Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Eğitim - Öğretim - Dersler - Genel Bilgiler > Eğitim & Öğretim

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
geleneksel, kaybolan, mesleklerimiz, nelerdir

Kaybolan Geleneksel Mesleklerimiz Nelerdir

Eski 10-21-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kaybolan Geleneksel Mesleklerimiz Nelerdir




Kaybolan Geleneksel Mesleklerimiz Nelerdir?

Bu yazıyı okuyanlar… Evet siz! Ya bankacı, ya insan kaynakları uzmanı, ya iletişimci, ya işsiz, ya gazeteci, ya sanatçı, ya öğrenci, ya öğretmen… Ya hizmet sektöründe çalışıyorsunuz, ya otomotiv… Belki lojistik, belki de finans… Akademisyen olabilirsiniz; tarihçi, antropolog, psikolog, matematikçi, fizikçi, yönetim bilimci, ekonomist… Kadın olabilirsiniz, erkek olabilirsiniz… Cinsiyetiniz ne olursa olsun büyük olasılıkla iş dünyasının içindesiniz…

Dar gelirli olabilirsiniz, orta sınıf mensubu olabilirsiniz, üst gelir grubuna dahil olabilirsiniz… Her kimseniz, her neredeyseniz, her ne yapıyorsanız… Büyük olasılıkla düşündüğünüz tek şey, kariyerinizde nasıl ilerleyeceğiniz, daha çok para, daha büyük sorumluluk almak için neler yapmanız gerektiği… Bazılarınızın yüreğinin çocukları için çırptığını biliyorum; “Benim için geçti, çocuğum okusun adam olsun, iyi meslek sahibi olsun” diyorsunuz

Çok doğal Hepimiz daha iyi bir hayat için mücadele veriyoruz Bu ülkenin önemli sorunları olduğu doğru Bu sorunların başında işsizlik geliyor İşsiz olan arkadaşlarımızın da sabah akşam düşündükleri tek şey bir iş bulabilmek Son yıllarda hayatımız hep “iş” ekseni içinde geçiyor 'Geleceğin mesleği ne?' sorusu tarihin en önemli sorusu oldu

Aranızda bilen var mı?

Tersten bakmasını severim, herkes gider Mersin'e ben giderim tersine hesabı, bırakın herkes geleceğin mesleklerini konuşsun gelin biz sizinle bu hafta geçmişin mesleklerini konuşalım Aşağıda okuyacaklarınızın çok hoşunuza gideceğini biliyorum Hepiniz bu tozlu bilgilere bayılacaksınız Kaybolan meslekler araştırması aslında bir sergi Fotoğraflarıyla birlikte önemli bir derleme Geçmişte insanlar ekmeğini nereden ve nasıl çıkarırdı sorusuna yanıt veriyor Nereden geldiğimizi gösteriyor… Yarını düşünenlerimize nereye gideceğimizin yolunu gösteriyor

Ben meslekleri iki temel gruba ayırdım İlk gruptakiler adını sanını büyük olasılıkla duymadığınız meslekler İkinci gruptakiler adını bildikleriniz ama bugün çok farklı algılanan ya da icra edilen meslekler İnsan kaynaklarında tarih turumuza hoş geldiniz…

Adını Sanını Bilmedikleriniz

Basmacı

Basma en yaygın kullanılan kumaştı; dar gelirli, hatta orta halli ailelerin kadın ve kızları basma giyerlerdi Ayrıca amele, ırgat, yanaşma ve uşak boyundan erkeklerin mintanları da basmadandı Seyyar basmacılar yelken bezinden büyükçe bir bohça, elde demir arşın sokak sokak dolaşırlardı Basma satan bohçacı kadınlar günümüze kadar ulaştı

Celep

Kentlere koyun ve sığır getirip satan esnafa celep denirdi Celeplik büyük sermaye işiydi Sürüler çobanlar tarafından uzak mesafelerden kente yaya getirilir; sürü yolda kısmen telef olurdu İstanbul’un et ihtiyacı önceleri Balkanlardan, sonraları Erzurum yaylasından karşılanmıştı Sürüler İstanbul’a büyük ölçüde Trabzon üzerinden sevk edilirdi

Nalbur

Dünün hırdavatçıları nalburlardı Çivi, kilit, menteşe vb inşaat işlerinde kullanılan temel girdilerin satışı, pazar ekonomisinin gelişimiyle daha da önem kazandı Nalburlar, kent ve kasaba ekonomilerinin ayrılmaz parçasıydı Çoğu nalbur eşyası yurtdışından gelirdi

Nalbant

Taşıma ve ulaşım sektöründe kullanılan hayvanların nallanması, hayvan tırnakları altına demir parçası yani nal ya da nalça çakılması, nalbantlığı yaygın bir hale getirmişti Günümüzde otomobil lastiği ne ise nal da dünün Osmanlısında aynı işlevi görüyordu Nalbantlar genellikle ulaşım güzergahlarında yer edinirdi

Mestçi

Kundura ya da pabucun içine giyilen yumuşak ayakkabıya mest denirdi Değişik türleri vardı Devenin ayak derisinden yapılanına deve mesti, yandan kopçalısına serhatlı mest denirdi İç mekanların temiz tutulması, mest giymeyi gerektiriyordu Mestçi esnafı ayak ölçüsüne göre çalışırdı

Sayacı

Saya, ayakkabının yumuşak olan üst bölümü yani yüzüydü Eskiden halk dilinde, evlerin giriş kısmında ayakkabıların çıkarıldığı veya konduğu ufak bölüme de saya denirdi Zamanla ayakkabı anlamında kullanılmaya başlandı Sayacı, dünün ayakkabıcısıydı Yaygın bir zanaattı Geniş bir müşteri kitlesine hitap ederdi



Alıntı Yaparak Cevapla

Kaybolan Geleneksel Mesleklerimiz Nelerdir

Eski 10-21-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kaybolan Geleneksel Mesleklerimiz Nelerdir




Rençber

Rençber, ilk evrelerde çiftçi anlamına geliyordu Ancak kentleşmeyle birlikte bugün ırgat diye nitelenebilecek birçok işi üstlendi Tarla, bahçe, yapı vb yerlerde kazma, taş ve toprak taşıma gibi işleri yapan gündelikçi, amele ve ırgat, o günlerin rençberleriydi

Sepetçi

Plastikten önce su geçirmez kaplar topraktan ya da bakırdan yapılır, diğerleri saz, kamış ya da ince dallardan örülürdü Genellikle sapı olan, yiyecek ve eşya taşımak için kullanılan bu tür kapları sepetçi örerdi Sepet hamalı, genellikle pazar yapanların sebze-mevyesini sırtındaki sepetle eve taşırdı Sepet kimi zaman bavul yerine de kullanılırdı

Urgancı

Keten, kenevir, pamuk gibi dokuma maddelerinden yapılan ince halatlara urgan denirdi Gerek ev ekonomisinde gerekse zanaatta urgan yaygın olarak kullanılırdı Urgancı örme işini bizzat yapar ve malını tüketiciye ulaştırırdı Genellikle sabit dükkanları bulunurdu Seyyar urgancı nadir görülürdü

Bacacı

İstanbul’da yangınların büyük çoğunluğu, temizlenmesi ihmal edilmiş bacalardaki kurumların tutuşmasıyla çıkıyordu Özellikle ahşap binaların yoğun olduğu kent dokularında, baca temizliği büyük önem taşıyordu Kış öncesi bacacılara büyük iş düşüyordu Fırın bacalarının da her ay temizlenmesi öngörülmüştü

Bileyci

Bıçak ve emsali şeyleri çarka tutup bileyen esnaf genellikle seyyardı Demirden yapılmış ev aletleri görece değerli eşyalardı İstanbul’daki bileyci esnafının büyük çoğunluğu, Karadenizli bekar uşağı ya da Buharalı idi Bileycinin mahalleye gelişi kısa sürede duyulur, ev sekenesi, her türlü kesici ya da yarıcı aleti sık aralıklarla bileyletirdi

Erikçi

Osmanlı çoğu kez kendi bağ, bahçe ve bostanındaki meyveyi tüketiyordu Ancak kentleşme kimi meyvelerin pazara çıkmasına neden oldu Meyve genellikle mahallelerde haftanın belirli günlerinde kurulan pazarlarda müşteri bulurdu Sokak satıcıları özellikle turfanda meyve satarlardı Seyyar erikçinin pazarladığı turfanda erik, yazın yaklaştığını müjdelerdi

Sarımsakçı

Osmanlı mutfak kültüründe sarımsağın ayrı bir yeri vardı Keskin kokusuna rağmen besin değerinin yüksek oluşu ve kimi kokuları bastırması nedeniyle birçok yemek sarımsaklanmadan yenmezdi Seyyar satıcıların bu konuda ihtisaslaşmaları, talebin yüksekliğini kanıtlıyordu

Limonatacı

Limonata, dünün gazozu ya da “kola”sıydı Özellikle yaz aylarının sıcak günlerinde limonatacıya büyük rağbet olurdu Seyyar limonatacılar genellikle kente mevsimlik göçen Anadolu insanlarıydı Üç-beş kuruşu bir araya getirir, hasat mevsiminde köyüne dönerdi Limonata evlerde ikram kültürünün de bir parçasıydı

Hallaç

Hallaç bugünkü döşemecilerin bir anlamda dününü simgeliyordu Osmanlı hanesinde kullanılan yatak, yorgan, döşek gibi ev eşyasında dolgu malzemesi olarak pamuk ya da yün kullanılırdı Zamanla sertleşen bu dolguyu hallaç, kiriş ve tokmağıyla kabartırdı Hallaçların hemen hepsi Karadeniz yalısı uşaklarıydı

Bezzaz

Bugünkü manifaturacıların karşılığı olarak, bez ve kumaş satan esnafa bezzaz, çarşılarına Bezzazistan denirdi Halk ağzında zamanla “bedestan” ya da “bedesten”e dönüşmüştü Kıymetli kumaş satanlara “üstüfeci”, “dibacı”, “kadifeci”, “atlasçı” denirdi Bez ticareti, 19 yüzyılda büyük ölçüde İngiliz üreticilerin eline geçti

Zerzevatçı

Zerzevat sebze anlamına geliyordu Zerzevatçı ise bugünün maydanoz, dereotu, salata, hıyar, turp ve marul gibi sebzelerde uzmanlaşmış manavıydı Kent dokularının bir parçası olan bostanlar, Osmanlı insanının sebze ihtiyacını karşılardı Zamanla halden, civar ve semt bahçe ya da bostanlarından, pazar yerlerinden tedarik edilir oldu

Çömlekçi

Topraktan yapılmış çanak, çömlek, testi, sürahi, bardak, kase, küp ve saksı gibi eşyalar satan esnafa çömlekçi denirdi Orta ve üst gelir grupları, kalaylanmış bakır kap kullanırdı Eskiden Bayezid Meydanı’nda bir sıra çömlekçi dükkanı vardı Toprak kapların yerini zamanla bakır ve benzeri maden kaplar aldı Ama çömlek özellikle kırsal yörelerde günümüzde de hâlâ kullanılıyor

Değirmenci

Değirmenci aslında un öğüten esnafa denirdi Görece büyük girişimci sayılırdı Kahve değirmeni, günlük hayatın ayrılmaz bir parçasıydı Keyif maddesi olarak kahve, çaydan çok daha önce Osmanlı’nın yaşamına girmişti Kahve değirmeni satan esnaf da değirmenci addolunuyordu


Alıntı Yaparak Cevapla

Kaybolan Geleneksel Mesleklerimiz Nelerdir

Eski 10-21-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kaybolan Geleneksel Mesleklerimiz Nelerdir




Kolancı

Hayvanın semerini ya da eyerini bağlamak için kullanılan örme ya da kayış bağa kolan deniyordu Osmanlı taşımacılıkta büyük ölçüde hayvan kullanıyordu ve kolancılık ulaşım sektörünün “yan sanayi”lerinden biriydi Özellikle yol güzergahlarında dükkan açarlardı

Fesçi

Fes, II Mahmud devrinde resmi serpuş olarak kabul edilmiş, Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar Osmanlı erkeğinin kimliğini oluşturmuştu Her ne kadar Feshane’de yerli fes üretilmişse de çoğu Avusturya’dan ithal ediliyordu Osmanlı’nın son döneminde Avusturya mallarına karşı yapılan fes boykotu ünlüdür

Kavuncu

Kavun ve karpuz, mevye olarak tüketildiği gibi, Osmanlı’nın tatlı ve su ihtiyacını da gideriyordu Çevre bostanlarda yetiştirilen kavunlar, seyyar satıcılar aracılığıyla tüketiciye ulaştırılıyordu Sepet içinde mahalle aralarında dolaşan kavuncu, genellikle Anadolu’dan mevsimlik göç etmiş insanlardandı

İncirci

Dünün insanı şeker ihtiyacını büyük ölçüde meyveyle gideriyordu Ülkede yaygın olan meyvelerden biri de incirdi Hemen her Osmanlı’nın bahçesinde bir incir ağacı vardı Yaş yenir, kurutulur, her mevsim tüketilirdi Yaş inciri, seyyar incirci satardı Kurutuldukdan sonra şekerci dükkanına düşerdi

Leblebici

Dünün kuruyemişlerinin başında leblebi gelirdi Nohutu, dış kabuğunu çıkardıktan sonra fırında kavurup seyyar satan kişiye leblebici denirdi Bir tür ihtisaslaşmış kuruyemişçiydi İçinde leblebi olan şeker, leblebi şekeri de revaç bulan bir eğlencelikti

Pilavcı

Günümüz lokantasında tüketilen birçok besin maddesi, dün seyyar satıcılarca da pazarlanırdı Çarşı-pazar yerlerinde, meydanlarda hâlâ gözlenen ve düşük gelir grubuna yönelik seyyar pilavcı, lokantaların ya da aş evlerinin yaygınlaşmadığı bir dönemde evinden uzak, sokaktaki insanın öğle yemeği ihtiyacını gideriyordu Pilavcılar genellikle Karamanlı olurdu

Salepçi

Salepçi dünün seyyar muhallebicisiydi Ancak muhallebi pazarlayan seyyar satıcılar da vardı Salep yumru köklü bir otun dövülmesiyle elde edilen beyaz tozun, şekerli süt ya da su ile kaynatılmasından elde edilirdi Özellikle kış aylarında bozacılar ve salepçiler müşterinin ayağına hizmet götüren seyyar satıcılardı

Kozacı

İpekli kumaş üst gelir gruplarınca tüketilirdi Osmanlı ipeklisi yurtdışında da büyük beğeni kazanmıştı İpekli üretiminin ham maddesi ipek böceği kozası, dokuma sektörünün temel girdilerinden biriydi Bursa ve çevresinde yaygındı Kozacı, koza ticaretiyle uğraşırdı Koza üreticisiyle ipek imalathaneleri arasındaki ticareti yürütürdü

Üzümcü

Bağ, bahçe, bostan eski kentlerin dokularının bir parçasıydı Üzüm, incir gibi geniş tüketim alanı olan meyvelerdendi Ayrıca şıra yapılır, kurutulur ve gayrı müslimlerce şarap yapımında kullanılırdı Seyyar üzümcü, günlük taze üzüm pazarlardı

Şerbetçi

Meşrubat sektörünün gözdesi şerbetti Meyve özü, su ve şeker karışımı bu içecek ya da şurup, yaz aylarında kent insanının serinlemesine vesile olurdu Ayrıca misafirlere şerbet ikram etmek de adettendi Şerbetçi dükkanları olduğu gibi, seyyar şerbetçiler de müşteriye hizmet götürürlerdi Özellikle seyyar demirhindiciler, İstanbul’a İzmir’den gelirlerdi

Darıcı

Darı tohumları, buğday gibi besin maddesi olarak kullanılırdı Bazı bölgelerde mısıra da darı adı verilirdi Cin darısı, ateşte patlatılan ufak taneli mısırdı Buğday ve buğday unundan yapılmış ekmek tüketmeye kesesi yetmeyen fakir insanlar, darı tüketirdi Ayrıca hayvan yemi olarak kullanılırdı

Çıracı

Osmanlı uzun yıllar enerji kaynağı olarak odun kullanmıştı Kömür ancak 19 yüzyılda gündeme gelmişti Odun, çam gibi reçineli ağaçların yağı ve çabuk yanmaya elverişli kesimleri kullanılarak ateşlenirdi Genellikle Ürgüplü olan çıracı, tartıyla aldığı çırayı kalem kalem desteler, deste hesabıyla satardı Özellikle kış aylarında sokakta sık görülen bir esnaftı

Deveci

Demiryolu öncesi kara ulaşımında en yaygın kullanılan hayvan deveydi Ayrıca sarayın hassa develeri vardı Sefer-i hümâyunlarda padişahın ağırlığını taşır, sürre* alaylarında kullanılırdı Deveciler genellikle konar-göçer yörüklerdi Başlarına kırmızı sivri külah giyerlerdi






Alıntı Yaparak Cevapla

Kaybolan Geleneksel Mesleklerimiz Nelerdir

Eski 10-21-2012   #4
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Kaybolan Geleneksel Mesleklerimiz Nelerdir




Sucu

Eski zamanlarda hemen her evin bir kuyusu vardı Ancak içecek su uzaktan getirilirdi Sucu ya da saka, şehir ya da kasabada su taşımacılığıyla uğraşırdı Pınar ya da çeşmeden aldığı suyu hanelere sevk ederdi Limonatacı ve şerbetçi gibi, özellikle yaz aylarında sokakta bardakla su satan seyyar satıcılara da sucu denirdi

Lehimci

Plastik öncesinde yaygın kullanılan maden kaplar, ev ekonomilerinde toprak kapların yerini aldı Lehimci ya da tenekeci, küçük ev aletlerini tamir eden gezici esnaftı Teneke maşrapa kulpunu, kademhane ibriği emziğini, gusülhane çinkosunu lehimlerlerdi Lehimci genellikle demircinin yan sanayiini oluşturuyordu

Ciğerci

Batılı seyyahların en gözde seyyar satıcısı, omuzda sırıkla dolaşan ciğerci ve paçacıydı Mahalleye ciğercinin geldiği, evin kedisinden belli olurdu Sokakta et satışı ender olmasına karşın, ciğer ve paça en çok rağbet gören sakatatlardı Tavası, yahnisi yapılırdı Sabit ciğercide yürek, böbrek gibi diğer sakatat türleri de pazarlanırdı

Sepet Hamalı

Motorlu araçlar öncesi kent içi yükleme, boşaltma ve taşıma işleri hamal esnafının gediğiydi Mevsimlik olarak İstanbul gibi büyük kentlere gelen hamalların güçlü loncaları vardı Meslek çoğu kez babadan oğula geçerdi Pazarlarda sebze-mevye taşıyanlarına küfeci denirdi Her iş kolunun ayrı bir hamal kolu olurdu Bunların en ünlüleri, iç ve dış bedesten hamallarıydı

Sırık

Hamalı Fıçı gibi hacimli, yekpare ve ağır yük, sırık hamallarınca taşınırdı Bunlar genellikle dört kişi olur, dişbudak ağacından yapılmış uzun sırıkları omuzlarına alarak, iki önde, iki arkada yükü paylaşırlardı Taşıma büyük bir uyum gerektirirdi Aksi takdirde yük diğer hamallara kayar ve kazalara neden olurdu Beyoğlu’nda tahtırevanları taşıyanlara da hamal denirdi

Demirci

Fabrika üretimi öncesi pek çok eşya ve alet, insan eliyle demirden yapılırdı Demirci, demiri dükkanında döğer, biçim verirdi Yorucu, ağır bir meslekti Daima ateş karşısında, kömür ve demir tozlarına bulanarak çalışılırdı Örs üzerinde demirin ağır balyozla dövülmesi pazı kuvveti, beden takatı ve sağlam vücut gerektirirdi






Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.