Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Biyografiler

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
gogh, hayatı, kimdir, kısaca, van, vincent

Vincent Van Gogh - Kimdir Kısaca Hayatı

Eski 10-21-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Vincent Van Gogh - Kimdir Kısaca Hayatı




Vincent Van Gogh (1853 - 1890)



Vincent Van Gogh, bir papazın oğlu olarak 1853 yılında Hollanda’nın güneyinde bir köyde dünya’ya geldi 19yüzyılın yazgısı en trajik sanatçılarından biri olan Van Gogh, içinde sürekli bunaltılar yaşar ve hiçbir işe yaramadığına olan inancı, bir şeyler yapma, bir çıkış bulma isteğidir bunaltılarının nedeni Acı çeker, mutsuzdur, huzursuzdur ve yalnızdır ama resimleriyle neşe ve sevinç uyandırmak istemiş, acıları sevince, hüzünleri neşeye ve yalnızlığı birlikteliğe döndürmeye çalışmıştır

İnsanların yalnızlık, hüzün ve acı içindeki hallerinden etkilenip bunları da resimlerinde yansıtmıştır Acı çekenlere ilgi duymuştur; içinde yaşadığı dünyada kendisini uyumsuz hisseden bütün melankolikler gibi Mutsuz olması yalnızlığındandır Hiçbir zaman hiçbir şeyi başaramayacağına olan inancı, kendisinden kuşku duyması, trajik yazgısı, yaşamına son vermesidir onu melankolik yapan

Dünyada kendisini alçalmış, sevgilerden uzaklaşmış görmüştür Van Gogh Yararsızlığının kendi elinde olmadığını, yazgının çizdiği olaylar dizisi sonucu bir kafese tıkıldığını, bir şeyler yapmak istediğini ama bunun yolunu bulamadığını yazar Theo'ya mektuplarında Daha sonra yapacağı işi bulmuş ve kendini tamamıyla ona adamıştır büyük bir coşkuyla "Acı duymak gülmekten iyidir, zira acı insanın yüreğini arıtır İnsanları diri diri gömercesine kilitleyip çevrelerinde duvarlar örenin ne olduğu bilinmez ama yine de bir takım duvarların, tel örgülerin, demir parmaklıkların varlığı hissedilir Bütün bunlar bir kuruntu, bir hayal midir? Sanmıyorum Ve insan kendi kendine sorar; Tanrım bu uzun süreli mi, temelli ve herkes için geçerli olan bir ebediyet midir?"

İlk dönem karakalem çalışmalarında maden işçilerini, köylüleri ele almış, patates yığınları, dokuma tezgahı gibi konuları işlemiş bir yandan da kasvetli gökler ve koyu renklerle iç karartıcı manzaralar resmetmiştir Patates Yiyenler tablosu bu kasvetli ve iç karartıcı dönemini simgeler ( Vincent Van Gogh Museum, Amsterdam) 1885 tarihli resimde iç mekanda günlük yaşam konu edinilmiştir İşçiler kendi ektikleri patatesleri paylaşarak yerken gösterilmişlerdir Tek ışık kaynağı yukarıdan sarkan bir lambadır Lambanın ışığı patatesleri aydınlatır Resmin genelinde aynı renk ve tonlar hakimdir Yeşilin ve kahverenginin koyu tonları Patatesin tozlu rengini elde etmeye çalışıyordu Bütün resme hakim olan renk yabani patates rengiydi Resmin kasvetli ve karanlık görünümü ve insanların yüzleri, yoksulluğu melankolik bir atmosfer yaratıyor Bu tür insanları gözlemleyen Van Gogh da yoksulluğun ne demek olduğunu biliyordu Bu dönemlerde kardeşine yazdığı bir mektupta " Böyle devam ederse hedefime varamayacağım Bu kadar uzun zaman aç kalmasaydım bünyem daha kuvvetli olurdu Fakat her seferinde daha az çalışmak ya da aç kalmak şıklarından birini seçmem gerektiğinde ben hep aç kalmayı tercih ettim Bir insan buna nasıl dayanabilir? Açlığın etkisini resimlerimde öylesine görebiliyorum ki geleceğim için kaygılanıyorum"

1882 tarihli Hüzün adlı taşbaskısında oturan çıplak bir kadın tasvir edilmiştir (Vincent Van Gogh Museum, Amsterdam) Kadının başı dizine doğru eğilmiştir ve kolları arasında kalmıştır Koyu renk uzun saçları çıplak sırtından aşağıya dökülmektedir Saçlar ten rengiyle kontrast oluşturur Figürün dış hatları belirginleştirilmiştir Kolları arasında kalan yüzü görülmez ama büyük ihtimalle ağlamaktadır ya da üzgün bir ifade içindedir Tek başına bırakılmış, çaresiz bir durumu vardır Kederleriyle birlikte yapayalnızdır, itilmiştir Kederin dokunaklı bir ifadesine tanık oluyoruz Buradaki kadın Van Gogh'un birlikte yaşadığı alkolik, gebe ve fahişe Sien'dir Bu resmin bir de karakalemle yapılmış deseni vardır

Van Gogh'un 1890 yılında Sonsuzluğun Eşiğinde - 1890- adlı resminde de yine kederler içindeki bir insanın tasviri vardır (Rijksmuseum Kröller Muller, Otterlo ) Resimde sandalye üzerinde oturan mavi pantolon ve gömlekli yaşlı bir adamın derin acısı yansıtılmıştır Yaşlı adam yumruk yaptığı elleriyle yüzünü kapamış, dirseklerini bacaklarının üzerine dayamış ve öne doğru eğilmiştir Gözleri ve yüzü görünmüyor ama o da ağlamaklı ve yıkılmış bir durumdadır Yine aynı yıl yaptığı Doktor Gachet'in Portresi -1890- adlı resimde de masaya dirseğini dayamış oturan bir adam görülür (Musee du Jeu de Pavme,Paris) Beyaz kasketli figürün yumruğu yanağında be başını destekler Düşünceli ve kederli görünümlü Doktor Gachet'in kendisine sinirli olduğu kadar hasta göründüğünü de belirtir Van Gogh Figürün yüzünde melankoli, hüzün, çaresizlik ve umutsuzluk hakimdir Bu hüzün resmin her yanına yayılır Bütün renkler ve çizgiler bu melankolik atmosfere uyar Figürün çizgileri kasvetli görünümü izler ve bu duygusal ruh halini açığa vurur Üzerindeki lacivert ceket ve arka planın koyu mavi rengi ve yüzün solgunluğu ifadeyi güçlendirir

van Gogh resimde kendini yaşamdan koparıp alacak yolu arıyordu Coşkusunu, içinde kopan fırtınaları, hüzünleri, aşırı hislerini portrelerine yansıtan ikinci bir ressam daha yoktur Kendisiyle sürekli hesaplaşan, bir türlü emin olamayan, bir başkasının eline bakmaktan dolayı sürekli ezik ve hassas olan ama gittiği, inandığı yoldan vazgeçmeyen, çevresindekiler tarafından anlaşılamamış bir Van Gogh Acılarıyla, mutsuzluğuyla, huzursuzluğuyla, arayışları, hırsı, coşkusu, sonsuz yalnızlığı, sevgiye açlığı, yoksulluğu, yaptığına duyduğu saygı, kısa yaşantısına sığdırdığı onca yapıtı, erkek kardeşi Theo'ya yazdığı mektuplar, hastalığı, krizleri, bir tas çorba ile boya tüpü arasındaki seçimleri onu Van Gogh yapanlar "Çoğu zaman 30 yaşında olduğuma inanamıyorum Çok daha yaşlı hissediyorum kendimi En çok beni tanıyanların çoğunun bana 'rante' gözüyle baktıklarını düşündüğümde ve bazı şeyler değişmezse belki de haklı çıkacaklarına inandığımda içim kararıyor, sanki bu şimdiden gerçekleşmişçesine bir umutsuzluğa kapılıyorum"

Ren Nehrinde Yıldızlı Bir Gece -1888- adlı manzarasında yıldızlı gecenin tasviri göz kamaştırıcıdır Işık saçan yıldızlar, kıyıdan denize vuran yapay ışıklar ve lacivertle mavi tonları resmin bütününe yayılır Ön planda yürüyen bir çift görülür Buradaki ve başka resimlerinde görülen çiftlerden erkek olanı kızıl saçlı olarak tasvir edilmiştir Hayatı boyunca yalnız olan ressam gerçek hayatta asla bulamadığı eşini resimlerinde hep yanında çizmiştir Figürler manzarada çok küçüktür ve yüzleri seyredene dönüktür Bir mektubunda " Gece manzaralarını ve gece ortamının özelliklerini, gecenin gerçek karanlığı içinde ve yerinde tuvale aktarma sorunu beni her taraftan kuşatmakta" diye yazmıştı Gökyüzündeki yıldızlara gitmek için ölümün bir araç olduğunu belirtir Ölümle ulaşılan yıldızların erişilir olabileceğini düşünüyordu Gece karanlıktır, korkudur, ölümdür, uykudur, yalnızlıktır, hüzündür

Bulutlu Göğün Altındaki Buğday Tarlası -1890-resmi için "bunlar kasvetli gökyüzünün altında uzanan uçsuz bucaksız buğday tarlalarıderin kederi ve sonsuz yalnızlığı ifade etmekte zorlanmadım" diye yazar Theo'ya mektubunda (Vincent Van Gogh Museum, Amsterdam) Ancak ona göre üzüntü ve üzgün yine de iyileştiricidir ve neşelidir Resmin yarısından çoğunu kaplayan koyu mavi tonların hakim olduğu gökyüzü altında sarılar ve yeşiller beyazlarla ışıklandırılmış tarlalar uzanmaktadır Önde birkaç küçük gelincik başı vardır "Kanımca somurtkan yeşil renkler toprak rengi tonlarıyla iyi bir uyum içinde; bunda sağlıklı ve bu yüzden itici bulmadığım bir üzüntü havası var"

Buğday Tarlası ve Kargalar ' da -1890-yine kasvetli ve karanlık bir gökyüzü tasviri vardır (Vincent Van Gogh Museum, Amsterdam) Van Gogh bu resimle de yine kederini ve aşırı yalnızlığını iletmeye çalışmıştır Geniş tarladan üç ayrı yol ayrılır Seyreden resmin köşesinde veya tarlada patikanın sonunun ve ufkun nerede olduğunun bilinmezliğiyle sarsılır Geniş açık tarlaların normal perspektif kurgusu tersine dönmüştür Çizgiler resmin önünde buluşmak için ufuktan kaçar Vincent bu resmi yaparken önünde malzemeleriyle ufka doğru yükselen iki yolun böldüğü buğday tarlasının - üçüncü yol resmin sağ alt köşesinde kalmıştır- karşısında yere çökmüş ve önce sola sonra sağa iki kez ateş etmişti Kara kuşlar ölümü çağrıştırır Fırtınalı alçak gökyüzünde uçuşan kargalar ve gökyüzünde belirgin mor fırça vuruşları izleyende yalnızlık ve keder duygularını uyandırır 29 temmuz 1890 da kendini vuran Van Gogh iki gün sonra ölmüştür Ölümünden sonra üzerinde bulunan kardeşine yazdığı ama göndermediği mektupta " kısaca sanat uğruna hayatımı tehlikeye atıyorum ve bu yüzden aklımın yarısını yitirdim" diye yazmıştır



Alıntı Yaparak Cevapla

Vincent Van Gogh - Kimdir Kısaca Hayatı

Eski 10-21-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Vincent Van Gogh - Kimdir Kısaca Hayatı




Vincent Van Gogh Kimdir, Hakkında Bilgi

Vincent Van Gogh (1853-1890)

Vincent Van Gogh 30 mart 1853’te Zundert’te (Hollanda), bir Protestan papazının oğlu olarak dünyaya geldi İyi bir genel eğitim aldıktan sonra 1869’da, Lahey’de sanat tüccarı Goupil’in yanında çalışmaya başladı 1873’te, kendisinden dört yaş küçük olan kardeşi Théo da Goupil’in Brüksel’deki bir şubesine girdi; aynı günlerde Van Gogh da şirketin Londra’daki şubesine atandı Van Gogh ölünceye kadar kardeşiyle mektuplaştı Belli bir yerde durmayan, birçok ülke ve şehir değiştiren, ailesiyle sürekli bozuşup barışan Van Gogh, sinirli ve coşkulu bir karaktere sahipti; belki de buna bağlı olarak toplum dışına itilmiş kişilerle ilgilenmeye başladı ve vaiz oldu Mons bölgesinde (Belçika) yer alan Borinage’daki küçük çocukları eğitmekle görevlendirildi: onları öylesine büyük bir coşkunlukla eğitmeye çalıştı ki sonunda hasta düştü Böylesine aşırı bir coşku göstermesi öbür kilise mensupları tarafından hoş karşılanmadı ve Van Gogh kısa bir süre sonra görevinden alındı

Hollanda Yılları

Geçirdiği bu deneyimin yanı sıra Dickens’ın, Dostoyevski’nin kitaplarından da büyük ölçüde etkilenen Van Gogh, yirmi altı yaşındayken ressam olmaya karar verdi Artık gizemci arayışını sanat alanında sürdürecek, Millet’nin köy yaşamını konu alan tablolarını kopya etmeye başlayacak ve akrabası olan ressam Anton Mauve’un öğütlerini dinleyecektir Ne var ki Théo ile birlikte sanatçının tek desteği olan Anton Mauve, bir süre sonra fazla tuhaf bulduğu Van Gogh’a sırt çevirdi Vincent’ın sanat tüccarı olan bir amcası kendisine on iki Lahey manzarası ısmarladı Van Gogh bunun üzerine resimlemeci (illüstratör) olmaya yöneldi Nuenen’deki ana babasının yanına dönünce köy yaşayışından sahneler resmetti ve natürmortlar yaptı Gündelik hayattaki nesneleri ışık-gölge karşıtlıklarıyla veren bu kompozisyonların da XVII yy Hollanda ressamlarından (Rembrandt, Gerard Dou, Gabriel Metsu) esinlendi

1885 yılının kışında, elli kadar köylü yüzü çizdi; bunlar sofrada bir yemek anını canlandıran daha iddialı bir kompozisyon için yaptığı etütlerdi Yakınları ve çevresindekiler kendisine poz verdiler ve Van Gogh bütün gücüyle sefaleti, umutsuzluğu ve boyun eğmeyi anlatmaya çalışırken, bu özellikleri de şiddetli ışık ve gölge karşıtlıklarıyla daha yoğun hale getirdi Nisan 1885’te, babasının ölümünden bir yıl sonra Van Gogh Patates Yiyenler adlı o büyük kompozisyonuna son fırçasını da vurdu

Ama köyün papazı, kilise mensuplarından ona artık poz vermemelerini istedi Bunun üzerine sanatçı Nuenen’den ayrılarak Anvers’e gitti ve orada kendisi için son derecede önemli olan iki keşifte bulundu: bunlardan biri Güzel Sanatlar Müzesi’nde görüp hayran kaldığı Rubens’in tablolarıydı, öbürüyse Doğu’nun ilgi çekici eşyalarını satan dükkanlarda gördüğü Japon estamplarıydı Modele bakarak çalışmak için Güzel Sanatlar Akademisi’ne kaydını yaptırdı; ama bu arada ticari amaçla portreler ve şehirden görüntüler çizmeyi de sürdürdü Başarısız olması üzerine cesareti kırıldı Ve 1 mart 1886’da Paris’e hareket etti

Paris’te Bohem Hayatı

Vincent, Paris’te modern resmi tanıdı ve sanat piyasasında kendini kabul ettirebilmek için üslubunu değiştirmek gerektiğinin bilincine vardı Kardeşiyle birlikte Montmartre’daki Lepic sokağında rahat bir daireye yerleşti Paris’in büyük bulvarların dahi tablo satıcılarının vitrinleri önünde dolaşıp durdu; Julien Tanguy’nin dükkanının müdavimi oldu ve hatta Japon estamplarını fon diye kullanarak Tanguy’nun bir portresini yaptı

Delacroix ile Puvis de Chavannes’ın resimlerine ve süslemelerine, Monticelli’nin kalın boya tabakasıyla gerçekleştirdiği, renkleri çok canlı natürmortlarına hayran kaldı İzlenimcilik onu şaşırttı ama aynı zamanda aydınlık resmi bulmasını da sağladı

1887 ilkbaharında, dostu Signac, onu açık havada çalışmak üzere Asnières’e götürdü Yeni izlenimciliğin etkisiyle, fırça darbeleri parçalara ayrıldı, paleti aydınlandı Van Gogh tablolarına artık saf renk dokunuşlarıyla belirginleşen ince gri nüansları katmaya başladı Yakın banliyöden görünen birçok Paris manzarası yaptı; bu tablolarında, doğmuş olduğu ülkenin hiç de yabancı olmadığımız görüntülerini çağrıştıran Montmartre değirmenleri göze çarpıyordu Kasım 1887’de Cichy yolundaki Grand Bouillon’da hem kendi eserlerini, hem de arkadaşları Émile Bernard, Louis Anquetin ve Toulouse-Lautrec’in eserlerini sergiledi

Ressam Cormon’un atölyesinde tanımış olduğu bu arkadaşları kendileri ne “Küçük Bulvarın İzlenimcileri” adını vermişlerdi Van Gogh, Paris’te geçirdiği iki yıl içinde aşağı yukarı 220 tablo ve desen gerçekleştirdi: bunların arasında kendi portreleri, şehir manzaraları, çiçek resimleri, heykel ve Japon estampı kopyaları, meyve, ayakkabı ve kitap natürmortları (Paris Romanları) vardı Hollanda dönemine ilişkin karanlık üslubu bıraktıktan sonra kalın bir boya tabakası sürdüğü palet bıçağının yanı sıra fırça da kullandı ve işlediği motiflere biçim veren dokunuşları görünür durumda bıraktı: çoğunlukla ışıl ışıl parıldayacak biçimde vurulan bu fırça darbeleri, işlenen konuya özel bir titreşim katıyordu Van Gogh’un sanat anlayışı, sadece birkaç ay içinde tam anlamıyla değişmişti Ama gerek çalışma hırsı, gerekse Montmartre’ın zevk ve eğlence çevrelerine düşkünlüğü nedeniyle hem kafaca hem de bedence yorgun düştü Şubat 1888’de, dinlenmek ve daha yumuşak bir iklimde yaşamak için Fransa’nın güneyine git meye karar verdi

Arles Ve Saint-Rémy

Ama Van Gogh çok geçmeden hayalkırıklığına uğradı: geldiği Arles şehrinin dondurucu bir kışı vardı; ayrıca giyim kuşamını ihmal etmesi ve sert davranışlarıyla, bu şehirde ilgi yerine kuşku uyandırmıştı Bütün geliri kardeşinden gelen para olan Vincent önce küçük evlerde kaldı, eylülde «Sarı Ev» olarak adlandırılan evde kiraladığı dört odaya yerleşti


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.