Prof. Dr. Sinsi
|
Pirus Zaferi Gerçek Bir Zafer Midir
Pirus Zaferi gerçek bir zafer midir
Askeri ve siyasi literatürde sıkça kullanılan bir kavram vardır: Pirus Zaferi Hiç düşündünüz mü, bu kavram ne anlama gelir ve nereden çıkmıştır?
Makedon İmparatoru Büyük İskender'in uzaktan akrabası Yunan Epir Kralı Pirus, M Ö 280'li yıllarda İtalya'ya fethe gider Pirus'un 20 fil desteğindeki ordusu çok kanlı savaşlara tutuşur Romalılar, topraklarını büyük bir özveriyle savunur Ne pahasına olursa olsun zafer kazanmak isteyen Pirus, geri çekilmez Çok kanlı geçen, iki tarafın da büyük kayıplar verdiği savaşlardan Pirus galip çıkar Bazı kaynaklara göre Pirus, önemsiz zaferler için ordusunun neredeyse tamamını heba etmiştir İddiaya göre Pirus, 'Tanrım bana bir daha böyle zafer verme' demiştir O zamandan bu yana sahte zaferleri, yenenin de aslında yenilmeye mahkum olduğu galibiyetleri anlatmak için Pirus Zaferi kavramı kullanılıyor

Bazı kişi ve kurumlar için Pirus Zaferi kazanmak, gerçek bir zafer kazanmak kadar önemseniyor İsterseniz yakın geçmişimizi şöyle bir hatırlayalım
-“Açık oy, gizli tasnif” olarak adlandırılan dahiyane! bir seçim sistemi ile çok partili hayata adım attığımız 1946 seçimlerinden CHP zaferle çıktı Bütün engellemelere rağmen DP’den 54, bağımsızlardan da 8 kişi meclise girmeyi başardı Evet, 403 milletvekili ile seçimleri CHP kazanmıştı ama “birkaç aylık bir bacaksız, onu yer yer haklamıştı ” Bu seçimlerden sonra, Türkiye’de ilk defa, İmam Hatip Okulları açıldı İlahiyat Fakültesi kuruldu Okullara din dersi konuldu Hatta İnönü tarafından, Altı Ok’un Anayasa’dan çıkarılacağı bile vaat edildi
CHP’nin 1946 zaferinin gerçek bir zafer olmadığı, 1950 seçimleri ile anlaşıldı Çünkü bütün yapılanlara rağmen, 14 Mayıs 1950 seçimlerinde, CHP sadece 69 sandalye kazanabilirken, DP 408 sandalye kazandı Böylece 27 yıllık CHP iktidarı “beyaz bir ihtilal” ile son bulmuş oldu Peki, bu durumda, 1946 seçimleri gerçek bir zafer mi, yoksa Pirus Zaferi mi?
-1950’li yıllar, CHP’de sembolleşen “devletçi seçkinler” ile, DP’de sembolleşen “siyasal seçkinler”in çekişmeleri ile geçti ve devletçi seçkinler, buldukları fırsatları en uygun şekilde değerlendirip, 27 Mayıs 1960’da iktidarı zorla geri aldılar Darağaçları kurulup, uyduruk gerekçelerle Başbakan ve bakanların asıldığı bu ihtilalin de gerçek bir zafer olup olmadığını 15 Ekim 1961 seçimleri gösterecekti Bu seçimlerde, “halkı hesaba katan” DP çizgisindeki bir parti tek başına iktidar olamadı ama CHP’nin oyu, önceki seçimlerden de aşağıya düştü 1965 seçimlerinde ise AP %52 oy oranı ile tek başına iktidara geldi
Bu durumda, 27 Mayıs’ta iktidara zorla el koyanların zaferleri gerçek bir zafer mi oluyor, yoksa Pirus Zaferi mi?
-Devletçi seçkinlerimizin bir başka Pirus Zaferi ise 28 Şubat postmodern darbesidir Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener’in deyimi ile “Anadolu’nun toplumsal, ekonomik ve siyasi taleplerine karşı dur denilmesi” anlamına gelen 28 Şubat 1997 postmodern darbesinden bugüne, geçen süre sonunda ne gerekçelerinden, ne de tertipleyicilerinden hiçbiri hatırlanmıyorsa, yaptığı tahribat ancak Pirus Zaferi kavramı ile tanımlanabilir
Bazen, kişilerin de Pirus Zaferi peşinde koştuğunu görmek gerçekten enteresan Unutmamak gerekir ki; Pirus Zaferi, hiçbir zaman gerçek bir zafer değildir Bir Japon Atasözünde söylendiği gibi, “Gerçek zafer, kendimize karşı kazanılandır ”
Yani, zaaflarımıza, ihtiraslarımıza, benliğimize, öfkemize, kinimize, hıncımıza, acılarımıza karşı kazandığız zaferdir
Eğer kendimizi yenememiş isek hiçbir şeyi yenemeyiz
alıntıdır
|