Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim > Kitap Özetleri

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
ekitaplar, kaşağı, seyfettin|kitap, ömer, özetleri

Kaşağı (Ömer Seyfettin)|Kitap Özetleri E-Kitaplar

Eski 10-21-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kaşağı (Ömer Seyfettin)|Kitap Özetleri E-Kitaplar




Kaşağı
(Ömer Seyfettin)

Konu

Kardeşine iftira atıp, onun ölümünden sonra vicdan azabıyla yanıp tutuşan bir çocuğun dramı anlatılmaktadır

Özet

Annesi, İstanbul'a gittiği için kendisinden bir yaş küçük olan kardeşi Hasan'la artık Dadaruh'un yanından hiç ayrılmaz Bu, babasının seyisi, yaşlı bir adamdır En sevdikleri şey atlardır Dadaruh'la birlikte onları suya götürmek, çıplak sırtlarına binmek, onlar için çok zevklidir Torbalara arpa koymak, yemliklere ot doldurmak, gübreleri kaldırmak eğlenceli bir oyundan daha çok hoşlarına gider Dadaruh eline kaşağıyı alıp işe başladı mı, tıkı tık tıkı tık tıpkı bir saat gibi yerinde duramaz, bunu gören küçük çocuk ben de yapacağım! diye tutturur

O vakit Dadaruh, onu Tosun'un sırtına koyar, eline kaşağıyı verir,
- Hadi yap! Der
Bu demir gereci hayvanın üstüne sürter, ama o uyumlu tıkırtıyı çıkaramazdı
Her sabah ahıra gelir gelmez,
- Dadaruh, tımarı ben yapacağım, derAma adam izin vermez ancak boyu at kadar olunca yapabileceğini söylerBoyu atın karnına bile varmıyordu Oysa en keyifli, en eğlenceli şey buydu Sanki kaşağının düzenli tıkırtısı Tosun'un hoşuna gidiyor, kulaklarını kısıyor, kuyruğunu kocaman bir püskül gibi sallıyordu Tam tımar biteceğine yakın huysuzlanır, o zaman Dadaruh, "Höyt" diye sağrısına bir tokat indirir, sonra öteki atları tımara başlardıBir gün yalnız başına kalır Hasan'la Dadaruh dere kenarına inmişlerdi İçimde bir tımar etmek hırsı uyanır Kaşağıyı arar, bulamaz Annesinin bir hafta önce İstanbul'dan gönderdiği armağanlar içinden çıkan fakfon kaşağı, pırıl pırıl parlıyordu Hemen alıp, Tosun'un yanına koşar, karnına sürtmek ister fakat rahat durmaz

- Sanırım acıtıyor? Diye düşünür
Gümüş gibi parlayan bu güzel kaşağının dişlerine bakar Çok keskin, çok sivridir Biraz köreltmek için duvarın taşlarına sürtmeye başlar Dişleri bozulunca yeniden dener Gene atların hiçbiri durmaz ve kızar Öfkesini sanki kaşağıdan çıkarmak ister On adım ilerdeki çeşmeye koşar Kaşağıyı yalağın taşına koyup yerden kaldırabildiği en ağır bir taş bularak üstüne hızlı hızlı indirmeye başlar İstanbul'dan gelen, üstelik Dadaruh'un kullanmaya kıyamadığı bu güzel kaşağıyı ezip, parçalar Sonra yalağın içine atar Babası çeşmeye bakarken, yalağın içinde kırılmış kaşağıyı görür; Dadaruh'a yanına çağırınca çok korkar Dadaruh şaşırır, kırılmış kaşağı ortaya çıkınca, babası bunu kimin yaptığını sorarDadaruh,

- Bilmiyorum, der
Babasının gözleri ona döner, daha bir şey sormadan, çocuk kaşağıyı kardeşi Hasan’ın kırdığını söyler “Dadaruh uyurken odaya girdi Sandıktan aldı Sonra yalağın taşında ezdi” der
Babası Hasan’I çağırır
-Bu kaşağıyı niye kırdın?diye sorar
Hasan, Dadaruh'un elinde duran alete şaşkın şaşkın baktıp, sarı saçlı başını sarsarak,
- Ben kırmadım, der
- Doğru söyle, darılmayacağım Yalan çok kötüdür, der babası Hasan inkârda direnir Baba öfkelenir Üzerine yürür "Utanmaz yalancı" diye yüzüne bir tokat indirir
- Götür bunu eve; sakın bunu bir daha buraya sokma Hep Pervin'le otursun! diye haykırır
Artık ahırda hep yalnız oynar Hasan eve hapsedilir Annesi geldikten sonra da bağışlanmazAnnesi onun iftira atabileceğine hiç ihtimal vermez

Ertesi yıl anne, yazın gene İstanbul'a giderHasan'a ahır hâlâ yasaktır Bir gün birdenbire hastalandı Doktor "Kuşpalazı" der Babası yatağın başucundan hiç ayrılmaz Hizmetçi kardeşinin öleceğini söyler ve çocuk ağlamaya başlar Gece uyuyamaz, uykuya dalar dalmaz Hasan'ın hayali gözünün önüne gelir "İftiracı! İftiracı!" diye karşısında ağlar Pervin'i uyandırır Hasan'ın yanına gitmek istediğini ve babasına bir şey söylemek istediğini söylerYarın söylersin, derSabaha kadar gene gözlerini kapayamaz Hava henüz ağarırken Pervin'i uyandırır Ama zavallı suçsuz kardeşi, o gece ölmüştür

Ana Fikir
Yalan söylemek kötü bir alışkanlıktır

Şahıslar ve Olaylar

Büyük çocuk: Hasan’ın abisidirbabasından çok korkarAtları çok sever
Hasan: Küçük kardeştirO da babasından çok korkar ve atları çok severGeçirdiği hastalık ölümüne sebep olur
Dadaruh: Evin seyisidir Bütün zamanını atlarla geçirmekyen çok zevk alırİki çocuğu da çok sever
Pervin: Evin hizmetçisidir Çok yumuşak kalplidir ve herşeyi açıkça söylerBir o kadar da sulugözdür
Baba: Çocuklarının üzerinde büyük bir otorite sahibidir Çocukları onu çok sever ama ondan çok korkarlar

Yazar Hakkında Bilgi

Ömer Seyfettin, yazı ve öyküleriyle dilde sadeleşme hareketinin öncülüğünü yaparak yeni bir edebiyat akımının oluşumunu sağlayıp, Türk öykücülüğünde kısa öykü türünün dil, anlatım tekniği ile tematik yönden ilk özgün örneklerini vermiştir Aynı zamanda ulusal edebiyat akımını başlatan yazarlardan olan Ömer Seyfettin 28 Şubat 1884'te Gönen'de doğdu Öğrenimine, dört yaşında iken, Gönen Mahalle Mektebi'nde başladı Ailesiyle birlikte İstanbul'a gelince (1892), ilköğrenimini özel bir okul olan Aksaray'daki Mekteb-i Osmani'da sürdürdü Babasının isteği üzerine, Eyüp baytar Rüştiyesi'nin subay çocuklarına özgü bölümüne yatılı olarak yazıldı (1893) Buradaki eğitiminden sonra (1896), Edirne Askeri İdadisi'ni (1900) ve İstanbul Mekteb-i Harbiye'yi bitirdi 22 Ağustos 1903'te piyade teğmeni rütbesiyle mezun oldu Ziya Gökalp ve arkadaşlarının çıkardıkları "Genç Kalemler" dergisinin kadrosuna katıldı Balkan Savaşı'nın başlaması üzerine, yeniden orduya çağrıldı (14 Eylül 1914) Kısa bir süre "Türk Sözü" dergisinin başyazarlığını yaptı lan Calibe Hanım'la evlendi (1915) Eylül 1918'de eşinden ayrıldı 6 mart 1920'de kaldırıldığı Haydarpaşa Hastanesi'nde şeker hastalığından öldü Kadıköy Kuşdili'ndeki Mahmut Baba Türbesi mezarlığına gömüldü 1939'da, kemikleri Zincirlikuyu Mezarlığı'ndaki Asri Mezarlık'a taşındı

ESERLERİ:
Romanları:
Yaşadığı yıllarda yayınlanan üç romanı ( Ashab-ı Kehfimiz, Efruz Bey, Yalnız Efe, 1919) onun bu alanda yarım kalmış denemeleri olarak sayılır
"Fantezi roman" olarak nitelendirilen Efruz Bey; 1908'den Mütareke yıllarına kadarki süreci, aydın kişilerin eleştirisi ekseninde yansıtır Dönemin aydın hastalıklarını, siyasi akımların yanlış yönsemelerini toplumsal eleştiri bağlamında, yeni bir roman tekniğiyle verir
Yarın kalan romanı Yalnız Efe, destansı bir nitelik taşır Konusunu bir halk menkıbesinden almıştır Dönemin toplumsal ortamında, yapılan haksızlıklara başkaldırarak silahlanıp dağa çıkan -kız kahraman- Yalnız Efe'nin kişiliğinde Türk halkanın direnme gücünü göstermeye çalışmıştır

Öykü: Harem, (uö), 1918; Yüksek Ökçeler, (ös), 1923; Gizli Mabet, (ös), 1923; bahar ve Kelebekler, (ös), 1927
Bütün Eserleri, temalarına göre bir araya getirilen basım: Efruz Bey, 1970; kahramanlar, 1970; bomba, 1970; Harem, 1970; Yüksek Ökçeler, 1970; Yüzakı, 1970; Yalnız Efe, 1970; Falaka, 1970; Aşk Dalgası, 1970; Beyaz Lale, 1970; Gizli Mabet, 1970


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.