Prof. Dr. Sinsi
|
Zaman Güçlüdür
Dokunursan yırtılacak O kadar eski ki, tüm hırpalanmışlığı evet senden önce yaşandı Ama dokunma İnceldi O kadar çok inceldi ki eskimekten senden önce, dokunursan yırtılır Bu vebalin tamamını üzerinde bırakır Sıyrılır Kaldıramazsın Bu acıyı taşıyamazsın, inan bana Yapamazsın…
Birkaç kere kılık değiştirdi Saçının renginden albinosunun gerçeğine uymayan her ne varsa, kalmışsa, denedi Güzel olmadı Hiçbiri, hiçbiri yakışmıyordu O gittikten sonra aynalarda tanınmayan, saçını boyatmaktan, yüzünü ağlamaktan öldürmüş canlı bir kadın dolaşmakta Kadının cenazesi omuzlarında değil, aklında… Aynaya bakmasın bu ara Çirkin Acılı… Karmaşık… Daha ileri giderek fukara da hatta…
İçtiği masalarda kalbindekileri unutmak istemişti Kalbini unuttu İçindekileri unutmayı başaramadı Kalbi, sabaha karşı yorgun garson yamaklarının elleri arasında kaldı, burkuldu… İçindekileri hafifletsin diye içmişti, içi ağırlaştı, kalp yeri boşaldı…Kalbini kalkarken unutmuş masada O kadar içmiş O kadar berbat zamanlarda…
Bir adam gitmiş Birçok adam bulmuş kendine
Bir kadın gelmiş Aklındaki kadını silip yok saymasına izin vermemiş
Birçok adamdan hiçbirinin o adamla alakası yokken,
Bir kadının o kadınla insan üzeri bir benzerliği mevcutmuş Aşkta tanrısal tesadüfler bulunurmuş, doğruymuş, buymuş…
Yağmurlar yağarken birlikte ıslatmamış onları Hiçbir zaman Yüzü güzel, içi çirkin; içi çirkinse yüzü alımlı
Yağmur…
Şemsiyesini germeye zaman bulamayacak kadar çabucak, tez elden yağan, biten yağmur…
Bir şeyi çok istersen olur
Bir şeyi hiç istemiyorsan iki kez olur
Bir şeyin olup olmamasını umursamıyorsan zaten olmuştur Düşünmene fırsat bırakmayacak kadar işgüzar şekilde bir yolunu bulmuştur Sızmıştır Hayatındadır… Oldurgandır da çok defa olanlar bu duraklarda…
İnanmak, peşine düşmektir bir bakıma Yalanlar saklandı Ne tarafa dönsen bulamayacağın uzaklarda yalanların vardı Bulamam sanmıştın Kalbimin temizliğine fikrimin berraklığını eklemişsin Sanmışsın ki hiç düşmem yalanların peşine Yalanın pençesinde adımı gördüm Seni sormadım Adımın ilk harfinde bölgesel kanamaların vardı Ben ağladım…
İçimde saplı, kanlı, ağlamaklı yollar Hafif soğuk Büyük karanlık Kafamı duvarlara vursam unutsam Kafanı duvarlara vursan, hatıraların hatırlanmamak için dize gelse Tüm bedenine zarar verebilirsin artık Adımı kaldırdım bölgesel kanlı taraflarından Seni kurtarmaya, yaranı tuzla da olsa bir şekilde sardırmaya alıştığın ad ve el yok artık…
Yalan, yalnızlıktır Yalnızlığın o kekremsi lanetine bulandın sen… Dışlanmış inançlarının kıyısında Tanrı bile vazgeçti gölgenden… Yalan olan sen değilmişsin meğer Yalan olan seni hiçbir zaman surete dönüştürmeyen o günahkar gölgen…
Üzerinde birkaç yaşanmışlığın büyük ağırlığını bıraktım Hepsi sende kalabilir Hiçbirini umursamayacağım Sen nasıl biliyorsan öyle davran Kapıdan çıkmak, bir geri dönüş garantisidir kimseyle imzalanmamış ama güvencesi sağlam, sapasağlam… Kalbini içtiğin masada düşürdün sen İçinden kayıp yuvarlandık; önce ben sonra yine ben…
Ve dönerken o gece sen, kapıdan da çıkmadın, çok içkiliydin, pencereden atladın… Artık dönüş yok…
Bölgesel yaralarının arasında yalanlar vardı; adımı gördüm ben Adımı aldım Yaran hala bölgesel şimdi belki, ya da bütüne yayılalı çok oldu bilmem, bilmek de istemem… Yalanın pençesine bulaştırdığın benim adımdı Adımı gördüm Seni sormadım Adımın ilk harfinde bölgesel kanamaların vardı; nekropsilerin… Ben ağladım………
Zaman güçlüdür Bu gücün üzerine koymaya gücünün yeteceği güçleri bahşetmedi tanrı ne sana ne bana ne öteki insanlara… Zamanın gücüyle güç yarışına girmek, yorulmaktı Yok olmaktı Zamanın gücüyle uzlaştım ben Yalanınla, yaranla seni bir köşede bıraktım Adımı aldım Kalbinin neresinde kalırdım… kalır mıydım… kalırdım…
Sen kalbinin içindekileri bırak, beni bırak, kalbini taşımayı başaramadın Acını yaşamayı beceremedin Bölgesel bir açıklığın var şimdi, ne yana dönsen yüreksizsin Kendimin gölgesinde son bir kez daha iyilik yapacağım sana; bu gece hızlı vur kafanı duvarlara; adımı hatırlamasın bir daha Git sen, sezdirmeden gidebilmeyi becerebilecek kadar dik olabil, git; ben oyalarım yalanlarını… Son defa tüm yaşanmak istenenlerin hatırına…Hatırasına… Oyalayacağım yalanlarını… İçimdeki en büyük boşluk sen olursun dediğin yalan Senin içinde bir kalp yok artık Kalbini düşürdün Kalbinde beni sakladığın, adım, varlığım, ellerim, gülüşüm; hiçbiri sana ait değil, hepsi yalan…
Bir cümlenin öğesinde hatasız ayrımlar yapandın Senin özneyi şaşıracağına, benim öznemi ararken edebiyattan sen taraflı soğuyacağıma inanır mıydın, nasıl yaptın…
Bu nekropsi sızısı, anatomik boşluk, yalpalatan kalp sancısı hepsi evet hepsi yalan…
Sen, yalansın…
Ben, senin yalanında son kez nesnesi eksik, geleceği yakın, geçmişi uzak öznen kalmak istemem Hadi, şimdi, daha çok küçültmeden devrikleştir cümleni Özneni sakla, ya da bir başka özne koy oraya Adım adının alfabesinde en büyük imla yanlışı…Adım senin hiçbir cümlende barınamayacak kadar gerçekti Sen, yalancı… Kalbi boşluk, kanı bölgesel, anatomisi yayan yalancı…Karanlığım, heyecanı artsın istendi diye birkaç defa sarmalanmış hediye telaşı Ben bu paketi çok sürmeden yeniden ışığa bulayabilirim Sen karanlık aydınlansın diye defa kez küfreden, çaresizliğini günahıyla bulamak isteyensin Dilediğin kadar küfredebilirsin artık… hangi karanlıkta ışık yakmayı aklına getiren olabildin ki sen; şimdi bu karanlığı günaha bulanmadan aydınlığa dönüştüren olasın Olamadın Olmayacaksın…
Ve şimdi sen, artık sen, bundan sonra sen var mısın Umurumda mısın…
…
Sarahatun Demir
|