10-21-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Seyit Rıza Kimdir
Seyit Rıza Kimdir
Seyit Rıza Kimdir
Seyit Rıza Hayatı
Seyit Rıza ya da bölgedeki adıyla Pir Sey Rıza'nın açık doğum tarihi bilinmemekte olup 1863, Lirtik köyü, Ovacık, Tunceli doğumludur
Babasının adının Seyit İbrahim olup “babo” (baba) lakabıyla anıldığı, Lirtik mıntıkasında oturduğu, dört oğlundan en küçüğünün Seyit Rıza olduğu bilinmektesir
Asılırken kendi ağzından “75 yaşında” olduğunu söylediğini yazılmaktadır Dersim ile ilgili bilgi toplamaya başlayan ve 1931 yılında “Derebeyi ve Dersim” adlı kitapçığı yazan N H Uluğ ise taa o yıllarda Seyit Rıza’nın “altmış beş yaşlarında” olduğunu yazmaktadır
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk dönemlerinde Dersim İsyanı'nın liderlerinden olduğu ileri sürüleren Seyit Rıza idam edilen Alevi-Zaza aşiret lideridir
Dersimlilerin piri olarak bilinir 1863'te Dersim'in, Ovacık ilçesine bağlı Lirtik köyünde Şeyh Hesenan aşiretinin Yukarı Abbasan kolundan Seyit İbrahim'in çocuğu olarak doğmuştur
Seyit Rıza, Abasanlıların "Qeri Sıleman Ocağı"na bağlı bir ailedendir Bu ocak Abasanlıların ana ocağı olup, Tujik Dağı'na bakar İlk eğitimini Qeri Sıleman Ocağında gören Seyit Rıza, akıllılığı sayesinde önce ailesinin, daha sonra aşiretinin lideri olacaktır
Sözü geçen bir aşiret önde geleni olduğunda "Ermeni Katliamı" başlar Genelde Dersimliler özelde ise Seyit Rıza Ermenilere kol-kanat gerer Hiç kimsenin gönlü bu kardeş halkın kırılmasından yana değildir Seyit Rıza ve Dersimliler katliama suç ortağı olmaz Nuri Dersimi'nin anılarında yazdığına göre Seyit Rıza "binlerce mazlum Ermeni ailesini" kurtarır
Rusların işgali dönemi gelip çattığında Seyit Rıza'yı "Batı Dersim Milis Kuvvetleri Komutanı" olarak görürüz Dersimliler, Rus işgaline karşı Osmanlı hükümeti ile anlaşırlar En az beş yüz yıldır topraklarını ve özerkliklerini kıskançlıkla koruyan Dersimliler "savunma savaşı"na girerler
Osmanlı idaresinden aldıkları silah-mühimmatla Ruslara karşı durma karşılığında Dersimlilere "bağımsız çatışma hakkı" tanınır Böylece Rus işgal güçlerine karşı savaşta Osmanlı ordusunun emrine girmezler
Ruslara karşı savaşta Pülümür Cephesi Milis Kuvvetleri Komutanı Şair Şah Haydar'dır Şair Şah Haydar Bey Ruslarla savaşta ölür Doğu Dersim Milis Kuvvetleri Komutanı ise Hıdır Ağa'dır Ruslar çekildikten sonra, tüm aşiretlere Osmanlı idaresinden madalya ve hediyeler verilir
Raporlara hakim dil ise bir katliamın habercisidir "Dersim asileri", "Dersim eşkıyaları", "Dersimli hırsızlar", "Dersim bir çıbandır" vb söz ve değerlendirmeler, yapılacak askeri harekâtın korkunçluğunun göstergesidir
Seyit Rıza bu dönemde yavaş yavaş Dersim'deki olayların ve asayişsizliğin sorumlusu gösterilerek hedef haline gelir Raporlarda, hükümete çekilen ihbar dilekçelerinde ismi en başta sayılan kişidir Bu durumun meydana gelmesinde Ermeni ve Koçgiri olayının etkisi elbette vardır
Seyit Rıza ise ayrıca ödüllendirilerek Erzincan'da "İl İdaresi Üyeliği"ne atanır Nitekim, dönemin Erzincan valilerinden Sabit Bey yazdığı bir mektupta -Seyit Rıza ile ilgili olarak- "şimdiye kadar bize din ve namusuyla hizmet etti" der
Kanlı Koçgiri Katliamı başlayınca Ankara'ya tavır alan Seyit Rıza, Koçgiri'den Dersim'e sığınan Alişer, Alişan beyleri ve taraftarlarını himayesine alır Bu, Ankara ile ilişkilerini gerer
Ancak Dersim'e düşmanlığın esas nedeni kuşkusuz ki halkın "Alevi-Kızılbaş kimliği"dir Jandarma Genel Komutanlığı 1930 tarihli "gizli" bir raporunda Yavuz Sultan Selim'in 1514'teki Büyük Alevi Katliamı'nı bile "şükranla" anar
Seyit Rıza'nın oğlu Bava 1930 başlarında Hozat'a önemli bir devlet yetkilisi ile görüşmeye gider Bu görüşme "Babaya Ağıt"ta "Bavaê mı şiyo Xozate Vêsaiê, keno dewa Pasanê Kırmanciye" (Baba, yanası Hozata gitmiş, Kızılbaşlığın iktidarını almak için) şeklinde üzüntüyle anlatılır
Dönüşte bir Hızır Orucu günü kurulan pusuda Sin köyünde Rayvero Qop un ve Hozat'taki devlet temsilcsinin teşvikiyle Satoğlu ailesinin bir ferdi tarafından öldürülür Cinayeti Satoğlu ailesinin çoğunluğu dahi onaylamadığı halde, Seyit Rıza'yı sonsuz bir kinle Sin'e saldırırken görürüz
Mezar taşlarını bile kıran Seyit Rıza, tüm Sin'i yakar ve yıkar Babanın öcünü tüm aşiretten alır ve çok kötü bir tavır gösterir Seyit Rıza, Daimi Cengiz'e göre Dersim'in ünlü şairi Sey Qaji'ye "oğlu baba için ağıt yakmasını" ister Ancak Sey Qaji kabul etmez: "sen Sin'i yaktın, ben senin acına rağmen oğluna ağıt yakamam" der
H Şahanoğlu’na göre Seyit Rıza, “Erzincan köprüsünden geçerken” “yakalanmıştır”, hüviyetini saklamasına rağmen, yanında bulunan “dürbünün üzerinde yazılı isminden şüpheye düşen vazifeşinas nöbetçi süngüsünü çekiyor, kendisini karakola davet ediliyor”
Genelkurmay belgelerinde ise, “Seyit Rıza’nın 10 Eylül günü saat 22 00 de, silahsız olarak iki arkadaşı ile birlikte Erzincan Jandarmasına teslim olduğu yazmaktadır
Seyit Rıza'nın idamı
Elazığ'da bulunan Umumi Müfettişliğe nakledildi ve 15 - 18 Kasım 1937 tarihleri arasında Seyit Rıza ve Halvori gözeleri'nde toplantı yapan 6 kişi idam edildi Çok sayıda ayaklanmacı değişik hapis cezalarına çarptırıldı
Seyit Rıza'nın idamı İhsan Sabri Çağlayangil'in anılarından şöyle aktarılmıştır: Seyit Rıza, sehpaları görünce durumu anladı "Asacaksınız" dedi ve bana döndü: "Sen Ankara'dan beni asmak için mi geldin?" Bakıştık İlk kez idam edilecek bir insanla yüz yüze geliyordum Bana güldü Savcı, namaz kılıp kılmayacağını sordu İstemedi  
Seyit Rıza'ya son sözü soruldu "Kırk liram ve saatim var Oğluma verirsiniz" dedi  Seyit Rıza'yı meydana çıkardık Hava soğuktu ve etrafta kimseler yoktu Ama Seyit Rıza, meydan insan doluymuş gibi sessizliğe ve boşluğa hitap etti Evlâdı Kerbelayıh (Kerbela soyundanız) Bi hatayıh (günahsızız) Ayıptır Zulümdür Cinayettir dedi
Benim tüylerim diken diken oldu Bu yaşlı adam rap rap yürüdü Çingeneyi itti İpi boynuna geçirdi Sandalyeye ayağı ile tekme vurdu, infazını gerçekleştirdi  Seyit Rıza asılırken ileride oğlunun da sesi geliyordu: "Kulun kölen olam Sığırtmacın olam Gençliğime acıyın, öldürmeyin beni!"
|
|
|