder
- Evet Paşam, biz tıbbi görevimizi yapıyoruz
Atatürk doktoru iltifatlarıyla mahcub eder ve bu kadehlere sıfır koymamak bahsinde bile
sofralarında bulunan zevata:
- Vazifei tıbbiyeye mudahale yok ! Buyurarak kadehlerin önündeki sıfırları kaldırırmış

FENERSİZ YAKALANDIK
Ali Kılık'tan naklen: Atatürk ani bir kararla bir torpido ile Ege'de bir seyahate çıkar Sabaha karşı Alaiye'de karaya ayak basarlar Gelişlerinden kimsenin haberdar olmasını istemez Ortalıkta kimseler yoktur Kahveler kapalıdır Yolda, iz soracak kimsede yoktur Atatürk :
- Şöyle gideriz, elbette birine rastlarız der
Yürümeye devam ederler O sırada yanlarından bir jandarma geçmektedir Sabahın erken saatlerinde beş kişilik böyle bir kafilenin sokak ortasında kararsız bir vaziyette yürüyüşü jandarmanın dikkatine çeker, durur, dikkatlice hepsini baştan aşağı süzer Süzmesiyle beraberde olanca kuvvetiyle birlikte aksi istikamete koşması bir olur
Atatürk :
- Jandarma bizi tanıdı Haber vermeye gidiyor; mani olun durdurun diye emir verir Fakat mani olmak, durdurmak kabil mi? Jandarma öyle koşmaktadır ki, kısa bir zaman içinde gözden kaybolur Bunun üzerine Atatürk:
-Fenersiz yakalandık, buyururlar

İNEĞİNİ KAYBEDEN KÖYLÜ
Korkunç bir kış günü, Atatürk sabaha karşı şu emri verir:
- Bu kış kiyamette memleketin ne halde gördüğünü görmek isterim Otomobille gezmeğe çıkacağız
Kırşehir istikametine yola çıkılır Yolda döküle döküle, kara batağa saplana saplana hatta bizzat bir ara kendisini bile itmeğe mecbur kaldığı bir yolculukdur devam eder Bir dağ başına gelirler Köylünün biri tek başına koşmaktadır Atatürk köylüyü çağırtır ve sorar :
- Bu havada dağ başında ne yapıyorsun ?
- İneğim kayboldu Paşam
- Seni kurtlar yer
- İneğimi yedilerse ko beni de yesinler
- İneğin kaç lira kiymetinde idi ?
- Eh Bir elli altmış lira ederdi
Atatürk yanındakilere döner:
- Bu adama yüz lira verin, bir otomobile alın
Hemen köylüye yüz lira verildi Otomobile binmesi teklif edildi
Köylü :
- Hayır Ben yine ineğimi arıyacağım, diye red etti
O vakit Atatürk:
- İşte sana yüz lira verdiler İki inek alabilirsin Bırak ötekinin peşini
Köylü :
- Sana rastlamak benim talihimdir Ama yine kendi ineğimi ararım Paşam Sana rastlayan adamın üç ineği olsa çok mu?
Atatürk köylüyü kendi otomobiline alır Sonra, onun köyünde küçük bir çiftlik alıp köylüye hediye eder

YOL LAZIM
Korkunç bir kış günü, Atatürk otomobille memleketi gezmektedir Yollar berbattır Kırşehir'e varılır Şehrin kapısında vali frak ve silindir şapkasını giymiş ve karşılıyor Atatürk :
- Vali bey bu kiyafet neden icabet etti !
Vali :
- Efendimiz, yol ve erkan
Diye söze başlayacak olur, Ata, sözünü keserek :
- Be adam, bilmek lazım olan bu yol değildir Bizim geldiğimiz yoldur Millete lazım olan yoldur
Kırşehirden Yozgat'a gidiliyor Daha vilayet hududunda vali Boran kamyonlarla ve yol açma ekipleriyle Ata'yı karşılar Ata'nın ilk sözü şu oluyor:
- İşte yol bilen vali böyle olur

EKMEKLE OYNAMAK
Atatürk'ün asla kini yoktu Bir kimseye ne kadar kızarsa kızsın, bir müddet sonra affeder, olanları unutur bir daha tekrar edilmesinden hoşlanmazdı Bu yüzden etrafındakilerden bir çokları zaman zaman gözden düşmüş, affedilmiş tekrar eski görevlerine iade edilmişlerdi Fakat, asla müsamaha etmediği şey kimsenin ekmeği ile oynanması idi
Yeni harflerin kararlılıkla takip edildiği bir devirde bir gezi esnasındabir devlet dairesine girer Bir defter açar Defterde eski harflerle yazılı not ve evraklar vardır Defterin sahibi yalı bir memurdurAtatürk hayatında ender rastlanan bir hiddetle memurundan müdürüne kadar hepsini kovar, dışarı çıkarken de:
- Bunlar mikroptur, efendim Milli bünyenin selameti namına temizlenmeli diye bağırır
Akşam olur Vilayet konağında bir ziyafet vardır Bir aralık laf döner dolaşır yeni harflere gelir
Atatürk valiye sorar :
- Bugünkü yobazlara ne yaptın?
Vali :
- Görevlerine son verdim Paşam Atatürk durakladı Sonra usulca :
- O olmadı işte Bu adam kabahatli, muhakkak Fakat çoluğu çocuğunun suçu ne Onları aç bırakmaya hakkımız yok Onu vazifesine usulca iade et Biz adamları tedib etmeliyiz ama ekmekle oynamak caiz değildir

HALK İSTERSE BENİ DE KOVAR !
1935 Dünyanın bazı bölgelerinde olduğu gibi, Türkiye'de de Yahudiler aleyhine bir kamuoyu oluşmuştur Bu sıralarda Çanakkale'ye gelen Atatürk!ün huzuruna çıkmak isteyen bir Musevi vatandaşı görevliler bırakmak istemiyordu Atatürk :
- Bırakın gelsin, der
Musevi Atatürk'ün önünde ellerini açarak, yukarıya kaldırır
- Paşam bizi kovuyorlar, biz ne yapacağız?
Atatürk, bu şekilde huzuruna çıkan adamın ne demek istediğini ve kim olduğunu anladığı halde yine sorar:
- Sen kimsin ?
- Ben Paşam, Çanakkale müsevilerinden Avram Palto
- Sizi kim kovuyor? Hükümet mi? Kanun mu ? Polis mi? Jandarma mı? Bana söyle
Musevi vatandaş duraklar, şaşalar Bir müddet sonra kendini toparlayarak cevap verir :
- Hayır Paşam, halk kovuyor
Atatürk, bu adamın yüzüne dikkatle bakarak gülümser ve :
- Halk isterse beni de kovar !, der ve yürür
"Nükte ve Fıkralarla ATATÜRK, Niyazi Ahmet Banoğlu, 1967



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.