10-15-2012
|
#1
|
Prof. Dr. Sinsi
|
Politikanın Pis Bir Şey Olduğunu Herkes Biliyor’
Politikanın pis bir şey olduğunu herkes biliyor’
Çekimleri devam eden Yağmurdan Sonra filminde rol alan Pelin Batu ile filmin konusuna uygun olarak 12 Eylül’e, toplumsal olarak getirdiklerine ve götürdüklerine ilişkin bir söyleşi yaptık… Sinemada 12 Eylül etkisinin nasıl olduğu ve nasıl olması gerektiği konusunda, oyunculuğun da yaşadığı değişimi konu alan bir röportaj oldu
Banu Bozdemir
Öncelikle Yağmurda Sonra filmine nasıl dahil oldunuz?
Berlin - Amsterdam arası gidip gelmeyi planlarken elime geldi proje Sade ve iddiasız olması benim çok hoşuma gitti Çünkü son zamanlarda o kadar birbirine benzeyen ve abartı iddialı şeyler gelmesinden çok sıkılmıştım
Projelerin iddialı olmasının sizin için sıkıcı olan yanı nedir?
Aynı tür roller Asıl kız karakter değil, karton roller Çok fazla rengi olmayan, tek özelliği filmin asıl kahramanı ama özelliksiz Dolayısıyla bana burada teklif edilen Sumru rolü beni çok heyecanlandırdı Bir yanda mutsuz giden bir evlilik, diğer tarafta başka bir adama aşık bir kadın Oyunculuk adına bir sürü şeyler yapılabilir diye düşündüm Ayrıca 12 Eylül dönemine parmak basıyor Her ne kadar böyle propaganda tarzı siyasi bir film değilse de, o dönemde yaşanan şeyleri hissettiriyor Bence bu konuda ne kadar çok film yapılırsa o kadar iyi çünkü çok kötü şeyler yaşanmış ülkemizde ama bunlar yaşanmamış gibi davranılıyor Dolayısıyla ben de böyle bir şeyin parçası olmak istedim Yani beni hem işin politik kısmı ilgilendiriyor hem de karakter kısmı
Rollerde dikkatimi çeken karakterlerin ne tam iyi ne de tam kötü olması Yönetmenin ilk filmi Bu konuda bir çekinceniz oldu mu?
Ben gençlerle çalışmayı çok seviyorum Onlarda acayip bir tutku ve heyecan görüyorum Bence ülkemizde film yapmak deli işi, çünkü garantisi yok hiçbir şekilde Tüm dünyada öyle ama burada gerçekten çok zor şartlarda çalışıyorsunuz, acayip büyük maliyetlere çıkıyor bir film Bu tarz filmlerin acayip gişeler yapmayacağını da zaten senaryoyu okurken anlıyorsunuz Böyle bakınca bana Don Kişotluk gibi geliyor sinemacılık Bu da ben de genç yönetmenlerle çalışmak daha büyük bir şevk uyandırıyor Çünkü birlikte bir şeyler yaratma güdüsü çok hoşuma gidiyor Bazen korkuyor tabii insan istediği gibi bir şeyler çıkmayacak mı diye Ya da dediğiniz gibi siyah beyaz oluyor bazı şeyler ve o siyah beyazlığın içinde bir sürü şey kayboluyor Gerçek hayatta her şey gridir, hiçbir şey çok iyi ya da çok kötü değildir, önemli olan onu yansıtmaktır O anlamda evet benim içimi rahatlattı Ama dünyanın en iyi yönetmeniyle de çalışsanız saçma sapan bir şey ortaya çıkabilir Hiçbir zaman hiç bir şeyin garantisi yok O yüzden gençlerin heyecanı beni cezp ediyor
12 Eylül etkisi ve içinde aşk olan bir film Ben böyle baktığımda gişede zorlanacağını düşünüyorum 12 Eylül’ü izlemek istemeyen bir seyirci kitlesi olduğunu düşünüyorum
Biz neredeyse on senede bir darbe yaşamış bir ülkeyiz İnsanların bunlar hiç olmamış gibi davranması işlerine geliyor Sistematik koyunlaştırma anlayışı içinde doğal olan budur zaten Sürekli her şeyi sorgulayan insanlar tehlikeli insanlardır Sanat bunu çok güzel yapıyor ama ders vererek ya da bu doğru bu yanlış diyerek değil İnsanlara bir şeyleri sorgulatmaktır asıl amaç O yüzden her eser politiktir bu anlamda Her eser bir dönemle ilgilidir O küçümsediğimiz komedi filmleri bile bu anlamda önemlidir Daha uzak mesafeden bakınca bu yaşanan acılar bir yerden çıkmak zorunda diye düşünüyorum Bunu çok dogmatik bir şekilde ya da sade ve düşündürmekte yapabilirsiniz Ama bunlar bir şekilde çıkmak zorunda Çünkü yaşanmış şeyler Tarihle ilgili şeyler bizde zaten problematik
Sinemanın dürüst olduğuna inanıyor muyuz ki seyircinin sinemanın dürüstlüğüne inanmasını bekliyoruz?
Bilimsel bir çalışmaya göre bir şey olduktan yirmi sene sonra ancak bu objektif bir şekilde anlatılır diye yazıyordu Ben buna çok inanıyorum Hakikaten bir şeye çok yakın olunca flu görür ve kavrayamazsınız ne olduğunu Biraz zaman geçmesi lazım bunlarla yüzleşmek için Sonuçta bu zamanı kat etmişiz ki bunun gibi eserler ortaya çıkıyor Müzik grupları gönderme yaparak şarkılar yapıyor, bu tarz filmler yapılıyor bence bunlar moda oldu ya da tuttu diye yapılmıyor Dolayısıyla bir yerden bunlar hortluyor Hortlaması da gerekiyor Tabii sinema endüstrisinin de sorunları var Bu ülkede Nazım Hikmet okuyor diye hapse girmiş insanlarla dolu Belki o insanlar şuan iş yapmıyor ama onların çocukları iş yapıyor Belki de onlar çocuklarına “oğlum sen politik olursan acı çekersin” diye büyütmüş ya da kaçmış Tabii bu insanlardan çok fazla şey bekleyemezsin Ben kendi kuşağıma bakıyorum neden bu kadar apolitik diye Çünkü kendi aileleri politik olmaktan dolayı çok acı çekmiş Adam diyor ki benim bir tane hayatım var, rahat yaşamak istiyorum, arabam olsun evim olsun diyor Ötekilerinin geldikleri noktaları görünce Politikanın da pis bir şey olduğunu herkes biliyor
Filmdeki aşk hikayesinden biraz bahsedebilir miyiz? Onun farklı yanı ne?
Beni bu filmde aslında en çok etkileyen aşk hikâyesinden çok yürümeyen ilişki hikayesi heyecanlandırdı Bir oyuncu olarak bakarsanız yürümeyen bir şeyi oynamak ve o gerginlik bana daha zor ve keyifli geliyor Dolayısıyla ikimizin ilişkisi bence daha önemli Aşkta yürümeyen bir ilişki sonucunda o sarılma duygusu Küçümsemek gibi olmasın oradaki hayran olduğum figür bir adama düşüyor ve bende adama düşüyorum Nuri karakteri benim aşık olduğum adam ama o olmasa da başka biri olurdu Çünkü o kadar mutsuz bir evlilik ki, kadının bir şekilde kaçması lazım Şunu biliyorum bir yerde mutsuzluk varsa başka bir yerden çıkar bu Bir yerden kaçış gerekir Kadın zaten adada bir hapis hayatı yaşıyor, sadece hapishanede yaşayanlar değil Dolayısıyla fotoğraf kadın için bir kaçış Başka bir adam onun için bir kaçış Ama o adam olmasa başka olurdu Aşktan çok kadının kaçışı bence hikaye Bazen bana bu adamlar nasıl bu kadar sürede âşık oluyor derken buluyorum Gerçek dışı geldiği için kendime bunu böyle izah ediyorum Çünkü benim aşk inancım birbirini görür görmez olan bir şey değil Olan vardır eminim ama çok nadirdir O yüzden yıldırım aşkından çok her iki tarafından mutsuzluğu, huzursuzluğu bu aşkı tetikliyor Yoksa “iki kişi geldi kız güzel oğlan güzel ikisi de mutsuz hadi bir araya gelelim” bu inandırıcı olmuyor Kadının mutsuzluğu her şeyi tetikliyor
Siz tiyatro kökenlisiniz Hâlbuki şu an Türk sinemasının tabanını diziden gelen oyuncular oluşturuyor Bu sinemadan bir şey götürüyor mu sizce?
Dizi piyasasının bence iyi bir yönü de var, oyuncu olmayan insanlar orada pişiyorlar İyi ya da kötü ama en azından bir endüstri oluşuyor Ben bazen kendimi kötü hissediyorum, dizilere hep bir laf sokulması gibi oluyor Bence bu iyi bir şey değil Önce bir endüstri oluşması lazım, adam karnını da doyurabilecek ki öteki tarafta güzel şeyler yapabilsin Ben bazen dizileri yargılıyorum doğruyu söylemek gerekirse Zor şartlarda çalışıyorsunuz, ister istemez o hızda bir şeyler çekince iyi şeyler çıkmıyor, insanlar popüler oluyor para kazanıyor falan ama her şey koşturma içince olduğu için oyunculuk adına belki de bir tat almıyor Çok da ister istemez derinlemesine giremiyorsunuz Evet ben oyunculuk adına bazen eleştirdiğim oluyor Ama ben şunu umut ediyorum Bu kadar eleştirirken bunun içinden endüstrileşmek çıkıyor Dizilerden kazanılan paralar sinemaya gitmeli ama Hem oyuncusu hem yönetmeni hem yapımcısı için Sinema gerçekten pahalı bir sanat ve parasız yapılmıyor Para gerektiren bir meslek bu ve ne yazık ki para televizyonda O yüzden ikisinin ilişkisi bence daha sıkı sıkıya girmeli Ben sinemayı tercih ediyorum ama
Size proje geldiğinde nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bazı filmler ve romanlar vardır Bize Volkan Altında diye çevirdiler galiba Ben onu okurken acı çekerek okudum Kitap akmıyor, adam yalnız, alkolik, karısı ile sorunları var Hatta bu filmler de biraz benzeşiyor Ama bu kadar roman okudum, içimde his olarak kalan romanlardan bir tanesidir İyi yazıldığı için değil, dili çok güzeldi ama karakter yaratma adına Bana gelen senaryolarda, karakter değil tipler geliyor Bundan çok sıkılıyorsunuz bir süre sonra ve oyuncu olarak tatmin olmuyorsunuz Bazı şeyler senaryoda yazılı değildir ama konuşursunu yönetmenle ve bunu birlikte yaratırsınız O yönetmeni bulmakta çok zor bir şey Bu olay çok kolektif bir şey Müzikte de aynen öyle Bir bu filmde oynayacağız ama altına iğrenç bir müzik döşenirse yandık Işıkçı çok önemli, makyöz istediği kadar iyi makyaj yapsın ama ışık kötü ise hiçbir işe yaramaz Bütün bunların bir araya gelmesi zaten çok zor Bu sadece bizim değil tüm dünya sinemasının sorunu Zaten bakıyorsunuz, çok iyi yönetmenlerin tuhaf tuhaf şeyleri çıkıyor Bir şeyler oturmayınca olmuyor işte Geçenlerde bir film izledim “Sürgün” diye bir film onu izlerken dedim keşke böyle bir filmde oynayabilsem Senaryoda hiçbir şey yok, karı koca ve iki çocuk gitmişler taşraya, kadın bir noktada diyor ki ben hamileyim ama senden değil Bu kadar, trajedi bundan sonra başlıyor ama konuşmuyorlar bile doğru düzgün Zaten gerek yok vücut dilini o kadar iyi kullanıyorlar ki Cannes’ta zaten en iyi erkek oyuncu ödülü almış Ben böyle filmlerde oynamak istiyorum
Başka bir sinema filminde daha oynadınız bu sene?
Bundan önce Barut diye bir filmde Rus fahişeyi canlandırdım Çok zevkliydi O yüzden bu aralar Rus filmlerine taktım kafayı Onların ritmini konuşma dilini falan kapmaya çalışıyorum Tesadüf oldu zaten Bir arkadaşımın arkadaşı Rusça hocası ondan ders falan aldım Daha doğrusu hoca yarım yamalak Türkçe konuşuyor Benim repliklerim Türkçe Aksanlı konuşma çalıştık onunla O da çok karakterde çok hüzünlü karakter Çok kısaydı ama faklı bir tat bıraktı bende
Hayat kadını çok klişe bir rol olabilir Bu noktada neden sakındınız?
Daha filmi izlemedim umarım klişe olmamıştır Kendi adıma şunu düşündüm, tamam bu ben değilim ama kendimde de bir şeyler kullanmam lazım, kadını olabildiğince abartısız oynamaya çalıştım çünkü Rus diyince insanların aklına gelen belli şeyleri yapmamaya çalıştım Yönetmende oyuncu olduğu için abartıya kesinlikle yer vermedi En azından benim sahnelerimde ve çok yardımcı oldu Türklerin Rus kadına bakış açısı olmadı yani Bu yüzden klişe değil bence
|
|
|