Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
büyüklerimizden, kanuni, sultan, süleyman, türk

Türk Büyüklerimizden Kanûni Sultan Süleyman

Eski 10-24-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Türk Büyüklerimizden Kanûni Sultan Süleyman




KANÛNÎ SULTAN SÜLEYMAN

Dünyanın muhteşem, biz Türklerin ise Kanûnî adıyla andığımız ünlü Osmanlı padişahıdır 27 Nisan 1495 günü, babası Yavuz Sultan Selim'in vali olarak bulunduğu Trabzon'da doğdu 1520 yılında tahta çıktı ve en uzun süre saltanat süren Osmanlı padişahı oldu Kanûnî'nin tahtta kaldığı 46 yıl içinde Osmanlı İmparatorluğu en yüksek noktasına ulaştı Kanûnî, torununun oğlunu gördükten sonra 7 Eylül 1566'da Zigetvar muhasarası sırasında harp meydanındaki otağında öldü

Osmanlı İmparatorluğunun en yüksek devrinde hükümdar olan Kanûnî Sultan Süleyman, cihangir bir padişahtı İmparatorluğunun bir ucundan güneş doğar, öbür tarafından batardı Türkiye bir “güneş ülkesi” idi İmparatorluğun içinde yaşayan Müslüman ve Hıristiyan tebaalar tam bir hürriyet ve saadet içinde yaşamakta idiler

Müslümanlar camilerinde ne derece hür ibadet ederlerse, Hıristiyan tebaa da aynı derecede serbestçe ayin ve ibadetlerini yaparlardı Ticaret serbestti, en yüksek derecesini bulmuştu

Kanûnî’nin saltanat sürdüğü XVI yüzyılda Osmanlı Devleti’nin nüfusu 110 milyondu O devirde bu kadar büyük bir nüfusa sahip bir devlet yoktu İmparatorluğun yüz ölçümü sekiz milyon kilometre kare olup devlet, Avrupa Türkiye’si, Asya Türkiye’si ve Afrika Türkiye’si olmak üzere üç kıtaya hakimdi Sınırlarımız Viyana kapılarından Kafkasya’ya, buradan da Fas’a kadar devam etmekteydi İmparatorluk tam otuz sekiz devleti idaresi altına almıştı

Böylesine haşmetli bir devirde Osmanlı tahtında bulunan Kanûnî Süleyman’a Avrupalılar Muhteşem Süleyman, Türkler de bir kanunname meydana getirdiğinden dolayı Kanûnî unvanını vermişlerdir

Kanûnî, Yavuz Sultan Selim’in oğludur Yavuz Sultan Selim, annesi Gülbahar Sultan ve eşi Hafize Ayşe Sultanla beraber Trabzon’da bulunuyordu Babası II Bayezit onu Trabzon’a Vali tayin etmişti Bir Türkmen kızı olan eşi Hafize Ayşe Sultan sima itibariyle pek güzeldi, kalbi de o derece yüksekti

Hafize Sultan, 1494 tarihinde Trabzon’da bulunan Ortahisar sarayında bir erkek çocuk doğurdu Yavuz Selim, oğlunun adını Süleyman koydu Oğlunun doğumunu babası Bayezid-i Veli’ye bildirdi Hafize Sultan’ın sütü az olduğundan Beşiktaş Dergahı şeyhlerinden Yahya Efendi’nin annesi, Süleyman’a süt anası olarak tayin olundu Süleyman on bir yaşında iken, çok sevdiği büyükannesi Gülbahar Sultan öldü Onu, İmaret Camii haziresine gömdüler Bundan sonra Süleyman’ın terbiyesiyle annesi meşgul oldu Yavuz’un tek erkek evladı Süleyman’dı Dört tane de kızı dünyaya gelmişti

Şehzade Süleyman’a devrin en büyük alimlerinden Kastamonulu Mevlana Hayreddin hoca olarak tayin olundu

Bu hoca ona okumayı, yazmayı ve diğer ilimleri öğretti Süleyman bir yandan kültür derslerini öğrenirken ayrıca kuyumculuk sanatını da öğrendi İstanbul’un en meşhur kuyumcularından Unkapanı’nda dükkanı bulunan Kostantin Usta ona kuyumculuğu öğretti Fakat günün birinde Şehzade Süleyman hocasının verdiği işi yapamadı Ustası ona kızarak : “Sana bin sopa atacağım” diye yemin etti Bunu duyan Valide Sultan, hocasını huzuruna çağırtarak oğlunu affetmesini rica etti Hatta oğlunu affederse ona bin altın vereceğini vadetti Kostantin Usta, Valide Sultanın ricasını kabul etti Biraz sonra çırağı Süleyman’ı yanına çağırarak bu altınlardan yüz tane ince tel yapmasını söyledi Yeminini yerine getirmek için Süleyman’ın yapmış olduğu bu telleri bir araya getirip Süleyman’ın tabanına on kere vurdu, Süleyman da cezasını hafifçe atlatmış oldu

Yavuz Sultan Selim, bir ordu ile babasının üzerine yürüyerek Bayezid-i Veli’yi tahttan indirip padişahlığı ele aldı O zaman Süleyman da hayli büyümüştü Yavuz oğlunu devlet işlerine alıştırmak için onu Manisa’ya vali tayin etti Süleyman, babası gibi kuvvetli bir şairdi “Muhibbî” mahlasıyla şiirler yazıyordu Bütün şiirleri bir Dîvan halinde toplanmıştır

Hamasi bir şiiri şöyledir :

Allah, Allah diyelim rayet-i şah çekelim

Gözüne sürme deyu dûd-i siyahı çekelim

Pâyimâl eyleyelim kişverini sürh-serin

Yürüyüp her yanda şarka sipahi çekelim

Hayatının sonlarına doğru söylediği beyitler arasında son derece kıymetli vecizeleri mevcuttur Bunlardan biri :

Halk içinde muteber bir nesne yok Devlet gibi,

Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi

Babasının, 1520 tarihinde Çorlu’da gözlerini hayata yumması üzerine, Veziriazam Pîri Mehmet Paşa, Kanûnî Süleyman’ı saltanat tahtına davet etti Kanûnî Süleyman, Osmanlı Padişahlarının onuncusu olarak 1520 tarihinde 26 yaşında padişah olarak tam kırk altı yıl saltanat sürmek bahtiyarlığına ulaştı Babası ona zengin bir hazine, geniş bir ülke, kuvvetli ve tecrübeli bir ordu bırakmıştı Kanûnî, XVI asırda Türklerin hakanı, bütün Müslümanların Halifesi ve yeryüzünün en büyük hükümdarı oldu Tarihte bu asra, “Türk Asrı” adı verilmektedir Medeniyette ise Türkler, dünyanın en üstün mertebesine yükseldiler

Kanûnî, azamet ve haşmetini ifade eden şu mektubunu, Fransa Kralı I Faransuva’ya yazmıştı : “Ben ki, Akdeniz’in ve Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Karaman ve Rum’un ve Dulkadir Vilayetinin ve Diyarbekir’in ve Kürdistan’ın ve Azerbaycan’ın ve Acemin ve Şam ve Haleb’in ve Mısır’ın ve Mekke’nin ve Medine’nin ve Kudüs’ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen’in ve ecdadımın fethettikleri daha birçok diyarın Sultanı ve Padişahı Sultan Bayezid Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han’ım; sen ki Frençe Vilayetinin kralı Françeskosun

İmparatorluğun sınırlarını doğuya doğru genişleten babası Yavuz Sultan Selim'in aksine Kanûnî Sultan Süleyman, İmparatorluğun Avrupa'da genişletilmesi siyasetini gütmüştü Belgrad'ın tekrar alınışı, Rodos'un ele geçirilmesi, Fransız Kralı I François'in Charles Quint'in elinden kurtarılması için Kanûnî 'ye elçi göndermesi ve bu sebeple yapılan deniz ve kara harekâtı, Macaristan seferi, Mohaç meydan muharebesi, Budin'in fethi, İkinci Macaristan seferi ve Viyana'nın kuşatılması, üçüncü Macaristan ve Alman seferleri hep bu siyasetin sonucu idi Bu arada doğu da ihmal edilmemiş, İran ve Bağdat seferleri yapılmış, Kızıl Deniz'den Hint'e kadar her yere donanmalar gönderilmiş, Aden ve Yemen de İmparatorluk sınırları içine alınmıştı

Osmanlı tarihinin en ünlü simaları da Kanunî Sultan Süleyman'ın saltanatına rastlayan bu altın çağda görülmüştü Hükümdar olduğu devirde Mimar Koca Sinan, Fuzûli, Bakî gibi büyük sanatkarlar yetiştiği gibi, Barbaros Hayreddin gibi kahramanlar Piri Mehmet Paşa, Sokullu Mehmet Paşa gibi büyük devlet adamları da yetişmişti

Kanûnî’nin eşsiz veziri Piri Mehmet Paşa, ona : Padişahım; Avrupa’nın kapısı Belgrat, Akdeniz’in kilidi de Rodos’tur! Dediği zaman Kanuni, Vezirinin işaret ettiği yerleri almaya karar verdi

1521 yılında Belgrad’ı, 1522’de de Sen Jan Şövalyelerinin elinde bulunan Rodos Adasını fethetti Bu fetihlerden sonra vezirliğe Makbul İbrahim Paşayı getirdi İbrahim’i Manisa’da iken bir köle olarak yanına almış ve kendi terbiyesiyle yetiştirmişti

Kanûnî Süleyman’ın en büyük seferi Mohaç Savaşıdır Kanûnî, Macaristan’ı zaptetmek üzere dört yüz bin kişilik bir ordu ile Macaristan’a hareket etti Türk ordusu bütün haşmetiyle Avrupa’ya girdi Müttefik bir haçlı ordusu Mohaç Ovasında Türk Ordusunu beklemekte idi

29 Ağustos 1526 tarihinde Türk Ordusu, aynı yerde harp düzenine girdi Güneş henüz doğmuştu Bir ezan sesi, bütün orduyu ayağa kaldırdı Hepsi kıbleye dönerek namaza durdu Renk renk ve çeşit çeşit kavuklu dört yüz bin Türk askeri, zümrüt yüzlü bu ovada açmış çiçeklere benziyordu Tanrı huzurunda bir huşu içinde namaz kılan askerler, diz çöküp ellerini göğe kaldırarak Cenabı Haktan zafer niyaz ettiler Namazdan sonra Kanûnî Süleyman parlak bir zırh giymiş olduğu halde otağının önüne konulmuş tahtına oturdu Bu anda padişahın dokuz tuğu açıldı Bundan sonra da tekbirlerle sancak açılarak alemdarlar etrafı sardılar Orduyla gelen Hazine-i Hümayun da ihtiyatta muhafaza altına alındı

Bundan sonra saflar arasından en yaşlı bir asker tahtın önüne gelip diz çöktükten sonra Padişaha karşı : Padişahım, dünyada harpten şerefli ne var? diye bağırdı Bu sözü, bütün ordu tekrarladı Sözü söyleyen yaşlı asker yerine döndüğü zaman ordunun büyük bir çoğunluğunu teşkil eden sipahiler atlarından indiler Ellerindeki palalarını yere koyup üzerine bastılar, sonra palalarını kından çıkarıp hep bir ağızdan : Padişahım, din-i millet uğruna baş vermeğe geldik, hazırız! diye bağırdıktan sonra üç defa başlarına toprak serperek sipahi yeminini ettiler

Bu merasim bittikten sonra Kanûnî taarruz emrini verdi Sipahiler sağ ve sol kanatlarda, yeniçeriler ve padişah ise ordunun kalbinde yer aldılar Taarruz başlamadan önce mehter takımı cenk havaları çalmaya başladı Geleneğe göre harp bitinceye kadar mehter çalardı Fil ve develerin üzerindeki büyük köslerin çıkardığı sesler her tarafı inletirdi Taarruz başlayınca ilk defa Azaplar, bunların arkasından da yeniçeriler hücuma kalktılar Macar Kralı Lui de ağır Macar süvarileriyle karşı taarruza geçti Düşmanı içeri çekip bir anda cep içine aldılar Bu anda sağ ve sol kanatlardaki sipahiler müttefik ordusunu sarıverdiler Kanlı bir savaş başladı

Bu anda Macar Kralı Lui de öldü Bütün ordu perişan olup, bir kısmı da esir düştü Mohaç seferi iki saat sürdü Bu çeşit yıldırım harbi tarihlerde yazılı değildi Kanûnî, Mohaç Seferiyle bütün Macaristan’ı fethetti Ertesi gün de, kralın sarayında zafer tebriklerini kabul etti

Alman İmparatoru Şarlken’in kardeşi Ferdinand, Macaristan topraklarına taarruza geçti Bunun üzerine Kanûnî Süleyman, 1529 tarihinde büyük bir ordu ile Almanların üzerine yürüdü Karşısında bir ordu görmeyince Viyana şehrini kuşattı Fakat ağır toplar getirmediğinden dolayı Viyana şehri alınamadı Ancak Türk akıncıları Almanya’nın göbeğine kadar akınlar yaptılar Bunun üzerine bütün Avrupa heyecana kapıldı

Kanûnî, batı seferlerinden sonra İran üzerine de bir sefer tertipleyerek Bağdat’ı fethetti Türk orduları karalara hakim olduğu sıradaa, Türk Amiral Barbaros Hayrettin de Akdeniz’de Türk bayrağını dalgalandırıyordu Barbaros Hayrettin, Venedikli Amiral Andrea Dorya’nın donanmasını Preveze’de mağlup etti Bu büyük deniz zaferi neticesinde Akdeniz, bir Türk Gölü haline geldi Aynı zamanda Türk donanması, Hind Denizinde de Portekiz sömürgecileriyle savaşa devam etti

Kanûnî, son zamanlarında çok sevdiği Haseki Sultanı, Hürrem Sultan’la vaktini geçiriyordu Nihayet ihtiyarlığında Roksolan adlı bu Rus kızının nüfuzu altında kaldı Hürrem Sultan, oğlu Sarı Selim’i tahta çıkartmak için bir Türk anadan doğan Şehzade Mustafa’yı Konya Ereğli’sinde katlettirdi Kanûnî’ye kadar bütün Türk padişahları Türk anadan doğan çocuklardı Fakat Mustafa’nın ölümü ile Hıristiyan anadan doğan çocuklar da tahta geçmeye başladılar Bundan sonra İmparatorluğun çöküşü başladı Hürrem Sultan, damadı Hırvat Rüstem Paşayı Sadrazam yaptırdı Bu vezir rüşvet alma usulünü meydana getirdi Kanûnî’nin en son veziriazamı Sokullu Mehmet Paşa idi Bu kudretli vezir, memleketin dış siyasetini başarıyla idare etti Fakat “Tımar” usulünü bozmak suretiyle de bir kötülük yapmış oldu

Kanûnî’nin 71 yıllık muhteşem yaşantısının on üçüncü ve sonuncu seferi Zigetvar üzerine oldu Vergiye tâbi tuttuğu Alman İmparatorunun sözünü yerine getirmediğini gören Kanûnî, yaşlı, hasta ve bitkin haline rağmen bu sefere çıkmıştı Kendisini hiç de iyi hissetmiyordu İlk defadır ki bir seferde araba içinde yol alıyordu Kanûnî, 46 yıllık saltanatının 10 yıl 3 ay 5 gününü seferlerde at sırtında geçirmişti 5 Ağustos 1566 günü, Macaristan toprakları üzerinde, Almanların elinde bulunan Zigetvar Kalesi'nin muhasarası başladı Kanunî Sultan Süleyman Hân, otağından bu kuşatmayı izliyordu

Her geçen gün biraz daha bitkinleşmekteydi 71 yaşındaki cihan padişahı, kuşatmanın birinci ayı dolarken artık yatağından kalkamaz hale gelmişti

Bin bir şan ve şerefle dolu bir ömür tükenmek üzere idi artık Pîri Mehmet Paşa, Makbul İbrahim Paşa, Ayas Paşa, Hadım Süleyman Paşa, Rüstem Paşa, Semiz Ali Paşa, Sokullu Mehmet Paşa gibi büyük sadrazamlar, Barbaros Heyrettin Paşa, Aydın Reis, Pîri Reis, Turgut Paşa, Seydî Ali Reis gibi yaman kaptan-ı deryâlar, Piyâle Paşa, Uluç Ali Reis gibi namlı denizciler, Devlet Giray, Lala Mustafa Paşa gibi ünlü kumandanlar, Koca Mimar Sinan, Karahisarî, Nakkaş İbrahim, Fuzulî, Bakî gibi ölümsüz eserler bırakan dev sanatçılar arasında geçen 46 yıllık saltanatın son demleri gelmişti

Halk içinde mûteber bir nesne yok devlet gibi

Olmayâ devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi

Saltanat dedikleri bir cihân gavgasıdır

Olmayâ baht u saadet dünyada vahdet gibi

sözlerinden oluşan ölümsüz mısraların da güçlü şairi olan cihan padişahı Kanûnî Sultan Süleyman Hân, 7 Eylül 1566 Cumartesi, günü sabaha karşı harp alanındaki otağında top sesleri, kılıç şakırtıları, kös gümbürtüleri ve mehter növbetleri arasında son nefesini verirken Zigetver Kalesi düşmek üzere idi

Bu nedenle büyük Sadrâzam Sokullu Mehmet Paşa, cihan padişahının vefat haberini askerden sakladı Otağda, Hekimbaşı Kaysûnizâde Mehmet Çelebi tarafından tahnit işlemleri yapıldı Bu işlem sırasında hazır bulunan Hünkâr Başimamı Derviş Efendi dinî görevleri yerine getirdiVe üç kıtaya hükmeden koca imparatorluğun büyük padişahı, tesadüfün garip bir cilvesiyle üç ayrı yerde kılınan üç cenaze namazı sonunda İstanbul'da adını taşıyan caminin yanındaki türbesinde ebedî istirahatgâhına tevdi olundu



Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.