Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ceviz, hikaye, kabuğu|masal, özetleri

Ceviz Kabuğu|Masal Ve Hikaye Özetleri

Eski 10-23-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ceviz Kabuğu|Masal Ve Hikaye Özetleri




Ceviz Kabuğu

Yeşil alanı ile ünlü olan Sağlık Köyü,yine horozların sesleri ile güne uyanmıştıCıvıl cıvıl kuş şakırtıları,ara sıra kişneyen atların seslerine karışıyorduKöyün ortasından akan dere bu büyülü görüntüyü tamamlayan bir fon gibi duruyordu
Köyün sakinleri çoktan kalkmış ve kahvaltılarını yapmıştıYavaş yavaş evlerinden çıkmaya başlayan köy sakinleri,bahçelerine doğru yol almaya başlamıştıSağlık Köyü,civarın en yeşil köyüydüAncak asıl önemli olan köyün yetiştirdiği cevizlerin çok değerli ve çok güzel olmasıydıÖyle ki,köyün cevizleri tüm yurtta tutulmuş ve hatta dış ülkeler de köyün cevizlerine talip olmuştuBu nedenlerden dolayı köylü rahat ve zengin bir hayat sürmekteydi
Köyün görüntüsüne uygun bir şekilde yeşile boyalı ve demirden yapılmış bir kapıdan yaşı 60 civarında olduğu tahmin edilen birisi çıkarAk sakalı ile adeta masallarda anlatılan yaşlı kişileri andıran bu kişinin çıkmasından yaklaşık yarım dakika sonra yaşı 13 olduğu rahatça tahmin edilen bir çocuk çıkarYaşlı adamın yanına gelerek elini tutar ve konuşmaya başlar:
-Dedeciğim,haydi geç kalmadan bahçemize gidelim
Torununun bu işgüzarlığı dedenin hoşuna gider ve gülümseyerek konuşur:
-Ahmet,senin çalışkanlığını görünce babanı hatırlıyorumBaban da çok çalışır ve hiç boş durmazdıBuralar ona dar geldi,Almanya’da daha çok çalışıp daha çok kazanacağını düşündüBu nedenden dolayı da onu buralarda tutamadım
Dede ve torun kah konuşarak kah susarak yollarına devam ederlerYolun sağında ve solunda yer alan bahçelerde çalışan ve ara sıra birbiri ile şakalaşan insanlar dikkati çekmekteydiDedenin,köylü tarafından sevildiği belli oluyorduGeçtikleri her bahçeden dedeye iltifatlar yağdırılmakta ve çay içmeye davet edilmekteydiDede ile torun kendi bahçelerine geldiklerinde güneş tam tepeye dikilmiş ve ortalığı sıcağı ile kavuruyorduBir şeyler yemeleri gerektiğini düşünen dede torununa seslenir:
-Ahmet,öncelikli olarak bir şeyler yiyelim,işimize ondan sonra başlayalım
-Peki dedeciğim,sen nasıl istersen…
Getirmiş oldukları çıkınlarını açarlar ve yiyeceklerini çıkarırlarYavaş yavaş yiyeceklerinden yemeye başlarlar,bir taraftan da ayranlarını yudumlarlarAğaçların altında yemek yemenin tadı da bir başka oluyorduAhmet bunu dile getirmeden edemedi:
-Dedeciğim,bu yeşillikler altında karnımızı doyuruyoruz ya,bu bana müthiş bir haz veriyor…
-İşin güzel tarafı,şehirlerde yaşayan insanlar bizim bu yaptığımızı senede bir kaç defa yapıyor ve buna piknik adını veriyorlarBizim köylü insanlarımız ise bu yaptığımız şeyi küçümsemekte ve her zaman ki olağan bir olay olduğunu söylemektelerİnsanlar ceviz kabuğunu doldurmayacak şeylerden zevk almasını unuturlarsa,ceviz kabuğunu doldurmayacak şeylerden hır çıkartmayı öğrenirler
Ahmet,dedesinin bu konuşmasından bir şey anlamamış ve düşünmeye başlamıştıTorununun çok zeki olduğunu bilen dede ise hiç konuşmadan torununu gözlemeye başlamıştıYaklaşık beş dakika sonra Ahmet konuşur:
-Dedeciğim,anladığım kadarıyla insanların küçük şeylerden mutlu olması gerektiğini ve küçük şeyleri büyütmeyerek kavga etmemesi gerektiğini ifade ediyorsunuz…Doğru anlamış mıyım?
-Doğru anlamışsınAhmet,insanlar küçük şeylerden mutlu olsalardı bugünkü gibi çevre kirlenmesi olmazdı,kutuplardaki buzullar erimezdiKüçük şeylere kızmasalardı boşanan aileler olmazdı,ülkeler biraz kazanç için diğer ülkelere saldırmazdıAma insanlar ne yapıyorsa kendilerine yapıyorlarBizler bu Dünya’nın variscileri değiliz,sadece bu Dünya’yı torunlarımızdan emanet aldık ve emaneti sahipleri olan sizlere düzgün bir şekilde bırakmak zorundayız
Dedesinin konuşmaları Ahmet’i çok etkilemişti ve onu birkaç dakika düşünceye dalmaya itmiştiSonunda dedesine dönerek konuşmaya başlar:
-Dedeciğim,ben ceviz kabuğunu doldurmayacak güzelliklerden mutlu olacağım ve ceviz kabuğunu doldurmayacak çirkinlikleri göz ardı edeceğim
Torununun bu güzel sözü dedeyi duygulandırmıştı ve torununa dönerek:
-Torunum,umarım diğer insanlar da senin gibi düşünür ve bu Dünya’yı temiz ve düzgün bir şekilde torunlarına bırakmaları gerektiğini anlarlar…İşte bu duygu ceviz kabuğunu defalarca dolduracak kadar büyük bir duygudur



Alıntı Yaparak Cevapla

Ceviz Kabuğu|Masal Ve Hikaye Özetleri

Eski 10-23-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Ceviz Kabuğu|Masal Ve Hikaye Özetleri






Ceviz Ağacı

Bahçemizde çok sayıda meyve ağacı vardı İkişer tane dut, kiraz, armut, elma birer tane ayva, erik ve ceviz ağacının yanı sıra çok sayıda selvi ağacı ve gül vardı Selvi ağaçları göğe doğru uzanırken, güller yere yakındı Babam bahçe işlerinden anlayan birisiydi Ağaçların dizilişindeki mesafeyi nizami ayarladığından, dalları birbirine değmiyordu Güllerin bahçeye yayılışı ise nakış oyası gibiydi Bir de sultan söğüdü ağacımız vardı dalları aşağı doğru sarkıyordu İnce dallarını koparıp, kafamıza şapka yapardık Güneşten koruduğu gibi serinde tutardı

Babam ağaçlarla çocuğu gibi ilgilenirdi Diplerini kazımasından tutun dallarını budamasına kadar bir ahenk içerisinde yapardı Bahçeyi satın aldığında çakıl taşları ve diz boyu otların kapladığı bir ören iken yoldan geçenlerin hayranlıklarını gizleyemedikleri muhteşem bir bahçeye dönüştürmüştü Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur atasözüne en güzel örnekti

Bizim hikâyemiz ceviz ağacıyla Babam ceviz ağacını bahçeyi satın aldığı gün dikmiş Babamın, ceviz ağacının küçücük kökünü toprağa girdirdiğindeki heyecanının hep taze kaldığını annem anlatmıştı Babam yaptığı işlerden haz alırdı O minnacık fidanı toprakla buluşmasından, gelişmesine ve büyümesine şahit olmuştu Fidanı, bir deli poyrazın hışmına uğramadan, bir çocuğun tutup çekmesinden ya da başıboş kalmış bir keçiden korumuştu Bu meşakkatli yolculuğun ardından ceviz ağacıda hediye olarak ilk meyvelerini sunmuştu Babam için cevizin ilk meyvesinin alınmasının önemi ise cevizi toprakla buluştururken yaşadığı heyecanı hala korumasıydı

Bizim çocukluğumuz bu cevizin üstünde geçti Mahallenin çocuklarıyla saklambaç oynarken üzerine çıkar yapraklarının arkasına saklanırdık Ceviz ağacının dalları gevşek olduğundan bazen düştüğümüz olurdu ama gidip de büyüklerimize söylemezdik çok acı çekmemize rağmen Yollarımız genelde toprak olduğundan çıkan çakıllar ve küçük kaya parçalarına takılıp düştük derdik Yol güzergâhını takip eden arktaki sudan da üzerimizi siler ve elimizi yüzümüzü yıkadıktan sonrada eve giderdik Bu arktaki suyla bahçelerimizi de sulardık Her yıl bu arkın temizlenmesi bütün mahallece yapılırdı Eğer temizlenmemiş olsa içine bir yıl boyunca dolan çakıllar ve ayrık otlarından dolayı işlevini yapamaz hale gelirdi

Yaz sonuna doğru cevizlerin toplanmasına sıra geldiğinde mahallenin çocukları arasında bayram havası eserdi Ulaşamadığımız cevizleri uzun çubuklarla indirirdik aşağıya Cevizlerin çırpılmasından sonra yere düşenleri teker teker toplar çuvala bırakırdık Çocukluk aklı, dalından kopup düşen cevizlere bazen kafa bazen de vole vururduk Kafamızın balon gibi şiştiği de olurdu Büyüklerimizden azar işitmemiz bir yana kulaklarımızda çekilmez değildi Bu toplanan cevizlerin kabuklarını soyduktan sonra kuruması için dama sererdik Güneş ışınlarını gördükçe kurumaya başlardı Ara sıra karıştırırdık ki her yerine güneş ışınları değsin diye

Cevizler kuruduktan sonra annem komşulara, akrabalara da dağıtırdı Komşu ve akraba hakkını gözetirdi Üzüm pekmezini kaynatır, ceviz içini iğne ile ipe dizer, kaynamış üzüm pekmezine batırıp çıkarır ve çamaşır ipine nota gibi dizdikten sonra kurumasını beklerdi Kuruduktan sonra kışlık çerezimiz hazırdı Katıksız, doğaldı Sağlık açısından da bire birdi Diğer meyve ağaçlarının da hakkını vermeliyiz Onlarında meyvelerini kurutur, kışın yerdik

Aradan yıllar geçti Baba yadigârı ağaçlara gözüm gibi bakıyordum O çocukluk günlerimi hatırlatan ceviz ağacı tek dostumdu Eskileri onunla yâd ediyordum Sıkıntılarımı onunla paylaşıyordum Ben beni bildim bileli onunla beraberdim Gayrı saklımız yoktu Bir gün askerdeki ağabeyimden bir mektup geldi

“Kardeş, askerlik için biriktirmiş olduğum param bitti Arkadaşlardan borç aldım Yüzüm kalmadı onlardan borç istemeye, acilen paraya ihtiyacım var Ne yap et, bul buluştur parayı gönder Ağabeyime demedim, desem bile göndermeyeceğini biliyorum Allah’a emanet ol”

Ne yapacağımı şaşırıp kalmıştım Ben kendi geçimimi zor sağlıyordum zaten Çoğu zaman aç yattığım bile oluyordu Bir çay ocağında çay servisi yapıyordum Karın tokluğuna çalışıyordum Ağabeyimin istediği paranın miktarı çoktu Bulmam imkânsızdı Kimden isteyebilirdim ki, istesem bile kim verirdi ki?

Çay ocağında birkaç müşterinin oturduğu bir masaya servis yapıyordum Konuşmalarına kulak misafiri oldum

-Bana ceviz ağacı lazım Satmak isteyenler varsa iyi para vereceğim Sizi de görürüm

Birden, aklımda şimşekler çaktı “Olamaz! Nasıl böyle bir şey düşünebilirdim en yakın dostum hakkında

Vardığım bütün kapılardan elim boş döndü Maalesef, tek çarem kalmıştı

Ceviz ağacının yanına vardım Durumu anlattım Başka çaremin olmadığını tekrarlayıp durdum Bir yandan da gözlerimden yaşlar boşalıyordu Yapraklarından bir su damlacığı elime düştü Ayrılacağımızı anlamış olacak ki, o da ağlıyordu sanki Sımsıkı gövdesine sarıldım saatlerce

Adamı buldum Gelip cevize baktı Verdiği fiyat işimi görüyordu, önemli olan da buydu Yeğenim, ağabeyime haber vermiş Bir solukla geldi Tüccara:

-Çocuk mu kandırıyorsun? İstersen bedavaya versin

-Keyfiniz bilir

Diyerek gitti Giderken yanındaki adamına:

-Mecbur satacak Paraya ihtiyacı var İhtiyacı olmasa cevizi satar mı? Tecrübe konuşuyor Kaç kişinin cevizini böyle ucuza satın aldım

-Senden korkulur patron

Ağabeyim alış verişimize çomak sokmuştu

-Ucuza kapatacaktı Bu fiyata satılır mı? Madem satacaksın Tüccarın verdiğinden fazlasını vereyim, bana sat

Tüccarı kovmasının sebebi cevizi kendi almakmış meğer Senin gibi birisinden başka ne beklenirdi

Başka çarem kalmamıştı Eli kolu bağlanmış bir insan ne yapabilirdi Mecburen ceviz ağacını ağabeyime sattım Ceviz ağacının kesilişi ile benim yere yığılmam bir olmuştu Kendime geldiğimde ceviz ağacının dallarını yerden topluyorlardı Geçmiş gözümün önünden film şeridi gibi aktı

Ceviz ağacının kesilmesine ne kadar üzüldüğümü kelimelerle anlatmam mümkün değil Canımdan bir parça koptu sanki Beni daha derinden yaralayan ise ağabeyimin tutumu Askerdeki sanki kendi kardeşi değildi Ağabeyime göndermek için istediğim paradan daha fazlasını cevizi alırken ödemesine ne demeli? Hani paran yoktu? Yalancı

Uzun yıllar geçmişti Beni görenler tanımamışlardı Oysa ben yarıya yakınını tanımıştım Bahçemizi görmek için acele ettiğimden hiç birine kendimi tanıtmadım Beni görenler yabancı biri diye mırıldanıyorlardı Adımlarımı bahçemize doğru hızlı hızlı atarken heyecan kapladı bütün benliğimi Kalbim göğsümü dövmeye başlamıştı Gözlerime inanamadım Tek ayakta kalan evimiz çökmüş, harabeye dönmüştü Bahçemizin ortasından yol açılmış, ikiye bölünmüştü Sonradan öğrendim ki belediye istimlâk etmiş Hava hafiften kararmaya başlamıştı Birden harabe evimizden donuk bir ışık yayıldı Evimizin iki odası yıkılmamıştı ama her an kepebilirdi İçeriden yaşlı bir adam çıktı Beni görmüştü

-Haylazlar, defolun Bir daha burada görürsem ayaklarınızı kırarım

Beni çocuk sanmıştı Çocuklarında rahatsız ettiği belliydi

-Burada mı kalıyorsunuz?

Adam sinirlendi

-Sana ne!

Adamı sakinleştirmezsem elindeki bastonla her an kafama vurabilirdi

-Amcacığım, kimseye zarar verme niyetinde değilim Belki yardımım dokunur

Adam, bir ‘oof’ çekti

-Güldürme beni evlat! Çocukları bile terk edip giden birine kim yardım eder?

Adam bayağı dertliydi

-Demek evlatların seni bu harabeye bıraktılar Ne kadar merhametsizlermiş İnsan babasına bunu yapar mı?

Adamın yanına yaklaştım Kör bir ışık bizi göz göze getirdi Aman, Allah’ım! Bu büyük ağabeyimdi Ben onu tanıdım ama o beni tanıyamamıştı Oysa şu an dünyanın en mutlu insanı olmam gerekirken, en üzgünüydüm Bize yapmadığını bırakmayan, evinden kovan ve en önemlisi de cevizimi kesendi

-Senin mi burası?

-Hayır Keşke ev kafama uçsa da ölsem

-Niçin?

-Uzun hikaye Bu evin sahipleri benim kardeşlerim

-Kardeşinin evi seninde evin sayılır

-Beni burada görseler bir saniye koymazlar

-Burada değiller galiba?

-Keşke burada olsalar da onlardan özür dilesem Helallik alsam Onlara ettiğimi çekiyorum

-Ne yaptın ki?

Sinirlendi birden:

-Amma da soru soruyorsun Daha kim olduğunu bile bilmiyorum

-Tüccarım Burada bir ceviz ağacı varmış, onu satın almaya geldim

Dediğimde gözleri fal taşı gibi açıldı

-Sen

Beni tanımıştı Saatlerce sustu Bende konuşmadım

Evi söktürüp yenisini yaptırdım Birde hizmetçi tuttum, kendisine bakması için

İyiliğe iyilik herkesin işi kötülüğe iyilik er kişinin işi

Yetimlere, yoksullara, yaşlılara, akrabalara, darda kalmışlara yardım etmekte dinimizin emri

Bir haber geldi Ağabeyim elindeki küçük bir ceviz fidanını bahçemize dikerken yığılıp kalmış


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.