Hem Yaralı, Hem Yaralı Bir Yakının |
10-21-2012 | #1 |
Prof. Dr. Sinsi
|
Hem Yaralı, Hem Yaralı Bir YakınınAli Ayçil, 'Sur Kenti Hikâyeleri'nde bir çağın masallarını anlatıyor ve şimdilerde masallara sığınmak isteyen okurlarını bekliyor Ali Ayçil tarih eğitimi almış bir şair Bu kez öyküleriyle karşımızda: Sur Kenti Hikâyeleri Kitabın kapağında aşağı doğru uzayıp giden taş merdivenler var Hikâyelerin gitgide birbirine bağlanması, kapağı sayesinde, daha kitabı ilk elimize aldığımız anda, bu sarmal merdivenle fark ettiriliyor okura Bir bütün uzun hikâye olarak ele alınmış bu metin aynı zamanda farklı bakış açılarıyla roman ya da birbirinden ayrı kısa hikâyeler olarak da okunabilir Kitap, Ayçil'in okura yolladığı bir mektupla açılıyor Yazar bunu yaparak, öykü kahramanlarını gerçek, gerçek kişileriyse bir öykü kahramanına dönüştürüyor Son dönemin birçok örneği gibi yine edebiyatı sadece 'oyun' olarak bellemiş bir kurmacanın içine gireceğimizi düşünüyoruz Oysa ilerleyen sayfalarda göreceğiz ki kahramanların tükendiği bir çağın masallarını anlatmaktadır Ayçil Tarih bilgisini de harmanlayarak yaşattığı kahramanlar, klasik tarihi metinlerin kahramanlarına benzemeyen insani duyarlılıklarla örülü, sıradan insanlardır; işte ilk ve ana kahramanımız diye düşünebileceğimiz Seyyah İbn-i Batuta, uzun yollardan ve yıllardan sonra "ölüm, kasvet ve hatıra" diye tanımladığı Sur Kenti'ne varmıştır ve orada Mahinur'la evlenecektir: "Ayrıca şunu da bilmeni isterim ki, yoldan başka bir evi olmayan bana, evimden başka bir yolum olmaması gerektiğini düşündüren bir tek Mahinur çıktı" Masal en gerçeğimizdir, çünkü yalan olduğunu baştan söyler Sur Kenti Hikâyeleri, efsanevi diliyle Murathan Mungan'ın Kırk Oda'da kullandığı masalsı sesten; Sevgi Soysal'ın Yenişehirde Bir Öğle Vakti'nde ustalıkla yarattığı kurguya doğru sağlam bir yapı tutturarak ilerliyor Üstelik tüm bu benzeşliğin yanında kendine özel bir donanımı ve cümle yapısını da sürekli sadağında tutuyor Gerektiği yerde de her hikâyenin sonunda oklarını saplayarak yaralıyor okuru Örnek mi? Buyurun: "Hancı Numan yıllar sonra ilk kez karısının gözlerine âşık olmuştur, o günün gecesinde eve vardığındaysa karısının gözlerine mil çektiğini görecektir Bunun nedeni çok sonra başka bir hikâyenin sonunda anlaşılacaktır Hikâyeler bu kitapta, hayatta da yaptıkları gibi birbirinin içinden geçip, ince ama gönül yakan ayrıntılarla yaşama bağlanmışlardır" Usta-çırak ilişkisi Anlatıcı kendi büyülü diliyle anlattığı kişilerin hikâyelerinde başka kişilerden bahsettikçe bir sonraki metin de o başka kişinin hikâyesine açılıyor Böylece çok eski bir masal şehrinin çarşılarından çerçilerine, eşkıyalarından dilberlerine, aktarlarından demirciler arastasına, ovalarından beylerine, dağlarından düz ovada kaybolmuş yatırlarına dek gerçekliğinden asla şüphe duyulmayacak kadar samimi birçok yer ve kahraman eşlik ediyor bize Kimler yok ki bu satırların arasında; son gösterisinde kendini yakarak bir sihre dönüşen Sihirbaz Seyfettin; "hatırlanamayacak kadar unutulmuş bir şehirde, insanla hayat arasında ölümden başka hiçbir şeyin duramayacağını" söyleyen Bilge Mansur; evlenmek için vaat içeren hiçbir cümleye kanmayıp sadece suskunluğuna âşık olduğu adama varan ve 'zarifliği bir leylağın büklümlerini anımsatan' Sarraf Nizamettin'in en küçük kızına dek bir dolu insan; okurken ürperiyorsunuz Kitabın bütününe sürekli bir usta-çırak ilişkisi hâkim Seyyah Batuta'yla yazıcısı, Bilge Mansur'la öğrencisi, Seyis Behram'la genç çırağı, Nakkaş Burhanettin'le ustası, Nalbant Fettan'la, nalbantların piri Abdulkasım İşte hepsi bizi sonunda bir kadına; Dilber Makbule'ye götürecektir 'Kızılamayacak kadar küçük, bağışlanamayacak kadar büyük' bu insanların hikâyelerinden sonra Makbule kayıp sevgilisini bu insanlar arasından bulmamızı isteyecek; sona yaklaşırkense hikâyeci Tahir bize hayatın sırrını verircesine bu kadar çok hikâye anlatarak bu kadar insanın içinde varolan bir kişinin asla kendisi olamayacağını fısıldayacaktır Başka bir ülkede yayınlanmış olsa çevresinde bir hale yaratacak ve üzerinde çok şeylerin yazılıp çizileceği bu kitap, sessiz sedasız, ben buradayım sen nerdesin ey okur dercesine şimdilerde masallara sığınmak isteyen okurlarını bekliyor |
|