Prof. Dr. Sinsi
|
Hz. Meryem; Hayatı Ve Şahsiyetiyle İlgili Bilgiler
Doğum sancıları gelince, insanlardan uzaklaşmış olduğu yerdeki bir hurma ağacının altına sığınmak zorunda kaldı O, bu haldeyken insanların onu itham edecekleri şeyden dolayı ne kadar büyük bir bunaltı yaşadığını şu âyet-i kerîme açık bir şekilde ortaya koymaktadır: “Doğum sancısı onu hurma dalına yaslanmaya zorladı Haline üzülerek: ‘Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim’ dedi” (19/Meryem, 23)
Hz Meryem’in o anda zihnen içinde bulunduğu sarsıntıyı gidermek ve Allah Teâlâ’nın koruması altında olduğunu hatırlatıp teskin etmek için ona şöyle seslenildi: “Sakın üzülme! Rabbin alt tarafından bir ırmak akıttı Hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine taze ve olgun hurmalar dökülsün” (19/Meryem, 24-25)
Hz Meryem’e seslenenin kim olduğu hususunda, müfessirler ayrı görüşler belirtmişlerdir Bir kısmı bunun Cebrâil olduğunu ifâde emektedir Cebrâil vâdinin aşağısından ona seslenmişti Bu görüşe göre Hz İsa (a s ), annesi onu kavmine getirinceye kadar konuşmamıştır Diğer bazı müfessirler, ona seslenenin İsa (a s ) olduğu görüşündedirler (bkz İbn Kesir, a g e , V, 218)
Hz Meryem, çocuğunu dünyaya getirmişti Ancak, kavminin yanına, onların bu konuda içinde bulundukları fitne halini bildiği halde nasıl dönebilirdi? Onu, hak etmediği halde, iffetsizlikle itham edeceklerdi O, içinde bulunduğu durumun içyüzünü onlara nasıl inandırabilirdi? Bu karmakarışık düşünce ve sıkıntı halinde ne yapacağım şaşırmışken, ona seslenen; sıkılmadan yiyip içmesini ve kavmine gidince nasıl davranması gerektiğini şöyle bildirmişti: “Ye, iç; gönlünü hoş tut Eğer birini görürsen, ‘Rahman olan Allah’a konuşma orucu adadım, bu gün, kimseyle konuşmayacağım’ de” (19/Meryem, 26)
İbn Zeyd şöyle demektedir: İsa (a s ), annesine, “mahzun olma” dediğinde o; “Benim bir kocam olmadığı ve kimsenin câriyesi de olmadığım halde sen benimle birlikte iken nasıl üzülmeyeyim? Ben insanlara nasıl bir özür beyan edebilirim? Keşke başıma böyle bir şey gelmeden önce ölseydim de unutulup gitseydim” dedi Hz İsa ona; “konuşmak için sana ben yeterim Sana bir soru yöneltilirse; ‘ben Rahmân’a oruç adadım, onun için bugün hiç bir kimseyle konuşmayacağım’ de” dedi İbn Zeyd, bunların, annesine Hz İsa tarafından söylendiğini belirtmektedir (İbn Kesir, a g e , V, 220) Hz Meryem, Rabbinin mûcizelerini görünce, yaratanının kendisini koruduğunu ve kavmine karşı da mahçup etmeyeceğini idrâk etmenin verdiği bir huzura kavuştu Çünkü yanında mutlak anlamda bir delil vardı ve ortadaki mûcizevî olayın ispat edilmesi de Allah için kolay bir şeydi Bu inanç içerisinde Hz İsa’yı alıp kavminin yanına gitti Bu, kavmi için de çözülmesi kolay olmayan bir durumdu Zira onlar daha dogmadan mâbede adanmış ve orada ibâdete dalmış tertemiz, iffetli bâkireyi kucağında bir çocukla karşılarında görünce dehşete düşüp sarsıntı geçirdiler
Hz Meryem’in çocuğunu kucaklayıp kavmine gelmesi ve kavminin tepkisi Kur’ân-ı Kerim’de şöyle dile getirilir: “Meryem, İsa’yı yüklenerek kavmine getirdi Kavmi, hayretler içinde şöyle dediler: Ey Meryem! Doğrusu sen görülmemiş bir iş yaptın Ey Hârun’un kız kardeşi Meryem! Senin ne baban ahlâksız, ne de annen iffetsizdi” (19/Meryem, 27-28)
Zikredilen Hârun, Hz Meryem’in soyundan geldiği, Mûsâ (a s )’nın kardeşi Hârun (a s )’dur Kavmi ona bu şekilde hitap etmekle; onun işlediğini zannettikleri fiil ile Hârun (a s )’un yolu arasındaki büyük tezadı vurgulayarak, yaptığı şeyin ne kadar acâyip bir şey olduğunu ortaya koymayı amaçlamışlardı İbn Cerir’in söylediğine göre ise, Hârun aralarında bulunan fâcir bir kimsedir ve onlar Meryem’i itham ederken kötü bir kimsenin kardeşi yaparak, onu aşağılamak istemişlerdi (İbn Kesîr, a g e , V, 221)
Onların bu ithamları karşısında Hz Meryem, kendisini kınayanlarla alay edercesine çocuğu gösterdi ve bu olayların sırrını ona sormalarını işaret etti Ancak onlar öfkeye kapılarak, hayretler içerisinde beşikteki bir çocuğun konuşmasının nasıl mümkün olabileceğini sordular: Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi: “Biz beşikteki çocukla nasıl konuşabiliriz’ dediler” (19/Meryem, 29) Bunu üzerine Hz Meryem’i aklayan İlâhî mûcize gerçekleşti ve İsâ (a s ) konuşmaya başladı: “Çocuk ‘Ben şüphesiz Allah’ın kuluyum Bana kitap verildi ve beni peygamber yaptı Nerede olursam olayım, beni mübârek kıldı Yaşadığım müddetçe de namaz kılmamı ve zekât vermemi emretti Bir de anneme hürmetkâr kıldı Beni asla zâlim ve isyankâr yapmadı Doğduğum gün, öleceğim gün ve dirileceğim gün Allah bana selâm ve emniyet vermiştir’ dedi” (19/Meryem, 30-33)
Ancak kavminin, diğer peygamberlerin kavimlerinin de yaptığı gibi, mûcizelere rağmen, onu yalanlamayı tercih ettikleri anlaşılmaktadır Zira Kur’ân-ı Kerim’de İsrailoğullarına lânet edilişin sebepleri dile getirilirken, Hz Meryem’e yaptıkları iftira da zikredilmektedir “İnkâr edip Meryem’e büyük bir iftira attıkları ve ‘Allah’ın Rasûlü Meryem oğlu Mesih İsa’yı biz öldürdük’ dedikleri için Allah onlara lânet etmiştir…” (4/Nisâ, 156-157)
İncillerde verilen bilgilere göre Hz Meryem, İsa (a s )’ı alarak Yusuf Neccar’la birlikte Mısır’a gitti Matta ve Barnaba incillerindeki kayıtlara göre Mısır’a gidişin sebebi; Kâhînlerin kendisine Beyt-i Lahm’de doğan bir çocuğun bütün Yahûdileri hâkimiyeti altına alacağını haber vermeleri üzerine Kudüs’te zâlim bir hükümdar olan Herodos’un Beyt-i Lahm’de doğan bütün çocukların öldürülmesini emretmesidir Bunun üzerine Yusuf Neccar’a rüyasında Hz Meryem’le çocuğu alıp Mısır’a gitmesi emredilmiştir (Sâbûnî a g e , s 206)
Ancak, İncillerde nakledilen bu ve buna benzer Kudüs’e tekrar dönüşü ile alâkalı rivâyetlerin doğru olma ihtimalleri bulunmamaktadır Çünkü Hz Meryem, Zekeriyyâ (a s )’nın koruması altında bulunmakta idi Hem sonra o Cebrâil (a s)’in yönlendirmesine göre hareket ettiğine göre, Hristiyan kaynakların zikrettiği Yusuf en-Neccar adındaki zâtın rüyada aldığı tâlimatlara nasıl gerek duyabilir ki?
Hz Meryem’in doğuşundan, İsa (a s )’yı mûcizevî bir şekilde dünyaya getirişine kadarki olaylar, Kur’ân-ı Kerim’de mufassal olarak yer almaktadır Bunun bu kadar geniş ele alınmasının sebebi, Yahûdi ve Hristiyanların sapıttıkları temel meselenin, gerçek yüzüyle vuzûha kavuşturulmasıdır Allah Teâlâ, İsâ (a s )’ın dünyaya gelişi ve kendini daha beşikte iken kavmine takdim edişini zikrettikten sonra; “İşte Meryem oğlu İsa budur Hakkı söylemiştir Ne var ki, Yahûdi ve Hıristiyanlar bunda ihtilâf etmişlerdir” (19/Meryem, 34) buyurmaktadır
İsa (a s )’nın durumunu Allah Teâlâ, Adem (a s )’in durumuna benzetmektedir: “Allah katında İsa’nın durumu da Adem’in durumu gibidir Allah Âdem’i topraktan yarattı Sonra ona ‘ol’ dedi ve o oluverdi” (3/Âl-i İmran, 59) Âdem (a s )’in topraktan halk edilişine inanmak nasıl imanla alâkalı bir şey ise, Hz Meryem’in, İsa (a s )’yı babasız olarak dünyaya getirişi de imanla alâkalıdır Kalbinde fitne bulunanlar, Yahûdi ve Hristiyanlar gibi onun durumu hakkında şüpheye düşerler, Allah’a teslim olan kalpler ise, olayı âyetlerin haber verdiği şekilde kabul edip tasdik ederler Allah Teâlâ, Rasûlüne hitap ederek, onun şahsında bütün mü’minleri uyarmaktadır: “Bu, Rabbin tarafından bir gerçektir Sakın şüphe edenlerden olma ” (3/Âl-i İmrân, 60)
Hz Meryem’in ne kadar yaşadığı ve nerede öldüğü hakkında kaynaklarda bilgi bulunmamaktadır O, Âsiye, Hatice ve Fâtıma ile birlikte mevcut olan ve olacak en faziletli dört kadından birisidir (Ahmet b Hanbel, Müsned, III, 135)
|