| 
 | |||||||
|    | 
|  | Konu Araçları | 
| dilde, kadri, makale, profdr, timurtaş, uydurmacılık | 
|  | Dilde Uydurmacılık - Prof.Dr. F. Kadri Timurtaş Makale |  | 
|  10-21-2012 | #1 | 
| 
Prof. Dr. Sinsi
 |   Dilde Uydurmacılık - Prof.Dr. F. Kadri Timurtaş MakaleDilde Uydurmacılık Prof  Dr  F  Kadri Timurtaş Uydurmacılar biz bildiğimiz gibi yaparız, gramer arkadan gelsin diyorlar  Oysa dilin bünyesine uygun olan değişmeler ve yeni kelimeler kabul edilmelidir  " İlk Türk Dili Kurultayı'nın toplanma tarihi olan 26 Eylül (1932) tarihi, son zamanlarda "Dil Bayramı" olarak kutlanmaktadır  Her yıl, yapıla gelmekte olan bu törenler, halkın ilgisini toplayamıyor  Bayram herkesin sevinçle, kıvançla kutladığı mutlu günler demektir  Oysa bütün halkımız dil konusunda dertli ve şikâyetçidir  Öztürkçe adı altında uydurma bir dilin ortaya çıkmış olması üzüntüyle karşılanmaktadır  Bu yazıda dil meselesini çeşitli yönlerden değil, sadece uydurmacılık bakımından ele alacağız   Dünyanın bütün dillerinde büyük ediplerin, eserlerinde zaman zaman yeni kelimeler kullandıkları görülür  Buna "neologism" denir  Yeni kelimeler kullanılır veya eski kelimelere yeni mânâlar verilirken başlıca iki noktaya dikkat edilir  Bunların fazla sayıda olmamaları, dilin bünyesine ve kurallarına aykırı bulunmamaları  Koskoca bir kitapta bunların sayısı ikiyi üçü geçmez ve ancak bir teklif olarak ileri sürülürler  Bizde ise durum tamamıyla aksinedir  Sıradan bir takım adamlar, yazdıkları her yazıda bir sürü bilinmeyen, yeni kelimeler kullanıyorlar  Sayfalar bunlarla dolup taşıyor  Bir cümle içerisinde bazen dört beş tane anlaşılmaz kelime bulunuyor  Bunları çok zaman kendileri meydana getiriyor, daha doğrusu uyduruyorlar  Bu halin "neologism" ile bir ilgisi yoktur  Çünkü birinde tabiîlik ve dilin gramerine uygunluk esastır, öbürü ise hiçbir kural ve kayıt tanımamaktadır  Birincisi normal ve uydurma olmadığı halde, ikinci çeşitten olan kelimeler sun'î ve uydurmadır  Ekler de Uydurma Olunca… Bugün ortada görülen bu uydurma kelimelerin, ekleri uydurmadır ve teşkil ediliş şekilleri dilin bünyesine aykırıdır  Ekler uydurma olunca, bundan doğan kelimeler de uydurma ve "gayrimeşru" olmaktadır  Fakat dili özleştirmek adına dili bozanlar henüz ek uydurma safhasındadırlar  Buna bir de kelime kökü uydurmak hususu eklenirse, asıl facia o zaman kopacaktır  Uydurma eklere örnek olmak üzere hemen "-sal, - sel", "-al, el, -1", "-av, - ev, - v", "-ey", "-gür", "-gar" ekleri ileri sürülebilir   Bu ekler Türkiye Türkçesinde mevcut değildir  Bir kısmı Fransızca'dan, bir kısmı başka Türk lehçelerinden (ama fonksiyonları değiştirilerek) alınmış; bir kısmı ise uydurulmuştur  Bu duruma göre meselâ siyasal, doğal, bilimsel, cinsel, toplumsal, sınav, ödev, görev, türev, birey, özgür, uygar kelimeleri uydurma ve yanlıştır   Uydurma eklerle bilinmeyen köklerden meydana getirilen kelimeleri anlamak imkânsızdır  Bunlar, okuyan ve dinleyenlere bir şey anlatmazlar  Halbuki dil, anlaşmak, birbirini anlamak ve bir şeyi anlatmak içindir  Bir yazısında, konuşmanın yüksek bir ruhî fonksiyon olduğu, kelimelerle düşünüldüğü, kelimelerle mücerred mefhumlar kavrandığı için dil konusunun ruh hekimlerini ve psikologlan yakından ügilendirdiği noktası üzerinde duran değerli arkadaşımız Prof  Dr  Ayhan Songar; sinir sisteminin çeşitli bozukluklarından konuşma sisteminin müteessir olduğunu, buna düşünce kusurunun da daima az veya çok refakat ettiğini belirttikten sonra şöyle demektedir: "Bir takım akıl hastalıklarında (Şizofreni denen akıl hastalığında) hasta durup dururken kelime uydurur, bildiğimiz, tanıdığımız eşyalara kendi kafasına göre bir takım isimler takar ve bu kelimeleri konuşurken kullanır  Bunların konuşma dilleri bazen hiç anlaşılmayacak bir uydurma lisan haline gelebilir  " Bu hususu teyid için, çok ilgi çekici bir hâdiseyi burada anmak yerinde olacaktır  Yedi sekiz yıl kadar önce sanırım Amerika'da, vaktiyle edebiyat ve filoloji tahsil etmiş bir akıl hastasının mükemmel gramer ve sözlükleriyle üç ayrı dil icad etmiş olduğunu gazeteler yazmışlardı  Dil biginlerinin yaptığı araştırma bunların gerçekten iyi hazırlanmış olduklarını göstermişti  Bizim uydurmacıların ortaya koydukları yeni dil ise; filoloji, gramer ve linguistik bilmedikleri için, o kadarcık bile akıllıca değildir  Halbuki diller, uzun bir zaman içerisinde ve çeşitli tarih, coğrafya, kültür şartlan altında teşekkül etmiş, içtimaî ve maşerî yönleri olan tabiî ve canlı varlıklardır  Dil müessesesi ferdî bir hâdise değildir  Bizim aşırı özleştiricilerin, uydurma dil taraflarının bilmediği nokta budur  Bu bilinmediği içindir ki, herkes kendini dile müdahalede yetkili saymaktadır  Bu yüzden de, çığırından çıkan dil meselesi bir türlü yoluna girememektedir  | 
|   | 
|  | 
|  |