Gençlik Çaği Ruh Sağliği Ve Ruhsal Sorunlar Kitap Özeti |
10-21-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Gençlik Çaği Ruh Sağliği Ve Ruhsal Sorunlar Kitap ÖzetiGençlik çaği Ruh Sağliği Ve Ruhsal Sorunlar kitap özeti Gençliğin Tanımı ve Toplumdaki Yeri Gençlik, çocuklukla erişkinlik arasında yer alan, gelişme, ruhsal olgunlaşma ve yaşama hazırlık dönemidir Ergenlikle başlayan hızlı büyüme, gençlik çağını sonunda bedensel, cinsel ve ruhsal olgunlukla biter BM Örgütünün tanımına göre genç, 15-25 yaşları arasında, öğrenim gören, hayatını kazanmak için çalışmayan ve ayrı bir konutu bulunmayan kişidir Gerçekten gençlik hem toplumsal, hem biyolojik, hem de ruhsal bir kavramdır Türk toplumu gerçek anlamda genç bir toplumdur Nüfusumuzun % 60’ını 25 yaşın altındaki çocuk ve gençler oluşturmaktadır 50 milyonluk hiç bir Batı ülkesinde nüfus içindeki gençlik kesimi bu kadar büyük değildir Ülkemiz gençliği sorunsuz bir gençlik sayılabilir Çünkü varlıklı toplumların gençlerine özgü hastalıklarına daha tutulmadı Ülkemizde gençler arasındaki uyuşturucu kullanımı o kadar değildir Gençlik suçluluğu da nüfusumuza ve genel suçluluk oranına göre düşüktür Gençlik yalnız olumsuzlukların toplandığı bir çağ değildir Gençlik tatlı hayallerin, tutkuların ve idealizmin filizlendiği, sıkı arkadaşlıkların, ilk sevgilerin yaşandığı dönemdir Yeniliğe ve ileriye doğru atılımların yapıldığı, kendini kanıtlama ve kendi kimliğini ortaya koyma çabalarının yaşandığı dönemdir ARİSTO 2300yıl önce gençliğin özelliklerini çok çarpıcı anlatmıştır Şöyle ki; tutkuludurlar, huysuz ve öfkelidirler Kendilerini içtepilerine kaptırırlar; tutkularının kölesi olurlar İsteklerinin önüne dikilen en küçük engele bile katlanamazlar Onura, başarıya, paradan çok değer verirler Çünkü paraya gereksinimleri olmamıştır Eli açık ve iyilikseverdirler Çünkü kötülükleri tanımamışlardır Çabuk güvenir, çabuk bağlanırlar Çünkü aldatılmamışlardır Yüksek amaç ve hayalleri vardır; çünkü daha yaşamın sillesini yememişlerdir Koşulların sınırlayıcı etkisini öğrenmemişlerdir Gençler yanılınca, çok yanılırlar Sevgide de, nefrette de aşırıya kaçarlar Her şeyi bildiklerini sanır ve onun için yanlışlarında sonuna kadar direnirler Gençlikte Arkadaşlık Gençlik çağı evden kopma ve topluma açılma çağıdır Ergenliğe giren bir gence evi dar gelmeye başlar Ana-babanın öğütlerinden ve karışmalarından usanan genç, kendini dışarı atar Çünkü soluk alabildiği, özgür davranabildiği yer, dışarı ortamıdır Evle bağları gevşeyen genç kendini dışarıda bulur Kendi gibi bağımsızlık arayan, aynı kaygıları yaşayan, benzer bocalamayı yaşayan yaşıtlarına takılır Evinde anlaşılmadığını, değer verilmediğini, çocuk gözüyle bakıldığını sanan genç için arkadaş kümesi bir kurtuluş, bir sığınaktır Gencin sıkı arkadaşlık kurmadan topluma açılması düşünülemez Bu bakımdan arkadaşlık ilişkileri toplumsal ilişkilere öncülük eder Arkadaşlarca aranmak, beğenilmek ve benimsenmek, benlik saygısının önemli bir koşuludur Genç bu ilişkilere girerek zekasıyla, spor ve sanat yetenekleriyle kendini kanıtlar Arkadaşlık kurabilmek ve sürdürebilmek başlı başına bir başarı, ruh sağlığının bir ölçüsüdür Ailesine bağımlı, güvensiz ve sıkılgan bir çocuk okulda başarılı olabilir ama, arkadaşlık kurmada çok yetersiz olabilir Gençlik çağında, gençlerin ruh hekimlerine başvurma nedenlerinin başında arkadaşsızlık yakınması gelir Gençlikte Benlik Ben, benlik, kişilik çoğunlukla eş anlamlı olarak kullanılan kavramlardır Kişiyi kişi yapan, başkalarından ayıran duygu, tutum ve davranışların tümünün örgütlenmiş bütünlüğünü anlatır Her insanın ulaşmak istediği bir benlik vardır Kişi özlediği, kendine yakıştırdığı bu ideal benlik kavramını geliştirmeye çabalar İdeal bene yaklaştıkça mutlu olur Kimi zaman ideal ben, bir düş, bir özlem olarak kalır İdeal benliğe ulaşamazsa, kişi mutsuz olur İdeal benliğin gerçek dışı olduğu durumlarda kişi bunalıma düşer, kavramını geliştirmeye çabalar İdeal bene yaklaştıkça mutlu olur Kimi zaman ideal ben, bir düş, bir özlem olarak kalır İdeal benliğe ulaşamazsa kişi mutsuz olur İdeal benliğin gerçek dışı olduğu durumlarda kişi bunalıma düşer Kendi kendinden beklentisi çok yüksek olan kişi, genellikle bilinçdışı dürtülerin ve tutkuların buyruğundan çıkmayan kişidir Gençlikte Kimlik Karmaşası Kimlik karmaşasına giren gençler, kendilerine belli bir yön veremeyen bir yerde kök salamayan gençlerdir ERİKSON (1968) kimlik karmaşasını yaşayan genci şöyle tanımlar: |
Gençlik Çaği Ruh Sağliği Ve Ruhsal Sorunlar Kitap Özeti |
10-21-2012 | #2 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Gençlik Çaği Ruh Sağliği Ve Ruhsal Sorunlar Kitap Özetiİnsanlara yaklaşma ve sıkı ilişkiler kurmada başarısızlık gösterir ve bunun sonucu yalnızlık çeker Uygun olmayan rastgele kişilerle arkadaşlık eder Çalışamama, kendini bir işe verememe, dikkatini toplama güçlüğü belirgindir Yarışmadan kaçar ve yeteneklerine uymayan işlerde kendini tüketir Ailenin ve toplumun onaylamadığı rollere girer Ters ya da olumsuz kimliğe bürünür Kimlik karmaşasında kurtulmak için gençler değişik yollara başvururlar Dış ülkelere göçüp yerleşerek, uyruk değiştirerek, din değiştirerek kendilerine yeni bir kimlik bulmaya çalışırlar Toplum içinde bir yer edinemeyen, kök salamayan ve geleceğinden de umudu kesilen genç, topluma sırt çevirebilir Çocukluğundaki kötü örneklere dönüş yapar ‘Madem ben sizi istediğiniz gibi olamıyorum, öyleyse istemediğiniz gibi olacağım’ der Sınıfını, uyruğunu, dinini, ülkesini, yetiştiği ortamın tüm değer yargılarını yadsıyabilir Kimi genç de, topluma sırt çevirmek yerine topluma meydan okuyarak olumsuz kimliğini kanıtlamaya çalışabilir Şiddet eylemcileri, teröristler bunlara örnek gösterilebilir Bunlar içinde en çarpıcı örnek, hiç şüphesiz ki MEHMET ALİ AĞCA’dır Zemzem kuyusuna işeyerek üne kavuşan insan gibi, o da değer verilen insanları öldürerek ünlü kişiler arasına girmiştir Aile Tiplerine Göre Çocuğa Verilen Önem ÇOK SEVEN-KOLLAYAN, GEVŞEK DİSİPLİNLİ AİLE Çocuğa büyük sevgiyle bağlanmışlar, tam benimsemişler Çok sıcak verici ancak çok koruyucu ve kollayıcıdırlar Tüm yaşamları çocuğa göre düzenlenmiştir Yalnız çocuk için yaşıyor gibidirler; bir dediğini iki etmezler SIKI DİSİPLİNLİ, SEVECEN AİLE Bu aileler de çocuklarına karşı sevecen, ilgili ve düşkündürler Çocuğun tüm maddesel ve ruhsal gereksinimlerini karşılarlar Çocuğun sağlığı ve öğrenimi için hiçbir özveriden kaçınmazlar BASKICI-İTİCİ SEVGİSİZ AİLE Gence bu ailelerde küçükten beri yeterli sevgi ve sevecenlik gösterilmemiştir Aile ortamı gergin, ilişkiler düşmancadır Bol eleştiri, azar, aşağılama ve dayak vardır SEVGİSİ YETERSİZ, DİSİPLİNLİ GEVŞEK AİLE Bu aileler çocuğa karşı ilgisiz, ruhsal gereksinimlerine karşı duyarsızdırlar Çocuk ayak altında dolaşmadıkça, ağlamadıkça ya da bir muzırlık yapmadıkça ilgilenmezler PARÇALANMIŞ AİLEDE GENÇ Ölüm veya ayrılık nedeniyle bölünmüş ailelerde büyüyen çocukların gençlik çağında çok değişik uyum sorunları ortaya çıkabilir Çocukluğu babasız geçmiş bir genç erkek, genellikle bir genç kızdan daha çok sorunlarla karşılaşır SEVEN, BENİMSEYEN, DEMOKRATİK AİLE Çağdaş bir ailedir Ana-baba arasında saygı vardır Sorunlar buyruklarla değil, konuşarak çözümlenir Evde gerginlik yerine, ılımlı bir hava vardır GELENEKSEL, ATAERKİL AİLE Geleneksel Türk ailesinde babanın tartışılmaz, salt otoritesi vardır Evde ilk ve son sözü söyleyen babadır Babayla çocuk arasında korkuyla karışık saygılı bir uzaklık vardır Ruhsal Hastalık Kavramı Ruhsal hastalık, insanın duygu, düşünce ve davranışlarında olağan dışı sapmaların aykırılıkların bulunmasıdır diye tanımlanabilir Ruhsa hastalık belirtileri rahatsız edici, acı verici, kişiyi ve çevresini mutsuz eden türden belirtilerdir Kişinin uyumunu bozar, ilişkilerini sarsar, çalışmasını etkiler Nevrozlar |
Gençlik Çaği Ruh Sağliği Ve Ruhsal Sorunlar Kitap Özeti |
10-21-2012 | #3 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Gençlik Çaği Ruh Sağliği Ve Ruhsal Sorunlar Kitap ÖzetiBUNALTI NEVROZU Bunaltı sürekli olabildiği gibi, yoğun biçimde nöbet nöbet de gelebilir Bunaltı nöbeti geçiren bir kimse belirsiz bir korku içindedir İçi daralır, sık sık solur, soğuk soğuk terler döker, göğüs sıkışır, boğazında lokma kalmış gibi bir tıkanma duyar, çarpıntısı vardır Çocuklukta yaşanan bunaltının en önemli nedenlerinden biri ana-babadan ayrılma, ana-babayı yitirme durumlarıdır FOBİK NEVROZ Saçma, abartılmış ve gerçeğe uymayan korkulara fobi adı verilir Korku, benliğin sağlıklı bir tepkisidir Kişiyi tehlikelere karşı uyarır ve önlem almasını, korunma yolları aramasını sağlar Fobik kişi, benliği tehlikeye sokmayan durum ve nesneler karşısında korkuya ve paniğe kapılır Köpekten korkan bir kimse bir yavru xBanlandı Kelımex yanından geçse bile, dizinin bağı çözülebilir dokunmak ya da kucağına almak ise paniğe kapılabilir HİSTERİK NEVROZ Hasta, hiçbir organik bozukluğu olmadığı halde birden bacaklarının tutmadığından, ellerini kollarını oynatamadığından yakınır Sanki birden felç olmuş gibidir Ancak sinirlerde ve kaslarda bir bozukluk yoktur Gündüz kolunu-bacağını oynatamayan hasta, uykudayken serbestçe oynatır OBSESİF-KOMPULSİF NEVROZ Kişi, düşüncesinin saçma olduğunu bilir Ama bunaltı çekmekten kendini alıkoyamaz Aklından kovmaya çalışır ama başaramaz Örneğin, bir anne yeni doğan çocuğu ile ilgili olarak aklından geçen ‘Ya çocuğumu boğarsam Ya elimdeki bıçağı çocuğuma saplarsam’ gibi düşünceden çok büyük sıkıntı duyar DEPRESİF NEVROZ Depresyon genel bir çöküntü durumudur Depresyona giren bir kişi yaşama sevincini yitirir Sürekli üzgün kederli, isteksiz ve yorgundur Günlük işler ona büyük bir yük gibi gelir Yaptığı işten tat almaz Gülmeyi unutmuş gibidir Canı konuşmak istemez Psikozlar ŞİZOFRENİ Şizofreni, genç yaşlarda başlayan düşünce, duygu ve davranışlardaki ağır bozukluklarla birlikte giden, kişinin ruhsal dengesini ve uyumunu bozan bir psikozdur Genellikle ergenlik çağı ile 45 yaş arasında ortaya çıkar En yaygın psikoz türüdür Hastaneye başvuranların % 20’sini oluşturur MANİK-DEPRESİF PSİKOZ Hasta, depresyona girdiği zaman, tam bir çöküntü içinde görünür Yemez-içmez, uyumaz; insanlardan kaçar Bezgin, üzgün ve elemlidir Çalışma gücünü yitirmiştir Hasta, suçluluk duygusu çeker Öyle ki hasta ikinci Dünya Savaşı’nın kendi yüzünden çıktığını söyleyecek kadar gerçekten kopabilir Ruhsal Tedavi Ruhsal tedavi (Psikoterapi) ruhsal bozuklukları konuşma yoluyla düzeltmeyi ve iyileştirmeyi amaçlayan tedavi biçimidir En yoğun tedavi biçimi Psikanaliz’dir Bu tedavide hasta divana uzanarak değil, hekimle yüzyüze konuşarak tedavi edilir Hastanın beklentileriyle hekimin amaçları çelişiyor, tedavi süreci verimli olmaz İyi bir arkadaşla dertleşme, sorunlarını paylaşma ve dayanışma bir ölçüde ruhsal tedavidir Hekimin hastasını tanımasından daha önemlisi hastanın kendi kendini tanımasıdır Hastanın yardım almaya istekli ve işbirliğine yatkın olması, ruhsal tedavide ön koşuldur Hekimlikte hastanın isteğine karşın tedavi uygulanamaz Gençlerle ruhsal tedavi sürdürülürken, ana-babalarla düzenli ya da belli aralıklarla görüşmeler yapmak gerekir Genç, ana-babası arasında kalırsa, tedavinin etkisi olmaz Örneğin tutucu bir aileden gelen bir genci, daha bağımsız davranmaya yöneltmek, gençle ana-babanın daha çok çatışmasına yol açar Böyle bir durumda tedavi son bulur |
|