Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bektaşilik, hindistanda, ruhgöçü, ölüm

Hindistanda ölüm,ruhgöçü ve Bektaşilik

Eski 11-08-2009   #1
Şengül Şirin
Varsayılan

Hindistanda ölüm,ruhgöçü ve Bektaşilik



HİNDİSTAN'DA ÖLÜM , RUHGÖÇÜ VE BEKTAŞİLİK

Hindistan dinlerinin başlıcaları Hinduizm, Budizm, Vedizm ve Jainizmdir Hindistan'da bu kadar çeşitli dinler olmasına rağmen ruh ve ölüm konusunda aralarında keskin bir ayrım bulunmamaktadır

Hinduizme göre insan sonu olmayan bir tenasuh zinciri içerisinde gidip gelmektedir Buna göre ölüm, bir korku vasıtası, bir yokluk değil, bir halden diğerine geçiştir Hinduizmde bulunan Karma inancına göre insan ruhunun tekrar tekrar başka bedenlerde dünyaya gelişi (tenasuh), çok eskilere dek gitmektedir Assam, Nagas ve Lushais gibi ilkel dinlere sahip Hint kabilelerinde bu inanış mevcuttur Hintlilerde, insanın öldükten sonra, ruhunun bir böceğe girdiği inancı yaygındır Budistlere ve Hindulara göre kişi, geçmiş hayatındaki erdemlere göre tekrar dünyaya gelir İyi ruhlar insanlara girer Kötüler ise, kaktüs, kertenkele, kaplumbağa ya da zehirli bir sarmaşık olarak yeniden doğarlar

Jainistler ve Hindular da Budistler gibi tenasuha inanırlar Vedizme göre ise ölüler diğer hayatta da yaşamaya devam ederler; ancak bunun için ölülere kurbanlar kesmek gereklidir

Hint düşüncesinin temelini oluşturan tenasuh inancı Yunanlılar, Mısırlılar ve Maniheizm ve en önemlisi, Anadolu'da Alevi-Bektaşi topluluklarında rastlanan bir düşünce biçimidir Bize göre Alevi-Bektaşi inancını oluşturan tenasuh inancı Hint düşüncesinin Asya'da yaygınlaşmasından sonra göç eden Türkler aracılığıyla Anadolu'ya girmiştir Çünkü İslam tenasuh düşüncesini kesinlikle kabul etmez

"Bektaşi şairleri Devriye adı verilen bazı şiirler söylerdi Bu daha çok İslami tasavvufun, Tecelli ve Südur nazariyesine göre söylenmiş şiirlerdi Tecelli ve südur nazariyesine göre, insanoğlu, dört unsura bölünüyor ve bu yolla bir gelişim sağlıyordu Bununla beraber, Bektaşilerin en akıllı ve okumuş şairlerinden biri olan Muhyiddin Abdal bile, tasavvufta yüksek bir felsefe anlayışına dayanan, bu devirlerin zincirlerini kaybediyor ve işi, kendine göre basitleştiriyordu Hind Budizminde de, ölen insanların ruhları başkalarına geçer ve bu ruh, durmadan döner dururdu Uygur Türklerine Buda dini girdikten sonra, bu düşünce Orta Asya Türklerinde de iyice yayılmıştı Uygurlar bu dönüşüme Sansar derlerdi Budizmde de, ruhların dönüşü, tıpkı İslam tasavvufunda olduğu gibi, bir daire veya kavis etrafında olurdu Budistler, dünyayı bir tekerlek gibi düşünürler ve ruhları da, bu tekerleğin etrafında döndürürlerdi

İslam tasavvufunda olduğu gibi, onlarda da insan ruhları, cisimlerden başlayarak gelişirlerdi Ondan sonra ruh, bitkilere gider ve daha sonra da hayvanlarda dolaşırdı En son merhalede ise, insan şeklinde görünürdü İnsan şeklinde görünen ve insanın ruhunda en olgun bir seviyeye ulaşmış olan bu ruh, Eski Türklere göre kırtık, tam ve tükel idi Eski Türkler bu olgunluğa, Tükellik derlerdi İslam mutasavvufları ise, aynı deyimi İnsan-ı Kamil haline sokmuşlardı Budizmde bir tenasuh vardır Tenasuh, ruhun maddi olarak türlü varlıklar arasında dolaşması idi İslam mutasavvufları ise, tenasuhu redetmişler ve bu fikri kabul etmemişlerdi Bektaşilere gelince onlar, tıpkı eski Uygurlar gibi, ruhu maddi olarak insanlar arasında dolaştırıp duruyorlardı Mesela, Bektaşilere göre, insanlar ikinci defa dünyaya gelişlerinde, bir tavşan veya yılan şeklinde görülebilirlerdi Halbuki İslam tasavvufunda böyle bir şey yoktu

Bektaşilerin inandıkları ruhun devri veya dönüşümü, İslami tasavvufa değil; daha çok Uygurlar ile Orta Asya'da yayılmış olan fikirlere uygundu" "Hindistan'da, Upanişad metinlerinden birinde: "İşte oğlum, bunu bil-özvarlık gövdeyi bırakınca gövde ölür Özvarlık ölmez denilir ki, bunları yazanlardan yaklaşık ikibin yıl kadar sonra, Anadolu'da yaşamış olan Yunus Emre'nin -ölürse ten ölür/canlar ölesi değil- dizeleriyle aynı inancı dile getirir"


Hintlilerin ölüm ile ilgili geleneklerine gelince, Budistler, önemli kimselerin mezarlarına çiçek sunar, mum yakarlar

Toprak bildiğimiz gibi hemen hemen tüm kültürlerde anneyle özdeştir Eliade'ye göre ise "deniz kabukları yaratıcı güçlerinin - evrensel döl yatağının amblemi olarak- sayesinde mezar ayinlerinde yer almaktaydılar" Hintlilerde cenaze töreninde "deniz kabukları öttürülmekte ve ölünün evinden mezarlığa giden yolda bunlardan serpilmektedir Bazı illerde ölünün ağzına inci doldurulmaktadır"

Hintlilerin ölünün ardından yas tutup tutmadıkları konusunda bir bilgi edinemedik; ancak bir Budist kitabı olan "Tibetin Ölüler Kitabı"nda yas ve cenaze merasimleri hakkında olumsuz düşünceler yer almaktadır: "Yaşayan akrabaların, ölülerin hayrı için bir sürü hayvan kurban edebilirler, dini ayinler yapabilirler, sadaka verebilirler Sen gördüğün saf olmayan görüntü ile, onların bu davranışları üzerine büyük bir kızgınlığa kapılabilirsin Bu da, senin o anda cehennem'de doğumunu sağlar Arkada bıraktıklarının hareketleri ne olursa olsun, onlara kızma ve onları sevgi ile düşün"
__________________

__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.