Prof. Dr. Sinsi
|
Senden Sana Yol Var Mi?
SENDEN SANA YOL VAR MI?
Yokluğun kor bana  Sensiz, bin ateş parçasına bölünür kalbim Tenimde cehennem cehenneme düşer, bir daha yanar Avucumda denizler kurur; çöller başlar
Gözüme geceler üşüşür; sabahlar ürküp uzaklara kaçar Sözlerimi hece hece alev sarar; dudağımda yangınlar başlar Korkarım, bir kez "su" dersem sular alev alır
Susuşun zor bana Sensiz, yokuşlar uzar, yollar uçurumlara uğrar Yaraların kabuğu açılır; ırmakların yatağı daralır Sele kapılır dağlar; köprüler geçilmez olur Dünyanın bütün taşları kirpiklerime biner; güneşlerin hepsi çöle iner Elimde kalır ağıtların hepsi; kimse duymaz, kimse ağlamaz, kimse anlamaz Bir kuyuya iner gibi; tozlanır şiirler, güfteler silinir, şarkılar boğulur Harfler harflere bitişmez olur Sahipsiz kalır keman; telleri kopar bağlamaların  Ahenk bozulur; nefessiz kalır neyler
Bir "Ah!" etsem, "Ah!"ların hepsi ağlar
Varlığın koca bir dağ bana Şirin bu kadar uzak değildi Ferhat'e Sadece dağlar ayırdı onları Dağdan sonrası Şirin'di Dağın berisi Ferhat'ti Sen ise dağın kendisisin Kazıp da yakın edeceğim bir yer yok ki Şirin'e Ferhat olayım Aşıp da kavuşacağım bir yâr yok ki sana geleyim Sanki bir yanım dağ, bir Ferhat'tir benim Kimi kimden uzak bileyim? Su içecek dudaklar kurudu, kime sular getireyim? Sular serinliğini yitirdi; kime sâki olayım?
Yokluğunu sor bana Mecnun'un gözünde Leylâ değilsin ki, sana gelmek için çölleri göze alayım Çölleri hepten yaktım; kumlar dağıldı, tozlar uçuştu Aşk kalplere küstü, kuyulara düştü Koynuma gömdüm ayrılığını ve her bahar yokluğunu meyve verdim Mecnun beni deli sandı Leylâ gözlerime aldandı; gözlerini gözlerimde aradı Araya dağları koydum; kimse aldırmadı Nice deniz kıyısında nice sevgili bekledim; hiçbirinden selam gelmedi Şişelere bırakılmış mektuplar gördüm; okuyan olmadı Ah, sevdiğim, sen yoksun buralarda, tadın da tadı kaçtı, lezzetler hüzne bulandı Şöyle incecikten bir kez "aşk" desem, şiirler utanır, şarkılar kör olur, türküler köyden kaçar
Yokluğunu bir sorsan bana, cevapların cümlesi kılıç kuşanır, suların hepsi köpürür, kuru dallar bin defa kırılır, kuşlar bin kez daha dağılır
Hasretin nâr bana Kuraklığın dudağı çatlar adını söyleyince Pervane ateşi bırakıp yüzüme koşar; yanmaya gelir Buzullar dudağıma koşar, erimeye özenir Mumların alevi parlar seni anınca Gölgeler senin adının altında serinler, dinlenir Nicedir kirpiklerimde taşıdığım taşlar yoluma düşer; hüznüme yaslanır, ağlar, ağlar, ağlar Bütün yangınların bütün külleri bana savrulur; anka kuşlarının hepsi gözlerimin içine bakar, bir kez daha uçmak için yalvarır Yangını da yaktığımdan, küllerin hepsi yine, yeni ve yeniden küllenir Adını ağzıma alsam, her yere her zaman yağmur yağar, denizler denizlere koşar, bütün dağlardan bütün dağlara kuşlar kanatlanır
Sızın yâr bana Seni yitirdiğimden beri, elimden ayrılıklar tutuyor; el ele dolaşıyoruz terk edilmiş sahilleri Acıların canı yanıyor adını anınca, susayım diye yalvarıyorlar Yaralar senin susuşunla yaralanıyor; bir söz umuyorlar dudağından merhem olur diye Bir bilsen, ne kadar zamandır kapımda bekleşiyor unutuşlar, "bir yol bizi de hatırlasın" diyorlar Geceleri sokak lambalarının loşluğuna sığınıp birbirlerine sarılıyorlar ama yine de çok üşüyorlar Bir sabah gelip yüzlerini tek tek öpüp okşarsın diye umuyorlar Bir de, evden kaçmış mutluluklar var; hâlâ sığınacak bir köprü altı arıyorlar ama gözleri aydınlık pencerelerin önünde, belki sen ekmek verirsin diye bekliyorlar Umutlar var hemen aşağı mahallede, gecekondu yapmışlar kendilerine, köylerini bırakmışlar, kalplerden sürülmüşler Gelirsin diye yolunu gözlüyorlar Yolları sorma, onlar hepsinden perişan, sevgilinin köyüne dolanmak için can atıyorlar, kıvranıyorlar ama nafile  Sen olmayınca, yollar da yolda kalıyor, ayakları taşa dolanıyor
Neredesin ey sevdiceğim? Sensiz ayrılık bile ayrıldı sevdiğinden Sensiz hüzün de mahzun oldu Sensiz şiirler yarım kaldı, dudağa değmedi; sadece bir fısıltını bekliyorlar Heceler senin elinden tutup şarkılara sokulmak istiyorlar Haberin var mı sevdiceğim, burada kuşlar yuvaya uçmuyor; gurbet bile gurbete düşüyor Duydun mu, burada bahar geldiğine pişman oluyor; güzün yaprakları kuruyor
Belki okursun diye buraya yazıyorum, harfler seni hecelemek için sabırsızlanıyor A olmayınca Ş dudağa yapışıyor, sessiz kalıyor K olmayınca, A ve Ş boşluğa düşüyor, anlamsız kalıyor "A", "Ş" ve "K" senin adının kucağında büyüyor, senin anlamının sıcağında doyuyor
İnan bana, sensiz ayrılık bile ayrılık olmuyor, kavuşmak bile tat vermiyor Sensiz ne seven sevebiliyor, ne sevilen sevildiğini biliyor Sensiz sözler boşluğa düşüyor, sensiz kalem kâğıda dokunmuyor, sensiz dudak dudağa değmiyor Sensiz ne sevda seviniyor ne veda üzülüyor Sensiz hüzün bile yüze gelemiyor, acılar utanıp kuytulara saklanıyor
Yokluğun kor bana ey aşk
Sende yak beni, ateşe at sözlerimi
Suskunluğun zor bana ey aşk
Ben sustum, sen söyle iyiliğimi  
|