Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Sinsi Eğlence > Bir Tutam Hikaye

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
hikaye, unutulan|masal, özetleri

Unutulan...........|Masal Ve Hikaye Özetleri

Eski 10-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Unutulan...........|Masal Ve Hikaye Özetleri




UNUTULAN

"Ben tavanarasındayım sevgilim!" diye bağırdı delikten aşağı doğru
"Eski kitaplar bugünlerde çok para ediyor Bir bakmak istiyorum onlara
" Son sözlerimi duydu mu? "Orası çok karanlıktır; dur, sana bir fener vereyim"
İyi Durgun bir gün Bütün hayatım boyunca sürekli bir ilgi aradığımı söylerdi birisi bana
Gülümsediğimi gösteren bir ayna olsaydı; biraz da ışık "Bir yerini kırarsın karanlıkta"
Delikten yukarı doğru bir el feneri uzandı Fenerli elin ucundaki ışık, rastgele,
önemsiz bir köşeyi aydınlattı; bu eli okşadı El kayboldu Ne düşünüyor acaba? Gülümsedi:
Gene mi düşünüyor?
Yıllardır bu tozlu, örümcekli karanlığa çıkmamıştı Işığı gören bazı böcekler kaçıştılar Korktu;
fakat, yararlı olacağını düşünmek kuvvetlendirdi onu Belki de hiçbir şey söylemeden
başarmalıyım bu işi Benden bir karşılık beklemiyor Ona yardım etmek mi bu? Bilmiyorum,
bazen karıştırıyorum; özellikle başımda uğultular olduğu zamanlar
Onun gibi düşünmeyi bilmek isterdim Bana belli etmemeye çalışarak izliyor beni Çekiniyor
Acele etmeliyim öyleyse Feneri yakın bir yere tuttu; annesiyle babasının resimleri
Aralarında eski bir ayakkabı torbası, kırık birkaç lamba Neden hiç sevmediler birbirlerini?
Ölecekler diye öylesine korkmuştum ki Torbayı karıştırdı
Tuvaletle gittiğim ilk baloda giymiştim bunları Her gece biriyle dışarı çıkardım, dans etmek için
Aman Allahım! Nasıl yapmışım bunu? Ellerinin tozunu elbisenin üstüne sildi
Mor ayakkabılarına baktı: Buruşmuşlar, küflenmişler Sol ayağına giydi birini:
Ölçülerim hiç değişmemiş Utandı; gene de çıkaramadı ayağından Topallayarak bir iki adım attı
Sonra resimlere yaklaştı, diz çöktü, yanyana getirdi onları Dirseğiyle tozlarını sildi biraz
Beni de kendilerini de anlamadılar Ne kadar ağlamıştım Aşağıda onlara bir yer bulabilir miyim?
Koridorda, sandık odasında… saçmalıyorum Onları unutmadım, onları unutmadım
Babasının yüzünde gururlu bir somurtkanlık vardı Aynı duvara asamam onları
Evin düzenini hızla gözünün önünden geçirdi Yanyana olmak istemezlerdi; mezarda bile
Resimlerden birini aldı; feneri yere bırakmıştı, hangi resmi aldığını bilemedi
Yüksekçe bir yere koydu onu Biraz telaşlanmıştı; dizini bir tahtaya çarptı
Sendeledi, yere düştü; hafif bir düşüş Kalkmaya cesaret edemedi;
emekleyerek fenerin yanına gitti Bir torba daha Boşalttı: eski fotoğraflar!
Amacından uzaklaşıyordu Bana baskı yaptığını düşünmemeliyim Yüzüne karşı söylesem bile,
içimden geçirmemeliyim bunu Aceleyle resimleri yere yaydı,
el fenerini dolaştırdı tozlu karartılar üzerinde Başka bir eve çıkmış olabilirdim,
bir daha hiç görmeyeceğim birine bırakmış olabilirdim bütün bunları Resimleri karıştırdı:
Ne kadar çok resim çektirmişim yarabbi! Çoğu da iyi çıkmamış Gülümsedi:
O zamanlar ne kadar uzunmuş etekler Çirkin bir uzunluk Duruşlar da gülünç
Kim bilir hangi filmden? Arkamı dönüp yürüyormuş gibi yapmışım da birden başımı çevirmişim
Kime bakmışım acaba? Aynı elbiseyle bir resim daha Yanımda biri var Resim çok tozlanmıştı
Tozlu da olsa tanıyor insan kendini Parmağını ıslattı diliyle; tozlar önce çamur oldu, sonra…
İlk kocasının gülümseyen yüzünü gördü parmağının ucunda Aman yarabbi!
bir zamanlar evliydim ben de… sonra gene evliydim İnsan bir günde varamıyor bir yere,
ne yapalım? Nereye? Tanımlayamadığım, bir ad veremediğim duygular yüzünden
ne kadar üzülmüştük Eğildi, bir avuç resim aldı yerden: Bu resim çekilmeden önce,
nasıl hiç yoktan bir mesele çıkarmıştım, sonra da yürüyüp gitmiştim Sonra ne olmuştu?
Sonra… buradasın ya… bu evde Demek sonra hiçbir şey olmadı onunla ilgili
Ne kötü, ne de iyi bir şey: demek ki hiçbir şey Ama bunu hissetmedim;
geçişler öyle sezdirmeden oldu ki… Hayır, düşüncelerin karıştı; basit anlamıyla sözlerin…
Bununla ne ilgisi var? Fakat ben… ondan kaçarken nasıl oldu da birden
başımı çevirip bu resmi çektirdim? Hep böyle mi durdum resimlerde?
Yüksekçe bir yere oturdu, başını ellerinin arasına alıp düşünmeye başladı
Onun da yüzü kim bilir nasıldı? Herhalde ben suçluyum; resim çekilirken değil
belki o sırada haklıydım, muhakkak haklıydım Çok daha önce çok daha önce

Bir an önce kitaplara ulaşmak istedi, geriye doğru bu sonsuz yolculuk bitsin istedi
Eski balo ayakkabısını ayağından çıkarmaya çalıştı Sonra,
arkası kapalı yumuşak terliklerini bulamadı bir türlü Sendeleyerek el fenerine doğru yürüdü
İlerideki köşede olmalıydı kitap sandığı Fakat orada, kitap sandığına benzemeyen karanlık
çıkıntılar vardı Feneri, bu garip yığına doğru tuttu Korkuyla geri çekildi: Biri vardı orda,
oturan biri Feneri alıp bütün gücüyle deliğe kaçmak istedi, kımıldayamadı
Korkusuna rağmen fenerle birlikte, ona yaklaştı Ne yapmışsa korkusuna rağmen yapmıştı
hayatı boyunca Yoksa çoktan kaybolup gitmişti Feneri onun yüzüne tuttu: Aman Allahım!
Eski sevgilisi yatıyordu yerde Tozlanmış, örümcek bağlamış; tavanarasındaki her şey gibi
Kitap sandığına ve resim tahtalarına örümcek ağlarıyla tutturulmuş eski bir heykel gibi
Sağ kolu bir masanın kenarına dayalı; parmakları kalem tutar gibi aşağı kıvrılmış, boşlukta
Dizleri titredi, dişleri birbirine çarptı, ayağının altından kayıp gitti döşeme;
kayarken de ayağına çarpan resim masası devrildi Kol gene boşlukta kaldı:
Örümcek ağlarıyla tavana tutturulmuştu Bu eliyle ne yapmak istedi?
Bir şeyler mi yazmaya çalıştı? Ne yazık, hiç bir zaman bilemeyeceğim
Sol el yerdeydi, bir tabanca tutuyordu Ah! Kendini mi öldürdü yoksa? Olamaz!
Bir sey yapsaydı ben bilirdim; her şeyi söylerdi bana Öyle konuşmuştuk
Beni bırakmazdı yalnız başıma

Sonra hatırladı: Bir gün tavanarasına çıkmıştı eski sevgilisi, şiddetli bir kavgadan sonra
İkisinin de, artık dayanamıyorum, dediği bir gün Ayrıntıları bulmaya çalıştı:
Belki de büyük bir tartışma olmamıştı Biraz kavgalıydılar galiba Gülümsedi:
Bu "biraz" sözüne ne kadar kızardı Onu tavanarasında bırakıp sokağa fırlamıştı:
Öleceğini hissediyordu Peki ama neden? Bilmiyordu; duygunun şiddeti kalmıştı aklında sadece
Sonra "onu" görmüştü sokakta; bütün mutsuzluğuna, kendini zayıf hissetmesine,
ölmek istemesine rağmen "onun" gözlerindeki ilgiyi,
insanı alıp götüren başkalığı farketmişti nedense O gün eve yalnız dönmüştü tabii
Ne kadar daha çok gün eve yalnız döndüm ondan sonra da Şimdi karşımda konuşsaydı,
"Ne kadar daha çok" olur muydu? deseydi Titreyen dizlerinin üstüne çöktü,
el fenerini tuttu onun yüzüne: Gözleri açıktı, canlıydı Bakamadı, başını karanlığa çevirdi
Sonra bakti gene; onu, ölüm kalım meselelerinde yalnız bırakmayan gücünden yararlandı gene
Hiç bozulmamış; geç kalmasaydım böyle olmazdı belki Üzüldü Fakat hiç degğişmemiş;
son gördüğüm gibi, gözleri bile açık Yalnız, gözlerin bu canlılığında bir başkalık var:
her şeyi bildiği halde duygulanamayan bir ifade Görünüşüme bakma,
içim öldü artık diye korkuturdu beni İnanmazdım Öyle şeyler bulup söylerdi ki öldüğü halde
Belki beni izliyor gene Yerini değiştirdi Benimle ilgili değilsin diyerek üzerdim onu
Hayır, bakmıyor bana Belki de düşünüyor Birden konuşmaya başlardı
Bütün bunları ne zaman düşünüyorsun? diye sorardım ona
Ne zaman düşündüğünü bir türlü göremiyorum Hayır, gerçekten ölmedi;
çünkü ben yaşayamazdım ölseydi Bunu biliyordu Bu kadar yakınımda olduğunu bilmiyordum ama,
sen bir yerde var olursan yaşayabilirim ancak demiştim Nasıl olursan ol,
var olduğunu bilmek bana yeter demiştim Bu kavgadan çok önce söylemiştim ama,
çatışmamızın hiç bir şeyi değistirmeyeceğini biliyordu Sonra,
onu bir süre görmek istemediğim halde, onun orada olduğunu bildiğim halde,
tavanarasına bir türlü çıkamadığım halde onu düsündüğümü, onsuz yasayamayacağımı biliyordu
Sonra neden aramadım? Bir türlü fırsat olmadı; her an onu düşündüğüm halde hep bir engel çıktı
Aşağıda yeni sesler, yeni gürültüler duyduğu için inmedi bir süre herhalde Oysa biliyordu:
Aramızda, hiçbir yeni varlığın önemi yoktu; konuşmuştuk bütün bunları
Ben de onun inmesini beklemiş olmalıyım Beni üzmek için inmediğini düşündüm önceleri
Sonra… bir türlü olmadı işte… çıkamadım: Gelenler, gidenler, geçim sıkıntısı, yemek,
bulaşık, evin temizliği, "onun" bakımı (çocuk gibiydi, kendisine bakmasını bilmiyordu),
babamla annemin ölümü, bir şeyler yapma telaşı, önümde hep yapılması gereken işlerin yığılması
Orada, tavanarasında olduğunu unuttum sonunda (Onu unutmadım tabii)
Ne bileyim, daha mutsuz insanlar vardı; onlarla uğraştım
Tavanarasında bu kadar kalacağını da düşünmedim herhalde
Bir yolunu bulup gitmiştir diye düşündüm Belki evde olmadığım bir sırada…
evvet, muhakkak böyle düşündüm Başka nasıl düşünebilirdim? Yaşamam için,
onun her an var olması gerekliydi Başka türlü hissetseydim, ölmüştüm şimdi
Ayrıca, kaç kere tavanarasına çıkmayı içimden geçirdim
Hele kendini öldürdüğünü duysaydım, muhakkak çıkardım Dargın olduğumuza filan bakmazdım

Duydum mu yoksa? Bir keresinde yukarıda bir gürültü olmuştu galiba;
rüzgar bir kapıyı çarptı sanmıştım Fakat nasıl olur?
Onun tavnarasına çıkmasından günlerce sonra duymuştum bu sesi
Ve ben günlerce bir köşeye büzülüp kalmıştım Hiçbir yere çıkmamıştım Ateş etmişti demek
Yoksa kalbine… Titreyerek eğildi: Kalbine bakmalıyım Elbisesinin sol yanı çürümüştü;
elinin hafif bir dokunuşuyla dağıldı İçinden bir sürü hamamböceği çıkarak ortalığa yayıldı
Onun bakımıyla ilgilenmedim, elbiselerini hiç gözden geçirmedim;
belki de dikmediğim bir sökükten yemeye başladılar hamamböcekleri onu
Deliği büyüttüler sonunda Eliyle elbisenin altını yokladı
Neyse, iç çamaşırlarından öteye geçememisler Derisi, olduğu gibi duruyor
Teni çok sıcak sayılmaz ama, kalbi yerindedir herhalde Korkarım göğsünün sol yanına dokundu:
İşte orada, biliyorum Başka türlü yaşayamazdım çünkü (Çünkü’yü cümlenin başında söylemeliydim;
şimdi kızacak Evvet, her an onun sözlerini düşünerek yaşadım,
şimdi acaba ne der diye düşündüm) Yalnız bu kadarı çürümüş İyi
Şimdi onu nasıl inandırabilirim bütün bu süreyi onunla birlikte yaşadığıma?
Onu unutmuş gibi yaşarken onu düşündüğüme? Anlamaz, görünüşe kapılır, anlamaz
Başkasına rasladığım için, bu yeni ilişkinin her şeyi unutturduğunu düşünür
Oysa her şeyi hatırlıyorum; tavanarasına çıktığı gün bu elbiseyi giydiğini bile
El fenerini ölünün üzerinde dolaştırdı: Örümcek ağlarının gerisinde sisli bir görünüşü var
Yalnız, ağların arasından elimi, onun kalbine götürdüğüm yer biraz karanlık Rüya gibi bir resim
Birlikte hiç resim çektirmemiştik Bir sürü şey gibi bunu da yapamadık nedense;
bir türlü olmadı Bir koşuşma, durmadan bir şeylerle uğraşma…
Neden koşuyorduk, acelemiz neydi? Tavanarasına çıktığı güne kadar,
bir şeyin arkasından hep başka bir şey yaptık; hiç durmadık, hiç tekrarlamadık
Sonra, köşemde kaldım günlerce; ne yedim, ne düşündüm Sigara içtim durmadan
Evi, yaşanmaz bir duruma getirdim sonunda Bir savaş sonu kargaşalığı sardı her yanı
Düzen içinde yaşamayı bir bakıma sevdiğim halde, dayanılmaz bir pislik ve pasaklılık
içinde çırpındım Belki de böylece kendimi cezalandırmış oldum Sokağa fırlamak,
"ona" gitmek için, öldürücü bir ümitsizliğe düşmek istedim Kim bilir? Belki de,
kendim için böyle kötü şeyler düşünmemi istersin diye söylüyorum bunları Fakat senin öleceğini,
kendini öldüreceğini hiç düşünmedim Uzak bir yerde, hiç olmazsa görünüşte
sakin bir yaşantı içinde olacağını hayal ettim senin
Işığın altından kaçmaya çabalayan bir hamamböceği takıldı gözüne, kendine geldi
El feneriyle izledi böceği: Çirkin yaratık, yukarı çıkmaya çalışıyordu ağlara takılarak
Böceğin ayakları, elbiseyi parçalar diye korktu Yıllar geçmişti, küçük bir dokunuşa dayanamazdı,
kim bilir? İşte, boynundan yukarı doğru çıkıyor, yanağında biraz sendeledi:
Sakalı biraz uzamış da ondan; zaten her gün traş olmayı sevmezdi
Yanaktan yukarı çıkan böcek, sakağa doğru gözden kayboldu El fenerini oraya tutsam mı?
Hayır Korktu; fakat yarı karanlıkta kurşunun deliğini gördü
Titreyerek geri çekildiği sırada, aynı delikten çıktı hamamböceği:
Bacaklarının arasında küçük, pürüzlü bir parça taşıyordu
Dehşete kapılarak feneri deliğin içine tuttu; ışınlar, kafatasının iç duvarlarında yansıdı
Eyvah! Böcekler beynini yemişlerdi, en yumuşak tarafını
Belki de hamaböceği son parçayı taşıyordu Kendini tutamadı:
"Seni çok mu yalnız bıraktılar sevgilim?" dedi Aşağıdan, başka bir deliğin içinden
sevgilisinin sesini duydu:
"Bir şey mi söyledin canım?"
Elini telaşla kitap sandığına soktu "Hiç," diye karşılık verdi aceleyle
"Kendi kendime konuşuyordum"

OĞUZ ATAY



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.