10-15-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
İslam Esasına Göre Rüya
İslam Esasına Göre Rüya
RÜYA nedir, İslam'ın rüyaya bakışı ve rüya tanımı  
Hazret-i Âdem (a s )'in dünyaya kadem basmasıyla beraber zâhir olan ve maruf birçok hâdisatla beraber rüya hâli de zâhir olmuş, hâlihazırda hakîkatiyle ve zuhûruyla ehemmiyetini devam ettirmekte Rüyanın sahasını tayin ederken sadece kelime mânâsı olan "rüyet" lafzından yola çıkarsak Hazret-i Âdem'in mahluk cihetinden var oluşundan evvel de rüya hâlinden bahsetmemiz icab edecek Lâkin gayemiz bu değil Rüya hakkında eskilerin tâbiriyle "hurda-i tarîk" diyebileceğimiz temel bazı malumatı zikrederek sadra şifa olmasını ümit ediyoruz Bu sebepten, günümüzdeki, rüya denildiğinde akla gelen malum tarifler çerçevesinde kalmakla iktifa edeceğiz
Allah Teâlâ'ya yaklaştıran makbul ilimleri talim ve tahsil eden zevât, bu yakınlık ve ilimden insanlara da aktarmak gayretinde bulunmuşlardır İlmin derinliklerine vâkıf oluşlarının alâmeti olarak insanlara suhuletle (kolaylıkla) anlayabilecekleri şekliyle malumatı aktarmışlar, ilim satmaktan ziyade ilmin güzelliklerine özendirmişlerdir Rüya ve rüya ilmi hakkında muhtasar (özetlenmiş) bazı bilgileri burada zikretmek de bu çerçevede doğru olacaktır Klasik tarifler üzerinden yürümek tabii ki faydalıdır ve hatta kaçınılmazdır Ama birkaç sayfa atlayarak hemen rüya hakkındaki söylenmiş sözleri nazarlara vermek de en az o kadar faydalı olacaktır
Rüya, Cenâb-ı Hakk'ın, kullarıyla irtibatını gösteren varlığına ve yakınlığına, dünyasına ve dinine, ölüme hayata ve hayattan sonraki her türlü âleme işaret eden en önemli ve kapsamlı burhan'larından (delillerinden)dır Hazret-i Âdem'le başlaması ve insanlığın efendisi olan peygamberlerdeki zuhûru rüyanın bizzat insanı alâkadar ettiğine en güzel işarettir Şöyle hızlıca insanlık tarihini düşünürsek Hazret-i Âdem (a s )'in tövbesinin kabul oluş müjdesi, Hz Havva (a s ) ile buluşması, Hz Nuh (a s )'a gemiyi nasıl inşa edeceğinin talimi, Hz İbrahim (a s )'in oğulları Hz İshak ve Hz İsmail (a s )'in doğum müjdesi, Hz İsmail (a s ) ile Hz Hacer Validemiz'in Mekke civarındaki yerleşimleri, Kâbe-i Muazzama'nın ve Hacerü'l Esved'in yerlerinin Cenâb-ı İbrahim (a s )'e gösterilmesi, İsmail (a s )'in kurban edilmesi hususundaki emrin tebliğ olması gibi birçok vakıanın rüya vesilesiyle olması bu hâlin ehemmiyetine işaret etmeye kâfidir Kaldı ki rüya ilmine işaret eden âyetler ve hadîsler, hatta müstakil bir sûre olan Sûre-i Yusuf bu ilmin tefekkürüne sevk etmektedir
İki hadîs-i şerîfi zikrederek mevzua başka cihetlerden de bakmaya gayret edelim Resûlullah (sav) Efendimiz "Nübüvvet gidicidir fakat mübeşşerat kalıcıdır " buyurunca Sahabe-i Kiram "Mübeşşirat nedir ya Resûlallah?" diye sordular Efendimiz (sav) "Salih rüyadır " diyerek tebşir ettiler (Buradaki salih rüya tâbirine dikkat çekmek isteriz ) Bir başka hadîs-i şerîflerinde Fahr-i Âlem saadetle buyurdular: "Nübüvvet kırk altı kısımdır, nübüvvetin kırk altı bölümünden biri de Salih rüyadır " (Âlimler bu hadîs-i şerîfi şerh ederken Kur'ân-ı Kerîm'in nüzülunun yirmi üç senede oluşuna ve bu zaman zarfında altı aylık bölümün rüya ile ikmaline (tamamlanmasına) işaret ederek, yirmi üç senenin kırk altıda birinin de altı ay oluşuna dikkat çekerek tarifin tesadüfî olmadığını vurgulamışlardır ) Hülâsâ Cenâb-ı Hakk'ın vahyine mazhar olan peygamberlerin dahi rüya ile birçok güzelliğe, tebşirata ve malumata erdirilmesi, mü'minlerin yine rüya ile birçok müşküllerinin hâlline ve tebşirata mazhar olmalarına kapı açmıştır Bu açılan kapıdan sayısı ancak Cenâb-ı Hakk'ça malum olan sayısız kişiler nasibdâr olmuşlardır ve olmaktadırlar
Kâinatta hiçbir zerre Cenâb-ı Hakk'ın tasarrufatı olmadan, izni ve müsaadesi olmadan mevcut olamaz Rüya bizim idrak edebileceğimiz âleme gelmeden evvel hangi âlemden zuhûr etmişse o kaynağa göre şekil alır Başka bir deyişle derler ki: "Menşei itibarıyla rüya üç kısımdır "
1 Hakk Teâlâ tarafından bizzat kuluna gösterilen rüya Bu nev'î rüyalar tâbire muhtaç değildir Olduğu gibi çıkar Filanca yerde filanca kişiyi gördüm dersiniz, sonra o rüyanın aynen çıktığını görürsünüz Bazen böylesi rüyaları unuturuz, günlük hayatımızda yaşadığımız hâdiselerde "Aaa, ben bunu daha evvel yaşamıştım!" dediğimiz hâller hafıza kaymasından başka Allah Teâlâ tarafından gösterilen rüyaların unutulup sonra yaşadığımız bir hatıraymış gibi dimağımızda yer etmesinden kaynaklanır Bu nev'î rüyaları Müslim-gayr-i Müslim herkes görebilir Bazen ikaz bazen de yakınlık alâmetidir
2 Cenâb-ı Hakk'ın melekleri vasıtasıyla gösterdiği rüya Bu nev'î rüyaların farklı farklı tâbiri, tefsiri, terkibi veya te'vili olabilir Erbabı bu rüyaları gördüğünde veya dinlediğinde anlayabilirmiş
3 Adğâsü Ahlâm denilen nefsin, şuuraltının, bedenî rahatsızlıkların, şeytanî ve nefsanî vesvese ve vehimlerin dimağımıza yansımasıyla şekillenen rüya zannettiklerimiz vardır Bunların ne tâbiri olur ne tefsiri olur Ancak insanın düştüğü derekeleri ve hastalıkları ortaya koyması açısından belki tabiplerin ilmî sahasına giren mevzuattandır Bazı ruhî ve aklî hastalıkların tedavisinde yol gösterici olabilir Günümüzde de hastalıkların tedavisinde hekimler hastalarının rüyalarını dinlerler Fakat bu nev'î rüyalar dinî açıdan bakıldığında mânevî ve ruhî terakkiye basamak teşkil etmez
Kişiye rüya gösterildiğinde fizikî olarak üç hâlden biri üzerinedir Hâlbuki biz çoğu zaman rüya gördüm dediğimizde uykudaki hâlimizi kastederiz Oysa rüya 1 Uykuda 2 Uyku ile uyanıklık arası hâlde 3 Göz açık yani uyanık hâlde gösterilebilir Yine örnek vermek gerekirse, bazı kimselerin "Ben şöyle şöyle gördüm fakat rüya değildi, uyanıktım " sözleri esasında tam olarak durumu anlatmaz Zîrâ rüya denilen hâl kişi uyanık iken de ona gösterilebilir Yani o görülen de rüyadır Efendimiz (sav)'in sünnet-i seniyyelerinden olan "istihare" için uyumak şartı da yoktur Yani istihare yapan kişi neticeyi ille de uykuda alacak diye bir kaide yoktur Biz uyku hâlini de lâyıkıyla idrak edemediğimiz için rüyayı da hiç anlamıyoruz Zîrâ uykunun ârif insanlar ve kalbi uyanık mü'minler için çok farklı bir vechesi vardır İnanmış kalpler uyku hâliyle kendi benliklerinden sıyrılıp ilâhî hüviyete sahip olan benliklerini vahdet denizine daldırıverirler Böylece nefsin kayıt ve meşguliyetlerinden bir müddet âzade olup tecelliyi herhangi bir karışıklık olmaksızın berrak bir şekilde seyretmek için uyku elbisesine bürünürler Tasavvuf edebinde böyle uyuyanlara "mihman" olanlar (yani Cenâb-ı Hakk'ın birlik âlemine misafir olanlar) denir Yoksa uyanıkken de vahdet hâlinden uzaklaşmayan, teşvişe (karışıklığa, bulanıklığa) düşmeyenler için istihare ve benzeri durumların neticesi alınır Buradan anlaşılıyor ki vahiy, ilham, feraset ve rüya aynı kökten kaynaklanır Kulların derecelerine ve hâline göre zuhûr eder Güzel Salih ve sahih rüyaları görmek tabii ki tamamıyla insanın elinde değildir Fakat güzel işler yapan, ibadet taatle meşgul olan, zikrullaha, tesbihata devam eden kulların rüyalarında da güzellik ve farklı bir inkişaf kendisini gösterir Kaide değildir belki amma hayırlı amellerle geçirilmiş bir günün akşamı da güzel olur, rüyası da Aynı kişinin ibadet taat ederkenki teriyle, makbul olmayan işlerle meşgul olduğunda çıkan terinin dahi aynı kokmaması gibi Salih rüya tâbirine dikkat çekilmesinin bir sebebi de şudur: -İki Cihan Serveri(sav) Efendimiz'in "Sadık kişilerin rüyaları da sadıktır " meâlindeki sözleri işaret etmektedir ki- Salih ve doğru insanlar doğru haberlerle, faideli ilimlerle teyit edilir
|
|
|