Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
akif, ersoy, hayatı, mehmet, resimleri

Mehmet Akif Ersoy Hayatı Ve Resimleri

Eski 10-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mehmet Akif Ersoy Hayatı Ve Resimleri




Mehmet Akif Ersoy Hayatı ve Resimleri



İstiklâl Marşı şâiri Asıl adı Mehmet Ragif olan Mehmet Akif 1873 yılında İstanbul’da doğdu Annesi Emine Şerife Hanım, babası Temiz Tâhir Efendidir İlk tahsiline Emir Buhâri Mahalle Mektebinde başladı İlk ve orta öğrenimden sonra Mülkiye Mektebine devam etti Babasının vefâtı ve evlerinin yanması üzerine mülkiyeyi bırakıp Baytar Mektebini birincilikle bitirdi Tahsil hayâtı boyunca yabancı dil derslerine ilgi duydu Fransızca ve Farsça öğrendi Babasından Arapça dersleri aldı

Zirâat nezâretinde baytar olarak vazife aldı Üç dört sene Rumeli, Anadolu ve Arabistan’da bulaşıcı hayvan hastalıkları tedâvisi için bir hayli dolaştı Bu müddet zarfında halkla temasta bulundu Âkif’in memuriyet hayatı 1893 yılında başlar ve 1913 târihine kadar devam eder

Memuriyetinin yanında Ziraat Mektebinde ve Dârulfünûn’da edebiyat dersleri vermiştir

1893 senesinde Tophâne-i Âmire veznedârı M Emin Beyin kızı İsmet Hanımla evlendi

Âkif okulda öğrendikleriyle yetinmeyerek, dışarda kendi kendini yetiştirerek tahsilini tamamlamaya, bilgisini genişletmeye çalıştı Memuriyet hayatına başladıktan sonra öğretmenlik yaparak ve şiir yazarak edebiyat sâhasındaki çalışmalarına devam etti Fakat onun neşriyat âlemine girişi daha fazla 1908′de İkinci Meşrutiyetin îlânıyla başlar Bu târihten itibaren şiirlerini Sırât-ı Müstakîm’de yayınlanır

1920 târihinde Burdur Mebusu olarak Birinci Büyük Millet Meclisine seçildi 17 Şubat 1921 günü İstiklâl Marşı’nı yazdı Meclis 12 Martta bu marşı kabul etti

1926 yılından îtibâren Mısır Üniversitesinde Türkçe dersleri verdi Derslerden döndükce Kur’ân-ı kerîm tercümesiyle de meşgul oluyordu, fakat bu sırada siroza tutuldu Önceleri hastalığının ehemmiyetini anlayamadı ve hava değişimiyle geçeceğini zannetti Lübnan’a gitti Ağustos 1936′da Antakya’ya geldi Mısır’a hasta olarak döndü

Hastalık onu harâb etmiş, bir deri bir kemik bırakmıştı İstanbul’a geldi Hastanede yattı, tedâvi gördü Fakat hastalığın önüne geçilemedi 27 Aralık 1936 târihinde vefat etti Kabri Edirnekapı Mezarlığındadır

Mehmed Âkif milletini ve dînini seven, insanlara karşı merhametli bir mizaca sâhip, şâir tabiatının heyecanlarıyla dalgalanan, edebî bakımdan kıymetli şiirlerin yazarı meşhur bir Türk şâiridir İstiklâl Marşı şâiri olması bakımından da “Millî Şâir” ismini almıştır

Şairin en büyük eseri Safahat genel adı altında toplanan şiirleri şu 7 kitaptan oluşmuştur:

1Kitap: Safahat (1911)

2Kitap: Süleymaniye Kürsüsünde (1912)

3 Kitap: Hakkın Sesleri (1913)

4 Kitap: Fatih Kürsüsünde (1914)

5 Kitap: Hatıralar (1917)

6 Kitap: Asım (1924)

7 Kitap: Gölgeler (1933)








Alıntı Yaparak Cevapla

Mehmet Akif Ersoy Hayatı Ve Resimleri

Eski 10-24-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Mehmet Akif Ersoy Hayatı Ve Resimleri




Mehmet Akif Ersoy Kimdir?

Mehmet Akif Ersoy (1873-1936)

Türk, şair İstiklal Marşı'nı yazmış, günlük konuşma dilinin şiirle kaynaşmasını sağlayarak halkçı bir nazmın doğuşuna ön ayak olmuştur

İstanbul'da doğdu, 27 Aralık 1936'da aynı kentte öldü Bir medrese hocası olan babası doğumuna ebced hesabıyla tarih düşerek ona "Rağıyf" adını vermiş, ancak bu yapma kelime anlaşılmadığı için çevresi onu "Âkif" diye çağırmıştır Babası Arnavutluk'un Şuşise köyündendir, annesi ise aslen Buharalı'dır Mehmed Âkif ilköğrenimine Fatih'te Emir Buharî mahalle mektebinde başladı Maarif Nezareti'ne bağlı iptidaîyi ve Fatih Merkez Rüştiyesi'ni bitirdi Bunun yanı sıra Arapça ve İslami bilgiler alanında babası tarafından yetiştirildi Rüştiye'de "hürriyetçi" öğretmenlerinden etkilendi Fatih camii'nde İran edebiyatının klasik yapıtlarını okutan Esad Dede'nin derslerini izledi Türkçe, Arapça, Farsça, ve Fransızca bilgisiyle dikkati çekti Mekteb-i Mülkiye'nin idadi (lise) bölümünde okurken şiirle uğraştı Edebiyat hocası İsmail Safa'nın izinden giderek yazdığı mesnevileri şair Hersekli Arif Hikmet Bey övgüyle karşıladı Babasının ölümü ve evlerinin yanması üzerine mezunlarına memuriyet verilen bir yüksek okul seçmek zorunda kaldı 1889'da girdiği Mülkiye Baytar Mektebi'ni 1893'te birincilikle bitirdi

Ziraat Nezareti (Tarım Bakanlığı) emrinde geçen yirmi yıllık memuriyeti sırasında veteriner olarak dolaştığı Rumeli, Anadolu ve Arabistan'da köylülerle yakın ilişkiler kurma olanağı buldu İlk şiirlerini Resimli Gazete'de yayımladı 1906'da Halkalı Ziraat Mektebi ve 1907'de Çiftçilik Makinist Mektebi'nde hocalık etti 1908'de Dârülfünûn Edebiyat-ı Umûmiye müderrisliğine tayin edildi İlk şiirlerinin yayımlanmasını izleyen on yıl boyunca hiçbir şey yayımlamadı 1908'de II Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte Eşref Edip'in çıkardığı Sırat-ı Müstakim ve sonra Sebilürreşad dergilerinde sürekli yazılar yazmaya, şiirler ve çağdaş Mısırlı İslam yazarlarından çeviriler yayımlamaya başladı

1913'te Mısır'a iki aylık bir gezi yaptı Dönüşte Medine'ye uğradı Bu gezilerde İslam ülkelerinin maddi donatım ve düşünce düzeyi bakımından Batı karşısındaki zayıflıkları konusundaki görüşleri pekişti Aynı yılın sonlarında Umur-u Baytariye müdür muavini iken memuriyetten istifa etti Bununla birlikte Halkalı Ziraat Mektebi'nde kitabet ve Darülfununda edebiyat dersleri vermeye devam etti İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne girdiyse de cemiyetin bütün emirlerine değil, sadece olumlu bulduğu emirlerine uyacağına dair and içti

I Dünya Savaşı sırasında İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin gizli örgütü olan Teşkilât-ı Mahsusa tarafından Berlin'e gönderildi Burada Almanlar'ın eline esir düşmüş Müslümanlar için kurulan kampta incelemeler yaptı Çanakkale Savaşı'nın akışını Berlin'e ulaşan haberlerden izledi Batı uygarlığının gelişme düzeyi onu derinden etkiledi Yine Teşkilât-ı Mahsusa'nın bir görevlisi olarak çöl yoluyla Necid'e ve savaşın son yılında profesör İsmail Hakkı İzmirli'yle birlikte Lübnan'a gitti Dönüşünde yeni kurulan Dâr-ül -Hikmetül İslâmiye adlı kuruluşun başkâtipliğine getirildi Savaş sonrasında Anadolu'da başlayan ulusal direniş hareketini desteklemek üzere Balıkesir'de etkili bir konuşma yaptı Bunun üzerine 1920'de Dâr-ül Hikmet'deki görevinden alındı

İstanbul Hükümeti Anadolu'daki direnişçileri yasa dışı ilan edince Sebillürreşad dergisi Kastamonu'da yayımlanmaya başladı ve Mehmed Âkif bu vilayette halkın kurtuluş hareketine katkısını hızlandıran çalışmalarını sürdürdü Nasrullah Camii'nde verdiği hutbelerden biri Diyarbakır'da çoğaltılarak bütün ülkeye dağıtıldı Burdur mebusu sıfatıyla TBMM'ye seçildi Meclis'in bir İstiklâl Marşı güftesi için açtığı yarışmaya katılan 724 şiirin hiçbiri beklenilen başarıya ulaşamayınca maarif vekilinin isteği üzerine 17 Şubat 1921'de yazdığı İstiklal Marşı, 12 Mart'ta birinci TBMM tarafından kabul edildi Sakarya zaferinden sonra kışları Mısır'da geçiren Mehmed Âkif, laik bir Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması üzerine Mısır'da sürekli olarak yaşamaya karar verdi 1926'dan başlayarak Camiü'l-Mısriyye'de Türk dili ve edebiyatı müderrisliği yaptı Bu gönüllü sürgün yaşamı sırasında siroz hastalığına yakalandı ve hava değişimi için 1935'te Lübnan'a, 1936'da Antakya'ya birer gezi yaptı Yurdunda ölmek isteği ile Türkiye'ye döndü ve İstanbul'da öldü

Mehmed Âkif'in 1911'de 38 yaşında iken yayımladığı ilk kitabı Safahat bağımsız bir edebi kişiliğin ürünüdür Bununla birlikte kitabın Tevfik Fikret'ten izler taşıdığı görülür Fransız romantiklerinden Lamartine'i Fuzuli kadar, Alexandre Dumas fils'i Sâdi kadar sevdiğini belirten şair, bütün bu sanatçıların uğraşı alanlarına giren "manzum hikâye" biçimini kendisi için en geçerli yazı olarak seçmiştir Ancak, sahip olduğu köklü edebiyat kaygusu onun yalınkat bir manzumeci değil, bilinçle işlenmiş ve gelişmeye açık bir şiir türünün öncüsü olmasını sağlamıştır Mehmed Âkif'in düşünsel gelişiminde en belirleyici öğe onun çağdaş bir İslamcı oluşudur

Çağdaş İslamcılık, Batı burjuva uygarlığının temel değerlerinin İslam kaynaklarına uyarlı olarak yeniden gözden geçirilmesini, Batı'nın toplumsal ve düşünsel oluşumuyla özde bağdaşık, ama yerel özelliklerini koruyan güçlü bir toplum yapısına varmayı öngörür Bu görüşe koşut olarak Mehmed Âkif'in şiir anlayışı Batılı, hatta o dönemde Batı'da bile örneklerine az rastlanacak ölçüde gerçekçidir Kafiyenin geleneksel Osmanlı şiirinde bir bela olduğunu savunan, resim yapmanın yasak sayılmasının, somut konumların betimlenmesini aksattığı ve bu yüzden şiirin olumsuz etkiler altında kaldığı görüşünü ileri süren Mehmed Âkif, Fuzuli'nin Leylâ vü Mecnûn adlı yapıtının plansız olduğu için yeterince başarılı olamadığını dile getirecek ölçüde çağdaş yaklaşımlara eğilimlidir Konuşma diline yaslandığı için kolayca yazılıvermiş izlenimi veren şiirleri biçime ilişkin titiz bir tutumun örnekleridir Hem aruzdan doğan bağların üstesinden gelmiş, hem de şiirin bütününü kapsayan bir iç musiki düzenini gözetmiştir Dilde arılaşmadan yana olan tutumunu her şiirinde biraz daha yalın bir söyleyişi benimseyerek somutlukla ortaya koymuştur

Mehmed Âkif geleneksel edebiyatın olduğu kadar, Batı kültürünün değerleriyle etkileşimi kabul eder, ancak Doğu'ya ya da Batı'ya öykülenmeye şiddetle karşı çıkar Çünkü her edebiyatın doğduğu toprağa bağlı olmakla canlılık kazanabileceği ve belli bir işlevi yerine getirmedikçe değer taşımayacağı görüşündedir Gerçekle uyum içinde olmayı herşeyin üstünde tutar Altı yüzyıllık seçkinler edebiyatının halktan uzak düştüğü için bayağılaştığına inanır İçinde yaşanılan toplumun özellikleri göz önüne alınmadan Batılı yeniliklere öykünmenin doğrudan doğruya edebiyata zarar vereceği, "edebsizliğin başladığı yerde edebiyatın biteceği" anlayışına bağlı kalarak "sanat sanat içindir" görüşüne karşı çıkmış, "libas hizmetini, gıda vazifesini" gören bir şiiri kurma çabasına girişmiştir Bu yüzden toplumsal ve ideolojik konuları şiir ile ve şiir içinde tartışma ve sergileme yolunu seçmiştir Bütün çıplaklığıyla gerçeği göstermekteki amacı okuyucusunu insanların sorunlarına yöneltmektir Bu kaygıların sonucu olarak yoksul insanların gerçek çehreleriyle yer aldığı şiirler Türk edebiyatında ilk kez Mehmed Âkif tarafından yazılmıştır

Mehmed Âkif şiirinin yaşadığı dönemde ve sonrasında önemini sağlayan gerçekçi tutumudur Bu şiirde düş gücünün parıltısı yerini gözle görülür, elle tutulur bir yapıya bırakmıştır Şairin nazım diline bu dilin özgül niteliğini bozmaksızın elverişli olduğu gelişmeyi kazandırması, aruz veznini yumuşatmayı, başarmasıyla mümkün olmuştur Bu aynı zamanda Türkçe'nin şiir söylemedeki olanaklarının ne ölçüde geniş olduğunu göstermesi demektir Söz konusu dönemde her şairin dili kişisel bir dil kurma adına dar bir vadiye sıkışmak zorunda kalmıştı Mehmed Âkif dilin toplumsal kimliğini öne çıkarmış, üslupta öz günlük ve kişiselliğe ulaşmıştır Yenilikçi bir şair olarak, yaşadığı dönemde görülen ölçüsüz yenilik eğiliminin bozucu etkilerine, ölçüsü işleviyle bağlantılı bir şiir kurmak suretiyle sınır çekmeye çalışmıştır

YAPITLAR (başlıca): Safahat, 1911; Süleymaniye Kürsüsünde, 1911; Hakkın Sesleri, 1912; Fatih Kürsüsünde, 1913; Hatıralar, 1917; Âsım, 1919; Gölgeler, 1933

Çanakkale Şehitleri İçin

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhîdi
Bedr'in aslanları ancak bu kadar şanlı idi
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe," desem, sığmazsın
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitab
Seni ancak ebediyyetler eder istiab
"Bu taşındır," diyerek Kâbe'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ nâmiyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmiyle;
Ebr-i nisanı açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem,
Gündüzün fecr ile âvizeni lebrîz etsem;
Tüllenen mağribi akşamları sarsam yarana,
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.