Prof. Dr. Sinsi
|
Ölüm Ve Sürgün Kitap Özeti
BALKANLAR VE BATI ANADOLU
Bir Bulgar devletinin yaratılmasıyla ve Bulgaristan Müslümanlarından çoğunluğunun ölümü ya da yurdundan sürülmesiyle sonuçlanan Bulgar ayaklanmacı hareketi, Osmanlı Hükümetine karşı birbiriyle bağlantısız tek tük eylemler başladı Küçük Bulgar grupları Sırp ve Yunan Ayaklanmalarında Osmanlıya karşı çarpıştılar Ruslar 1806,1811 ve 1829’da Balkanları istila ettiklerinde, Bulgar gönüllüleri Ruslara katıldılar ve Kırım Savaşında da Rusların yanında çarpıştılar 19 yy’da çeşitli zamanlarda Bulgaristan’da Osmanlı egemenliğine karşı küçük ayaklanmalar patlak verdi Ne var ki, ayaklanmacıların Ruslar sayesinde Bulgar bağımsızlığını elde etmeyi başarmaları ancak 1877-78 Rus-Türk Savaşı’ndan sonra gerçekleşebilmiştir
1877-78 Savaşının aslında Bulgaristan Müslümanlarının kıyımdan geçirilmesine girişilmesiyle kendini gösteren, “Bulgaristan’da yaşanan dehşet olayları” üzerine başladığı söylenebilir
Savaşların çoğunda yanlardan birinin kısa sürede yengi kazanması sivil halkın başına gelen ölüm olaylarının olabildiğince düşük düzeyde kalması anlamına gelir 1877-78 Rus-Türk Savaşı’nda böyle olmadı Bulgaristan’ı ele geçiren Rus fetihlerinin amaçları Müslüman ahalinin yığınsal kayıplara uğramasını kaçınılmaz kıldı Bulgaristan Müslümanlarının ölümleri dört bölümde sınıflandırılabilir: çatışmalardaki ölümler ; Bulgarlarla Rus birlikleri tarafından öldürülenler; yaşam için zorunlu gereksinimlerin engellenmesiyle açlıktan ve hastalıktan ölümlerin ortaya çıkması, birde Bulgaristan Müslümanlarının sığıntı durumunda sürdürdükleri yaşamdan kaynaklanan ölümler
Türklerle Yunanlılar arasındaki 1919-1922 Anadolu Savaşı Yunanlılar tarafından kendilerinin bağımsızlık savaşından başlatılan Türk’ten arınma sürecinin doruk noktasına çıkışı idi Kullanılan yöntemler, daha önceki savaşlarda özellikle de Balkan Savaşlarında, Müslümanları öldürmek ya da sürmek için kullanılanların aynısı idi Balkan Savaşlarında ve Bulgaristan’daki 1877-78 Rus-Türk Savaşı’nda, ibretlik kıyımlar, talanlar ve Müslümanların mallarının, mülklerinin yakılıp yıkılması, yüz binlerce Müslüman’ı özellikle de Türkleri düşman Hıristiyan ordularının işgal ettiği bölgelerden kaçmaya zorlamıştır
Anadolu’daki Yunan ordusunun amacı, 1912’de Balkanlı bağlaşıkların amacı ne idiyse onun aynıydı: Daha önce etnik ve dinsel açıdan karma bir nüfusun bulunduğu ülkede, bir Hıristiyan vatanı yaratmak Bu amaca ulaşmak için Müslümanların ülkeden sürülüp atılması gerekiyordu Savaşın sonunda, Yunanlıların çekilişi sırasında bir çok bilgi kaynağı onların vahşet eylemlerine tanık oldu Pek çok cinayet, ırza geçme, talanların yaşandığı görüldü
Müslümanların verdiği ölüm telefatının ve Osmanlı İmparatorluğu batı illerinden zorla sürülüp göç ettirilmelerinin uzun yıllar boyunca süre gitmiş tarihi içinde, Batı Anadolu’daki savaş bir doruk noktasını oluşturuyordu Daha önce More Yarımadasında 1877-78 Rus-Türk Savaşı’nın Bulgaristan’da geçen bölümünde ve Balkan Savaşları’nda kullanılmış olan ulusal ve dinsel kökten kazımanın bütün yöntemleri, Anadolu’da bir kez daha kendilerini gösterdi Aradaki fark şu idi ki, Anadolu’da Türklerin sırtı artık duvara deymekteydi Daha geriye gidemezlerdi Şimdiye kadar onları ve yurtlarını, evlerini korusun diye Osmanlı İmparatorluğu’na güvenmişler ama her şeylerini yitirmişlerdi Artık kendi kendilerini, Altı yüz yıldır kendilerini yönetmiş olan sultan başlarında olmaksızın, savundular ve canlı kalabildiler
GENEL SONUÇ
Savaşlar dizisi sona erdiğinde, Batı Avrupa’ya eşit büyüklükte bir alanda Müslüman toplulukları ya pek küçültülmüş ya da yok edilmişti Balkanlardaki kalabalık Türk toplumları eskiden ulaştıkları sayının küçük bir yüzdesine indirgenmişlerdi Kafkasya’da Çerkezler, Lazlar, Abazalar, Türkler ve daha küçük Müslüman gruplarından bir çoğu yurtlarından çıkarılmışlardı Türklerin yengi kazandıkları tek yer olan Anadolu tümüyle değişmişti, Hıristiyan azınlıkları gitmiş, Batı ve Doğu Anadolu neredeyse tümüyle yıkıntıya dönmüştü Bu gerçeğin altında, Rusların Hıristiyan Ortodoks halkları kışkırtarak bölgede egemenlik kurmak ve yüzyıllardır Akdeniz’e inerek sıcak denizlere ulaşmak isteği yatmaktadır
Osmanlı Hükümetinin Politikaları : Tarih kitaplarının çoğunda, sadece Osmanlının Ermenileri zorunlu göçe çıkarmasından söz edilir Tarihsel gelişmeler geçmişten soyutlanarak ele alınınca, Osmanlıların Ermenileri zorunlu göçe çıkarma kararı akla aykırı sadece bir azınlık toplumuna karşı duyulan nefretten kaynaklanmış gibi görünür Aslında Kafkasya’da ve Balkanlarda onların tarihçesinden, Osmanlılar, Doğu Anadolu’da ulusçu ayaklanmadan ve Rus istilasından neler beklemek gerektiğini öğrenmişlerdir Bulgaristan’da, Yunanistan’da ve Makedonya’da aynı süreçler Türklerin kıyımdan geçirilmesiyle sonuçlanmıştır Yüz yıldan beri Ruslar Müslümanları yurtlarından zorla uzaklaştırarak yayılmış durmuşlardır Kırım Tatarlarının ve Çerkezleri göçe zorlamışlardır Güney Kafkasya’da, Türkleri uzaklaştırıp ülkeye Ermenileri yerleştirmişlerdir Osmanlı Hükümeti, Osmanlı tarihinin öğrettiği dersleri bilmezlikten gelemezdi tarihsel gelişmeler bütünü içinde, Osmanlı Ermenilerinin zorla göçe çıkarılması akla uygundu Türklerin ve diğer Müslümanların uğradığı zorla göç ettirilmelerinin ve ölüm telefatlarının tarihçesi incelendiğinde tarihsel süreç içinde bir bölüm olarak Ermenilerin zorla göç ettirilmelerinin açıklaması yapılabilir
Türkiye Cumhuriyeti’nin Politikaları : Türkiye Cumhuriyetinin dış p0olitikasında temel ilke barışsever yansızlıktır Atatürk ile onun izleyicileri Türklerden büyük bir bölümünün Balkanlardan sürülüp atılmış olduğunu asla aklından çıkaramazlardı Gerçekten, Anadolu savaşının hemen sonrasındaki dönemde sınırlar dışında kalmış soydaşları kurtarma ateşini yelpazeleyip alevlendirmek ve “haydi Selaniğe yürüyelim” diye avaz edenlere kulak asmak kolay olurdu Böyle yapmak, eskiden kalma, asker devleti ideolojisinin canlılığını sürdürmesine yol açardı Bu Türkiye’nin genişlemesine belki yol açar, belki açmazdı, ama hiç kuşkusuz gözü dışarıda yayılmacı bir devleti ortaya çıkartırdı; yoksa, Atatürk’ün amaçladığı, kendi iç işlerini düzeltip içte devrimler yapmak isteyen bir devleti değil Sınır dışında kalmış soydaşları kurtarma anlamında bir lafı hiç ağzına almadan, Atatürk, devletin yurttaşlarının ve hükümetin tüm gücünü, devrimler için seferber etti Diğer bir değişle, göçmen gelişlerinin ve ölüm telefatının tarihçesi, Türk Hükümetini, sakin bir dış politikaya yönlendirdi Başka bir çeşit politikanın izlenmesi, ekonomik ve toplumsal düzende pek gereksinme duyulan devrimlerin yapılmaması gibi bir felakete yol açardı Bu hal Türk dış politikası için böyle bir yol seçen önderlerin bilgece davranmasındaki erdemi asla küçültmez Az insan, toplumu yeniden yapılandırmak gibi çok güç bir işi üstlenip de şan şeref kazanma çabasına girmekten uzak durma seçimini yapardı Ve işte o seçimi yapmış olan insan, büyük insandır
|