|  | Selahaddin Eyyubî - Kimdir Kısaca Hayatı |  | 
|  10-24-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Selahaddin Eyyubî - Kimdir Kısaca HayatıSelahaddin Eyyubî Eyyûbîler Devletinin kurucusu  Künyesi, Melik Nâsır Ebû Muzaffer Yûsuf bin Eyyûb bin Şâdî’dir  1137’de Tekrit’te doğdu  Babası Necmeddîn Eyyûb; Âzerbaycan’da Erivan’ın Devin kasabasındaki Hazbânî kabîlesine mensup olup, Büyük Selçuklu Sultânı Mesud Şâhın Tekrit muhâfızıydı  Selâhaddîn Eyyûbî’nin çocukluğu, babasının muhâfızlığını yaptığı Tekrit ve Baalbek’te geçti  Tekrit, Baalbek ve Şam’da yetişip, iyi bir tahsil ve terbiye gördü  Baalbek ve Şam’dayken, babasıyla berâber, Selçuklu atabeklerinden Nûreddîn Mahmûd Zengî’nin yanında Haçlılara karşı yapılan muhârebelere katıldı  Muhârebelerde cesâret ve yiğitliğiyle dikkat çekti  On yedi yaşındayken, Atabek Nûreddîn Mahmûd Zengî’nin sarayına alındı  Böylece devlet teşkilâtı ve idâresini de mükemmel bir şekilde öğrendi  Bu sırada, babası Necmeddîn, Şam, amcası Şirkûh da Humus vâliliğine getirilmişti  Nûreddîn Zengî, 1162’de Mısır’la ilgilenmeye başladı  Komutanı Şirkûh’u Haçlılara karşı savaşması için Fâtımî halifesi El-Adid’in hizmetine verdi  Selâhaddîn’i de yardımcısı olarak onun yanına kattı  Sirkûh emrindeki askerler ve yeğeni Selâhaddîn’in yardımıyla Mısır’da kısa sürede sükûneti sağladı, isyan eden birlikleri bastırdı ve idâreyi eline geçirdi  18 Ocak 1169 târihinde îdâm edilen vezir Şaver’in yerine Şirkûh Mısır-Fâtimî vezîri oldu  Ancak Şirkûh’un da çok geçmeden vefât etmesi üzerine Selâhaddîn Eyyûbî, 26 Mart 1169’da, Halîfe El-Adid tarafından amcasının yerine vezîr tâyin edildi  Böylece Selâhaddîn Eyyûbî, bir taraftan Nûreddîn Zengî’nin ordu kumandanı, diğer taraftan Fâtımî vezîri oluyordu  Onun gerçekte emir aldığı makam ise Nûreddîn’di ve Fâtımî halifesine sâdece şeklen bağlıydı  Selâhaddîn Eyyûbî, bundan sonra icrâatlarında gâyet siyâsî hareket edip, devlet kadrolarına iş bilir ve kâbiliyetli memurlar tâyin etti  Saray, halk, kumandanlar, komşu ve İslâm devletleriyle münâsebetlerini gâyet iyi tutmaya çalıştı  Selâhaddîn Eyyûbî’nin icrâatları Mısırlı ve Sûdanlı Şiî askerlerin isyânına sebep olduysa da bastırıldı  Böylece Fâtımî sarayında idâreye tam mânâsıyla hâkim oldu  Selâhaddîn Eyyûbî’nin Mısır’daki icrâatları, başta Papalık olmak üzere, Haçlıları telaşlandırdı  Selâhaddîn Eyyûbî’nin Fâtımî veziri olmasıyla, Müslümanlara karşı ittifâk sistemi bozulan Kudüs’teki Frank Haçlıları, Ortadoğu hâkimiyetlerini tehlikede gördüler  Selâhaddîn Eyyûbî’yi ortadan kaldırmak üzere Kudüs’teki Haçlılara Avrupa’dan ve Bizans’tan takviye kuvvetler geldi  Selâhaddîn Eyyûbî ise, Frank ve Haçlılarla âsî Mısırlılara karşı Selçuklu Atabeği Nûreddîn Mahmûd Zengî’den yardım istedi  1170 yılında Mısır’a saldıran Haçlılara şiddetle karşı koyup, geri çekilmeye mecbur bıraktı  1171’de, Kızıldeniz sâhilindeki liman şehri Eyle’yi fethetti  Atabeg Nûreddîn Zengî’nin isteğiyle 1171’de, Cumâ Hutbesini, hasta Şiî Fâtımî Halîfesi Âbid adına değil de Bağdat’taki Abbâsî Halîfesi adına okuttu  Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin Mısır’da Abbâsî Halîfesi adına hutbe okutması, Müslümanları çok sevindirdi  1171’de, Fâtımî Halîfesi Âbid öldü  Bundan sonra Selâhaddîn Eyyûbî, Mısır’da idâreyi bütünüyle ele aldı  Abbâsî halîfesi, Atabeg Nûreddîn Zengî’ye kumandanlarından Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin muzafferiyetleri üzerine kıymetli hil’atler gönderdi  Nûreddîn Zengî de, hil’atleri halîfenin elçilik heyetiyle berâber, Selâhaddîn Eyyûbî’ye gönderdi  Mısır’daki iktidâr değişikliği, Haçlıların tekrar harekete geçmesine sebep oldu  1173’te Sicilyalı Normanlar, kuvvetli bir donanmayla, İskenderiyye’ye çıkarma yaptılar  Selâhaddîn Eyyûbî, Norman çıkarmasına karşı, üç gün devâm eden şiddetli kara muhârebesi yaptı  Sâhile çıkan bütün Normanlar, öldürülüp, pek çok ganîmet alındı  1174 yılında, Sultan Nûreddîn vefât etti ve Suriye’de iç karışıklıklar başladı  Bu durumdan istifâde etmek isteyen Kudüs Kralı, Humus’u kuşattı  Selâhaddîn, derhâl Humus önlerine geldiyse de, Haçlılar şehri zaptetmişlerdi  Selâhaddîn Eyyûbî’nin başarılarını gören Abbâsî Halîfesi, 1175’te saltanatını tasdik etti  Böylece, 1169’da Fâtımî vezîri, 1171’de Mısır Hâkimi, 1175’te de istiklâlini îlân ederek, Sultan unvânını alan Selâhaddîn Eyyûbî, 1176’da Şiî Fâtımîlerin bölgedeki son izlerini de ortadan kaldırdı  Fâtımîlerin hâkim oldukları topraklarda, kuvvetli bir idâre kurdu  Devlet teşkilâtı, memleket îmârı, mektep ve medrese tahsilinin üzerinde durarak, teşvik ve tatbikâtını yaptırdı  Sapık fikirleri kaldırıp, hak ve orta yol olan Sünnîliği yaymaya başladı  İcraatlarında muvaffak oldu  Fâtımîlerin, bölgeye yaydığı fikirlerin önüne geçip, Ehl-i sünnet îtikâdının yayılmasına hizmet etti  Kâhire Kalesinin inşâsını başlattı  1177 Kasımında, Haçlılara karşı, Filistin Seferine çıktı  Gazze ve Askalan’ın askerî mevkilerini tahrip etti  Eyyûbî askerleri, ganîmet için dağılınca, Haçlılar fırsatı değerlendirdiler  Kerek Kontu Renaud kumandasında toplanıp, Eyyûbî ordusuna büyük bir darbe vurup, Selâhaddîn Eyyûbî’yi öldürmek istediler  Selâhaddîn Eyyûbî, Haçlıların niyetini anlayıp, ordusunu topladı  25 Ekim 1177 târihinde Remle’de, Haçlılara kesin darbeyi indirdi  Ancak, çok istediği hâlde Kudüs’ü alamadı  1178 ve 1179’da, Haçlılar üzerine harekâtını şiddetlendirdi  Eyyûbî kumandanları, pek çok Haçlı reisini esir aldılar  Selâhaddîn Eyyûbî, 1179 yazında Şeria Nehri kıyısında, Yâkub Köprüsü yanındaki, Haçlıların Yâkub Geçidi Kalesini fethetti  1180’de Haçlılar, iki yıllığına mütâreke istedi  Kabul etti  Haçlılar mütârekeye uymadılar  Mısır’a giden kervanlara saldırdılar  Mısır’ın İslâm ülkeleriyle olan ticâretini engelleyip, Eyyûbîleri iktisâdî yönden çökertmek istediler  Selâhaddîn Eyyûbî, Suriye’de de hâkimiyet kurmak için, 1183 yazında Halep’i zaptetti  Elcezire’yi aldı  Eyyûbîlerin Suriye harekâtı, Haçlıları telâşlandırdı  Eyyûbî hâkimiyeti sâhasında sıkışıp kalmak tehlikesinin önüne geçmek istediler  Trablus Kontu III  Raymond’un dört yıllık antlaşma isteğiyle mütâreke yapıldı  Haçlılar, antlaşmaya yine uymadılar  Kerek Kalesi yakınından geçen büyük bir ticâret kervanına saldırdılar  Selâhaddîn Eyyûbî, Haçlılardan bu tecâvüzün ziyânını karşılamalarını ve tazminat vermelerini istedi  Kabûl etmemeleri üzerine, sefere çıkıp, 1180 Şubatında Kerek bölgesini zaptetti  Ticârî kervan tecâvüzünü, Haçlılara fazlasıyla ödettirdi  Selâhaddîn Eyyûbî, Ortadoğu’da çıbanbaşı olan Haçlıları bölgeden atmak için, 1180’de büyük bir faaliyet içine girdi  Mısır’dan kuvvet topladı  Suriye’den de asker toplanmasını istedi  Haçlılar, meselenin ciddiyetini anlayıp, büyük ordu topladılar  Kudüs Kralı Guy, yirmi bin kişilik, diğer Haçlı kral, prens, kont ve kumandanları, toplayabildikleri kuvvetleriyle, Sefûriye’de mevzi aldılar  Selâhaddîn Eyyûbî, 1187 yazında Taberiye Gölü sâhiline geldi  1187 Temmuz başında, Taberiye şehrini fethetti  Kale’deki Haçlı kuvvetleri, karşı koyup Eyyûbîleri susuz bırakarak, güç duruma düşürmek istediler  Trablus Kralı Raymond’un, kalede müdâfaa isteği, diğer Haçlılar tarafından Eyyûbîlerle ittifak etmekle suçlanmasına sebep oldu  Haçlılar, Selâhaddîn Eyyûbî’ye hücum etme kararı aldılar  Selâhaddîn Eyyûbî, Hattin’e gelen Haçlıları, büyük bir bozguna uğrattı  Haçlı kral ve ileri gelen reislerinin çoğunu esir aldı  Yıllardan beri Müslümanlara çok zulüm eden Haçlı kumandanlarını cezâlandırdı  Hattin Zaferi sonunda Akka, Nâsıra, Nablus, Hayfa, Cinin ve Arsuf şehirleri ele geçirildi  Bunları Tıbnîn, Sayda Cübeyl ve Beyrut’un fetihleri tâkip etti  Selâhaddîn Eyyûbî, 1187 Temmuzunda kazandığı Hattin zaferi sonunda, Filistin’deki fetihlere rağmen durmadı  İleri harekâta devam etti  Birinci Haçlı Seferinden (1096-1099) beri Haçlıların işgâlindeki Kudüs şehrini hedef tâyin ederek, yola çıktı  1187 Eylülünde Beytullah, Asariya ve Zeytindağı’nı zaptetti  Kudüs’e gelip, şehrin batısında karargâh kurdu  Haçlılar, müdâfaayı bu istikâmette kuvvetlendirince, Kudüs’ün kuzeyinden de muhâsarayı başlattı  Mancınık kullandı  Eyyûbîlerin muhâsarasına dayanamayan Haçlılar, 1187 Eylül ayı sonunda teslim oldu  Selâhaddîn Eyyûbî, Kudüs şehrini teslim alınca; Birinci Haçlı Seferi sonunda, Haçlıların, Müslümanları câmilerde genç, ihtiyar, çocuk, kadın, erkek ayırt etmeksizin öldürüp, sokaklardan akan kan, atların karnına yükseldiği gibi, hunharca katliam yaptırmadı  Zengin Haçlıları ve Hıristiyanları, kurtuluş akçesiyle serbest bırakıp, fakirlerini affetti  Kudüs’te kalmak isteyenlere de, cizye ödemek şartıyla müsâade etti  Kudüs’ün, 89 yıl sonra tekrar Müslümanların eline geçmesi, İslâm âlemini çok sevindirdi  Selâhaddîn Eyyûbî’nin, zaferine İslâm memleketlerinde şükran ifâdesi olarak dînî merâsimler yapıldı  Bütün Müslümanların gönlünde taht kurdu  Haçlıların tahrip ettiği şehri, yeniden îmâr etmeye başladı  Kudüs’ün mübârek makamları, evler ve Mescid-i Aksâ ile Kubbetü’s-Sahra’yı tâmir ettirdi  Şehirde hastane, mektep ve medreseyle sosyal tesisler yaptırdı  Eyyûbî emirleri de Kudüs’te pek çok sosyal tesisler ve nâdide binâlar inşâ ettirip, şehri îmâr ettiler  Haçlı katliam ve tahribatının izlerini silmeye çalıştılar  1188 yazında Lâzkiye, Cebele ve Busra’yı zaptetti  Antakya’yı kuşattıysa da, kralı mütâreke istedi  Mütârekeyi kabul ederek, 1189 yılının Ocak ayı ortasına kadar Safed, Kevkeb, Kerek ve Şevbek’i fethetti  Selâhaddîn Eyyûbî’nin Haçlılara karşı mücâdelesi sonunda, Kudüs elden çıkınca, Papalığın propagandasıyla Avrupa kıtası ve Hıristiyan âleminde, Müslümanlar üzerine sefer hazırlığı başlandı  Papa III  Clemens’in teşvikiyle Fransa, İngiltere kralları ile Almanya imparatoru kumandasında Eyyûbîler üzerine Üçüncü Haçlı Seferi (1189-1192) yapıldı  Fransa Kralı Filip Ogüst ve İngiltere Kralı Arslan Yürekli Rişar, deniz yoluyla Filistin’e sâhilden gelip, Sur’da karaya çıktılar  Selâhaddîn Eyyûbî’nin Kudüs fethinden sonra, serbest bıraktığı Haçlı kumandanları ihânet etti  Fransa ve İngiliz kralının kumandasındaki Haçlı kuvvetlerine kılavuzluk ederek, devrin en meşhur askerî harekâtlarından olan Akka Muhâsarasını başlattılar  Akka Muhâsarası, karadan ve denizden devam etti  Eyyûbîler, karadan Haçlıları çok zor durumlara düşürüyorlarsa da, deniz yoluyla Avrupa’dan devamlı yardım almaları onların dayanmalarını uzatıyordu  Akka Muhâsarası, 1191 yazına kadar devam etti  Antlaşma müzakereleri devam ederken, Haçlılar, üç bin kişi katlettiler  Kudüs’ün teslimini istediler  Selâhaddîn Eyyûbî’nin cesurâne ve kahramanca mücâdelesi, Haçlıları akıl almaz icraatların içine düşürdü  İngiltere Kralı Arslan Yürekli Rişar, kızını Kudüs Hâkimi Âdil’e, onun oğlu Melik Kâmil’e de şövalyelik pâyesi verdi  Selâhaddîn Eyyûbî, bütün Avrupa’nın ve Hıristiyan âlemin seferber edilerek toplandığı orduya, 1192 Kasımına kadar devam eden uzun muhârebelerle karşı koydu  İngiliz Kralı Arslan Yürekli Rişar, Eyyûbîlere esir düştü  Selâhaddîn Eyyûbî, Hıristiyanlara karşı büyük bir âlicenaplık gösterdi  Arslan Yürekli Rişar’ı serbest bıraktı  Hıristiyanların mübârek makamları ziyâretine müsâade etti  Hıristiyan âlemin bütün imkânlarını seferber ederek hazırladığı Üçüncü Haçlı Seferi, dördüncü yılın sonunda, hezimetle neticelenip, geri döndüler  Selâhaddîn Eyyûbî, Üçüncü Haçlı Seferi sonunda, Filistin’deki hâkimiyetini kuvvetlendirdi  Kudüs’ü tahkim ettirip, Suriye’ye gitti  Selâhaddîn Eyyûbî, 1193 kışı Şubatında hastalandı  On dört gün hasta yattı  4 Mart 1193 târihinde, 56 yaşında- Şam’da vefât etti  Kabri Şam’da Medresetü’l-Aziziye’dedir  Yirmi beş senelik vezirlik ve sultanlık hayâtı, hep İslâmiyete hizmetle geçmiştir  Târihte pek nâdir yetişen şahsiyetlerden biriydi  Sultan Selâhaddîn, ilme çok değer verir, âlimleri himâye ederdi  Yüksek insânî meziyetlere sâhip, iyi huylu, cömert, âdil, kültürlü ve müsâmahakâr bir hükümdârdı  Ülkesine her taraftan, ilim sâhipleri gelir, verdikleri derslerle insanlara hizmet ederlerdi  Onun zamânında, Şam medreselerinde ders veren altı yüzden fazla fakih (fıkıh, din, ilimleri üstâdı) vardı  Tabipler, edebiyâtçılar, şâirler, matematikçiler, kimyâgerler, mîmârlar ve diğer ilim sâhipleri memleketin gelişmesi için canla başla çalışırlardı  Selâhaddîn Eyyûbî, komutan ve memurlarıyla bir arkadaş gibi samîmî olarak konuşur, yumuşaklıkla muâmele ederdi  Bundan dolayı herkes, fikrini ve arzusunu çekinmeden söylerdi  Zamânında yetişen âlimlerden İmâdüddîn el-Kâtib onun hakkında şöyle demektedir: “Sultan ile oturan bir kimse, onunla oturduğunun farkına varmaz, bir arkadaşıyla oturuyor zannederdi  Anlayışlı, dînine bağlı, temiz, hatâları affeder, kusûrları görmezlikten gelir ve kızmazdı  Asık suratlı durmaz, dâimâ tebessüm eder vaziyette olurdu  Bir şey isteyeni, boş çevirdiği görülmezdi  Herkese çok nâzik davranır, kimseye kaba hareketlerde bulunmazdı  Söz verdiği zaman yerine getirirdi  ” Abdüllatîf el-Bağdâdî’nin de onun hakkındaki sözleri şöyledir: “Selâhaddîn-i Eyyûbî’yi heybetli bir kimse olarak gördüm  Sözleri, kalplere tesir ediciydi  Yanına ilk girdiğim gece, meclisini âlimlerle dolu gördüm  Her biri çeşitli ilimlerden konuşuyorlardı  Sultan’ın yakınları, onu kendilerine örnek alıyorlar, iyilikte yarış ediyorlardı  Müslüman olsun, kafir olsun herkes Sultan’ı çok seviyordu  Onun ölümüyle, insanlar hakîkî bir babayı kaybettiler, ölümüne üzülmeyen kimse kalmadı  ” Selâhaddîn-i Eyyûbî, düşmana karşı da, İslâmiyetin adâlet ve ihsân kurallarından hiçbir zaman ayrılmazdı  Haçlılar, esir Müslümanları kılıçtan geçirdiği zaman, elindeki Hıristiyan esirlere, İslâmiyetin emrettiği şekilde güzel muâmelede bulundu  Hiçbir zaman onlar gibi yapmadı  Ilık su istediği hizmetçisinin önce kaynar, sonra da buz gibi soğuk su getirmesi karşısında bile onu azarlamayıp; “Sübhânallah! İstediğimiz gibi bir su dahi içemeyeceğiz” demekle yetindi  Mısır ve Kudüs’ü fethedip, hazînelere sâhip olduğu hâlde, ömrü boyunca bir asker gibi yaşadı  Lüzumsuz hiçbir şeye harcama yapmayıp, parayı zarûrî ihtiyaçlara ve askerî malzemelere sarf etti  Öldüğü zaman, cebinden bir altın ile birkaç gümüş para çıktı  Çok cömertti  Akka Muhâsarası için geldiğinde, on binden ziyâde atını askerlerine dağıttı ve binecek bir ata muhtâç kaldı  Çok cesûrdu  Baştan başa çelik zırhlarla kaplı olan Haçlıları, göğsü açık, îmânlı bir grup askeriyle perişan ederdi  Hattâ bir defâsında da; “Et iken demirle çarpışıyoruz, yüz olursak, karşımıza bin düşman çıkıyor, kaleler ateş saçıyor, denizler düşman kusuyor” demekten kendini alamadı  Yaptığı bütün harplerde, askerlerinin sayısı, düşmandan dâimâ azdı  Bütün muhârebelerini, İslâmiyeti yüceltmek ve Müslümanları, Haçlıların zulmünden korumak, devletini düşman çizmesinden muhâfaza etmek için yaptı  İlme ve ilim sâhiplerine çok ehemmiyet veren Selâhaddîn Eyyûbî, Mısır Sultânı olunca, Şâfiî, Mâlikî, Hanefî ve Hanbelî mezheplerine göre tedrisat yapan medreseler yaptırdı  Kâhire, Şam, İskenderiye gibi şehirler, birer ilim merkezi oldu  Kendisinden önce yapılan pek çok câmiyi tâmir ettirdi  Haçlılar tarafından saray hâline getirilen Mescid-i Aksâ’yı yeniden câmi hâline getirdi  Mihrâbını ve birçok kısımlarını, mermer ve mozaiklerle kaplattı  Sultan Nûreddîn’in Halep’te inşâ ettirdiği, meşhur Âgah Minberini de getirtip, câmiye yerleştirdi  | 
|   | 
|  | 
|  |