Geri Git   ForumSinsi - 2006 Yılından Beri > Toplum ve Yaşam > Kişisel Gelişim

Yeni Konu Gönder Yanıtla
 
Konu Araçları
bozuklugu, disleksi, ögrenme

Disleksi / Ögrenme Bozuklugu

Eski 10-15-2012   #1
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Disleksi / Ögrenme Bozuklugu




Ögrenme Bozuklugu (Disleksi)
[size="3"> Anne babalarda bu sorulari uyandiran çocuk kimdir? Onlar okulda basarisiz, ama zeki çocuklardir Bu çocuklar "çini"yi "için" diye okurlar 41’i 14 yazarlar, p’yi d, d’yi b yazarlar ve bir kelimeyi olusturan harflerin sirasini hatirlayamazlar Ödevlerini tahtadan alamazlar, kaybederler, kitaplarinin yerini unuturlar, esyalarini kaybederler, içinde bulunduklari yili, günü ve mevsimi ayirt edemezler Kahvaltiya ögle yemegi diyebilirler; dün, bugün ve yarini karistirabilirler Gördüklerini hatirlayamazlar ya da zihinlerinde canlandiramazlar Bu çocuklar sinifta ögrenemezler Bu çocuklar, bir cümle ya da fikrin ortasindan baslayabilirler ya da bir cümlenin ortasinda durabilirler Bazi durumlarda toplama, çarpma yapabilirler; ama çikartma ya da bölme yapamazlar Kimi zamanda matematigi yalnizca zihinden yapabilirler, ama yazamazlar Kelimeleri yüksek sesle okurken harfleri ve heceleri atlayabilirler ya da ekleyebilirler aftanin günlerini ögrenebilecek mi?"][/size] [size="3">ALTI YASINA GELEN tüm normal çocuklar artik bir egitim alabilecek zihinsel gelisim düzeyine gelirler Okula giderler ve ilk ögrendikleri sey okumaktir Ögrenme bozuklugu adi verilen sorunu yasayan çocuklarda ise bu hazirlik henüz tamamlanmamistir Ögrenmeye yardim eden zihinsel organizasyon bazi bakimlardan yeterli degildir Okuyamazlar, yazamazlar, matematikte zorluklar yasayabilirler; ancak zekâ düzeylerinde bir sorun yoktur Bu çocuklar, özellikle ögrenme bozuklugunun taninmadigi toplumlarda okulda ve ailelerinde "][/size] [size="3">Ögrenme bozuklugunun son yillarda en çok kabul gören tanimi 1988 yilinda ABD Ulusal Ögrenme Bozuklugu Birlesik Komitesi (NJCLD) tarafindan yapilmistir Bu tanima göre, "][/size] [size="3">Ögrenme bozuklugunun ortaya çikmasinin tek bir nedeni yok Dogum öncesi (yetersiz beslenme, annenin geçirdigi enfeksiyonlar, ilaç kullanma), dogum sirasinda (uzun ve zor dogum, plasenta ve göbek kordonu anomalileri), dogum sonrasi (dogumdan sonra nefes alana kadar geçen sürenin uzunlugu, erken yasta atesli hastalik, basa hizli darbe) ve kalitsal (ailelerde ögrenme bozuklugu olan baska kisilerin de olmasi) etmenlere bagli olarak ortaya çikabilir Ögrenme bozuklugunun ortaya çikma nedeni ne olursa olsun, önemli olan ailelerin ve egitimcilerin sorunun varligini kabul edip çözüme yönelmesidir Bu çocuklarin aileleri dogal olarak diger anne babalara göre farkli duygular yasarlar Kimisi sorunun nedenini disarida görür ve çözümü, okul-ögretmen gibi dis etmenleri degistirmekte arar Kimisi suçluluk duyar, kizginlik hisseder Endise veren bu durum, anne babalari depresyona kadar sürükler Tüm bunlar, aslinda sorunun varligini kabul edememeyle ilgili tepkilerdir Çocuk ve anne baba açisindan en olumlu yaklasim, anne babanin sorunun varligini kabul ederek, çocuga yardim yoluna geçebilmesidir En uygun ve yeterli yardimin verilebilmesi sansi "][/size] [size="3">Ögrenme bozuklugu olan çocuk neler hisseder, neler yasar? "][/size] [size="3">"][/size]


Alıntı Yaparak Cevapla

Disleksi / Ögrenme Bozuklugu

Eski 10-15-2012   #2
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Disleksi / Ögrenme Bozuklugu




Akilliyim, Yaraticiyim, Disleksiliyim

En sik rastlanan ögrenme bozukluklarindan olan disleksi ile ilgili ilk bulgular, 1896 yilinda bir Ingiliz doktor olan W Pringle Morgan tarafindan elde edildi ve British Medical Journal’da yayinlandi Morgan makalesinde 14 yasinda olan Percy adindaki erkek çocugunun her zaman akilli ve zeki bir tutum içinde oldugunu, yasitlariyla kiyaslandiginda oyunlarda hizli oldugunu ve arkadaslarindan geride kalan hiçbir yönü olmadigini, ancak okuyamadigini belirtiyordu Bu dönemlerde disleksinin görme sistemiyle ilgili oldugu düsünülüyordu Çünkü, disleksinin en belirgin özelliklerinden biri harflerin ve kelimelerin karistirilmasi ve tersten algilanmasiydi Bu bakis açisindan yola çikan bir düsünceyle disleksiyle bas etmek için göz egitimleri yaptiriliyordu Daha sonra yapilan çalismalar ise disleksinin görmeyle ilgili bir bozukluk olmayip dil sistemiyle ilgili bir bozukluk oldugunu ortaya koydu Bugün göz egitiminin disleksiyle yasamayi kolaylastirmadigi da artik kesinlikle kabul gören bir gerçek Bugünkü bilgilerin isiginda, disleksi, fonem adi verilen dil birimlerinin birbirinden farkliliklarinin ayirt edilmesi sirasinda ortaya çikan bir bozukluk

[size="3">Disleksi, genellikle çocukluk döneminde, okumaya baslama asamasinda fark ediliyor Bir hastalik degil, ama okumayla ilgili zihinsel süreçlere iliskin bir farklilik Bozuklugun bilim adamlarina en çok zorluk çikaran yönlerinden biri de bu özelligi tasiyan çocuklarin hiçbirinin birbiriyle tam bir benzerlik içinde olmamasi Bu bozuklugu tasiyanlarin en belirgin özelligi ayni yas ve zekâ düzeyindeki diger çocuklara kiyasla okuma düzeylerinin daha düsük olmasi Okuma düzeyinin düsüklügü örnegin, ilkokul dördüncü siniftaki bir çocugun okuma düzeyinin ikinci siniftaki bir çocugunki gibi olmasi anl----- geliyor Bu durumdaki bir çocuk "][/size] Samuel T Orton, disleksi üzerinde ilk çalisan nörologlardan biri olup, 1920’lerde disleksinin sik karsilasilan özelliklerini söyle belirlemisti:

* Yazili kelimeleri ögrenme ve hatirlamada zorluk
* b ve d, p ve q harflerini, 6 ve 9 gibi sayilari ters algilama; kelimelerdeki harfleri ya da sayilari karisik algilama, ne’yi en; 3’ü E; 12’yi 21 olarak algilamak gibi
* Okurken kelime atlamak
* Hecelerin seslerini karistirmak ya da sessiz harflerin yerini degistirmek, siklikla yazim hatasi yapmak
* Yazi yazmada zorluk
* Gecikmis ya da yetersiz konusma
* Konusurken anlama en uygun kelimeyi seçmede zorluk
* Yön (yukari, asagi gibi) ve zaman (önce, sonra, dün, yarin gibi) kavramlari konusunda sorunlar
* Elleri kullanmada hantallik ve beceriksizlik; okunamayan el yazisi

Disleksili çocuklarin çogunda bu sorunlarin birkaç tanesi var; ancak bunlardan yalnizca bir tanesinin var olmasi bile çocugun özel egitim gereksinimi duymasina yeterli Bir de disleksiyle ilgili yanlis kanilar var Ayna yazisi adi verilen yaziyi tersten yazma,
harf ya da kelimelerin yerini degistirme durumunun yalnizca disleksililerde görüldügü görüsü bunlardan biri Oysa, yazmayi yeni ögrenen her çocukta ayna yazisi yazma durumu ortaya çikabiliyor Ayna yazisi, yazmayla ilgili acemilik döneminin olagan görüntülerinden biri; ancak acemilik döneminden sonra da sürerse, disleksiden süphelenilmesi gerekiyor Disleksililer kelimeleri kopyalarken degil, adlandirirken zorluk çekiyorlar Disleksinin yas ilerledikçe geçtigi düsüncesi de artik kabul görmüyor Bozukluk yetiskinlikte de sürüyor Disleksililerin çogu yetiskinliklerine kadar okumayi ögrenmis oluyorlar, ancak yavas okuyorlar Disleksiyle ilgili yanlis kanilarin en önemlilerinden biri de bu bozuklugun zekâ düzeyi yüksek olanlarda görülemeyecegine iliskin olani Oysa, disleksililer zekâ düzeyleri düsük olmadigi gibi özel yetenekli de olabiliyorlar Buna en önemli kanit, disleksili oldugu bilinen bilim adamlari ve sanatçilar: Albert Einstein, William Butler Yeats, George Patton, Harry Belafonte, Leonardo da Vinci, Auguste Rodin ve Cher gibi

[size="3">Yukaridaki bulgularin da ortaya koydugu gibi disleksi bir hastalik degil Disleksililer de toplumlarin ilgilenip destek vermesi gereken "][/size] Beyin üzerinde yapilan çalismalar normal bireylerde sag beyin yarimküresinin sol beyin yarimküresine göre daha küçük, disleksililerde ise esit büyüklükte ya da sol beyin yarimküresinin daha küçük oldugunu ortaya koyuyor Disleksililerin sol beyin yarimküresindeki farkliliklarin bu bozuklugun nedeni oldugu düsünülüyor 1978 ve öncesine kadar bu alanda birbirine çok ters düsen düsünceler vardi Disleksililere sanat egitimi vermemek gerektigi, çünkü sag beyin yarimküresinin daha da gelisecegi ve sol beyin yarim küresinin daha zayif kalacagi gibi Bu düsünce de artik terk edildi Davranis bozukluklariyla disleksililere özgü dil bozukluklari arasinda da özel bir iliski olmadigi belirlenmis Davranis bozukluklarinin olma sikligi normal insanlarda ne kadarsa, disleksililerde de o kadar Bu çocuklarda yaraticiligin oldukça yüksek oldugu da belirlenmis

Disleksililerde, dikkat eksikligi ve hiperaktivite gibi diger sorunlar da olabiliyor, ancak kosul degil Disleksi bir lanet (!) degil de, bir takdir gibi yasandiginda, diger insanlarin okuma düzeyini yakalamak ve yetenek sahibi oldugu diger özelliklerini de ortaya koyabilmek sansi doguyor Disleksinin taninmadigi aile ve okul ortamlarinda yetisen çocuklarda okuyamamak ve varsa diger ögrenme bozukluklarini da yasamak yüzünden güven kaybi oluyor ve bu temel güvensizlik duygusu yasamin her alanina yansiyor Basarili olduklari kabul edilen disleksililerin özgüven sahibi olduklari, benlik algilarinin olumlu oldugu, kim olduklarinin ve nasil düsündüklerinin farkinda olduklari da belirlenmis Fikirlerinin ve yaklasimlarinin genelden degisik oldugunu fark ettiklerinde zihinsel becerilerinin yetersiz oldugu düsüncesinden vazgeçip, yaraticiliklarini yasamlarinda kullanma yönünde güdülendikleri de ortaya konmus


Alıntı Yaparak Cevapla

Disleksi / Ögrenme Bozuklugu

Eski 10-15-2012   #3
Prof. Dr. Sinsi
Varsayılan

Disleksi / Ögrenme Bozuklugu




Okuma Nasil Gerçeklesiyor?

Disleksinin fonemleri birbirinden ayirt etmeyle ilgili bir bozukluk oldugunun kabul edilmesi ve bunu açiklayan modeller, zekâ düzeyi yüksek bazi insanlarin okumayi ögrenmede ve dille iliskili bazi isleri yapmada neden zorluk çektiklerini de açiklayabiliyor Son 20 yil içinde, disleksinin fonolojik (sese iliskin) süreçlerle ilgili oldugu model kabul görüyor Fonolojik model, disleksinin klinik belirtileriyle ve nörologlarin beynin fonksiyonu ve organizasyonuna iliskin bulgulariyla da tutarli görünüyor Fonolojik modelin nasil oldugunu anlamak için önce dilin beyinde nasil bir süreçten geçtigini bilmek gerekiyor Arastirmacilar, dil sistemini her biri dilin belirli bir yönüyle ilgili olan bilesenlerin asamali dizilisi olarak kavramsallastiriyor Bu asamali dizilisin en alt basamaginda bir dilin içerdigi ayirt edici ses parçaciklarini (fonemleri) süreçten geçiren fonolojik modüller var Linguistik sistemin temel ögesi de fonemler Kelimelerin taninmasi, anlasilmasi ve hafizada depolanmasi ya da gramer açisindan incelenmesi için beynin fonolojik modülü tarafindan fonetik birimlerine ayrilmasi gerekiyor Bu süreç konusma dilinde otomatik olarak gerçeklesiyor
Okuma, konusma dilini yansitiyor, ancak dil psikologu Alvin M Liberman’in belirttigi gibi okuma kazanilmasi daha zor olan bir beceri Liberman, konusma ve okumanin her ikisinin de fonolojik süreçlerle ilgili oldugunu, ama aralarinda önemli bir fark oldugunu belirtiyor Bunu "Konusma dogal, okuma degil Okuma bir bulus oldugundan, bilinç düzeyinde ögrenilmesi gerekiyor" diye ifade ediyor Okuyan kisinin görsel alfabetik yaziyi dille ilgili kavramlara çevirmesi gerekiyor Bu da harfleri (grafemleri) ilgili fonemlere çevirmek anl----- geliyor Bunun için, okumaya yeni baslayan birinin konusma sirasinda kullanilan kelimelerin fonolojik yapisinin farkinda olmasi gerekiyor Bundan sonra ise, bu fonolojiyi temsil eden harflerin kâgittaki dizilisini (ortografi) anlamasi gerekiyor Bir çocuk okumaya baslarken olan sey bu; ancak disleksili bir çocukta, dil sisteminde fonolojik modül düzeyindeki bir eksiklik, yazili bir kelimenin fonolojik bilesenlerine parçalanmasina engel oluyor ve yazi bütününün anlasilmasini önlüyor Kavrama ve anlamlandirma ile ilgili süreçler bu ise dahil degil, çünkü bunlar ancak kelime tanindiktan sonra devreye giriyor Fonolojik modül eksikliginin etkisi en açik okuma sirasinda ortaya çikiyor, ancak bazi durumlarda konusmayi da engelliyor Disleksililerin çogu için okumak son derecede zor ve çok büyük enerji gerektiren bir islem

fMRI (fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme) ile beyin üzerinde yapilan çalismalar, harflerin taninmasinin (occipital lob’daki extrastriate cortex’te), fonolojik süreçlerin (inferior frontal gyrus’te), anlama geçisin (orta ve superior temporal gyri’de) beynin farkli bölümlerinde gerçeklestigini ortaya koyuyor Okumak için gereken fonolojik süreçlerin gerçeklestigi yerler kadinlar ve erkekler arasinda da farklilik gösteriyor Fonolojik model ve deneyler ezberlemenin ve ezberlenenlerin geri çagrilmasinin disleksililer için çok güç oldugunu ortaya koyuyor

Umut Veren Çalisma

Disleksiyle bas edebilmek için özel egitim destegi gerekiyor Bugüne kadar disleksililerin egitiminde kullanilan klasik yöntemlerin yetersiz kaldigini düsünen San Francisco’daki California Üniversitesi’nden Michael M Merzenich ve William M Jenkins ile New York’taki Rutgers Üniversitesi’nden Paula Tallal, dil ögrenme bozukluklarini tedavi etmek amaciyla bilgisayar oyunlari gelistirdiler ve Ocak ayinin Science dergisinde gelecege dönük umut veren bu çalismalarini yayimladilar Bazi arastirmacilar bu yeni tedavi yönteminin çocuklarda oldugu kadar yetiskinlerde de disleksiyle bas edebilmeye yardim edecegini düsünüyorlar Bu arastirmacilar, fonemleri bazi süreçlerden geçiren bilgisayara dayali bir teknik olusturarak bilgisayar oyunlari gelistirdiler Bu çalismada kelimeleri olusturan hecelerin % 50 oraninda uzatilarak söylendigi ve sessiz harflerin düzeyinin yükseltildigi bilgisayar oyunlari ürettiler Bilgisayar oyunlarinda düssel yaratiklar, çan ve islik sesleri ile ödül niteliginde uygulamalar da var Bir monitörün karsisina kulakliklarla oturan çocuk da, ba, ta, ka gibi birbirine benzeyen hecelerin seslerini duyuyor Çocugun oyunu kazanabilmesi için zevkli, dikkat çekici görüntülere eslik eden seslerin sasirtici parçalarini birbirinden ayirmasi gerekiyor Dogru cevap verdiginde ise ödül aliyor Duydugu sesleri dogru ayirt edince uçan inekleri yakalayabiliyor, sirk akrobatlarinin ipe tirmanmasini sagliyor ve palyaçolari su kovalarina düsürebiliyor Basinda kolay olan oyun, giderek zorlasiyor Arastirmacilar hazirladiklari bu oyunlari zekâlari en az ortalama düzeyde olan, isitme sorunu olmayan, ancak fonemleri birbirinden ayirt etmede siklikla güçlük çeken çocuklar üzerinde denediler Dört haftalik bir süre içinde, çocuklarin neredeyse tümünün kayip yillarini tamamlayabildigini belirten arastirmacilar, bu tedavi yönteminin bütün disleksililere hitap edip edemeyecegi konusunda henüz bir çalisma yapmadiklarini söylüyor Oyunlarin amaci heceleri anlasilabilir hale getirmek

Gelelim Yapabileceklerimize

Ögrenme bozukluguyla ilgili sorunlarin görülme sikligi % 8-10 arasindadir 40-50 kisilik bir sinifta 3-4 çocukta ögrenme bozuklugu sorunlarinin oldugu düsünülebilir Bu oran oldukça düsündürücüdür, çünkü bu kadar çocuk, bugünkü egitim sistemine göre, gözden çikarilmis görülmektedir Bu çocuklar bazen yok olup gitmekte, bazen de okulda basarisiz, yaramaz, asiri hareketli ve dikkatsiz olarak adlandirilan özellikleri nedeniyle uzmanlara götürülmektedir Uzmanlara götürülenler biraz daha sansli, ama onlara gereken özel egitim merkezleri henüz Türkiye’de bulunmuyor Gelismis ülkelerde ögrenme bozuklugunun daha okulöncesi dönemde belirlenebilmesine yönelik çalismalar yürütülürken, Türkiye’de pek çok kimsenin ögrenme bozuklugunun bir sorun oldugunu anlamaya yetecek ölçüde bile bilgisi yoktur Sorun genellikle okula baslandiginda fark edilmektedir Ancak, sorunun egitimciler ve anne babalar tarafindan yeterince taninmamasi nedeniyle çocuklar bazen okuma yazma becerisini ilkokul birinci sinif düzeyinde bile kazanamadan ilkokul besinci sinifa kadar ilerleyebilmektedir Fark edildigi durumlarda da çocugun okuldan alinmasi ya da alt özel sinifa verilmesi gibi yaklasimlar da olabilmektedir Ayrica, bu çocuklara % 6,6 kadar düsük oranda dogru tani konuldugu gereksiz ilaç kullanimi ve yanlis yönlendirmelerin de yapildigi belirlenmistir Konuyla ilgili tani-terminoloji karmasasi nedeniyle tani konmadan önce oldukça uzun ve incelikli uygulamalar yapmak gerekmektedir Konunun en önemli yönü ise ögrenme bozuklugu tanisi konmus çocuklara yasadiklari sorunlar dogrultusunda egitim programlarinin hazirlanmasidir

Sonuç olarak, önemli olan insan kalitesidir Bireylerin kendileri hakkinda olumlu düsüncelere sahip olmasi gereklidir Herkes birbirinden farklidir Kimisi trigonometriyi iyi bilir, kimisi bilmez Kimisi atletiktir, kimi degildir Kimisinin yazisi iyidir, kimisinin kötüdür Toplum içinde iliski kurdugumuz insanlarin yazisinin iyi ya da kötü olmasi iliskilerde pek bir seyleri degistirmemelidir Önemli olan güzel anlarda yüregiyle gülebilen, çevresine sevgi ve dostluk verebilen, güvenilir olan ve insanlarla olumlu etkilesimler kurabilen bireyler olabilmektedir Iyi arkadas, iyi es, iyi anne baba olmak için gereken bu özellikleri ögrenme bozuklugu olan çocuklar da tasiyabilirler ve topluma üretken bir biçimde katkida bulunabililer Ögrenme bozuklugu olan çocuklarin anne babalarindan, egitimcilerden ve yetkililerden daha çok destek görmesi dilegiyle

Zuhal Özer


Alıntı Yaparak Cevapla
 
Üye olmanıza kesinlikle gerek yok !

Konuya yorum yazmak için sadece buraya tıklayınız.

Bu sitede 1 günde 10.000 kişiye sesinizi duyurma fırsatınız var.

IP adresleri kayıt altında tutulmaktadır. Aşağılama, hakaret, küfür vb. kötü içerikli mesaj yazan şahıslar IP adreslerinden tespit edilerek haklarında suç duyurusunda bulunulabilir.

« Önceki Konu   |   Sonraki Konu »


forumsinsi.com
Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
ForumSinsi.com hakkında yapılacak tüm şikayetlerde ilgili adresimizle iletişime geçilmesi halinde kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde gereken işlemler yapılacaktır. İletişime geçmek için buraya tıklayınız.