Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
adam|masal, hikaye, özetleri, şanssız

Şanssız Bir Adam|Masal Ve Hikaye Özetleri

Eski 10-23-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Şanssız Bir Adam|Masal Ve Hikaye Özetleri




ŞANSSIZ BİR ADAM

Şanssızlık beni her yerde izliyor, eminim ki,
doğduğum gün gökyüzünde birkaç kötü yıldız,
gezegen ya da herhangi bir gök cismi vardı

Bir süre önce çalışmak için Fransa'da bulunmuş ve dönmüş olan bir
teknisyenle tanıştığımı anımsıyorum; o da şanssız olduğunu söylerdi

Bu teknisyen birkaç delikanlıyla el ele vemişti: Geceleri arabayla
dolaşıyorlar dükkanların kepenklerine zincir bağlayarak arabayı çalıştırıyorlar,
böylece kepenk fırlayarak sarılıyor, onlar da içeri girip eşyaları çalıyorlardı

Her neyse, bu teknisyenin göğsünde bir giyotin dövmesi vardı Üzerinde ise fransızca
sözcüklerle; İtalyanca'da "hiç şansım yok" anlamına gelen şu yazı yazılıydı:
"Pas de chance" göğsünün kaslarını hareket ettirdiği zaman giyotinin
bıçağı gibi görünüyor, teknisyende sonunun böyle biticeğini söylüyordu
Gerçekten de, giyotine gitmedi ama beş yıllık hapis cezasına çarptırılmayı başardı

Şimdi aynı yazıyı benim de göğsüme yazdırtmam gerekiyor Çünkü herkes
benim yaptığımı yapar ama onların işleri iyi giderken benimki ters gider
Demek ki şanssızım ve birisi kesinlikle kötülüğümü istiyor,
ya da dünyanın benimle alıp veremediği var

Başkalarından daha dürüstçe olmasa da her zaman işlerimi dürüst olarak yürütmeye
çalıştım Çünkü, bilindiği gibi hepimiz kusurluyuz yalnızca Tanrı kusursuzdur

Evlendikten hemen sonra karımım parasıyla bir dükkan açarak ayakkabı
tamirciliğine başladım ve bir memur mahallesi seçmekle iyi yaptım Memur olarak
çalıştıkları ve işyerinde iyi görünmek zorunda oldukları için, halktan kişiler olan
bizim gibi yırtık ayakkabıyla gezemezler Dükkanım, mahallenin tam ortasında,
içinde en az binlerce memurun oturduğu köhne evlerin arasındaydı

Aynı caddede, benim tam karşımda başka bir ayakkabı tamircisi vardı
Yetmiş yaşlarında ve nereydeyse önünü göremeyen yarı kör bir ihtiyardı
Dükkanı açtığım gün benimle kavga etmeye geldi Baykuş öyle kötü bir
adamdı ki, karım bana nazardan korunmam için dikkatli olmamı söyledi
Bense ona kulak asmamakla iyi etmedim

Başlangıçta herşey iyi gitti Başarılıydım, gençtim, cana yakındım,
çalışırken şarkı söylüyor, patronlarının ayakkabılarını getiren hizmetçilere
her zaman söyliyecek güzel sözler buluyor ve onlarla şakalaşıyordum Dükkanım
artık mahallenin salonu haline gelmişti ve kısa zamanda o kötü ihtiyarın
tüm müşterilerini elinden almıştım Öfkeleniyordu ama yapacak birşey yoktu
çünkü ben aramızdaki rekabeti kızıştırmak için daha düşük fiyata çalışıyordum

Doğal olarak bir de planım vardı; tüm müşterilerimi avucumum içinde hisseder
hissetmez onu uyguladım Bir ayakkabıya kösele taban, diğerine ise kösele taklidi
olan işlenmemiş bir taban koyarak sırayla yapmaya başladım Yani birine koyuyor
diğerine koymuyordum Daha sonra bu işin farkedilmediğini görerek cesaretlendim ve
tümüne koymaya başladım Gerçekte bu tam anlamıyla karton değildi ama savaş
boyunca üretilmiş olan sentetik bir üründü ve yemin ederim ki, köseleden daha da iyiydi

Böylece hep neşeli, hep nazik ve keyifli, hevesle çalışarak yeterince kazanmaya
başladım Herkes beni seviyordu Bilindiği gibi ihtiyar ayakkabı tamircisi dışında

O sıralarda ilk oğlum dünyaya geldi Aynı günlerde nasıl oldu bilmiyorum, belki de
yağmurdan, ne yazık ki pençe yaptığım ayakabılardan biri açıldı Müşteri itiraz etmek için
dükkana geldi Raslantı eseri tam o günlerde onardığım ayakkabılar açılmaya başladı

Bu gibi şeylerin nasıl yayıldığı bilinir Tüm mahallede herkes olayı biribirine anlattı ve
o günden sonra hiç kimse bana gelmedi Müşterilerin tümü ihtiyara döndü O, dükkanın
camları ardında kendi kendine gülüyor ve kınnapı batırıp çekmekten başka iş yapmıyordu
Bense toptancının beni dolandırdığını, benim suçum olmadığını açıklayarak bas bas
bağrıyordum ama kimse bana inanmıyordu Sonunda; devralacak birini buldum
ve birkaç kuruşla birlikte oradan çekip gittim

Ayakkabıcılıkta ısrar etmenin boş olduğunu anlayınca meslek değiştirmeye karar
verdim Delikanlılığımda bir sıhhi tesisatçının yanında çalışmıştım, onun için bir
lehimci dükkanı açmayı tasarladım

Bu kez de herşeyi düşünerek yaptım, kentin merkezinde, su boruları çürük ve tüm
tesisatları yıpranmış olan, tümüyle eski evlerden oluşan bir mahalle seçtim
Nemli, güneş görmeyen, tıpkı bir mağaraya benziyen bir sokakta, biri kömürcü diğeri
ütücü olan iki dükkan arasında yer buldum Birkaç demir, birkaç kurşun boru, birkaç
lavabo ve musluk aldım ve üzerinde, şu yazıların bulunduğu bir levha yazdırdım:
"Sıhhi tesisat ve teknik işler bürosu, evlere sevis yapılır, isteğe göre önceden
fiyat bildirilir" İş, çabucak iyi gitmeye başladı

O yıl şiddetli bir kış oldu ve kar bile yağdı O, çürük ve eski
evlerin tümünde patlıyan borular, sayılamayacak kadar çoktu Öte yandan iyi bir lehimci
her zaman kolay bulunmadığı için bir banyo ısıtıcısı ya da bir kahve değirmeni bozulunca
halk su tesisatçısına Tanrı'ya güvenir gibi güveniyordu Suların akmadığı ya da banyolarının
su bastığı zaman zengilerin bile ne büyük umutsuzluğa kapıldığını bilemezsiniz Telefon
ederler, yalvarırlar, sizi göklere çıkarırlar ve zamanı gelince de soluk almadan parayı öderler

Su tesisatçısı çok gereklidir ve gerçekten de tümünün kibirinden geçilmez, onlarla iyi
geçinmeyenin vay haline! Söylediğim gibi işlerim hemen iyi gitmeye başladı Dükkan
küçüktü, karanlıktı, vitrinine bir düzine musluktan başka bir şey koymuyordum
ama bir çok kişi beni çağırıyordu Kısa zamanda bütün gün çalışmaya başladım

Eğer, benimkinin tam karşısına bir başka tesisatçı dükkanı açmamış olsaydı,
bu kez işlerim kesinlikle pürüzsüz gidecekti Bu sarışın, ufak tefek, sezsiz, büyük kafalı
bir gençti Hemen hemen hiç boynu olmadığı için kafası göğsüne gömülmüştü
İlk iş olarak müşterileri elimden almaya koyuldu Bana zarar vermeye kararlı
göründüğü için; eğer, önlem almazsam başarılı olacağına inandım

Bunu düşünürken, aklıma müşterileri elimde tutmama, hatta işimi arttırmama
yarıyacak iyi bir fikir geldi Diyelim ki, bir banyo ısıtıcısını yerine yerleştiricektim
İngiliz anahtarıyla civata somunlarını sıkıştırarak zaten eski ve yıpranmış olan
boruyu duvarın içinde kırılacak biçimde burkuyordum Gece evi su basıyor, müşteri
beni çağrıyor, ben de duvarı yararak boruyu değiştiriyor ve iş yapmış oluyordum

Böylece daha önce onarmış olduğum yerlerde yapmamaya dikkat ederek, bazı
bozukluklar yaratıyordum Sonunda durumu düzelttim O sıralarda ikinci
oğlum doğdu ve derin bir nefes aldım

Bu kez gerçekten şanssızlığın etkisi dışındaydım Fakat hiç bir zaman büyük
söylememek gerek çünkü, yaptığım bozukluklardan biri önüne
geçemeyeceğim kadar büyüdü Bir banyo ısıtıcısı dışarı fırladı Ateş, bir dolaba,
sonra da tüm daireye sıçradı Şanssızlık eseri, teknik işlere meraklı olduğu anlaşılan
bir çocuk, beni izlemişti Neler çektiğimi anlatamamCeza evine girmeme ramak
kaldı Bu kez de dükkanı kapatarak mahalleden çekip, gitmek zorunda kaldım

İnat bu ya, üçüncü kez dükkan açmak istedim Artık paralar azalmıştı İki çocuk
bir de yoldakiyle durumumuz pek ümit verici değildi Kent dışında, mezbaha
taraflarında fakir halkın otuduğu mahalleye gittim ve ufak bir şilteci dükkanı açtım

Bu kez fikir karımındı çünkü, kayınpederim de şilteciydi Bir dikiş makinesi,
birkaç demir somya, birkaç portatif yatak, birkaç top şilte kumaşı ve yün ile at
kılı satın aldım Zavallı karım, bebek beklemekle birlikte makinede dikiş dikiyor,
bense yünü tel tarakla taramak gibi daha ağır işler yapıyordum

Mahalle çok fakirdi, çok seyrek olarak sipariş geliyordu Yiyecek yemek bile
bulamıyorduk Karıma söylediğim gibi bu kez şanssızlığımı başımızdan savmamız
çok güç olacaktı Fakat ilkbahara doğru işler iyi gitmeye başladı

Fakirler de temiz olmak isterler, fakir aileler de evi temiz tutmak için her türlü
özveride bulunurlar İlkbaharda mahalledeki kadınların çoğu şiltelerini yeniletmek için
bana geldiler Bu işlerin nasıl yürüdüğü bilinir Bir ay önce kimse gelmiyordu, şimdi
ise elimi hangi işe atacağımı bilemiyordum

İşimi yalnız başıma yürütemediğim için yanıma bir çırak aldım Onyedi yaşında
haylaz bir çoçuktu Aynı Etopya imparatoru Negus'u andıran esmer derisi ve
kıvırcık saçları olduğu için ona Negus diyorlardı O, şilteleri götürmek ya da almak
için dolaşıyor, bense çalışmak için dükkanda kalıyordum

Bu Negus, çamaşırcılık yapan annesinin baş belasıydı Onu bir faturayı ödemesi
için gönderdiğim günlerden birinde geri dönmedi Futbol maçına ve
sonra da başka yerlere giderek paraları yemişti Ama sonunda; dükkana
gelerek, cüzdanını çaldırdığını söyleyecek kadar yüzsüzlük etti Ona hırsız
olduğunu söyledim, o da bana kötü sözlerle karşılık verince bir tokat attım ve
dükkandan kovmak için zor kullanmak zorunda kaldım

Bu olay yeni şanssızlığımım başlangıcı oldu Bu serseri, bir süre önce beş şilteyi
onarırken, bunların birinde tahta kuruları bulduğumu ve onları yok etmek şöyle
dursun diğer dört şiltenin her birine bir çift tahta kurusu koyduğumu, bunu, gelecek
mevsim, şilteleri yeniden onarılmaya göndermelerini sağlamak için yaptığımı anlatarak
tüm mahalleyi gezdi Doğruydu ama bir işi becermek için elden gelen yapılmalı

Herkes öyle yapıyor ama benimkinin öğrenilmesi için şanssız olmam gerekiyormuş
Kısacası, neredeyse bir ayaklanma oldu Kadınlar dükkanda etrafımı çevirerek beni
dövmek istediler Sonunda polis memuru bile geldi ve benden kuşkulandı Bu kez son oldu
Dikiş makinasını ve birkaç eşyayı sattım Geceleyin hırsız gibi sessiz sedasız gittim

Şimdi soruyorum: Benden daha şanssızı var mıdır? Dürüst ve huzurlu çalışmak
istiyordum Dahası, birçok kişinin yaptığından çok değil ama işe biraz da ustalığımı
katıyordum Kısacası iyi bir işçi olmak istiyordum oysa, işsizdim işte
Hiç olmazsa biraz param olsaydı meyhane açardım Madem ki,
şaraba su katıldığını herkes biliyor, belki bu işi kıvırırdım

Artık param yok, çırak olmak zorunda kalacağım Oysa, bilindiği gibi maaşlı
çalışan açlıktan ölür Gerçekten çok şanssız, hatta nazara gelen biriyim
Karım, cüzdanıma bir aziz resmi dikti, üzerimde ise sayısız nazarlık
taşıyorum Sonra evin kapısına da tüm çivileriyle birlikte bir at nalı astım
Ama yine de şanssızım, şanssız yaşadım, şanssız ölüceğim

Kötülüğümü istiyen kişiyi öğrenmek için gittiğim falcı, elimi görür görmez ellerini
gökyüzüne kaldırdı ve bağırdı: "Oh! ne görüyorum, ne görüyorum" Beni bir korku
aldı ve ne gördüğünü sordum Yanıtladı: "Oğlum siyah mı siyah bir yıdız
Herkes senin kötülüğünü istiyor" "Eee öyleyse?" diye sordum
"Öyleyse cesur ol ve Tanrı'ya inan" dedi "Fakat
ben" diye itiraz ettim, "Ben her zaman görevimi yaptım"

O, "Oğlum çok kişi senin kötülüğünü istiyorBöyle olunca görevini yapman
neye yarar? Yalnızca rahat bir vicdana sahip ol"
O zaman yanıtladım:
"Vicdanımın şimdiki gibi rahat olması bana yeter
Gerisi beni ilgilendirmez"


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.