Şengül Şirin
|
Safeviler
SAFEVİLER
' İran'da bir tarikat ve devlet kurmuş olan Türk hanedanı
Hanedan, adını, Safeviye tarikatı şeyhi Safiyyüddin Erdebilî'den aldı Şeyh Safiyyüddin ölünce, yerine oğlu Şeyh Sadreddin Musa (şeyhliği: 1334-1392) şeyh oldu Onun döneminde Safevîlerin manevî nüfuzu arttı O ölünce, yerine oğlu Hoca Alâüddin Ali (şeyhliği: 1347-1429) tarikatın başına geçti İlk Osmanlı padişahları, bu tarikatın şeyhlerine, çerağ akçesi'' adıyla hediye gönderirdi Hoca Alâüddin Ali'ye kadar Sünnî olan bu tarikat, Hazret-i Ali'nin soyundan gelen İsnâaşeriye (oniki imam) taraftarı olduklarını iddia edenleri kazanmak amacıyla Şiî oldu
Hoca Alâüddin Ali'nin, Timur Han üzerinde büyük nüfuzu vardı Timur Han, Hoca Ali'ye Erdebil ve köylerini verdi Bu durum, Anadolu'daki Batınî zümreleri arasında, kendisine çok sayıda taraftar sağladı Timur Han'ın Anadolu'dan İran'a götürdüğü Türkmenler, Hoca Ali'nin şefaatiyle Erdebil'e yerleştiler ve onun müritleri oldular Bunlardan bir kısmı, Anadolu'ya dönerek, şeyhlerinin propagandasını yapmağa başladılar Tarikat merkeziyle uzak yerlerdeki müritler arasında, halife denilen aracılar vardı
Hoca Ali'nin ölümünden sonra yerine oğlu Şeyh İbrahim (şeyhliği: 1429-1447), o ölünce yerine oğlu Şeyh Cüneyd (şeyhliği: 1447-1460) geçti Tarikat şeyhleri, Şeyh Cüneyd'den sonra, siyasî amaçlar peşinde koşmağa başladılar Cüneyd, şeyhliği şahlığa çevirmek için çalıştı Şiîliği bütünüyle benimsedi Amcası Cafer ile arası açıldı Babasının müritlerini etrafına topladı Azerbaycan, Doğu Anadolu ve İran'ın öteki bölgelerine müritler gönderdi, yer yer isyanlar çıkardı Karakoyunlu hükümdarı Cihan Şah, bu isyanlar yüzünde onu sınır dışı etti Cüneyd de Anadolu'daki Alevîler arasında çalışmak için II Murad Han'a başvurdu, fakat isteği kabul edilmedi Karaman'a sığındı Amacı anlaşıldığından burada da tutunamadı İçel bölgesinde, Güneydoğu Anadolu'da, Kuzey Suriye'de bulunan Türkmen aşiretleri (özellikle Varsaklar arasında) propagandaya girişti Bir emîrlik kurmak istedi
Memlûk sultanlığının işe karışmasıyla başarılı olamadı Trabzon Rum devletini ortadan kaldırıp, bu devletin toprakları üzerinde yeni bir devlet kurarak amacını gerçekleştirmek istediyse de başaramadı Bundan sonra, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan'ın yanına gitti Karakoyunlu hükümdarı Cihan Şah'a karşı, Cüneyd'in taraftarlarından yararlanmak isteyen Uzun Hasan, kızkardeşi Âlemşah Hatun'u onunla evlendirdi (1458) Şeyh Cüneyd, bundan sonra, Erdebil'e döndü Müritleriyle, Gürcü ve Çerkes ülkelerine akınlar yaptı Kuzey Azerbaycan ve Dağıstan'a hakim olan Şirvan hükümdarı Halil ile yaptığı savaşta öldürüldü (1460)
Şeyh Cüneyd'in yerine oğlu Şeyh Haydar (şeyhliği: 1460-1488) geçti Babasının yarıda kalan çalışmalarını, Uzun Hasan'ın kızkardeşinden doğan Haydar sürdürdü Dayısı Uzun Hasan'ın kızıyla evlenerek, durumunu kuvvetlendirdi Müritlerine, oniki imamı ifade eden 12 dilimli kızıl taç giydirdi, sarık sardırdı Bu yüzden tarikatının mensuplarına Kızılbaş veya Haydarî denildi Haydar, babasının intikamını almak üzere, Şirvan hükümdarı Ferruh Yesâr'ın üzerine yürüdü, fakat savaş meydanında öldü (1488)
Bundan sonra, Şeyh ailesi hakkında takibata başlandı Uzun Hasan'ın oğlu Sultan Yakub, Şeyh Haydar'ın oğullarını Fars eyaletinde İstahr kalesine hapsetti Sultan Yakub, 1490'da ölünce, Akkoyunlu ailesi arasındaki saltanat mücadelesinde, Safevîler'in nüfuzundan yararlanmak isteyen Akkoyunlu hükümdarı Rüstem Bey, Şeyh Haydar'ın İstahr kalesinde tutuklu bulunan oğullarını serbest bıraktı ve Erdebil'e yerleşmelerine izin verdi
Bundan sonra, Şeyh Haydar'ın oğlu Ali (şeyliği: 1488-1494) şeyh oldu Şeyh Ali'nin döneminde, Safevî ailesinin Akkoyunlular üzerindeki nüfuzu arttı Şeyh Ali, müritleriyle birlikte Tebriz'den ayrıldı, fakat onun çevresinde toplananların çokluğu, Rüstem'i kuşkulandırdı Şeyh Ali'yi geri çevirmek için kuvvetler gönderdi Meydana gelen çatışmada Şeyh Ali öldü (1494)
Şeyh Ali ölünce, tarikatın müritleri, Şeyh Haydar'ın diğer oğlu (Şeyh Ali'nin kardeşi) İsmail'i (1487-1524), Geylân'da Lâhican kalesine sakladılar İsmail, Akkoyunlu hükümdarı Rüstem'in öldürülmesinden sonra, 13 yaşında olduğu halde, büyükbabası Uzun Hasan'ın bıraktığı devletin başına geçmek için, gizlendiği Lâhican'dan ayrıldı (1499) Safevî ailesine bağlılıkları bilinen ve çoğu Anadolu'da oturan Ustaclu, Şumlu, Rumlu, Musullu, Hindli, Bayburtlu, Tekeli, Çapanlı, Karamanlı, Dulkadırlı, Varsak, Avşar, Kaçar gibi Türk boylarını çevresine topladı Arrân'ın ve Şirvan'ın bir kısmını ele geçirdi
Azerbaycan üstüne yürüdü, Akkoyunlu Elvend Mirzâ'yı Nahcivan'da yendi Mirzâ, Diyarbakır'a kaçtı, İsmail de Tebriz'e döndü Bu şehri, Safevîlerin ilk başkenti yaptı ve saltanat tacını giydi (1501) Şah İsmail, bundan sonra, Irak-ı Arab ve Fars hükümdarı Murad Bey'i Hemedan'da yendi (1503) Şiraz ve Bağdad'ı aldı (1504) Akkoyunlu soyundan olanları öldürttü Kurtulanlar, Dulkadırlılara, Mısır'a ve Osmanlılara sığındılar Şah İsmail, Fars ve Irak hükümdarı Murad Bey'in, Dulkadırlı Alâüddevle'ye sığınması üzerine, Elbistan'a yürüdü Alâüddevle, Turna dağına çekildi Şah İsmail, Harput ve Diyarbakır'ı aldı (1507) Saltanatını güçlendiren İsmail, Şiîliğe aşırı derecede bağlandı Sünnî mezheplere karşı şiddet kullandı Camilerde ilk üç halifenin (Hz Ebubekir, Hz Ömer ve Hz Osman) lânetlenmesini emretti
Komşu devletlerde, özellikle taraftarlarının çok olduğu Anadolu'da Şiî propagandasına girişti Özbek hanı Şeyhânî'nin üstüne yürüdü Merv'de yapılan savaşı kazandı, Özbek hanı öldü İsmail, bundan sonra, batıda Osmanlılar ve Memlûklara karşı faaliyete geçti Anadolu'ya gönderdiği halifeler ve kurdurduğu hânkâhlarla Osmanlı Devletine karşı büyük bir isyan hazırladı Şiî propagandasını, etkili şekilde geliştirdi II Bayezid Han'ın yaşlı olması, devlet adamlarının kayıtsızlığı ve Osmanlı şehzadeleri arasındaki saltanat mücadelesi, İsmail'in faaliyetlerini kolaylaştırdı Nur Ali Halife, Avşar, Varsak, Karamanlı, Turgutlu, Bozoklu, Tekeli ve Hamidelli gibi aşiretlerden büyük kuvvet topladı, Osmanlı ordusunu yendi
Şahkulu Baba Tekeli (Karabıyıklıoğlu veya Şeytankulu) adlı halifesi büyük bir isyan çıkardı (1511) Tekeli'de (Antalya yöresi) çıkan bu isyanı, Karagöz Ahmed Paşa, Şehzade Ahmed ve Haydar Paşa bastıramadı Sadrazam Hadım Ali Paşa, Gedikhanı'nda Şahkulu'nu yendiyse de savaşta öldü I Selim Han (Yavuz), tahta geçtikten sonra, Anadolu'daki Şiîlerin çoğunu öldürttü, sonra da İran seferine çıktı Şah İsmail ve Yavuz Sultan Selim Han, 1 Ağustos 1514'te Çaldıran'da karşılaştılar Yapılan savaş, Şah İsmail'in yenilgisiyle sonuçlandı, Selim Han, Tebriz'e geldi Azerbaycan, Diyarbakır ve Doğu Anadolu, Osmanlı ülkesine katıldı
Şah İsmail'in ölümü üzerine, yerine oğlu Şah Tahmasb (1514-1576) 12 yaşında tahta geçti Şah Tahmasb büyüyünceye kadar, İran'ı aşiret reisleri yönetti, merkezî idare sarsıldı Her aşiret, kendi bölgesinde bağımsız hareket etmeğe başladı Tekeli oymağı gibi isyan edenler ve yenilince Osmanlı idaresine geçenler oldu, fakat Anadolu'daki Şiîlerle Safevîlerin manevî bağları kesilmedi Tahmasb, Osmanlılara karşı, babasının düşmanca siyasetini sürdürdü Karl V ve Ferdinand'a, Osmanlılara karşı ittifak teklif etti Kanunî Sultan Süleyman Han, 1533'te Irâkeyn, 1548'de Tebriz, 1553'te Nahcivan seferlerine çıktı Azerbaycan, Irâk-ı Arab ve Irâk-ı Acem bölgeleriyle Tebriz, Bağdad ve Basra Osmanlıların eline geçti İki devlet arasında yapılan Amasya antlaşmasıyla (1555) başlayan barış devri, Şah Tahmasb'ın ölümüne kadar devam etti (1576)
Tahmasb'ın yerine oğlu II İsmail geçti (hükümdarlığı: 176-1577) Tahmasb'ın ölümünden sonra İran'da meydana gelen taht kavgaları sonunda, Osmanlılarla İran arasındaki barış bozuldu İkinci Şah İsmail, Anadolu'daki Alevîleri ve Osmanlı Devletine bağlı bazı sınır beylerini kendi tarafına çekti II İsmail'den sonra, kardeşi Mehmed Hüdabende tahta çıktı ve devletin yönetimini oğulları Abbas Mirza ve Haydar Hamza Mirza'ya bıraktı Bu dönemde Osmanlı-İran savaşları başladı I Şah Abbas (hükümdarlığı: 1587-1629) zamanında Osmanlı-İran savaşları sona erdi
Büyük unvanıyla anılan I Abbas, tahta geçtikten sonra, ülkesinin askerî ve idarî teşkilatını yeniden düzenledi Başkaldıran emîrlerin isyanını bastırdı Özbekleri Horasan'dan uzaklaştırdı Osmanlı baskısı karşısında, devlet merkezini Kazvin'den Isfahan'a götürdü Bir hâssa ordusu (Şahsevenler) kurdu Osmanlılar aleyhinde Fransa, İngiltere, Lehistan ve papaya elçiler gönderdi Ticaret ve sanatları geliştirdi Yeni başkent Isfahan büyüdü I Abbas, Osmanlılara geçen İran topraklarını geri almak için savaş açtı Savaşlar, Nasuh Paşa antlaşmasıyla sona erdi Safevîlerin en parlak devri, Şah Abbas'ın saltanatına rastlar
I Abbas ölünce yerine torunu Şah Safi (hük 1629-1642) tahta geçti Özbek Hanlığı ve Osmanlılarla savaştı Safevîlerin Van'a saldırısı üzerine, IV Murad Han, Revan seferine çıktı (1636) Daha sonra Bağdad seferiyle Revan ve Irâk-ı Arab'ın kesin olarak Osmanlılarda kalmasını sağladı (1639) Savaşlara, Kasrışirin Antlaşmasıyla son verildi
Şah Safi'den sonra II Abbas (hük 1642-1666), ondan sonra Şah Süleyman (hük 1666-1694), ondan sonra Şah Hüseyin (hük 1694-1727) tahta geçti Sonuncusunun döneminde, din adamları devlet işlerine karışmağa başladılar Şiî olmayanlara baskı yapıldı Kandehar valisi Mîr Veys, 1709'da bağımsızlığını ilan etti 1722'de Mîr Veys'in oğlu Mahmud, Isfahan'ı ele geçirdi Şah Hüseyin, tahttan indirildi (1727) İran, karışıklıklar içinde kaldı
1729'da Kumandan Nadir, II Tahmasb'ı tahta çıkardı Afganlar, İran'dan kovuldu II Tahmasb'dan sonra, Kumandan Nadir, 1732'de III Abbas'ı tahta çıkardı Yaşı küçük olan III Abbas'ın ölümüyle Nadir, saltanatı eline aldı ve kendini şah ilan etti (1736) Böylece İran'da Safevî hanedanı sona erdi Nadir Şah ile Avşarlar devri başladı
Safevîler, bir Türk ailesi olmakla birlikte, siyasetlerini yaymak amacıyla yayımladıkları Silsilenâme'de, kendilerini Sâdât-ı Hüseyniye'den (Hz Hüseyin'in neslinden) gösterdiler En kuvvetli zamanlarında, İran, Horasan, Güneydoğu Anadolu, Irak, Gürcistan ve Güney Kafkasya'yı elde ettiler Batıda Osmanlılar, kuzeydoğuda Özbekler (Şeybanîler) ile mücadele ettiiler Devletin resmî dili Türkçe ve Farsça'ydı Safevîler başlangıçta, Akkoyunlu idarî teşkilat ve kurumlarını örnek olarak aldılar
Çaldıran'dan sonra, Osmanlı yönetim usullerinden yararlandılar Safevîler zamanında şah, mutlak hâkimdi, ayrıca bir müşavere meclisi bulunurdu Şah Abbas'tan öncekiler, geleneğe uygun olarak, Şiî ileri gelenlerinin ve din büyüklerinin düşüncelerine önem verirlerdi Bazı idarî makamlar, babadan oğula geçerdi Devletin en büyük memuru vezîr-i büzürg'dü Bu vezire itimaduddevle veya nüvvâb-ı İran medârî denirdi, kendisinin mührü olmadan hiçbir hüküm geçerli sayılmazdı
Ondan sonra kurçibaşı (emîr'ül-ümerâ) gelirdi Mâlî işlere nâzır-ı buyutat bakardı Divan beyi, adalet divanının başkanıydı Mîr Şikâr ve mirahurbaşı (imrahorbaşı), şahın özel hizmetinde bulunurlardı Akkoyunlu teşkilatına göre kurulan ordunun yetersizliği, Çaldıran savaşında anlaşıldı Şah Abbas, Avrupa'dan uzmanlar getirterek, yeni silahlarla donatılmış bir ordu kurdu İki askerî kuvvet vardı: Devlet ordusu ve Şah ordusu Devlet birlikleri, tarikat mensuplarıyla valilerin gönderdiği kuvvetlerden meydana gelirdi Şah ordusu beş kısımdı: tüfekçiler, süvariler, sufiler, bir kısım topçular ve saray muhafızları
'''
__________________
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır
|