10-15-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Türkiye'de Psikolojinin Tarihi Hakkında
Türkiye'de Psikolojinin Tarihi Hakkında
Türkiye’de psikolojinin tarihini 15 yy da Sultan 2 Mehmed döneminde kurulan akil hastanesine dayandirabiliriz Bu hastenede, akil hastaliginin diger hastaliklar gibi oldugundan yola çikarak hastalari müzikle ve sporla tedavi yoluna gidilmistir Bugünkü anlamda psikoloji çalismalarina ise 1915 yilinda, Istanbul Üniversitesi’ni yenilestirme plani çerçevesinde Almanya’dan davet edilen pröfesörlerin egitim vermek üzere Istanbul’a gelmeleriyle baslanmistir Pröfesör Anschütz I Ü’de kurulan Psikoloji Kürsüsünün basina getirilmis ve burada Almanya’da oldugu üzere psikoloji deneysel bir bilim olarak ele alinmistir Ayni yil, alaninda ilk olan, çocuk psikolojisi üzerine bir kitap yayimlanmis ve Binet-Simon Zeka Testi türkçeye çevrilmistir 1 Dünya Savasi sonunda Istanbul isgal edilince, I Ü’de bulunan yabanci pröfesörler de ülkelerine geri döndüler Psikoloji Kürsüsünün basina, Jean Jacques Rousseau Enstitüsünde egitimini tamamlamis olan Sekip Tunç getirildi Sekip Tunç psikolojinin deneysel alanindan çok egitim yönüyle ugrasmis, kitaplar ve makaleler yazmis, Freud ve James gibi önemli isimlerden çeviriler yapmis, günlük gazetelere psikoloji üzerine yazilar yazarak psikolojinin daha çok bilinir olmasina hizmet etmistir

1933′de I Ü yeniden yapilanmaya gitmis, bunda Nazi Almanyasi’ndan kaçarak Türkiye’ye gelmis bilim adamlarinin rolü büyük olmustur Bu dönemde 103 yabanci profesör Türkiye’de çesitli görevlere getirilmislerdir Hemen hepsi alanlarinda öncü olan bu isimler Istanbul Üniversitesi’ne en parlak 15 yilini yasatmislardir
1936 yilinda Prof Wilhelm Peters, Deneysel Psikoloji Kürsüsünün basina geçirilmek üzere davet edilmis ve 1937′de bu kürsünün basina geçmistir Prof Peters Deneysel Psikoloji Kürsüsünü, Pedagoji Enstitüsünden ayirmak için çalismalar yapti Bu dönemde psikoloji kütüphanesi ve laboratuvari kuruldu
Ayni yil Ankara Üniversitesi ve bu üniversitede bir de psikoloji kürsüsü kuruldu Felsefe Enstitüsü’nün altinda psikoloji ve felsefe kürsülerinin basinda Prof Pratt ve Muzaffer Sherif bulunuyorlardi
1953 yilinda I Ü’nden emekli olan Prof Peters’in yerini asistanligini da yapmis olan Prof Mümtaz Turhan aldi Prof Turhan yurt disindan misafir ögretim görevlileri çagirmis ve asistanlarinin da yurt disinda egitim görmelerini saglayarak, verilen egitimin kalitesini arttirmaya çalismistir
Ayni yil Deneysel Psikoloji Kürsüsü’nden ayrilan Genel Psikoloji Kürsüsünün basinda Prof S Esat Siyavusoglu bulunuyordu Siyavusoglu’nun Rorshach testinin türkçelestirilmesi, Sisli psikoteknik laboratuvarinin ve kriminoloji enstitüsünün kurulmasinda katkilari olmustur Yukarida sözü geçen iki kürsü 1983 yilinda YÖK karari ile tekrar birlestirilmislerdir
1953 yilinda Egitim Bakanligi Test ve Arastirma bürosu kurulmus burada yabanci dillerdeki testlerin çeviri ve adaptasyonlarinin yapilmasi planlanmistir
60′li yillar ve devaminda Türkiye Üniversitelerinin sayisindaki artis ile 1987 yilina gelindiginde psikoloji lisans egitimi veren üniversitelerin senede aldiklar ögrenci sayisi 800′e ulasmistir 70′li yillar itibari ile ülkemizde, diger alanlarda oldugu gibi, psikoloji alanina iliskin kitaplarin, arastirmalarin sayisinda bir artis olmustur
Türkiye’de Psikoloji Tarihi Yazımı Üzerine
I Dünyada ve Türkiye’de Psikoloji Tarihi
Psikoloji tarihi ve genel olarak teorik psikoloji Türkiye’de henüz bir araştırma alanı olmaktan uzak bulunuyor Konuyla ilgili çevirilerin sayısı ne yazık ki bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az Üniversitelerin psikoloji bölümlerinde “psikoloji tarihi” dersleri daha yeni yeni yer bulmaya başladı Bununla birlikte psikoloji felsefesine ilişkin pek bir çalışma yapıldığını iddia etmek mümkün değil
Teorik psikolojiye gösterilen ilgi konusunda aslında Türkiye ile bir çok Avrupa ülkesi arasında önemli bir fark bulunmuyor Gerçi psikoloji tarihine ilişkin dünya üzerindeki ilk çalışmaların yazımı aşağıda değinilecek nedenlerle psikoloji tarihinin erken dönemlerine dayanır Ama psikoloji tarinin bir alt-alan olarak kurumsallaşması ancak 20 yüzyılın ikinci yarısında, özellikle de 1960′ların ortalarında mümkün olmuştur
Psikoloji tarihi historiyografyası içinde sadece psikoloji tarihi için değil genel olarak bilim tarihi için de geçerli olan iki dönem ayırt etmek mümkündür Psikoloji tarihi yazımında “eski” tarih diye adlandırılan birinci dönem 19 yüzyılın ortalarından 1950′li yılların ortalarına uzanır Bu dönemin psikoloji tarihi çalışmaları, diğer bilimler için de geçerli olduğu gibi alanın içindeki eski araştırmacılar tarafından yürütülür Bu araştırmacılar genellikle artık bilimsel araştırma yapmayı bırakmış ve kendilerini çalışmış oldukları alanın tarihine ilişkin çalışmalara vermişlerdir Üstelik bu araştırmacılar herhangi bir tarih formasyonuna sahip de değillerdir “Eski” psikoloji tarihi yazımının klasik çalışması şüphesiz E G Boring’in 1929′da yayınlattığı “History of Experimental Psychology”1 adlı eseridir Boring’in çalışmasından da görülebileceği gibi “eski” tarih yazımı, Thomas Leahey’in2 terimiyle, “yukarıdan” bir tarih yazımıdır Eleştirel olmaktan çok, politik ve diplomatiktir Temel konusu “büyük” adamlar ve “büyük” olaylardır Okunulabilir hikayeler anlatır ve bunları başka tarihçilerden çok, halkın eğitimli tabakasına sunar Yani bir nevi “popüler tarih” anlayışını benimser
Tarih yazımında “yeni” dönem, psikoloji için ancak 1960′ların ortalarında gelişebildi Ancak tarih yazımına tümüyle bu yeni anlayışın egemen olduğunu bugün bile söylemek mümkün değildir Bu yeni dönemin başlıca özelliği psikoloji tarihi yazımının bir uzmanlık alanı haline gelmesidir Artık bu araştırmalarda tarih formasyonu da önemli bir yer tutmaktadır Bu dönemin bir diğer özelliği de “eski” tarih anlayışı tarafından pek de dikkate değer bulunmayan psikolojinin sosyal yapısının incelenmesidir Burada kastedilen sadece bilimsel topluluğun kendi iç örgütlenişi değil, aynı zamanda bu topluluğun örgütlendiği toplumun da yaşayışıdır Bu anlayış psikolojiyi toplumdan ve tarihten soyutlanmış bir takım “büyük adamların” yarattığı bir bilim dalı olarak ele almamakta, onu içinde bulunduğu toplumsal ve tarihsel bütün içinde tanımlamaya çalışmaktadır Özellikle 1960′lardaki öğrenci hareketinin ve sonrasında hızla gelişen eleştirel psikoloji akımlarının da etkisiyle bugün modern tarih yazımı sıklıkla eleştirel ögeler barındırmaktadır
|
|
|