![]() |
Aşık Miskini (Sait Küçük) - Kimdir Kısaca Hayatı |
![]() |
![]() |
#1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
![]() Aşık Miskini (Sait Küçük) - Kimdir Kısaca HayatıAşık Miskini (Sait Küçük) ![]() Sevenlere gönül verdim Yola çevirdiler beni Damla bile değil idim Göle çevirdiler beni Miskini'yi eğittiler Dane dane öğüttüler Dil bilmezdim öğrettiler Dile çevirdiler beni 1964 yılında Kars'ın Kağızman ilçesinde doğdu ![]() ![]() ![]() ![]() Kuzeydoğu Anadolu aşıklık geleneği ve şiiriyle büyüdü ![]() ![]() İlk serbest şiiri 1984 yılında Milliyet Sanat dergisinde yayımlanarak "Genç Şairler Antololisi"'nde yer aldı ![]() ![]() Ayrıca çeşitli sanatçılar tarafından bestelenip söylenen şiirleri/türküleri özellikle 1990'lı yılların ikinci yarısından sonra Arif Sağ, Songül Karlı, Seher Dilovan, İsmail Özden gibi sanatçılar tarafından okunarak geniş çevrelerde duyuldu ![]() Şiirle olan ilgisinin yanında yöre türkülerinin derlenmesi, yöre aşıklarının eserlerinin başka kaynaklara aktarılması gibi çalışmalarda da bulunmaktadır ![]() ![]() Daha çok heceyle yazdığı şiirlerle bilinen Miskini, bunun yanında divan şiiri, serbest şiir gibi öteki türleriyle de ilgilenmekte ve yazmaktadır ![]() ![]() ![]() Eserlerinden bazıları: Çevirdiler Beni Sevenlere gönül verdim Yola çevirdiler beni Damla bile değil idim Göle çevirdiler beni Tohumu döl eylediler Dikeni gül eylediler Yari bülbül eylediler Güle çevirdiler beni Serimi sevdaya saldım Gah boşandım gahi doldum Muhabbet arısı oldum Bala çevirdiler beni Miskini'yi eğittiler Dane dane öğüttüler Dil bilmezdim öğrettiler Dile çevirdiler beni İnsanlığa Yürüyorum Sevgi ile yola çıktım İnsanlığa yürüyorum Nefret kalesini yıktım İnsanlığa yürüyorum Bir güzellik var yolumda Dostluk türküsü dilimde Barış bayrağı elimde İnsanlığa yürüyorum Saygı yasa sevgi yasa Ne bir elem ne bir tasa Dikenlere basa basa İnsanlığa yürüyorum Yari aldım yakınıma Eşlik etti akınıma Aşk doldurdum çıkınıma İnsanlığa yürüyorum Sadık Miskini'dir adım Muhabbete doyamadım Hızlı tempo koşar adım İnsanlığa yürüyorum Dokunma Eğer bülbül değil isen Güle dokunma dokunma Yaprağını yaralarsın Dala dokunma dokunma Mansur isen çekil dara Can bağışla güzel yara Kusuru kendinde ara Ele dokunma dokunma Kaşların yay çatıyorsa Kirpiğin ok atıyorsa Yüzün sirke satıyorsa Bala dokunma dokunma Dost cemine gelmiyorsan Gelip öğüt almıyorsan Saz çalmayı bilmiyorsan Tele dokunma dokunma Miskini'yim geçer çağlar Hasretlik bağrımı dağlar Dokunursan Kerem ağlar Küle dokunma dokunma Ara Behey gönül bir öğüdüm var sana Saygıyı sevgiyi insanda ara Kem rakipler sargı sarmaz yarana Var git dermanını cananda ara Sevdanın esrarı gizlidir canda Alınıp satılmaz hiçbir dükkanda Keramet bulunmaz cahil insanda Kerameti ehl-i irfanda ara Asi olup el aleme bulaşma Kavga edip hiç kimseye dalaşma Arı gibi yayla yayla dolaşma Muhabbet balını lisanda ara Miskini kamilden nasihat alır Atana kalmayan sana mı kalır Derelerin taşı değersiz olur İnciyi yakutu ummanda ara Aşk İle Gelin muhabbet edelim Birliğe doğru gidelim İkiliği terk edelim Aşk ile dostlar aşk ile Bir ikrâra bağlanalım Bir aşk ile dağlanalım Semah dönüp eğlenelim Aşk ile dostlar aşk ile Kenetlensin ellerimiz Şekerlensin dillerimiz Kaynaşsın gönüllerimiz Aşk ile dostlar aşk ile Miskini der bir olalım İr olalım dir olalım İnsanlığa yar olalım Aşk ile dostlar aşk ile Boş Gelir Gider İlim öğrenmekte gözü olmayan İrfan meclisine boş gelir gider Ariflerin verdiğini almayan Duygusuz sezgisiz taş gelir gider Talip olmayanlar dosta eremez Muhabbetin goncasını deremez Yol ehli olmayan yolu süremez Her işi hayaldir düş gelir gider Aşkın meydanında çalınır sazlar Dökülür nağmeler bal olur sözler Güzeli çirkini seçmeyen gözler Bakar olsa bile şaş gelir gider Miskini gerçeğe aşık olmazsa İnsan-ı kamilden dersin almazsa Tanıyıpta kend’özünü bilmezse Kara cahillere eş gelir gider DERDİ BENDEN Umutsuzdur garip başım Kim umudu derdi benden Ben yolcuyum dert yoldaşım Sorma kardaş derdi benden Düşmedi dilimden dilek Yar yolunda oldum helek Talancıydı zalim felek Gül koymadı derdi benden MİSKİNİ neşeden kaçtım Gözyaşımı yere saçtım Ben dertten bir dükkân açtım Almadılar derdi benden SULAR KATMA ELİN PİŞMİŞ AŞINA Sular katma elin pişmiş aşına Sen kendi çorbanı pişirmeye bak Destek olma kötülerin işine İnsanlığa gönül düşürmeye bak Hünerin var ise yüksel semaya Semayı keşfeyle el at fezaya Aşkın her zerresi bedel deryaya Yeter ki bendinden taşırmaya bak MİSKİNİ sözünü alana satar Gerçeği gözeten bala yağ katar Nefretin çiçeği dikendir batar Sevgi güllerini döşürmeye bak YAR SAÇLARIN İKİ ÖRÜK EYLEMİŞ Yar saçların iki örük eylemiş Birin sola atmış birin sağ yana Kâkülünü köze körük eylemiş Ferman kılmış ölü yana sağ yana Halkalanmış karakaşı yay gibi Müjgan oklarından sinem zay gibi Hub cemali güneş gibi ay gibi Şavkından az kaldı bahça bağ yana MİSKİNİ bağrımı hasretlik dağlar Figanımdan alev ağlar o-d-ağlar Tesir-i aşkından yarıldı dağlar Korkarım ardından yanardağ yana DOST Var bir ilme hizmet eyle İlim işin başıdır dost Kuru davayı terkeyle İyi niyet taşı dur dost Cehdetmeyen yol süremez Sürüp menzile eremez Her göz gerçeği göremez Çoğu insan şaşıdır dost Doğruyu söyle kandırma El âlemi dolandırma Duru suyu bulandırma Bu iş fitne işidir dost Bencilliği elden bırak Kötülükten gel ol ırak Kinden arın sevmeye bak Sevgi dirlik aşıdır dost Bir olanı paralayan Dostu dosttan aralayan Seni beni yaralayan Nifakçının taşıdır dost Hakkı hakikati bilmek Arayıp özünü bulmak Erdemli bir insan olmak MİSKİNİ’nin düşüdür dost YÜCELENME İNSANOĞLU Yücelenme insanoğlu Bir gün alçağa dönersin Gazel döker ömür bağı Kuru yaprağa dönersin Saç ağarır bel bükülür Yüz kırışır diş dökülür Damarlardan kan çekilir İhtiyar çağa dönersin Bakan olmaz yüzlerine Sızı düşer dizlerine Perde iner gözlerine Dumanlı dağa dönersin Felek yağmalar yapını Varisler böler tapunu Azrail çalar kapını Kara toprağa dönersin Gel öğüt al MİSKİNİ’den Toprak olur çürür beden Bir hasenet yap ölmeden Ölsen de sağa dönersin ERBAB-I CEHALET Erbab-ı cehalet ordu misali Varır bir hışm ile fünûn üstüne Kalem ne durursun neşret bu hali Balçık çekenler var günün üstüne Devr-i zamanede bak n’oldu işler Ayaktan dönmedir şimdiki başlar Cahil fırsat buldu kâmili taşlar Bilmem ne diyeyim bunun üstüne Kurnazlar kazancı haramda gördü Dümenler çevirdi vurgunlar vurdu Servetler kazandı varlığa erdi Siyaset yapanlar dinin üstüne Yeni yetmelerin aklı çalındı Karanlık ışığa üstün kılındı Sırtı eğri deve doğru bilindi Çıkacak kalmadı onun üstüne MİSKİNİ’yim kime yazsam arzuhal Özlediğim günler hep oldu hayal Zindana çevrildi nurlu istikbal Gelindi akıbet sonun üstüne ÜÇ HECELİ Can yakar Canan bu Pek nubar Huban bu Al yanak Bal dudak Gerdan ak Nuran bu Çeşmi çay Yüzü ay Kaşı yay Keman bu İşvekâr Neşvekâr Ne şeker Bayan bu Ahtıma Bahtıma Tahtıma Sultan bu MİSKİN dur Dostluk kur Yar budur Yaran bu Dağlar Oy Dağlar Diledim ki nazlı yare gideyim Her yandan çevirdi yolumu dağlar Gurbet elde garip kaldım nideyim Kırdı kanadımı kolumu dağlar Ayrılan güler mi nazlı yarinden Küle döndüm hasretinden narından Kurtulmadım tipisinden karından Perişan eyledi halimi dağlar Şimdi sevdiğimin gözü yollarda Kalıp eğlenemem ıssız bellerde Sadık Miskini'ye yaban ellerde Reva mı gördünüz ölümü dağlar Divane Desinler Bana Ko ben dosta kul olayım Divane desinler bana Kerem gibi kül olayım Efsane desinler bana Seherde bağa ineyim Gülün dalına konayım Çark edip semah döneyim Pervane desinler bana Miskini der be hey canım Çekilir damardan kanım Toprağa karışır tenim Virane desinler bana Kabristan Bugün yolum düştü bir kabristana Gördüm ki nicesi ölmüş yatıyor Nicesinin otlar bitmiş üstünde Niceleri toprak olmuş yatıyor Ecel pençesini vurmuş yüzlere Acımamış gelinlere kızlara Sürmeler çekilen ela gözlere Kara karıncalar dolmuş yatıyor Yaylalarda koyun kuzu yayanlar Malın mülkün hesap edip sayanlar Ben falanım ben filanım diyenler Uyanmaz uykuya dalmış yatıyor Ölümün eline geçmiş canları Toprağa karışmış nazik tenleri Nice yiğitleri pehlivanları Kara yer altına almış yatıyor Ufacık mezarlar sanki yok olmuş Toprağı erimiş taşı yıkılmış Analar atalar bir bir çekilmiş Sıra Miskini'ye gelmiş yatıyor Dostun Dergahı Dostun dergahına tövbeyle giren Doğru iman eyler mümin sayılır Körletip nefsini zincire vuran Eline beline emin sayılır Bulunmaz değeri gevher taşının Tadına doyulmaz dostluk aşının İyilik nişanı iyi kişinin Kötülük nişanı kemin sayılır Sadık Miskini der dostu zikreyle Yediğine içtiğine şükreyle Derin düşün hele bir yol fikreyle Yaradan kim bu yer kimin sayılır Bilim Gerçeğidir Bildiğim Benim Bana derler niçin namaz kılmazsın Aşkın namazıdır kıldığım benim Kuru lafa dogma söze inanmam Bilim gerçeğidir bildiğim benim Bana gönül kâbe aşk ibadettir Dostlar bal arısı bal muhabbettir Boşandığım kibir ile nefrettir İnsan sevgisidir dolduğum benim Miskini’yi yakan aşk ataşıdır Aşk ile görmeyen kördür şaşıdır Benim yitirdiğim benlik taşıdır Birlik gevheridir bulduğum benim Hey Koca Dünya Sual etsem bilen olmaz yaşını Kocalar kocası hey koca dünya Gezdim durdum toprağını taşını Eyledin ömrümü zay koca dünya Yan yana yatıyor beyle maraba Çürümüş bedenler dönmüş turaba Çok şehirler gördüm olmuş haraba Kaç ocak söndürdün say koca dünya Birin kondurdun da birin göçürdün Ecel şerbetini tas tas içirdin Güzel sevenlerin aklın kaçırdın Nicesin del’ettin vay koca dünya Yaptın her zulümü elden koymadın Mazlumlar ah çekti ahın duymadın Nice yiğitleri yedin doymadın Yede Miskini’yi doy koca dünya Beni Barış İçin Ölenden Sayın İlmin hizmetine geldim erenler Beni noksanını bilenden sayın Başımın tacıdır dostlar yarenler Onlarla ağlayıp gülenden sayın Dinlerim kamilin verdiği emri İkrarım ikrârdır sözlerim nemri Gönül gözüm toktur değilim cimri Sofrası meydanda olandan sayın Benim dinim aşktır başka dinim yok Kıblem dost yönüdür başka yönüm yok Cihanda kimseye zerre kinim yok Kalbinin pasını silenden sayın Sadık Miskin’i der eylerem zarı Baş koyduğum yoldan dönmezem geri İnsanlığa kurban ettim bu seri Beni barış için ölenden sayın GEÇ OTUR KARŞIMA Geç otur karşıma ey peri sûret Eyleyim methini saz perdesinden N’olur ak sinenden ver bana murat Azat kıl mızrabı naz perdesinden Mah cemalin gönlüm için beytullah Yaparım hizmetin usanmam vallah Bin rakibim olsa demem eyvallah Silmişim korkuyu göz perdesinden Sen gül-i gül-zârsın bense andelip Gel girme kanıma bağrımı delip Ben bir MİSKİNİ’yim güzele talip Çalarım âşıklık öz perdesinden YETER AYRILIK Gurbet bana mekân oldu Yeter ayrılık ayrılık Gül dalında diken oldu Batar ayrılık ayrılık Kurumaz gözümün nemi Çekerim kederi gamı Azrail gibi yakamı Tutar ayrılık ayrılık Hasretlik dolaşır kanda Tahammül kalmadı bende Ölüm derler ölümden de Beter ayrılık ayrılık MİSKİNİ'yim bahtım kara Kavuşamam nazlı yara Bir diyardan bir diyara Atar ayrılık ayrılık SULTANIM Kaşın mihrabımdır gözlerin kâbem Ateş-i aşkından hal-ı harebem Ayağın altında hak-i turabem Lütfeyle yüzüme bas geç sultanım Canımı adadım senin yoluna Karıştım giderim aşkın seline Mansur misaliyim zülfün teline Celladım ol beni as geç sultanım MİSKİNİ’yim ecel yakam tutunca Yüklenir berhanem vadem yetince Mezarım üstünde otlar bitince Bir serinlik eyle es geç sultanım İNSAN İSEN GEL BERİYE Biz her canın cananıyız Canan isen gel beriye Biz muhabbet insanıyız İnsan isen gel beriye Hayvan isen dön geriye Divanımız aşk divanı İhsanımız can ihsanı Meydanımız mert meydanı Merdan isen gel beriye Şeytan isen dön geriye MİSKİNİ vahdet bağında Yanar aşkın çerağında Ulu dostlar otağında Yaran isen gel beriye Düşman isen dön geriye TAŞA TUTTU EL BENİ Bülbül oldum muhannetin bağına Dikeniyle yaraladı gül beni Bir zalim avcının düştüm ağına O da etti kendisine kul beni Çekirdek misali toprağa girdim Kök saldım yeşerdim filizler sürdüm Burç bağladım çiçek açtım bar verdim Bar verdikçe taşa tuttu el beni MİSKİNİ’yim cihan ile barıştım Dostu sevdim düşmanınan yarıştım Damla iken nehirlere karıştım Bir meçhula sürükledi sel beni PEK USANDIM ÖLÜM SENDEN Âdem’i Havva’yı yedin Pek usandım ölüm senden Ne ihtiyar ne genç dedin Pek usandım ölüm senden Saydın geldin günü ayı Aldın anayı babayı Üzdün hısım akrabayı Pek usandım ölüm senden Rengini soldurdun gülün Tadını zehrettin balın Ne kız koydun ne de gelin Pek usandım ölüm senden Canlar götürdün üst üste Acı verdin eşe dosta Ne sağ koydun ne de hasta Pek usandım ölüm senden MİSKİNİ’ye ağız attın Orta yaşta gelip çattın İyalımı kan ağlattın Pek usandım ölüm senden SAHTEKÂR Anlatayım sahtekârın işini Helal kâra haram katar sahtekâr Fırsat bulsa anasının ipini Çıkarır pazara satar sahtekâr Yalan söyler el âlemi kandırır Kandırır da ateşlere yandırır Hile ile değirmenin döndürür Şeytan yatağında yatar sahtekâr Zarar verir yarenine dostuna Minareyi çalar almaz üstüne Aç kurt gibi girer kuzu postuna Tuttuğu koyunu yutar sahtekâr Küllah takar bir de cübbe sarınır Namaz kılar mümin gibi görünür Namus şeref kispetine bürünür Böylece mevkiye yeter sahtekâr Övgüler yağdırtır şehire köye Ün eyler hacıyım hocayım diye Kurnazlıkta taş çıkartır tilkiye Babasına kazık atar sahtekâr MİSKİNİ eyledi fasıl-ı kelâm Kelamı kâğıda devşirdi kalem Meydanda yüzüne tükürür âlem Utancından yere batar sahtekâr YARA YİNE ESKİ YARA Devran yine aynı devran dost yok yaren yok Bir menfaat gözetmeden selam veren yok Saplanır zulmün hançeri mazlum sineye Yara yine eski yara merhem süren yok Sargı saran yok Riyakâra zeval olmaz doğru ezilir Hak diyenin künyesine ölüm yazılır Pir Sultan Abdal asılır Nesim’yüzülür Puştlukla dönen dolabı bakıp gören yok Hesap soran yok Büyük insan küçüğü yer balık misali Zenginler neşe içinde fakir tasalı SADIK MİSKİNİ dünyaya kadem basalı Görür hile çeker çile arka duran yok Bir güldüren yok |
![]() |
![]() |
|