Prof. Dr. Sinsi
|
Abhaz Mitolojisi Nedir
Abhaz Mitolojisi Nedir
Abhaz folkloru, özellikle de Abhaz Prometheus'u Abrskil hakkındaki hikayeler ve Nart destanları, diğer Kafkas halklarının destanları ile büyük benzerlikler gösterir Nart destanlarının Kuzey Kafkasya folkloründe ve bir dereceye kadar da Transkafkasya folkloründe önemli bir yeri vardır Bu destanlar, halkın dünyaya bakışını yansıtır ve insan ilişkileri üzerine ilginç yorumlar getirir Sovyet etnograflarının görüşüne göre Nart destanları, iskitler döneminden (M ö 700-800) başlayarak, 13 yy Tatar-Moğol istilalarına kadar uzanan, muhtemelen 2000 yıllık bir dönemde oluşmuştur
Bazı efsanelere göre cüce bir ırk olan Atzanlar, dev Nartlar'ın ataları idi Bazılarına göre ise, Atzanlar, Nartlar'la aynı çağda yaşamışlardı ve barışçı, yakın ilişkiler içindeydiler Aynı bölgede avlanıyorlar ve dağ geleneklerine göre avlarını paylaşıyorlardı Öylesine küçüktüler ki, bir eğreltiotunun gövdesî üzerinde, dalları kırarak rahatlıkla yürüyebiliyorlardı Boyutlarının küçüklüğüne rağmen Atzanlar, güce ve cesarete sahiptiler Örneğin, herhangi bir Atzan av sırasında öldürdüğü dağ keçisini omuzuna alıp, kamp yerine getirebiliyordu Ayrıca son derece iyi koşucuydular
Atzanlar, avcılık ve hayvancılıkla geçiniyorlardı Uzun sakallı, özel bir cins keçi yetiştirmeye başladılar Aynı zamanda buğday da üretirlerdi Abhazlar, keçinin ve buğdayın Atzanların insansoyuna bıraktığı armağanlar olduğunu söylüyor
Atzanlar, zamanlarının çoğunu sürüleriyle birlikte açık havada, yabani çalılıklardan oluşan kulübelerde ya da sürülerini de barındırdıkları küçük taş sığınaklarında geçiriyorlardı
Abhazya'nın dağlarında bolca görülen küçük taş sığınaklar halen Atzanları çağrıştırır Ne sıcak, ne soğuk, ne yağmur, ne kar; hiçbirşey Atzanları rahatsız etmezdi Kabilenin en yaşlısı "Atzanların büyük babası" dışında hiçkimsenin otoritesini tanımıyorlardı Fakat iyi, dürüst, küçük insanlardı Diğer insanlarla ilişkilerinde eşit haklar talep ediyorlar, lütuf istemiyorlardı Gururlu ve özgürlük aşığı idiler
Atzanların sonunu şöyle anlatıyorlar:
Birgün Atzanlar kalelerinde otururken, beklenmedik bir biçimde gökyüzünden altın bir beşik içinde mucizevi bir çocuk inmiş Bu iyi insanlar çocuğu sevinçle ve şevkatle süt kardeş kabul etmişler Böylece Atzanlar farkında olmadan Tanrı'nın yeğeni ya da oğlunun süt anne-babası olarak Tanrı ile akraba olmuşlar Çocuk, normal boyutlarda hoş bir genç olarak büyümüş Süreç içinde süt ebeveynlerini bırakarak gökyüzüne dönmüş Sınırsız özgürlükleri zamanla Atzanları kibirli, kontrolsüz ve sahtekar yapmış Her tür otoritenin, Tanrı'nın bile varlığını yadsımaya başlamışlar "Yukarıda gökyüzü, aşağıda biz varız Tanrı da kim oluyor?" diyorlarmış
Su kaynaklarını kirleten pis yaratıklar olmuşlar Kenarına yerleştikleri azgın sular kuruyup yokolmuş İdrarlarını yaparken yüzlerini alay edercesine gökyüzüne çevirmeye başlamışlar Ekşi sütlerini muhafaza ettikleri ağaç varilleri, zevk için atış talimi yapmak üzere kullanmaya başlamışlar
Tüm bunlar Tanrı'nın hoşuna gitmemiş ve sınırsız bir öfkeye kapılmış Tanrı "Beni hiçe saymanın ne demek olduğunu onlara göstereceğim " diyerek, Atzanları saygısızlıkları ve sadakatsizlikleri yüzünden cezalandırmaya karar vermiş Ancak, verebileceği en iyi cezanın ne olacağını bilmiyormuş Böylece, Atzanlar tarafından büyütülen yeğenini (oğlunu) yanına çağırmış ve onları mahvetmenin en iyi yolunu keşfetmesi için görevlendirmiş
Tanrı'nın ulağı, taş sığınaklarında birarada oturan Atzanların yanına ulaşmış En yaşlılarına hitaben sormuş:
"Çok küçüksünüz ama hiçbirşeyden korkmuyorsunuz Söyleyin, sizi altedebilecek bir güç var mı?"
Yanıtlamışlar:
"Bizi yenebilecek tek güç ateştir Eğer kuru pamuk yoğun kar gibi tüm yeryüzünü kaplar ve üzerine tüm dünyayı tutuşturup yakacak bir kıvılcım düşerse işte bu bizi yokedebilir Başka hiçbirşeyden korkmayız " Bunu duyan genç, kayıplara karışmış
Aradan zaman geçmiş Birgün Atzanların 300 yaşındaki babaları sürüsüyle birlikte gölgede dinleniyormuş Gölgeyi sağlayan da bir keçinin uzun sakalı imiş; artık keçi nasıl bir keçiymiş, ne biçim bir sakalı varmış siz tahayyül edin Aniden, keçinin yerlere değen ve genellikle kımıldamayan o uzun sakalının garip bir biçimde titremeye başladığını hissetmiş Bu titremenin nedeni Tanrının yeryüzüne gönderdiği rüzgarmış Yaşlı bilgeyi müthiş bir korku sarmış ve tüm Atzanlar bir felaketin yaklaştığını hissetmiş
"Evlatlarım " demiş yaşlı adam ağlayarak, "O genci boşuna büyüttüğümüz anlaşılıyor Onu bağrımıza bastık ancak o bize ihanet etti Ne var ki yapabileceğimiz birşey yok, sonumuz geldi " Yaşlı adam kabile arkadaşlarına hitabederek ve artan rüzgardan sakalı gitgide daha çok titreyen keçiyi göstererek bunları söylemiş "Bu rüzgar iyiye işaret değil  " diyormuş kendi kendine Rüzgar şiddetlenmiş, güneşi kuşatan kara bulutlar getirmiş Bulutların arkasından yeryüzüne doğru beyaz pamuk yığınları düşmeye başlamış Sonra gök gürlemiş, şimşek çakmış; şimşeğin kıvılcımları pamuğu tutuşturmuş ve bir dakika içinde herşey yanıp kül olmuş Böylece Atzanlar korkunç bir şekilde canvermişler Küstah ve kibirli olmanın bedelini böyle korkunç bir son ile ödemişler
Atzanlann bu engin folkloründe adalarındaki en yaşlı kişi dışında hiç bir kişilikten özellikle sözedilmemesi dikkat çekicidir Bu durum, birçok karakterin bireysel özellikler gösterdiği Nart destanları ile tezat teşkil eder Ayrıca hayvan yetiştiriciliği, avcılık, bitki yetiştirme, hasat gibi tüm etkinliklerde Atzanlar grup halinde yer almışlardır, İnal-ipa'ya göre bu özellik, Atzanlar arasında güçlü bir kollektivizm ve grup ruhu olduğunu doğruluyor
Abhazya'nın tüm efsaneleri içinde Atzanlar efsanesi belki de ilahı bir yaratığın insanları oyuna getirip mahvettiği ve kaderci bir yaklaşım gösteren tek efsane Yerel Prometheus efsaneleri gibi o da Yunanlılardan etkilenmiş olabilir Ancak, Yunan tanrıları, insanları yoketmeden önce ensest ya da aşırı gururlanma gibi suçlara yöneltmişlerdir Bu örnekte ise Atzanlar suç işlememiş ama güven duymuş, konukseverlik göstermişlerdir
Bir yiğitler kabilesi olan Nartlar'ın temel uğraşısı ve bir Nart için en onurlu iş savaşmaktı Demircilik ve metalürji sanatları da övgüye değer işlerdi Nartlar korkusuz ve güçlü idi,
Güçleri, şarkılara konu olmuştu
Ve tüm zamanlarım savaşta geçirirler
Nart destanları, şan şeref kazanmak için çıkılan seferleri, av serüvenlerini, ölenleri ve savaşla ilgili oyunları anlatan ye bu savaşçı halkın ideallerini yansıtan sonu gelmeyen öykülerle doludur Savaşmalarının amacı hayvan sürüleri ve başka değerli şeyleri çalmak, talan etmekti Aynı zamanda, vatanı savunmayla ilgili öyküler de zaman zaman anlatılır Smirnova, Nartların "askeri demokrasi" döneminde diğer insanlardan farklı, savaşçı bir grup olduğunu (Homeros'un İlyada'sında anlatılan Yunan toplumu ile karşılaştırılabilir), ve köylülerin yaklaşan zaferini yansıtması nedeniyle de Nart destanlarının daha demokratik olduklarını düşünüyor
Nartlar aynı annenin, Seteney Guaşe'nin yüz oğludur Avladıkları en iyi hayvanın kemik iliği ile besleyerek onurlandırdıkları bir de kızkardeşleri vardır Birgün Seteney Guaşe yeni dokuduğu kumaşı nehir kenarında yıkarken sıcaktan bunalır ve giysilerini çıkarıp suda serinlemeye karar verir Sırtüstü yüzerken birden nehrin karşı kıyısında sürüsünü otlatan, oğullarının çobanı Zartyzh'ı görür O'na seslenir ve yüzerek yanına gelmesini ister Seteney'in güzelliği karşısında altüst olan Zartyzh nehre atlar ve karşı kıyıya doğru yüzmeye çalışır ancak güçlü akıntı ona engel olur Sonunda umudunu yitirir ve"Gelemiyorum Sudan çık ve iri kayanın yanında dur Okumu kayaya fırlatacağım ve sen hamile kalacaksın, fakat demirci Ainar'ın buraya gelmesini ve okun değdiği yeri kayadan koparıp sana vermesini rica etmelisin Daha sonra bir çocuğun olacak " diye seslenir Seteney'e Seteney söyleneni yapar ve oniki ay sonra, Savsuruko adını verdiği bir erkek çocuk dünyaya getirir Babası belirsiz olduğu için Savsuruko'nun "gerçek bir Nart" olmadığı da söylenir Seteney Guaşe zekası ile olduğu kadar güzelliği ve ebedi gençliği ile de ünlüdür Yaşlı ve bitkin bir adam olan ve bütün gün ateşin basında oturan kocasından daha önde gelir Doksandokuz oğlu annelerinin güzelliğine, ev kadını ve anne olarak üstün yeteneklerine taparlar Uzun süren bir seferden döndüklerinde onu yeni doğmuş bir bebekle görünce, babalarının baba olacak çağı geride bıraktığının bilincinde olarak, bebeğin kimden olduğunu bilmek isterler Seteney bunun doğaüstü bir doğum olduğunu ve detaylarını açıklamayacağını belirtir Ancak, daha sonra Savsuruko annesini, kendisine gerçeği söylemeye zorlamıştır Diğer kardeşleri ile eşit olmak ve onlar tarafından sevilmek isteyen Savsuruko ile doksandokuz kardeşi arasında büyük bir çekişme vardır "Sen yasalara uygun biçimde doğmadın, baban bilinmiyor ve bizim kardeşimiz değilsin" diyerek onu aşağılarlar Ayrıca Savsuruko üstün yetenekleri olan biridir ve kardeşleri buna tahammül edememektedir Savsuruko, doğduğu günden beri, cesaret isteyen her tür işin üstesinden gelmektedir Demirci Ainar onu bir bacağından tutup, sıcak çelik dolu bir kazanın içine daldırıp çıkarmış ve bu çelikten bir miktar da boğazına akıtmıştır Vücudunda çeliğin değmediği tek yer Ainar'ın onu kazana daldırırken tuttuğu bacağıdır Bu yüzden (Yunanlı Achilles gibi) tüm tehlikelere karşı bağışıklığının olduğuna inanılır Büyük bir kayayı iterken çeliğin değmediği bacağını kullanması için onu kışkırtan kardeşleri sonunda Savsuruko'yu öldürmeyi başarırlar Savsuruko'nun ayağı kırılır ve ölür
|